Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Osmanlı’da kitap kültürü

$
0
0
İlmi Etüdler Merkezi (İLEM), bir süredir gerçekleştirdiği Osmanlı’da Kitap Kültürü çalışmalarına “Osmanlı’da Kitap Kültürü” paneli ile devam ediyor.İslam medeniyetinde kitap algısının tartışmaya açılacağı etkinlik bugün saat 17.00-20.00 arasında Bağlarbaşı Kültür Merkezi Avrasya Salonu’nda gerçekleşecek. Panelde, İLEM bünyesinde “Osmanlı’da Kitap Kültürü” projesini yürüten Yrd. Doç. Dr. Berat Açıl, koleksiyonuna Süleymaniye Kütüphanesi’nden ulaşılabilen Osmanlı âlimi Cârullah Efendi’nin kütüphanesinin oluşumunu ve medrese kütüphanelerinin nasıl teşekkül ettiğini inceleyecek. İslam medeniyetinde yazının, kağıt ve kağıdı aşan kullanımlarının Irvin Cemil Schick tarafından ele alınacağı panelde, Osmanlı coğrafyasında tasavvuf ehlinin matbaa öncesi ve sonrası kitapla kurduğu ilişkileri Muharrem Varol değerlendirecek. Kütüphanelerin oluşumu, yazının kullanımları ve matbaanın bu coğrafyada yaygınlaşmasının temelinde yer alan kağıt, kalem, mürekkep gibi yazının somut kültür malzemelerini ise Uğur Derman anlatacak. (0216 310 43 18)

Bu festival Beethoven için

$
0
0
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO), 2010 yılında başlayan ve iki yılda bir gerçekleştirilen BİFO & Fazıl Say Festivali ile dönüşümlü olarak gerçekleştirilecek yeni bir tematik etkinlik dizisini İstanbullu sanatseverlere sunuyor.Besteciler, yorumcular, klasik müzik tarihinin içinden seçilmiş temalar ve farklı performans türlerinin kurgulanacağı festival, bu yıl klasik müziğin en büyük bestecilerinden biri olarak kabul edilen Ludwig Van Beethoven’a adandı. Tümüyle Beethoven yapıtlarına adanan Zeynep Tanbay’ın son projesi “Symbiosis”, 20-21 Aralık tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde sahnelenecek. 20 Aralık Cuma saat 20.00’de Haliç Kongre Merkezi Sadabad Oditoryumu’nda başlayacak etkinlikte, Zeynep Tanbay’ın Beethoven’ın Yaylı Çalgılar Dörtlüleri üzerine koreografisini yaptığı son yapıtı “Symbiosis”in dünya prömiyeri gerçekleşecek. Zeynep Tanbay Dans Projesi’nin sahneleyeceği ve müziklerini Borusan Quartet’in canlı olarak seslendireceği “Symbiosis”, 21 Aralık Cumartesi saat 15.30’da aynı salonda ikinci bir performans sergileyecek. (0212 336 32 80)

Çehov, bir günlüğüne İstanbul’daydı!

$
0
0
Türk-Rus Kültür Vakfı’nın bu yıl dördüncüsünü düzenlediği ‘Rus Edebiyatı Buluşmaları’nda Anton Pavloviç Çehov’un hayatı ve eserleri anlatıldı.İstanbul Aydın Üniversitesi’nde gerçekleşen etkinlikte St. Petersburg Devlet Üniversitesi’nden Profesör Tatyana Bobarıkina, Çehov’un ünlü tiyatro eserlerinden ‘Küçük Köpekli Kadın Üzerine’ adlı bir sunum yaptı. Ardından İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Drama ve Oyunculuk Bölümü öğrencileri Gülşah Fırıncıoğlu ve İsmail Sağır, Çehov’un meşhur tiyatro eseri ‘Küçük Köpekli Kadınlar’ı sahneledi. Şair ve Rus edebiyatı uzmanı Ataol Behramoğlu ‘Çehov Tiyatrosunda Modernist Öğeler’ başlıklı bir sunum yaptı. Türk-Rus Kültür Vakfı Genel Sekreteri Ali Ertuğrul Türkeli ise etkinlikte yaptığı konuşmada, “Bugün Rus Edebiyatı Buluşmaları’nın dördüncüsünü gerçekleştiriyoruz. Kültür Bakanlığımız himayesinde Türkiye’de ilk defa Rus Kültürü Festivali’ni düzenledik. Yine bakanlığımız öncülüğünde gelecek yıl Rusya’da “Türk Kültürü Festivali” düzenleyeceğiz.” dedi.

Taksim'de heykeller görürseniz şaşırmayın!

$
0
0
Yaz aylarında trafiğin yer altına alınmasıyla farklı bir kimlik kazanan ve geniş bir alana sahip olan Taksim Meydanı, yeni düzenlemelere sahne olacak.Taksim Meydanı için üç ayrı grup, üç ayrı proje üretiyor. Önümüzdeki günlerde üçü de kamuoyuna tanıtılacak ve tıpkı vapurlarda olduğu gibi geniş bir halkoylamasıyla hangisinin uygulanacağına karar verilecek. Üç projenin içinde de sanat eserlerine geniş yer ayrılıyor. Contemporary Istanbul ekibi de bu yerlere talip olmuş ve önemli sanatçıların heykellerini kalıcı değilse de geçici sürelerle sergilemeyi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne önermiş. Sonuç, şimdilik, olumlu. Yani önümüzdeki günlerde Taksim Meydanı önemli sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapabilir. Contemporary Istanbul’un heykel seferberliği bununla sınırlı değil. Heykel için geniş bir çalışma başlattıklarını söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, “iki isteğimiz var” diyor. “Biri, halka açık alanların sanat eserlerinden nasibini almasına önayak olmak ve sanatı günlük yaşama dâhil etmek; diğeri, belli bir ölçeğin üzerindeki binaların dış cephelerine sanat eserleri yerleştirilmesini teşvik etmek.” Bunun örnek uygulamasını Nişantaşı Sofa Otel yapmış. Binanın dış cephesi için dört heykel sipariş edilmiş ve bunlar, yerine kalıcı bir şekilde yerleşmiş. Güreli, bu uygulamanın puanlamaya tabi tutulabileceğini ve böylece yaygınlaşabileceğini söylüyor. Benzer bir şekilde 2012 yılında otellerde sanat galerisi bulundurma ve sanat eseri sergilemenin puanlamaya tabi tutulmasıyla birlikte pek çok otel bünyesine birer galeri kazandırmıştı.

Devir, hat müzayedesi devri

$
0
0
Hat eserleri artık iyi para ediyor. Bunun en güncel kanıtı, biri yarın olmak üzere, önümüzdeki günlerde birbiri ardına yapılacak olan üç ‘hat müzayedesi’.Antik AŞ’nin, yarın saat 14.00’te Beşiktaş’taki Shangri-La Bosphorus Otel’de düzenleyeceği müzayedenin adı “Türk Hat Sanatının Şaheserleri.” Portakal Kültür ve Sanat Evi’nin 17 Aralık Salı günü Nişantaşı’ndaki merkezinde açacağı “Osmanlı’dan Başyapıtlar” adlı sergideki eserler aynı zamanda satışa sunulacak. Maçka’daki Bali Müzayede de Ocak 2014’ün sonunda bir hat müzayedesine hazırlanıyor. Antik AŞ’nin sahibi Turgay Artam’ın yöneteceği yarınki müzayedede Mehmet Aziz Rufai, Yedikuleli Seyyid Abdullah, Mehmed Şevki, Kazasker Mustafa İzzet gibi hattatların Hilye-i Şerif’lerinin yanı sıra Kur’an-ı Kerim ve hat levhalarından oluşan özel bir koleksiyon yeni sahiplerini bulacak. Portakal Kültür ve Sanat Evi’nin sergileyeceği eserler arasında ise devrinin tanınmış hattatlarından İbrahim Sükuti’nin yazdığı Kur’an-ı Kerim, Galatalı Ahmed Naili’nin Delail-i Hayrat’ı, Sultan II. Abdülhamid’in şehzadelerinin de yazı hocalığını yapan Mehmed Şevki’nin Hilye-i Şerif’i, usta hattat Eğrikapılı Mehmed Rasim’in hadis-i şeriflerin yazılı olduğu Murakka’sı, Sultan II. Selim tarafından Vezir-i Azam Mehmed Paşa’ya verilen Temlikname (hak veya malların devredildiğini gösteren belge) gibi başyapıtlar var. “HAT KOLEKSİYONU YAPAN 300-400 KİŞİ VAR”Eserler arasında özellikle, Galatalı Ahmed Naili’nin (ö. 1813) Delail-i Hayrat’ı çok değerli. Kaynaklara göre 121 adet Kur’ân-ı Kerîm’i elle yazan Ahmed Naili Efendi’nin bu şerhli Delail-i Hayrat’ı cildi, tezhîbi, Mekke-Medîne minyatürleri, Hz. Peygamber (sas) ve Dört Halîfe hilyeleriyle benzeri az bulunan önemli bir eser. Galata’daki Taş Mektep’te hocalık yapan Ahmed Naili, Kur’an-ı Kerim, Delail-i Hayrat ve birçok Şifâ-ı Şerif (Peygamberimiz’in hayatı hakkında Arapça bir eser) yazdı. 99., 100. ve 101. Kur’an-ı Kerim’leri Türk İslâm Eserleri Müzesi koleksiyonunda yer alıyor. Naili’nin, daha önce yapılan müzayedelerde 400 bin TL’ye satılan Kur’an-ı Kerim’i, bugüne kadar Türkiye’de yapılan müzayedelerde en yüksek rakama ulaşan eserdi. Turgay Artam, hat eserlerine artan bu ilgiyi, son yıllarda yapılan Kur’an-ı Kerim, Hilye-i Şerif ve hat sergilerine gösterilen teveccühe bağlıyor. Türk İslam Eserleri Müzesi’nde 5 Eylül 2010-1 Şubat 2011 tarihleri arasında açık kalan “1400. Yılında Kur’an-ı Kerim” sergisini 127 bin kişi gezmişti. Yıldız Sarayı’nda Kasım 2011’de açılan Hilye-i Şerif sergisi de yine çok beğenilmiş ve ilgi görmüştü. Geçtiğimiz Ramazan ayında önce İstanbul’da daha sonra Anadolu şehirlerinde açılan ve açılmaya devam eden “Mukaddes Miras” adlı mushaf sergisini ise toplam 200 bin kişi gezdi. 3-4 senedir hat koleksiyonu yapanların sayısında ciddi bir artış olduğunu söyleyen Artam, “Bu sergiler sayesinde insanlar İslam sanatlarını sahiplenmeyi öğrendiler.” diyor ve ekliyor: “Hat eserleri, artık çok önemli bir duruma geldi. Önümüzdeki yıllarda da özel hat müzeleri açılacak ülkemizde. Şu anda 300-400 kişi hat koleksiyonu yapıyor Türkiye’de. Her kesimden koleksiyoner var. Geçen senelerde 1 milyona kadar Hilye-i Şerif sattık.” Koleksiyoner Bilal Sütçü ise, böyle bir ilginin kesinlikle olmadığını, geçen hafta pazar günü Alif Art’ın düzenlediği müzayedede hat levhalarının ancak yüzde 50’sinin satıldığını ve onların da çok ucuza gittiğini söylüyor. Sütçü’nün dikkat çektiği nokta önemli: “Eskiden resim koleksiyonu yapanlar -ki bunların arasında büyük sermaye sahipleri var- şimdi hatta yöneldi. Çünkü hat eserlerinin yükselen bir değer olduğunu görüyorlar ve ucuzken bu eserlere sahip olmak istiyorlar. Yoksa mütedeyyin kesimin zenginleri hatla hiç ilgilenmiyor, uyuyorlar. Geçen haftaki müzayedede Kayserili Ahmed Hilmi Efendi’nin 1812’de yazdığı, 200 yaşındaki Kur’an-ı Kerim 8 bin TL’ye satıldı. Bu çok düşük bir rakam.”Halife Abdülmecid’in ‘Beyaz At’ı Portakal Sanat ve Kültür Evi’nin sergisinde, sanatçı kişiliği ile bilinen ve 1909 yılında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ne fahri başkanlık yapan Halife Abdülmecid’e ait üç eser yer alıyor. İlk ikisi, 1888 tarihli “Beyaz At” (63,5x71 cm) adlı yağlıboya tablosu ve eskizi. Sanat tarihçileri, Halife Abdülmecid’in beyaz at figürünü, katledilerek öldürülen babası Sultan Abdülaziz’le özdeşleştirdiği şeklinde yorumluyor. 1894 tarihli üçüncü eser ise yine tuval üzerine yağlıboya ile yapılmış. Resimde sedefli rahle üzerinde duran kâse ve vazolar görülüyor.

'Tamam mıyız?' filminin galası Londra'da yapıldı

$
0
0
'Tamam mıyız?' filminin galası, yönetmen ve senarist Çağan Irmak'ın da katılımıyla dün akşam İngiltere'nin başkenti Londra'da yapıldı. CinemasterUK tarafından Odeon Lee Valley cinemasında gerçekleştirilen özel gösterimde Irmak, sevenleriyle bir araya gelerek söyleşi gerçekleştirdi.BEN SOKAKTAN BESLENİYORUMÇağan Irmak, kendisini sokaktan beslenen birisi olarak tanımlayarak, "Çok fazla sokaktayım ve çok fazla halkın içindeyim. Türkiye çok değişiyor. Bir değişim süreci yaşıyoruz ülkemizde ve ben bütün dünyadaki sanatçılar için artık sanatın kibrini kaybetmesi gerektiğine inanıyorum. Biraz daha onların yaşadıkları o steril ortamlarından inmeleri ve sokağa çıkmaları, metroya binmeleri, taksimde yürümeleri gerektiğine inanıyorum. Çünkü bunun adı mütevazılık değil, bunun adı gerçekten beslenmek zorunda olmak. Ben bu hikâyeyi sokakta buldum. Neden bundan vazgeçeyim ki. Ben aynı şeyi bizim ülkemizdeki politikacılar için de düşünüyorum. Herkes sokağa çıkmalı. Halkla daha çok yakın ilişkiler içinde olmalı; olmak zorunda. Dünya değişiyor ve sosyal medya sayesinde hiç bir yalan gizli kalmıyor." ifadelerini kullandı.BU HİKAYEYİ BANA GENÇLİK YAZDIRDIÜnlü yönetmen, yeni filmi 'Tamam miyiz?'ın ilham kaynağının gençlik olduğunu belirterek, "Bu hikayeyi bana yazdıran gençlik oldu. Türkiye'de şöyle bir gençlik var; daha doğrusu oluşmaya başladı. Birbirini anlamaya çalışan, birbirini tanımaya çalışan türbanlısı türbansızı anlamaya çalışan, birbiriyle empati kurmaya çalışan ve sosyal medya sayesinde iyi veya kötü birbirini anlamaya çalışan bir gençlik var ve bu filmi bana onlar yazdırdı." diye konuştu.SENİN REDDETMEYE KUL OLARAK HAKKIN YOKIrmak, 'Tamam mıyız?' filminin 'en sade filmi' olduğunu belirterek, "Biri cinsel kimliğinden diğeri de fiziksel dezavantajından dolayı ötekileştirilmişti. O, bir kadın da olabilirdi ama ben cinsel kimliğinden dolayı ötekileştirilmiş birisini yapmak istedim. Bütün dünyada artık bu problemin çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Herkesi Allah'ın yarattığına inanıyoruz. Bir insanı yaradılışından dolayı yargılamak Allah'a saygısızlık değil midir zaten? Artık bunları kabul etmemiz ve gerçekten bununla yüzleşmemiz gerektiğine inanıyorum. Çok sıkıcı, geç bunları, bunu Allah yaratmadı mı kardeşim? Senin reddetmeye kul olarak hakkın yok zaten. Hiç kimseyi bir anda değiştiremezsin ama bizim tabirimizle kulağına kar suyu kaçırmak dediğimiz şey var ya, biraz kar suyu kaçırmanın kimseye zararı olmaz." dedi.AĞLAMAK KELİMESİ BENİM ÜZERİME BİRAZ YAPIŞMIŞSöyleşide bir seyircinin 'Niye hep yüreklere değiyorsunuz?' sorusuna Çağan Irmak, "Başka türlüsünü yapmayı bilmiyorum." cevabını verdi. Kendisi için sarf edilen, "Hemşire olsa damarı bir kerede bulurdu." eleştirisinin kendisi için en büyük övgülerden bir tanesi olduğunu ifade eden yönetmen, "Bir kerede bulunan damar acıtmaz. Yani ağlamak kelimesi benim üzerime biraz yapışmış durumda ama şöyle bir gerçek var. Ben size ağlatmak için film çekmiyorum. Bu ağlar bir film değil. Tam da tersi mücadeleci yani bir mutlu son hikayesi." diye konuştu.SENARYOMU SAĞLAM KAFAYLA YAZIYORUMÇağan Irmak, filmlerinin senaryolarını gün içinde sağlam kafa ile yazdığını belirterek, "Benim için senaryo yazmak sabah 8'de kalkıp, ayık ve sağlam bir kafayla, bir bardak kahve içtiğimi zaman mesaidir. Ben yazdığım şeyi ilk başta sevmemeye çalışıyorum karekterlerimi sevmemeye çalışıyorum. Çünkü ne kadar onlardan kendimi uzaklaştırabilirsem o kadar doğruları görebilirim. O kadar onların nereye gittiğini, ne düşündüklerini görebilirim. Senaryo yazarken ağladım, yaşadım diyene siz inanmayın. O zaman siz ağlamazsınız zaten. Gerçekten yabancılaşmak gerekiyor yazarken." dedi.TAMAM MIYIZ, BİR ŞEMS İLE MEVLANA HİKAYESİIrmak, Tamam mıyız filminin hikayesinin bir yönünyle de çağdaş bir Şems ve Mevlana hikâyesi olarak da okunmasının mümkün olduğunu ifade etti. İngiltere'ye filmleriyle beraber dördüncü gelişi olduğunu hatırlatan ünlü yönetmen, yeni filminin toplumu bütünleştirici bir sosyal sorumluluk filmi olduğunu vurguladı.(CİHAN)

Yönetmen Atalay Taşdiken, 'Meryem' filmi ile Fransa'da

$
0
0
Fransa'da '25'inci Strasbourg Türk Sinema Günleri' programında, ödüllü yönetmen Atalay Taşdiken ikinci kez geldiği Strasbourg Odyssee Sineması'nda ikinci sinema filmi 'Meryem'in öyküsünü seyircileriyle paylaştı. İlk defa 2009 yılında 22'nci Türk Sinema Günleri'nde 'Kız Kardeşim-Mommo' filmini tanıtan yönetmen Taşdiken, 2013 yapımı başrollerini Zeynep Çamçı, İsmail Hacıoğlu, Mustafa Uzunyılmaz'ın paylaştığı ödül rekoru kıran ikinci filmi 'Meryem'le Strasbourg Odyssee Salonu'nda sanat severlerle buluştu. Bu yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 5, dünyada 31 ödül kazanan 'Meryem'i çok sayıda Fransız da izledi. Yönetmen Atalay, şöyle dedi;"Ben Anadolu, taşra kökenli; Konyalı'yım. 'Meryem' filmi bir Anadolu hikayesi 1970'li yıllarda Almanya'ya göç eden işçi hareketin çok benzer hikayesini barındıran bir film. Meryem, kocası Almanya'ya giden ve dönmeyen yalnız kalan Meryem'in hikayesidir. Her iki filmim Konya Beyşehir ve Akşehir ilçelerinde çekildi. Umarım çok ödül alan filmim Fransa'da büyük beğeniyle izlenir. Filmde evrensel temaların çok etkileyici kardeşlik hikayesi yansıtılıyor.' Yönetmen Taşdiken'in ikinci kez Strasbourg'ta ikinci filmi Meryem'le buluşması hepimizi şereflendirdi. Herkesin her iki filmi muhakkak seyretmesini tavsiye ediyorum."Bugün saat 17.00 matinesinde yönetmen Taşdiken'in katılımıyla ilk filmi 'Kızkardeşim -Mommo' dört yıl sonra tekrar 'Odyssee'de beyaz perdeye geliyor. Bugün ayrıca programında 'Benim Dünyam', 'Tamammıyız', 'Bedianın İzinde', 'Cennet Bahçesinde Çöp' filmleri gösterime girecek. Yarın ise 2010 yapımı 'Bedianın İzinde' filmin yönetmeni Kudret Güneş 'Odyssee' salonunda seyircisiyle filmin öyküsünü paylaşacak. 22 yaşındaki Kürt kızı Bedia tutuklanıp ölüm orucuna başlıyor. Filmde siyasi ve insani mücadelenin farklı yönleri beyaz perdeye geliyor. 25'inci Strasbourg Türk Sinema Günleri 14 Ocak 2014 tarihine kadar 14 sinema filmi ve sanatçılarla, sinemaseverlere yeni Türk Sinemasını tanıtma imkanı sağlıyor.(DHA)

SİYAD’ın yeni başkanı Alin Taşçıyan

$
0
0
Sinema Yazarları Derneği’nin (SİYAD) 10. Olağan Genel Kurulu dün Cezayir Restaurant’ta gerçekleştirildi.Gündem maddeleri arasında yönetim kurulu seçimi de olan genel kurulda yapılan oylamada Alin Taşçıyan, SİYAD’ın başkanı seçildi. 93 üyeden 50’sinin katıldığı oylamada Uğur Vardan, Melis Behlil, Deniz Yavuz ve Elif Tunca, Taşçıyan’ın başkanlığında görev yapacak yönetim kurulu üyeleri olarak belirlendi. SİYAD’ın bundan önceki başkanlığını son üç yıldır Tunca Arslan yürütüyordu.

Kitaplardan kurtuluş yok!

$
0
0
Avrupa ve Amerika’da 2013’ün ilk sekiz ayında e-kitap satış rakamlarında ciddi bir düşüş yaşandı. Yeni yayımlanan bir araştırmaya göre 16-24 yaş arası okurlar e-kitap yerine basılı kitabı tercih ediyor. Anlaşılan, Umberto Eco’nun kehaneti çıkacak: Basılı kitaptan kolay kurtulamayacağız!Umberto Eco ve Jean-Claude Carriere’in dijital geleceğimizi neşeli bir dille tartıştığı Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın adlı kitapta Eco’nun yorumları dikkate değer: “E-kitap, güya büyük bir yenilik gibi sunuluyor. Ama aslında kitabın taklidinden ibaret. Ve ancak bir yere kadar kitabı takip edebilir. Ona erişemez. Kağıttan kitap özerktir, halbuki e-kitap bağımlıdır, elektrik olmadan var olamaz. (...) Bugün beş yüz yıllık kitapları hâlâ okuyabiliyoruz, buna karşılık e-kitabın üç veya dört yıldan daha uzun ömürlü olacağına dair elimizde hiçbir bulgu yok.” Eco’nun sözlerini tasdik edercesine, e-kitabın bizi ağına daha da çektiği algısı giderek gerçekliğini yitiriyor. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan iki araştırma ‘şimdilik’ e-kitabın basılı kitabın yerini alacağı ve teknolojiye düşkün neslin, e-kitaba sarılacağı kehanetlerini rafa kaldırıyor. Amerikan Yayıncılar Birliği ve Bowker adlı kurumun verilerine göre 2013’ün ilk sekiz ayında e-kitap satış rakamlarında ciddi bir düşüş yaşandı. Dünyada, 2011 ve 2012 yıllarındaki e-kitap satışlarındaki büyümeye 2013’te erişilemedi. Örneğin ABD’de basılı kitap satışı % 11 kadar artarken, çocuklar için hazırlanan e-kitaplarda ise geçtiğimiz yıla göre %40 oranında bir düşüş yaşandı. Yayıncılık konusunda kafa yoranlar bu durumu okurların eski okuma alışkanlıklarına geri dönmesine bağlıyor. Bir başka yorum ise hevesli e-kitap okurunun cihazını yüzlerce kitapla doldurup, hiçbirini okumadığını ve cihazdan okuma şevkinin kırıldığını söylüyor. E-kitap fiyatlarının öyle pek de ucuz olmadığı, hatta basılı kitaplarla çok yakın bir aralıkta seyrettiği de yapılan yorumlar arasında. Fakat kimi yayıncılar bu düşüşün geçici olduğunu ve teknolojiye düşkün neslin, beş-on yıl içinde yetişkin birer okur olduklarında e-kitap satış rakamlarının ciddi anlamda yükselişe geçeceğini söylüyor. Geçtiğimiz yıl yine Bowker tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre ise Amerikalıların %59’u, Avusturyalıların %45’i, Almanların %56’sı, İngilizlerin %52’si, Japonların %72’si ve Fransızların %66’sı e-kitaplarla ilgilenmediğini dile getirmişti. Amerikan Yayıncılar Birliği’ne göre ise 2013’te e-kitap satışının en yüksek olduğu ülkeler arasında İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Hindistan yer alıyor. KİTABIN KOKUSUNA DÜŞKÜN BİR NESİLYayıncıların e-kitabın yükselişini sürdüreceğine dair umudunu bir kenara itecek bir diğer araştırma, geçtiğimiz ayın sonunda yayımlandı. İngiltere’de Voxburner firmasının 1.420 kişi üzerinde yaptığı ankete göre,16-24 yaş arası okurların % 62’si e-kitap yerine, basılı kitabı tercih ediyor. Anketin sonuçları, gençlerin okuma alışkanlıklarına yönelik gittikçe kemikleşmeye doğru yol alan önyargıyı yıkıyor. Teknoloji bağımlısı olarak ‘etiketlenen’ 16-24 yaş arası okurların basılı kitabı tercihlerindeki en büyük etken, e-kitapların fiyatının yüksekliği ve basılı kitabın kendilerine verdiği fiziksel his. Bunun yanı sıra bu genç okurların araştırma sorularına verdiği “Kitabın kokusunu seviyorum”, “Biriktirmeyi seviyorum”, “Kullandıktan sonra satabilirim”, “Arkadaşlarıma ödünç verebilirim” ve “Dolu bir kitaplığımın olmasını seviyorum” gibi cevapları da bir hayli dikkat çekici. Anketi hazırlayan Voxburner firmasının yöneticilerinden Luke Mitchell’in sonuçlarla ilgili yorumu ise şöyle: “Sonuç sürpriz oldu çünkü bu yaş grubunun telefonlarına ve sanal dünyalarına bağımlı olduklarını görebiliyorsunuz. Bu yüzden sonuç beklenmedik çıktı denebilir. Kitaplar statü sembolleridir. İnsanların Kindle’larında ne okuduklarını göremezsiniz.” E-kitabın bu düşüşü karşısında ‘emekli yazar’ Philip Roth’un kehanetinden de söz etmek lazım. Bir söyleşisinde romana 25 yıl ömür biçen Roth, roman okuma eyleminin kendisinin bir külte dönüşeceğini ve roman okurlarının, bugün şiir okuyan insanlar gibi bir azınlık olacağını söylemiş ve basılı kâğıdın ortadan kalkıp kitabın nesne olarak öleceğini dile getirmişti. Basılı kitabın öyle hemencecik elini eteğini çekip yok olacağı tezi, son araştırmalarla birlikte bir söylenceye varacağa benziyor. Galiba, Eco ve Carriere haklı çıkacak: Kitaplardan kurtulabileceğinizi sanmayın!

En uzun süre görev yapan tiyatro oyuncusu, rekorlar kitabına girdi

$
0
0
Romanya'da, tiyatro oyuncusu Radu Beligan, meslek hayatındaki 70. yılını doldurarak Guiness Rekorlar Kitabı'na girdi.95. yaş günü arefesinde sahneye çıkan Radu Beligan, profesyonel oyunculuk kariyerine 1943 yılında başlamıştı. Beligan, oyunculuk hayatı boyunca French Legion D'Honneur ve Romanya Ulusal Yıldızı başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışından çok sayıda ödüle layık görüldü.Bu arada Beligan'ın bir heykeli de şehir merkezine dikildi.(CİHAN)

Türkvizyon Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi Manevra temsil edecek

$
0
0
Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan Türkvizyon Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi Manevra temsil edecek. 19 Aralık'ta yarı finali; 21 Aralık 2013'te finali yapılacak olan Türkvizyon Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi Manevra Grubu "Sen, ben, biz" isimli şarkıyla temsil edecek.Eskişehir'de 19 Aralık'ta başlayacak olan Türkvizyon Şarkı Yarışması'na tam 24 ülke katılacak. Yarışmada dereceye girenleri jüri belirleyecek. Yarı finalde seçilen 12 sanatçı, finalde yarışacak. Yarışmaların organizasyonu, Eskişehir Valiliği, 2013 Eskişehir Türk Dünyası Başkenti Ajansı tarafından yapılıyor.(CİHAN)

Soçi Olimpiyatları'na yönelik Çerkez itirazı belgeselle dile geldi

$
0
0
Soçi Olimpiyatları’na yönelik Avrupa Birliği’nden boykot haberleri gelirken Çerkezler, altı yıldır sürdürdükleri olimpiyat muhalefetini anlatan “No Soçi” Belgesel’ini Türkiye’de farklı şehirlerde gösterme hazırlığı içinde.Belgesel, aynı zamanda Çerkez olan yazar ve çizer Aydan Çelik’in gözünden Çerkezlerin Soçi Olimpiyatları’ndan nasıl etkilendiğini anlatmaya çalışıyor. Çerkez diasporasının Rus Olimpiyat Komitesi’nin düzenlediği maskot yarışmasına cevaben gerçekleştirdiği Anti-Maskot yarışmasına katılan Çelik’in köklerini aradığı Soçi seyahatini konu alan belgesel, olimpiyat inşaatının sebep olduğu çevre tahribatını da gözler önüne seriyor.Belgesel, Çerkezlerin olimpiyat, soykırım ve Soçi üstüne duygu ve düşüncelerini aktarmaya çalışırken aktivistlerin mücadelelerini de detaylı bir şekilde anlatma çabası içinde. Rus tarafının görüşlerine de yer verilen No Sochi’de, aktivistlerin karşı karşıya kaldıkları baskılar da izleyicilere sunuluyor.Soçi Olimpiyatları’na yönelik gerçekleştirdiği çevreci eylemlere karşı kriminal suçlarla yargılanan ve yurt dışına çıkış yasağı getirilen Suren Gazaryan’ın hikayesini de “No Sochi” de bulabilirsiniz.16 Aralık Pazartesi, Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek İstanbul gösteriminin yanı sıra “No Sochi” Ankara ve Bursa’da da gösterilecek.Didem Şahin’in Al Jazeera Türk için yönetmen ve yapımcılığını yaptığı belgesel, daha önce Uluslararası Al Jazeera Belgesel Film Festivali’nde finale kalmayı başarırken, yine kanal tarafından yayın akışı içinde sıklıkla yer alıyor.Belgesel, Türkiye’nin dışında Çerkezlerin yoğun yaşadığı farklı ülkelerde de, olimpiyat muhalifi çeşitli etkinliklerle gösterilecek.İlk gösterim 16 Aralık 2013 saat 19.15'de Levent Kültür Merkezi'nde.

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali başlıyor

$
0
0
Tarımdan enerjiye, gıdadan ekonomiye, aktivizmden tasarıma ve üretimden tüketime yaşamın her alanının yeniden biçimlendirilmesine katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin beşincisi, bu yıl 20-22 Aralık 2013 tarihleri arasında İstanbul Kadir Has Üniversitesi, Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi ile İstanbul Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.Festival kapsamında, dünyanın dört bir yanından belgeseller, söyleşiler ve çeşitli etkinlikler izleyicisiyle buluşacak. Festival boyunca ücretsiz olarak izlenebilecek belgeseller ise şöyle: Agorafobi, Amchi, Zihnin Ekolojisi, Çiftliğine Bahis, Afiyet Olsun, Kömür Canavarına Karşı, Aman Tanrım, GDO!, Yeşil Altın, Yayılan Değişim: Venezuela’nın Gıda Devrimine Bir Bakış, Çikolata Gibisi Yok, Uzaydan Bakış, Plan B: Uygarlığı Kurtarma Seferberliği, Vahşi Şeyler Projesi, Reaktör, İnsan Ölçeği, Tarumar, Sıcak Zamanlar, Tezgâhın Öyküsü, Sulukule: Kimin İçin Dönüşüm?, Uyanan Dereler. Festival hakkında detaylı bilgi için, http://www.surdurulebiliryasam.org, 0533 3133050

İzzet Keribar’ın gözünden Kore

$
0
0
Türkiye’nin önemli fotoğrafçılarından İzzet Keribar’ın, 1956-1957 yılları arasında Kore’de askerlik yaptığı dönemde çektiği fotoğraflar, Beyoğlu’nda bulunan İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği’nde (IFSAK) sergileniyor.“Kore’de asıl olarak, fotoğrafçılığın insan hayatında hem çok kıymetli arkadaşlıklara vesile olduğunu, hem de daha bilgili insanlara yaklaşmanın bir yolu olduğunu keşfettim.” diyen Keribar şöyle devam ediyor: “1950’li yıllarda Kore’deki askerliğim sırasında çektiğim fotoğrafları, Samsung ve IFSAK desteği ile fotoğraf severlere sunuyor olmaktan ötürü çok mutluyum. Askerliğim süresince tanık olduğum, Türk kültürüne ve insanlarına çok yakın bulduğum Kore’yi ve anılarımı paylaşma imkânı bulduğum bu sergi için, fotoğraf sanatına katkılarından ötürü Samsung’a teşekkürlerimi sunuyorum.” Sergi 29 Aralık’a kadar gezilebilecek. KÜLTÜR-SANAT

Roman kahramanları Zonguldak’ta

$
0
0
Roman kahramanlarına dikkat çekmek için 21 Aralık, geçtiğimiz yıl “Dünya Roman Kahramanları Günü” ilan edildi.Türkiye merkezli bu etkinliğin, tüm yurtta kutlanmasının yanı sıra, roman kahramanları için de bir festival başlatıldı. Roman Kahramanları Festivali bu yıl Zonguldak’ta gerçekleştiriliyor. Bülent Ecevit Üniversitesi Prof. Dr. Arif Amirov Konferans Salonu’nda saat 16.00’da başlayacak etkinlik kapsamında roman kahramanlarının fotoğrafları sergilenecek. Gecede yirmi beş roman kahramanı da sahnede canlandırılacak. Festival kapsamında roman kahramanlarının fotoğrafları ve roman kahramanlarına yazılan mektuplar da albüm kitapta yer alacak. Festival, Zonguldak İl Halk Kütüphanesi ve Zonguldak Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nin katkıları, Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi, Bülent Ecevit Üniversitesi, Zonguldak Endüstri Meslek Lisesi, Tiyatro Arın, öğrenci ve öğretmenlerin katılımıyla düzenleniyor. Roman Kahramanları Dergisi Yayın Yönetmeni Ömer Asan ülkemizde üzerine en çok roman yazılan kent olan İstanbul’da roman kahramanlarının yer alacağı bir edebiyat parkı oluşturulması için girişimde bulunmak üzere proje hazırladıklarının da müjdesini verdi.

Osmanlı mimarisi yok oldu

$
0
0
Osmanlı’nın son başkenti İstanbul’da Fetih’ten Cumhuriyet’e kadar geçen sürede yapılan camilerden saraylara, hamamlardan çeşmelere 112 eser üzerinden Osmanlı mimari mirasını anlatan Doğan Kuban, “Memlekette son 50 senede klasik usulde neredeyse 80 bin cami yapıldı ama bu kadar yapının arasında Osmanlı mimarisi yok oldu.” diyor.Mimarlık tarihçisi Prof. Doğan Kuban, geçtiğimiz yıllarda ‘Osmanlı Mimarisi’ isimli dev eserini yayımlamış ve Osmanlı’nın mimari tarihini 720 sayfaya, 1000’i aşkın fotoğraf ve çizim eşliğinde sığdırmıştı. Ama tabii ki Osmanlı tarihi, kültürü ve sanatına ilişkin tüm önyargıları ve klişeleri yerle bir eden o kitabı okumak her yiğidin harcı değildi. Biraz da bu sebeple Kuban, herkesin kolayca okuyup kendine rehber edineceği bir başka kitap hazırladı: Osmanlı’nın İstanbul’u (YEM Yayınları). Türkçe ve İngilizce baskıları ayrı yapılan yeni kitap; Fetih’ten Cumhuriyet’e kadar geçen süreçte Osmanlı’nın son başkenti İstanbul’da yapılan camilerden saraylara, hamamlardan çeşmelere 112 eser üzerinden Osmanlı mimari mirasını anlatıyor.HARİTALI SEKİZ BÖLGEMimar Sinan’dan Dalgıç Ahmed Ağa’ya, Balyanlar’dan Raimondo D’Aronco’ya Os-manlı’nın büyük ustalarının imzalarını taşıyan saray, külliye, cami, hamam, köprü, yalı ve çeşme gibi farklı işleve ve ölçeğe sahip önemli yapıları bir araya getiren kitap; onları bugünün karmaşası arasında görmemizi kolaylaştıracak yol haritaları da içeriyor. Osmanlı’nın İstanbul’u; bir yandan gurur veren bir yandan da varlığı her geçen gün kent dokusu içinde kaybolan Osmanlı yapılarını; kısa yürüyüşlerle birbirine bağlanabilecek bir ulaşım düzeni içinde sekiz bölgeye ayırarak anlatıyor. Bunlar sırayla; tarihi yarımadayı kapsayan Suriçi yani Sultanahmet-Sirkeci, Beyazıt-Eminönü, Fatih, Aksaray-Yedikule, sonra surların dışında kalan Eyüp-Haliç, Galata-Beyoğlu, Üsküdar-Kadıköy ve Boğaziçi’nden oluşuyor. Bu bölgelerin dışında kalan Büyükçekmece Köprüsü ve Mağlova Sukemeri de İstanbul çevresi başlığı altında kitabın sonunda bulunuyor.“Yenikapı’ya yazık ettik, cahillikten...”Doğan Kuban, neden böyle gezi rehberi gibi bir kitap yazdığını, buna neden ihtiyaç duyduğunu şöyle anlatıyor: “Ortada bir sürü palavra dolaşıyor, önüne gelen bir şeyler yazıyor, söylüyor. Doğrusunu bilen yok. Memlekette son 50 senede klasik usulde neredeyse 80 bin cami yapıldı ama bu kadar yapının arasında Osmanlı mimarisi yok oldu. Osmanlı mimarisi bilinsin diye 720 sayfalık kitap yazdım ama o da ilgilisine. Bu küçük kitap biraz eğitimli bir insanın okuyup vakit bulduğunda gidip göreceği yerleri bir araya getirdi. Yanından geçip gittiğimiz 112 sapasağlam yapı var. Bari onları öğrenelim…” İstanbul’un biri Hıristiyan biri Müslüman iki büyük imparatorluğun merkezi olduğunu üzerine basa basa tekrar tekrar anlatan Kuban; “Herkesin şunu anlaması lazım. Burası Roma imparatorluk merkezi… Bu ne demek? Roma demek…” diyor ve ekliyor: “Dünyada böyle bir yer yok. Bu şehri koruyamazsak hapı yutarız.” Kuban’a göre zaten surlar dışında şehri pek koruduk da sayılmaz. Bizans Sarayı’na yazık olduğunu söyleyen Kuban, “Parklar, oteller yapacağımıza onu korusaydık İstanbul dünyanın en şanslı turizm merkezi olabilirdi.” diyor ve kendi deyişiyle son cahilliğimizi anlatıyor: “Daha yeni, Yenikapı’ya yazık ettik. Roma devri limanı, en büyük Roma limanlarından biri. Dünyada bir Roma limanı buluyorsun, içinde gemilerin kalıntıları var… Ama koruyamıyor elinden göz göre göre kaçırıyorsun. Orası Roma limanı olarak kalsaydı… İstanbul’un turisti bir senede 10 milyon artardı. İşte bunlar hep cahillikten.”Bir dilimiz, bir de mimarimiz var“Bize özgü olan en büyük iki zenginliğimiz Türkçemiz ve mimarimiz. Osmanlıca değil ama Türkçe. Dilimiz tam bir şaheser. Türkler göçebe bir toplum olmasına rağmen dillerini korumayı başarmışlar. Akıl almaz bir şey. 11. yüzyılda gayet gelişmiş bir Türkçe var. Mimarimiz de öyle; çok sade ama gayet modern. Biraz ilkel ama çok insancıl, büyük bir matematik dehasına dayalı, dahası özgün. İran’da, Mısır’da, Çin’de; başka bir yerde yok. Buraya özgü. Şimdikiler değil tabii. Şimdikiler sadece para kazanmaya çalışıyorlar ne yazık ki!”

Kamusal alanda inanç ve estetik

$
0
0
İstanbul Politikalar Merkezi, Sabancı Üniversitesi ve Stiftung Mercator Girişimi ile 18 Aralık Çarşamba günü, "Avrupa'da ve Türkiye'de Camiler/ Kamusal Alanda İnanç ve Estetik" başlıklı bir panel düzenleniyor.İstanbul Politikalar Merkezi'nin Karaköy'deki merkezinde saat 18.30'da başlayacak panelin oturum başkanlığını sosyolog Nilüfer Göle yapacak. Mimarlar Emre Arolat ve Paul Böhm'ün konuşmacı olarak katılacağı etkinlikte, 'Avrupa'daki camiler anavatanlarındaki klasik/ulusal tasarımları mı kopyalamalılar yoksa yeni yerel formlar mı edinmeliler? Şehir yaşamında camiler, hem seküler hem inançlı, hem Avrupalı hem göçmen gibi farklı kamuları bir araya getiren bir mikro kamusal alan olarak algılanabilirler mi?' gibi konular tartışılacak. (0212 292 49 39)

13 Kare Sanat Günleri başladı

$
0
0
Adana Büyükşehir Belediyesi Altınkoza 13 Kare Sanat Günleri, Adanalı yazarların imza etkinliği ve Balkan Müzik Grubu dinletisiyle başladı.75. Yıl Sanat Galerisi'nde gerçekleştirilen etkinlikte 24 Adanalı yazar stant açtı ve okurlarıyla buluştu. Adanalı yazarlar imza dağıttı ve edebiyat severlerle sohbet etti. Yazarları yalnız bırakmayan Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, stantları tek tek gezdi.Edebiyatçılarla bir araya gelen ve sanata desteği sürdüreceklerini açıklayan Zihni Aldırmaz, 24 yazara teşekkür plaketi sundu. Zihni Aldırmaz, "Buradaki sevgiyi, sinerjiyi gördüm. Biz burada ne yaparsak yapalım Adanalı sizi bekliyor. 13 Kare Sanat Günleri'ne renk kattınız. Bu katkınızdan dolayı bütün Adanalılar adına teşekkür ediyorum" dedi.Sanatçılar da Zihni Aldırmaz'a sanata katkılarından dolayı teşekkür etti.Balkan Müzik Grubu Dinletisi de etkileyici ezgilerle 13 Kare Sanat Günleri etkinliğine renk kattı.13 Kare Sanat Günleri İmza Etkinliğine katılan Adanalı yazarlar şöyle:Adnan Gül, Ali Ozan Emre, Arif Keskiner, Aytekin Gezici, Behçet Çelik, Cahit Arslan, Can Nadir Nadirler, Cemil Okyay, Çetin Yiğenoğlu, Demet Duyuler Doğan, Demirel Babacanoğlu, Elvan Ebinç, Prof. Dr. Erman Artun, Harika Ufuk, İlhan Kemal, Mustafa Emre, Nuran Terliksiz, Suat Yener, Yüksel Evsen, Yüksel Hançerli, Yüksel Mert, Zafer Doruk, Zeki Karaaslan, Zekiye Çağımlar.(İHA)

"40'lardan Bugüne Nostalji" sergisi Kartal'da

$
0
0
Koleksiyoner Şehmuz Soykan'ın arşivinden hazırlanan geçmişin izlerini taşıyan plak ve nostaljik müzik çalarlarından oluşan "40'lardan Bugüne Nostalji" sergisi Kartal'da ziyaretçilere açıldı.Geçmişi özleyenleri buluşturan "40'lardan Bugüne Nostalji" sergisi Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi'nde açıldı. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz'ün açılışını yaptığı sergiye Başkan Yardımcısı Fügen Mavi, Ali Apaydın, Belediye Başkan danışmanları, birim müdürleri ve nostalji tutkunu vatandaşlar katıldı. 40'lı yıllardan günümüze gelen plak, pikap, gramofon, lambalı radyolar, makaralı teypler, pikaplı radyolu konsollar, pikap iğneleri, taş plaklar ve Yeşilçam film afişlerinin yer aldığı sergi ziyaretçileri eskiye götürdü.Koleksiyoner Şehmuz Soykan'ın arşivinde yer alan ve geçmişin izlerini taşıyan plak ve nostaljik müzik çalarları sanatseverlerle buluşturan "40'lardan Bugüne Nostalji" sergisi Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz tarafından da ilgi ile gezildi. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, sergide çocukların yoğun sevgi gösterilerinin ilgi odağı oldu.Nostalji tutkunlarını buluşturan sergide nostaljik parçaların hikayelerini dinleyen Başkan Altınok Öz, "Koleksiyoner Şehmuz Soykan'ı kutluyorum. Böyle değerli eserleri bıkmadan usanmadan maddi külfetine rağmen biriktirerek bizlere sergileyip bizleri adeta yıllar öncesine götürdü. Kendilerini tebrik ediyor, bugünün anısına kendisini bir plaketle ödüllendimek istiyorum" diyerek Soykan'a 'Kartalı seviyorum' plaketi takdim etti."40'lardan Bugüne Nostalji" sergisini oluşturan Şehmuz Soykan, "Başkanımız Altınok Öz'e Kartal'da yaptığı kültüre yönelik hizmetler için ve kültür merkezinde bu eserleri sergileme fırsatını verdiği için teşekkür ediyorum" dedi.Sergi, Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi'nde 20 Aralık tarihine kadar ziyaretçilere açık kalacak. "40'lardan Bugüne Nostalji" sergisinde, koleksiyoner Şehmuz Soykan'ın uzun yıllardır toplayıp bir araya getirdiği parçalar yer alıyor.(İHA)

Sanat eserlerine rekor fiyatlar

$
0
0
Antik A.Ş’nin önceki gün Shangri-La Bosphorus Otel’de düzenlediği 280. müzayedesi büyük ilgi gördü. 500’ü aşkın sanatsever ve koleksiyonerin katıldığı müzayedede Nazmi Ziya’nın “Sanatçının Evi” tablosunu 1.050.000 liraya Rıza Zarrab satın aldı. Hat sanatında ise Yedikuleli Seyyid Abdullah’ın elyazması 315.000 liraya, Mehmet Vasfi imzalı Hülye-i Şerife 300.000 lira, Esseyid imzalı Hilye 265.000 lira, Mehmet Hilye imzalı Kuran-ı Kerim 250.000 liraya satıldı.
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live