Türkiye, Bosna-Hersek'in ilk cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç'in doğduğu evi restore ettirerek müze haline getirdi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 6-7 Aralık tarihlerindeki Bosna-Hersek ziyaretinde TİKA tarafından restore ettirilen 'Aliya İzzetbegoviç Müzeevi'nin açılışını gerçekleştirecek. Açılış törenine Aliya İzzetbegoviç'in oğlu Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konsey üyesi Bakir İzzetbegoviç'te katılacak.Başbakan Yardımcılığı Basın Müşavirliği'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 6-7 Aralık 2013 tarihlerinde Bosna-Hersek'i ziyaret edecek. Bozdağ, ziyareti sırasında TİKA tarafından gerçekleştirilen 4 projenin açılışını gerçekleştirecek. Bozdağ'ın, Bosna-Hersek gezisine TİKA Başkanı Dr. Serdar Çam da eşlik edecek.İZZETBEGOVİÇ MÜZESİBozdağ'ın ziyaretinde açılışı yapılacak en önemli projenin Aliya İzzetbegoviç Müzeevi olduğu açıklandı. TİKA, Bosna Hersek'in Bosanski Şamac kentinde bulunan ve Aliya İzetbegoviç'in doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği evi harabe halinden kurtararak restore etti. ' Aliya İzzetbegoviç'in doğduğu evin tadilatı projesi' kapsamında merhum İzzetbegoviç'in doğduğu ev, müze haline getirildi. Aliya İzzetbegoviç Müzeevi'nde, İzzetbegoviç'e ait hatıralar sergilenirken, müzeevi aynı zamanda kültürel faaliyetlerin yapılacak bir merkez olacak.KARAGÖZ BEY MEDRERESİ AÇILIYORBozdağ, Bosna Hersek'te Mostar Karagözbey Medresesi'nin açılışını da gerçekleştirecek. Bosna Hersek'te, Hersek bölgesinin tek medresesi olan Karagöz Bey Medresesi 1557 yılında inşa edildi. 1918 yılına kadar fasılasız eğitim ve öğretime devam eden Karagöz Bey Medresesi, 1918 yılından 1995 yılına kadar kapalı kaldı. Medrese 1995 yılında tekrar eğitim faaliyetlerine başladı. TİKA tarafından yeniden inşa edilen medeniyetimizin sembol eserlerinden olan Karagöz Bey Medresesi'nin yeni binasının yarım kalan inşaatının tamamlanması projesi TİKA tarafından gerçekleştirildi.Bozdağ, Bosna-Hersek'te Saraybosna Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin TİKA tarafından yenilenen konferans salonunun açılışını da gerçekleştirecek. Bozdağ, Saraybosna'ya 30 kilometre uzaklıkta yer alan Visoko'da TİKA tarafından gerçekleştirilen sağlık merkezinin açılışını da yapacak.(İHA)
↧
Türkiye, Bilge Kral'ın evini restore etti
↧
‘Sevgili’nin sevgilileri
“Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız uyun, doğru yolu bulursunuz.” İlim ve İrfan dergisi aralık sayısının kapağından bu hadis-i şerifle karşılıyor okuru.Derginin dosya konusu ise “Ashab-ı Kiram: Sevgilinin Sevgilileri” başlığını taşıyor. Prof. Dr. Süleyman Uludağ, “Tasavvufun Asr-ı Saadetteki Kökleri”ni araştırdığı yazısında şöyle diyor: “İslam tasavvufunun Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye'ye dayanıp dayanmadığını görebilmek için öncelikle sufilerin tasavvufu nasıl algıladıklarına ve tanımladıklarına bakmak, onu bu algı ve tanım çerçevesinde anlamak ve değerlendirmek gerekir.” Hamza. S. Toprak, “Saadet Asrından İlginç Portreler” sunuyor. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım ise “Onları ne kadar tanıyoruz?” diye soruyor ve Ensar, Muhacir, Ehl-i Beyt, Aşere-i Mübeşşere vb. kavramları açıkladığı bir “Sahabe Sözlüğü” veriyor okura. Dosyanın son yazısında Selim Haşimoğlu “En Hayırlı Ümmetin En Hayırlıları” üst başlığı ile Ashab-ı Kiram'ın ayet ve hadislerde faziletini ele alıyor. (www.ilimveirfan.com.tr)
↧
↧
Edebiyat ve sorumluluk
Aralık sayısında “Edebiyat ve Sorumluluk” vurgusuyla çıkan Yedi İklim dergisi, “Edebiyat, bir imkân. Tutkulu, cazip. Ancak sorumlu olan, insan.” diyerek açılıyor.Nurettin Durman “Kahramanı Öldürmek” başlıklı yazısında bir düşünce gerilimini edebiyat alanına taşıyarak irdeliyor. Ali Haydar Haksal ise “Sezai Karakoç ve Düşünce Hayatımızın Seyri” yazısında geçmiş yüzyılın kısa bir değerlendirmesini yaparak Karakoç'un Batı düşüncesi karşısında Müslüman olma bilincini felsefî ve düşünsel açıdan bir gerçeklik olarak ortaya koyduğunu dile getiriyor. Mehmet Özger “Arif Ay Şiirinde Direniş ve Emek” ve Cevat Akkanat “İkinci Yeni Şiirinde ‘Allah': İlhan Berk Örneği-2” başlıklı yazılarıyla dergide yer alan isimler. Ayrıca, derginin şairlerinden Çağla Göksel Çakır'ın Necip Fazıl Kısakürek'i konu alan “Yalnızlığın Üstadı” başlıklı yazısı da dikkate değer. Şakir Kurtulmuş, Seyfettin Ünlü, Mustafa Uçurum bu sayıda şiirleriyle; Osman Koca, Mustafa Ökkeş, Abdullah Mollaoğlu, Sevgi Korkusuz, Mehmet Oktay Onbaşı öyküleriyle yer alan isimler arasında. (www.yediiklimdergisi.com)
↧
Birhan Keskin şiirine bakış
İki aylık şiir ve edebiyat dergisi Mühür'ün kasım-aralık sayısında “Değini Noktası” sayfalarının konuğu şair Birhan Keskin.Yirmi beş sayfalık “Birhan Keskin” dosyasında Cemil Okyay, Emre Polat, Koray Feyiz, Ömer Turan, Şeri Mehmet Uğurlu ve Yılmaz Arslan, şairin özellikle “Soğuk Kazı” kitabının öne çıktığı yazılarla yer alıyor. Keskin'in şiirine ilgi duyanlar için önemli bir kaynak... Derginin kapak konusu ise “Şairleri Etkileyen Filmler”. Berna Olgaç'ın editörlüğünü yaptığı dosyaya katılan isimlerden bazısı, kendilerini etkileyen tek bir filmi anlatırken, kimi hayatının filmlerini kimi de sinemayla olan ilişkisini anlatıyor. Ali Ural, Aytekin Çakmakçı, Bâki Ayhan T., Berna Olgaç, Can Ceylan, Fatoş Silman, Filiz Çelik Doğru, Hüseyin Alemdar, Hüseyin Peker, İlkay Büyü ve Yılmaz Arslan'ın sinema ile ilişkisi yansıyor dosyaya. Dergide ayrıca Ali Günvar, “Şiir ve Mimari” adlı bir yazı dizisine başlamış. Bu sayının şairleri arasında Metin Celâl, Celâl Fedai, Hüseyin Alemdar, Atilla Birkiye, İbrahim Gökburun yer alıyor. (dergi@muhurkitapligi.com)
↧
Kaos İçindeki Işık
İki aylık dil, kültür ve edebiyat dergisi Yağmur, 69. sayısını M. Fethullah Gülen'in ‘Kaos İçindeki Işık' adlı başyazısı ile açıyor.Gülen'in güncelliğinden hiçbir şey yitirmeyen ve yaşadığımız günleri anlamlandırmada kılavuz olacak metinlerinden biri... Bir süredir, Osmanlı tezkirelerindeki şarkiyat çağrışımlarını ve izlerini inceleyen Menderes Coşkun'un seri makaleleri, “Tezkirecilerin Sultan Ahmet'i Değersizleştirme Gayreti-2” adlı yazı ile son buluyor. Derginin bu sayısında Tahir Taner, Kur'ân'ın âb-ı hayat ayetlerinden beslenen mısralardan bir demet sunuyor: “Olsa her saat dilimde ‘Kul huvallahu ehad.'/ Kalbimi eyler münevver nur-ı ‘Allahu-s-samed.'” (Âşkî). Hasan Çağlayan, Celine Dion'un aynı adlı şarkısından ismini alan “Yeni Bir Gün Doğdu” başlıklı denemesinde, Dion'un şarkı sözleriyle, Türkçe Olimpiyatları ile özdeşleşen “Yeni Bir Dünya Kuruyorlardı” şarkısını karşılaştırmalı olarak inceliyor. Emre Eren, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şiir dünyasını ele alıyor, Abdullah Aymaz ise Miraciye üzerine bir değerlendirme sunuyor. İbrahim Gökburun “Kördüğüm”, Yalçın Kaya “Mevsimi Ayaz Duraklarım”, Osman Alagöz “İlk Yalnızlık”, Bülent Gündoğan “Saman Yürek” adlı hikâyeleri ile okunmayı hak ediyor. Derginin şairleri ise Kalender Yıldız, Mustafa Özer, Yaşar Beçene, Hasan Ejderha ve Abdurrahman Şimşek. (www.yagmurdergisi.com.tr)
↧
↧
‘Baksı, örnek köy olacak’
Sanatçı ve eğitmen Hüsamettin Koçan’ın 2010 yılında Bayburt’un Baksı köyünde kurduğu Baksı Müzesi; Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nün (EMYA) sahibi olunca hedeflerini büyüttü. Baksı’nın dünyanın örnek köylerinden biri olacağını söyleyen Hüsamettin Koçan, ödülü ve yeni projelerini anlattı.Hüsamettin Koçan’ın büyük bir emek ve kararlılıkla 2010 yılında Bayburt’ta, kendi köyünde kurduğu Baksı Müzesi; 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nün (EMYA) sahibi oldu. Letonya’dan Žanis Lipke Memorial ve İsveç’ten Bildmuseet gibi pek çok müzeyi geride bırakarak ödülün sahibi olan Baksı Müzesi için EMYA jürisi şu açıklamayı yaptı: “Müzenin kurucusu Hüsamettin Koçan’ın ve ona destek olan 160 çağdaş sanatçının, samimi bir gayeyle, yüksek kalitede sanat ve tasarımı Doğu Anadolu kırsalına götürmesi büyük bir yüreklilik örneği. Bu proje, yerel halkın kültürel ve ekonomik olarak kendi toprağında kök salmasına destek olarak merkez ile çevre arasındaki uçurumun nasıl aşılabileceğine son derece ilham verici bir örnek oluşturuyor.” Gerçekten de Doğu Karadeniz’de, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepenin üzerinde kurulu Baksı Müzesi, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında bir araya getirmekle kalmıyor; Türkiye’nin yoğun göç veren bölgelerinden biri olan Bayburt’ta kültürel belleğin sürdürülebilirliğine de katkıda bulunuyor. Ödülün ardından, detayları Hüsamettin Koçan anlattı.Baksı Müzesi’nin, Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü aldığı önceki gün açıklandı. Çok sevindik… Ama tabii tam olarak neye sevindik, bilmiyoruz. Bu ödül ne ifade ediyor? Bu ödülün dünyadaki önemi ne? Ve tabii bu ödül Baksı’nın hayatında bir şeyler değiştirecek mi?Bu ödül 1977’den bu yana Avrupa Konseyi tarafından; müzeciliği desteklemek, müzeciliğin gelişimine katkı sağlamak, yeni düşünceleri ve açılımları dünya müzecilik gündemine taşımak amacıyla veriliyor. Sınırları Avrupa Birliği’nin sınırlarını kapsıyor. Baksı Müzesi bu ödülü alarak uluslararası müzecilik bakışı açısından yüksek bir standarda ve yenilikçi bir içeriğe sahip olduğunu herkese kanıtladı. Başka bir deyişle Anadolu’nun en uzak noktalarından birinde olmasının bedeli olan iletişim sorununu uluslararası ölçekte çözümlemiş oldu. Çünkü EMYA, Avrupa’nın yanı sıra tüm dünyanın ilgiyle takip ettiği bir ödül. Bunun anlamı, Baksı Müzesi’nin artık tüm dünya tarafından bilinirlik kazanması.2010 yılında büyük bir kahramanlıkla, özveriyle, toprağa bağlılıkla, anne ve babaya vefayla kurduğunuz Baksı Müzesi; yetenekli çocuklara burs, Bayburtlu kadınlara üretime katılma olanağı gibi sosyal sorumluluk projeleriyle de gündeme geldi. Müzenin buna benzer başka gelecek planları var mı?Baksı Müzesi’nin en özgün taraflarından biri, Bayburt bölgesinde bulunan yetenekli gençleri saptamak ve onları ödüllü burslarla desteklemek. Projemiz her yıl yenileniyor ve ödül alan öğrencileri yılda iki kez takip ediyor. Gelişme gösterenler burslarla desteklenmeye devam ediliyor; üstelik bu böyle üniversite hatta doktoraya kadar sürüyor. Bu projemiz gelecekte bir ‘Yetenekler Akademisi’ne dönüşebilir. Mesela bu proje kapsamında bu yıl 15 öğrencimizi Yıldız Holding desteği ile Contemporary Istanbul’a davet ettik. Onlar için çok heveslendirici oldu. Buna benzer işbirliklerini artarak devam ettireceğiz. Kadınların üretime dâhil olması konusuna gelince; ehram atölyemiz sürekli bir üretim içinde. Ufak tefek kesintilerle oluyor ama önümüzdeki aylarda bunu aşıp daha kurumsal bir yapıya sahip olacağız. Özlem Süer ve Arzu Kaprol gibi önemli tasarımcılarımız bunun için ellerinden geleni yapıyor.2014 yılında Baksı Müzesi’nin programında ve hayalinde neler var?2014 yılında devam edecek çocuk, genç ve kadın projelerimize bir de büyük sergi eşlik edecek. Şu anda masamızda 5 önemli sergi projesi duruyor. Bunlar yönetim kurulu üyelerimiz tarafından ince ince değerlendiriliyor. Bir de tüm bunlara 2014’te hayata atılacak bir yayın eşlik edecek. Başka bir önemli projemiz ise benim doğduğum köy Baksı’yı örnek köy olarak yeniden tasarlamak ve onun eskiye uzanan kültürel kaburgasını şekillendirerek günümüze taşımak. Ve tabii ki Baksı’nın tüm tesis ve atölyelerini daha kurumsal boyutta bir örgütlenmeye tabi tutarak vakfın kaynaklarını çoğaltmak.
↧
"Türk kahvesi" UNESCO mirası listesine girdi
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenen UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasının Korunmasına İlişkin Hükumetlerarası Komite Toplantısı'nda Türk kahve kültürü "Somut Olmayan Kültürel Miras" listesine girdi.Tescil oylamasından önce uluslararası delegelere kahvenin Türk kültür ve adetlerindeki yeri konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Doç. Dr Ahmet Arı tarafından bilgi verdi. Yapılan oylama sonunda Türk kahve kültürü UNESCO tarafından Türkiye'nin kültürel bir değeri olarak kabul edildi.Kabulden sonra Türkiye heyetinde büyük sevinç yaşanırken, değişik ülke delegeleri de tebrikte bulundu. Daha sonra basına açıklamalarda bulunan Ahmet Arı, 'Bir kahvenin 40 yıl hatırı var' atasözünü kültürümüze kazandıran kahvenin, UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine geçtiğini bildirdi.Listeye daha önceden geçen ve kültürümüzün yapı taşları olan unsurların devamının geleceğini ifade eden Arı, "Bunları sadece UNESCO listesine dahil etmek yeterli değil. Bunların etrafında koruma sistemleri çerçevesinde oluşumlar meydana getirmeliyiz." dedi.Dünyanın neresine gidilirse adının Türk kahvesi olduğunu hatırlatan Ahmet Arı bunun sonsuza kadar devam edeceğini söyledi. Kahve kültürünün gelecek nesillere aktarılmasının önemine de değinen Arı, herkesin kahve yapmayı bildiğini zannettiğini, aslında bunun özelliği olduğunu, kahveyi kültürüne uygun yapabilen, onu yaşayan ve yaşatan insanların olması gerektiğini bildirdi.(CİHAN)
↧
Türk tiyatrosu bir devini daha kaybetti
Türk tiyatrosunun tarihini yazan, tiyatro dünyasının duayen sanatçı ve yönetmenlerinden, İzmir Devlet Tiyatrosu eski Müdürü Fikret Tartan İzmir'de vefat etti.Yine Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Melek Tartan'la evli olan 76 yaşındaki Fikret Tartan'ın naaşı, yarın saat 10.30'da Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi'nde düzenlenecek törenden sonra Karşıyaka Beşikçioğlu Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından Doğançay Mezarlığı'nda toprağa verilecek.Bir dönemin "Radyo Tiyatrosu", "Arkası Yarın", "Unutulmayan hatıralar" gibi önemli yayınlarının hazırlayıcısı ve yapımcısı olarak da görev yapan, Türkiye'nin ilk özel tiyatrosu olan Başkent Tiyatrosu'nu kuran, devlet tiyatrolarında çok sayıda oyunda rol alan ve sahneye koyan ve tiyatroya katkıları nedeniyle çok sayıda ödülün de sahibi olan Fikret Tartan, en son olarak tiyatronun özelleştirilmesi sürecinde Türk Devlet Tiyatrosu'nun tarihini yazmıştı. İzmir'e Konak Sahnesi'nden sonra Karşıyaka Sahnesi'ni de kazandıran Fikret Tartan, İzmir Konak Belediye Başkanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanlarından Dr. Hakan Tartan'ın da babasıydı.Fikret Tartan'ın yayınlanmış eserlerinden bazıları şunlar:Anadolu Destanları, 1974Altmışında Bir Taze 1 (1936-1949), 1997Altmışında Bir Taze 2 (1950-1960), 1997Altmışında Bir Taze 3 (1960-1970), 1998Altmışında Bir Taze 4 (1970-1996), 1998Devlet Tiyatrosu 50 yaşında, 1999Şehre Tiyatro Geldi, 2001İzmir Devlet Tiyatrosu, 2004Perde Açılmadan, 2005Devlet Özel Tiyatrosu, 2012(İHA)
↧
7 yeni film vizyona giriyor
Sinemaseverler bu hafta komedi, aksiyon, belgesel türlerinden seçkilerden oluşan 7 film ile buluşuyor. 6 Aralık haftasında "Kızım İçin", "Düğün Dernek", "Mc Dandik", "Yozgat Blues" vizyona giren yerli yapımlar.İmece usulü bir düğün yapmaya kalkışan dört kafadarın sevimli hikâyesi. Sivaslı Tarık ve Letonyalı Nugesha'nın aynı ülkede çalışabilmek için acilen evlenmeleri gerekir. Ancak damadın babası İsmail için, dört dörtlük bir düğün yapmak şarttır. Sivas'da düğün gelenekleri ağır, İsmail'de imkân dardır, ama ne gam! Can yoldaşları ile tüm Sivas düğün için seferber edilecektir. Selçuk Aydemir'in yönettiği ve Ahmet Kural, Murat Cemcir, Rasim Öztekin ile Devrim Yakut'un oynadığı "Düğün Dernek", komedi türünde.YILIN SAVAŞIHip-hop'ın dev ismi Dante Graham, break dansçı erkek geçmişi sayesinde milyar dolarlık bir iş kurmuştur. Şimdi tek amacı vardır. Fransa'nın Montpellier şehrinde gerçekleşecek olan, hip-hop'ın bir numaralı efsanevi yarışması "Battle of the Year"ı kazanabilecek bir Amerikan rüya takımı yaratarak ABD'nin bu danstaki üstünlüğünü tüm dünyaya yeniden kabul ettirmektir. Benson Lee'nin yönettiği ve Josh Holloway, Laz Alonso, Josh Peck ile Caity Lotz'un oynadığı "Yılın Savaşı", dünyanın en elit takımlarından bazıları atletizm, güç ve zarafetin muazzam birleşimiyle 3-D teknolojisiyle vizyona giriyor.ÖLÜMSÜZ AŞKRuth ve Bob, Teksas'ta yaşayan kanun kaçağı genç bir çifttir. Karıştıkları bir soygunda hamile olan Ruth yanlışlıkla bir polisi vurunca Bob suçu üstlenerek hapse girer. Bob hapisten kaçarak sevgilisi ve çocuğuna kavuşmak için hayatı pahasına bir maceraya atılır. Bu sırada polis memuru Patrick, Ruth'a aşık olur. Ruth, O'nun güvenli hayatı ile aşkı arasında zorlu bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. David Lowery'nin yönettiği ve Casey Affleck, Rooney Mara, Ben Foster ile Nate Parker'ın oynadığı "Ölümsüz Aşk", Sundance Film Festivali'nden En İyi Görüntü Yönetimi ödülüyle dönmüştü.KIZIM İÇİNTuncer, karısından boşanıp kendi hayatına yönelmiştir. Babasının varlığından habersiz büyüyen Tuba ise 18 yaşını doldurmasına üç hafta kala, bir anda karşısında Tuncer'i bulur. Onunla birlikte bir yolculuğa çıkar. Tuba, yolculukta, babası olduğunu iddia eden Tuncer'i tanırken, sürprizlerle karşılaşacaktır. Bir yandan hayatında eksikliğini hissettiği sevgilerle, diğer yandan aşkla tanışacaktır. Yetkin Dikinciler, Eda Ece, İnci Türkay ile Berke Üzrek'in oynadığı "Kızım İçin"i Hakan Haksun yazıp yönetti.SAROYAN ÜLKESİKendisini her zaman Ermeni, Amerika'lı ve Bitlistsi olarak tanımlayan yazar William Saroyan, 1964′te uzun bir Anadolu yolculuğuna çıkar."Saroyan Ülkesi", William Saroyan'ın bu yolculuğunun izinde, atalarının peşinden giden bir adamın kendisini bir kez daha keşfedişini anlatıyor.Gerek yol arkadaşlarının tanıklıklıkları, gerekse Saroyan'ın kendi anıları ve hikâyeleri aracılığıyla yazarın öfkesini, tutkusunu, özlemini, empati yetisini ve insan sevgisini sergiliyor. Lusin Dink'in yönettiği "Saroyan Ülkesi" belgesel sevenler için.MC DANDİKDoğduğu gün kaderi belirlenmiş olan öksüz ve yetim Dandik, zorluklarla dolu bir hayatın içinde iyilik ve dürüstlükle aşkının peşinden koşarken hayatın engellerini aşmaya çalışır. Yıllar önce kaybettiği çocukluk aşkı Aslı'yı tesadüfen yeniden bulan Dandik, en yakın arkadaşı Fiko ile birlikte ayakta durmaya çalışırken bir yandan da sevdiğiyle mutlu bir hayat kurmanın yollarını arar. Ragga Oktay, Zerrin Arıkan, Lemi Filozof ile Sümer Tilmaç'ın oynadığı "Mc Dandik"in yönetmen koltuğunda Ragga Oktay ile Cem Yaz oturuyor.YOZGAT BLUESYavuz, belediyenin açtığı müzik kursunda hocalık yaparken, AVM´lerde eski Fransızca şarkılar söylemektedir. Kurstan öğrencisi Neşe ise marketlerde ürün tanıtımı yapmaktadır. Yavuz, aldığı bir iş teklifi üzerine Neşe'yle birlikte Yozgat'a gider. Sabri ve radyocu arkadaşının destekleriyle çok uğraşsalar da yaptıkları müzik pek ilgi çekmez. Zaman geçtikçe ilişkileri beklemedikleri yerlere gider. Mahmut Fazıl Coşkun'un yönettiği ve Ercan Kesal, Ayça Damgacı, Tansu Biçer ile Nadir Sarıbacak'ın oynadığı "Yozgat Blues"un öyküsü Tarık Tufan'a ait.(CİHAN)
↧
↧
Kartpostallara yansıyan Osmanlı halkı
Seyhun Binzet’in koleksiyonundan seçilen kartpostallardan oluşan “Kartpostallarla Osmanlı’dan İnsan Manzaraları” sergisi 11 Aralık Çarşamba günü Karaköy’deki Schneidertempel Sanat Merkezi’nde açılıyor.Küratörlüğünü Osman Köker ile Gürel Tüzün’ün, tasarımını da Tan Oral’ın yaptığı sergide, Osmanlı’nın son dönemine ait 100’ü aşkın kartpostal yer alıyor. Sergi, 19 Ocak 2014’e kadar açık. (www.schneidertempel.com)
↧
Sebilürreşad ekseninde İslamcılık
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü, 8 Aralık Pazar günü önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapacak.Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’ndeki programda, 1908 yılında Mehmed Akif Ersoy, Eşref Edib Fergan ve Ebul’ula Mardin tarafından çıkarılan Sırat-ı Müstakim/Sebilürreşad gazetesi ekseninde İslamcılık detaylarıyla masaya yatırılacak. Saat 13.30’da başlayacak olan programda, “Yoldaki Çığır” belgeseli gösterilecek. Gösterimin ardından, oturum başkanlığını gazeteci-yönetmen Muharrem Coşkun’un yapacağı panel gerçekleştirilecek. Panele konuşmacı olarak Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne, Yrd. Doç. Dr. Akşin Somel, araştırmacı-yazar Fahrettin Gün ve gazeteci-yazar Mehmed Şevket Eygi katılacak. Yaklaşık iki yıllık çalışma sonucu ortaya çıkan ‘Yoldaki Çığır’ (4 bölüm-120 dakika) belgeselinin yönetmenliğini ve senaryosunu Muharrem Coşkun üstlendi. Belgeselin metni de genişletilerek yine Coşkun tarafından kitap haline getirildi.
↧
Mesnevîhan Şefik Can için konferans
Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Derneği ve İstanbul Üniversitesi işbirliği ile 13 Aralık Cuma günü “Mesnevîhan Şefik Can’ın Manevî Işığında İnsanî Değerler” konferansı düzenleniyor.Mesnevîhan, mütefekkir, mutasavvıf, araştırmacı yazar, emekli albay, şair, edebiyat öğretmenliği gibi çok yönlü kişiliği ile tanınan Şefik Can’ı anma programı, İstanbul Üniversitesi Kongre Merkezi’nde saat 14.00’te “Sertarîk Mesnevîhan Şefik Can’ın Hayatı” başlıklı slayt gösterimi ile başlayacak. Konferans, dernek başkanı H.Nur Arıtan’ın, ömrünü Hakk’a ve hakikate adayan, yaşamı boyunca Hz. Mevlânâ’yı anlamaya ve anlatmaya çalışan “Şefik Can Dede” konuşmasıyla devam edip müzik dinletisiyle sona erecek.
↧
A’mâk-ı Hayal sahneye çıkıyor
Türk edebiyatının klasiklerinden Filibeli Ahmed Hilmi'nin (1865-1914) A'mâk-ı Hayal adlı eseri, tiyatroya yeni bir ‘nefes' olmak amacıyla yola koyulan Tiyatro Nefes'in ilk projesi olarak bugün ilk kez seyirci karşısına çıkıyor.Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi'nde bugün saat 20.00'de sahnelenecek olan oyunun galası ise yarın Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde saat 20.00'de gerçekleştirecek. A'mâk-ı Hayal, yeni kurulan Tiyatro Nefes'in genel sanat yönetmenliğini de üstlenen Hüseyin Sorgun tarafından oyunlaştırıldı (Zaman Kitap, 2012). Süpervizörlüğünü Mevlana İdris'in yaptığı oyunun yönetmenliğini Öncü Alper üstleniyor. A'mâk-ı Hayal'de Aynalı Baba rolünde oyuncu Mürşit Ağa Bağ, Raci rolünde ise genç oyuncu Ahmed Saka yer alıyor. A'mâk-ı Hayal, dönemin hercai genci Raci'nin, bir mezarlıkta karşısına çıkan Aynalı Baba lakaplı kişinin rehberliğinde çıktığı hayalî yolculuğunu anlatıyor. Raci, bu yolculukta, Cennet'in uzağına düşen bir âdem olarak çıkıyor seyirci karşısına…
↧
↧
Sinemasal bir zarafet
Kurgucu ve görüntü yönetmeni olarak başladığı sinema kariyerine yönetmen olarak devam eden David Lowery, üçüncü yönetmenliğinde sinemasal bir zarafet sunuyor.Ruth ve Bob adlı genç bir çiftin öyküsünü anlatan film, 1970’lerde Teksas’ta geçiyor. Karıştıkları bir soygun sırasında hamile olan Ruth, yanlışlıkla bir polisi vurunca Bob suçu üstlenerek hapse girer. Bob hapisten kaçarak Ruth’a ve hiç görmediği kızına kavuşmak için hayatı pahasına bir maceraya atılır. Aradan geçen zamanda, Bob’un tutuklandığı olayda vurulan polis memuru Patrick, Ruth’a âşık olur...
↧
Size baba diyebilir miyim?
Uzun yıllardır sinema ve televizyon dünyasının içinde olan Hakan Haksun, ‘Kızım İçin’de dokunaklı bir baba-kız öyküsü anlatıyor.Tuncer, karısından boşanıp kendi hayatına yönelmiştir. Babasının varlığından habersiz büyüyen Tuba ise 18 yaşını doldurmasına üç hafta kala, bir anda karşısında Tuncer’i bulur. Onunla birlikte bir yolculuğa çıkar. Tuba, yolculukta, babası olduğunu iddia eden Tuncer’i tanırken, sürprizlerle karşılaşacaktır. Bir yandan hayatında eksikliğini hissettiği baba sevgisiyle, diğer yandan aşkla tanışacaktır.
↧
Memleketinde bir ‘yabancı’
Lusin Dink’in ilk uzun metraj filmi ‘Saroyan Ülkesi’, belgesel türünün son dönemdeki parlak örneklerinden biri.Dink’in yazıp yönettiği filmde Ermeni asıllı ABD’li yazar William Saroyan’ın doğduğu topraklara yaptığı yolculuk anlatılıyor. Ailesi Bitlisli olan ve kendini her zaman Ermeni, Amerikalı ve Bitlisli olarak tanımlayan Saroyan, hiç görmediği ‘memleketine’ 1964 yılında yolculuk yapar. Belgesel, William Saroyan’ın bu yolculuğunun izinde, atalarının peşinden giden bir adamın kendisini bir kez daha keşfedişini perdeye taşıyor.
↧
Taşrada hayat bahane ister
Ülkemizde sinema yapmanın güçlükleri herkesin malumu. Dünyada da kolay değil bu iş, lakin bizim ‘sektörsüzlük’ sorunumuz bireysel mücadeleyi daha zorlu ve zorunlu kılar.Dolayısıyla genç yönetmenlerin ilk filmleri sıkıntılı, ikinci filmleri ise ‘korkulu’ geçer. İlk film sıkıntısı, bütçe ve dağıtım sorunlarının yanı sıra anlatacaklarını belli bir çerçevede tutabilmekle ilgili ve yola çıkan herkesin başında. ‘İkinci film korkusu’ ise ilk filmiyle başarı sağlamış yönetmenlerin hissesine düşüyor. Nitekim ilk adımında gönülleri çelen bazı yönetmenlerimizde bu ağırlığın olumsuz etkilerini gördük yakın zamanda. 2009 yılında çektiği ilk uzun metraj filmi ‘Uzak İhtimal’ ile ödüller alan Mahmut Fazıl Coşkun, bugün gösterime giren ‘Yozgat Blues’ ile ikinci filmin ağırlığını başarıyla savuşturuyor. İstanbul’da, belediyenin müzik kursunda hocalık yapan Yavuz, bir yandan da AVM’lerde eski Fransızca şarkılar söyleyerek geçimini kazanır. Kurstan öğrencisi Neşe ise marketlerde ürün tanıtımı yapmaktadır. Aldığı bir iş teklifi üzerine Neşe’yle birlikte Yozgat’a giden Yavuz, orada tanıştığı Sabri’nin de desteğini alarak müziğini icra eder ancak pek ilgi görmez. Zaman geçtikçe ilişkileri beklemedikleri yerlere gider. Tarık Tufan ile Mahmut Fazıl Coşkun’un yazdığı Yozgat Blues, Uzak İhtimal’in aksine merkezden taşraya giden iki karakterin öyküsünü anlatıyor. Aidiyet (kimlik) arayışının sınıflar ya da mekânlarla sınırlı olmadığını fısıldayan film, bu arayışın, kendini güvenceye alma gibi basit insani dürtülerle işleyebileceğini gündelik hayatın ayrıntılarını yakalayarak gösteriyor. İlk elde, Yavuz Turgul’un 1987 yapımı ‘Muhsin Bey’ filmini hatırlatan Yozgat Blues, karakterlerini ve öyküsünü derinleştirdikçe başka bir hikâyenin peşinden gittiğini kabul ettiriyor.‘BENİM YALNIZ VE KARANLIK TAŞRAM’ NEREDE?!‘Yozgat Blues’, en başta sinemamızda alışageldiğimiz taşra algısını tersyüz ediyor. Taşradan merkeze kaçmaya çalışan karakterler yerine merkezden gidip taşraya yerleşen, orada kendini bulan bir karakter koyuyor önümüze. Üstelik üç erkek arasında tek başına kararlar alıp hedefleri, istekleri, tercihleri ile güçlü ve yerleşik bir karakter olan Neşe ile ‘taşrada kadın olmak/var olmak’ algısıyla da oynuyor. Neşe’nin merkezden gittiği düşünülebilir, ancak Sabri’nin evlilik görüşmelerindeki ‘başörtülü kısmetlerin’ de aynı şekilde seçilen değil, öncelikleri, istekleri ve sorgulamaları ile ‘seçen’ durumunda olması filmin kadını konumlandırdığı yeri daha değerli kılıyor. Kendi dükkânını açma derdindeki berber kalfası Sabri’nin durumu ise aidiyet arayışının taşradaki karşılığı. Çareyi kaçıp gitmekte aramayan, ‘orada’ var olmaya çalışan bir karakter Sabri. Katıldığı ‘esnaf sohbetleri’, bulunduğu çevrenin doğal bir getirisi; yoksa o taraklarda bezi olmadığı hâlinden belli. Neşe ile Sabri, aidiyet arayışları ve yer(li)leşme çabaları dolayısıyla ‘aynı dünyaların’ insanı. Radyocu Kâmil ise sinemamızın en orijinal karakterlerinden biri olmaya aday. Nadir Sarıbacak’ın her zamanki gibi, görülmeye değer bir kompozisyon çizdiği Kâmil, Anadolu’nun her ilinde görebileceğiniz bir adam, illaki radyocu olmasına gerek yok. Filme adını veren Yozgat’ın geniş planlar ya da panoramik açılarla perdeye gelmemesi yönetmenin ‘kimliksizleşme’ meselesine yaptığı vurguyla ilgili. Şehircilik anlayışımız 6 ayda bir değişen kaldırım taşları, park-bahçe düzenlemeleri ya da beton mimariye teslim olmaktan öteye geçemediği için son dönemde hızla artan taşra ile merkezin ‘aynılaşması’ filmin heybesindeki meselelerden biri. Filmdeki Yozgat’ı, İstanbul’un bir semti olarak izlemek mümkün. Yönetmenin seyirciye göstermediği ‘manzara’ya karşı bakan karakterlerin “Bir de deniz olsa aynı Zeytinburnu!” demesi boşuna değil. Çünkü şehirlerin kimliksizleşmesinde zirve yaptığımız şu dönemde taşra ile İstanbul arasındaki fark giderek azalıyor. Filmde, senaryonun elinin uzanmadığı birçok noktayı yönetmenin hamleleri kapatıyor. Yavuz ve Neşe karakterinin öncesizliğini belki de bu yüzden pek sorun etmiyoruz. Mahmut Fazıl Coşkun, kamera açıları, kadrajları, mizansenleri ve plan sekansları ile karakterlerin iç dünyasını aydınlatıcı pencereler açıyor. O pencerelerden gördüklerimiz, senaryonun bize net olarak vermediği “Bu adam/kadın neden böyle?” sorusunun cevaplarını veriyor. Dolayısıyla, oyunculuklarda Ercan Kesal, Ayça Damgacı, Tansu Biçer ve Nadir Sarıbacak’ın çok iyi bir kompozisyon çıkardığı filmin esas yıldızı yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun oluyor. Onun hamleleri olmasa savrulup gidebilecek ve öyküsünün yedeğine aldığı meseleleri silikleştirebilecek bir senaryoya sahip film. Yozgat Blues, incelikli mizahıyla bize anlattığı, anımsattığı ve hepimizde karşılığı olan meselelerinin yanı sıra, ‘Uzak İhtimal’de işaretini veren güçlü bir yönetmenin sinemamızda artık sağlam bir yer edindiğinin de göstergesi.
↧
↧
Kapadokya, Travel Turkey fuarında tanıtılıyor
Yerli ve yabancı çok sayıda katılımın olduğu Travel Turkey 2013 İzmir fuarında Kapadokya bölgesi de yerini aldı. Kapadokya bölgesi her yönleriyle gelen ziyaretçilere tanıtılıyor.İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Seyahat Acentacıları Birliği (TURSAB) tarafından İzmir Fuar Merkezi Expo'da bu yıl 7'incisi düzenlenen Travel Turkey 2013 fuarında yerli ve yabancı çok sayıda şirket ve bölge yerlerini aldı. Türkiye'nin doğusundan batısına kadar yaklaşık 60 ilin ve yüzden fazla turizm firmasının yer aldığı fuarda renkli görüntülerde yaşanıyor. Kültürlerin renklerin buluştuğu fuarda her yöre kendine özgü değerlerini tanıtıyor.İzmir Travel Turkey fuarına Nevşehir'den İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdulkadir Tatar, Göreme Belediye Başkanı Nuri Cingil, Ortahisar Belediye Başkanı Ali İhsan Özendi ve Kaymaklı Belediye Başkanı Halit Elma katıldı. Kapadokya bölgesi de yine önceki yıllarda olduğu gibi yine ziyaretçi akınına uğruyor. Göreme, Ortahisar, Gülşehir ve Uçhisar ile KAPHİB ve KAPTİD'in yer aldığı stantta gelen ziyaretçilere Kapadokya bölgesi hakkında bilgiler ve tanıtıcı ürünler veriliyor.Nevşehir Eski Valisi ve Manisa Valisi Abdurrahman Savaş, İzmir Valisi Mustafa Toprak ve TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy ile birlikte Kapadokya standını ziyaret ederek bir süre sohbet etti. Göreme Belediye Başkanı Nuri Cingil Vali Savaş'a ve TURSAB Başkanı Ulusoy'a "Göreme Yemekleri Kitabını" hediye etti. Başaran Ulusoy ise kitabı çok beğendiğini söyleyerek böyle bir çalışma yaptıkları için Başkan Cingil'e teşekkür ederek "bunu özellikle eşime vereceğim." dedi.Göreme Belediye Başkanı Nuri Cingil, Kapadokya bölgesinin İzmir fuarında tanıtılmasının önemli olduğunu söyledi. Cingil, Kapadokya'nın daha geniş pazarlarda yer alması için gayret gösterilmesi gerektiğini ve bunun için çalışmalar yapılmasının önemli olduğuna dikkat çekti.05 Aralık tarihinde açılan Travel Turkey 2013 İzmir Fuarı 08 Aralık Pazar günü akşama kadar açık kalacak.(CİHAN)
↧
"Muallimzade Hamamı" kültür merkezi oluyor
Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti Bursa'da tarihi bir hamam daha kültür merkezi olarak yeniden kapılarını ziyaretçilere açıyor.Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, kısa sürede çalışmaları tamamlanarak halkın hizmetine sunulacak olan Muallimzade Hamamı'nın Yıldırım'ın sosyal ve kültürel yaşamına katkı sağlayacak bir merkez olacağını söyledi. Tarihi Muallimzade Hamamı'nda yapılan çalışmaları yerinde inceleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Bursa'nın ecdad yadigarı yapılarını özgün değerleriyle yenilediklerini ifade ederek, "Osmanlı'nın ilk dönem eserlerini anıtsal yapılar olarak ayağa kaldırıyoruz. Farklı semtlerde bulunan eserleri, han, hamam, medrese gibi tüm yapıları kendi öz değerleriyle buluşturuyoruz." dedi.Muallimzade Hamamı'nın 1500'lü yıllarda Muallimzade Ahmet Efendi adlı hayırsever tarafından yaptırıldığını hatırlatan Başkan Altepe, "Yıldırım İlçesi'nde Davutkadı semtine hizmet eden bu anıtsal eser, yılların yorgunluğuyla bugüne kadar gelmiş. Hamam, çeşitli zamanlarda atölye olarak kullanılmış ve üzerine ilave katlar yapılmış, betonlar dökülmüştü. Bölge halkının da en önemli taleplerinden biri bu hamamın yenilenmesiydi. Büyükşehir Belediyesi olarak burayı kamulaştırdık. Satın aldıktan sonra da çalışmalara başladık. Buradaki tüm fazlalıklar temizlendi, güney bölgesindeki trafo alanı kaldırıldı, güzel bir bahçe oluşturuldu. Eklentiler de yıkılarak Muallimzade Hamamı, 500 yıl önceki orijinal kimliğine döndürüldü. Şimdi bu yapı bambaşka bir eser olarak parıldıyor, ışıldıyor." diye konuştu. Başkan Altepe, tramvay hattının da önünden geçtiği hamamın restorasyonunun kısa sürede tamamlanacağını ifade ederek, bölgede sosyal ve kültürel faaliyetlerin yapılacağı bir mekan kazandırıldığını belirtti. Başkan Altepe, mekanda çeşitli kursların da düzenleneceğini ve üretime katkı sağlayacak çalışmaların yapılacağını hatırlattı.(CİHAN)
↧
İnşaat ortasında sanat
Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde sanat, inşaat halindeki boş binada devam ediyor.Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın Beyoğlu’nda bulunan binasında bir yandan yenilenme çalışmaları sürüyor, bir yandan da inşaat alanının güvenli bölgelerinde Transition/Geçiş Projesi’nin etkinlikleri yapılıyor. Bu kapsamda 5 Aralık’ta Lucy Beech ve Edward Thomasson’ın ürettiği ‘Pasif Agresif’ isimli canlı performans gerçekleşti. Gösterimler 6–27 Aralık tarihleri arasında Anahita Razmi, Nicoline Van Harskamp, Nigel Rolfe ve Fatma Bucak’ın çalışmalarıyla sürecek. Başak Şenova ve Fatma Bucak’ın küratörlüğünü üstlendiği Transition/Geçiş Projesi, yerli ve yabancı birçok sanatçının canlı performansları ve performans gösterimlerinin ardından bir sergi ve kitapla sonlanacak. Toplam 8 ay sürecek projenin sergi tarihi ise 15 Mart 2014.
↧