TRT İstanbul Radyosu’nda uzun yıllar emek veren tambur sanatçısı Mesut Cemil, vefatının 50. yılında İTÜ Maçka Müzik İleri Araştırmaları Merkezi İlhan Usmanbaş Salonu’nda anılıyor.23 Aralık saat 16.00’da başlayacak programa, İncila Bertuğ (moderatör), neyzen Niyazi Sayın, Necdet Yaşar, Uğur Derman konuşmacı olarak katılacak. KÜLTÜR-SANAT
↧
Vefatının 50. yılında Mesut Cemil
↧
Fatih devrinde tezhip nasıldı?
İstanbul Klasik Sanatlar Merkezi ile TC Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, ilki 7 Aralık Cumartesi günü olmak üzere tezhip seminerleri dizisi başlatıyor.“Tezhip Sanatına Genel Bakış” adlı ilk etkinlik üniversitenin Kandilli Yerleşkesi’nde saat 17.00’de Prof. Dr. Çiçek Derman tarafından verilecek. 15 Aralık’taki ikinci seminer Klasik Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Saat 17.00’deki programda Yrd. Doç. Dr. Şehnaz Biçer Özcan “Timur Devri Tezhibi”ni anlatacak. 5 Ocak 2014’te Yrd. Doç. Dr. Seher Aşıcı “Fatih Devri Tezhibi”ni, 2 Şubat 2014’te Prof. Dr. Ayşe Üstün “16. Asır Tezhibi”ni, 3 Mart 2014’te Yrd. Doç. Dr. Gülnur Duran “17. ve 18. Asır Tezhibleri”ni, 6 Nisan 2014’te Prof. Dr. Faruk Taşkale “20. Asır Tezhibi”ni yine aynı mekanda ve saatte anlatacak. Dr. Münevver Üçer’in 4 Mayıs 2014’te vereceği “21. Asır Tezhibi” semineri ise Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde yapılacak. Programlarla eşzamanlı olarak 50 levhadan oluşan klasik sanatlar sergileri seminer mekanlarında sergilenecek. (www.klasiksanatlarmerkezi.com)
↧
↧
İtibar’da, Mahmut Fazıl Coşkun ve Seyyid Hüseyin Nasr var
Edebiyat dergisi İtibar, aralık sayısında, İslam dünyasının önemli düşünürlerinden Seyyid Hüseyin Nasr ve Yozgat Blues filmiyle birçok ödül alan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’la yapılan iki söyleşiyi kapağına taşıyor.Çağımızın en önemli düşünürlerinden Seyyid Hüseyin Nasr ile Zeynep Kot Tan konuşmuş. Furkan Çalışkan, ilk filmi Uzak İhtimal’le yurtiçi ve yurtdışında haklı bir ilgi gören yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ile bol ödüllü yeni filmi Yozgat Blues merkeze alınarak bir sinema söyleşisi gerçekleştirmiş. Dergide Hüseyin Atlansoy “Bugün Bayram”, Cevdet Karal “Odamda Konuşmalar”, Hüsrev Hatemi “Sürgünden Dönüş” ve İbrahim Tenekeci “Hiç Bahar” başlıklı şiirleriyle yer alıyor. Bu sayının diğer şairleri ise Fatma Şengil Süzer, Emel Özkan, Mehmet Aycı, Nurettin Durman, Berat Demirci, Elif Nuray, Soner Karakuş, Samet Karataş ve İsmail Kılıçarslan.
↧
Başhakhâk 132 yıl sonra Beyoğlu'nda
Osmanlı döneminde başhakkaklık ve fotoğrafçılık yapan İngiliz sanatçı James Robertson, doğumunun 200. yılında bir sergiyle anılıyor. Beyoğlu'nda 1854'te fotoğraf stüdyosu açan Robertson’un İstanbul’da çektiği fotoğraflar ve Darphane-i Amire’de Osmanlı Devleti için hazırladığı madalyalar, dükkânının yüz metre ilerisindeki AnaMed'de sergileniyor.Londra Kraliyet Darphanesi’nde hakkak olarak görev yapan James Robertson, Beyoğlu Postacılar Sokağı köşesinde 293 numarada bir fotoğraf stüdyosu açar. Ne zaman açıldığı tam bilinmemekle birlikte 1853-1854 yıllarına tarihleniyor bu mekân. İstanbul’un ilk panoramik fotoğrafını (en üstte) çeken sanatçı olarak da tanınan Robertson’ın gözünden mimari eserler ve manzara çekimleri, kıyafet ve satıcılar serileri, İstanbul tarihindeki en eski ve kapsamlı fotoğraflar olarak kayda geçer. Sanatçı daha çok Sultanahmet, Ayasofya, Beyoğlu, Galata, Tophane bölgesine yoğunlaştırır kamerasını. Döner kebapçısı, simitçi, sahlepçi, hamal, börekçi, kayıkçı, çalgıcı, derviş ve berberlerin ilk görüntüleri de ona aittir. Robertson, dükkanını 1867’de kapatana kadar İstanbul’da çektiği fotoğrafları burada tabeder, satar. Hatta kendi memleketinde albümlerini bastırır, daha da önemlisi, İstanbul fotoğraflarıyla uluslararası sergilere katılıp fotoğraf sanatçısı olarak varlığını kanıtlamak ister. Londra’da yayınlanan The Athengeum dergisinin 24 Aralık 1853 tarihli sayısının ‘güzel sanatlar sütunu’nda, Robertson’ın ilk İstanbul albümüyle ilgili bir eleştiri yayımlanır. Sanat çevrelerinde artık adından söz ettirir Robertson. Bu albümü sonra Prens Albert satın alır. İngiltere Kraliyet Hazine Dairesi harcama kayıtlarına göre Robertson’ın İstanbul albümü, kraliyet ailesi koleksiyonları için satın alınan ilk fotoğraf albümüdür. Fakat Robertson’ın İstanbul’a geliş sebebi fotoğraf çekmek değildir. Fotoğrafa, asıl işinden geriye kalan vakitlerde bir hobi olarak başlar. James Robertson, Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki Darphane-i Amire binasında arka arkaya dört Osmanlı sultanına bağlı olarak kırk yıl boyunca başhakkak, yani kalemkar, gravürcü olarak hizmet eder. Darphanede basılan madalyaların desen ve modellerinin hazırlanması onun en önemli görevidir. Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinin birbirinden güzel altın ve gümüş paralarının ve madalyalarının hem desenlerini hem de kalıp modellerini o hazırlar. Robertson, işinde o kadar başarılıdır ki, 1851’de Sultan Abdülmecid tarafından ödüllendirilir. Ona verilen ‘İftihar Nişanı’ bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde muhafaza ediliyor. Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (AnaMed), Osmanlı darphanesi başhakkağı James Robertson’ı, doğumunun 200’üncü yılı anısına düzenlediği “Robertson, Osmanlı Başkentinde Fotoğrafçı ve Hakkâk” sergisiyle anıyor. Bahattin Öztuncay’ın küratörlüğünü üstlendiği ve Ömer M.Koç koleksiyonundan Robertson’a ait orijinal fotoğraf ve suluboya eserlerin yer aldığı sergi, Robertson’ın yüz küsur yıl önce Beyoğlu’nda açtığı fotoğraf dükkânının (şu andaki Arter) yüz metre ilerisindeki AnaMed Galerisi’nde sergileniyor. 1881 yılında İstanbul’dan ayrılan Robertson böylece 132 yıl sonra Beyoğlu’na geri dönüyor.Ayasofya Madalyası’nı Robertson hazırladıJames Robertson’ın imzalı tek örnek olmasından dolayı günümüzde en tanınmış madalya çalışmasının Ayasofya Madalyası olduğu biliniyor. Ayasofya Müzesi’nin İsviçreli mimar Gaspare Fossati tarafından yürütülen restorasyonu anısına 1849’da basılan madalyanın bir yüzünde gravürcü olarak Robertson’ın imzası bulunuyor. Diğer çalışmalarından bazıları, 1840’ta Akka Beyrut’un geri alınması üzerine çıkartılan Akka Madalyası, 1868’de Girit İsyanı’nın bastırılmasında görev yapanlar için hazırlanan Girit Madalyası, Sivastapol Kalesi anısına basılan madalya, Kars Savunması Madalyası ve Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen Sergi-i Umum-i Osmani’de sanat ve ticaret dallarında başarı gösterenlere verilen Ziraat ve Sınaat Madalyası…
↧
Türk kahvesi, UNESCO'nun Bakü toplantısında gündeme gelecek
UNESCO'nun düzenlediği '8. Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Uluslararası Komite Toplantısı', Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de başladı. Toplantıda, Türkiye'nin gündeminde 6 yıllık faaliyet raporu ile birlikte, önemli kültürel değerlerinden biri olan kahvesi de yer alıyor.Açılış konuşmasını yapan Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanı Ebülfez Garayev, 5 gün devam edecek toplantıya, 116 ülkeden 780 temsil heyetinin katıldığını bildirerek, başarılar diledi.Türkiye UNESCO Milli Komite Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz, 'Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması' sözleşmesinin, UNESCO'nun mimari mirasın korunması için hazırladığı sit alanı sözleşmesinden sonra en önemli sözleşme olduğunu söyledi. Oğuz, "155 ülkenin çok kısa sürede taraf olduğu bu sözleşme, dünyanın en önemli kültür koruma projelerinden birisidir.'' dedi.Sözleşmenin, somut olmayan kültürel objeleri korumaya yönelik programlar yürüttüğünü vurgulayan Oğuz, özellikle masallar, hikâyeler, destanlar, gelenekler, halk ozanları gibi kültürel değerleri yaşatmak amacıyla çalışmalar yürüttüğünü bildirdi. Milli Komite Başkanı Oğuz, ''Böyle bir mirası Dünya, Azerbaycan'da yapılan 8'inci toplantıda nasıl koruruz? Gelecek kuşaklara nasıl aktarırız? Bunun tartışmasını ve programını yapıyor''dedi.Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunmasına dair sözleşmenin acil ve temsili olarak iki koruma listesi olduğunu bildiren Milli Komite Başkanı, Türkiye'nin, Kültür ve Turizm Bakanlığı kanalıyla Türk kahvesini önerdiğini söyledi. Oğuz, "Türk kahvesi bu defa görüşülecek ve ümit ediyoruz ki 'Somut Olmayan Kültürel Miras'ın 'Temsil Listesi'ne kaydedilecek.'' dedi.Türk kahvesinin temsili listeye kaydı konusunda herhangi bir itirazın gelip gelmediğine ilişkin soruyu Öcal Oğuz, yapılan girişimde kastedilenin, kahvenin ham maddesinin kime ait olduğu ile ilgili olmadığı şeklinde cevap verdi. Oğuz, ''Kastedilen, Türkiye'de Türkler kahveyi nasıl hazırlıyor? Nerelerde içiliyor? Bunun üzerine gelenekler nasıl oluşuyor? üzerinedir.'' dedi.'8. Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunmasına dair Uluslararası Komite Toplantısı' haftasonu sona erecek.(CİHAN)
↧
↧
Kula Volkanik Jeopark Alanı'na UNESCO tescili
Türkiye'nin ilk jeopark alanı olan Kula Volkanik Jeopark alanı, UNESCO listesinde yer almayı başardı. Türkiye'nin tek jeoparkı olarak 5 Eylül'de tescillenen Kula Volkanik Jeoparkı'nın üyelik sertifikası, İtalya'da düzenlenen törende verildi.Kula Belediyesi himayesinde hayata geçirilen Kula Volkanik Jeoparkı için Kasım 2012'de başvuru yaptıklarını kaydeden Kula Volkanik Jeopark Koordinatörü Erdal Gümüş, Avrupa Jeoparklar Ağı Başvuru Eylem Planı 2012 projesi kapsamında başvurularının kabul edildiğini ve UNESCO tarafından onaylandığını dile getirdi. BAŞKAN AŞKIN: HER ŞEY BİR HAYALLE BAŞLAMIŞTI Kula'nın kültürünü koruyabilen ender kentlerden biri olduğunu ifade eden Kula Belediye Başkanı Selim Aşkın, jeotermal kaynaklara sahip ilçenin, Ege Bölgesi'nin en ciddi mutfak kültürlerini içinde barındırdığını belirterek ayrıca yunusun diyarı olduğunu dile getirdi. Başkan Aşkın, "Bir hayal ile çıktığımız yolda başarıya ulaştık. Renkların neşeli kenti Kula'yı anlatmak için kelimeler yetmez. Ünlü tarihçi Strabon'un adlandırması ile Katakekaumene yani 'Yanık Ülke' adıyla ilham alarak çıktığımız bu yol, en sonunda dünyada adından söz ettirecek. Türkiye'de en son faaliyet gösteren yanardağlar Kula'da bulunuyor. Çok zorlu bir süreçten geçen adaylık sürecimiz, başarıyla sonuçlandı ve UNESCO listesinde yer almayı başardık. Türkiye, Manisa ve Kula'ya hayırlı olmasını diliyorum" dedi. (DHA)
↧
Osmanlı ve karma eserler müzayedesi
Alif Art Müzayede Evi, 8 Aralık Pazar günü “Osmanlı ve Karma Eserler” müzayedesi düzenliyor.Saat 14.30’da başlayacak müzayedede, Yesarizade Mustafa İzzet, Hafız Yusuf Efendi, Hafız Osman, Mustafa Halim Özyazıcı, Mehmet Recai Efendi, Yahya Hilmi Efendi’nin hatlarının yanı sıra Sultan II. Mehmet’in tuğrası ve Sultan IV. Murad’ın fermanı satışa çıkacak. 0212 225 00 69 www.alifart.com
↧
Mehmet Akif’in şiirlerindeki öğretiler
Türk edebiyatının öncü isimlerinden Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerindeki öğreti unsurlarının günümüze yansımalarının ele alınacağı “Mehmet Akif’in Söz Dünyasından Günümüze” başlıklı etkinlik, 11 Aralık Çarşamba günü Ümraniye Kül-tür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.Saat 19.30’da başlayacak programın konuşmacıları Ayla Ağabegüm ve yazar Sibel Eraslan.
↧
‘Pi’nin Yaşamı’nın yazarı Yann Martel Türk okurlarıyla buluşuyor
Tayvanlı yönetmen Ang Lee tarafından geçen yıl aynı adla filme uyarlanan, 11 dalda Oscar’a aday gösterilen ve “En İyi Yönetmen” dahil, dört dalda Oscar ödülü alan Pi’nin Yaşamı’nın (Life of Pi) Kanadalı yazarı Yann Martel, “Müşteri Çağında Pazarlama Zirvesi 2013” kapsamında yarın İstanbul’da olacak.44 ülkede yayımlanan ve 7 milyondan fazla satan romanıyla 2002’de Man Booker Ödülü kazanan Martel, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda Avea Standı’nda 15.40-16.10 arasında imza dağıtarak okurlarıyla sohbet edecek. Yann Martel, zirvede ayrıca tüm dünyada en çok satanlar listesine giren kitabının Oscar’a uzanan başarı hikâyesini aktaracak. 16 yaşındaki Piscine Molitor Patel’in, bir gemi kazası sonucu Bengal kaplanıyla Pasifik Okyanusu’nda bir sal üzerinde hayatta kalma mücadelesini anlatan Pi’nin Yaşamı, Martel’i dünya çapında üne kavuşturmuştu.
↧
↧
MFÖ’den kış konseri
Türkiye’nin sevilen gruplarından MFÖ, 7 Aralık Cumartesi gecesi, Ülker Sports Arena’da İstanbullu müzikseverlere konser verecek.Mazhar Alanson, Fuat Güner ve Özkan Uğur’un Yalnızlık Ömür Boyu, Ele Güne Karşı, Güllerin İçinden, Benim Hâlâ Umudum Var, Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da, Sarı Laleler, Hep Yaşın 19 gibi sevilen şarkılarını seslendirecekler. Saat 21.00’de başlayacak konserin biletleri www.biletix.com’da.
↧
Edebiyat dünyasında ses getirecek transfer
Bünyesinde Everest, Alfa, Kapı ve Artemis gibi markaları bulunduran Alfa Yayın Grubu, yayın dünyasında ses getirecek bir transfere imza attı.Alfa Yayın Grubu bünyesindeki Everest Yayınları’nın yayın danışmanlığı görevine yazar ve şair Enis Batur ile gazeteci-yazar Yasemin Çongar getirildi. Everest Yayınları’nda, yakın zaman önce Can Yayınları’na transfer olan Sırma Köksal’dan boşalan yayın yönetmeni koltuğuna Cem İleri getirilmişti. Alfa Yayın Grubu, kültür sanat dünyasının önemli isimleri Cem İleri, Enis Batur ve Yasemin Çongar’ı kadrosuna dâhil ederek editoryal kadrosunu yenilemiş oldu. Deneme ve şiir türünde verdiği eserlerle tanınan Enis Batur, uzun yıllar Yapı Kredi Yayınları’nda (YKY) yönetici olarak görev yapmış; yerli ve yabancı pek çok yazarın eserlerini Türkçeye kazandırmıştı. 2004 yılında YKY’den ayrılan Enis Batur, bir süre Doğuş Grubu bünyesinde danışman olarak çalışmış, özgün bir İstanbul Ansiklopedisi’nin editörlüğünü de yapmıştı. Çeşitli yayınevlerinden çıkmış çok sayıda kitabı bulunan Enis Batur, Everest Yayınları’na danışman olarak hizmet verecek. Gazeteci yazar Yasemin Çongar ise uzun yıllar yurtdışında gazetecilik yaptıktan sonra Taraf Gazetesi’nin çıkışında bulunmuş ve yayın yönetmen yardımcısı olarak görev yapmıştı. Taraf’ın Kültür-Sanat sayfasında Batı edebiyatından henüz Türkçeye çevrilmemiş eserler üzerine kaleme aldığı kitap eleştirileri yayımlayan Çongar, daha sonra bu yazılarını “İsyan ve Yerçekimi” adıyla kitaplaştırmıştı.
↧
Ara Güler’in ‘Eski Şehir’i
Usta fotoğraf sanatçısı Ara Güler, daha önce bir arada sergilenmemiş, renkli İstanbul fotoğraflarını 16 Aralık'ta Nişantaşı Merkür Sanat Galerisi'nde izleyici ile buluşturuyor.Güler, "Eski Şehir" adlı sergisiyle ilgili olarak, "İstanbul fotoğraflarım olmasa, o eski günler, bugün unutulmuş olacaktı. Eski Şehir'den bir şey kalmadı. Şehrin estetiği değişti. Uygarlık ileriye gidiyor ama insanlar güzellik anlayışını kaybetti.” diyor. Belgeselci tarzı benimseyen Ara Güler'in fotoğraflarında sinema ve edebiyat birbiriyle sürekli kesişiyor. Eski Şehir sergisinin fotoğrafları da öyle. Fıstık yeşili kayığı, Galata Kulesi'nin karşısından mavi sulara bırakan kayıkçılar, yalıların kıyısında gezintiye çıkan İstanbullular ve vapur düdüğü eşliğinde hayallerine dalan çocuklar... Her fotoğrafında bir can, bir hareket olan Güler'in çalışmaları tüm dünyayı kapsamasına rağmen, o hayallerinin şehri İstanbul'u bir başka çekti. Sergi 5 Ocak 2014'e kadar açık. (www.galerimerkur.com, 0212 225 37 37)
↧
Müze gibi köy evi
Sivas'ın Gölova İlçesi'nde yaşayan 73 yaşındaki Süleyman Uçar, bugüne kadar biriktirdiği eski eşyaları evinin bir bölümünde sergilemeye başladı.İlçeye bağlı Çobanlı köyünde çiftçilikle uğraşan 5 çocuk babası Süleyman Uçar, eski eşyaları biriktirmeye merak sardı. Gerek babasından kalan, gerekse çeşitli yerlerde bulduğu eski eşyaları satın alarak biriktiren Uçar, köydeki evinin bir bölümünü müze gibi düzenledi. Aralarında Osmanlı dönemlerinden kalan bazı parçaların da bulunduğu eski eşyalar arasında süvari kılıcı, geri tepmesiz tabanca dikkat çekti. Çoğunluğunu bakırdan yapılma mutfak malzemelerinin oluşturduğu 200 parçadan oluşan eski eşyaları büyük bir merakla topladığını anlatan Uçar, "Yıllardan beri eski eşyalara karşı merakım vardı. Bulduğum her şeyi biriktirdim. Evimi müzeye çevirme hayalim vardı. Bu eşyalar sayesinde kendi çapında bir müzem oldu. Kültürümüze sahip çıkmak adına böyle bir şey yapmak istedim. Evimize gelenler bu bölümü ilgiyle inceliyorlar" dedi.(DHA)
↧
↧
Türkiye Kazan Başkonsolosluğu'ndan "Medeniyet Köprüleri" sergisi
Rusya'ya bağlı Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da açılan "Medeniyet Köprüleri" sergisinde Türk ve Rus ressamlar halkların dostluğunu simgeleyen eserlerini katılımcılara sundu.Türkiye'nin Kazan Başkonsolosluğu'nda düzenlenen serginin açılışına Başkonsolos Sabri Tunç Angılı, Tataristan Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Yuri Kamaltınov, Türk diplomat ve Tatar yetkililer, ayrıca Türk vatandaşlar katıldı. Etkinlikte Türkiye'den Mehmet Başbuğ, Tataristanlı Hamza Şaripov, Rusya'ya bağlı Çuvaşistan Cumhuriyeti'nden gelen Praski Viti'nin "Medeniyet Köprüleri" isimli ortak sergisi sunuldu. Törende UNESCO'nun Kazan Temsilciliği, eserlerinde halklar dostluğunu tanıtan, medeniyetler arasında köprüleri kuvvetlendirmeye çağıran ressamlara "Hoşgörü Diploması" da verdi.Törende konuşan Tataristan Başbakan Yardımcısı Kamaltınov Kazan'ın kültür kenti olduğunu ve bu tür etkinliklerin kente özel anlam kazandırdığını vurguladı.Türk Başkonsolos Angılı da halklar arasında dostluğu pekiştiren bu tür etkinliklerin derin anlam ifade ettiğine işaret etti. Türk diplomat, "Halklarımız arasında karşılıklı kültürel ilişkiler artıyor ve umarız ki bu iletişimi gelecek kuşaklar da devam ettirecek." dedi.(CİHAN)
↧
Atina'da Konya Aya İrini Kilisesi'nin fotoğraf sergisi açıldı
Yunanistan'ın başkenti Atina'da Konya'nın Sille köyünde yer alan tarihi Rum Ortodoks kilisesi konulu bir fotoğraf sergisi açıldı. Atina'daki İmrozlular Derneği'nde açılan sergiye Atina Büyükelçisi Kerim Uras, Atina-Pire Başkonsolosu İsmail Sefa Yüceer, Konya'dan misafirler ile çok sayıda davetli katıldı.Konya'daki Sille köyünde yer alan Rum Ortodokslara ait tarihi Aya İrini Kilise ve diğer kültürel değerlerin tanıtımına yönelik "Oh my God, Sille" adlı fotoğraf sergisi, Atina'da açıldı. Türkiye'nin Avrupa Birliği Bakanlığı, Atina Büyükelçiliği ve Atina-Pire Başkonsolosluğunun himayesindeki sergi, Konya Büyükşehir Belediyesi, Kılıçarslan Gençlik Merkezi ve İmrozlular Derneği'nin işbirliği sonucu açıldı. Sergi açılışında bir konuşma yapan Büyükelçi Kerim Uras, "Uzun yıllar bir arada yaşamış Yunan ve Türk hakların bir çok ortak noktası bulunmakta, her iki ülkede de diğer halkın inşa ettiği çok sayıda tarihi eser yer almaktadır." dedi. "Oh my God, Sille" adlı serginin ortak geçmişi paylaşan iki halkın birbirlerini daha iyi anlamaları ve yeniden yakınlaşmaları için olumlu bir fırsat teşkil ettiğini belirten Uras, "Her iki ülkedeki tarihi eserlerin restore edilerek insanlığın ortak mirasına yeniden kazandırılması önem taşımaktadır." vurgusunda bulundu. Büyükelçi Uras, yaz döneminde Selanik'i ziyaret eden Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in, sadece bu eserin değil, Kapadokya'daki 500 kadar kilise, şapel ve manastırın da zaman içerisinde restore edilerek hizmete açılacağını söylediğini hatırlattı. İmrozlular Derneği adına söz alan başkan vekili ise dernek olarak son yıllarda Türkiye ile ilişkilerini pekiştirmek ve iki ülke arasında dostluk köprüsü olmayı hedeflediklerini söyledi.Sergi açılışında davetlilere Türk yemek ve tatlıları ile Konya şekeri ikram edildi. Davetlilere, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından gönderilen Mevlana'nın Mesnevi'si başta olmak üzere çeşitli kitap ve cd'ler hediye edildi. (CİHAN)
↧
Bediüzzaman'ın bakış açısını yansıtan belgesel vizyonda
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur'un bakış açısıyla yapılan 'Gaflet' isimli belgeselin galası yapıldı. Davetliler, belgeseli büyük bir beğeniyle izledi.Üsküdar'daki Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Gaflet' belgeselinin galasına Said Nursi'nin talebelerinden Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı, belgeselin yönetmen, yapımcıları ve çok sayıda davetli katıldı. Çare Derneği tarafından çekilen belgeselde, imani ve insani değerler ele alınarak inançlı insanların mutluluğu ve huzuru, inancın insana kattığı değerler ele alınıyor.Belgeselin içeriği hakkında bilgi veren Yönetmen Ayhan Özel, "Asrın en büyük silahlarından birisi görsel dünya. Ve ben onu kendi yeteneğimce ve tecrübelerimce müspet anlamda kullanmaya çalıştım. İnsanlar bu filmde manevi olarak düşünecekler. Ruhu tahrik eden ve ruhu harekete geçiren bir atmosfer hissedecekler. Bediüzzaman Hazretleri'ni seslendiremeye farklı bir açıdan bakacaklarını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.Belgeseli izleyen davetliler de filmi çok beğendiğini aktardı. İzleyicilerden Harun Serkan Aktaş, "Beğenmenin yanında bir hüzün oldu. Biz genç olarak bunları bir nevi öğrenebiliyoruz ama bunlardan mahrum kalan insanların çoğunluğu olunca bizi üzüyor. Gaflet bir perde yani hakikatleri örtüyor. Bize doğruyu göstermeyen hislerimiz var. İşte o hisler ve iradede iman ve iman hakikatleri ile olacaktır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin eserleriyle bunları takviye eteğimiz zaman İnşallah gafletten kurtulacağız. Yani gafletten kurtulmanın tek çaresi Allah'ı tanımak ve ibadet etmek." şeklinde konuştu.Fatih Yağcı ise, "Çok kaliteli bir yapım. Müzik olsun, görsellik ve tema çok başarılı. Bediüzzaman Hazretleri'nin bir davası var. Yani gaflet. İnsanların en büyük sıkıntısı şu an ihtiyacını hissetmemesi. Bediüzzaman bununla uğraşmış. İnsanlar Risale-i Nurları neden okumuyor bunları araştırıyoruz. Bu filmde de bunu gördüm. İnsanların gafletten uyanması, dünya hayatı, etrafımızda bizi Allah'tan uzaklaştıracak birçok sebebin olması. Bunun çaresi olarak da bir ayeti kerime; Kalpler yalnızca Allah'ı anmakla mutmain olur. Buna vurgu yapılmıştı filmde" diye konuştu.Osman Sungur Yeken de, "Takdire şayan, ciddi manada büyük bir gayret sarf edilmiş. O gayreti zaten filme gelmeden beğeneceğimize emindik. Gerçekten de beklentilerimizin karşılığını gördük. Ciddi manada dünyada milyarlarca insan dünyaya neden geldiğinin ve akıbetinin farkında değil. İnsanlar bir şekilde neden geldiklerini ve nereye gittiklerini uyandıracak bir mesaj verilmesi lazım. Sosyal medya ve beyaz perde ile bu mesaj verilebilir" dedi.(CİHAN)
↧
İstanbul’da Şeb-i Arus
Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin ölüm yıldönümü dolayısıyla her yıl Konya’da düzenlenen Şeb-i Arus törenleri, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçi talepleri nedeniyle iki yıldır İstanbul’da da düzenleniyor.TC Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla yapılan “Şeb-i Arus İstanbul” etkinliğinin ikincisi bu yıl 13 Aralık Cuma akşamı saat 20.00’de Ülker Sports Arena’da gerçekleştirilecek. Sunuculuğunu Ertem Şener’in gerçekleştireceği gecede tasavvuf müziğinin usta ismi Sami Özer’in yorumlarına ünlü sanatçılar Alişan ve Kutsi ilahi düetleriyle eşlik edecek. Gece, Mevlevi Ayin-i Şerifi ve sema töreni ile son bulacak. (www.sebiarusistanbul.com)
↧
↧
Baksı Müzesi’ne büyük ödül
Sanatçı ve eğitmen Hüsamettin Koçan’ın büyük bir emek ve kararlılıkla Bayburt’ta, kendi köyünde kurduğu Baksı Müzesi, Avrupa Müzeleri Büyük Ödülü’nü aldı.Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından verilen Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nün 3 finalistinden biri olan Baksı Müzesi; Letonya’dan Žanis Lipke Memorial ve İsveç’ten Bildmuseet ile rekabet etmişti. Jüri, Baksı’nın önemi için; “Baksı Müzesi kurucusu Hüsamettin Koçan’ın ve ona destek olan 160 çağdaş sanatçının, samimi bir gayeyle, yüksek kalitede sanat ve tasarımı Doğu Anadolu kırsalına götürmesi, bir yüreklilik örneği oluşturuyor. Bu proje, yerel halkın kültürel ve ekonomik olarak kendi toprağında kök salmasına destek olarak merkez ile periferi arasındaki uçurumun nasıl aşılabileceğine son derece ilham verici bir örnek olarak beliriyor.” demişti.
↧
2013’ün öne çıkan romanı: Heba
Sabit Fikir Dergisi, geride kalan yılın ‘öne çıkan 50 romanını’ seçti.Kasım 2012 ile Kasım 2013 tarihleri arasında yayımlanmış 50 romanı, aralarında editör, yazar, şair, romancıların bulunduğu 55 isim belirledi. Herkesin kendi 10 kitabını önermesiyle, ortaklıklar üzerinden ortaya çıkan listenin ilk sırasında Hasan Ali Toptaş’ın Heba romanı yer aldı. Toptaş’ı sırasıyla Selim İleri (Mel’un), Yaşar Kemal (Tek Kanatlı Bir Kuş), Hakan Günday (Daha), Yekta Kopan (Aile Çay Bahçesi) ve Leyla Erbil (Tuhaf Bir Erkek) izledi. İlk altı sırada yerli romanlar sıralanırken hemen ardından Julian Barnes (Bir Son Duygusu), Alejandro Zambra (Eve Dönmenin Yolları) gibi yabancı yazarlar da ilk ona girmeyi başardı. “En iyi”leri değil de en çok “öne çıkan”ları seçen dergi editörleri, listenin bu yıl içinde basılan binlerce roman arasında mutlak anlamıyla “en iyi”leri göstermek için değil, hangilerinin öne çıktığını göstermek için hazırlandığını da vurguluyor. Niteliksiz pek çok yabancı polisiyeye rağmen polisiyenin iki yerli ismi Ahmet Ümit (Beyoğlu’nun En Güzel Abisi) ve Celil Oker’in (Ateş Etme İstanbul) listede kendine yer bulması ise ayrıca sevindirici. Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı, Murat Gülsoy’un Nisyan ve Ethem Baran’ın Emanet Gölgeler Defteri, listeye giren yerli romanlar arasında. Listenin öne çıkan diğer yabancı eserleri ise şöyle: Mo Yan (Kızıl Darı Tarlaları), Hermann Broch (Büyülenme), Joseph Roth (Radetzky Marşı), George Perec (Paralı Asker), Muriel Spark (Bayan Jean Brodie’nin Baharı), Jun’ichiro Tanizaki (Naomi), Herta Müller (Tek Bacaklı Yolcu), J.G.Ballard (Öteki Dünya), Peter Carey (Gözyaşının Kimyası).
↧
İstanbul Kadın Müzesi mekânını arıyor
25 Eylül 2012’de sanal ortamda açılan İstanbul Kadın Müzesi geçtiğimiz günlerde ilk uluslararası etkinliğini yaptı. Müzenin gündeminde şimdi, fiziki ve kalıcı bir mekâna yerleşmek ve daha çok kişiye ulaşmak var.Geçen yıl sessiz sedasız kurulan İstanbul Kadın Müzesi, ilk kadın fotoğrafçımız Semiha Es için düzenlediği sempozyum ve sergiyle ilk uluslararası etkinliğini yaptı. Böylece sadece Semiha Es’i değil, kendini de görünür kıldı. Şimdilik sadece www.istanbulkadinmuzesi.org adresinde ikamet eden müzenin henüz gerçek bir mekânı yok. Buna rağmen sanal ortamda her gün 60 farklı ülkeden sayısız izleyici tarafından ziyaret ediliyor. Ama tabii ki bu böyle gitmeyecek ve müze fiziki bir mekâna kavuşacak. Müzenin kurucusu İstanbul Kadın Kültür Sanat Vakfı’nın başkanı Gülümser Yıldırım, mekan arayışlarını sürdürdüklerini söylüyor ve ekliyor: “Şimdiye kadar neredeyse 30 farklı yer için yazışma ve görüşme yaptık.” Bu yerler arasında Gazhane, Davutpaşa Lisesi, Gülhane’deki Eski Adli Tıp Binası ve Garanti Bankası’nın Cerrahpaşa’daki Bulgurlu Konağı da bulunuyor. Müze yaklaşık olarak 4.000 metrekarelik bir yere ihtiyaç duyuyor. Çünkü ancak o zaman sürekli, süreli ve gezici sergilerin yanı sıra uluslararası pek çok sempozyuma da ev sahipliği yapabilecek. Çağdaş bir müzenin tüm vasıflarını bünyesinde toplamayı düşleyen müze, bakıp geçilen değil, içinde yaşanan bir yer olmaya çalışıyor. Sürekli sergisinde 27 ayrı kültür sanat kategorisinde varlık göstermiş kadınların biyografilerini görselleştirecek müze; bunun için enstalasyonlar, dokunmatik ekranlar, duyma sütunları, beste ve performanslardan destek alacak. Şu anda kapıları açılamadığı için Facebook üzerinden sürdürülen müze pedagojisi programı da olmazsa olmazlardan biri.KADINLARA ÜNİVERSİTE KAPISINI AÇAN NURİYE ULVİYE ANILACAKİlk kadın hattattan ilk klasik Batı müziği orkestra şefine İstanbul tarihinde ilklere imza atan tüm sıra dışı kadınları bir araya getiren İstanbul Kadın Müzesi’nin bir sonraki uluslararası etkinliği de şimdiden belli: Türkiye’de kadınların üniversiteli olmasının 100. yılını kutlamak. Burada karşımıza ilk kadın üniversitesinin açılmasını sağlayan Nuriye Ulviye Mevlan Civelek çıkıyor. Günümüz kadın dergilerinin büyükannesi sayılan Civelek, Kadınlar Dünyası Dergisi’nin sahibi ve başyazarı. Dergide kadınlar için yükseköğrenim yolunun açılması ve kadınların kamu kuruluşlarında çalışabilmesi gibi konulardaki taleplerini yüksek sesle dile getiren Civelek, İnas Darülfünunu’nun (kadın üniversitesi) açılmasını sağlamış. Onun sayesinde 12 Eylül 1914’te İstanbul Üniversitesi’nde kadınlara eğitim verilmeye başlanmış. O zamana kadar kadınların üniversiteye girmesi mümkün değilken o tarihten itibaren kadınlar önce üniversiteli olmuş, sonra kendilerine sunulan bölümleri az bularak amfileri işgal etmiş. İstanbul Kadın Müzesi de belli başlı üniversitelerin kadın çalışmaları bölümleri ortaklığıyla 12 Eylül 2014’te Türkiye’de kadın üniversitesinin açılmasının 100. yılını kutlayacak ve uluslararası bir sempozyumla kadınların üniversitedeki varlığını tartışacak. Müzenin küratörü Meral Akkent; doğum ve ölüm günleri gibi anma etkinliklerine, müze fiziki mekânına kavuşunca başlanacağını ama bu zaman zarfında kaçırılmaması gereken etkinlikleri bir şekilde yapmak zorunda olduklarını söylüyor ve ekliyor: “Semiha Es’in 100. doğum günü öyleydi. Mecburduk, yaptık. Şimdi mecbur olduğumuz, kaçıramayacağımız bir etkinlik daha var: Lobi çalışmalarıyla ilk kadın üniversitesinin açılmasına yol açan kadını anmak… Bunlar bizim çok önemsediğimiz kadın kültür mirası etkinliklerimiz.”Sanal müzede neler var?25 Eylül 2012’de sanal ortamda açılan İstanbul Kadın Müzesi’nin sürekli sergisinde, İ.Ö. 660 yılında Byzantion adıyla kurulan İstanbul’da doğmuş, yaşamış ya da üretmiş ve kültür sanat dünyasında bir ilk gerçekleştirmiş kadınların biyografileri yer alıyor. Ama İstanbul Kadın Müzesi için ‘ilk’ durağan bir kavram değil. Aksine yeni akademik çalışmaların verileri ışığında yerini unutulan/unutturulan bir başka ilk’e bırakmaya hemen hazır. Müze arşivinde şu anda bekleyen 200 civarında biyografi var. Sitedeki sürekli sergide ise 100 civarında biyografi sergileniyor. Sürekli serginin genç isimlerinden biri Aylin Aslım iken; en yaşlısı, muhtaç sanatçı kadınlar için bilinen ilk koruma ve hizmet evlerini açan 1. Theodora. Müze şu anda 4 dilde (Türkçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca) yayın yapıyor ama ilerleyen aylarda Arapça yayına da başlayacak. İstanbul Kadın Müzesi’nin kadın belleği oluşturmaya yönelik çalışmalarından biri de Türkiye Kadın Tarihi Akademik Araştırmalar Arşivi hizmeti. Burada kadın tarihi konusunda yapılmış bitirme, lisans, yüksek lisans, doktora tezi ve tüm doktora sonrası çalışmalara ulaşılabilecek.BÜYÜKMEK İÇİN TIKLAYINIZ >>
↧