Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Necip Fazıl ile Nazım Hikmet aynı sahnede

$
0
0
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları 2013-2014 sezonunda 100 yaşına giriyor. Beş yeni oyunla perdelerini açacak olan tiyatro bu yıl, Necip Fazıl Kısakürek ve Nâzım Hikmet'in birer oyununu da sahneleyecek.İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 100. yılını kutlamaya hazırlandığı yeni sezona, ideolojik olarak hep birbirinin karşıtı olarak görülegelmiş iki şairin oyunlarını sahneleyerek giriyor. Necip Fazıl Kısakürek'in ölümünün 30. yıldönümü vesilesi ile bu yaz prömiyeri yapılan “Para” adlı oyununun yanı sıra Nazım Hikmet'in “Yolcu” adlı oyunu da bu sezon seyirci ile buluşacak. Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi'nde 2 Ekim Çarşamba akşamı sahnelenmeye başlayacak olan Para'yı Engin Gürmen, 30 Ekim Çarşamba akşamı Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde perdelerini açacak olan Yolcu'yu ise Yıldırım Fikret Urağ yönetiyor.İlk gösterimini Makedonya'da “Uluslararası Stobi Antik Drama Festivali”nde yapan Aristophanes'in yazdığı, Kemal Kocatürk'ün yönettiği “Lysistrata-Kadınlar da Savaşırsa” Şehir Tiyatroları'nın bu sezon sahnelenecek yeni oyunlarından biri. Geçtiğimiz sezon 14 dalda 25 ödüle layık görülen Şehir Tiyatroları, Lysistrata'nın dışında provada olan iki yeni oyun daha hazırladı. Bunlar A.Kadir Bozkurt'un yazdığı, yaşlı bir çiftin ilişkisini konu alan“Sirke Tadında Böğürtlen Reçeli” ve Gökhan Eraslan'ın kaleme aldığı üç eski okul arkadaşının hikâyesini konu edinen “Vakti Geldi” isimli oyun.12 yeni oyun daha hazırlanıyorİstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın bu yıl sahnelemeyi planladığı ve üzerinde çalışılan diğer oyunları ise şöyle: Melih Cevdet Anday'ın yazdığı ve Türk tiyatrosu literatüründe köşe taşlarından biri olarak kabul edilen “İçerdekiler” oyunu, geçtiğimiz yıl planlanan ancak bazı aksaklıklardan dolayı sahnelenemeyen mülteci sorununu konu alan Cenk Gündoğdu'nun yazdığı “Radyonun İçindekiler” ve yine geçtiğimiz yıl planlanan fakat uluslararası sorunları çözülemediği için bu yıl sahnelenecek olan Alessanra Paoletti'nin 1924'te göç olgusu üzerine kurgulu “Yuvaya Dönmek”, Ira Lewis'in “Çin Kahvesi”, Sara Ruhl'un kaleme aldığı “Ölü Adamın Cep Telefonu”, Peter Horsler'ın sağlıkta özelleştirmeleri konu alan “Kes ve Kaç”, Azerbaycan'ın tanınmış yazarlarından Elçin Efendiyev'in bir akıl hastanesinde geçen ve bir yanıyla 20. yüzyılı değerlendiren oyunu “Shakespeare”, Sam Bobrick'in “Son Şans”ı ve Edmund Morris'in “Tahta Çanaklar” adlı oyunu. Çocuklar için hazırlanan oyunlar ise “Işık Sever Max”, “Ben Sen O, Biz Siz Onlar” ve “Harikalar Mutfağı”.Yüzüncü yıl etkinlikleriYıldız Parkı Malta Köşkü’nde dün yapılan basın toplantısında sezon programını açıklayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin (soldan ikin-ci), 100. yıl etkinlikleriyle ilgili bilgiler de verdi. 1914’ten bu yana perde açan Şehir Tiyatroları, yeni sezonda birçok sergi açacak,kitap ve dergi yayınlayacak. Tıpkıbasımı yapılacak dergiler arasın-da, “Şark İşçisi” adlı oyunun yazarı Hagop Baronyan'ın 1800'lerin sonuna doğru çıkardığı dergi, Muhsin Ertuğrul'un Temaşa dergisi ve yine Ertuğrul'un Perdeci adıyla yayımlanan yazıları yer alıyor.Şehir Tiyatroları'nda şimdiye dek sahnelenen oyunların drama-turglarının ve afişlerinin online olarak arşivlenerek araştırmacı-ların, akademisyenlerin ve tiyatrocuların kullanımına açılması için çalışmalar devam ediyor. Aksesuarlar, usta sanatçıların ürettiği malzemeler, antika değeri taşıyan ürünlerin sergilenmesi ve hatta bunları bir müzeye dönüştürerek kalıcı bir alana taşımak da planlananlar arasında yer alıyor.

Merakla beklenen 'Diana' vizyona giriyor

$
0
0
Sinemaseverler bu hafta 7 yeni film ile buluşuyor. 20 Eylül haftasının öne çıkan filmi merakla beklenen ‘Diana’. Galler Prensesi Lady Diana’nın son 2 yılına odaklanan filmde Diana’yı Naomi Watts canlandırıyor. Film de Prenses Diana ve Pakistan’lı kalp cerrahı Dr. Hasnat Khan arasındaki büyük aşk anlatılıyor.Galler Prensesi Diana'nın hayatının son iki yılına ışık tutan bir film "Diana". Akademi ödüllü güzel oyuncu Naomi Watts'ın canlandırdığı Prenses Diana rolü, içinde çok naif ve tutkulu bir kadını barındıran bir aşkın hikâyesi. Diana filminde Prenses Diana ve Pakistan'lı kalp cerrahı Dr. Hasnat Khan arasındaki büyük aşk anlatılıyor. Yönetmen Oliver Hirschbiegel "Filmde Diana'nın hayatının son 2 senesini aydınlatıyoruz. Filmimizin gerçekleri anlatması için Khan'dan çok detaylı bilgiler aldık. Bunları anlatırken biraz gergin ve üzgündü. Fakat bunları öğrenmek filmimizin gerçekleri yansıtması için çok yararlı oldu." diyor. Naomi Watts, Naveen Andrews, Douglas Hodge ile Cas Anvar filmin kadrosunda yer alıyor.ALEX CROSSPsikoloji eğitimi almış cinayet masası dedektifi Dr. Alex Cross, Detroit Polis Departmanı'nda çalışan ve kariyeri boyunca birçok tuhaf vakayla karşılaşıp bunları ustalıkla çözen bir memurdur. Ancak karşısına çıkan son vaka oldukça zorludur. Kurbanlarını vahşi şekillerde öldürüp her seferinde arkasında bir Picasso tablosu bırakan bu seri katil, Picasso adını verirler. Bu kovalamaca bir kedi fare oyununa dönüşür ve Alex Cross bir yerde büyük bir hata yapar. Bu hata ise psikopat katilin Alex Cross ve ailesini hedef almasına neden olur. Hayatının pişmanlığını yaşayan Cross için işler kişisel bir boyut kazanmış olur ve kendi ahlaki ve psikolojik sınırlarını sınayacağı bir sınava dönüşür. Rob Cohen'in yönettiği ve Tyler Perry, Edward Burns, Matthew Fox, Jean Reno'nun oynadığı "Alex Cross", aksiyon türünde.ZAFERE HÜCUM1976 yılında gerçekleşen Alman Grand Prix Yarışı'nda Niki Lauda'nın kullandığı Ferrari ikinci round'un sonunda yaşadığı trajik kaza nedeniyle yarış dışı kalır ve birincilik ezeli rakibi James Hunt'a gider. Bu kaza sonrasında Lauda çok ağır yaralanır fakat olağan hırsı ve öfkesiyle pistlere geri döner. İki yarışçı arasında italyan Grand Prix'i ile başlayan mücadele diğer yarışlarda devam eder. Chris Hemsworth, Daniel Brühl, Olivia Wilde ile Natalie Dormer'ın oynadığı "Zafere Hücum" Amerikalı Yönetmen Ron Howard imzasını taşıyor.VAMPİR KIZ KARDEŞLERBindburg kasabasının yeni misafirleri vardır. Bir minibüs kapısı açılır ve içinden 4 kişilik bir aile çıkar. Anne, baba ve iki kızkardeşten oluşan bu ailenin büyük bir sırrı vardır. Anne dışında diğer üçünün görünümü solgun, giyimleri gariptir. Aile yeni yaşamlarına kasabada devam edecektir. Büyük sır ise anne hariç, diğerlerinin vampir oluşudur. Wolfgang Groos'un yönettiği ve Marta Martin, Laura Antonia Roge, Christiane Paul ile Stipe Erceg'in oynadığı "Vampir Kız Kardeşler"in uyarlandığı kitap serisi ülkemizde Final Kültür Sanat Yayınları tarafından çocuk okurlarla buluşmuştu.MERYEMGüzelliği ile tüm kasabanın ilgisini çeken Meryem'e, oğulları İstanbul'da çalışan bir aile talip olmuş ve 10 gün içinde düğün yapılmıştır. Meryem'in kocası Mustafa, düğünden bir kaç gün önce gelmiş ve 6 gün evli kaldıktan sonra "Bir düzen kurar, seni de İstanbul'a alırım" diyerek İstanbul'a dönmüştür. Meryem'in gelin olmasının nedeni iyi hizmet etmesi içindir. Çünkü kayınpederi Süleyman, ölen babasının çocukluk arkadaşı… Bir anlamda Meryem'in o eve gelin olarak seçilmesi de Süleyman'ın arkadaşına olan vefası yüzünden!.. Zeynep Çamcı, İsmail Hacıoğlu, Mustafa Uzunyılmaz ile Zerrin Sümer'in "Meryem"in kadrosunda yer aldı. 2009 yılında bitirdiği Mommo isimli filmi ile 59. Berlin Film Festivali'nin "Generation" bölümüne seçilmeyi başaran Atalay Taşdiken filmin yönetmeni.MİNİK KAHRAMANLAR MACERA PEŞİNDEFransa'yı sallayan olayların olduğu bir dönemde Jules Verne'in yarattığı bütün karakterler yaşamıştır ve bunun farkında değillerdir. Yeni Fransa başkanı ve kültür bakanı yazarın kitaplarını düzenleyerek bir kitap yapmak isterler ve herşeyi birbirlerine karıştırırlar. Bu durumu değiştirebilecek olanlar sadece 4 kişiden oluşan yetenekli bir çocuk grubudur. Zamanda geriye gider ve yazarın kitaplarındaki karakterleri teker teker yerlerine koyarlar. Peru yapımı, animasyon film "Minik Kahramanlar Macera Peşinde"yi Eduardo Schuldt yönetti.MENEKŞE'DEN ÖNCE2 Temmuz 1993'te, şeriat yanlısı köktendinciler tarafından, Sivas'ta Alevilere karşı gerçekleştirilen katliamda, 12 yaşındaki oğlu Koray ve 15 yaşındaki kızı Menekşe'yi kaybeden Hüsne Kaya, hayata tutunabilmek için yine Menekşe adını verdiği bir evlat dünyaya getirdi. Menekşe, kaybettiği ablasının yaşına geldiğinde, hiç tanımadığı abla ve ağabeyini tanımak ve yaşananları öğrenmek istiyor. Menekşe'nin, katliamdan kurtulan yazar Lütfiye Aydın'ın katliamı anlattığı kitabını okuyarak başlayan bilgi yolculuğu, olayın birinci derece tanıkları ve katliamda yakınlarını yitirenlerin ağzından dinledikleri ile o gün yaşananların izini sürmesi şeklinde devam eder. Sivas katliamının yaşandığı 2 Temmuz tarihinde olanları ve sonrasında yaşananları Menekşe'nin gözünden aktaran bu belgesel film; gerçekleri yoğun ve son derece çarpıcı, duygusal bir bakış ile izleyiciye aktararak kamuoyunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Belgesel Soner Yalçın imzasını taşıyor.(CİHAN)

Ressam Volkan Diyaroğlu'ndan yeni sergi

$
0
0
Sanat çalışmalarını 11 yıldır İspanya’nın Valensiya kentinde sürdüren ve yapıtları yurt dışında önemli müze ve galerilerde sergilenen Ressam Volkan Diyaroğlu, 16. kişisel sergisini İstanbul’da açtı. 'ParmakkesicilikCutfingerism' başlıklı sergi, "Günümüz batı ve doğu medeniyetlerini” sorguluyor.Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü ve Valensiya Politeknik Üniversitesi San Carlos Güzel Sanatlar Fakültesi'nde eğitim gördükten sonra çalışmalarını İspanya'da sürdürmeye karar veren ressam Volkan Diyaroğlu, İstanbul'da yeni bir sergiye imza attı. Beyoğlu Karşı Sanat Çalışmaları'nda açılan ve küratörlüğünü Altan Marçelli'nin üstlendiği sergide, yağlıboya resimler, kağıt çalışmalar, video ve dijital işler sanatçının kendine özgü yorumuyla sanatseverlere sunuluyor. Toplam 700 metrekarelik bir alanda gerçekleştirilen 'Parmakkesicilik-Cutfingerism' isimli sergide 26'sı tuval, 28'i ise kağıt üzerine çalışılmış işler sergileniyor. Diyaroğlu'nun, bugüne kadar Türkiye'de açtığı en kapsamlı sergisinde, ilk kez dijital baskılarına da yer veriliyor.ESERLERİ DÜNYAYI DOLAŞIYORDünyada gelecek vaat eden çağdaş sanatçılardan biri olarak gösterilen Diyaroğlu'nun çalışmaları; Elgiz Çağdaş Sanatlar Müzesi, Saatchi Gallery (Londra-Dubai), Principe Felipe Museum (İspanya), George Enescu National Museum (Romanya), Kanazawa Modern Art Museum (Japonya), İle De France (Fransa) ve Valencia Modern Art Museum'un (İspanya) da aralarında bulunduğu dünyanın saygın müze ve galerilerinde sergilenmekte. 2008 yılında İspanya'nın en önemli sanat yarışması olan Bancaja Pintura, Escultura Arte Digital'de birincilik ödülünü kazanan Diyaroğlu'nun çalışmaları, Fransa, İspanya, İtalya, Almanya, Japonya, İngiltere, Portekiz, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye başta olmak üzere çok sayıda saygın müze ve koleksiyonlarda yer almakta. Coca Cola Foundation, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Papko, sözü edilen koleksiyonlardan bazıları.PAPUA YENİ GİNE GELENEĞİ ETKİLEDİ"Parmakkesicilik-Cutfingerism" isimli sergisinde, "Günümüz batı ve doğu medeniyetlerini" sorguladığını belirten 31 yaşındaki Diyaroğlu, sergisine verdiği ismi ise şöyle açıkladı: "Papua Yeni Gine'de bir yerli kabile mensubu kadınlar, bir yakınları hayatını kaybettiğinde kendi ellerinden bir parmağı kesiyorlar. Öyle kadınlar var ki, neredeyse ellerinde parmak kalmamış. Bu gelenekten yola çıkarak günümüz batı ve doğu medeniyetlerini sorgulamaktayım."KIYAMET KEBABIDiyaroğlu'nun, Kasım ayında Valensiya Modern Sanat Müzesi IVAM'da sergileyeceği 'Kıyamet Kebabı' adlı video filmi de İstanbul sergisinde sanatseverlerle buluştu. Farklı bir çalışma olarak dikkat çeken yapıt, bir döner tezgahına yerleştirilmiş plastik dünyanın sıcak nedeniyle ağır ağır tükenmesini, deforme olmasını ve sonrasında düşmesini gösteriyor. Diyaroğlu bu çalışmasında da, "Günümüz sanat ve siyaset gerilimlerine vurgu yapmak" istediğini belirtti.(CİHAN)

Türkiye’de İslam sanatlarının geometrisini bilen yok!

$
0
0
Sultanahmet'teki İstanbul Tasarım Merkezi (İTM) ve Ümraniye Belediyesi, 23 Eylül Pazartesi günü Türkiye'de ilk kez düzenlenen bir sempozyum gerçekleştirecek. 1. Uluslararası İslam Sanatında Geometrik Desenler Çalıştayı, başta Hollanda olmak üzere, zaman zaman dünyanın farklı ülkelerinde düzenleniyor.İstanbul'daki programa ABD, Hollanda, İngiltere, Fransa, İran ve Dubai'den uzmanlar katılıyor. Hepsinin uzmanlık alanı ya İslam mimarisi ya da İslam sanatında geometrik desenler. 29 Eylül'e kadar Ümraniye Nikah Sarayı ve Kültür Merkezi'nde devam edecek olan çalıştayda uzmanlar, İslam sanatının matematiğini konuşacaklar. "Türkiye'de İslami Geometrik Desenler" paneli ile başlayacak olan etkinlikte İTM’nin merkez binasında aynı adla bir sergi açılacak. 1. Uluslararası İslam Sanatında Geometrik Desenler Çalıştayı'nın koordinatörü ve İslam bilim tarihi uzmanı Hüseyin Şen'in hem kendi hikayesi, hem etkinliğe katılan davetlilerle ilgili anlattığı bilgiler, tarihimize ve kültürümüze verdiğimiz değeri göstermesi bakımından manidar. (www.igp-istanbul.com, İstanbul Tasarım Merkezi 0212 458 61 61)Sizi Türkiye'de pek tanımıyoruz, neden?Ben Hollanda'da doğdum. Hollanda İnholland Üniversitesi'nde Uçak ve Uzay Mühendisliği okudum. Sonra Utrecht Üniversitesi'nde Bilim Tarihi ve Felsefesi alanında master yaptım. İstanbul'daki İslam ve Bilim Tarihi Müzesi'nde TÜBİTAK görevlisi olarak beş ay çalıştım.İslam bilim tarihine nasıl merak sardınız?Hollanda'da Türk ve farklı Müslüman çocuklara ev ödevi yardımı verirken ‘onların özgüvenini nasıl artırabilirim?' diye araştırma yapıyordum, kendimi İslam bilim tarihinin içinde buldum. Hollanda Leiden Üniversitesi'nde Arapça bilim yazmaları olduğunu öğrendim ve ‘Bu eserler burada ne arıyor?' diye araştırınca hocamla tanıştım.Hocanız kim?Profesör Dr. Jan P. Hogendijk. Utrecht Üniversitesi'nden. İslam sanatında grafik desenler konusunda en yetkin nadir isimlerdendir. Kendisi bu çalıştaya gelemedi. Tanıştığımızda “Gel benim öğrencim ol, bu senin tarihin, bunu araştıran kimse yok.” deyince İslam bilim tarihi master'ı yapmaya başladım. Hollanda'daki bu konuyu okuyan tek öğrenciyim. O gün bugündür bu alanda uğraşıyorum.Ne gibi çalışmalar yaptınız bu alanda?Dünyanın her yerinde usturlap sunumları yapıyorum. Usturlap Ortaçağ’ın bilgisayarı denilebilir; navigasyon aleti, bir nevi yıldız haritası gibi bir şey. Sultanahmet'teki İslam ve Bilim Tarihi Müzesi'nde örnekleri var. Türkçe literatürde usturlap fazla geçmediği için ne olduğu pek bilinmiyor, faaliyet de yok. Master tezi için III. Murat döneminde rasathane kuran Takiyüddin'in güneş saatleriyle ilgili eserinin bir kısmını Arapça'dan İngilizce'ye tercüme ettim. Bu kolay bir şey değil, sırf matematik var içinde, teknik açıklamalarını yazdım.Matematik ile İslam sanatlarının ilgisi nedir?Özellikle Selçuklu desenleri çok kompleks. Matematiksel arka planı var. Ama Türkiye'de doğru dürüst bu alanda araştırmacı yok. Olanlar da sanat tarihçisi, desenlerin matematiğini anlayamıyorlar ve orijinal kaynakları okuyamıyorlar. Hocam Arapça ve Farsçayı çok iyi okuyor ve matematiğini de anlıyor.Böyle bir sempozyum düzenleme fikri nasıl gelişti?Jan P. Hogendijk, 2005'te Leiden Üniversitesi'nde bir çalıştay düzenlemişti. Uzmanların bir kısmını orada tanıdım. Türkiye'de böyle bir çalıştay yapalım diye konuştuk. Senelerce bir sponsor bulamadık. İstanbul Tasarım Merkezi hemen kabul etti.2005'te bu ilgi nereden çıkmış?İslam sanatlarında geometrik desenlere ilgi her zaman vardı. İslam dünyasına ve matematiğe meraklıysanız, yolunuz İslami grafik desenlere çıkıyor. Türkiye'ye gelecek uzmanlar da öyle. Mesela Polonya asıllı Miroslav Mayevski, ‘İstanbul'da Grafik Desenler' diye bir eseri var. Sırf İstanbul'u çalışmış.O da burada bilinmiyor değil mi?Bilinmiyor. O kadar şok oluyorum ki, nasıl olur da biri kültürümüzle alakalı kitap yazar, Polonya'da çıkar ve bizim haberimiz olmaz! Bu üzücü bir şey. Kendi dilinde yayınlanmış bu eser sadece. Mesela Carol Bier'in uzmanlık alanı Doğu halılarında matematiksel düzen. Halıların matematiği aklınıza gelir miydi? Öğrencilerle Türk halısını alıp içindeki simetri gruplarını analiz etmek muhteşem olurdu. Ama biz bu konuda çok gerideyiz.Bu alanda bizde hiç kimsenin çalışması yok mu?İki uzman var. Biri Selçuk Mülayim hoca. Çalıştayda olacak. İkincisi Harvard Üniversitesi Sanat ve Mimarlık Tarihi Bölümü'nde Ağa Han İslam Sanatı Kürsüsü Profesörü Gülru Necipoğlu. Bu programa davet etmek için çok uğraştım ama maalesef kendisine ulaşmak mümkün değil. İslam sanatında geometrik desenler alanında en önemli kitap onun yazdığı Topkapı Scroll'dur. Bu aslında sarayda bulunan bir parşömendir. 1986 yılında keşfedilmiştir. Üzerinde 110 tane İslami desen var. Orijinali Tebriz'de üretilmiş, 15-16. yüzyıllarda. Topkapı Scroll, parşömenin tıpkıbasımını da içeren yorumlu bir kitaptır. Ama sadece İngilizce ve Farsçası var bu eserin, maalesef Türkçesi yok. Ne kadar yazık değil mi? İSLAM SANATLARI DESEN UZMANLARI GELİYORMekke ve Medine için tasarımlar yaptıJay Bonner (ABD): İslam mimarisi ve geometrik desenler alanında otorite kabul edilen isimlerden biri olan Jay Bonner, çalıştayın en ilgi çekici konukları arasında. 1983'te Royal College of Art'tan mezun olan Bonner, Mekke ve Medine için tasarımlar yaptı. Peygamber Efendimizin (sas) kabrinin (Mescid-i Nebevi) genişletilen kısmındaki bezemeleri ve Kabe için taşınabilir minber tasarladı. www.bonner-design.comİslam Sanatında Geometrik Desenler kitabını yazdıEric Broug (İngiltere): Eric Broug ismi ilgililerine yabancı gelmeyecek. Geçen yıl temmuz ayında Klasik Yayınları tarafından yayımlanan İslam Sanatında Geometrik Desenler adlı bir eseri bulunuyor. Orijinal adı “Islamic Geometric Designs” olan eser, Türkçe dışında İngilizce, Hollandaca ve Farsça olarak yayımlandı. Bu alandaki ikinci kitabını ekim ayında yayınlayacak olan Broug yeni çalışmasında, İslami geometrik desenler alanında 800 fotoğraf ve çizime yer veriyor. Eric Brough, Londra'daki Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS), İslam Sanat ve Mimarisi Tarih Bölümü'nde yüksek lisans yaptı. Yorkshire'da çağdaş İslam sanatı üreten Broug, Atelier for islamic Architecture, Arts and Crafts'ı işletiyor. İslami geometrik desenler konusunda dünyanın birçok yerinde çalıştaylar yapıyor ve bu konuda makaleler yayınlıyor. www.broug.comUzmanlık alanı, Doğu halılarının matematiği Carol Bier (ABD): Daha önce Washington Tekstil Müzesi'nde küratör olarak çalışan Carol Bier, İslam sanatının halılara nasıl yansıdığını ve matematiğini araştırıyor. Halılarda simetri ve bezeme hakkında özel bir website geliştiren Bier, halen aynı müzede araştırmacı olarak çalışıyor ve MarylanCollege of Art'ta ders veriyor. Carpet and History adlı bir eseri yayımlandı.Çini sanatının geometriğini iyi biliyorJean-Marc Castera (Fransa): Fransız asıllı Jean Marc-Castera da İslami geometrik desenler konusunda uzman. Fas'ta geometrik çini sanatı konusunda kapsamlı bir kitabı, “Arabesques: Decorative Art in Morocco” adıyla yayınlandı. Bunun dışında güncel mimari projelerde danışman olarak görev alıyor. www.castera.netLise öğrencilerine İslami desenler dersi veriyorGoossen Karssenberg (Hollanda): Goossen Karssenberg, Hollanda'nın kuzeyinde bir adada matematik öğretmeni olarak çalışıyor. Hollanda Bilimsel Araştırma Kurumu'nun verdiği destekle araştırmacı öğretmen olarak lise seviyesi öğrenciler için İslami geometrik desenler hakkında farklı çalıştaylar ve materyaller geliştirdi. İslami mozaik ile ilgili hem öğrencilere hem de matematikçilere ders veriyor. Hollanda Leiden Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü'nde de mozaik workshopları düzenliyor. www.goossenkarssenberg.nlİslami geometrik desenler ve minerallerEmil Makovicky (Danimarka):Danimarkalı jeoloji profesörü Emil Makovicky, İslami geometrik desenler ile minerallerin iç yapıları ve şekilleri arasında kurduğu bağlantıdan yola çıkarak yaptığı araştırmalarla ödüller alan bir bilim adamı. Yani mineralogist. Son dönemlerde İstanbul, Konya ve Sivas'ta bulunan geometrik desenleri yerinde incelemiş ve analiz etmiş. İslami geometrik desenler konusunda oldukça önemli yayınları var. Hala Kopenhag Üniversitesi, Jeoloji ve Doğal Kaynaklar Yönetimi Bölümü'nde ders veriyor. Kimyanın sanatla ilişkisini kuruyorHacali Necefoğlu (Azerbaycan): 1955 Azerbaycan doğumlu olan Necefoğlu, Azerbaycan Devlet Üniversitesi Kimya Fakültesi'ndeki lisans eğitiminin ardından, Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Anorganik ve Fizikokimya Enstitüsü'nde doktorasını tamamladı. Halen Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat. Fak. Kimya bölümünde profesör olarak çalışıyor. Aynı zamanda Kafkas Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Araştırma Merkezi Müdürü de olan Necefoğlu'nun, kimyadaki kristal yapıların formları ve Türk-İslam mimarisinde uygulanmış olan geometrik formlar arasındaki ilişkisiyle ilgili akademik araştırmaları bulunuyor.Kumdan geometrik desenler yapıyorElvire Wersche (Hollanda):1948 Almanya doğumlu olan sanatçı 1974'den bu yana Hollanda'da yaşıyor. En ilginç projesi, dünyanın 600 farklı yerinden topladığı kum çeşitleriyle, birçok farklı ülkede gerçekleştirdiği özel sunum. Çalıştayda benzer bir sunum yapacak olan sanatçı son olarak Sarjah Emirliği'nde bulunan İslam Medeniyeti Müzesi'nde 240 saatlik bir çalışmayla rengarenk kumlardan 9×3,6m büyüklüğünde bir geometrik desen oluşturdu. www.elvirawersche.comCami mimarisini anlatıyor Reza Sarhangi (İran): Amerika Towson Üniversitesi matematik bölümünde profesör. İran'da yaşadığı sırada cami mimarilerden etkilenip araştırmaya başlıyor ve öğrencilere ders veriyor. http://pages.towson.edu/gsarhang/‘Yeni araştırmacı ödülü' aldıRima al-Ajlouni (ABD): Texas Tech Üniversitesi Mimarlik Fakültesi'nde yardımcı doçent olan Rima al-Ajlouni, İslami geometrik desenler konusundaki çalışmalarına 1996 senesinden bu yana devam ediyor ve bu konuda seminerler veriyor. Ajlouni, geleneksel matematik ile güncel teoriler hakkında yaptığı araştırmalardan dolayı Mimari Araştırma Merkezleri Konsorsiyumu Yeni Araştırmacı 2011-2012 ödülüne layık görülmüş. Doktora tezini, kısmen tahrip olmuş tarihi geometrik tezyinatların gelişmiş bilgisayar teknikleriyle tekrar rekonstrüksiyonu konusunda bir araştırma yaparak tamamlamış.Türkiye'den katılan tek uzmanSelçuk Mülayim (Türkiye): Lisans eğitiminiİstanbul Üni. Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümü'nde tamamlamış olan ve Selçuklu Dönemi Geometrik Süslemeleri konusunda doktora tezi bulunan Prof. Dr. Selçuk Mülayim, halen Marmara Üni. Fen Ed. Fak. Sanat Tarihi Bölümü'nde öğretim üyesi ve bölüm başkanlığı görevinde bulunuyor. ‘Mimar Sinan', ‘Ortaçağ Türk Sanatında Süsleme ve İkonografi' gibi konularda özel çalışmaları mevcut.Üyelerinin hepsi bilim adamı olan Resüli Hanedanlığı'nı anlattı “16 Eylül 2013 Pazartesi günü tarihçi Salim Aydüz ve İhsan Fazlıoğlu hoca ile birlikte Türkmenistan'da bir çalıştaya katıldık. Orada bir tebliğ sundum ve usturlabı anlattım. Tebliğim Yemen'de hüküm sürmüş Resuli hanedanlığı ile ilgiliydi. Bu hanedanlık Oğuz Türklerinden. Üyelerinin hemen hepsi bilim adamı. Birçok alanda eserler vermişler. İlginç bir hanedanlık. Hanedanlığa mensup üçüncü sultan Melikül Eşref'in bizzat imal ettiği bir usturlap var. Şu anda aslında New York Metropolitan Müzesi'nde onun yeni bir modelini geliştirdik bir arkadaşla. Yıldız konumlarını günümüze göre uyarladım, kartondan renkli bir çalıştay metodu geliştirdik. Usturlap ortaçağların bilgisayarı, navigasyon aleti, bir nevi yıldız haritası gibi bir şey. İslam ve Bilim Tarihi Müzesi'nde örnekleri var. Türkçe literatürde usturlab fazla geçmediği için ne olduğunu bilinmiyor, pek faaliyet de yok. Türkmenistan'da hem Resulileri, hem de usturlabı anlattım. İslam dünyasında bir sultanın bizzat kendi yaptığı usturlabın günümüze gelmiş olması çok nadir. O usturlabı nasıl yaptığına dair bilgilerin yer aldığı bir el yazmasının günümüze ulaşması daha da nadir bir olay. En nadiri, bu el yazmasında sultanın icazetinin yer alması. Yani Yemenli Türk Sultan'a iki astronomi hocasının verdiği icazet diploması bulunuyor kitapta. Çalıştayda bütün bunları anlattım.”

Uğur Yücel: Ben de hayatımı kaybediyorum

$
0
0
Adana'da düzenlenen 20'nci Altın Koza Film Festivali'nde Uğur Yücel'in senaryosunu yazıp, yönettiği 'Soğuk' adlı filmin galası yapıldı. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda yer bulan 'Soğuk' filminde ana karakterlerin hep kaybettiğinin hatırlatılması üzerine Uğur Yücel, "Ben de hayatımı kaybediyorum" dedi.Paliç Avrupa Filmleri Festivali'nde, Parallels And Encounters bölümünde 'En İyi Film Ödülü'nü kazanan 'Soğuk' filminin galası, Cinemaximum Adana'da gerçekleştirildi. Oyuncu kadrosunda Cenk Medet Alibeyoğlu, A. Rıfat Şungar, Valeria Skorokhodova, Yulia Vanyukova, Yulia Erenler, Şebnem Bozoklu, Ezgi Mola ve Rıza Sönmez gibi isimlerin yer aldığı film, ilgiyle izlendi. Kars'ta bir pavyonda çalışan Rus kadına aşık olan tren yolu işçisinin hikayesinin anlatıldığı filmin gösteriminin ardından Uğur Yücel, başrol oyuncusu Cenk Medet Alibeyoğlu ile birlikte sahneye çıkarak seyircilerin sorularını yanıtladı.Bir seyircinin "Yazı Tura'dan da takip ettiğim kadarıyla sizin bütün karakterleriniz kaybediyor. Özelikle mi tercih ediyorsunuz böyle bir şeyi?" sorusu üzerine, Uğur Yücel "Ben de kaybediyorum. Hep kaybediyorum yani. Her şeyde kaybediyorum, hayatımı kaybediyorum. Bunu çok içtenlikle söylüyorum. Hayatım dediğim şey ne? Çocukluğuma dair değerleri kaybediyorum" yanıtını verdi.Seyircilerin, alkışlarla destek verdiği Yücel, konuşmasının devamında yaptığı filmlerin, Türkiye'den duyduğu 'acıdan' kaynaklı filmler olduğunu kaydetti. 'Yazı Tura' filmini yaptığı dönemde, ülke çapında acı verici olaylar yaşandığını anlatan Yücel, şunları söyledi:"Yazı Tura'yı öyle bir zamanda yaptım ki, gerçekten ülkede bombalar patlıyor, otobüs durakları havaya uçuyor, duraklarda insanlar parçalanıyor ve ben Levent'te otururken bu kanlar ruhen benim suratıma sıçradı. O yüzden yazdım Yazı Tura'yı. Demek ki biz kendi içimizde esasında böyle çok baharlı dünyalar yaşamıyoruz, acılar yaşıyoruz."'BU SAVAŞLAR, BU KAVGALAR BİTMEDİ'Yücel, yarım asrı tükettiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü :"'Bu adamın hissi nerede' diye merak ederseniz, benim hissim bu topraklara üzülmekle geçiyor. Ama gerçekten üzülüyorum artık. Dünyanın belki benzersiz kara parçası üzerinde yıllardır doğdum, büyüdüm, öleceğim ama bu savaşlar, bu kavgalar, bu ihanetler, bu birbirini vurmalar bitmiyor. Bunu bir siyasi parti görüşü olarak söylemiyorum. Acı duyuyorum bunlardan. Yani gerçekten o kızların kaybolmasından acı duyuyorum. Çünkü kimse aramıyor o kızları. Soğuk filminin adı bu yüzden Soğuk. Bu toprağın altında kaybolup, gidiyorlar. Binlerce insan, milyonlarca insan bu toprakların altında soğuklarda yok olup gitti. Ben bu dünyadan gelip geçerken, böyle bir çağa tanık olmaktan dolayı acı duyuyorum. 'Niye bizi güldürmüyorsun sen' diyebilirsiniz, içim gülmüyor."(DHA)

Altın Koza'da ilk ödüller açıklandı

$
0
0
Adana'da düzenlenen 20'nci Altın Koza Film Festivali'nde Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ile Uluslararası Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması sonuçlandı. Her iki yarışmada toplam 10 film ödüle layık görüldü.Hilton Otel'de düzenlenen toplantıda Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması Jüri Üyesi Yekta Kopan, diğer jüri üyeleriyle birlikte her iki yarışmada ödül alan filmleri açıkladı. Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması'nda Yekta Kopan, Belma Baş, Göksel Gülensoy, Nermin Er ve Serkan Ercan'dan oluşan jüri, 4 kategoride değerlendirme yaptı. Buna göre, En İyi Kurmaca dalında 9 Eylül Üniversitesi'nden Eren Çukurluöz ve Umut Subaşı'nın yönettiği 'Eksik' adlı eseri ödüle layık gördü. En İyi Belgesel Ödülü'nü Anadolu Üniversitesi'nden Uğur Egemen'in 'Meğer' adlı yapıtı aldı. En İyi Candarma Ödülü ise Anadolu Üniversitesi'nden Güven Şahitkanat'ın 'Leke' adlı filmine verildi. En İyi Deneysel dalında Marmara Üniversitesi'nden Musab Tekin'in 'Ayakkabı' adlı filmi ödül aldı. Bu yıl Belgesel Jüri Özel Ödülü ise Marmara Üniversitesi'nden Emrah Kılıç'ın 'Gecekondu Mahallesi' adlı filmine verildi. En iyi seçilen filmlerin yönetmenleri 7 bin 500'er lira para ödülünün de sahibi oldu.ULUSAL AKDENİZ ÜLKELERİ KISA FİLM YARIŞMASIAltın Koza Ulusal Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması'nda ise Türkiye, Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, İtalya, Malta, Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Sırbistan, Bosna Hersek, Kosova, Arnavutluk, Makedonya, Yunanistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün, Filistin, Mısır, Tunus, Libya, Fas ve Cezayir'den onlarca film değerlendirildi.Bu dalın jüri üyeliğini Bulgaristan'dan Zlatina Rousseva, Yunanistan'dan Patrice Vivancos, Belçika'dan Eric Leduna, Sırbistan'dan Mirojlub Vuckovic ve Türkiye'den Sevin Okyay yaptı. Değerlendirme sonunda En İyi Kurmaca Film Ödülü 'Küçük Sevgili' ile Hırvatistan'dan Igor Mirkoviç'in oldu. En İyi Belgesel Film Ödülü 'Günaydın Direniş' adlı eseriyle İspanya'dan Adrian Orr'a gitti. En İyi Canlandırma Ödülü ise 'Tornistan' adlı filmle Türkiye'den Ayce Kartal'a verildi. En İyi Deneysel Film Ödülü Fransa'dan 'Shupno' adlı filmle katılan Steven Briand'ın oldu. Kurmaca Jüri Özel Ödülü'ne ise 'Boşluk' adlı yapıtıyla Türkiye'den Onur Gürler layık görüldü.Bu dalda da ödül alan filmlerin yönetmenleri 10'ar bin lira para ödülü alacak.(DHA)

Semir Aslanyürek Rus öğrencilere sinema anlatacak

$
0
0
Rusya’nın kültür başkenti St.Petersburg’da 27-30 Eylül tarihlerinde TÜRSAK tarafından düzenlenecek “St. Petersburg Türk Filmleri Festivali” kapsamında Film Yönetmenleri Derneği Başkanı Reis Çelik ve Yönetmen Semir Aslanyürek, Rus öğrencilere “master class” düzenleyecek. Türk-Rus Kültür Vakfı’nın işbirliği ile TÜRSAK tarafından gerçekleştirilen etkinlik, Rus öğrencilerin isteği üzerine yapılıyor.St.Petersburg’daki Türk-Rus Kültür Vakfı’nda gerçekleşecek buluşmanın ardından festival programında yer alan Vagon filmini Semir Aslanyürek Rus öğrencilerle birlikte izleyecek. KÜLTÜR-SANAT

Selçuk Baran Ödülü öykü kitabı bekliyor

$
0
0
2006 yılında kurulan İstanbul Galatapera Kültür ve Sanat Derneği, Türk edebiyatının usta yazarlarından Selçuk Baran’ın (1933-1999) adını yaşatmak için düzenlediği öykü ödülünün bu yıl ikincisini gerçekleştiriyor.Ödül seçici kurulu Selim İleri, İnci Aral, Sezer Ateş Ayvaz, İlknur Özdemir, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Nemika Tuğcu ve Turhan Günay’dan oluşuyor. 2012 Eylül ile 2013 Eylül tarihleri arasında ilk kez yayımlanmış öykü kitaplarının katılabileceği ödül tek esere verilecek. Ödüle katılmak isteyenlerin eserlerini en son 25 Ekim 2013 Cuma akşamı saat 17.00’ye kadar, Galapera Sanat, Tünel, Ensiz sokak, Şeref apt. no 4 kat 2, Beyoğlu adresine gönderebilirler.(www.galapera.org veya laloze68@gmail.com) KÜLTÜR-SANAT

İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu’na başvuru için son 1 ay

$
0
0
Yağmur Dil Kültür ve Edebiyat Dergisi ve Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Türk-İslâm Edebiyatı Anabilim Dalı ortak-lığıyla gerçekleşen İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu’na başvurular devam ediyor.25-26 Nisan 2014 tarihinde üçüncüsü yapılacak sempozyumun bu yılki konusu “Edebiyatımızda Hazreti Peygamber”. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslam Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Uzun’un başkanlığını yapacağı sempozyumda edebiyatımızda Hazreti Peygamber’i (sas) konu edinen türleri ve metinleri inceleyen araştırmaların bir araya getirilmesi planlanıyor. Programa tebliğ başlıklarını ve özetlerini göndermek isteyen akademisyenler için son tarih 15 Ekim 2013. (islamiturkedebiyati@islamiturkedebiyati.com / www.islamiturkedebiyati.com) KÜLTÜR-SANAT

Alberto Manguel, Beş Şehir’i yazacak

$
0
0
Okurların daha çok “Geceleyin Kütüphane” ve “Okumanın Tarihi” kitaplarıyla tanıdığı dünyaca ünlü Arjantinli yazar Alberto Manguel, İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali (İTEF) etkinlikleri için Türkiye’ye geliyor.Manguel, festivalin “Tanpınar’ın İzinde Beş Şehir” etkinlikleri kapsamında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir” kitabında anlattığı Erzurum, Konya, Ankara, İstanbul ve Bursa’ya ikişer günlük ziyaretlerde bulunacak ve izlenimlerini proje kapsamında kitaplaştırarak yayınlayacak. İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali (İTEF) 30 Ekim-10 Kasım 2013 tarihleri arasında İstanbul, Erzurum, Konya, Bursa ve Ankara’da gerçekleştirilecek. Etkinliğin bu yılki teması “Şehir ve Oyun” olarak belirlendi. Festival, beşinci yılında yine okuma ve söyleşiler, sektörel buluşmalar, çocuklarla etkinlikler ve Türk edebiyatının uluslararası edebiyat çevrelerine tanıtılmasını amaçlayan edebiyat söyleşilerine ev sahipliği yapacak. İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali bu yıl edebiyatseverleri 15 ülkeden 50’yi aşkın yazarla buluşturacak. Yerli ve yabancı yazarlar kitabevlerinde, okullarda ve festival mekanlarında okuma etkinlikleri yapacak. (www.itef.com.tr) KÜLTÜR-SANAT

Taşrada bir Meryem masalı

$
0
0
İlk filmi ‘Mommo – Kızkardeşim’ ile birçok ödül alan Atalay Taşdiken’in yeni filmi ‘Meryem’i izlerken acıyla kıvranmak kaçınılmaz.Hz. Meryem’in kıssası ile birlikte okumaya müsait ve harikulade bir potansiyel taşıyan hikâyenin, klişelere kurban edilmesini izlemek acı verici. Üstelik mizansenleri, kadrajları, oyuncu yönetimi vesilesiyle göz alıcı bir yönetmenlik becerisi her sahnede kendini güçlü bir şekilde hissettiriyorken… Meryem, düğünden altı gün sonra kocasının İstanbul’a gitmesiyle kaynana evinde yalnız kalır. Kayınpederi iyi davransa da kaynanası, görümcesi, eve gelen sütçü, hatta askerden dönene eski ‘takıntısı’, Meryem’in çilesini artırmaktadır. Çektiği sıkıntıları dert yandığı annesi ise Meryem’in dirlik-düzeni bozulmasın düşüncesiyle ona hep sabır tavsiye eder. Sade bir dili ve sakin bir anlatımı olan ‘Meryem’, Türk sinemasının 50 yıllık klişelerini bünyesinde topluyor. Taşrada kadın olmanın zorlukları, kocası gurbete giden kadının yaşadıkları, gelin-kaynana anlaşmazlığı, sütçünün sarkıntılığı, askerden dönen gencin psikolojisi… ‘Meryem’, bütün bu klişeleri yeniden üretmeden olduğu gibi günümüze aktarıyor. Fakat abartıya ve duygu sömürüsüne meyletmediği, bunları ustaca dokunuşlarla birleştirdiği için göze batmıyor. Hatta ‘ezilen Türk kadınının’ kendi ayakları üzerine durmasını desteklediği için övgü bile toplayabilir. O halde, “Mahsun Kırmızıgül’ün suçu, günahı neydi?” Ayrıca, seyircinin hoşuna gidebilir, fakat Atalay Taşdiken’in, kapanış jeneriğinden önce hikâyenin gerçekliğine dair perdeye düştüğü not, filmin güçlü finalini büyük ölçüde zayıflatıyor. Bununla birlikte ‘Meryem’, vizyon seyircisi için de festival seyircisi için de ‘bulunmaz’ bir film. Özellikle, Türkan Şoray’ın jüri başkanlığındaki Altın Portakal’da ödül şansı yüksek. Zira, ‘sultan’ın kariyeri boyunca oynadığı bütün kadınların dertleri ‘Meryem’de mevcut!HAFTANIN DİĞER FİLMLERİZAFERE HÜCUM / RUSHYÖNETMEN: RON HOWARDOYUNCULAR: CHRIS HEMSWORTH, DANIEL BRÜHL, OLIVIA WILDE Rakibin kadar varsın‘Akıl Oyunları’ ve ‘Frost/Nixon’ gibi biyografi filmlerinin Oscar ödüllü yönetmeni Ron Howard’ın yönettiği ‘Zafere Hücum’, haftanın en sürükleyici filmi. Chris Hemsworth ile Daniel Brühl’ün oynadığı film, Formla 1 yarışlarına ilgi duymayanların bile sıkılmadan izleyebileceği bir yapım. 1976 yılında gerçekleşen Alman Grand Prix Yarışı’nda Niki Lauda’nın kullandığı Ferrari ikinci turun ardından sonunda yaşadığı trajik kaza nedeniyle yarış dışı kalır ve birincilik ezeli rakibi James Hunt’a gider. Bu kaza sonrasında Lauda çok ağır yaralanır fakat hırsı ve öfkesiyle 42 gün sonra pistlere döner. İki yarışçı arasında italyan Grand Prix’i ile başlayan mücadele diğer yarışlarda devam eder.DIANAYÖNETMEN: OLIVER HIRSCHBIEGELOYUNCULAR: NAOMI WATTS, NAVEEN ANDREWSBir Diana var Diana’dan içeriParis’te geçirdiği ‘şüpheli’ trafik kazası sonucu 1997’de hayatını kaybeden Galler Prensesi ‘Diana’nın hayatı, ‘talihsiz’ bir yapımla vizyona giriyor. Talihsiz, çünkü kötü bir senaryo ve yönetim söz konusu. Film, özellikle İngiltere’de çok sert eleştiriler aldı. Film, Lady Diana ile Pakistanlı kalp cerrahı Dr. Hasnat Khan arasındaki aşkı anlatıyor. Bazı kaynaklara göre Dr. Hasnat Kahn, Leydi Diana'nın gerçek aşkıydı ve iki yıl süren bu birlikteliğin ardından prenses derin bir üzüntü yaşadı. Film, Prenses Diana ve Hasnat Kahn’ın 1995-1997 yılları arasında yaşadıklarından yola çıkıyor.ALEX CROSSYÖNETMEN: ROB COHENOYUNCULAR: TYLER PERRY, JEAN RENOBir Alex değil!‘Hızlı ve Öfkeli’ ile Mumya serilerinin yönetmeni Rob Cohen’in düşük kalibredeki yeni filmi, tüm derdini “İntikam almak istiyorsan yola çıkmadan önce iki mezar kazacaksın” sözü üzerine inşa ediyor. Detroit Polis Departmanı'nda çalışan, psikoloji eğitimi almış cinayet masası dedektifi Dr. Alex Cross, kariyeri boyunca çok sayıda ilginç vaka ile karşılaşmıştır. Ancak son olay, onun için bile zordur. Kurbanlarını vahşi şekillerde öldürüp her seferinde arkasında bir Picasso tablosu bırakan bu seri katilin peşine düşer.

Kürt sorunu, Kemalizm, blues ve bazı şeyler...

$
0
0
20. Altın Koza Film Festivali, geçtiğimiz pazartesi akşamı, tarihinin en ‘havalı’ açılışını yaptı. Türk sinemasının ‘dört yapraklı yonca’sı ile başlayan festival, yarışma filmleri ve yarışma dışı gösterimleri ile havasının boşuna olmadığını gösteriyor.Reha Erdem’in, Kürt sorununa ‘Kırmızı Başlıklı Kız’ masalı penceresinden yaklaştığı ‘Jîn’ filmiyle açıldı festivalin uzun metraj yarışma bölümü. Yeni filmi ‘Şarkı Söyleyen Kadınlar’ için Toronto Film Festivali’ne giden Reha Erdem, söyleşiye yetişebilseydi belki soru-cevaplar vesilesiyle daha net konuşabilirdik ama genel olarak filmin beğenildiğini söyleyebiliriz. ‘Jîn’in ardından gelen iki isimli ‘Yol Ayrımı / Hadi Baba Gene Yap’ filmi Emre Yalgın’ın ikinci uzun metrajı olmasına rağmen bir ‘ilk film’ gibiydi. Tanzimat romanlarındaki gibi adındaki ikilikle kafa karıştıran film, fazlalıkları, amatörlükleri, senaryo zaafı ve kötü oyunculuklarıyla, ‘Jîn’in masalsı ve etkileyici atmosferinden sonra seyirciyi ‘gerçek dünyaya’ döndürdü! Gerçeklik demişken, ‘Eve Dönüş Sarıkamış 1915’i atlamak olmaz. Alphan Eşeli imzalı film, savaşın acımasızlığını ve insan üzerindeki yıkıcı etkisini hiçbir savaş sahnesi göstermeden anlatmayı başarıyor. Jîn ile birlikte festivalin favorisi olmaya aday iki film, ‘Köksüz’ ile ‘Yozgat Blues’, İstanbul Film Festivali’nden sonra bu kez Adana’da ‘kapışıyor’. Deniz Akçay Katıksız’ın ilk filmi ‘Köksüz’, parçalanmış bir aileye çeviriyor kamerasını. İyi yazılmış, iyi oynanmış ve yönetilmiş bir ilk film bulmak bu devirde zor! Dolayısıyla ‘Köksüz’, senaryo ve kadın oyuncu dallarının şimdiden en güçlü adayı konumunda. Ailenin 17 yaşındaki ergen üyesi İlker’in bir sahnesinin, seyircinin bir bölümü tarafından aşırı bulunduğunu da ekleyelim.AH ŞU CEMAATLER YOK MU?!Mahmut Fazıl Coşkun’un ‘Yozgat Blues’ filmi, aidiyet meselesi üzerine dertleri olan bir yapım. İstanbul’dan Yozgat’a gelen iki ‘sahne sanatçısı’nın yerlileş(eme)me öyküsü de denebilir. Film, Ercan Kesal, Ayça Damgacı, Tansu Biçer ve Nadir Sarıbacak’ın oyunculukları, incelikli senaryosu ve usta işi yönetmenliğiyle ödül listesinin güçlü adaylarından. Tarık Tufan ile birlikte senaryoyu yazan Mahmut Fazıl Coşkun, tıpkı Uzak İhtimal’deki gibi büyük bir meseleyi hayatın küçük detayları üzerinden sakin bir dille, olabildiğince sade ve etkili anlatıyor. Filmde, Tansu Biçer’in oynadığı berber karakterinin katıldığı bir esnaf sohbeti sahnesi, seyircinin dikkatinden kaçmadı ve söyleşide ‘beklenen’ soru geldi: “O sahne gerekli miydi? Neden cemaat sohbeti gösteriyorsunuz?” Coşkun ise kibarca, o sahnenin bir ‘yapıştırma’ değil, karakterin bulunduğu esnaf çevresiyle ilgili olduğunu ifade etti. Aslında, seyircinin ‘esnaf sohbeti’ne takılmasını doğal karşılamak gerekir. Çünkü ‘Yozgat Blues’dan önce Biket İlhan’ın yönettiği ‘Yarım Kalan Mucize’ filminden çıktılar. ‘Baba beni okula gönder’ tadında başlayıp Köy Enstitüleri güzellemesine dönüşen yapım, Kemalist ideolojinin üsttenci bakış açısını bünyesinde toplayarak sinemada ‘eşine az rastlanır’ bir örnek ortaya koyuyor. Halkın bir bölümünü gerici, yobaz ve cahil olarak nitelemekten çekinmeyen filmin esas ‘sürprizi’ ise gösterim sonrası yapılan söyleşide karşımıza çıktı! Yetkin Dikinciler, Dolunay Soysert ve Ayten Uncuoğlu’nun yer aldığı oyuncu kadrosunun gençlerinden Umut Beşkırma, bir soru üzerine, Köy Enstitüleri’nin misyonuna dair ilginç bir ‘tespit’ yaptı: “Eğer Köy Enstitüleri kapatılmasaydı bugün tekkeler, zaviyeler, cemaatler olmazdı”. Dün gösterilen ‘Hayatboyu’ ile ‘Soğuk’, İstanbul Film Festivali’nde seyirci karşısına çıkmıştı. Aslı Özge’nin filmi ‘Hayatboyu’, Yeni Türk Sineması’nda fazla örneğini görmediğimiz orta sınıf şehirli adam’a dair ilgi çekici tespitler yapıyor. Uğur Yücel imzalı ‘Soğuk’ ise adı gibi biraz soğuk bir film; alışmak, ısınmak zor. Bugünün programında ise dört film var: ‘Lal’, ‘Çanakkale Yolun Sonu’, ‘Daire’ ve ‘Gözümün Nuru’. Beki Probst başkanlığındaki jürinin ödül listesi yarın akşam düzenlenecek kapanış ve ödül töreninde açıklanacak.

Filmekimi’nin biletleri bugün satışa çıkıyor

$
0
0
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) 28 Eylül-6 Ekim tarihleri arasında düzenlediği Filmekimi’nin biletleri bugün saat 10.30’dan itibaren satışa çıkıyor.Filmekimi, on ikinci yılında da usta yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu çoğu ödüllü 40’a yakın filmi izleyicilerin karşısına çıkaracak. Filmekimi’nde bu yıl izleyicileri bir de konser bekliyor. 12. Filmekimi programında yer alan, yönetmen Jim Jarmusch’un son filmi Only Lovers Left Alive / Sadece Aşıklar Hayatta Kalır’da kamera karşısına geçen ve şarkı söyleyen, Beyrut doğumlu müzisyen Yasmine Hamdan, 6 Ekim Pazar günü Sadece Aşıklar Hayatta Kalır’ın Atlas sinemasında 16.00’daki gösteriminin ardından, 20.00’de Salon sahnesinde konser verecek. Konserin, tam 30, indirimli 20 TL olan biletleri de bugün Biletix ile Atlas ve Beyoğlu sinemalarında kurulacak Filmekimi gişeleri ve İKSV’de yer alan Salon gişesinden satılacak. 12. Filmekimi programıyla ilgili ayrıntılı bilgi için: filmekimi.iksv.org KÜLTÜR-SANAT

Kutluer Festivali’nde 55 bin yıllık flüt

$
0
0
Flüt sanatçısı Şefika Kutluer adına Ankara’da bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen uluslararası festival, 24 Eylül’de başlıyor.“Doğu Batı ile Buluşuyor” teması Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde gerçekleştirilecek festivalde 28 Eylül akşamı Şefika Kutluer’e Slovenya konseri sırasında devlet yetkililerince tanıtılan Slovenya Devlet Müzesi’ndeki 55 bin yıl öncesinden gelen “dünyanın ilk flütü” çalınacak. Mağara ayısı kemiğinden yapıldığı düşünülen flütü, konserde Slovenyalı antik flüt sanatçısı Ljuben Dimkaroski çalacak. Batı’nın önemli orkestra ve solistleri ile Doğu’nun geleneksel gösteri gruplarının yer aldığı festivalde, açılış konserini 24 Eylül’de Kore gösteri grubun verecek. 30 Eylül akşamı Kosova Filarmoni Orkestrası, 2 Ekim’de Brandenburg Bach Solistleri & Şefika Kutluer ve 9 Ekim’de Almatı Senfoni Oda Orkestrası kapanış konserinde sahne alacak. (www.sefikakutluerfest.com) KÜLTÜR-SANAT

Şanlıurfa’da üç dilli şiir akşamı

$
0
0
Anadolu Yazarlar Birliği'nin Şanlıurfa Belediyesi ile ortaklaşa düzenlediği IV. Uluslararası Balıklıgöl Şiir Akşamı etkinlikleri bugün Şanlıurfa'da başlıyor.Şiir günlerinde 3 dilde şiirler okunacak. Türkiye'den ve yurtdışından gelecek şairlerin yanı sıra ülkemizdeki çeşitli edebiyat dergilerinin yöneticileri, şiir etkinlikleri düzenleyicileri ile akademisyen ve gazetecilerin katılacağı şiir buluşması, dün akşam konukların onuruna düzenlenen sıra gecesiyle başladı. Bugün saat 11.00'de, Şair Nabi Kültür Merkezi'nde Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerine yönelik ‘Gençlikte şiir' konulu bir panel düzenlenecek. Ayşe Sevim'in oturum başkanı olacağı panele Cevdet Karal, Hüseyin Akın, Mahmut Bıyıklı ve Mehmet Narlı konuşacak. Oturum başkanlığını Özlem Fedai'nin yapacağı, Ali Ural, Hüseyin Su, Hüseyin Karaca, Ercan Yılmaz ve Bahtiyar Aslan'ın konuşacağı ‘Metbuattan sanal aleme şiir' paneli ise Şair Nabi Kültür Merkezi'nde saat 14.30'da başlayacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in de katılacağı “IV. Uluslararası Balıklıgöl Şiir Akşamı” Balıklıgöl Platosu'nda bulunan Amfi Tiyatro'da saat 20.00'de başlayacak. Sunuculuğunu Meçhul Kaptan Niyazi Gedik'in yapacağı şiir etkinliğinde Arapça, Kürtçe ve Türkçe şiirler okunacak. KÜLTÜR-SANAT

Sanatın kamusal alanla imtihanı

$
0
0
“Anne, ben barbar mıyım?” başlığını taşıyan 13. İstanbul Bienali 14 Eylül Cumartesi günü kapılarını törensiz, davetsiz ve ücretsiz bir şekilde açtı. 20 Ekim Pazar akşamı kapanacak o kapılar ardında 88 sanatçı ve sanatçı grubunun kamusal alan fikri etrafında şekillenen işleri yer alıyor.Şair Lale Müldür'ün aynı isimli kitabından ödünç alınan “Anne, ben barbar mıyım?” başlığıyla yola çıkan 13. İstanbul Bienali'nin odağında kamusal alan fikri var. Özellikle İstanbul'da telaş içinde yaşanan kentsel dönüşüme farklı bir gözle bakmayı vaat eden bu odak; kenti doğrudan kullananları anlamak için yeni diller öğrenmeyi salık veriyor. Küratör Fulya Erdemci'ye göre bunun en iyi yolu; sergileri Taksim Meydanı, Tarlabaşı Bulvarı ve Sulukule Mahallesi gibi bizzat kentsel dönüşüme maruz kalan kamusal alanlarda açmaktı aslında ama… Gezi süreciyle birlikte o yoldan çok sular akınca; Erdemci, siyasi bir jest yaparak bu mekânlardan çekilme kararı aldı. Böylece kaybedilen kamusallık da, bienalin ücretsiz olmasıyla telafi edildi. Bu ulaşıma aracılık edecek mekânlar başta Tophane'deki Antrepo no.3 olmak üzere Karaköy'deki Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstiklal Caddesi üzerindeki ARTER ve SALT Beyoğlu ile İMÇ 5. Blok'taki 5533.BİTKİLERİN SESİNİ DİNLE!Şehirlerin kendilerine ait ritimlerinin iktidar müdahaleleriyle değişemeyeceğine vurgu yapan eserlerin ağırlıkta olduğu Antrepo no.3'te dikkat çeken ilk çalışma Meksika doğumlu Jorge Mendez Blake'in ‘Şato' isimli 25 metrelik duvarı. Hiçbir birleştirici maddesi olmayan duvarın yapısını Franz Kafka'nın ‘Şato' isimli kitabı bozuyor. Benzer bir şekilde İspanyol sanatçı Maider Lopez de Karaköy'deki trafiği farklı noktalardan kaydedip ‘Yollar Açmak' başlıklı bir video hazırlamış ki... Orada da insanlar karşıdan karşıya geçmekte zorlandıklarında kolektif yöntemlere başvurarak tek başına aşamadıkları engelleri birlikte aşıyorlar. Mekânın dikkat çeken bir diğer işi ise Endonezyalı HONF Vakfı'nın bitkiler arasındaki iletişimi görünür kıldığı yerleştirme. Kendi ürettikleri bir alet yardımıyla canlı formlardaki hayat parametrelerini ölçen ekip, bu aleti kablolarla bitkilere bağlamış. Bitkilerin topraklarındaki ve köklerindeki nemlilik oranını sese dönüştüren alet çalışmaya başladığında bitkilerin iletişim kurdukları dil duyulabiliyor. Ekip bu yolla yakın bir zamanda tüm diğer canlıların yani ‘öteki'lerin yani barbarların yani tüm dünyanın sesini duymayı ümit ediyor. Mekânda İstanbul'un bir parçasının -Sulukule- sesini duyan ve duyuran bir çalışma var ki Gezi'den çok önce, taa kışın yapılmasına rağmen olacakları önceden bilmiş sanki. Halil Altındere'nin Fuat'tan destek alarak çektiği videonun adı ‘Harikalar Diyarı'. Mahalleye dikilen TOKİ evlerine karşı bir hip-hop isyanı barındıran videonun sözleri Sulukuleli Tahribad-ı İsyan grubuna ait.OTURUN, BİR GÜNLÜK OKUYUN!Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'nun en kapsamlı projesi İnci Eviner'den. Otonom bir kampüs alanı gibi işleyen ‘Ortak Eylem Aygıtı: Bir Etüt' isimli projede öğrenciler kendi kendilerine çalışıyor; heykelden tiyatroya çeşit çeşit sanatsal faaliyetlerde bulunuyor. İzleyicilerden de adı üzerinde onları izlemesi bekleniyor. Mekânın en çarpıcı çalışması katlar arasındaki merdiven boşluklarında yer alan fotoğraflar. Çinli sanatçı Wang Qingsong'un eğitim, özellikle de dil öğrenme sisteminin anlamsızlığını gözler önüne seren fotoğrafları herhangi bir açıklamaya ihtiyaç duymuyor. İzleyici açısından deneyime en açık çalışma ise Elmgreen ve Dragset ikilisinin canlı canlı yazdırdığı günlükler. Çalışma, birkaç delikanlının loş bir sınıfta o günlerini, belki de dünlerini o anda bizzat yazmalarından ibaret. Mekândaki bir diğer günlük de Sulukule Platformu'na ait. Zamanı geriye sararak yıkım sürecini ve verilen mücadeleyi bir kez daha topluca anlatan platform tek bir soru soruyor: ‘Sulukule'nin adını değiştirebilecekler mi?'KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN İZLERİ İMÇ'DEİstiklal Caddesi'ndeki ARTER'e gelenleri Jim Durham'ın ‘Kapıcı' isimli yerleştirmesi, onun çaprazındaki SALT Beyoğlu'nda Halil Altındere'nin balmumundan yaptığı güvenlik görevlisi heykeli karşılıyor. İMÇ 5. Blok'ta bulunan 5533'te ise tek bir proje var: Maxime Hourani'nin İstanbul'un kentsel dönüşüme maruz kalan uzak bölgelerine yaptığı ziyaretlerin ardından gerçekleştirdiği atölye çalışmaları. İKSV'nin Koç Holding sponsorluğunda düzenlediği 13. İstanbul Bienali'nin bütün mekânlarını tek bir seferde gezmek mümkün değil. Çeşitli rotalar belirleyip parçalara bölmek kesinlikle gerekli. Birazcık da olsa heveslenmek içinse Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'ndan başlamak en iyisi. Bienalin kamusal alanla imtihanının sonuçlarına gelince… Herhangi bir bağımsız sergiden hallice ama hayatın ve Gezi'nin çok gerisinde. Her türlü ayrıntılı bilgi için: 13b.iksv.org

Altın Koza’da ödüller çifter çifter!

$
0
0
20. Adana Altın Koza Film Festivali, dün akşam düzenlenen kapanış ve ödül töreniyle sona erdi. Yozgat Blues en iyi film, en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu dahil geceden 5 ödülle ayrılırken, Reha Erdem, ‘Jîn’ ile en iyi yönetmen seçildi.20. Adana Altın Koza Film Festivali, dün akşam yapılan kapanış ve ödül töreni ile sona erdi. Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi’nin ev sahipliği yaptığı törende ödüller ikişer ikişer dağıtıldı. Ödül listesindeki dağılıma bakarak, Beki Probst başkanlığındaki jürinin, en iyi film dâhil olmak üzere pek çok dalda seçim yapmakta zorlandığını söyleyebiliriz. Geceden beş ödül ile ayrılan Yozgat Blues, en iyi film ve en iyi senaryo ödüllerini Gözümün Nuru ile paylaştı. Yozgat Blues’un yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun, ödülünü yakın zaman önce kaybettiği babasına ithaf etti. Festivalin sürpriz yapımı ‘Gözümün Nuru’, yönetmeni ve başrol oyuncusu Melik Saraçoğlu’nun başından geçen retina ameliyatı sürecini, sinema aşkıyla birleştirerek anlatıyor. Hakkı Kurtuluş ile Melik Saraçoğlu imzalı filmin ödüllerdeki sürpriz çıkışının sırrını SİYAD ödülünün gerekçeli kararında bulabiliriz: “İki genç yönetmen, bize vefalı, dramatik, ironik, yenilikçi, samimi, naif ve coşkulu bir şekilde o büyülü ışıkla kurduğumuz sıkıntılı ilişkiyi yeniden hatırlattı.” Ödül listesinin favori filmlerinden ‘Köksüz’, Yılmaz Güney Özel Ödülü’nü almasının yanı sıra iki kadın oyuncusu Lale Başar ve Ahu Türkpençe’ye en iyi kadın oyuncu ödülü kazandırdı. Genç isimlerin ağırlıkta olduğu listede Reha Erdem, ‘Jîn’ filmiyle en iyi yönetmen seçildi ve her zamanki gibi, sadece “Teşekkürler” diyerek yaptı ödül konuşmasını. En iyi erkek oyuncu ödülü ise beklendiği gibi, Yozgat Blues filmindeki performansıyla Ercan Kesal’ın oldu. Sinan Tuzcu ile Şenay Gürler’in sunduğu törende, ödül alanların ithafları Gezi olaylarına, kadınların sorununa ve çözüm sürecine gitti. Ödül konuşmaları arasında sinema sektörünün sorunları da dile geldi. Eve Dönüş Sarıkamış 1915 filmiyle en iyi sanat yönetmeni ödülü alan Tural Polat, sanat yönetmenlerinin mali açıdan ‘sanatçı’ statüsünde görülmediğini dile getirerek, bu konuda yetkililerden çözüm istedi. Altın Koza’nın en iyileriFilm: Gözümün Nuru, Yozgat BluesYılmaz Güney Özel Ödülü: KöksüzYönetmen: Reha Erdem (Jîn)Senaryo: Gözümün Nuru (Hakkı Kurtuluş, MelikSaraçoğlu), Yozgat Blues (Tarık Tufan, M. Fazıl Coşkun)Görüntü Yönetmeni: Ahmet Emre Tanyıldız (Soğuk)Kadın Oyuncu: Lale Başar, Ahu Türkpençe (Köksüz)Erkek Oyuncu: Ercan Kesal (Yozgat Blues)Yardımcı Kadın Oyuncu: Melis Ebeler (Köksüz)Yardımcı Erkek Oyuncu: Tansu Biçer (Yozgat Blues)Müzik: Mihaly Vig (Eve Dönüş Sarıkamış 1915)Kurgu: Ali Aga (Gözümün Nuru)Sanat Yönetmeni: Tural Polat (Eve Dönüş Sarıkamış 1915)Umut Veren Erkek Oyuncu: Savaş Alp Başar (Köksüz)Umut Veren Kadın Oyuncu: Deniz Hasgüler (Jîn)SİYAD Ödülü: Gözümün NuruFİLM-YÖN Ödülü: Mahmut Fazıl Coşkun(Yozgat Blues), Atıl İnaç (Daire)Halk Jürisi Ödülü: Çanakkale Yolun Sonu (Mustafa Kemal Uzun)

Türk sineması hafızasına kavuşuyor

$
0
0
Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV) bünyesinde bir süredir ön hazırlıkları devam eden Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesi 1 Eylül 2013 itibarıyla başladı.Proje, Türk sinemasının yaklaşık yüz yıldır ortaya koyduğu birikimin gelecek kuşaklara birincil kaynaklardan araştırılmış, doğrulanabilir, tarafsız ve sistematik şekilde aktarılması için bir zemin oluşturmayı hedefliyor. Akademik bir yaklaşımla Türk sinemasına dair yazılı, görsel ve işitsel tüm materyallerin kapsamlı bir şekilde tespit ve tasnifi yapılarak oluşturulacak proje, bu bilgilerin paylaşıma açılacağı TSA veri tabanı ile nihayetlenecek. Bu sayede Türk sineması ile ilgili herhangi bir bilgiye film, kişi, kitap, dergi, makale, röportaj ve tez kategorilerinde ulaşılacak.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde yeni sezon

$
0
0
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, İstanbul’un kurtuluşunun 90. yıldönümü olan 6 Ekim’de, Arkeoloji Müzesi’nde verilecek bir konserle 2013-2014 sezonunu açıyor.Sanatseverleri; Türkiye’de ilk kez seslendirilecek eserlerden oluşan bir sezon bekliyor. Açılış konserinde büyük opera bestecisi G.Verdi’nin ölümünün 200. yılı nedeniyle ağırlıkta olduğu konseri müzik direktörü Naci Özgüç yönetecek. Verdi’nin Türkiye’de seslendirilmemiş Giovanna d’Arco (Jan Dark) operası, konser versiyonu olarak gerçekleştiriliyor. Geniş bir solist kadrosu olan eserde, orkestrayı Gianluca Bianchi, koroyu Emanuela Aymone yönetecek.Rossini’nin başyapıtı La Cenerentola (Külkedisi), deneyimli rejisörümüz Yekta Kara tarafından sahneleniyor. Bir başka İtalyan orkestra şefi Alessandro Cedrone’nin yöneteceği eserde, birçok genç ve deneyimli sanatçı omuz omuza sahnede olacaklar. Bir başka başyapıt ve Türkiye’de bir ilk: G.F. Händel’in Giulio Cesare (Jül Sezar) adlı operası! Son yıllarda -özellikle Barok dönem operalarında- öne çıkan Mehmet Ergüven’in sahneleyeceği, Paolo Villa’nın yöneteceği eserde konuk sanatçılar da görev alacaklar.

Türk edebiyatının 'Vikipedia'sı erişime açıldı

$
0
0
Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, edebiyatımızın bütün şair ve yazarlarının biyografilerini internet ortamında ulaşılabilir hale getiriyor. İki yıl içinde tamamlanması beklenen sözlük projesinde 12 bin 138 şair ve yazarın biyografisi yayınlanacak.Başlangıçtan 20. yüzyıla gelinceye kadar Türk edebiyatına şair ve yazarların biyografilerini genel ağ ortamında bilim ve kültür hayatının hizmetine sunmayı amaçlayan Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü hizmete açıldı. Projeye turkedebiyatiisimlersozlugu.com adresinden ulaşmak mümkün.Ahmet Yesevi Üniversitesi tarafından Ankara Rixos Otel’de düzenlenen basın toplantısında tanıtılan proje, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen’in başkanlığında, Prof. Dr. Mehmet Arslan, Prof. Dr. İsmail Hakkı Aksoyak, Prof. Dr. Filiz Kılıç, Prof. Dr. Öcal Oğuz’dan oluşan bir ekip tarafından yürütülüyor. Tanıtım toplantısında bir konuşma yapan Prof. Dr. Mustafa İsen, 1 Şubat’ta başlayan projenin 2 yıl içinde tamamlanmasını ve ikinci aşamasında da Tanzimat sonrası modern Türk edebiyatını ele almayı planladıklarını anlattı. Mustafa İsen, “Proje ile, daha önce Haluk İpekten tarafından hazırlanan ‘Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü’ adlı çalışmada tespit edilen 3 bin 180 ismin, tekke ve âşık edebiyatı ile elimizdeki verilere göre 12 bin 138 şair ve yazar sayısına ulaşacağı öngörülmektedir. Bu şekilde tezkirelerde gündeme gelmemiş, ama eserleriyle edebiyat dünyasında var olmuş isimlerin, kütüphanelerinin tozlu sayfalarında kalmaktan kurtarılması, Türk edebiyatıyla ilgili değerlendirme süzgecinden geçmiş, doğru, güvenilir, bilimsel bilginin yararlanıcılarına genel ağ ortamında etkin bir şekilde ulaştırılması amaçlanıyor.” dedi.Dün itibarıyla projede madde yazmak üzere üniversitelerden çok sayıda akademisyenin veri tabanına kayıt yaptırdığını dile getiren Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri İsen, ilk aşamada yazımı ve incelenmesi tamamlanan 574 maddenin erişime açıldığını kaydetti. İsen, şu bilgileri verdi: “Projede maddelerin siparişi, girişi, incelenmesi, Ahmet Yesevi Üniversitesi tarafından hazırlanan bir veri tabanı üzerinden yapılmakta ve inceleme süreci tamamlanan maddeler erişime açılmaktadır. Okuyucular, hazırlanan veri tabanında, edebiyatçıların isimlerine, alanlarına, yetiştikleri sahalara, yaşadıkları yüzyıllara, doğum tarihlerine, doğum yerlerine, ölüm tarihlerine, mesleklerine, eserlerine göre arama yapabilmektedir. Projede, şair ve yazarların biyografilerinin yanında ele alınan isme ait örnek metinlere ve onlarla ilgili beslenmiş veya seslendirilmiş şiirlerinden örneklere, şair ve yazarların resim ve minyatürlerine de yer verilmektedir.”
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live