Kültür ve Turizm Bakanlığı, UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alan Sümela Manastırı’nın tüm heybeti ve ihtişamıyla 'dünya mirası' olması için harekete geçti.Özellikle UNESCO Dünya Miras Listesi veya geçici listesinde yer alan kültür mirası örneklerinin restore ettirilmesine büyük önem veren Bakanlık, bu kez Sümela Manastırı'na eğildi.İlk adım olarak Manastırın şu andaki durumuna ilişkin bir belirleme çalışması yaptırarak arazi ölçümü ve mevcut durum belgelemesini tamamlayan Bakanlık, disiplinler arası ve bütüncül bir bakış açısıyla gerçekleştirilmesi planlanan restorasyon projelerini bekliyor. Proje çalışmaları rölöve, restitüsyon ve restorasyon çalışmaları olarak üç etapta gerçekleştirilecek. Sümela'nın duvarlarındaki fresklerin konservasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü'nce gerçekleştirilecek.Manastır tasarım, malzeme, mimarlık ve işçilik açısından dünya literatüründe eşsiz bir yapı olarak geçiyor. Trabzon Maçka'da Altındere Vadisi'nin dik yamaçlarında, deniz seviyesinden bin 150 metre yükseklikte doğal yapı ile bütünleşmiş Sümela restorasyonu için 410 bin TL ödenek ayrıldı.Sümela Manastırı'nın 2012 yılı yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı 400 bine yaklaşıyor.(CİHAN)
↧
Bakanlık, Sümela Manastırı'nın 'dünya mirası' olması için atağa geçti
↧
Araf, Avrupa Film Ödülleri’ne aday oldu
Avrupa Film Akademisi’nin (EFA) Avrupa Film Ödülleri’ne Türkiye’den Araf filmi aday oldu.Yeşim Ustaoğlu’nun senaryosunu yazıp yönettiği film, 46 filmden oluşan bir seçkide akademinin önüne çıkacak. Özcan Deniz, Neslihan Atagül, Barış Hacıhan ve Nihal Yalçın’ın rol aldığı film Türkiye, Fransa ve Almanya ortak yapımı. Arafta kalmış iki gencin hikâyesini konu alan film, New York Film Festivali’nde Amerika prömiyerini yapmış, Venedik Film Festivali’nde yarışmış, Moskova, Abu Dhabi ve Tokyo Film Festivali’nden ödülle dönmüştü.
↧
↧
Göl Saatleri’nin onur konuğu Hilmi Yavuz
Geçtiğimiz haziran ayında yapılması planlanan fakat ertelenen 3. Göl Saatleri Şiir Akşamları 13-14 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek. Küçükçekmece Belediyesi tarafından düzenlenen etkinlikte şairler Balıkçı Adası’nda bir araya geliyor.Ahmet Haşim’in ‘Göl Saatleri’ şiirinden ilhamla isimlendirilen etkinliğin onur konuğu Hilmi Yavuz. Etkinlikler, 13 Eylül saat 10.00’da Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde Hilmi Yavuz’a ‘berat’ takdimi ile başlayacak. 14 Eylül’de yapılacak Göl Saatleri Şiir Akşamları etkinliklerine katılacak olan Hilmi Yavuz, Küçükçekmece Gölü kıyısında şiirlerinden bir seçkiyi seslendirecek. Programa şiirleriyle katılacak şairler ise şöyle: Adnan Özer, Ali Günvar, A. Yağmur Tunalı, İhsan Deniz, Suavi Kemal Yazgıç, Bâki Ayhan T., Mustafa Özçelik, Fatma Şengil Süzer, İmdat Avşar, Rıdvan Canım, Ayşe Sevim, Ali Akbaş.Etkinliğe Kırım’dan Abdülaziz Veliyev, Yunanistan’dan Angeliki Sigourou, Makedonya’dan İgor İsakovski, Kosova’dan Zeynel Beksaç da katılacak.
↧
Kim Ki-duk ve Kore sineması İstanbul’da
“İstanbul-Gyongju 2013 Dünya Kültür EXPO” etkinlikleri kapsamında 13-19 Eylül tarihleri arasında Türk-Kore Film Haftası düzenleniyor.Bugün saat 19.00’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek açılış gecesinde yönetmen Lee, Yong-joo’nun Mimarlık 101 (Architecture 101) adlı filmi gösterilecek. Türkiye-Kore Film Haftası’nın ilk gününde dünyaca ünlü Güney Koreli yönetmen Kim Ki-duk, İstanbullu sinemaseverlerle buluşacak. “Kim Ki-duk’la Buluşma” başlığı altında usta yönetmenin Zaman (Time), Boş Ev, Fedakâr Kız (Samaritan Girl), Acı (Pieta) adlı filmleri izleyicilerle buluşacak. Türkiye-Kore Film Haftası’nda ayrıca Güney Kore’li yönetmenlerin filmleri gösterilecek. Türk sinemasının ödüllü filmleri de Türk-Kore Film Haftası’nda seyirciyle buluşacak. Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da, Mahmut Fazıl Coşkun’un Uzak İhtimal, Semih Kaplanoğlu’nun Yumurta, Reis Çelik’in Lal Gece, İsmail Güneş’in Ateşin Düştüğü Yer, Derviş Zaim’in Gölgeler ve Suretler, Atalay Taşdiken’in Mommo Kızkardeşim, Yeşim Ustaoğlu’nun Pandora’nın Kutusu, Murat Düzgünoğlu’nun Hayatın Tuzu ve Özhan Eren Murat Saraçoğlu’nun 120 adlı filmleri de gösterim programında yer alacak. Film Günleri boyunca Prof. Sami Şekeroğlu Sinema-TV Merkezi’nde “Türkiye-Kore Film Afişleri” sergilenecek. Filmler, Beyoğlu Cine Majestik ve Prof. Sami Şekeroğlu Sinema- TV Merkezi’nde izleyicilerle buluşacak. Türkiye-Kore Film Haftası’nda tüm gösterimler ücretsiz olarak yapılacak.
↧
Hayat bienalin önünde
İKSV’nin bu yıl 13.’sünü düzenlediği İstanbul Bienali 14 Eylül Cumartesi günü ücretsiz olarak halka açılacak. Dün basın mensuplarının gezdiği bienal, odaklandığı kamusallık kavramını anlatmakta hayat kadar başarılı bulunmadı.“Anne, ben barbar mıyım?” başlığını taşıyan 13. İstanbul Bienali 14 Eylül Cumartesi günü başlıyor ama basın ve profesyoneller için kapılar dün açıldı. Kamusal alan fikrine odaklanan 13. Bienal, İstanbul'da son aylarda üretilen sanatsal fikirlerin önüne geçemeyeceğinin farkında olduğundan gayet iddiasızdı. Ön izleme günlerinin ziyaretçileri de bir o kadar heyecansız… Bugüne dek hep sanat şaşırtmış ve başka bakış açılarının mümkün olduğunu anlatmaya çalışmıştı ama bu defa zaten hayat sanatın epey önünde. En azından İstanbul'da bu böyle! 13. İstanbul Bienali'nin hem İstanbul hem de dünya ölçeğinde fark attığı en önemli husus sergilerin ücretsiz olması. Açılış davetlerinden vazgeçilmesi ve sergi izleme süresinin kısa tutulması gibi bütçe kısıtlamaları sayesinde gerçekleşen bu hedef, bienalin kavramsal odağıyla da ciddi bir paralellik taşıyor. 13. İstanbul Bienali, bu ciddi karar sayesinde, kamusal alanı tanımlama ve anlamlandırma yolunda isteyen herkese ulaşabilecek. 20 Ekim Pazar gününe kadar… Küratörlüğünü Fulya Erdemci'nin, sponsorluğunu da 2007'den bu yana Koç Holding'in üstlendiği bienal; farklı kuşaklar ve coğrafyalardan 88 sanatçı ve sanatçı grubunun işlerine ev sahipliği yapıyor. Türkiye'den 11 sanatçının ve 2 sanat grubu/sivil kolektifin yanı sıra, hem Türkiye'den hem de yurtdışından sanatçıların birlikte oluşturduğu 3 ayrı sanatçı işbirliği sayesinde İstanbul Bienali, bugüne kadar Türkiye'den en yüksek sayıda katılımın sağlandığı bienallerden biri olarak kayda geçti. Şair Lale Müldür'ün aynı adlı kitabından alıntılanan başlık “Anne, ben barbar mıyım?” her ne kadar sanat ve edebiyat, özellikle de şiir arasındaki ilişkiyi merkezine aldığını iddia etse de birkaç iş dışında böyle bir paralellik göze çarpmıyor. Kamusallık kavramını düşündürerek kamusal bir buluşma ve tartışma zemini oluşturmayı hedefleyen bienal; oluşturmak değil ama halihazırdaki zemine muhakkak katkı sağlayacak. Ücretsiz olması sayesinde kapılarını çok geniş kitlelere açması bu yolda atılan en ciddi adım. Bienal sergileri ise geçmiş yıllara yakın bir şekilde yine başta Tophane'deki Antrepo No: 3 olmak üzere Karaköy'deki Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstiklal Caddesi üzerindeki ARTER ve SALT Beyoğlu ile İMÇ 5. Blok'taki 5533'te. Bienalin kavramsal çerçevesinde ağırlıklı olarak işlenen kamusal alanın yanı sıra mimari, şehircilik ve toplumsal yapıya ilişkin işleri bir araya toplayan Antrepo No: 3'te üç ayrı suni meydan bulunuyor. Şehirlerin kendilerine ait ritimlerinin dışarıdan ve iktidar müdahaleleriyle değişemeyeceğine vurgu yapan yapıtların ağırlıkta olduğu mekânda 52 sanatçı ve sanatçı topluluğunun imzası bulunuyor. Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'nda ise öz-örgütlenme ve kolektif hareketin deneyimlenebileceği çalışmalar yer alıyor. 28 sanatçı ve sanatçı kolektifinin işlerine yer veren mekanın dikkat çeken isimleri Wang Qingsong, İnci Eviner ve Sulukule Platformu. İstiklal Caddesi üzerinde yer alan ARTER'de 15 sanatçı ve sanatçı kolektifinin işleri bulunurken sayı SALT Beyoğlu'nda 4'e düşüyor. İMÇ 5.Blok'ta bulunan 5533'te ise disiplinlerarası bir pratikten gelen Lübnanlı mimar ve sanatçı Maxime Hourani'nin ‘Şarkılar ve Yerler Kitabı' projesi yer alıyor. 13. İstanbul Bienali sergi mekânlarından Antrepo no.3, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu ve ARTER'de her gün 11.00, 13.30, 15.00 ve 16.30 saatlerinde rehberli turlar düzenlenecek. Bunlar ücretli.
↧
↧
Her şeyin bedeli var
Babasının yolundan giden Sofia Coppola, bir kez daha şöhretler dünyasında geziniyor.Bir önceki filmi ‘Somewhere’de bir oyuncunun ‘sıkıcı’ hayatına odaklanan Coppola, bu kez o parıltılı hayatlara özenen gençlere çeviriyor kamerasını. Gerçek bir olaydan uyarlanan filmde, şöhret meraklısı bir grup genç, ünlülerin evine gizlice girer ve bu ‘etkinliklerini’ videoya alarak internette yayınlar. Ünlülerin dolabından ‘alışveriş’ yapan gençler, bir anda popüler olur. Çok geçmeden medyanın da dikkatini çekerler.
↧
Arınalım, güzelleşelim!
Haftanın gerilim filmi ‘Arınma Gecesi’, ABD’deki şiddet kültürüne dikkat çekiyor.Fakat ele aldığı tema kadar sahici bir kalite ortaya koymaktan uzak. Distopik bir gelecek atmosferinde geçen filmde, 2022 yılında ABD hükümeti, her yıl 12 saatliğine, cinayet de dahil, her türlü suç eylemine izin vermektedir. Polis aranamaz, hastaneler yardıma ara verir. Halkın, kendisini ceza yoluyla düzene koyduğu bir gece amaçlanır. Şiddetin ve suçun her yeri sardığı bu gecede, Sandin ailesinin evine bir yabancı girer ve ‘arınma yolculuğu’ başlar.
↧
Kim tutar seni Turbo
Haftanın animasyon filmi ‘Turbo’, üç boyutlu (3D) olarak gösterime giriyor. Hayalleriyle yaşayan sümüklü böcek Turbo, dünyanın en hızlı sümüklü böceği olmayı diler.Diğer arkadaşlarından yavaş olduğu için dışlanan Turbo’nun başına sıra dışı bir kaza gelince her şey değişir. Kaza sonrası yaşadığı değişim, onu hayallerine yaklaştırır. Turbo, bu olay sonrası kazandığı özellikler sayesinde çekingenliğinden kurtulur ve dünyanın en büyük hız yarışı olan Indy 500’e katılmaya karar verir. Amacı, ünlü yarış pilotu Çılgın Gagne’yi geçmektir.
↧
Kazan’da ‘diyalog kültürü’ kazandı
Bu yıl dokuzuncu yaşına basan Kazan Uluslararası Müslüman Sinema Film Festivali önceki akşam yapılan kapanış ve ödül töreni ile sona erdi. 5 Eylül'de başlayan ve dünyanın tek ‘Müslüman sinema festivali' olan etkinliğin kazananı ‘birlikte yaşama kültürü' oldu. Festivalin sloganı olan ‘Kültürlerin diyaloğu için diyalog kültürü' ifadesi, yarışan filmlerde ve geceye katılan davetlilerde de kendini gösterdi. Ünlü Rus yapımcı ve yönetmen Karen Shakhnazarov'un başkanlığındaki jüri, Sırbistan yapımı ‘Daireler / Circles' filmini festivalin ‘en iyi filmi' seçti. Srdan Golubovic'in yönettiği film, kısa bir süre önce Sırbistan tarafından 2014 Oscar ödülleri için ‘Yabancı Dilde En İyi Film' dalında aday gösterilmişti. ‘Daireler', en iyi film ödülünün yanı sıra başrol oyuncuları Aleksander Bercek ile Leon Lucev'e en iyi erkek oyuncu ödülünü de kazandırdı. Bosna Savaşı döneminde yaşanan bir kavga sahnesiyle başlayan film, savaştan yıllar sonra, aynı şehirde yaşayan insanların geçmişle hesaplaşması, birbiriyle yüzleşmesi ve bir arada yaşamayı hazmetmesi üzerine etkileyici bir öykü anlatıyor. Festivalin en iyi yönetmen ödülü ‘Coming Forth by Day' filmiyle Mısırlı yönetmen Hala Lutfi'nin oldu. Kadın oyuncu ödülü İran yapımı ‘The Wet Letters' filmindeki rolüyle Masumeh Kasemipur'a gitti. İranlı kadın yönetmen Mercan Eşrefizade'nin yönettiği film, senaryo ödülünün de sahibi oldu. Festivalin üç özel ödülünden Tataristan Cumhurbaşkanlığı Ödülü, Tatar yönetmen Maxim Shvachko'nun yönettiği ‘End of the Game' filmine verildi. Rusya Başmüftüsü Özel Ödülü ise Beyaz Rusya'daki Tatarların geçmişte yaşadığı sıkıntıları anlatan ‘Beyaz Rusya'nın Göğü Altında Ezan' belgeselinin oldu. Uzun metraj yarışmasındaki tek Türkiye yapımı film olan Can ise beş bin TL para ödüllü TÜRKSOY Özel Ödülü'nü kazandı.
↧
↧
Bugüne şükretmeyi unutuyoruz
Sanem Öge, geçen hafta gösterime giren Şimdiki Zaman filmiyle 31. İstanbul Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülü kazanmıştı. Beyoğlu'ndaki bir kafede fal bakan Mina karakterini canlandıran Öge, “Günümüz insanı, geçmişte yaşayıp ve gelecek için kaygılanınca bugüne şükretmeyi unutuyor.” diyor.Birkaç yıl önce popüler olan ve hâlâ bu popülerliğini koruyan Beyoğlu'ndaki fal kafeler ve o kafelerin müdavimleri, Belmin Söylemez'in geçen hafta gösterime giren ilk filmi Şimdiki Zaman'a konu oldu. Filmin başkarakteri Mina (Sanem Öge), müşterileri memnun etmek için 20 TL'ye fal bakmak zorunda. ‘Geçmişte neler neler olmuş, vah vah vah, tüh tüh tüh ne acılar yaşanmış, ‘kumral bir kadın görünüyor orada, ona dikkat etmelisin, yakışıklı bir adam var ama…' türünden cümleler duyup ferahlamak günümüz insanı için maalesef bir terapi yöntemi. Oysa yaşamakta olduğumuz an, kıymetini bilmeden nasıl da geçip gidiyor. Zamanımızı bol keseden harcamakta yetenekli bir milletiz. Oyunculuk kariyerinin başındaki Sanem Öge ise, bugünlere gelirken her anını değerlendirmek için boş durmadan çalışmış. Yapmadığı iş yok neredeyse. Lunaparkta bilet görevlisi, muhabirlik, editörlük, çevirmenlik… Tüm bu işlerin hepsi geçimini sağlamak üzere hayatta yan dal yapmak gibi bir şey onun için. Asıl hedefi, 1994'te Stüdyo Oyuncuları Oyunculuk Stüdyosu'nda eğitimini almaya başladığı oyunculuktur. Sonra devamı gelir. Önce kazandığı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümünü bitirir, İTÜ'de Sanat Tarihi yüksek lisans eğitimine başlar ama devam etmez. İkinci yüksek lisans denemesi, 2007 yılında Kadir Has Üniversitesi "Film ve Drama Bölümü"nde kabul edildiği oyunculuk üzerinedir. Genç oyuncu, Stüdyo Oyuncuları, Ve Diğer Şeyler Topluluğu, Tiyatro Oyunevi, İstanbul Devlet Tiyatrosu gibi tiyatrolarda önemli roller üstlenir. Bir yandan okul, bir yandan yayınevlerinde editörlük, bir yandan ilk sahne deneyimlerini yaşar bu yıllarda Öge. Tam o sırada, artık tamamen oyunculuğa yönelmesi gerektiğine karar verir. Hayatındaki her şeyin yarım yamalak olmasını istemez. “Birini tam yapmak istedim. Bir kapıyı kapatmadan diğeri açılmıyor. O cesareti göstermek gerekiyor.” diye düşünür ki, ödül almasına vesile olan tiyatro ve sinema teklifleri de işte bundan sonra gelir. Kendisinin ifadesiyle ‘kovalamayan ve hırs yapmayan biri için' filmografisi ve ödülleri oldukça göz dolduruyor Öge'nin: 2012 yapımı Şimdiki Zaman'daki rolü ile 31. İstanbul Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu seçildi. Ve Diğer Şeyler Topluluğu'nun sahnelediği Yüz Yılın Aşkı'ndaki rolü ile de Tiyatro Tiyatro ödüllerinde yine en iyi kadın oyuncu o idi. Sanem Öge'yi yakında, Tek Notalık Adam (2008), Ejder Kapanı (2010) ve Şimdiki Zaman'dan sonra, çekimleri kısa bir süre önce tamamlanan ve şu anda post production aşamasında olan Melisa Önel'in Kumun Tadı ve Esra Saydam ile Nisan Dağ'ın birlikte çektiği Deniz Seviyesi'nde izleyeceğiz. İlkinde Iraklı bir mülteci, diğerinde bir aşk hikayesinin bir parçası olarak karşımıza çıkacak olan genç oyuncu ne güzel ifade ediyor şükrünü: “Günümüz insanı geçmişte yaşayıp ve gelecek için kaygılanınca bugüne şükretmeyi unutuyor.”
↧
'İznik çinisi' Kore televizyonunda
Dünyaca ünlü İznik çinisi Kore televizyonu MBC TV ekibi tarafından haber yapıldı.Güney Kore MBC TV Ekibi ise, dünyaca ünlü İznik Çini'si hakkında yaptıkları bu programı hem Pohang halkına hem de, tüm Kore halkına izlettirerek, Türkiye'nin en önemli el işini tanıtmış olacaklarını söylediler. Güney Kore Pohang mbc televizyonundan muhabir Lee Kyuseol, kameraman Choi Bosik'ten oluşan ekip, 2013 İstanbul Gyeongju Dünya Kültür Expo etkinliğin çekimi için geldikleri Türkiye'de, İznik Çini'si hakkında da geniş bir haber çalışması gerçekleştirdiler. Türkiye'nin değişik kültürleri hakkında röportaj ve kısa haber çalışmaları gerçekleştiren Güney Kore kanalı, ünü dünyaya yayılan İznik Çini'si hakkında da üretimin her aşamasını haber olarak işledi. İstanbul'daki önemli camiileri süsleyen İznik Çini'sini Korelilerle tanıştırmak isteyen muhabirler, Koreli fotoğrafçı Choi Shiwoon'un eşliğindeİznik Çini Eşref Eroğlu Sanat Evi'nde çekimler yaptı.İZNİK ÇİNİSİ KORE TV'LERİNDEÇekimlerde Kore Ekibine İznik Çini Eşref Eroğlu Sanat Evi'nden, Çini'nin Sultanları olan Mesude Aslıhan Eroğlu Sürük, Şule Eroğlu ve Selcen Eroğlu eşlik ederek bilgiler aktardılar. Kore mbc TV ekibi, Pohang şehrinin şimdi devam eden kültür exposunu yakından takip eden Kyeongjunun komsu şehri olduğunu ifade ederek, "Pohang dünyanın en büyük demir çelik fabrikası olan Posco'yu yapan şehirdir. Sanayi kadar da kültürlerle de ilgilenen Pohang halkına ve tüm Kore halkına Türkiye'nin en önemli elişi olan İznik Çinisini tanıtma mutluğunu yaşadık" dediler.Kore TV ekibine İznik Çinisi'nin üretim aşamaları titiz şekilde anlatan Selcen Eroğlu, İznik Çini'sinin kuartz denilen bir hammaddeden yapıldığına dikkat çekerek, "İçerisinde karolarda yüzde 85-90 oranında tabak ve dik mamullerde yüzde 65-70 oranında kuarts bulunmaktadır. Niye kuartz İznik çinisinde var? Diye sorarsanız, İznik'te tatlı su kaynakları fazla olduğu için kuartz saf ve temiz olarak çıkmaktadır. Bünye içerisine ne kadar kuartz girerse mukavemeti o kadar çok artar. Fakat şekillendirilmesi zor bir hammaddedir. Karolar tek tek tahta kalıplarda tabak ve dik mamuller torna ve alçı kalıplarda döküm ile şekillendirilmektedir. Ürünler kuruduktan sonra üzerine boza kıvamında kuarts ve türevlerinden üretilmiş bir sıvı ile kaplanır. Buna astar denir. Astar ise boya ve konturu tutmayı sağlar. Kaplanan mamüller 900 c ilk pişirim uygulanır. Pişmiş bisküviler çizim ve boyama aşamalarına yollanır. Çizilmiş ve boyanmış ürünler sır veya sırça denilen üzerindeki camsı tabakayı oluşturan sıvı ile kaplanır. Ardından 900 c de tekrar fırınlanır. 1 m3 lük fırının A dan Z ye oluşum süreci 3 ay olup her bir parça 21 aşamadan geçer" diye konuştu.(İHA)
↧
Şairler, Suuçtu’da Sezai Karakoç’u anlatacak
Bursa Suuçtu Tümbüldek Şiir Akşamları’nda bu yıl Sezai Karakoç paneli yapılacak.Bugün başlayacak Diriliş Burcunda Sezai Karakoç adlı panelde iki oturum olacak. Karakoç Şiirinde Kültürel Arka Plan adlı ilk oturumu Özcan Ünlü yönetecek. Oturumda İsmail Kılıçarslan, Celal Fedai ve Cevat Akkanat çeşitli yönleriyle Karakoç’u anlatacak. Ali Ayçil’in yöneteceği Karakoç’ta Diriliş Düşüncesi ve Bazı Temel Kavramlar adlı ikinci oturum ise yarın yapılacak. Bu oturumda ise Karakoç’u, Metin Önal Mengüşoğlu, Nurettin Durman, Şaban Abak anlatacak. Bu yıl Suuçtu Tümbüldek Şiir Akşamları’na panelde yer alacak isimlerin yanı sıra Adem Turan, Atakan Yavuz, Ercan Yılmaz, Furkan Çalışkan, Hüseyin Atlansoy, İhsan Deniz, Mehmet Narlı, Mustafa Baki Efe, Mustafa Muharrem, Müştehir Karakaya, Sıddık Ertaş ve Şakir Kurtulmuş katılacak.
↧
‘Şairlerin adı artık anılmıyor’
Küçükçekmece Belediyesi tarafından düzenlenen 3. Göl Saatleri Şiir Akşamları etkinliğinin açılışı onur konuğu Hilmi Yavuz’un katılımıyla Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde yapıldı.Hilmi Yavuz’a berat takdimini yapan Küçükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin İpek, Göl Saatleri Şiir Akşamları fikrinin Hilmi Yavuz tarafından ortaya atıldığını söyledi. Ödül töreninde yaptığı konuşmada Nabi’nin “Biz köhne-i metaız revâcımız yoktur / Revaca o kadar da ihtiyacımız yoktur” beytini okuyan Hilmi Yavuz, “Ben bunu yazan şair kadar iyimser olmayacağım. Bizim revaca ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı. Yavuz, Türkiye’de şiirin giderek geriye itildiğini, düzyazının özellikle hikaye ve romanın öne çıktığını belirtti. Bundan elli yıl öncesine göre artık şairlerin adının anılmaz olduğunu anlatan Yavuz, günümüzde birtakım anma programlarıyla idare edilmeye çalışıldığını söyledi. Türk kültürünün şifahi geleneğe dayanmasına dikkat çeken Yavuz, “Türkiye’de şiirin revaca ihtiyacı var. Neden? Bizim edebiyat ağacımızın kökü şiirdir. Türk edebiyatı Türk şiiridir.” ifadelerini kullandı. 3. Göl Saatleri Şiir Akşamları, Küçükçekmece Balıkçı Adası’nda bu akşam saat 19.30’da başlayacak. Adnan Özer, A. Yağmur Tunalı, İhsan Deniz, Baki Ayhan T., Mustafa Özçelik, Fatma Şengil Süzer gibi şairlerin katılacağı etkinlik bu yıl dört yabancı konuk da ağırlayacak: Kırımlı Abdulaziz Aliyev, Yunanistan’dan Angela Sigourou, Makedon İgor İsakovski, Kosovalı Zeynel Beksaç.
↧
↧
Harry Potter’ın yazarı, senaryo yazacak
Harry Potter adlı bir çocuğun yaşadıklarını yazdığı kitap serisi ve sonrasında gelen filmler ile üne kavuşan İngiliz yazar J.K. Rowling, senaristliğe yöneldi.Harry Potter sonrası yazdığı ‘Boş Koltuk’ adlı kitabı aynı oranda ilgi görmeyen Rowling, yeniden büyücülerin dünyasına dönecek. İlk senaryo denemesi için ABD’li yapım şirketi Warner Bros ile anlaşan yazar, Harry Potter’ın Hogwarts’taki ilk senesinde ‘Fantastic Beasts and Where to Find Them’ adlı ders kitabından yola çıkarak yeni bir film senaryosu yazacak. Rowling, Facebook sayfasındaki açıklamasında yeni filmin, Harry Potter’ın öncesi ya da sonrasını anlatmadığını vurguladı. Buna göre film, Harry’den 70 yıl öncesine giderek, New York’ta başlayan bir büyücülük macerasını anlatacak. Yeni filmin Harry Potter gibi seriye dönüşme ihtimali tabii ki yapımcılar kadar Harry Potter serisinin hayranlarını da heyecanlandırıyor. 2001’de başlayıp 10 yıl boyunca çekilen sekiz Harry Potter filmi 7,7 milyar dolar gişe hasılatı yapmıştı.
↧
Şehir Tiyatroları Yönetmeliği’ne geçici düzenleme
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi, geçtiğimiz yıl çıkarılan ancak mahkemece iptal edilen Şehir Tiyatroları Yönetmeliği’nde düzenleme yapılmasına karar verdi.İBB, İdari Mahkeme’nin iptal ettiği maddeler için temyiz yoluna gidecek. Temyiz sürecinde ise yönetimsel sıkıntıların giderilmesi için geçici düzenleme yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBBŞT) 1980’lerde çıkartılan, 90’larda çeşitli düzenlemeler yapılan yönetmeliği Nisan 2012’de değiştirilmişti. Ancak Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmet Emekçileri Sendikası tarafından (TÜMBELSEN), söz konusu yönetmeliğin bazı maddelerinin iptali için dava açmıştı. Şehir Tiyatroları’nda çalışan sanatçıların kendi aralarından seçecekleri üye veya üyelere yer verilmediği, bu durumun sanatçıların temsil ve yönetime katılma hakkını engellediği belirtilerek 4 madde iptal edilmişti. İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin iptal ettiği maddeler nedeniyle yönetim sıkıntısı çeken tiyatrolar için ara bir formül bulundu. İBB Meclisi’nde görüşülen yönetmelik düzenlemesi oy çokluğu ile kabul edildi. Yönetimsel sıkıntıların giderilmesi için hazırlanan maddede yönetim kurulunun 7 kişiden oluşacağı belirlendi. Daire Başkanlığı’nın bağlı olduğu genel sekreter yardımcısı, müdürlüğün bağlı bulunduğu daire başkanı, genel sanat yönetmeni, müdür ve sözleşmeli memurlar arasından başkan tarafından belirlenecek bir üye, belediye meclisi üyeleri arasından belirlenecek bir kişi ve Şehir Tiyatroları şube müdürlüğünde çalışan sanatkâr memurların kendi aralarından seçilecek bir kişi yönetim kurulunda yer alacak. 15 gün içinde toplanacak yönetim kurulu 2 yıl görev yapabilecek. Teklif, İBB Meclisi üyelerince oyçokluğu ile kabul edildi.
↧
‘Bu belgesel, Argo’dan daha iyi!’
Geçtiğimiz hafta başlayan Toronto Film Festiva-li'nde Oscar adayı filmlerin boy göstermesinin yanı sıra ilginç açıklamalar da gündeme geliyor.Yarın sona erecek 38. Toronto Film Festivali'nde, geçtiğimiz yılın en iyi film Oscar'ını alan ‘Argo'ya bir taş geldi. Drew Taylor ve Larry Weinstein'in yönetmenliğini yaptığı ‘Tahran'daki Adamımız / Our Man in Tehran' adlı belgesel gösterimi sonrası, Kanada'nın eski başbakanlarından Joe Clark, “Bu film, Argo'dan daha iyi!” açıklamasını yaptı. Ben Affleck, Bryan Cranston ve John Goodman'ın oynadığı ‘Argo', 1979 İran devrimi sırasında Kanada büyükelçisinin evinde saklanan Tahran'daki Amerikan büyükelçiliği çalışanlarının kurtarma operasyonunu anlatıyordu. Toronto'da önceki akşam görücüye çıkan ‘Bizim Adamımız' belgeseli de aynı operasyonu Kanada cephesinden bir bakışla beyazperdeye taşıyor. 1979'daki kurtarma operasyonu sırasında Kanada'nın başbakanı olan Joe Clark, ‘Bizim Adamımız'ın daha gerçekçi ve iyi bir hikâye olduğunu ifade etti. Hatırlanacağı gibi, Ben Affleck'in yönetmenliğini yapıp başlıca rollerden birini de oynadığı 2012 yapımı ‘Argo', senaryo, kurgu ve en iyi film dâhil olmak üzere üç Oscar ödülü almıştı. Argo filmi aldığı ödüller ile gündeme geldiğinde, İran devrimi esnasında Kanada'nın Tahran Büyükelçiliği'ni yapan Ken Taylor'dan filme yönelik bir eleştiri gelmişti. ABD'li diplomatların kurtarılması olayında kilit rol oynayan Taylor, Argo filminde, kurtarma operasyonundaki etkisinin küçümsendiğini, kendisinin sanki ‘kahraman CIA ajanlarını' izlemekle yetinen biri gibi gösterildiğini söylemişti.
↧
Merak, sorgulama ve içe dönüş: Anish Kapoor
Çağdaş sanatın ünlü isimlerinden Hint asıllı sanatçı Anish Kapoor, taş eserleriyle ilk kez İstanbul’a geldi. Dünyanın birçok ülkesinde ilginç eserleriyle sergiler açan Kapoor’un hem İstanbul hem de diğer şehirlerdeki eserlerini tanıtalım istedik.Çağdaş sanatın dünyaca ünlü ismi Hint asıllı İngiliz sanatçı Anish Kapoor, ilk kez Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilediği taş eserleriyle İstanbul’da. Akbank’ın 65. yılı kapsamında sponsor olduğu serginin ilk verdiği izlenim sanki yeni bir dünya inşası ya da dünyayı yorumlama çalışması gibi. Bazı eserler bir an lisedeki biyoloji dersini hatırlatırken, bazılarıysa bir arkeolojik kazıntıdan geriye kalan ve yaşanmışlığı çağrıştıran parçalardı. Koca yarıkların içindeki oyuklar, girinti, çıkıntılar, ince ayrıntılarıyla kılcal damarları andıran kırmızı yeşil tonlarındaki çizgiler, insana adeta kendi vücudunu anımsatıyor. Çalışmanın başlığını öğrenince nispeten anlıyoruz Anish Kapoor’un eserlerindeki mantığı: ‘Arkeoloji ve biyoloji’...Kapoor’un uzun zamandır merakla beklenen İstanbul sergisindeki dev heykeller, insanı önce ölçüleriyle sonra da sürprizli halleriyle etkiliyor. Eserleri inceleyip anlamaya çalışanların yüz ifadeleriyse Kapoor’un amacına ulaştığını gösteriyor. Merak, sorgulama, içe dönüş ve endişe çoğu yüzün ifadesi oluyor. Eserlerinde mermer, oniks, kaymaktaşı, granit, kumtaşı gibi farklı malzemeler kullanan Anish Kapoor, hepsini İtalya, İran, İspanya, İngiltere gibi farklı ülkelerden topladığını anlatıyor.Anish Kapoor eserlerine, yaptığı işe mesaj yüklemeyi sevmiyor. Buna şu sözlerle açıklık getiriyor: “Eserlere bakarken bir şeyler hatırlar gibi oluruz. Bir sanatçı olarak söyleyecek sözümün olmadığını düşünürüm. Dünya şöyledir ya da böyledir diye vaaz vermem. Genel olarak taştaki o içsel boşluk ilgimi çekiyor. İstanbul’da taş işlerini sergileyecek olmamda kentin binlerce yıllık geçmişi etkili olmuş olabilir. Taşın hafızası vardır çünkü. Bir eser ne zaman içsel hafızamıza hitap etmeye başlar, işte o zaman sanat eseridir. Sanatın bazı unsurları bu anlamda hafızayı harekete geçirmede çok güçlüdür.”Taş eserlerinin ilk kez İstanbul’da sergileniyor oluşu da dikkat çeken bir diğer nokta. Anish Kapoor, İstanbul’un hem İslam hem de Bizans tarihinden beri taşlara, surlara ev sahipliği yapmış bir şehir olduğunu söylüyor. “Türkiye, bölge itibarıyla hem Avrupa hem de Ortadoğu... Şu anda dünya, özellikle Ortadoğu büyük sıkıntı içinde. Suriye’de yanı başınızda olanları görüyoruz. Umarım bu eserlerin İstanbul’da sergileniyor olması bölgede itidalin ve iyiliğin sağlanmasına katkıda bulunur.” diyor. Kapoor, iyi dileklerini belirtirken, ilk başta söylediği ‘Sanatın da politik bir yanı vardır’ söylemini hatırlıyoruz. Kim bilir belki de Kapoor’un İstanbul’da sergilediği bu eserler toplumun hafızasını harekete geçirip, yeni bir form ve yorum ortaya çıkarır.Elektrik direği bile kaldırıldıKarayoluyla gelen eserlerin vinçlerle yerleştirildiğini, çöküntüye yol açmaması için de çelik aksamla takviye edildiğini söylüyor Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer. Binbir sıkıntı ve zorluğun yaşandığı serginin serüvenini şöyle anlatıyor: “Anish Kapoor’un eserlerinin İstanbul’a gelişi müthiş maceralıydı. Eserler karayoluyla getirilmek zorundaydı çünkü hepsi tonlarca ağırlıkta. En büyüğü 12 ton. Müzeyi gerçek bir şantiyeye çevirdi bu olay. Aynı anda dört tane büyük vincin çalıştığına şahit olduk. Çok ilginçti.” Anish Kapoor sergisinin küratörlüğünü Sir Norman Rosenthal üstleniyor. 31 yıl İngiliz Kraliyet Akademisi’nin sergi bölümünü yöneten Rosenthal’in sözleri Nazan Ölçer’i destekler nitelikte:“Bahçedeki elektrik lambasının kaldırılmasını istedik, onu bile yaptılar. Sabancı Müzesi tam anlamıyla bu sergi için bir şantiyeye dönüştü.”1st Body (first Body): İlk etapta sabun köpüklerinin bir araya getirilmiş ya da insan vücudunun iç dinamiklerini andırıyor. Ancak eserin mum kalıntılarından oluşturulan, sarkan balonları bulunan ve üçten fazla odası olan kule izlenimi verdiği söyleniyor.Ejderha: Kaya türü parçalardan oluşan ‘Ejderha’ isimli çalışma kireçtaşına kırmızı pigment enjekte edilerek oluşturulmuş. Eser uzaktan daha çok ejderhayı andırsa da, yaklaştıkça bir mağaranın içinde hissi veriyor.Yellow: 6 m2’ lik cam yününden oluşan diskle yapılmış ve 12 kat sarı boyayla kaplanmış. Yaklaştığınızda sadece düz bir duvar değil, ayrıca bir içbükey olduğunu anlıyorsunuz. Ve üç boyutlu bir boşluk görüyorsunuz. İç boşlukla beraber insana hiçliği de düşündürüyor.C-Curve: Londra Hyde Park’ta ‘c- curve’ isimli ‘altüst dönen dünya sergisi’nde sergilenen eser. Mekân, yansıtıcı paslanmaz çelikten oluşan dev bükey aynalarla kaplanmış. Bu çalışma, dünyadaki her şeyin bir gün aniden altüst olabileceğini sorgulatıyor.Space: Uzay boşluklarını andıran eseri, gelen ziyaretçilerden biri böyle dikkatle bakıp anlamaya çalışırken görülüyor. Bu eserleri sessizlik, boşluk, derinlik ve aslında durup düşünme alanı olarak yorumlamak mümkün. Bir anlamda kendine, öze dönüş adına mola verme durağı.Stone: İstanbul’da sergilenmek üzere getirilen taş heykellerden biri. Eserdeki girinti- çıkıntılar kadar, fotoğraftaki endişeli ve anlamaya çalışır haldeki bakışlar da dikkat çekiyor.Svayambh: Londra Royal Akademi’de sergilenen 40 ton ağırlığında, yakılmış mum, vazelin ve boya karışımından oluşan bloklarla monte edilmiş demir yolu figürü. İçinden araba geçmiş izlenimi veriyor. İsmi Sanskritçe’den geliyor ve ‘kendi kendine oluşan’ anlamını taşıyor. Anish Kapoor, bunu “Sanki kapıların içinden geçerken, kendi kendine sıyrılıyormuş gibi” şeklinde yorumluyor.
↧
↧
Çankaya Köşkü’nün resim koleksiyonu restore edildi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir gün bir vesileyle Fatih Camii’ni gezerken gözüne filayaklarından birine asılmış bir tablo ilişti.İlk bakışta altın varakla kaplı olduğu pek anlaşılmayan bir çerçeveye yerleştirilmiş bu alegorik tabloda Devlet-i Aliyye’nin, yani Osmanlı Devleti’nin dünyaya bakışı ve kâinat tasavvuru anlatılıyor olmalıydı. Ressam, Mekke ve Kûfi bir hat çevrelediği Medine’yi ön plandaki dünya küresinin merkezine yerleştirmişti. Sağda Yıldız Sarayı’nın medhali, arka planda ise daha küçük ölçekte Mekke ve Medine tasvirleri, kubbeleri ve minareleriyle İstanbul silueti ve Hamidiye Camii, gökyüzünde de gezegenler yer alıyordu. Mekke tasvirinin hemen altına dikkatle bakıldığı takdirde köprüleri ve tünelleriyle Hicaz Demiryolu’nu görmek mümkündü. Ve tabii sol alt köşede resmin yapıldığı tarih ve ressamın ismi: “27 Ramazanü’l-mübarek 1323 (25 Kasım 1905), Meşihat-i Ulya Kalemi hulefasından Mimarzade Mehmed Ali.” Bu hoş sürpriz karşısında şaşıran Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dikkatle inceleyince tablonun da, çerçevesinin de son derece kötü durumda olduğunu fark etti ve bu önemli eserin Köşk’teki tablolarla birlikte restorasyon programına alınmasını emretti. Köşk’ün sanat danışmanı Ömer Faruk Şerifoğlu tarafından kapsamlı bir araştırma sonunda rapor hazırlandıktan sonra Vakıflar’dan izin alındı ve tablo Çankaya Köşkü’ne gönderildi. Öteden beri güzel sanatlara, özellikle resim sanatına özel bir ilgi duyan Hayrünnisa Gül Hanımefendi, Çankaya’ya taşındıktan sonra Köşk’ün deposuna yıllardır düzensizce yığılan yüzlerce tablonun çok kötü durumda olduğunu fark edince derhal harekete geçmiş ve bu tabloların restore edilerek uygun şartlarda depolanması ve Köşk’teki uygun mekânlarda sergilenmesi için çalışmalara başlamıştı. Yerli ve yabancı ressamların son derece değerli eserlerinin de bulunduğu bu muhteşem koleksiyonun bir an önce kurtarılması gerekiyordu. Türkiye’de tablo restorasyon ve konservasyonu alanında uzman bulunamadığı için yurtdışında ciddi bir araştırma yapıldı. Sonunda, çalışmalarını Amsterdam Üniversitesi’yle bağlantılı olarak yürüten Hollanda Rijks Müzesi’nin (Kraliyet Müzesi) bu alanda öne çıktığı ve gerekli akademik altyapıya sahip olduğu tespit edilerek harekete geçildi. Bu bilgiler ışığında 16 Ekim 2012 tarihinde Rijks Müzesi’yle bir sözleşme imzalanarak Cumhurbaşkanlığı envanterine kayıtlı tablo ve çerçevelerin restorasyon ve konservasyon çalışmalarına başlandı. Müze tarafından görevlendirilen uzman tablo restoratörü Barbara Schoonhoven, ilk aşamada, Cumhurbaşkanlığı koleksiyonunda öncelikli restorasyon ve konservasyon ihtiyacı tespit edilen sanat değeri yüksek 43 tarihî tabloyla ilgili detaylı inceleme raporları hazırladı. Raporların tamamlanmasının ardından, aynı müze tarafından görevlendirilen dört tablo restoratörü ve iki çerçeve restoratörü, belirlenen eserlerin tablo ve çerçeve konservasyonu çalışmalarına Ankara’da başladılar. Mimarzade Mehmed Ali Bey’in alegorik tablosu da bunlar arasındaydı.TABLO RESTORASYONU STÜDYOSU KURULDUÇankaya Köşkü yerleşkesinde kurulan stüdyoda dört ay kadar süren çalışmalar neticesinde 43 eserin konservasyonu ve dış etkilere karşı güçlendirilmesine yönelik çalışmalar başarıyla tamamlandı. Ancak projenin 43 eserle sınırlı kalmaması, çalışmaların sürdürülebilmesi için kurumsal bir kimlik şarttı. Bu amaçla 3 Temmuz’da İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’yle bir protokol imzalandı; bu üniversitede, restorasyon için gerekli donanım ve teknolojiye sahip bir Tablo Restorasyon Stüdyosu bulunuyordu. Halen restorasyon ve konvervasyon çalışmalarına bu stüdyoda devam ediliyor. Daha da önemlisi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde görev yapan akademisyenler, artık Hollanda Rijks Müzesi’nin birikim, tecrübe ve restorasyon tekniklerinden yararlanabilecek. Bu sene ilk öğrencilerini alacak olan Türkiye’nin ilk Tablo Restorasyon ve Konservasyon Bölümü’nde ülkemizin bu alandaki ihtiyacına cevap verebilecek uzmanlar yetiştirilecek. Hayrünnisa Gül Hanımefendi, bu önemli proje hakkında bilgi vermek ve yapılan çalışmaları yerinde göstermek amacıyla, önceki gün, sanat konularında yazan gazetecileri Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Bomonti’deki kampüsünde ağırladı ve bugüne kadar yapılanları büyük bir heyecanla anlattı. Rijks Müzesi Restorasyon Bölüm Başkanı Robert van Langh’ın da katıldığı toplantıda, Barbara Schoonhoven, restorasyon aşamalarını Mimarzade Mehmed Ali Bey’in alegorik tablosuyla, Ayvazovski’nin “Kış” ve Hollandalı ressam Petrus van Schendel’ın 1841 tarihli “Balık Pazarı” adlı tabloları üzerinde gösterdi. Özellikle Mimarzade’nin tablosu -çok badireler atlatmış olmalı ki- adeta delik deşik olmuş ve çeşitli malzemelerle gelişigüzel yamanıp durmuştu. Elden geçirilen tabloların restorasyon öncesi ve sonrasında çekilen görüntüleri karşılaştırılınca, kültür mirasımızın korunması için bu ve benzeri alanlarda uzmanlığın ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor. Seçkin bir sanatsever olan Hayrünnisa Gül Hanımefendi’nin dikkati, titizliği ve gayreti sayesinde Çankaya Köşkü’ndeki koleksiyonlar artık ilmî usullerle uygun şartlarda ve mekânlarda korunuyor ve dönüşümlü olarak sergilenmek suretiyle yaşamaları sağlanıyor. Darısı diğer koleksiyonların başına!
↧
Altın Koza Film Festivali başlıyor
Adana Büyükşehir Belediyesi Altın Koza Film Festivali başlıyor. 16-22 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek festival kapsamında 215 film, 450 gösterimle sinemaseverlerle buluşacak.Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması düzenlenecek. Engelliler için özel gösterimlerin gerçekleştirileceği festivalde çocuklar için de Miyazaki filmlerinden oluşan özel bir seçki gösterilecek. Geleneksel yaşam boyu onur Ödüllerinin oyuncular Çolpan İlhan, Demir Karahan ve İzzet Günay ile yapımcı Necip Sarıcı'ya takdim edilecek. Festival açılışının yapılacağı 16 Eylül akşamı, ülkemiz sinemasının dört yapraklı yoncası olarak kabul edilen Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın Adana'da olacak.Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Altın Koz Film Festivali'nin yirmincisi, 16 Eylül Pazartesi akşamı Merkez Park Amfi Tiyatro'da yapılacak açılış töreni ile başlıyor. Geceye Türkiye Sinemasının dört yapraklı yoncası Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın damgasını vuracak. Merkez Park Amfi Tiyatro'da yapılacak gecenin sunuculuğunu ise Levent Özdilek gerçekleştirilecek. Göksel'in eski Türk filmleri müziklerinden oluşan bir repertuvarla eşlik edeceği tören, A Haber'den canlı olarak yayınlanacak.Festivalin geleneksel bölümlerinden Onur Ödülleri ise bu yıl ülkemiz sinemasına damgasını vurmuş oyuncular Çolpan İlhan, İzzet Günay ve Demir Karahan ile yapımcı Necip Sarıcı'ya takdim edilecek. Onur Ödülleri Töreni, 19 Eylül Perşembe günü, saat 20.00'da Park Zirve'de gerçekleştirilecek. Gecede Şevval Sam sahne alacak.ALTIN KOZA'DA BÜYÜK ÇEKİŞMEFestival kapsamında yapılacak Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda Mustafa Kemal Uzun'un Çanakkale Yolun Sonu, Atıl İnaç'ın Daire, Alphan Eşeli'nin Eve Dönüş Sarıkamış 1915, Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu'nun Gözümün Nuru, Emre Yalgın'ın Hadi Baba Gene Yap, Aslı Özge'nin Hayat Boyu, Reha Erdem'in Jin, Deniz Akçay Katıksız'ın Köksüz, Semir Aslanyürek'in Lal, Uğur Yücel'in Soğuk, Biket İlhan'ın Yarım Kalan Mucize ve Mahmut Fazıl Coşkun'un Yozgaz Blues isimli eserleri yarışacak. Ödüller sahiplerine, 21 Eylül Cumartesi gecesi, Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi'nde yapılacak törende takdim edilecek.Yarışmanın, başkanlığını Berlin Film Festivali Avrupa Film Pazarı Direktörü Beki Probst'un yapacağı jürisinde, yönetmen Pelin Esmer, yapımcı Türker Korkmaz, görüntü yönetmeni Özgür Eken, oyuncular Melisa Sözen ve Yiğit Özşener ile müzisyen Cengiz Onural görev yapacak.Yarışma kapsamında SİYAD (Sinema Yazarları Derneği)'ın vereceği SİYAD En İyi Film Ödülü'nü belirleyecek sinema yazarları Serdar Akbıyık, Yeşim Burul Seven ve Olkan Özyurt'dan oluşuyor.Yine Film Yönetmenleri Derneği (Film-Yön)'nin yarışma kapsamında vereceği ödül ise yönetmenler, İsmail Güneş, Ezel Akay ve Handan Öztürk tarafından değerlendirilecek.Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması'nda ise, finale kalan 42 eser, kurmaca deneysel, belgesel ve canlandırma dallarında değerlendirecek isimler, yönetmen Belma Baş, belgesel yönetmeni Göksel Gülensoy, animasyoncu Nermin Er, oyuncu Serkan Ercan ve yazar Yekta Kopan olacak.Akdenizli kısa film yönetmenlerin filmlerinin görücüye çıkacağı Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması'nda ise, finale kalan 61 film, Bulgaristan'dan Zlatina Rousseva, Yunanistan'dan Patrice Vivancos, Belçika'danEric Ledune, ve Sırbistan'danMiroljub Vuckovic ve Türkiye'den Sevin Okyay tarafından değerlendirilecek.ALTIN KOZA'DA TÜRKİYE İLK GÖSTERİMLERİFestivali'nin, dünya sineması bölümünde dünyanın çeşitli festivallerinden ödülle dönmüş pek çok eserin Türkiye prömiyerleri yapılacak.Coen Kardeşler'in, Cannes'da yarışan ve Büyük Ödülü alan son filmi Inside Llewyn Davis, festival kapsamında Türkiye'deki ilk gösterimi yapılacak filmlerden ilk göze çarpanlar arasında bulunuyor.Yine Türkiye'deki ilk gösterimleri yapılacak olan bazı filmler; Berlin Film Festivali'nde büyük beğeni toplayan ve En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülen, Sebastian Lelio imzalı Gloria; Bu yılki Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışan filmler arasında yer alan, Amerikan bağımsız sinemasının önemli isimlerinden Jim Jarmush'un yönettiği Sadece Aşıklar Hayatta Kalır (Only Lovers Left Alive); Bir Ayrılık adlı filmiyle büyük ses getiren Ashgar Farhadi'nin yönettiği, bu yıl Cannes Film Festivali'nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan Geçmiş (The Past); Cannes'da Jüri Özel Ödülü'ne layık görülen, Kore-Eda Hirakazu imzalı Benim Babam Benim Oğlum (Like Father Like Son); filmleriyle ses getiren Meksikalı Amat Escalante'ye Cannes'da En İyi Yönetmen ödülünü getirenHeli; Arnaud Desplechin imzasını taşıyan, Cannes'da altın Palmiye için yarışmış olan Düş ve Gerçek( Jimmy P. Psychotherapy Of A Plains Indian); Karlovy Vary Film Festivali'nde büyük ödül Kristal Küre'yi alan Janos Szasz'ın yönettiği Macaristan yapımı Not Defteri (Le Grand Cahier); Tanınmış yönetmen Hany Abu-Assad'ın son filmi Ömer (Omar) ve Cannes'da Eleştirmenler Haftası İzleyici Ödülünü kazanan, Ritesh Batra'nın yönettiğiSefertası (The Lunchbox).GÖSTERİM PROGRAMI GÖZ DOLDURUYORFestivalde ayrıca, ülkemiz sinemasında son bir yılda dikkat çeken ancak Adana'da seyirciyle buluşma şansı yakalamamış yapımlarından oluşan Özel Gösterim, 1969 yılından beri festivalde çeşitli dallarda ödül almış yapımlardan oluşan Altın Kozalılar, İskandinavya sinemasının seçkin örnekleriyle izleyiciyi buluşturmayı amaçlayan Kuzey Işıkları, Brezilya'daki toplumsal çalkantılara sinemayla ayna tutacak olan Karnaval Yok, Futbol Yok ve son bir yıl içinde dünya festivallerinde ses getiren ve çeşitli ödüller toplayan bir düzineye yakın belgeselin gösterileceği Dünya Belgeselleri: Gerçeğin Çölü başlıklı bölümlerde 215 film,450 gösterimle seyirciyle buluşacak. Filmler, Cinemaximum, Arıplex, Avşar sinemaları ve Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'ndaki toplam 10 salonda göterilecek.Festival kapsamında anime ve manga ustası Hayao Miyazaki'nin eserleri, Miyazaki Toplu Gösterisi başlıklı bir bölümle, çocuklarla buluşacak. Program kapsamında gösterilecek filmler şöyle: Kırmızı Kanatlar (Porco Rosso), Rüzgarlı Vadi (Nausicaä of the Valley of the Wind), Küçük Denizkızı (Ponyo - Ponyo on the Cliff by the Sea), Yüreğinin Sesi (Whisper of the Heart), Sihirli Kedi (The Cat Returns).Festivalde her yıl olduğu gibi engelliler için özel film gösterimleri gerçekleştirilecek. 16 - 20 Eylül tarihleri arasında, Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'nda, saat 13.00'da görme ve işitme engelliler için betimlemeli ve altyazılı filmler, seyirciyle buluşacak.HABABAM SINIFI ALTIN KOZA'DAAltın Koza kapsamında açılacak ve dört bölümden oluşacak serginin ilk bölümü, Dolmuş dergisinde yayımlanan Hababam Sınıfı karikatürlerinden oluşacak. İkinci bölümde, 1965 yılında Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu tarafından sahneye konan Hababam Sınıfı müzikali fotoğrafları yer alacak. Ertem Eğilmez dönemi ile başlayacak üçüncü bölümde ise Hababam Sınıfı, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde, Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor isimli filmlerin fotoğraflarından oluşan bir seçki var. Dördüncü bölümde set fotoğrafları görülebilecek. Sergide ayrıca Münir Özkul, Ayşen Guruda, Adile Naşit ve Kemal Sunal'ın heykelleri yer alacak. Açılışı 18 Eylül Çarşamba günü saat 17.30'da, 75. Yıl Sanat Galerisi'nde yapılacak sergi 30 Eylül'e kadar gezilebilecek.Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SİNEBİR) tarafından Sinema Genel Müdürlüğü katkısıyla gazeteci Coşkun Çokyiğit'in dijital arşivinden derlenerek gerçekleştirilen Yeşilçam Devlet İlişkileri Gazete Küpürleri Sergisi, 16 Eylül tarihinde saat15.00'da Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu Fuayesi'nde açılacak.Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik'in oynadığı filmlerin afişlerinden oluşan sergi festival haftası boyunca Cinemaximum Real'da sergilenecek.ALTIN KOZA KISA FİLM ATÖLYESİHer yıl büyük bir ilgiyle karşılanan kısa film atölyesi, bu yıl da katılımcıları bekliyor. Koordinatörlüğünü yönetmen ve senarist Işıl Özgentürk'ün yapacağı atölyede film eleştirisi, senaryo, görüntü yönetmenliği, bütçesiz prodüksiyon ile film çekimi - uygulama dersleri verilecek.16 - 21 Eylül tarihleri arasında, Seyhan Oteli - Anadolu Konferans Salonu'nda saat 11.00'da gerçekleştirilecek atölyeye, Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakülesi destek veriyor.Atölye programı şöyle:16 Eylül Pazartesi - Işıl Özgentürk / Yönetmenlik17 Eylül Salı - Aslı Selçuk / Sinema ve Anlatım18 Eylül Çarşamba - Ercan Kesal / Senaryo19 Eylül Perşembe - Barış Özbiçer / Görüntü Yönetmenliği20 Eylül Cuma - Miroljub Vuckovic / Bütçesiz Prodüksiyon21 Eylül Cumartesi - Işıl Özgentürk / Film Çekimi(İHA)
↧
Altın Küre onur ödülü Woody Allen’a verilecek
ABD’li usta yönetmen Woody Allen, 71. Altın Küre Ödülleri’nde onur ödülü alacak.12 Ocak 2014’te düzenlenecek törende Allen’a, Cecil B. DeMille Ödülü takdim edilecek. Törenin düzenleyicisi Hollywood Yabancı Basın Birliği tarafından yapılan açıklamada, 77 yaşındaki oyuncu, senarist ve yönetmen Woody Allen’ın evrensel bir hazine olduğu vurgulanırken “Bu ödüle Woody Allen’dan daha layık biri yok.” ifadeleri yer aldı. 58 yıllık kariyerinde onlarca filme imza atan dört Oscar’lı Allen, son olarak Paris’te Geceyarısı filmiyle Oscar kazanmıştı. Cecil B. DeMille ödülünü geçtiğimiz yıl usta oyuncu Jodie Foster almıştı.
↧