Bu yıl 16-22 Eylül tarihleri arasında yapılacak Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali’nde, Miyazaki’nin eserleri çocuklarla buluşacak.‘Miyazaki Toplu Gösterisi’ başlıklı bölümde gösterilecek filmler, Kırmızı Kanatlar, Rüzgarlı Vadi, Küçük Denizkızı, Yüreğinin Sesi, Sihirli Kedi. Elli yılı aşkın bir süredir sanat yaşamı içinde olan Miyazaki, dünyanın sayılı animasyon stüdyolarından biri kabul edilen Studio Ghibli’nin kurucusu. Miyazaki’nin ününün Japonya dışına çıkması 2002’de Ruhların Kaçışı isimli filmi ile Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü alan ilk animasyon olarak tarihe geçmesiyle oldu. Ülkemizde en bilinen filmi Heidi isimli animasyon.KÜLTÜR-SANAT
↧
Çocuklar için Miyazaki filmleri
↧
Sesli kitaplar sessizce yükseliyor!
Sesli kitapların satışı son yıllarda yaklaşık ikiye katlandı. Teknolojinin ucuzlaması bu kitapların üretim maliyetini düşürürken, bu gelişmeye dinleyicilerin de ilgisi eklenince sesli kitaplar hem yayıncılar için hem de seslendirme sanatçıları için ciddi bir pazar oldu.Teknoloji, bilgiyi alma şeklimizi değiştirdi. Artık ceplerinde dijital kütüphane taşıyan bir nesille karşı karşıyayız. E-kitaptan sonra sesli kitapların satışının son yıllarda neredeyse ikiye katlanması kitaplarla kurulan yeni ilişkinin habercisi. Teknolojinin ucuzlaması sesli kitapların üretim maliyetini 3-5 kat düşürürken, bu gelişmeye dinleyicilerin de ilgisi eklenince Batı’da ciddi bir pazar oluştu. Pek çok irili ufaklı yayıncı basılı kitap, e-kitap derken sesli kitabı da bünyesine ekledi, gazeteler sesli kitap önerileri yayımlamaya başladı ve seslendirme sanatçıları da bir anda aranılan isimler haline geldi. Sesli kitabın başını, online kitap satış devi Amazon çekiyor. Audible (www.audible.com) adıyla 1995’te üretime başlayan ve şimdiye kadar yaklaşık 26 bin kitaba sesli olarak erişimi sağlayan şirket, her ay yaklaşık bin eser seslendirerek 100 bin sesli kitaba ulaşmayı hedefliyor. CD veya DVD halindeki sesli kitapların bir adım ötesinde ise aylık belli bir ücret ödeyerek dilediğiniz kitabı (iPhone, iPad gibi cihazlardan) istediğiniz kadar dinleme imkânı veren siteler var. Bardowl (www.bardowl.com), on binlerce kitabıyla bu sitelerden biri. Site, hoşunuza giden bir cümle kulağınıza geldiğinde onu Facebook veya Twitter gibi sosyal medya araçlarından anında paylaşma imkânı bile sunuyor.Basılı kitaptan vazgeçen yazarlarSesli kitapların satış rakamları on binleri bulabiliyor. Mesela, Max Brooks’un romanından uyarlanan ve Brad Pitt’in başrolünde olduğu zombi macerası Dünya Savaşı Z, dünya gişelerinde en çok izlenen film olmasının ardından sesli kitabı da yaklaşık 60 bin satarak en çok satılan sesli kitap oldu. Yaklaşık kırk kişinin seslendirdiği kitapta Martin Scorsese, Alan Alda ve John Turturro gibi isimler yer alıyor. Kimi sesli kitap üreticileri, bu işi biraz daha geliştirerek ses efektleri, müzikler eşliğinde daha renkli hale getiriyor. Sesli kitaplara olan ilgi, bazı yazarları basılı kitaptan vazgeçirebiliyor. İngiliz polisiye-gerilim yazarı David Hewson mesela. Türkçede de kitapları olan Hewson, basılı kitap ile sesli kitap arasında yazma eylemi açısından farklılıklar olduğunu söylüyor ve karşısında bir dinleyici olduğunu düşünerek yazdığını belirtiyor. Kısa cümlelerle asıl hikâyeyi anlatmanın önemli olduğunu düşünen Hewson, uzun cümlelerin dinleyicinin kafasını karıştırdığını, sesli kitabı sıkıcı bir hale dönüştürdüğünü belirtiyor. Sesli kitaplar genelde usta seslendirme sanatçıları tarafından okunuyor. Bu yüzden özellikle Amerika’da seslendirme sanatçılarının işleri iyi gidiyor. Sesli kitaplardaki bu “patlama” onları aranan isimler haline getirmiş durumda. Bir kitaptan yaklaşık 1-3 bin dolar arasında para kazanan sanatçılar ayda iki-üç kitap seslendiriyor. Bu kârlı işten memnun olan bazı Amerikalı sanatçılar evlerini seslendirme atölyesine bile dönüştürdü. Kitap seslendirme işi ünlü oyuncuların da ilgi alanında girdi, hatta geçtiğimiz günlerde Virginia Woolf’un “Deniz Feneri” adlı eserini seslendiren Nicole Kidman’ın 100 bin dolardan fazla para aldığı söyleniyor. Sesli kitabın yükselişini fark eden Juilliard ve Yale gibi kurumlar da boş durmuyor ve meraklısı için seslendirme kursları açarak artan talebi karşılıyor.Dinleyici sesli kitabın denetimindeSesli kitaplara özellikle akademik dünyadan eleştiriler var. Bu kitapların dinleyiciyi pasif bir konuma soktuğunu belirten Marco Frini, “Dinleyicinin tek yapabildiği durdurmak, geri almak ve ileri sarmak.” diyor. Edebiyat ve ses konusunda çalışan Matthew Rubery de dinleyicinin sesli kitabın denetiminde olduğunu ve bu süreçte dinleyicinin gergin bir bekleyişe (özellikle polisiye, gerilim romanlarında) itildiğini belirtiyor.Sesli kitapların Türkiye’deki ayağına baktığımızda bu kitapların görme engelliler için üretildiği anlayışı hakim ve Türk Telekom’un telefon kütüphanesi projesi de bu amaçla faaliyette. Orhan Pamuk ve Elif Şafak gibi yazarların Batılı yayıncılar tarafından üretilen sesli kitapları, yurtdışında büyük ilgi görmesi bir yana Türk yayıncılar sesli kitaba mesafeli duruyor, fakat girişimler ve öneriler de yok değil. Mesela, Okan Bayülgen, başlattığı Kafka ve Zweig seslendirmelerini yayımlamak için Can Yayınları ile anlaştığını duyurdu. Doğan Hızlan ise geçtiğimiz salı günü Türkiye’deki yolcu uçaklarında sesli kitap dinlenebilmesi çağrısında bulundu.A. Turan Alkan’ın deyişiyle ‘matbaanın icadı kadar çığır açıcı bir güzellik ve yenilik’ olan sesli kitaplara dünyada artan bu ilgi, usta öykücü Nursel Duruel’in “Ses Maketi” öyküsündeki ‘ses’ hastalarının çoğalacağının açık delili gibi gözüküyor.
↧
↧
Topkapı Sarayı Müzesi El Yazma Kütüphanesi yeniden hizmete açıldı
Topkapı Sarayı içerisinde yer alan Topkapı Sarayı Müzesi El Yazma Kütüphanesi Koleksiyonu, restorasyon çalışmalarının ardından yeniden hizmete açıldı.Topkapı Sarayı içerisinde Ağalar Camii'nde bulunan Topkapı Sarayı Müzesi El Yazma Kütüphanesi Koleksiyonu 1999 Marmara depremi sonrası hasar alarak 2007 yılından bu yana restorasyon çalışmaları nedeniyle kapatıldı. Bu sürede içerisinde çeşitli dönemlere ait çok özel eserler Enderun Koğuşuna taşınarak burada koruma altına alındı. Restorasyonu tamamlanan El Yazma kütüphanesi bugün yeniden hizmete açıldı. Koleksiyonda bulunan 21 bin 438 adet eserin 18 bin 622'sinin el yazması olduğu kütüphanede Şehname, Piri Reis'in Dünya Haritası Kitab-ı Sittei Attar gibi önemli eserler de bulunuyor.Topkapı Sarayı'nda düzenlenen açılış törenine Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve müze yetkilileri katıldı.Törende konuşan Bakan Çelik, kütüphanenin kendisinde özel bir yeri olduğunu belirterek, "Çok açık söylemek isterim ki burasının bakanlık görevimden önce entelektüel olarak zihnimde çok kıymetli bir yeri vardı. Fakat bu görevi üstlendikten sonra buraya her gelişimden sonra burası ile ilgili önüme gelen her dosyada hayatımın geri kalanından çok daha fazla bir öneme sahip oldu. O sebeple buraya sahip çıkmak bu eserlere hizmet etmek benim için birinci mesele haline geldi. Zaman zaman hepimiz çeşitli eleştirilere uğruyoruz. Bunlardan bir çoğu değişik şekillerde dillendirilebilir ama bana derseniz ki yapmak istediğin en önemli iş nedir, bir gün bu görevden ayrıldıktan sonra arkamdan 'yazma eserlere hakkıyla hürmet ve hizmet etti' desinler bu bana yeter başka bir şey beklemiyorum" dedi.(İHA)
↧
Altın Portakal Festivali'nde 10 film yarışacak
Bu yıl 50. düzenlenecek olan Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 10 film yarışacak.Festivalin tanıtım toplantısı Antalya Kültür Merkezi'nde (AKM) yapıldı. Toplantıya Antalya Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Dağıstanlı, Başkan Vekili Yılmaz Erel, İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Şanlı, Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, İsmet Yıldız, Şebnem Bahar, Recep Yüksel ve Cengiz Haydar Barut katıldı. Toplantıda bu yıl 50. yapılacak festival hakkında bilgi veren Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, 68 filmle rekor sayıda başvurunun yapıldığını ifade etti. 50. festivale gösterilen bu ilginin her geçen yıl sinemanın daha da güçlendiğini belirten Akaydın, Özellikle de gençleştiğini gözler önüne seriyor. Biz de bu gençleşmeye duyarsız kalamazdık. Genç sinemacıları özendirmek amacıyla 55 bin liralık 'ilk film' ödülünü 100 bin liraya çıkardık." dedi. Festivale başvurmak için daha önce hiçbir yarışmaya katılmama şartı aradıklarını belirten Akaydın, bu sayede vatandaşların filmleri ilk kez Altın Portakal'da izleme ayrıcalığına sahip olduğunu kaydetti. 46. festivalde 60'lı yıllar, 47. festivalde 70'li yıllar, 48. festivalde 80'li yıllar, 49. festivalde 90'lı yıllar sinemasına odaklanan Altın Portakal'ın, 50'nci yılında 2000'li yıllar sinemasına odaklanacağını belirten Akaydın, "2000'li yıllara, değişim ve yeni bir başlangıç umuduyla girildi. Değişimin ve umudun simgesi olan gençlik, deneysel girişimin, yeniliğin, bireysel gelişimin, hakikat ve adalet arayışının, toplumsal dönüşümün aktif öznesi, öncüsü olmaya devam ediyor. Baskı rejimlerine, haksızlık ve tahakküme karşı enerjik karşı duruşun; dostluğun, dayanışmanın, düş gücünün, sorumluluk almanın çıkar gütmeyen, önyargısız temsilcisi gençliktir. Gençlik umudun temsilcisidir. 2000'li yıllar, Türk sinemasında da gençleşme ve değişim yıllarıdır. Genç yönetmenlerin dünya ölçeğindeki başarıları bu yıllara damgasını vurdu. 2000'li yıllara bu duygularla girdik; 50. Festivalin film programını bu düşünceyle oluşturduk, 50. Altın Portakalı bu birikimle düzenliyoruz." ifadelerini kullandı. Altın Portakal'ın 50. yılında Yönetmen Handan İpekçi, Yapımcı-Yönetmen Özgür Doğan, Senarist- Yapımcı Önder Çakar, Oyuncu Defne Halman, Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selahattin Yıldız, Sanat Yönetmeni Natali Yeres ve Sinem Yazarları Derneği Başkanı Tunca Arslan'dan oluşan ön jüri değerlendirmesi sonunda 10 filmin yarışmasına karar verildi. 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Ulusal Uzun Metraj dalında yarışacak filmler şu şekilde: Cennetten Kovulmak (Ferit Karahan), Kısa Film (Ali Kemal Çınar), Kusursuzlar (Ramin Matin), Kutsal Bir Gün (Serdar Temizkan), Mavi Dalga (Zeynep Dadak - Merve Kayan), Mavi Ring (Ömer Leventoğlu), Meryem (Atalay Taşdiken), Sev Beni (Mehmet Bahadır Er - Maryna Er Gorbach), Uvertür (Alpgiray M. Uğurlu), Uzun Yol (Nihat Seven)."GELECEK YIL BAKANLIK ÜSTE PARA İSTEYECEK"Başkan Akaydın, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Bir soru üzerine festivalin bütçesi hakkında bilgi veren Akaydın, "Şuan 5 ile 5.5 milyon lira arasında bir bütçe var. 2008'de Kültür ve Turizm Bakanlığı festivale 7.2 milyon lira ayırırken bu rakam geçen yıl 500, bu yıl ise 250 bin lira düştü. Gelecek yıl bakanlık üste bizden para isteyecek." dedi.(CİHAN)
↧
Dünyanın mimarı, ekimde Haliç Kongre Merkezi’nde
Türkiye ve diğer ülkelerden mimarların buluşacağı ARKIMEET 2013, 7-8 Ekim 2013 tarihlerinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek.81 ilden ve dünyanın önde gelen kentlerinden İstanbul’a gelecek olan mimarlar, ana teması ‘BYPASS’ olarak belirlenen etkinlikte; kente ve kentliye dair yerel-küresel sorunları ve bu sorunlara cevap olarak üretilen çözümleri masaya yatıracak. “Mimarlıkta Türk Pasaportu”, “Kampüste neler oluyor?”, “Yakın Doğu’dan İstanbul’a” gibi çarpıcı başlıklar altında oturumlar düzenlenecek olan ARKIMEET 2013’ün “Mimarlar İstanbul’da Buluşuyor” konferans serisinde yer alacak ünlü isimler arasında Julien de Smedt, Manuelle Gautrand, Eric Owen Moss, Ecosistema Urbano’dan Jose Luis Vallejo, Hollanda Berlage Enstitüsü direktörü Nanne de Ru da yer alıyor.KÜLTÜR SANAT
↧
↧
‘Altın Aslan’ ilk kez bir belgesele verildi
Dünyanın en eski film festivali olan Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan En İyi Film ödülünü, “Sacro GRA” isimli belgesel filmiyle İtalyan yönetmen Gianfranco Rosi kazandı.70.’si düzenlenen festivalde büyük ödül ilk kez bir belgesele layık görülürken, Rosi de 15 yıl sonra bu ödülü kazanan ilk İtalyan yönetmen oldu. Bir belgeselle büyük ödülü kazandığı için şaşkın olduğunu söyleyen Rosi, belgesellerin de kurgu yapımların yanı sıra sinema olarak kabul edilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Sacro GRA, hayatlarını Roma’nın çevresini saran otoyol etrafında sürdüren insanların hayatlarını anlatıyor.KÜLTÜR SANAT
↧
Malatya kültürü sözden yazıya geçiyor
Malatya Valiliği, diğer şehirlere de örnek olacak bir çalışma ile şehrin sözlü kültürünü, mimari, tarihi ve edebi değerlerini yazıya geçiriyor. 24 Kitaptan olfuşacak dizide Malatya’nın yemek kültüründen mimarisine, yetiştirdiği şair ve ressamlardan devlet adamlarına, masal ve öykülerden çocuk oyunlarına kadar Malatya kültürü kayıt altına alınıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayelerinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliğinde 2008’de hayata geçirilen “Türkiye Okuyor Kampanyası”, ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Malatya Valiliği, öğrencilerin kitap okuma alışkanlığı kazanırken bir yandan da Malatya’nın kültürel tarihi ve sanat değerlerini öğrenmeleri için bir kitap dizisi hazırladı. Malatya Valiliği’nin öncülüğünde İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İl Özel İdaresi ve Kayısı Vakfı işbirliğinde hazırlanan “Malatya Kitaplığı” dizisi 24 kitaptan oluşuyor. Usta kalemlerin hazırladığı kitaplarda, Malatya’nın yemek kültüründen mimarisine, yetiştirdiği şair ve ressamlardan devlet adamlarına, masal ve öykülerden çocuk oyunlarına kadar Malatya kültürü kayıt altına alınıyor. Hazırlanan kitaplarla, öğrencilerin yaşadıkları şehrin tarihini ve kültürünü derli toplu bir eserden öğrenmeleri amaçlanıyor. Bir dönem önceki Malatya Valisi Doç. Dr. Ulvi Saran öncülüğünde başlatılan proje kapsamında Malatya’nın tarihi, kültürel ve sanatsal değerlerinin gün yüzüne çıkarılması, arşivlenmesi ve tanıtılması da hedeflenmiş. Artık İl Kültür Turizm Müdürlüğü’nce yürütülen proje, yeni vali Vasip Şahin kontrolünde devam ediyor. Malatya İl Kültür ve Turizm Müdürü Derviş Özbay, 24 kitaptan oluşacak “Malatya Kitaplığı” dizisinden şimdiye kadar 15’inin yayımlandığını söylüyor. Bu kitaplar Malatya içinde tüm kütüphanelere gönderilmiş. Ayrıca yurtiçinde de bürokratlar, il valileri, il halk kütüphaneleri, üniversiteler, dernekler, vakıflar ile paylaşılmış. Bugüne kadar yayımlanan kitaplar arasında Kent Rehberi, Battalname, Malatya Masalları, Malatya Öyküleri, Malatya Bibliyoğrafyası, Malatya Çocuk Oyunları, Şemsi Belli, Malatya’nın Gönül Sultanı Niyazi Mısri, Akçadağ Öğretmen Okulu, Osmanlı Dönemi Malatya Kökenli Devlet Adamları, Malatya Türk İslam Dönemi Mimari Eserler 1, Medeniyetin Beşiği Malatya, Siyah-Beyaz Malatya, Malatya Mutfak ve Yemek Kültürü, Malatyalı Ressamlar yer alıyor. Hazırlık aşamasındaki eserler arasında ise Malatya’da Ziyaret Kültürü ve Ziyaret Yerleri, Malatya Efsaneleri, Sultansuyu Harası, Malatyalı Musikişinaslar, Malatya Tarihi gibi kitaplar bulunuyor.KÜLTÜR SANAT
↧
HABER TURU
.Türk Süsleme Sanatları Yarışması’na başvurular ekimdeTC Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenelenen 17. Devlet Türk Süsleme Sanatları Yarışması’na başvurular 7-12 Ekim 2013 tarihleri arasında kabul edilecek. Semih İrteş, Hüseyin Kutlu, Safiye Morçay, Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Özcan, Yrd. Doç. Dr. Şehnaz Özcan, Fatma Özçay, Sadrettin Özçimi ve İsmail Yiğit’in seçici kurulda yer aldığı yarışmaya, serbest dalda hat, ebru, tezhip, minyatür, çini desen, kalemişi ve katı’ sanatlarında eserler katılabilecek. (0212 247 67 67)Mersin Devlet Opera ve Balesi’nden 7 yeni eserMersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB), yeni sezona 7’si yeni olmak üzere toplam 16 eserle giriyor. Yeni eserler; Lüküs Hayat Müzikali (Prömiyer 1 Ekim 2013), Bremen Mızıkacıları (5 Ekim), Notre Dame’ın Kamburu (2 Kasım), Fındıkkıran Balesi (28 Aralık), La Boheme Operası (8 Şubat 2014), Karyağdı Hatun Operası (8 Nisan 2014). Mersin Kültür Merkezi Opera Sahnesi’nde sahnelenecek gösterilerin hepsi 20.00’de başlayacak. Yeniden sahnelenecek eserler ise Carmen, Madama Butterfly, Zorba, Mevlana’nın Çağrısı, Çalıkuşu, Seslerle Anadolu, Keloğlan’ın Sırrı.
↧
Klarnet festivali bu yıl İstanbul’da
Geçtiğimiz yıl Edirne’de ilki düzenlenen Uluslararası Klarnet Festivali bu yıl 21-30 Eylül tarihlerinde İstanbul’da yapılacak.Festivalin ilk konseri 25 Eylül’de CRR Konser Salonu’nda klarnetin büyük ustası ve bestekar Şükrü Tunar’ı anmak üzere gerçekleştirilecek. ‘Usta’ya Saygı’ konserinde; Ahmet Özhan, Emel Sayın, Gökhan Tepe, Gripin, Hakan Aysev, Linet, Melihat Gülses, Nurdan Torun, Öykü Gürman, Yavuz Bingöl, Yonca Lodi, Zara ve Ziynet Sali sahneye çıkacak. Sanatçılara, Orhan Şallıel yönetimindeki orkestra ve klarnet virtüözü Serkan Çağrı eşlik edecek. Gecede Mustafa Kandıralı’ya “Yaşam Boyu Onur Ödülü” takdim edilecek.Festivalde neler var?21 Eylül: Genç Yetenekler Klarnet Yarışması-İTÜ Mustafa Kemal Amfisi, Maçka22 Eylül: Açık Hava Konserleri: Ortaköy Sahne- İstiklal Tramvay Sahne23 Eylül: “Aşk-ı Klarnet” Resim Sergisi, Şirket-i Hayriye Sanat Galerisi, Kadıköy24 Eylül: Söyleşi-Workshop: Serkan Çağrı, Merve Nuvasil İTÜ, Maçka25 Eylül: “Festival Fotoğraf Sergisi” açılışı: Fotoğraflar: Engin Güneysu-Salih Akça, CRR Fuaye26 Eylül: “Very Klezmer” Konseri, Giora Feidman ve Gitanes Blondes-CRR Konser Salonu27 Eylül: Göksun Çavdar Project Konseri -İTÜ MKA Amfisi28 Eylül: The Secret Trio konseri ve söyleşisi-Ara Dinkjian, Tamer Pınarbaşı, İsmail Lumonovski, İTÜ MKA, Maçka29 Eylül: “Master Meeting” Konseri-Ivo Papazov, Neshko Neshev, Okay Temiz, Yıldız İbrahimova CRR Konser Salonu, Harbiye.
↧
↧
Haber turu
‘The Fountain’a APEX Mükemmellik ÖdülüBu yıl 20’nci yaşını kutlayan iki aylık İngilizce dergi The Fountain, ABD’nin tanınmış yayıncılık ödülleri arasında gösterilen APEX tarafından ‘Mükemmellik Ödülü’ne (Award of Excellence) layık görüldü. Bu yıl 25.si düzenlenen APEX’e haber bülteni, dergi, gazete ve elektronik medyadan oluşan 2 bin 400 yarışmacı katıldı. The Fountain, “32 Sayfa ve Üzeri Dergiler” kategorisinde mükemmellik payesi aldı. The Fountain Dergisi’nin Editörü Hakan Yeşilova, yayıncılıkta kaliteli hizmet verilmesinin önemini vurguladığı açıklamasında şunları söyledi: “Günümüzde sosyal medyayla birlikte insanı besleyen bilgi kanallarının sayısı sayılamayacak derecede arttı. Bu durumun yol açtığı bilgi kirliliğinden korunmak isteyenler daha seçici olmak zorunda. Böyle bir ortamda seçilen bir bilgi kaynağı olmak istiyorsanız arz ettiğiniz değer nitelikli olmalı. The Fountain Dergisi’nde yapmaya çalıştığımız da bu.” 1993’ten beri yayın hayatına devam eden The Fountain, bütün dünyaya dağıtılıyor. Yaklaşık 35 bin abonesi olan dergi eşzamanlı olarak Türkiye, ABD, Pakistan, Hindistan ve Mısır’da basılıyor.Antalya’da 10 film yarışacakBu yıl 4-11 Ekim tarihleri arasında yapılacak 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj dalında yarışacak filmler açıklandı. 68 filmin başvurduğu yarışmaya katılacak 10 filmi, Handan İpekçi (yönetmen), Özgür Doğan (yapımcı-yönetmen), Önder Çakar (senarist / yapımcı), Defne Halman (oyuncu), Prof. Dr. Selahattin Yıldız (akademisyen-Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı), Natali Yeres (sanat yönetmeni) ve Tunca Arslan’dan (sinema yazarı – SİYAD Başkanı) oluşan ön jüri belirledi. Filmler şu şekilde: Cennetten Kovulmak (Ferit Karahan), Kısa Film (Ali Kemal Çınar), Kusursuzlar (Ramin Matin), Kutsal Bir Gün (Serdar Temizkan), Mavi Dalga (Zeynep Dadak-Merve Kayan), Mavi Ring (Ömer Leventoğlu), Meryem (Atalay Taşdiken), Sev Beni (Mehmet Bahadır Er-Maryna Er Gorbach), Uvertür (Alpgiray M. Uğurlu), Uzun Yol (Nihat Seven).İstanbul’dan K-Pop festivali geçtiTürkiye’de Gangnam Style ile tanınan ve Kore’den tüm dünyaya yayılan müzik türü K-Pop’u seven Türk hayranları geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir araya geldi. Güney Koreli K-Pop sanatçılarının yer aldığı Music Bank K-Pop Festivali, 7 Eylül’de Ülker Arena Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Konserde sahneye Kore’nin en ünlü 6 K-Pop grubu çıktı: Super Junior, BEAST, MBLOQ, FTİSLAND, Miss A ve Ailee. Konserin başında bütün gruplar Tarkan’ın Fındıkkıran şarkısını söylediler. Konser esnasında gruplar, Türkiye ile ilgili düşüncelerini aktardılar, sevgilerini gösteren pankartlar açtılar. Ailee yoğun ilgi karşısında ağladı, FTİSLAND lideri Hong Ke, -Türk fanları onu Jeremy olarak bilir- parmağında bir Türk hayranının kendisine gönderdiği yüzüğü takıyordu. Süper Junior üyesi Donghea, Türk bayrağını hayranlardan aldı, öptü, omzunda taşıdı ve tekrar hayranlara verdi. Ailee ise konserde ‘Üsküdar’a Giderken’ şarkısını Türkçe söyledi. Türkiye’de 150 binin üzerinde Kore fanı bulunuyor ve bu ilgi giderek büyüyor. Selcan BüyükmertAltın Koza’da Hababam Sınıfı sergisi açılacak16-22 Eylül tarihleri arasında yapılacak Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında, Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı eseri, özel bir sergiyle anılacak. Serginin ilk bölümü, Dolmuş dergisinde yayımlanan Hababam Sınıfı karikatürlerinden oluşacak. İkinci bölümde, 1965’te Ulvi Uras Tiyatro Topluluğu tarafından sahnelenen Hababam Sınıfı müzikali fotoğrafları yer alacak. Üçüncü bölümde ise Hababam Sınıfı, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde, Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor isimli filmlerin fotoğraflarından oluşan bir seçki var. Dördüncü bölümde set fotoğrafları görülebilecek. Sergide Münir Özkul, Ayşen Gruda, Adile Naşit ve Kemal Sunal’ın da heykelleri yer alacak. Açılışı 18 Eylül, saat 17.30’da 75. Yıl Sanat Galerisi’nde yapılacak sergi, 30 Eylül’e kadar gezilebilecek.
↧
Dev taşlarıyla geldi
Sakıp Sabancı Müzesi, dünyaca ünlü sanatçı Anish Kapoor'un Türkiye'deki ilk kapsamlı sergisine ev sahipliği yapıyor. Akbank'ın 65. yılı kapsamında sponsor olduğu sergide, Kapoor'un eserleri 10 Eylül 2013–5 Ocak 2014 tarihleri arasında SSM'de ziyaret edilebilecek. Sir Norman Rosenthal'in küratörlüğünü yaptığı sergi, sanatçının çoğu daha önce sergilenmemiş taş eserlerinden oluşuyor.İnsan neden sanat yapar? Cevabı her dönemde müphem ve değişken olan en eski sorularından biridir bu. Sevdiğiniz, sizde gerçekten iz bırakan bir resmi, şiiri, filmi, hikâyeyi, oyunu düşünün. Hiç ummadığınız bir anda sizi en kuytu, loş yerinizdeki bir hatıraya, duygu kırıntılarına sürükleyebilir. Kısacık bir anda o eserin çağrıştırdıkları kendi içinde bir bütünlüğe kavuşur, akıl ve duygu arasında kurulan o görünmez, ipeksi sicimlerle sanattan aldığınız hazzı daha derinden hissetmeye başlarsınız. Kalıcı olabilen eserlerin mekan ve zaman dışılık duygusunun bu bütünlüğe borçlu olduğunu düşünüyorum.Kendi kuşağının en önemli temsilcilerinden, çağdaş sanatın önemli temsilcilerinden Anish Kapoor'un soyut taş heykellerine bakarken bu türden bir ‘zamansızlıkla' kuşatılmıştım sanki. Bu his sadece eserlerin derinliğiyle, formuyla, estetik duruşuyla ya da sergilenmesiyle ilgili değildi. Bütün bu unsurların yanı sıra sanatçıya bugün ve gelecek arasındaki bağı kurduran o tılsımlı bakışın izleyicideki yansımasıydı. Resim sanatının en çarpıcı örneklerinden biri sayılan Altamira mağaralarında bulunan 35 bin yıllık duvar resimlerden bugüne değişmeyen yegane ölçü, zamanın eskitemediği sanat eserlerinin insanın içsel bütünlüğünü koruyabilmesi sanırım. Psikolog Harry Bloom, “Sanattan aldığımız hazzın kaynağı, onun yaratılışı altında yatan insani geçmişe duyulan takdirdir.” diyor. Kapoor'un gösterişli ve aynı zamanda mütevazı tasarım fikri süreç içerisinde kendiliğinden oluşmuş, hiçliğin karşısına ‘sonsuzluğu' koyan eserlerinde de insani geçmişin silik ama güçlü izlerini taşıyor.Kapoor'un üzerlerinde uzun yıllar çalışmasına rağmen sergilemediği taş eserleri, İstanbul'da Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki (SSM) serginin bel kemiğini oluşturuyor. Dünyanın farklı coğrafyalarından gelen, binlerce yıllık yer kabuğu katmanlarının parçası olan bu taşlar, hayatın derin boşluklarında 'kaybolan' insanın kendisini keşfetmesinin hikâyesini değişik formlarda anlatıyor. Mermerlerin damarlı yüzeyinde, ön ve arka cephelerin birbirini tamamlayan zıtlıklarında, pigmentlerle elde ettiği parlak renklerde, kimi eserlerinde iç içe geçen eril ve dişil formlarda dolaştırdığı izleyicinin sadece bilinçaltına değil, daha önce farkına varamadığı bir ‘sonsuzluk' duygusuna da dokunuyor.Kapoor, daha önceki söyleşilerin birinde “Taşın biçim alması sanki taş ocağında gerçekleşmiş gibi olmalı, bir el o taşa hiç dokunmamış gibi olmalı.” demiş. Onun heykelle kurduğu bu ilişki, anladığım kadarıyla hayat algısının da bir parçası olmuş. Dün Sabancı Müzesi'nde gerçekleşen basın toplantısında sorulanlara verdiği ‘ekonomik' cevaplar da sade ama çarpıcı heykellerinin uzantısı gibiydi. Serginin küratörü Norman Rosenthal'e mermere, taşı istediği formlara kavuşturmak için uyguladığı tekniği ve süreci sorduğumda beklediğim cevabı verdi aslında: “Genellikle önceden tasarlamaz. Eskiz yapmaz. Taşın diline, yapısına, yolculuğuna kendi duygularıyla eşlik eder. Heykellerinden yansıyanları, taşın milyonlarca yıllık tarihiyle izleyiciye aktarmayı, onları kendi yorumlarıyla baş başa bırakmayı seviyor.” Onun ‘yönlendirmekten' hoşlanmayan, söylediği gibi ‘anlamın sınırına' yerleştirilmiş heykellerini izleyecekler eminim onun diğer eserlerini de merak edecek. Toplantıda sanatın siyasi olduğunu net bir şekilde söyleyen Kapoor'a veda ederken, Çinli sanatçı Ai Weiwei'nin ifade özgürlüğüne destek vermek için ‘Gangnam Style' videosunda oynadığını hatırlatıp böyle popüler bir yöntemin sanatına zarar vermesinden endişe edip etmediğini sordum. “Hayır, düşünmedim bile, böyle durumlardan çekinerek sanat yapamazsınız. Neysem oyum ben, eserlerimde umarım bunu fark edebilmişsinizdir.” dedi.Toplam 1000 tonu bulan eserlerin arasında yer alan ve daha evvel Guggenheim Kraliyet Sanat Akademisi'nde de sergilenen Sarı (Yellow) derin, bulunduğu salondan dünyaya açılan dev bir güneş gibi parıldıyordu. Bu kadar sade ve basit bir eserde, insanın özündeki o bütünlüklü felsefi derinliği nasıl yakaladığını düşündüm uzun uzun. Sonra sadece bu sergi için yıkılıp yeniden yapılan salondaki heykellerin yumuşak kıvrımlarına, sonu görünmeyen karanlık deliklere, gizli tünellere, taşların toprak rengi damarlarına, büyük boşluklara, bakışları yanıltan illüzyonlara, pigmentle giydirilmiş kireçtaşlarına baktım. İsmi ‘Kaçınılmaz' olan heykel, asırlardır doğurmaktan yorulmamış, bereketli bir kadına benziyordu. Anish Kapoor'un sanatı tabiatı, insan bedenini, duygularını, benliğini taşın milyon yıllık tarihiyle sessizce selamlıyordu. Ve galiba sır, tam da oradaydı. O eserleriyle esas olanın gördüklerimizle sınırlı olmadığını, onu tasavvur etme biçimimizin bizi ‘sonsuz' kıldığını söylüyordu.Serginin hazırlık sürecine dair hazırlanan belgesel www.anishkapooristanbulda.com'dan izlenebilir.Boğaz’ın kıyısındaki bahçede...Dün yapılan tanıtım toplantısına sanatçı Anish Kapoor (soldan ikinci) ile serginin küratörü Sir Norman Rosenthal, SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ve Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil katıldı. Kapoor, "Mermer ve kaymaktaşından yapılan bazı eserlerimin ilk kez müzede ve Boğaz'ın kıyısındaki bahçede izlenebilecek, Türkiye'deki ilk kapsamlı sergimi sunmaktan büyük mutluluk duyuyorum." dedi.
↧
550 yıllık Altınboğa çeşmesi restore ediliyor
Mardin’de 14. yüzyılda Artuklu hükümdarı Melik Mansur Ahmet Küçük’ün veziri Altınboğa’nın yaptırdığı 550 yıllık Altınboğa çeşmesi ve yatırı, Mardin Belediyesi tarafından restore ediliyor.Bakımsızlıktan dolayı yıkılan ve tahrip olan çeşme ve yatırı yeniden ayağa kaldırmak için harekete geçen Mardin Belediye Başkanı Beşir Ayanoğlu, 550 yıllık çeşmenin kurtarılması ve Mardin tarihine kazandırılması için harekete geçti. Belediye tarafından oluşturulan özel ekip ile restorasyon çalışmalarının yanı sıra çeşme ve yatıra giden yolu da parke taşı ile döşeyecek. Şu an kurumuş bulunan bu çeşmenin de suyolları temizlenerek yeniden akması sağlanacak. Mardin'de bulunan binlerce yıllık tarihi eserlerin gelecek nesillere aktarılması için aslına uygun olarak restore edildiğini belirten Mardin Belediye Başkanı Mehmet Beşir Ayanoğlu, Artuklu Hükümdarı Melik Mansur Ahmet Küçük'ün veziri Altınboğa'nın yaptırdığı 550 yıllık Altınboğa çeşmesi ve yatırı için restore çalışması başlattıklarını söyledi. Ayanoğlu; 7 bin yıllık tarihi şehirde hüküm sürmüş 30 medeniyetin tarihi izlerini yaşatmak için son 5 yılda birçok cami, medrese, kilise, hamam, çeşme ve evleri restore ederek Mardin'in turizmine kazandırdıklarını belirtti. Ayanoğlu, "Tarihi eserler bir şehrin kimliği, hafızası ve karakteridir. Bu eserlerin göz göre göre yok olmasına razı olamayız. Mardinlilerin hafızasında yer edinen ve binlerce vatandaşımız tarafından ziyaret edilen Medrese Mahallesi'ndeki tarihi Altınboğa Çeşmesi ve Yatırı için restorasyon çalışmamız başladı. Vatandaşların rahat ulaşımı için çeşme ve yatıra giden yol da yapılıyor. Bir kaç ay içinde çalışma tamamlanıp halkımızın hizmetine sunulacaktır." dedi. Mardin'de, 314 yıl hüküm süren Artuklu döneminin önemli hükümdarı Melik Mansur Ahmet Küçük'ün veziri Altınboğa'nın yaptırdığı çeşmenin Mardin için önem arz ettiğini ifade eden Başkan Ayanoğlu, "Artuklular ve Selçuklular Mardin'de önemli eserlere imza attı. Şehirde 50'ye yakın tarihi çeşme bulunuyor. Bunları yeniden restore etmek istiyoruz. Tarihimizin ve ecdadımızın eselerine sahip çıkmak bizim görevimizdir." diye ifade etti.(CİHAN)
↧
Çingene Kızı, Gaziantep’e altın madalya kazandırdı
Gaziantep’in simgeleri arasında yer alan Çingene Kızı Mozaiği, Kanada’da düzenlenen Mosaiculture Fuarı ve Yarışması’nda birinci seçildi.Dünyadaki tarihi ve kültürel eserlerin canlı bitkiler kullanılarak sergilendiği ve tanıtıldığı Mosaiculture organizasyonuna Çingene Kızı Projesi ile katılan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, fuara damgasını vurdu. Çiçeklerle oluşturulan ülke sembollerinin farklı bir teknikle ziyaretçilere sunulduğu organizasyonda, Büyükşehir Belediyesi ekibi Çingene Kızı Mozaiği'ni bir hafta süren çalışmanın ardından, 120 metrekare alan üzerine 15 çeşit bitkiden oluşan 18 bin 576 çiçek kullanarak resmetti. Türkiye'den sadece Gaziantep katıldığı ve birbirinden ilginç çalışmaların yer aldığı fuarda Çingene Kızı Mozaiği birinci seçilerek altın madalya ile ödüllendirildi. Organizasyona katılan Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Şafak Tercan, "Şehrimizi en iyi şekilde temsil etmemizin haklı gururunu yaşıyoruz. Bu başarıda bize destek olan başta Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanımız Asım Güzelbey'e ve diğer ekip arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum." dedi. Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Şafak Tercan, "1998 yılında Montreal Belediyesi tarafından oluşturulan bu organizasyon, dünyadaki tarihi ve kültürel eserlerin canlı bitkiler kullanmak sureti ile sergilenmesi ve tanıtılmasını amaç edinmiştir. Zaman zaman farklı ülkelerde de gerçekleştirilen bu organizasyon ülkelerin tanıtımına katkı sağladığı gibi düzenlendiği kentlere de ayrı bir hareketlilik getirmekte, bu hareketlilik neticesinde ciddi ekonomik girdiler de sağlamakta." diye konuştu. (CİHAN)
↧
↧
e-kitap korsanlarıyla yasal mücadele
Türkiye Yayıncılar Birliği, e-kitap korsanlarına karşı yasal mücadele edilebilmesi için, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu taslağının bir an önce yasalaşması için bildiri yayınladı.Geçtiğimiz yasama döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı, sektörü temsil eden derneklerle birlikte Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) taslağı hazırlamıştı. Bildiride, “Tüm dünyada hızla büyüyen e-kitap yayıncılığının Türkiye’de yayıncılık sektörü içindeki payı yüzde 0,3 seviyelerinde kaldı. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri internette e-kitap korsanlığının hızla artmasıdır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) taslağının bir an önce yasalaşması dijital korsanlıkla mücadeleye yasal destek sağlayarak bu sorunun daha büyük boyutlara ulaşmadan ortadan kaldırılması açısından çok büyük önem taşıyor. Mevcut yasalarla e-kitabın korsanlığı ile mücadele çok sınırlı kalmakta, caydırıcı sonuçlar alınamıyor.” denildi.
↧
Balkan şehirlerinde geçerken çocuklukları...
‘Göğsünde aşkı bir kurşun gibi taşıyan’ herkes Üsküplü şair Yahya Kemal’in şu mısralarını sık sık tekrarladı bir hafta boyunca: ‘Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir/Ayrılmanın bıraktığı hicrân derindedir.’Bu hicran, Rumeli coğrafyasının hayâl şehirlerinden gelen öğrencilerle teselliye ve umuda döndü Edirne’de. Akademi Rumeli programıyla ‘Gökte yapılmış da yere indirilmiş’ bu Osmanlı pâyitahtında yeniden yazıldı kalpler.Edirne Valiliği’nin T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın desteğiyle düzenlediği Akademi Rumeli programı, 2-10 Eylül tarihlerinde 8 Balkan ülkesinden 200’e yakın Türk öğrenciyi Edirne’de 30 sanatçıyla buluşturdu. Edebiyat, düşünce, güzel sanatlar, tiyatro ve sinema-TV olmak üzere 5 atölyede bir hafta boyunca her biri alanlarında söz sahibi yazar, şair, çizer, fikir adamı, sinemacı, yönetmen, ressam, fotoğrafçı ve tiyatrocu öğrencilerle bir araya geldi. Ahmet Turan Alkan’dan İhsan Deniz’e, Hüsrev Subaşı’dan Ahmet Güner Sayar’a 30 sanatçı ve fikir adamı çeşitli atölyelerde öğrencilere ders verdi.Edirne Valisi Hasan Duruer, projenin müellifi Fahri Tuna ve ekibinin organize ettiği Akademi Rumeli’ye, Bulgaristan, Gagauz Yeri, Kırım, Kosova, Makedonya, Romanya, Yunanistan ve Türkiye’den katılan öğrenciler, Türkçenin ses bayrağının kıyamete dek dalgalanacağının sözünü verdiler adeta. Kadim medeniyetimizin esrarını keşfetme yolunda kapı aralamak bakımından önemli bir adım olan program, daha ziyade bir Balkan devleti olarak kabul edilen Osmanlı’nın rayihalarını günümüze taşıması bakımından da bir hayli manidardı.Kapanış konuşmasında bir öğrencinin ‘Biz birbirimizi tanımıyormuşuz; burada tanış olduk.’ cümlesi, programı, en sarih bir şekilde özetledi. Türkiye, ‘misafirlikte unutulan çocuklarına’ sahip çıkıyordu... Gümülcine’den bir güvercin havalanıp Selimiye’nin havuzunda serinledi; I. Murad’ın duasını fısıldadı rüzgâr... Edirne, Türkçeyle sırmalandı, Türkçeyle sırlandı; anamızın ak sütü kadar helâl Türkçeyle…
↧
Tarihî yarımadayı kurtarma adımı
Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından 2012’nin başında kurulan İstanbul Tarihi Yarımada Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSTYAM), ekimde uluslararası bir sempozyuma hazırlanıyor. Merkezi Yedikule surlarının içinde olan İSTYAM’ın üzerinde durduğu en önemli konu, bölgede yaşayanlarda tarihî yarımada bilinci oluşturmak.Sur içi diye tabir edilen tarihi yarımada hepimizin bildiği gibi çok önemli bir bölge. İlk İstanbul bu bölgede kuruldu, imparatorlukların merkezi oldu, yüzlerce tarihi yapı ve kültürel zenginlikler yine burada. Fakat tarihi yarımada bir o kadar da ilgiye ve sahiplenilmeye muhtaç. Yıldız Teknik Üniversitesi, bölgenin geleceğini teminat altına almak için 2012 yılının başında İstanbul Tarihi Yarımada Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSTYAM) kurdu. Fatih Belediyesi, Yedikule Mahallesi’nde 5 bin 400 metrekarelik arazi içinde 2 bin metrekare kapalı alanı olan bir binayı 20 yıl boyunca İSTYAM’a tahsis etti.İSTYAM, bir yıldır hem sur içinde oturanlarda ‘nerede yaşadıklarına’ dair bir bilinç oluşturmak, hem de ‘tarihi yarımada uzmanları’ yetiştirmek için çalışmalar yapıyor. “Cankurtaran’da Dönüşüm ve Cankurtaran’da Yaşayanlar” ya da “İstanbul’un İlk Kadısı Tarafından Yaptırılan Hızır Bey Camii’nin Restorasyon Süreci” gibi seminerlerin yanı sıra Osmanlı Türkçesi atölyeleri açarak, evlerinin yanı başındaki mezar kitabesini okumayı bilmeyen ama öğrenmek isteyen tarihi yarımadalılarla akademisyenleri bir araya getiriyor. YTÜ Mimarlık Bölümü Bina Bilgisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferah Akıncı’nın öncülüğünde kurulan İSTYAM, ekimde önemli bir sempozyuma hazırlanıyor. İran, İtalya, Azerbaycan, Hollanda gibi ülkelerden katılımcıların bildirilerini sunacağı Uluslararası Tarihi Yarımada Sempozyumu 3-5 Ekim 2013’te gerçekleş-tirilecek. Sempozyumda ‘Tarihi yarımadanın sınırları genişliyor mu? Silüeti bozan Zeytinburnu’ndaki ikiz kulelerin akıbeti ne olacak? Bu konuda akademisyenler ne diyor? Tarihi yarımada nefes almakta zorlanırken akademinin bu emeği yeterli mi?’ gibi konular tartışılacak. Akıncı, “Ben Fatih Malta’da büyüdüm. Tarihi yarımadanın yitip giden değerlerini gözümüzle gördük. Bu merkez, bölgedeki tarihsel dokunun en iyi şekilde korunması ve kültürel sürekliliğin sağlanmasına büyük katkı yapacak.” diyor.ÜÇ KOMİSYON KURULDUİSTYAM kapsamında kurulan üç önemli komisyon bulunuyor. Op. Dr. Mehmet Görgülü ve ekibinin oluşturduğu Biyolojik Materyal İnceleme Komisyonu, tarihi yarımadada yapılan kazılardan elde edilen yeni ve eski insan, hayvan ve bitkilere ait biyolojik materyallerin analizini yapıyor. Buradaki amaç; örneğin insan iskeletlerinde yaş, boy, cinsiyet, hastalık gibi özelliklerin saptanması yoluyla tarihi yarımadanın geçmişteki sakinlerini kimliklendirmek.‘Tarihi Yapılarda Deformasyon Ölçmeleri’ adını taşıyan ikinci komisyon, tarihi yapılarda oluşan ya da oluşabilecek deformasyonları saptıyor. Doç. Dr. Atınç Pırtı, Yrd. Doç. Dr. R. Gürsel Hoşbaş, Uzman Taylan Öcalan’dan oluşan komisyonun tecrübeleri arasında sur içinde Fatih Camii deformasyon ölçme ve değerlendirme çalışması yer alıyor. Konservatör Uğur Genç yönetimindeki Tarihi Yarımada Deneysel Araştırma Komisyonu ise sokak sokak gezerek cam, taş, ahşap, fosil toplayıp binaları ve eserleri korumak için malzeme analizi yapıyor, ayakta kalan yapıların ömürlerini ve dayanıklılıklarını ölçüyor.Sempozyumdan bazı etkinlikler“Tezhip ve Minyatür Sanatıyla İstanbul Tarihi Yarımada-sı” ve “İstanbul Tarihi Yarımada Resim Sergisi”, 3 Ekim 2013.Tarih ve ‘şehirli’ arasındaki ilişkinin çeşitli yönleriyle ele alınacağı tarihçi Teyfur Erdoğdu yönetiminde gerçekleştirilecek Şehirli Atölyesi, 2 Ekim 2013.Doç. Dr. Ercan Karakoç, “Osmanlı Devleti’nin Son Dönemlerinde İstanbul’da Toplu Ulaşım”, 4 Ekim 2013.“Tarihi Yarımadada Küçük Bir Çocuk Olmak” acaba nasıl bir duygu? Bölgede büyüyen Yrd. Doç. Dr. Şule Özkeçeci izlenimlerini aktaracak, 4 Ekim 2013. Program çerçevesindeki ilginç atölyelerden biri kesme şekerden Ayasofya Müzesi’nin yapılacağı Sugar Sophia Maket Atölyesi olacak, 1-2 Ekim 2013. Sempozyum oturumları ve etkinliklerin hepsi İSTYAM’ın Yedikule’deki merkezinde yapılacak. Katılmak isterseniz: www.istyam.yildiz.edu.tr, 0212 588 21 14
↧
Sagalassos Antik Kenti'nde 16 asırlık çömlek işliği bulundu
Burdur Ağlasun'da yüzyıllara inat toprağın altında öylece uzanan Sagalassos Antik Kenti'nde, 2013 dönemi kazı çalışmalarında 5. yüzyıla ait bir çömlekçi işliği kalıntıları bulundu.Burdur Ağlasun'da yüzyıllara inat toprağın altında öylece uzanan Sagalassos Antik Kenti'nde, 2013 dönemi kazı çalışmalarında 5. yüzyıla ait bir çömlekçi işliği kalıntıları ile karşılaşıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Belçika Katholieke Lueven Üniversitesi'nden Prof. Dr. Marc Waelkens başkanlığında yürütülen çalışmalarda ulaşılan çömlekçi işliğinin Roma İmparatorluğu genelinde bilinen en iyi korunmuş çömlek işliği olduğu düşünülüyor. Mekan, Sagalassos'ta 2013 yılının en önemli buluntuları arasında yer alıyor. Geç Roma döneminde Sagalassos'ta kent ve kent yaşamı hakkında bilgilere yeni bir yön vermesi açısından önemli olduğu düşünülen işlikte bulunan matara kalıplarının bazıları, ustasının içine bastığı yeşil kil hamuru ile birlikte, astarlanıp pişirilmeye hazırlanmış durumda ele geçirildi.ÇOCUKLUK HAYALİYLE BAŞLAYAN SAGALASSOS KAZILARISagalassos Antik Kenti tarihe yazdırdığı yüzlerce ilginç öykülerden birini daha 1990 yılında kazı ve restorasyon çalışmaları başlarken de not düştü. Heybeti ile her daim insan elinden çıkan her esere konu olan Torosların bir kolu Akdağ ve zaman içinde Akdağ'ın toprakları altında kalan Sagalassos, 20. yüzyıla kadar uyuyor. Çocukken okuduğu çizgi romanlardan etkilenerek Türkiye'de bir kazı yapmanın hayaliyle büyüyen Prof. Dr. Marc Waelkens, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın önderliğinde çalışmalarına başlayana dek. PERİLER ŞEHRİ SAGALASSOSTarihi M.Ö. 12 binlere kadar giden Sagalassos tarihin akışı içinde büyüyerek anıtsal yapılar, heykeller ve çeşmelerle süslendi. M.S. 2. asrın başına kadar da ihtişamını sürdürdü. Sonraki yüzyıllarda gelen depremler, salgın hastalıklar ve Arap akınları nedeniyle terk edildi. Sagalassos, yüzlerce yıl sonra ilk defa Fransız Dr. Paul Lucas tarafından 18. yüzyılda keşfedildi. Lucas, kente 'Periler şehri' adını verdi.(İHA)
↧
↧
20. Altın Koza Film Festivali başlıyor
Bu yıl 16 – 22 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali için geri sayım başladı.Önemli kültür – sanat etkinliklerinden biri kabul edilen festival, bu yıl da Türkiye ve dünyadan kısa, uzun metraj filmler ile belgeselleri sanatseverlerle buluşturacak. Organizasyonun gösterim bölümünde dünyadaki çeşitli festivallerden ödül almış filmlerin Türkiye prömiyerleri yapılacak. Toplam 215 film, 450 gösterimle izleyiciyle buluşacak. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması ve Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması yılın iddialı yapımlarının çekişmesine sahne olacak. Bunların yanı sıra atölye çalışmaları, söyleşiler ve sergiler gerçekleştirilecek. ALDIRMAZ: SANAT DOLU BİR ETKİNLİK OLACAKSeyhan Oteli'nde düzenlenen basın toplantısında festivalle ilgili açıklamalarda bulunan Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, sinema ve Yeşilçam denildiğinde Adana'nın akla geldiğini söyledi. Birçok sinema filmi ve dizinin Çukurova'da çekildiğini hatırlatan Aldırmaz, "Daha heyecanlıyız. Sorumluluğumuz fazla. Sanat dolu bir etkinlik olacak. Bu yıl da gezici sinema TIR'ı önemli noktalara gitti. Anadolu insanının dikkatini Altın Koza Film Festivali'ne çekti. Çevremizde o kadar olumsuzluklar var ki; sanat ve kültürle gündeme gelmenin ayrı bir özelliği var. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum." dedi. ALTIN KOZA KENDİSİ İLE YARIŞIYORGeçen yıl ilk kez Başbakanlık Tanıtım Fonu'ndan sağlanan 500 bin liralık destek için başbakana teşekkür eden Aldırmaz, bu senede Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in etkinliğe yakışır katkıyı sunacağını ifade etti. Bu sezon Amfi Tiyatro ile otellerin yanı sıra ilk kez Çukurova Üniversitesi'ndeki kongre merkezini de kullanacaklarını anlatan Aldırmaz, soru üzerine Altın Koza'nın toplam bütçesinin 5 milyon TL olduğunu açıkladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın vereceği maddi kaynak miktarının şu an beli olmadığına işaret eden Aldırmaz, şöyle devam etti: "Altın Koza, Anadolu insanı ile yapılan tek festival. 81 vilayetle akrabayız. Gezici Sinema TIR'ı ile bu akrabalarımızı heyecanlandırıyoruz, buraya gelmelerini sağlıyoruz. Dolayısı ile bakanlıktan beklentimiz daha fazla. Altın Koza kendisiyle yarışıyor. Geçen yıllardaki gibi bina süslemelerine gitmedik. Sanat ve sanatçıya daha fazla ağırlık veriyoruz." Altın Koza Genel Müdürü ve Festival Koordinatörü Candan Yaygın, Kültür ve Turizm Daire Başkanı Ozan Aksu'nun da hazır bulunduğu programda Altın Koza Yönetim Kurulu Başkan Vekil İsmail Timuçin ise etkinlik hakkında bilgi verdi. YAŞAM BOYU ONUR ÖDÜLLERİ 20. Altın Koza Film Festivali'nin açılışı 16 Eylül Pazartesi akşamı saat 20.30'da Merkez Park Amfi Tiyatro'da gerçekleştirilecek. Türk sinemamsının unutulmaz yıldızları Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın açılışta Adana'da olacak. Sanatçı Göksel de eski Türk filmleri müziklerinden seçtiği repertuvarla sahne alacak. Festivalin Yaşam Boyu Onur Ödülleri, Türkiye sinemasının unutulmaz yıldızlarından Çolpan İlhan, İzzet Günay ve Demir Karahan ile yapımcı Necip Sarıcı'ya takdim edilecek. HABABAM SINIFI ALTIN KOZA'DA Festival kapsamında, Rıfat Ilgaz'ın ölümsüz eseri Hababam Sınıfı, özel bir sergiyle sanatseverlerle birlikte olacak. Dört bölümden oluşacak serginin ilk bölümü, Dolmuş dergisinde yayımlanan Hababam Sınıfı karikatürlerinden oluşacak. İkinci bölümde, 1965 yılında Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu tarafından sahneye konan Hababam Sınıfı müzikali fotoğrafları yer alacak. Ertem Eğilmez dönemi ile başlayacak üçüncü bölümde ise Hababam Sınıfı, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde, Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor isimli filmlerin fotoğraflarından oluşan bir seçki var. Dördüncü bölümde set fotoğrafları görülebilecek. Sergide ayrıca Münir Özkul, Ayşen Guruda, Adile Naşit ve Kemal Sunal'ın heykelleri yer alacak. Açılışı 18 Eylül Çarşamba günü saat 18.00'de, 75. Yıl Sanat Galerisi'nde yapılacak sergi 30 Eylüle kadar gezilebilecek. (CİHAN)
↧
Bu hafta 7 yeni film vizyona giriyor
Sinemaseverler dram, komedi, korku, aksiyon türlerinden oluşan 7 yeni film ile buluşuyor. 13 Eylül haftasının öne çıkan yapımları arasında “Karanlık Şerit: Möbius” ve gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak anlatılan yerli korku yapımı “Şeytanı Racim” yer alıyor.PIRILTILI HAYATLARBir grup şöhret meraklısı genç, interneti kullanarak ünlü kişilerin izini sürmeye başlarlar. Amaçları da bu kişilerin evlerini soymaktır. Utangaç Marc, hain biri olan Rebecca ile yakınlaşır. Birlikte zengin ve ünlülerin dolabından "alışveriş" yapmaya başladıklarında Marc için istediği popülarite gelir. Çok geçmeden pahalı giysiler, ayakkabılar ve giysilerin sahibi olmaya başladıklarında medyanın dikkatini çekerler. Sofia Coppola'nın yönettiği ve Emma Watson, Katie Chang, Israel Broussard ile Claire Julien'in oynadığı "Pırıltılı Hayatlar", suç dram türünde.NEVANeva, aşk için verilen mücadelelerden yola çıkılarak geçmişin sorgulanması üzerine gerçek bir hikâye. Film, "aşk, sevgilinize daha çok güvenmenizi mi, yoksa geçmişini daha çok sorgulamanızı mı sağlar" sorusuna odaklanıyor. Can Arca ile Birkan Uz'un yönettiği ve Şükrü Özyıldız, Başak Parlak, Levent Özdilek, Bedia Ener, Ahmet Uz, Nergis Kumbasar, Sinem Burcu Kalaycı, Kenan Vural ile Tuna Velibaşoğlu'nun oynadığı "Neva", Ilgın Olut'un 2000 yılında Dünya Aktüel Ödülleri En Çok Satan Roman Ödülü'nü alan kitabından sinema filmine dönüştü…KARANLIK ŞERİT: MÖBİUSRus gizli servis ajanı olan Gregory, bir işadamını izlemek için Monaco'ya gönderilir; finans uzmanı olan Alice de ekibe dahil edilir. İhanetinden şüphe duyulmasına rağmen Gregory altın kuralı bozar ve kendisi de gizli ajan olan Alice ile ilişkiye girer. Aralarında doğacak bu imkânsız tutkunun sonu ise onları entrika dolu bir maceraya sürükleyecektir. Eric Rochant'ın yönettiği ve Jean Dujardin, Cecile De France, Tim Roth ile Emilie Dequenne'in oynadığı "Karanlık Şerit: Möbius", dram aksiyon türünde.ARINMA GECESİAmerika'da hükümet, her yıl 12 saatliğine, cinayet de dahil, her türlü suç eyleminin yasal olmasına izin vermektedir. Polis aranamaz, hastaneler yardıma ara verir. Halkın, kendisini ceza yoluyla düzene koyduğu bir gecedir. Şiddetin ve suçun her yeri sardığı bu gecede bir yabancı kapılarını çaldığında, ne yapacaklarına aile karar verecektir. Ethan Hawke, Lena Headey, Rhys Wakefield ile Max Burkholder'in oynadığı "Arınma Gecesi"ni James DeMonacoyönetti.TURBOGeçirdiği çılgınca kazanın O'na mucizevi güçler kazandırmasının ardından Turbo, sıra dışı bir amaç için yolculuğa çıkar: Ünlü yarış pilotu Çılgın Gagne'yle kapışmak. Sokaklarda tanıştığı bir salyangoz çetesinden de yardım gören ufaklığımız hiçbir hayalin gerçekleşmeyecek kadar büyük, hiç kimsenin de onları gerçekleştiremeyecek kadar küçük olmadığını ispat için yüreğini ortaya koyar. David Soren'in yönettiği ve Ali Hekimoğlu, Murat Aydın ile Kadir Çermik'in seslendirdiği animasyon film "Turbo", 3D olarak vizyona giriyor.BU NASIL AİLEDavidk, uyuşturucu satıcısıdır. Zulasını kaptırınca Brad'e borçlanır. Durumunu düzeltmek için Brad'in mallarını Meksika'dan getirmelidir. Rose, Kenny ve Casey'yi kendiyle birlikte hareket etmeye ikna eder. Sahte bir eş, iki çocuk ve David'den oluşan "Miller ailesi" Dört Temmuz hafta sonu için güney sınırına doğru yola çıkarlar. Rawson Marshall Thurber'in yönettiği ve Jennifer Aniston, Jason Sudekis, Emma Roberts ile Nick Offerman'ın oynadığı "Bu Nasıl Aile", komedi sevenler için.ŞEYTAN-I RACİMİstanbul'da Üniversitede okuyan iki ev arkadaşı Emrah ve Salih'in hayatları Salih'in Havas ilmine duyduğu merakla sonsuza kadar değişir. Cin'ler âleminin ürkütücü varlıklarını kendi emri altına alarak isteklerini gerçekleştirmeleri için kullanmak isteyen Salih ve hiçbir şeyin farkında olmayan Emrah kendini bir anda bu korkunç döngünün içinde bulurlar. Arkın Aktaç'ın yönettiği ve Uğur Güneş, Ertunç Uygun, Mehmet Çevik ile Ayşe Tunaboylu'nun oynadığı "Şeytan-ı Racim" de yaşanmış bir hikâyeden yola çıkılarak bire bir olarak anlatılıyor.(CİHAN)
↧
'Netekim Karakolu' filminin çekimleri 12 Eylül'de başladı
Mersin'de, çektikleri film nedeniyle 12 Eylül 1980'de gözaltına alınan köylülerin hikayesini anlatan 'Netekim Karakolu' filminin çekimi 12 Eylül günü başladı. Film, o yıllarda olayın geçtiği mekanlarda çekilecek. Filmde, o dönem askerler tarafından gözaltına alınan köylüler de yeniden rol alıyorlar.Zeynel Korkmaz'ın 1970 yılında çektiği filme ait, film parçaları ve fotoğraflar, 1980 askeri darbesinden bir yıl sonra, ev aramalarında ortaya çıkmış ve filmi çeken Zeynel Korkmaz ile filmde rol alan köylüler, 'Gerilla eğitimi yapmak ve örgüt oluşturarak suç işlemek' iddiasıyla göz altına alınmışlardı. Gözaltılar sırasında, 10 yıl önce filmde görev alanlarla Zeynel Korkmaz'ın yaşadıkları, filmin konusunu oluşturuyor. 43 yıl sonra filmde oynayanlarla yapılan görüşmeler de olumlu sonuçlanınca, film için kollar sıvandı. Askerler tarafından, çektikleri film yüzünden gözaltına alınarak sorgulanan köylüler, her ne kadar zor zamanlar yaşamış olsalar da filmi bitirmek istediklerini belirtti.Zeynel Korkmaz'ın oğlu olan ve filmin yönetmenliğini üstlenen Yasin Korkmaz, çoğunluğu o dönem filmde oynayan köylülerden oluşan oyuncu kadrosuna, tanınmış isimlerin de destek vereceğini belirtti. Babasının, 15 yaşında başladığı filmi kendisinin tamamlayacak olmasının, garip bir duygu olduğunu vurgulayan Yasin Korkmaz, 1970'li yıllarda, Mersin köylüsünün film çekmeye çalışmasını ise 'büyük bir olay' olarak nitelendirdi.12 Eylül'de çekimine başlanan 'Netekim Karakolu' filmi, hayatları darbeyle sekteye uğrayan köylülerin hikayesini ele alıyor. Genç yaşta film çekmeye çalışan ve köylüleri de filmde oynamaya ikna eden kafadarların başlarına gelenler ise filmin ana konusunu oluşturuyor. Kara mizah türündeki film, darbe öncesinde herkesin büyük saygı gösterdiği karakol komutanının, darbenin ardından nasıl değiştiğine dikkat çekerek, köylülerin başlarına gelen akıl almaz olaylara yer veriyor.'EN KÖTÜ DEMOKRATİK İDARE EN İYİ DARBE YÖNETİMİNDEN İYİDİR''Netekim Karakolu' filmine proje danışmanlığı yapan Zeynel Korkmaz, 12 Eylül günü başlayan çekimlerde film setinde yerini aldı. Proje hakkında konuşan Korkmaz, şöyle konuştu:"12 Eylül darbesi, toplumun her kesiminde olumsuz etkiler bıraktı. Darbelerin genel hukuku, hukuksuzluk üzerine kurulu olduğu için, toplumun her bireyinin bundan etkilenmemesi mümkün değildir. Bizim yaşadıklarımız da, ülkeyi 12 Eylül'e getiren sebeplerin hiç biriyle ilgili olmadığı halde, kendi halindeki insanlar günlerce kötü muameleye tabi tutuldular. Bu gün hatırlandığında gülünebilen o olayların yaşanmaması en büyük dileğimizdir. Filmde verilmesini istediğim mesaj, 'En kötü demokratik idare, en iyi darbe yönetiminden daha iyidir' anlayışını yansıtmasıdır. Filmin dili kara da olsa, mizah olacağı için mesajın anlaşılacağını düşünüyorum. 'Netekim Karakolu' isim olarak niçin seçildi diye sorulursa; 'Netekim' sözü darbeci Kenan Evren'i en iyi temsil eden kelimelerden birisidir. 'Netekim Karakolu' ise o dönemde insanlarımızın haksız muameleye tutulduğu tüm karakolları temsil etmektedir. Bu ilk günde dikkat ettim, setin esprisi, 'Jandarma geliyor!' sözü idi. Umarım, bu ekipteki çocuklar da başka bir filmin konusu olmazlar" diye konuştu.FİLM EKİBİ İLK GÜN KAZA YAPTIBu arada, film ekibi, çekimlerin ilk gününde trafik kazası atlattı. Saat 07.00'de film ekibine ait araçlardan biri su kanalına uçtu. Filmin yönetmeni Yasin Korkmaz ve babası Zeynel Korkmaz'ın da içinde bulunduğu araç, kullanılmaz hale gelirken, araçta bulunanlar, küçük yaralarla kazadan kurtuldu. Ayakta tedavileri yapılan ekip, film çekimlerine üç saat gecikmeli olarak başladı.(DHA)
↧