Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Kore’nin görsel hikâyesi

$
0
0
‘İstanbul-Gyeongju Dünya Kültür Expo 2013’ kapsamında açılan “Kore’de-İpek Yolu’nun Diğer Yönü” sergisinde, Güney Kore’nin doğasını, kültürünü ve kimliğini savaşın gölgesinden kurtarıp olduğu gibi yansıtan fotoğraflar yer alıyor.20. yüzyılda sömürge ve savaşın kalıntılarından doğan Kore fotoğrafları hâlâ birçoğumuzun hafızasındadır. Emperyalist bakış açısı ile Kore’yi ziyaret eden turistlerin çektiği fotoğraflarla, kanlı savaş ve yıkımın uç hallerini dış basında gösteren fotoğraflar, şimdiye kadar Kore’yi tanıtan görüntüler olageldi. Ancak Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi’nde açılan “Kore’de-İpek Yolu’nun Diğer Yönü” adlı fotoğraf sergisi, bu imajı değiştiren kareler sunuyor. Sergide Kore’de doğup büyümüş, Koreli ünlü fotoğrafçıların vizöründen modern Kore’nin fotoğrafları var. Kang Woongu, Koo Bohnchang, Kim Jungman, Park Jongwoo, Seo Heonkang, Oh Heinkuhn, Yook Myongshim, Lee Gapchul gibi isimler, Kore’de sanayileşmenin başladığı 70’lerden bugüne kadar geçen dönemdeki Kore fotoğraflarını, dört büyük hikâye içinde anlatıyor. 20. yüzyılın başlarında Japon istilası ve Kore Savaşı gibi acıları yaşayan ülke, 1960 yılında sanayileşme diye adlandırılan yeni bir hayali kurmaya başlar. Kore’nin huzur dolu bir köyünde sanayileşme nedeniyle değerlerin çöküşün ve değişimlerin gizli taraflarını kazıyıp ortaya çıkaran bakışı Yook Myongshim ile Lee Gapchul’un çalışmalarında görüyoruz. Bu fotoğraflar, Kore’nin tipik tarım alanları ile geçmişin değerlerinin bir arada olduğu ve aynı zamanda duygusal açıdan da eski ve yeni kültürel çatışmayı ortaya koyuyor. Kore’deki ikinci büyük akım ise kültürel miras hakkındaki keşif. Savaş sonrasında Güney Kore, açlık, yoksulluk gibi temel sorunlarını çözer ve ulusal gücünün ilanı 1960-70’li yılları bulur. Sanayileşme ile birlikte Batı kültürünün etkisiyle yeniliklere merak dönemi başlar ve bu dönemde Kore’nin gelenek ve kültürel mirasının geri planda kaldığı görülür. Böyle bir acı gerçek içinde gerileyen kültürel mirası, fotoğraf sanatçıları Kang Woongu ve Koo Bohnc’in çalışmalarında görmek mümkün. Güney Kore’nin önde gelen fotoğrafçılarının sunduğu üçüncü akım ise Kore’nin ‘yeniden keşfi’. Kim Jungman, 1990 yılı sonlarından itibaren ülkeyi baştan başa dolaşarak sadece Kore doğasında görülebilecek kareler çeker. Tam da bu noktada karşımıza çıkan Seo Heunkang’nun fotoğrafları, yeniden dekore edilen mimariler ile birlikte ahenk içindeki doğayı panoramik biçimde sunuyor. Kore’nin doğasını alışılmamış bir duygu ile gösteren Jongwoo Park ise sözün tam anlamıyla benzersiz kareler çekip getirmiş Kore’den. Kore Savaşı’nın bıraktığı ölüm arazisi olarak anılan 155 millik Bungdang hattında, gerilim ve barış doğrudan onun fotoğraflarında görülüyor. Son akım ise modern Kore’yi yöneten kuşağın, sanayileşmeden sonra çeşitli toplumsal değişimin sancılarına maruz kaldığı dönemi yansıtıyor. 21. yüzyıl Kore Dalgası’nın merkezi olan gençler, artık herhangi bir şeye bağlı olmadan açıkça kendilerini ifade ediyor. Oh Heinkuhn’ın fotoğraflarında Kore’nin genç erkekleri askerlik görevini yaptıkları yerlerin gündeliği içinde anlatılıyor. Heinkuhn, fotoğraflarında genç kızların portrelerini de sunuyor. Bu fotoğraflarda kadınların eğitimi ve modernleşme çağından sonra göze çarpan Kore toplumunun kesitlerini görebiliyoruz. Hikâyesi ve gelişim süreçleri pek çok bakımdan ülkemize benzeyen Kore’yi farklı dönem ve akımların ürünü fotoğraflar üzerinden ‘okumak’ aynı zamanda görsel bir şölen yaşamak anlamına da geliyor. Tarihi ilişkilerimizin de olduğu Güney Kore’yi yansıtan sergi, bir fotoğraf sergisi olmanın ötesinde anlamlar ve çağrışımlar vaat ediyor.

25 ülkede 5 yılda çekilen 'Samsara' vizyona giriyor

$
0
0
Sinemaseverler bu hafta vizyona, dram, aksiyon, bilim kurgu ve belgesel seçkilerinin yer aldığı yapımlar izleyecek. 6 Eylül haftasının öne çıkan yapımı ise dünyanın en uzak köşelerinin bile kameraya alındığı “Samsara”. Belgesel, geniş açı kullanımında dünyanın en iyi sinemacılarından birisi olarak gösterilen Ron Fricke yönetti.Kelime olarak 'samsara' Sanskritçeden bire bir çevrildiğinde doğanın sonsuz döngüsü anlamına geliyor. İnsan deneyiminin ve maneviyatının kavranılamayan derinliklerini araştıran film beş yılı aşkın bir sürede, yirmi beş ülkede çekildi. "Samsara", insanlığın kutsal saydığı topraklardan, endüstrileşmenin en yoğun yaşandığı alanlara kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyor. Ni Made Megahadi Pratiwi, Puti Sri Candra Dewi, Putu Dinda Pratika ile Marcos Luna'in oynadığı "Samsara"yı geniş açı ve time lapse kullanımında dünyanın en iyi sinemacılarından birisi olarak gösterilen Ron Fricke yönetti.BİR HAYALİMİZ VARDIOkulu birlikte asan, aşk, din, siyaset ve saç modelleri hakkında konuşan ve nükleer bir savaşın eşiğinde hayattan daha fazlasını düşleyen Ginger ve Rosa'nın idealler ve duygular arasına sıkışıp kalan büyüme hikâyeleri anlatılıyor. Rosa aşık olmaması gereken birine tutulduğunda Ginger'la arası açılacak ve bir arkadaşlık acı bir şekilde bozulacaktır. Sally Potter'in yönettiği ve Elle Fanning, Alessandro Nivola, Christina Hendricks ile Timothy Spall'ın oynadığı "Bir Hayalimiz Vardı" dram türünde.SON MODA AŞKModa dergisi editörü, güzel ve hırslı Alice yakında genel yayın yönetmeni olmanın hayalini kurmaktadır ancak çok fazla ve zorlu rakibi vardır. Kariyeri yüzünden yıllarca aşk hayatını ihmal etmiştir. Bir gün uçakta bir öğrenci olan Bathazar ile tanışır. Bathazar da Alice'den çok etkilenir, Alice de onunla bir kez buluşmak zorunda kalır. Oyun olarak başlayan aşk artık Alice'e çok yakındır. David Moreau'nun yönettiği ve Virginie Efira, Pierre Niney, Charles Berling ile Gilles Cohen'in oynadığı "Son Moda Aşk", Fransa yapımı. ŞEYTAN GEÇİDİ1959 yılında Ural dağlarına kamp yapmaya giden 9 deneyimli Rus dağcının son derece tuhaf ölümlerinin ardından, günümüzde bir grup Amerikalı öğrenci aynı geçide giderek bu gerçek olayı araştırmaya koyulurlar. Yolculuk ilerledikçe zor hava koşullarına ve tanımlayamadıkları olaylara maruz kalan gençler, gerilim dolu anlar yaşayamaya başlayacaktır. Renny Harlin'in yönettiği ve Holly Goss, Matt Stokoe, Luke Albright ile Ryan Hawley'in oynadığı "Şeytan Geçidi", geçtiğimiz yıl ABD-Rusya ortaklığı ile yapıldı. R. I. P. D. ÖLÜMSÜZ POLİSLERJeff Bridges ve Ryan Reynolds, doğaüstü aksiyon-macera filmi "R. I. P. D. Ölümsüz Polisler"de dünyamızı, diğer tarafa gitmeyi reddeden, giderek daha zararlı hale gelen bir dizi yaratıktan kurtarmak üzere öteki dünya işleriyle uğraşan Rest In Peace Department tarafından gönderilen iki zombie polisi canlandırıyor. Filmin yönetmen koltuğunda ise Robert Schwentke oturuyor. Ayrıca Mary Louise Parker ve Kevin Bacon gibi güçlü oyuncularda filmin kadrosunda.ŞİMDİKİ ZAMANFilm, gelecek, kader ve dostluk temalarını sorguluyor. İşsiz ve bütün bağları kopmuş olan Mina'nın yeni bir hayata ihtiyacı vardır ama nasıl yapacaktır? Umudu kaçmak, Amerika'ya gidip yeni bir hayata başlamaktır. Para biriktirmek için bir kafede kahve falı bakmaya başlar. Fal bakar para kazanır, fal bakar dertlerini paylaşır. Ancak kendi falında gerçekten de yeni bir hayat var mıdır? Sanem Öge, Şenay Aydın ve Ozan Bilen'in oynadığı "Şimdiki Zaman" Belmin Söylemez'in kamerasından çıktı. (CİHAN)

Karaman Kalesi arkeo park olacak

$
0
0
Karaman Kalesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığınca başlatılan temizlik ve bilimsel kazı çalışmaları sırasında Osmanlı ve Selçuklu ile 14. yüzyıla ait çok sayıda tarihi eser bulundu.Karaman Valisi Murat Koca, Karaman Kalesinde devam eden kazı çalışmalarını yerinde inceleyerek, yetkililerden bulunan eserler hakkında bilgiler aldı. Vali Koca'nın gezisi sırasında Kültür ve Turizm İl Müdürü Cengiz Orta ile Müze Müdürü Abdulbaki Yıldız da hazır bulundu. Müze Müdürü Yıldız, kazı sırasında çıkan tarihi eserler hakkında Vali Murat Koca'ya bilgiler verdi.İncelemenin sonunda basın mensuplarının sorularını cevaplayan Vali Murat Koca, kazı çalışmaları ve restorasyonun Karaman turizmine önemli katkılar sağlayacağına inandığını söyledi. Vali Koca, "Kültür ve Turizm Bakanlığımızın katkılarıyla toplam 260 bin lira destekle kazı çalışmaları başladı. Daha önce burada antik tiyatro yapılmıştı. Maalesef orijinal yapı bozulmuştu, öncelikle bu düzeltildi. Toprak dışarı çıkarıldı. Şuanda kazı çalışması devam ediyor. İnşallah yılın sonunda tamamlanacak. Devamında da daha önce gönderilmiş olan ve halen kazı nedeniyle kullanamadığımız 2 milyon liralık esas restorasyon çalışmasına başlanacak. Şuandaki gördüğümüz mekan 14. yüzyıla ait. İdari yapının bir kısmı açık alan. Her geçen gün yeni bulgulara rastlanıyor. İçerideki küçük parçalardan kalenin çok daha eskiye doğru İslamiyetin öncesinde Bizanslılara kadar uzandığına dair bilgiler var. Tabi bunlar ön bilgiler. Yeni kazılarda ulaştığımız değerlerle bu bilgiler çok daha net bir şekilde arkadaşlarımız tarafından sonuçlandırılacak" dedi.ARKEO PARK DÜŞÜNCESİMüze Müdürü Abdulbaki Yıldız ise, Karaman Kalesinin 'Arkeo Park' yapılması yönünde düşünceleri olduğunu açıkladı. 8 Temmuz tarihinde başlayan ve 15 Aralık'ta bitirilmesi planlanan çalışmaların şuanda 30 işçi, 5 uzman tarafından devam ettirildiğini dile getire Müze Müdürü Yıldız, "Çalışmalar sırasında çok sayıda Selçuklu dönemine ait seramik parçaları ile 14. yüzyıla ait 2 adet top namlusu bulduk. İçerisinde de yine taştan top güllelerinin tespitini yaptık. Ayrıca bir türbe yapısı olarak düşündüğümüz bir mezar odasını dün itibariyle bulduk. Mezar odasının içerisinde de duvarlarında muhtemelen alçı süslemeler ve İslami yazılar ve motiflerle burasının içinin dekoratif olarak süslendiğinin tespitini yaptık. Bu mezarın dini vasıflı olabileceğini düşünüyoruz. O dönemde Karamanoğulları Beyliğinde önemli bir zata ait bir türbe yapısı olduğunu düşünüyoruz. Abdest alma alanlarını bulduk. Türbeyi ziyaret etmek isteyen insanların önce abdest alma bölümünde abdestini aldıktan sonra türbe ziyaretini yaptıklarını tahmin ediyoruz. Çalışmalar tamamlandıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığında restorasyon çalışmaları yapılacak. Bakanlık olarak biz burayı Arkeo Parka dönüştürüp kent turizmine kazandırmayı planlamaktayız. Zira yeni müze binamız hemen kalenin karşısında olacak. Kale ve müze ortak bütünlük içerisinde kent turizmine büyük katkı sağlayacak" diye konuştu.(İHA)

Tarık Akan, "Anadolu'da Romalılar'ın Ayak İzleri"ni arıyor

$
0
0
Sinema sanatçısı Tarık Akan, 'Anadolu'da Romalılar'ın Ayak İzleri' adlı belgeselin çekimi için Balıkesir'in Edremit ilçesine geldi. Nazım Hikmet Vakfı adına, Altınoluk beldesindeki Antik Antandros kentinde çekimlerine başlanan belgeselin Nisan ayına kadar tamamlanmasının hedeflendiği bildirildi.Çekimler hakkında bilgi veren Tarık Akan, Ege'den başlayan belgesel çekimlerinin Akdeniz'de süreceğini belirtti. 6 ay önce proje çalışmalarına başladığı belgesel kapsamında Anadolu'nun 14 ayrı noktasında çekimler yapacaklarını anlatan Akan şöyle dedi: "Belgeselin görüntü yönetmenliğini, bir süre Kaptan Cousteau'yla beraber çalışan Fransız kameraman Colin Mounier yapıyor, metinlerini ise Rana Güngörmüş Mounier yazıyor. Belgesel 2014 yılı ortalarında basılarak piyasaya sürülecek. 52 dakikalık belgesel, İtalyanca, Fransızca, İngilizce ve Almanca seslendirilecek. Geliri de Nazım Hikmet Vakfı'nın olacak." ANADOLU'DAKİ ROMA'YI ANLATACAĞIZ Roma İmparatorluğu'nun ilk kuruluş yerinin Anadolu olduğunu hatırlatan Akan, imparatorluğun daha sonra genişleyerek İtalya'ya uzandığını söyledi. İtalya'da kurulan Roma'nın Batı Roma, Anadolu'dakinin ise Doğu Roma olarak adlandırıldığını belirten Akan, "Savaşlar ve akınlarla Anadolu'daki Doğu Roma İmparatorluğu yok oluyor. Kars'tan İzmir'e kadar, Samsun'dan Antalya'ya kadar Anadolu'nun tamamında Roma İmparatorluğu'nun izlerini görmek mümkün. Biz Anadolu'daki Roma'yı bu belgeselde anlatacağız" diye konuştu. 'HAZİNENİN ÜZERİNE APARTMANLAR YAPILMIŞ' Belgeselin Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki 14 noktada yapılacağını aktaran Akan şunları anlattı: "Antandros, Roma döneminde gemi inşaatındaki en önemli yerlerden biri. Antandros, Romalılar için çok önemli ancak günümüzde ne yazık ki değer görememiş. Kazılar 13 yıldan bu yana devam ediyor ama, çok az bir kısmı gün yüzüne çıkartılabilmiş. Buranın tabanı bir hazine, çok önemli mozaiklere sahip. En önemlisi de hazine 2- 3 metre toprağın altında. Ancak, devletimizin arkeolojiye verdiği değeri gördükçe içim kan ağlıyor. Bu hazinelerin bir an önce gün ışığına çıkma mecburiyeti var. Bu hazinenin üzerine büyük apartmanlar yapılıp, kapatılmış. Arkeolojik bir değer olan bu alan bir an önce kamulaştırılmalı ve hazineleri gün yüzüne çıkartılmalı. Ancak böyle yapılırsa, buraya turist gelir." FİLM YAPMIYORUM, DİZİLERDE DE OYNAMIYORUM Gazetecilerin sinema ya da dizi projelerinde neden yer almadığı yönündeki soruları da yanıtlayan Akan, gelen teklifleri içine sindiremediği için kabul etmediğini söyledi. Yaklaşık 10 ay önce Antalya'da Aspendos belgeselini çektiklerini, kısa bir aradan sonra 'Anadolu'da Romalılar'ın ayak izleri' adlı projenin çalışmalarına başladıklarını anlatan Akan, "Bundan sonra sonuna kadar, ülkemin topraklarında var olan bu tarihi değerleri, zenginlikleri tanıtmaya çalışıyorum. Bundan da büyük haz duyuyorum. Bunu yaşadığım sürece sürdürmeyi planlıyorum" dedi. Belgeselin, gelecek yıl Nisan ayında tamamlanması planlanıyor. (DHA)

Yeşilçam'ın yıldızları İEF'te

$
0
0
82'nci İzmir Enternasyonal Fuarı, Sinema Burada Festivali'yle Yeşilçam'ın ünlü isimlerini buluşturarak sinemaseverlerin gönlünü fethetti. 13'ncü kez düzenlenen ve 4-8 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan festivalin bu yılki onur konukları Selda Alkor ve Menderes Samancılar oldu. Genç oyuncular Ayça Bingöl ve Mert Fırat ile mizah, genç ve çocuk kitapları yazarı Muzaffer İzgü de festivalin katılımcıları arasında yer aldı.Kültürpark, İzmir Sanat Merkezi'nde düzenlenen gala gecesinde, Yeşilçam'ın unutulmaz yıldızları arasında gösterilen Selda Alkor ve Menderes Samancılar onur ödüllerini Başkan Aziz Kocaoğlu'nun elinden aldı. Ayça Bingöl ve yoğun set çalışmaları nedeniyle galaya katılamayan Mert Fırat'ın yerine Ayla Özdemir Genç Oyuncu Ödülü'nü aldı. Hayranlarıyla buluşma fırsatı bulan festivalin özel konuğu Muzaffer İzgü ise Sinemaya Katkı Ödülü'nün sahibi oldu. Türkiye'nin tek tematik sinema festivali olma özelliği taşıyan Sinema Burada'nın bu yıl ki teması Sağlık ve Barış Filmleri olarak belirlendi. Bu kapsamda; Kayıp Vatan, Eve Dönüş, Hasta, Bir Tutam Baharat ve Bir Ben Vardır Bende, Benden İçeri filmlerinin de aralarında bulunduğu toplam 19 gösterimin yapılması kararlaştırıldı. FESTİVALDE EXPO PROVASI Törende konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu "27 Kasım'daki EXPO adaylık oylamasına Herkes İçin Sağlık Teması ile katıldığımız için, bu festivalimizin temalarından birini de sağlık olarak belirledik. Diğer temamız ise barış oldu. Kalıcı barışı, tüm dünya insanlarının sağlayacağına inandığımız için bu temayı seçtik" dedi. ALKOR'DAN İZMİR'E ÖVGÜ Onur ödülü alan Selda Alkor da İzmirlilere övgüler yağdırdı. Alkor, "Sağlık dünyadaki en büyük zenginliğimiz. Sinema adına yapılmış her konuda var olmayı gelenek haline getirdim. İzmir zaten öylesine sıcak ve öylesine güzel bir kent ki İstanbul'da oturmasam oturmayı isteyeceğim ilk kentlerden bir tanesidir. İzmir'in sıcaklığı, insanlarının yüzüne de yansımış. Hepsinin yüzü bir başka parlıyor. İyi ki beni davet ettiniz, iyi ki geldim" diye konuştu. MENDERES SAMANCILAR'DAN TAKSİM MESAJI Menderes Samancılar da, "Mesleğin içinde çok ödül aldım ama barış temalı ödül benim için bambaşka. Kalbimin çarpmasını hiçbir zaman durduramıyorum. Heyecanım hiç dinmiyor. Bu ödülü evimin en değerli köşesinde saklayacağım. Fakat bu ödülü, Taksim direnişinde yitirdiğimiz, kanlı bir destan yazılırken kaybettiğimiz arkadaşlarımın anısına alıyorum" dedi. Bu sözler salonu dolduranlardan büyük alkış aldı. SON 10 YILIN EN İYİ FUARI Galanın sonunda muhabirlerin sorularını yanıtlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu "Bu sene hem katılım hem firmaların iştirakı hem de İzmirlilerin katılımı ile çok iyi gidiyor. Daha da büyüteceğiz. Bizce geçmiş 8- 10 senelik süreç içinde en iyisi bu fuar gibi geliyor. Seneye daha iyisini, sonraki sene daha iyisini yaparak sürdüreceğiz" dedi. (DHA)

Şair Turgut Uyar, Göğe Bakma Durağı’nda anılıyor

$
0
0
YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı kapsamında İstanbul Modern’in bahçesinde, Turgut Uyar’ın aynı adlı şiirinden esinlenerek yapılan “Göğe Bakma Durağı”nda, Uyar için 20 Eylül Cuma saat 18.00’de özel bir anma töreni gerçekleştirilecek.“Turgut Uyar’la Göğe Bakma Durağı” başlıklı etkinliğe Sevince Bayrak, İsa Çelik, Oral Göktaş, Yelda Karataş, Mario Levi, Bedirhan Toprak ve şairin oğlu H. Turgut Uyar konuşmacı olarak katılacak, Tilbe Saran ve Hakan Gerçek şiir dinletisi sunacak.

Sedat Umran’a anma programı

$
0
0
Kısa bir süre önce vefat eden şair Sedat Umran için Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) bir toplantı düzenliyor. M. Lütfi Şen’in yönetiminde yapılacak olan anma toplantısı, 5 Eylül Perşembe günü Cağaloğlu’nda Timaş Kitapkahve’de saat 18.00’de başlayacak. “Bâbıâli Sohbetleri” kapsamında gerçekleşecek toplantıya, şairin yakınları, dostları, şair arkadaşları ve okuyucuları katılacak, duygu ve düşüncelerini dile getirecekler.NESNENİN ŞAİRİŞair Sedat Umran 1926 yılında İstanbul’da doğdu. 1948’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Çeşitli kuruluşlarda mütercimlik yaptı. 1974’de İzmit Sümerbank Boru Fabrikası mütercimi iken emekli oldu. Emeklilikten sonra kendisini tamamen şiire verdi. Uzun yıllardan beri Kayışdağı Huzurevi’nde ikamet eden Sedat Umran 7 Ağustos 2013 gününün sabahında 87 yaşında hayatını kaybetti. Sedat Umran’ın çok değerli eserleri bulunuyor. İlk şiir kitabı Meş’aleler kendi yayını olarak 1949’da çıktı. İkinci kitabı Leke 1979 yılında Soyut dergisi yayınları arasında yayımlandı. Umran, edebiyat dünyasında trajik ben'in ıztırabını ve eşyanın içdünyasını yansıtan bu kitabı ile tanındı. Sevgi şiirlerinden oluşan Gittin Taş Atarak Denizlerime isimli şiir kitabı ise 1990’da Akabe Yayınevi tarafından neşredildi. Şair son yirmi yıldır değişik dergilerde yer alan şiirlerini Kara Işıldak (İstanbul 1993, İz Yayıncılık) adı altında topladı. Umran’ın şiirindeki son merhaleyi yansıtan 100 mısralık 25 dörtlüğü ise Kış Dörtlükleri üstbaşlığını taşımakta olup bu şiiri Türk Edebiyatı dergisinde yayımlandı. Sedat Umran’ın Almanca’dan yaptığı çok sayıda tercümesi de bulunuyor.

Ermenistan’dan Yaşar Kemal’e nişan

$
0
0
Yazar Yaşar Kemal’e, Ermenistan Kültür Bakanlığı tarafından ‘Krikor Naregatsi’ nişanı verildi.Nişan, Yaşar Kemal’e ‘Ermeni kültürel mirasına gösterdiği saygı ve cesaretinin yanı sıra adalet, özgürlük ve insan onuruyla ilgili evrensel değerlere olan bağlılığı’ gerekçesiyle sunuldu. Krikor Naregatsi nişanını sunmak üzere Türkiye’ye gelen heyette Ermenistan Kültür Bakanı temsilcisi Seyranuhi Geghamyan, Ermenistan milletvekili Aragats Akhoyan ile Batı Ermenileri Konseyi temsilcileri Vahan Melikian ve Sevag Ardzruni yer aldı. Heyet, önceki gün Vaniköy’deki evinde Yaşar Kemal’i ziyaret ederek nişanı takdim etti. Nişan için teşekkür eden Yaşar Kemal ise şöyle konuştu: “Şiirleri bin yıldır yaşayan Narekli Krikor benim hemşerim. Ermenistan Kültür Bakanlığı’na teşekkür ederim. Dostlukta ve barışta birlikte direnelim.”

Side Festivali, Viyana klasikleri ile başladı

$
0
0
Bu sene 13.sü düzenlenen Uluslararası Side Kültür ve Sanat Festivali, önceki gün unutulmaz bir konserle açıldı.3 Eylül’de Side Antik Tiyatrosu’nda gerçekleşen açılış konserinde Viyana Klasik Orkestrası ve Balesi, Strauss ve Mozart’ın eserlerini seslendirdi. Side halkının yoğun ilgi gösterdiği konsere bölgede tatil yapan birçok turist de katıldı. Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali her sene olduğu gibi ‘Festival Özel Ödülleri’ ile başladı. Festival Özel Ödülü’nün Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’e, Sanat Ödülü’nün ise Enbe Orkestrası kurucusu ve şefi Behzat Gerçeker’e verileceği açıklandı. Konuşmalardan sonra başlayan konserde, Viyana orkestralarının solistleri tarafından 1998 yılında kurulan Viyana Klasik Orkestrası, repertuvarında klasik müziğin büyük isimlerinin parçalarına yer verdi. Josef Strauss, Johann Strauss ve W. A. Mozart’ın eserleri Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda uzun seneler keman sanatçılığı yapmış Mete Yalçın’ın yorumuyla dinleyicilere sunuldu. Viyana Klasik Orkestrası görsel ziyafetleri ve seyirciyi de orkestraya dahil etmesiyle diğer klasik orkestralardan ayrılıyor. Balet ve balerinlerin danslarının yanı sıra orkestra üyeleri ve seyirci gösterilere dâhil oluyor. İkinci gününde Aylin Aslım’ın konuk olduğu festivalde Viyana Klasik Orkestrası, Tuncay Kayış & Golden Trombon Orkestrası ve Enbe Orkestrası gibi birçok ünlü topluluk sahneye çıkıyor. Festival tüm sanatseverler için ücretsiz.

Türkiye’nin Broadway’inde dünyaca ünlü üç müzikal

$
0
0
Temeli 2008’de atılan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin tanıtımı ve ilk sezon programı, dün yapılan basın toplantısıyla açıklandı. Avrupa’nın en büyük sahnesi olarak sunulan Zorlu Center PSM, dünyaca ünlü üç müzikali Türkiye’ye getirerek İstanbul’u, Broadway düzeyinde bir sanat merkezi yapmayı hedefliyor.İstanbul yeni bir sanat merkezi daha kazandı. Basına tanıtımı dün yapılan Zincirlikuyu’daki Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, müzikallerin New York Broadway ve Londra West End’den sonraki yeni merkezi olmaya aday. İşletmeciliğini dünyada 30’un üstünde Broadway tiyatrosu yöneten ve 101. yaşını kutlayan Amerikalı Nederlander Worldwide Entertainment’ın yaptığı Zorlu Center PSM, üç önemli müzikali Türkiye’ye ilk kez getirerek açılışını kutluyor. İlki Broadway’den gelen ve kasım ayında gösterime girecek olan Jersey Boys. Müzikal, dört mavi yakalı gencin oluşturduğu “Four Seasons” grubunun pop müzik tarihinin en büyük başarılarından birine imza atmalarının öyküsünü anlatıyor. Jersey Boys, en iyi müzikal albüm dalında Tony, Grammy, Olivier ve Helpmann ödülü olmak üzere toplam 54 uluslararası ödüle sahip. Yeni yılın ilk iki ayında sahnelenecek ikinci müzikal ise Londra’dan gelecek olan Broadway’in en uzun soluklu müzikallerinden biri sayılan ve 7 kez Tony Ödülü alan Cats. Eseri, bugüne kadar üç yüzden fazla şehirde, 50 milyondan fazla kişi izledi. 2014 yılının Nisan ve Mayıs ayında izleyiciyle buluşacak üçüncü müzikal ise Paris’ten gelecek olan “Notre Dame de Paris” müzikali. Victor Hugo’nun ölümsüz eseri “Notre Dame’ın Kam-buru”ndan esinlenen müzikal; gösterime girdiği ilk yılında (1998) en çok bilet satışı yapan prodüksiyon olarak Guinness Dünya Rekorlar Kitabı’na girdi. Zorlu Center PSM’de müzikallerin yanı sıra klasik müzik, caz, pop-rock konserleri ve modern dans ve bale gösterileri de yapılacak. Etkinlikler 23 Ekim’de In a Time Lapse’ın albüm turnesi kapsamında Türkiye’ye yine ilk kez konuk olacak kompozitör Ludovico Elinaudi’nin konseriyle başlıyor. 26 Ekim’de ise şiirseverlerin beğeneceği bir gösteri var. “The Kavafis Project” adıyla gerçekleştirilecek gecede, 150. doğum yılı kutlanan dünyaca ünlü Yunan şair Kavafis’in şiirleri, Yunan besteci Alexander Karozas’ın besteleri, Yunan müziğinin önemli temsilcisi George Dalaras’ın yorumu ve Okan Bayülgen’in okumaları eşliğinde sunulacak. Saraybosna Müzik Akademisi’nden bir grup öğrenci tarafından kurulan ve Bosna Hersek’in geleneksel kent müziğini icra eden Divanhana’nın 11 Aralık’taki konseri de açıklanan programın dikkat çeken etkinlikleri arasında.“EN İYİLER VE İLKLER...”‘Avrupa’nın en büyük sahnesi’nin tam ortasında yapılan basın toplantısında konuşan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Genel Müdürü Ray Cullom, “Bu ilk sezon programımızı oluştururken iki temel noktaya odaklandık: en iyiler ve ilkler. Her sezonda Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde Broadway’in üç veya dört efsane müzikali izlenebilecek.” dedi. Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin ilk sezon biletleri bugün 13.00’te satışa çıkıyor. Tüm etkinliklerin biletleri www.zorlucenterpsm.com’dan satılacak. Gişe satışları ise merkez binasından yapılacak.2013-2014 etkinliklerinden bazılarıJersey Boys: 13-24 Kasım 2013Cats: 21-31 Ocak 2014 ve 1-2 Şubat 2014Notre Dame de Sion: 22-30 Nisan 2014 ve 1-4 Mayıs 2014Divanhana-Saraybosna Müzik Akademisi: 11 Aralık 2013George Dalaras&Okan Bayülgen: 26 EkimJohn Williams Gala: 21 Aralık 2013Ennio Morricone 50. Sanat Yılı Veda Turnesi: 22 Şubat 2014The Piano Guys: 11 Nisan 2014Haris Alexiou ve İncesaz: 3 Nisan 2014 PerşembeTake 6: 12 Kasım 2013Spectacular Classics: 20 Aralık 2013Evren Kutlay-Osmanlı’dan Cumhuriyete Avrupa Müziği: 17 Aralık 2013Fahir Atakoğlu, Yasmin Levy, Azam Ali: 17 Nisan 2014Fındıkkıran-Moskova Klasik Balesi: 7 Aralık 2013New York Gypsy All-Stars: 10 Aralık 2013

‘Kusursuzlar’, Busan Film Festivali’nde

$
0
0
İki yıl önce Altın Portakal’da Jüri Özel Ödülü kazanan ‘Canavarlar Sofrası’ filminin yönetmeni Ramin Matin, ikinci filmiyle Güney Kore’de yarışacak.Genç yönetmenin ‘Kusursuzlar’ adlı filmi, Asya’nın prestijli festivallerinden Busan Film Festivali’ne seçildi. ‘Kusursuzlar’, 3-12 Ekim arasında gerçekleştirilecek 18. Uluslararası Busan Film Festivali’nde Asya dışı filmlerin yer aldığı Flash Forward bölümünde yarışacak ve dünya prömiyerini yapacak. Daha önce İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar Yapım Aşamasındaki Filmler Yarışması’nda tanıtım ödülünü kazanmıştı. İki kız kardeşin gerilimli hikâyesini anlatan filmde Esra Bezen Bilgin ve İpek Türktan Kaynak başrolleri paylaşıyor. KÜLTÜR-SANAT

Hüküm giymiş hayaller

$
0
0
İngiliz yönetmen Sally Potter, yeni filminde de ‘kadın duyarlığı’ üzerine bir öykü anlatıyor.Bu kez seyircisini 1960’ların İngiltere’sine götüren yönetmen, iki yakın arkadaş Ginger ile Rosa’nın hayallerine ve bu hayallerin tosladığı gerçeklere dikkat çekiyor. Okulu birlikte asan, aşk, din, siyaset ve saç modelleri hakkında konuşan ve nükleer bir savaşın eşiğinde hayattan daha fazlasını düşleyen Ginger ve Rosa, idealler ve duygular arasına sıkışıp kalır. Rosa, âşık olmaması gereken birine tutulduğunda Ginger’la arası açılır ve ‘hiç bitmeyecekmiş’ gibi görünen arkadaşlık acı bir şekilde bozulur.BİR HAYALİMİZ VARDI - GINGER AND ROSAYÖNETMEN: SALLY POTTEROYUNCULAR: ELLE FANNING, ALESSANDRO NIVOLA

Her şey dönüyor

$
0
0
1992 yapımı ‘Baraka’ adlı belgesel filmiyle geniş kitlelerce tanınan Ron Fricke, tam 20 yıl aradan sonra aynı türden bir yapımla karşımızda.Baraka’yı seyredenler için fazla bir yenilik yok, izlemeyenler için ise Ron Fricke’nin sözsüz sinemasıyla tanışma imkanı sunabilir. Kelime olarak ‘samsara’ Sanskritçeden bire bir çevrildiğinde doğanın sonsuz döngüsü anlamına geliyor. İnsan deneyiminin ve maneviyatının kavranılamayan derinliklerini araştıran film beş yılı aşkın bir sürede, yirmi beş ülkede çekildi. Samsara, insanlığın kutsal saydığı topraklardan, endüstrileşmenin en yoğun yaşandığı alanlara kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyor.SAMSARAYÖNETMEN: RON FRICKEOYUNCULAR: NI MADE, PUTI SRI

Ölmek var, dönmek yok!

$
0
0
Bazı filmler, vaktiyle burun kıvırdığınız başka filmleri kıymetlendirir. ‘Bunlar’, sanki kendinden öncekilerin nasıl bir ‘Hint kumaşı’ olduğunu göstermek için çekilmiştir.Ararsınız, tararsınız, evirir çevirirsiniz ama ele avuca gelir başka sebep bulamazsınız. Bu ‘tür’ filmlerin şahikalarından biri bugün gösterime giriyor. Robert Schwentke’nin yönettiği ‘Ölümsüz Polisler’ (R.I.P.D.), öldükten sonra bile çalışmaya devam eden iki polisin fantastik öyküsünü anlatıyor. Boston Emniyeti’nde görevli polis memuru Nick, bir uyuşturucu operasyonunda ele geçirdiği altınları kendine saklar. Nick’e bu aklı veren kirli polis Hayes, ‘emanetleri’ geri isteyince işler karışır. Yaptığından pişman olan Nick, altınları vermeyince Hayes bir operasyon sırasında Nick’i ortadan kaldırır. Ancak Nick, daha önce varlığından haberdar olmadığı fantastik ve paralel bir evrende, ölü olduğu halde görevine devam eder. Olaylar ilerledikçe Hayes’in göründüğü gibi biri olmadığı anlaşılır. Nihayetinde Nick ile Hayes’in yolları bir kez daha kesişir. Alman sinemasından Hollywood’a transfer olan yönetmenlerden Robert Schwentke, ‘kapağı attığı’ topraklarda şimdiye kadar vasat işler ortaya koydu. Bununla birlikte hep iyi oyuncularla çalıştı. 2005’te Jodie Foster’lı ‘Uçuş Planı’, 2009’da Eric Bana ile Rachel McAdams’ın oynadığı ‘Zaman Yolcusunun Karısı’ ve 2010’da Bruce Willis, Hellen Mirren ve Morgan Freeman’ı bir araya getiren ‘RED’in kamera arkasındaydı. Vasatın üstüne çıkamayan bu filmlerden RED’in ‘çerezlik film’ havası, ‘Ölümsüz Polisler’de kesif bir hal alıyor. Yine iyi oyuncularla çalışan Alman yönetmen, filmografisinin en kötü ve gereksiz filmine imza atıyor. O kadar ki, bu film size Will Smith ve Tommy Lee Jones’lu fantastik uzay-macera serisi ‘Siyah Giyen Adamlar’ın (Men In Black) ‘başyapıt’ olduğunu söyletebilir. Nitekim ‘Ölümsüz Polisler’in yanında Siyah Giden Adamlar pekala başyapıt sayılabilir! Normalde, senaryo zayıflığına rağmen bu tür ‘çerezlik’ filmler politik, güncel yahut sinemasal göndermeler ile seyirciyi eğlendirir ve onlara belirli dozda mizah sunar. ‘Ölümsüz Polisler’, bunu da başaramıyor. Film, mizahtan, belirli bir mantık silsilesinden ve inandırıcılıktan olabildiğince uzakta ‘top çeviriyor’. Böylesi bir filmde bile işini ciddiyetle ve tutkuyla yapan Jeff Bridges’in şahane performansı için bir çuval dolusu keçiboynuzu yemeye razıysanız salonlar sizi bekliyor.

Zaman, sadece birazcık zaman…

$
0
0
‘Ânı yaşa!’ ifadesi, sadece bir reklam cümlesi değil, aynı zamanda bir hayat felsefesi. Ömer Hayyam bir reklamcı olsaydı, o meşhur rubaisini bu iki kelimeyle ifade ederdi!Ne var ki, geçmiş ve gelecek, insanın öyle kolayca yakasını kurtarabileceği kavramlar sınıfına girmiyor. Doğası gereği insan, geçmişin elem ve pişmanlıklarından, geleceğin endişe ve belirsizliklerinden azâde değil.‘2046’nın ana karakteri Chow’u hatırlayalım. Wong Kar-wai’nin 2004 tarihli filminde, geçmişini unutmak için mekân değiştiren, hatta geleceğe giden bir adamın romanını yazarak zamanı da değiştirmeye çalışan kahramanımız, geçmişiyle hesaplaşmasını yapamadığı için zamansız ve mekânsız bir hayat sürer. Bugün gösterime giren ‘Şimdiki Zaman’ filminde yönetmen Belmin Söylemez, aynı yoğunlukta olmasa da, bu duyguyu seyircisine hissettiriyor. İlk filminde Belmin Söylemez, Mina ile tanıştırıyor izleyiciyi. Güvensiz biri Mina, elindekiler için savaşmaktan uzak, ‘zamanının çocuğu’ olmayı kabullenmek istemeyen bir zamane insanı! Üniversite mezunu, uzun zamandır da işsiz. Üstelik kocasından ve ailesinden ayrılmış, İstanbul’da bir başına yaşıyor. Gördüğü bir ilan üzerine kafede ‘falcı’ olmak için başvurur. Mekânın diğer falcısı Fazi, Mina’nın bu işten pek anlamadığını fark etse de onu idare eder. Bir süre sonra da arkadaş olurlar. Mina’nın asıl amacı, geçmişini geride bırakıp bulunduğu zamandan ve mekândan sıyrılarak yeni bir hayata başlamak. Çıkış yolu olarak, Amerika’ya gitmeyi kafasına koyar. Her kazandığı kuruşla gider dolar alır, bir yandan da İngilizce çalışır. Fakat hiçbir fal, Mina için geleceğin bilinmezliğini ortadan kaldırmaz. Her baktığı falda, kendi geçmişini ‘okur’ karşısındakine. Ve zaman geçer, ama beklenen gelecek bir türlü gelmez. Hayalindeki geleceğe kavuşmak isteyen herkes gibi Mina’nın da biraz daha zamana ihtiyacı vardır.TELVEYE TAKILAN GELECEK‘Şimdiki Zaman’ın Mina’sı, tıpkı ismi gibi, seyirciye farklı çağrışımlar yaptırmaya elverişli bir karakter. Kahve telvesinde geleceği değil geçmişi okuyan biri Mina. Onun fallarında ‘üç vakte kadar bir kısmet’ görünmez. Hep geçmişin pişmanlıklarından ve kalp kırıklıklarından dem vurur ama yine de el üstünde tutulur. Kendi hikâyesini anlatsa da gelenlere, aynı dertlerle dönmektedir dünya. Hele ki, söz konusu kadınlar olunca. Müşterisi kadınlardır Mina’nın. (Gerçi, erkeklerin fal baktırdığı birkaç sahne, montajda makası yemiş. Kesin bilgi; isteyen yayabilir!) Geçmiş gibi, gelecek de kadınları daha çok meşgul ediyor ‘Şimdiki Zaman’da. Baştaki ‘ânı yaşa’mak mottosuna dönersek; oradaki ‘hesapsız yaşama’ vurgusunun belirli bir zemine oturması için tasavvufun ‘mazi, hâl, istikbal’ yaklaşımına ihtiyaç var. Kısaca; geçmişin elemiyle dertlenmenin faydasızlığı ve henüz gelmemiş bir ‘gelecek’ endişesinin yersizliğinden dolayı insanın her ânını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışması diyebiliriz. Filmin senaryosunu Haşmet Topaloğlu ile birlikte yazan Belmin Söylemez, esasında bu anlayışa vurgu yapıyor. Tabii ki tasavvufi bir okuma ile değil. Ama modern zamanların hesapsızlığa uzanan ‘ânı yaşa’ anlayışını da referans almadan. ‘Şimdiki Zaman’, zahiren aynı görünen fakat ‘ayrı dünyalara’ ait bu iki zıt anlayıştan herhangi birini tercih etmeden, insanın içinde bulunduğu bu ‘kadim’ durumu sadece resmediyor. ‘Şimdiki Zaman’ı bir ilk film olarak izlemek, ona karşı daha şefkatli olmayı gerektiriyor. Dolayısıyla senaryosundaki karakter sıkıntısı hoş görülebilir. Ciddi bir zaaf değil, ama Mina da dâhil olmak üzere karakterlerin inandırıcı dokunuşlara ihtiyacı var. Neyse ki Sanem Öge, doğal oyunculuğu ile bu açığı kapatıyor. Geçtiğimiz yıl Adana ve İstanbul film festivallerinden ödüller kazanan ‘Şimdiki Zaman’ın en önemli özelliği ise iki yetenekli ismi, Belmin Söylemez ile Sanem Öge’yi sinemamıza armağan etmesi.ŞİMDİKİ ZAMANYÖNETMEN: BELMİN SÖYLEMEZOYUNCULAR: SANEM ÖGE, ŞENAY AYDINER

Türk edebiyatı, Moskova Kitap Fuarı’nda

$
0
0
4 Eylül’de açılan 26. Uluslararası Moskova Kitap Fuarı, 9 Eylül’e kadar devam ediyor.Türk edebiyatı fuarda, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Uluslararası Kitap Fuarları Türkiye Ulusal Organizasyon Komitesi tarafından hazırlanan ulusal stantta sunuluyor. Türkiye’den çeşitli yayınevlerine ait yaklaşık 900 eserin sergilendiği fuarda, Türk kültürü, sanatı ve edebiyatının tanıtımı için hazırlanan 2 bin 500 kitap ve katalog, fuar ziyaretçilerine dağıtılıyor. Fuarda ayrıca, Türkiye’nin son yıllarda yürüttüğü uluslararası kültür projelerinden biri olan TEDA Çeviri ve Yayın Destek Programı tanıtılıyor ve Rusçaya Yaprak Dökümü, Sessiz Ev, Damga, Kızılcık Dalları, Gazi Paşa, Çalıkuşu, El Kızı gibi Rusça’ya çevrilen eserler sergileniyor.

Yazma Eserler Kurumu, elinizdeki elyazmalarını satın alıyor

$
0
0
2011 yılında kurulan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, önemli yatırımlar yaparak, dağınık haldeki birçok kütüphaneyi bir araya getirdi.Modern depo ve arşivler oluşturan başkanlık, binlerce elyazması eseri restore edip, dijital ortama aktardı. Başkanlık, bağış ve satın alma usulüyle bünyesine eser de kazandırıyor. Yazma ve Nadir Eserler Dairesi başkanlığında toplanan kütüphane müdürleri ve uzmanlardan oluşan komisyon, yurtiçinde ve yurtdışında düzenlenen müzayedelere katılıyor. Komisyon, bunun yanında eserlerin başkanlık kütüphanelerine kazandırılması amacıyla satın alma ve bağış kabulüne yönelik karar alabiliyor. Elindeki yazmaları satmak isteyenlerin talebi üzerine komisyon toplanıyor ve esere bir değer biçiliyor. Eğer eser sahibi İstanbul’a gidemiyorsa komisyon üyeleri eserlerin bulunduğu şehre giderek yerinde inceliyor. Uzlaşma sağlandığında yazmalar satın alınıyor ve en yakın yazma eser kütüphanesine veriliyor. Komisyon birkaç ay önce TBMM 1. dönemde Kayseri milletvekilliği yapan Mehmet Alim Efendi’nin (1861-1923) koleksiyonunu incelemek üzere Kayseri’de toplandı. 182 nadir matbu, 52 yazma eser ve önemli belgelerden oluşan koleksiyon, Kayseri Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi’ne kazandırıldı. İstiklal Savaşı döneminde Meclis’teki konuşmaları ve Ankara camilerinde verdiği vaazlarla halkın moralinin yükselmesine çalışan Mehmet Alim Efendi’nin (Ailesi daha sonra Çınar soyadını aldı) koleksiyonunda önemli dini eserler bulunuyor.300 ESERİ KÜTÜPHANEYE KAZANDIRDIYaklaşık 300 yazma eseri internetten satın alarak yazma eser kütüphanelerine bağışlayan araştırmacı Kasım Kocabaş, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’nın elindeki mevcut eserleri korumak ve araştırmacıların hizmetine sunmak için büyük mücadele verdiğini dile getiriyor. Kocabaş, Anadolu’da elinde yazma eser bulunanların bu eserleri ne yapacağını bilemediklerini hatırlatıyor ve ekliyor: “Evinde dedelerinden kalma yazma eser olanların büyük çoğunluğu bu kitapların bakımını yapamıyor. Yazmaları iyi koruyamıyor.”

Kazan’da filmlerin kardeşliği yarışacak

$
0
0
Rusya’nın Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da düzenlenen 9. Kazan Uluslararası Müslüman Sinema Festivali önceki gün başladı. Dinlerin ve kültürlerin kardeşliğine vurgu yapılan festivale 54 ülkeden 450 film başvurdu. Türkiye’den ise Raşit Çelikezer’in yönettiği ‘Can’ büyük ödül için yarışacak.Sinemayla ilgili olanlar, Türkiye’deki festivallerin o ağdalı açılış ve kapanış törenlerini az çok bilir. Gösteriş ve ‘kitsch’lik birbiriyle yarışır. Her törende izleyiciye illallah dedirten amatörlükleri ve aksaklıkları ise hiç saymayalım. İster ikinci yılında taze bir festival olsun, ister yarım asrı deviren bir festival, bu durum hiç değişmiyor. Bütün bunlar, ‘sinema aşkına’ sineye çekilebilir fakat o protokol konuşmaları yok mu? Festival boyunca neredeyse hiçbir filmi izlemeyen, hiçbir etkinliğe katılmayan protokol erbabı, açılış ve kapanış törenlerindeki ‘ulusa sesleniş’ konuşmalarıyla hâzirunu bir sabır taşına çevirir. Ayrıca, ‘Kamber’i de eksik değildir bizim festivallerin. Her dönem illaki güncel ya da politik bir malzeme bulunur, festivali ‘sabote’ etmek için. Bazen ‘ünlü’ bir sanatçının sayıklamaları, bazen de halkın bağrından kopup gelen protestolar da festivallerimizin vazgeçilmezidir. Kazan’daki film festivalinde bunların hiçbiri yoktu. Rusya’nın Tataristan Özerk Cum-huriyeti’nin başkenti Kazan’da bu yıl 9. kez düzenlenen Kazan Uluslararası Müslüman Sinema Festivali, protokolden azâde, sakin ama coşkulu bir açılış yaptı. Protokol yok dediysek, festival ‘sahipsiz’ de değil! Zira festivalin başkanı Rusya Başmüftüsü Şeyh Ravil Gaynutdin. Başmüftü, önceki yıllarda olduğu gibi siyah cübbesi ve sarığıyla kırmızı halıda yürüdü ve ‘Besmele’ çekerek dualarla açtı festivali. Gaynutdin, Kur’an’dan âyetlerle bezediği konuşmasında, kültürlerin diyaloğuna vurgu yaptı. Zaten festivalin sloganı ‘Kültürlerin diyaloğu ile diyalog kültürünü oluşturmak.’ Tataristan Kültür Bakanlığı ile Kazan yerel yönetiminin de festivalin ana destekçilerinden olduğunu not düşelim.MÜSLÜMAN AMA KENDİNE MÜSLÜMAN DEĞİL!Önceki akşam Kazan’daki Piramit Kültür Merkezi ve Konser Salonu’nda yapılan açılış töreninde festival programının her bölümüne özel ayrı bir tema ile halk danslarından değişik koreografiler sergilendi. Festivale bu yıl 54 ülkeden 450 film başvuru yaptı. Her ne kadar festivalin adında ‘Müslüman Sinema’ ifadesi olsa da, Kazan Film Festivali, ‘kendine Müslüman’ bir festival değil. Müslüman ülkeler için istediği diyalog kültürünü diğer ülkeler için de istemesini biliyor. Açılış töreninde konuk ülkelerin bayrakları resmigeçit yaparken ABD’den İran’a, Türkiye’den Sırbistan’a, Kırgızistan’dan Rusya’ya kadar toplam 54 ülkenin renkleri sahnedeydi. Kazan Film Festivali’nde uzun metraj, kısa metraj, belgesel ve animasyon film dallarında yarışma düzenleniyor. Rus sinema sektörünün ünlü yapımcılarından Karen Şahnazarov’un başkanlığını yaptığı uluslararası jüri, bütün dallarda filmleri izleyip ödülleri belirleyecek. Jüride, ‘Hâmun’ ve ‘İnek’ gibi filmleriyle tanıdığımız İranlı usta yönetmen Daryuş Mehrcuyi (Dariush Mehrjui) de bulunuyor. Festivalin ana yarışma bölümü olan uzun metraj dalında Türkiye’den bir film var. Raşit Çelikezer’in yönettiği ‘Can’, Kazan’da büyük ödül için yarışacak. Selen Uçer ve Serdar Orçin’in başrolleri paylaştığı film, geçtiğimiz yıl Altın Portakal’da Halk Jürisi ödülü almış, sonrasında katıldığı Sundance Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü ile FIPRESCI ödüllerini kazanarak sürpriz yapmıştı. Bir anne-oğul arasında geçen dokunaklı hikâyesiyle Can, Kazan’dan da ödülle dönebilir. Ancak, Sırbistan yapımı ‘Daireler / Circles’, yarışmadaki rakiplerini zorlayacak bir film. Festivalin ikinci Türk filmi ise kısa metraj bölümünde yer alan ‘Üstümüzden Bulut Geçti’. 23 yaşındaki genç yönetmen Yaşar Arif Karagülle imzalı 15 dakikalık film, Çernobil faciasının Karadeniz insanı üzerindeki yıkıcı etkinin yıllar sonra bile nasıl devam ettiğini anlatıyor.

Roma İmparatorluğu'nun Doğu'daki son kalesi bulundu

$
0
0
Ilısu Baraj sahası altındaki yer alacak Çattepe Höyük'te kazı çalışmaları yapan arkeologlar, Doğu Roma İmparatorluğu'nun M.S. 4. yüzyılda doğudaki son kalesini bulurken, kazıda M.S. 5. yüzyıldan kalma tarihi eserler çıkarıldı.Ege Üniversitesi Arkeolog bölümünden Yrd. Doç. Dr. Haluk Sağlamtimur başkanlığında Siirt Çattepe Höyük'te 2009 yılından beri devam eden kazı çalışmalarında çok önemli bulgulara rastlandı. Tarihe ışık tutacak kazılarda Roma Kalesi'nin varlığını gösteren bulgulara rastlandığını ifade eden Sağlamtiymur, "2002 yılında Siirt'te Türbe Höyük'te başlatılan kazı çalışmaları ile Mezopotamya uygarlığının ilk liman kenti bulunmuştu. 2007 yılında Başur Höyük'te başlatılan çalışmalarda ise M.Ö 7. yüzyıldan kalma ilk oyun seti ve yerleşim alanına rastladık. 2009 yılında Çattepe Höyük'te başlattığımız çalışmalarda ise Doğu Roma İmparatorluğu'nun M.S. 4. Yüzyılda doğuda yaptığı kale bulundu. Höyükte yapılan kazı çalışmalarıyla kale gün yüzüne çıktı. Kale 4. Yüzyılda höyüğün etrafında yapılmış. Yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkan bu kale, Roma'nın doğudaki son kalesi, yani Siirt, Roma İmparatorluğu'nu bittiği ya da son doğu sınırında olduğu bir noktada yer almıştır. Roma Kalesi'nin büyük ve kalın duvarları höyüğün içindekileri tahrip etmiş. Kalenin içindeki höyükte yaptığımız kazıda ise M.Ö.4. ile 5. yüzyıldan kalma tarihi eserler çıkarıldı" dedi."SİİRT, İNSANLIK TARİHİNİN EN ESKİ YERLEŞİM YERİ"Siirt'in Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının kesiştiği noktada yer aldığını ifade eden Siirt Valisi Ahmet Aydın, 2002 yılından beri arkeologlar tarafından türbe, höyük, Başur Höyük ve 2009 yılında da Çattepe Höyük'te kazı çalışmaları yürüttüğünü söyledi. Aydın, "Yapılan kazılarda 12 ile 13 bin yıl öncesine dayanan ilk yerleşim biriminin burada olduğu tespit edilmiştir. Bu insanlık tarihinde çok önemli bir olaydır, ilk liman kenti yapılan kazıda ortaya çıktı. İlk oyun seti yine Siirt'te çıkarıldı. Çattepe Höyük'te yapılan son kazılarda ise Roma İmparatorluğu'nun doğuda son kalesi yine Siirt'te ortayla çıktı" diye konuştu.Siirt'in keşfedilmeye değer bir il olduğunu belirten Vali Aydın, kazılardan çıkarılan tarihi eserlerin önümüzdeki aylarda yapılacak müzede sergileneceğini sözlerine ekledi.(İHA)

Antik tapınakta Roma hamamı bulundu

$
0
0
Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Gülpınar beldesinde, Apollon Smintheus kutsal alanı (Smintheion) arkeolojik kazılarında, Roma dönemine ait iki hamam ortaya çıkarıldı. Hamamın Bizans döneminde yeniden kullanıldığı, ancak Roma dönemine ait izlerin büyük ölçüde silindiği, Roma mozaiklerinin üzerinin alçıyla kapatıldığı, hamam odalarının ise iş yeri haline çevrildiği anlaşıldı.Kazı ekibinden Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Davut Kaplan, Apollon Smintheus Kutsal Alanında (Smintheion) iki adet hamam ortaya çıkardıklarını, fakat yıkanma ile alakalı başka bir hamam yapısı olabileceğini de söyledi. Roma dünyasının günlük yaşamının bir parçası olan yıkanma geleneğinin en güzel kanıtı olan hamam yapılarının bazı ilkleri barındırdığını belirten Kaplan, Roma döneminde inşa edilen bu hamam yapılarının büyük ölçüde kutsal alana gelen ziyaretçilerin tapınağa ulaşmadan önce dinsel arınmasına hizmet etmiş olabileceğini ifade etti.Kaplan, "Hamam yapılarının, birer kapıyla bağlanan odaları, ısıtma sitemine göre en sıcaktan soğuğa doğru sıralanıyor. Yıkanma sırası takip edildiğinde bunun tersi olarak soğuktan sıcağa diziliş söz konusudur. Roma hamamlarının olmazsa olmazı olan ısıtma sistemi, farklı teknik uygulamalarıyla karşımıza çıkmaktadır. Temel seviyesinde korunmuş külhan bölümünde tespit ettiğimiz 4 ayrı ocak, en az üç mekanın tabandan ısıtıldığını ortaya koymaktadır. O dönemde halka açık olan hamamda küçük ve özel bir mekan da alttan ve duvardan ısıtmaya sahip. Bu mekan olasılıkla, halka açık bölümlerden soyutlanmış, din adamı ve yöneticilerin yıkandığı bir yer. Hamamın diğer bölümlerin mekanlarının sadeliğine karşın, bu özel odanın zemini mozaik tabana sahip. Ana renklerin tümünü barındıran mozaikte, geometrik ve bitkisel motifler bir arada kullanılmış ve adeta renk cümbüşü meydana getirilmiş. Hamamın diğer bir ilginç özelliği de, yapının ısıtılmasında ocakların yakımı ve bakımında görevlendirilmiş kişilere ait özel bir servis koridorunun varlığı. Tonoz örtüyle kapalı olan bu koridora hamam dışından giriliyor. Böylelikle görevliler, hamama yıkanmak için gelenler ile karşılaşmıyor ve rahatsız etmiyor" dedi.ÖDÜL KAZANAN SPORCULARIN İSİMLERİ KAZINAN KAİDELER HALA DURUYORTapınağın bitişiğinde bulunan büyük Hamam yapısı önündeki yazıtlı heykel kaidelerin de dikkat çektiğini söyleyen Kaplan, şöyle devam etti:"Bu kaidelerin üzerinde kutsal alanda düzenlenen 'Apollon Smintheia Pauleia' şenlikleri kapsamında, spor yarışmalarında pankration ve güreş alanında birincilik kazanan sporculara ait yazıtlar bulunmaktadır. Kaide ve yazıtlar korunmuş olmasına karşın, bronzdan yapıldığı ve kaidelerin üzerine konulduğu tahmin edilen heykeller ise bronz olmaları nedeniyle günümüze ulaşmamışlardır. Heykellere ait ayak izleri dışında herhangi bir bulgu ele geçmemiş olmasına rağmen, en azından kutsal alanın ev sahipliği yaptığı şenliklerin ve katılımların geniş bir coğrafyaya yayıldığını göstermesi açısından önemlidir."BİZANSLI DEMİRCİ USTASINA AİT DÜKKAN VE MALZEMELER ORTAYA ÇIKARILDIBulunan diğer hamamın da Romalılar tarafından farklı amaçlar için kullanıldığını belirten Kaplan, "Burada bulduğumuz kalıntılarda hamamın işlevini tamamladıktan sonra, Roma döneminden sonra, Bizans çağında tekrar kullanıldığını görüyoruz. Hamamın bir bölümü demirci dükkanı olarak kullanılmış. Bunun kalıntılarını bulduk. Demirci örsleri, ocaklar ve bir takım yapılmış malzemeler bulduk. Bunları muhafaza ediyoruz. Hamamın zeminindeki mozaikler ise üzerlerine beton dökülerek tahrip edilmiş. Bunların yine aynı dönemde yapılmış olduğunu tahmin ediyoruz. Bizans çağında, Hıristiyan olduktan sonra bu tür Roma eserlerine çok sıcak bakmıyorlardı. Bu nedenle, işleme ve mozaiklerin büyük çoğunluğu, Bizans döneminde alçı ile kapatılmış. Yaptığımız kazı çalışmalarında, alçının altından bu mozaik işlemeleri ortaya çıkardık. Bunları bütünüyle muhafaza edip, bölgeyi restorasyon çalışmasıyla aslına uygun hale getirmeyi hedefliyoruz" dedi.ÜÇÜNCÜ HAMAM ARANIYORApollon Smintheus tapınağının, özerk bir yerleşim olarak yapıldığını, ancak zamanla bölgedeki diğer antik kentlere bağlamak için yollar oluşturulduğunu da anlatan Kaplan, "Burası, çok önemli bir kutsal alan. Roma'nın son dönemlerinde, spor karşılaşmalarına ağırlık verilmişti. Bu karşılaşmaların da büyük kısmının burada yapıldığını düşünüyoruz. Burada, kutsal mekan için büyük bir hamam var. İkinci bir hamamı daha ortaya çıkardık. Sporcuların ve burayı ziyarete gelen halkın kullanımı için yeterli olmayınca bir hamam daha yapılmış. Su yollarını ve yerleşimi göz önüne aldığımızda, burada üçüncü bir hamamın daha var olduğuna inanıyoruz. Bunu ortaya çıkarmak için de çalışmalarımız sürüyor" diye konuştu.Apollon Smintheus tapınağının restorasyonuyla birlikte, ortaya çıkarılan hamamlar da onarılarak ziyarete açılacak. Tapınak restorasyonuna ek olarak çevre düzenlemesiyle de dikkat çeken Kutsal Alan ziyaretçilerin beğenisini topluyor. Bölge, yeşil bir alan ve görsel çevre düzenlemesiyle Türkiye'de bir ilk olma özelliğini taşıyor.(İHA)
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live