2009’da aramızdan ayrılan gazeteci–yazar Nezihe Araz, Basın İlan Kurumu (BİK) ile ESKADER’in (Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) düzenlediği Matbuat Dünyasından Sanatkâr Çehreler etkinliğinin beşincisinde anılacak.Çemberlitaş’taki Basın Müzesi’nde bugün saat 15.00’te başlayacak toplantıda Araz’ı edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım anlatacak. Toplantının ardından Nezihe Araz’ın fotoğraflarından, yazılarından, hakkında yazılanlardan ve eserlerinden oluşan sergi ziyarete açılacak. Nezihe Araz’ı hatırlatma amacı taşıyan toplantı herkese açık. (0212 513 8458) KÜLTÜR-SANAT
↧
Nezihe Araz anılıyor
↧
İstanbul Kitap Fuarı’nın onur konuğu Çin
TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ ve Türkiye Yayıncılar Birliği’nin işbirliğiyle gerçekleştirilecek 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 2-10 Kasım arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek.Fuarın bu yılki onur konuğu olan Çin Halk Cumhuriyeti, 2-5 Kasım arasında 100’ün üzerinde yayınevi ve 17 yazarıyla birlikte Uluslararası Salon’da olacak. Çin’in programında söyleşiler, paneller, kaligrafi atölye çalışmaları, profesyonel buluşmalar ve sergiler de var. Fuarın ana temasıyla ortaklık kuran Çin, “İpek Yolu - Yeni Sayfa” sloganını benimseyen etkinliklerle gelenekselden moderne Çin edebiyatına odaklanacak. Çin ulusal standında toplam 6 binden fazla çeşit kitap ve 10 binden fazla yayın bulunacak. Çin Yazarlar Derneği Başkanı Tie Ning, yazar ve senaryo yazarı Wang Gang gibi yazarların yanı sıra genç kuşağın önemli Çinli yazarlarından Zhang Yueran, Jiang Nan, Wei Wei fuara katılacak yazarlardan birkaçı. KÜLTÜR-SANAT
↧
↧
Altın Koza’da 12 film yarışacak
20. Uluslararası Altın Koza Film Festivali kapsamında yapılacak Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alacak filmler belli oldu. Yarışmaya başvuran 47 eserden 12’si jüri önüne çıkmaya hak kazandı.‘En İyi Film’ seçilecek eser, 350.000 TL’lik ödülün sahibi olacak. Yarışmanın sonuçları 22 Eylül gecesi yapılacak kapanış töreninde belli olacak. 16 Eylül’de başlayacak Adana Büyükşehir Belediyesi Altın Koza Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nın yanı sıra, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması da düzenlenecek. Özel gösterimler, söyleşiler, sergiler ve atölye çalışmaları ise yine festival haftası boyunca sanatseverleri bekleyen diğer etkinlikler olacak.Altın Koza’da yarışacak filmler:Çanakkale Yolun Sonu / Yönetmen: Mustafa K. UzunDaire / Yönetmen: Atıl İnaçEve Dönüş Sarıkamış 1915 / Yönetmen: Alphan EşeliGözümün Nuru / Yönetmen: H.Kurtuluş–M. SaraçoğluHadi Baba Gene Yap / Yönetmen: Emre YalgınHayat Boyu / Yönetmen: Aslı ÖzgeJin / Yönetmen: Reha ErdemKöksüz / Yönetmen: Deniz Akçay KatıksızLal / Yönetmen: Semir AslanyürekSoğuk / Yönetmen: Uğur YücelYarım Kalan Mucize / Yönetmen: Biket İlhanYozgat Blues / Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun
↧
Filmekimi’nin ödüllü filmleri 5 TL
28 Eylül-6 Ekim arasında yapılacak 12. Filmekimi’nde 40’a yakın film, ilk kez seyirci karşısına çıkacak.İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen Filmekimi, usta yönetmenlerin dünyanın çeşitli festivallerinde gösterilmiş, ödüller kazanmış son yapıtlarının da aralarında bulunduğu filmleri sinemaseverlerle buluşturacak. Bunlar arasında Berlinale ödüllü Gloria, Asghar Ferhadi’nin son filmi Le Passé, Jim Jarmush’un yeni filmi Only Lovers Left Alive, David Lowery’nin merakla beklenen filmi Aint Them Bodies Saints filmleri yer alıyor. Filmekimi’nin İstanbul dışındaki güzergahında bu yıl Bursa, İzmir, Trabzon, Ankara, Gaziantep, Diyarbakır ve Batman var. 21 Eylül günü satışa çıkacak biletlerde hafta içi gündüz seansları (11.00, 13.30, 16.00) 5 TL; haftaiçi 19.00 ve 21.30 seansları ile hafta sonu tüm seanslarda tam 15 TL, indirimli bilet ise 10 TL olacak. (www.filmekimi.iksv.org) KÜLTÜR-SANAT
↧
Parçaları birleştirdim ‘Paramparça’ oldu
Okurun tiyatro yazılarından aşina olduğu Hüseyin Sorgun, bir öykü ve iki tiyatro eserinin ardından ilk romanı "Paramparça"yı (Profil Yayınları) yayımladı.Parçalı bir kurguyla günümüz insanının zihinsel bölünmüşlüğüne odaklanan kitapta başarılı bir psikolog olan Faruk Sermet Zafer'in kendini arayışı anlatılıyor. Sorgun, bu arayışı ‘Leyla kapısından girip Mevla kapısında sonlanan bir yolculuk' olarak nitelendiriyor.Aslında biz sizden “Putperest” isimli romanınızı okumayı beklerken siz Paramparça ile çıktınız karşımıza. İsim değişikliği mi oldu yoksa bu yepyeni bir roman mı?Romanın isminin Putperest olmasını düşünüyordum. Bu ismi koyarken amacım, zamanın ve mekânın fraktallığına, parçalılığına bir gönderme yapmaktı. Çünkü cahiliye döneminde Kâbe'de üç yüz altmışa yakın putun varlığını biliyoruz. Her güne bir put düşüyor neredeyse… Fakat ontolojik olarak bu göndermenin romanın hakikatini anlatmaktan uzak düşeceğini düşünerek doğrudan maksadı ifade etmek için ‘Paramparça' ismini uygun gördüm.Kitapta bir psikoloğun dünyasına ortak oluyoruz; ama psikoloğumuz yardıma muhtaç halde. Alışık olmadığımız bir durum. Bu nasıl olur?Oldu valla… Aslında Faruk Sermet Zafer'in mesleği kadar kişiliği ve yaşadıkları da önemli. Diğer insanların maneviyatını, psikolojisini sağlıklı hale getirmek isteyen bir insanın, psikolojik olarak zor zamanlar yaşaması bir ironi kuşkusuz. Bu ironi, F. Sermet Zafer olarak bir kimlik inşa etmiş ve yol almış bir adamın isminin başındaki Faruk'u keşfi ile nasıl bir yolculuğa çıktığını da ifade ediyor. Modernleşme serüvenimizin rol modellerinin kendi kültüründen uzaklığının, yabancılaşmasının izlerini de görmek lazım bu “alışık olmadığımız” durumda. Böyle baktığımızda, “beyaz Türk” ironisinin hayli alışık olduğumuz bir durum olduğu görülecektir.Üne ve başarıya kavuşmuş Sermet Zafer'in bilinçaltında ulvi olana yöneldiğini görüyoruz. Zafer kendi hayatıyla bize terapi mi yapıyor?Romanın başkişisinin hayatı bizatihi bir terapinin değil, bir romanın konusu kuşkusuz. Aksi durumda bütün okurları hasta koltuğuna oturtuyor olmam gerekir ki bundan hayâ ederim. Bazen bir şeyler isteriz hayatta, onları elde ettiğimizde aslında istediklerimizin onlar olmadığını düşünürüz. Ya da istediğimizin onlardan öte, onlardan aşkın bir şey olduğunu hissederiz. Faruk Sermet Zafer'in dibe vurduğu an da aslında buldukları ile yüzleşmesi ya da belki de kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini düşündüğü, hayatının kontrolünü kaybettiği bir ana tanıklık ediyor. Bu tanıklık, Faruk Sermet Zafer'in Leyla kapısından girip Mevla kapısında sonlandırdığı bir yolculuktur.Kitapta karşımıza sık çıkmayan bir kurgu kullanmışsınız. Bir geçmişteyiz bir gelecekte, bir gerçekteyiz bir rüyada. Böyle kafa karıştırıcı bir kurgunun riskleri yok mu?Risk her zaman vardır. Kitap bir geçmişte bir gelecekte değil de şimdiki zamanda bir anda konulan bir noktanın, geçmişe doğru giden eliptik bir seyridir belki. Pavese, hayatı bir toplama işlemine benzetir. Bir işlem hatası yapmış iseniz, işlemlerinizi geçmişe doğru gözden geçirmeniz gerekir. Her epizod, geçmişe doğru kıvrılan ve gelecekte sonlanan birçok hikâyenin kendi realitesi ve hakikati içerisinde gözden geçirilmesidir.Hikâyede parçalı bir seyir var aynı zamanda…Fraktal bir hayat yaşıyoruz. Özellikle dijital devrim, Android cep telefonları, bilgisayar vs. zamanın tekliğini parçalıyor. Belki de günümüz insanının yorgunluğu biraz da bu çok sayıda açık kalmış pencereden kaynaklanıyor. Keyif mecburiyete dönüşüyor. Zamanın birliğini çalan her şey bizi parçalıyor, dağıtıyor. Köyümüze dönme duygusu bundan belki de, zamanı birlemek için. Rilke'nin dediği gibi parçalanmış bir hayatı ancak küçük parçalar halinde anlatabilirsiniz. Ben de öyle yaptım. Parçaları bir araya getirdim, Paramparça çıktı. Okur, hikâyeyi bir meddah gibi bütünleyecek ve dahi kendisini de… Kendi hikâyesini de…‘Roman gayret, sabır ve sevgi istiyor’Öykü, tiyatro, roman… Edebiyatın bütün imkânlarından yararlanıyor gibisiniz. Bir yerde karar kıldınız mı? Ve hangi tür kendinizi daha iyi ifade etme imkânı sağladı?Karar kıldığım tek yer yazının hanesidir. Bu haneden hammaddesi harf olan mamul üretmek hayalim. Bu uğurda kimi zaman kısık ateşte kimi zaman harlayarak da olsa ateşi diri tutmaya çalışıyorum. Ve her hikâye kendi hacmiyle, kendi simasıyla, yüzleriyle ve kendi çilesiyle geliyor. Sabırla karşılıyorum. Türler konusunda ancak şunu söyleyebilirim, roman gerçekten bir iklim meselesi. O iklimi uzun süre muhafaza etmek gayret, sabır ve sevgi istiyor. Bundan sonrası için yazmayı düşündüğüm hikâye, roman, öykü ve oyunlar var. Kısmet olursa ve hangisi diğerinden rol çalarsa yazmaya devam etmek, duamdır.
↧
↧
Altın Portakal'a rekor başvuru
Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) işbirliğiyle düzenlenecek 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na 68 film başvurdu. Festivalin 50 yıllık tarihinde rekor anlamına gelen 68 film, Altın Portakal’ın en iyileri arasında yer almak için ön jüri karşısına çıkacak. Festivale başvuran 68 filmin 46’sının yönetmenlerinin ilk filmleri olduğu belirtildi.50.Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne başvuruda bulunan kısa film ve belgeseller de belli oldu. Portakal’a bu yıl kısa film yarışması için 206, belgesel film yarışması için 99 film başvurdu. Yarışmaya başvuran 99 belgeselin 45’i yönetmenlerinin ilk filmlerinden oluşuyor.Antalya Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Dağıstanlı, Altın Portakal’da 50. Yıl coşkusunun şimdiden yaşanmaya başladığını, 4 – 11 Ekim 2013 tarihleri arasında Antalya’da gerçek anlamda bir sinema şölenine imza atılacağını belirtti. 50. Festivale yapılan rekor sayıdaki başvurunun sinema sektörünün yükselen grafiğine işaret ettiğini vurgulayan Tufan Dağıstanlı, Türk sinemasındaki gençleşme eğilimine dikkat çekti. Dağıstanlı, genç sinemacıları özendirmek amacıyla ilk film ödülünü 50 bin TL’den 100 bin TL’ye çıkardıklarını vurguladı. GENÇ SİNEMACILARA ÖDÜL DOPİNGİ50. Festival'de en iyi ilk film, en iyi belgesel, en iyi kısa film ödülleri artırıldı. Ulusal uzun metrajda en iyi ilk film ödülü 55 bin TL’den 100 bin TL’ye; geçtiğimiz yıl 15 bin TL olan en iyi belgesel film ödülü 30 bin TL’ye; geçtiğimiz yıl 10 bin TL olan en iyi kısa film ödülü 15 bin TL’ye yükseltildi. Ulusal uzun metraj film yarışmasında birinci gelen film 350 bin TL ile ödüllendirilecek. Uzun metrajda en iyi yönetmen ödülü 55 bin; en iyi senaryo ödülü 35 bin, en iyi görüntü yönetmeni ve en iyi müzik ödülleri 30’ar bin TL olarak belirlendi. En iyi ilk belgesel filme ise 5 bin TL parasal ödül ve Altın Portakal heykeli verilecek.
↧
TYB’de Mesnevî okumaları başlıyor
Türkiye Yazarlar Birliği’nin (TYB) Ankara’daki genel merkezinde sürdürdüğü Mesnevi Okumaları, 14. yılına giriyor.Yeni dönem Mesnevi Okumaları, 2 Eylül Pazartesi günü saat 18.30’da başlıyor. Mesnevî okumalarına; A. Gölpınarlı’nın Mesnevi Tercümesi ve Şerhi ile Akçağ Yayınları’nın Farsça ve Türkçe Mesnevi baskılarından devam edilecek. Bir önceki dönem okumaları; Dr. Halil İbrahim Sarıoğlu, Prof. Dr. Mustafa Aşkar, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Derya Örs, Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu ve Doç. Dr. Zülfikar Güngör tarafından sürdürülmüştü. 14. yılın ilk Mesnevi-i Şerif okuması Adnan Kara-ismailoğlu tarafından yapılacak. KÜLTÜR-SANAT
↧
Dünya Barış Orkestrası’nın tanıtım filmi Türk yönetmenden
Dünyanın dört bir yanından gelen, alanlarında yetenekli müzisyenler ve gönüllü katılımcılarıyla her yıl düzenlenen ‘Barış için çal / Play for Peace’ konserleri bu yıl 10 Eylül’de New York’taki dünyaca ünlü Lincoln Center’da düzenlenecek. Bu yılki konserin tanıtımı için yapılan filmin yönetmenliği Ersin Özel’e verildi.Genç yönetmen, daha önce kısa adı ‘FATİH’ projesi olan TC Milli Eğitim Bakanlığı ‘Fırsatları Arttırma Teknoloji’yi İlerletme Hareketi’ kampanyasının reklam filmini çekmişti. Dünya Barış Orkestrası’nın bu yılki tanıtım filminin ve davet fragmanlarının çekimleri 19-23 Ağustos arasında dünya standartlarında animasyon teknikleri kullanılarak gerçekleştiriliyor. Yönetmenliğini Ersin Özel’in yaptığı projenin her türlü animasyon ve prodüksiyon süreci İpek Üniversitesi’nin desteğiyle yapılacak. ‘Barış için çal’ sloganıyla yola çıkan ‘The World Peace Orchestra’ (Dünya Barış Orkestrası), dünyadaki açlık, savaş, ırkçılık gibi sorunlara çözüm bulmak için barış ve diyalog sağlamayı amaçlıyor. KÜLTÜR-SANAT
↧
Orhan Pamuk’tan seçme metinler
Geçen ay Yapı Kredi Yayınları’na (YKY) geçen ve eski kitaplarının yeni basımları yapılmaya başlanan Orhan Pamuk, 2014’te çıkacak yeni romanı ‘Kafamda Bir Tuhaflık’tan önce eserlerinden seçtiği metinleri okurla buluşturdu.Pamuk’un, Yapı Kredi Yayınları Doğan Kardeş Dizisi’nden çıkan “Ben Bir Ağacım” adlı küçük kitabında; romanlarından kendi yaptığı seçmeler, çizdiği basit resimler ve ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ adlı romanından bir bölüm yer alıyor. Bölümün adı ‘Mevlut’un Ortaokul Yılları’. “Bu kitapta, şimdiye kadar yazdığım sayfalardan, en kolay anlaşılabilir ve en güçlü olanlarını seçmeye çalıştım.” diyen Pamuk, kitabın özünü şöyle anlatıyor: “Kitabın kalbinde, hakkında hayaller kurmaktan hoşlandığım iki konu var: Tarihin esrarlı yüzü, çocukluk ve öğrencilik yıllarının hatıraları. Yani: Tarihin çocuksu yanı ile çocukluğun tarihsel yanı.” KÜLTÜR-SANAT
↧
↧
Bursa FotoFest’te ‘Hayatın Renkleri’ yarışacak
Son iki yıldır Türkiye’deki fotoğraf dünyasına hatırı sayılır bir hareketlilik kazandıran Bursa Fotoğraf Festivali’nin (FotoFest), üçüncü yılı için hazırlıklar sürüyor.Bursa Kent Konseyi koordinasyonunda düzenlenen ‘3. Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali’ kapsamında yapılacak olan fotoğraf yarışmaları için başvurular başladı. Fotoğraf tutkunları, Bursa FotoFest kapsamında ‘Hayatın Renkleri’ temalı uluslararası fotoğraf yarışması ve ‘Kentin Renkleri’ temalı ulusal fotoğraf yarışmasına www.bursaphotofest.org adresi üzerinden başvurabilecek. Fotoğraf yarışması için başvurular, 15 Eylül Pazar gününe kadar kabul edilecek. KÜLTÜR-SANAT
↧
Altın Portakal’da film sayısı da ödül de arttı
Adana Altın Koza Film Festivali’nin yarışma filmleri açıklandıktan hemen sonra Antalya’dan bir ‘rekor’ haberi geldi.Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) işbirliğiyle düzenlenecek 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na 68 film başvuru yaptı. Bu durum, festival tarihinde bir rekor anlamına geliyor. Başvuru yapan filmler, Altın Portakal’ın uzun metraj yarışma bölümüne girebilmek için ön jürinin karşısına çıkacak. Festivale başvuran 68 filmin 46’sının yönetmenlerinin ilk filmleri olduğu belirtildi. Hatırlanacağı gibi 16-22 Eylül arasında düzenlenecek 20. Altın Koza Film Festivali’ne 47 film başvuru yapmış ve bunların 12’si yarışma bölümüne seçilmişti. 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne başvuruda bulunan kısa film ve belgeseller de belli oldu. Portakal’a bu yıl kısa film yarışması için 206, belgesel film yarışması için 99 film başvurdu. Yarışmaya başvuran 99 belgeselin 45’i yönetmenlerinin ilk filmlerinden oluşuyor. AKSAV Başkanı Tufan Dağıstanlı, 4-11 Ekim arasında yapılacak festivale yapılan rekor sayıdaki başvurunun sinema sektörünün yükselen grafiğine işaret ettiğini vurguladı. Dağıstanlı, Türk sinemasındaki gençleşme eğilimine dikkat çekerek, genç sinemacıları özendirmek amacıyla ilk film ödülünü 100 bin TL’ye çıkardıklarını vurguladı.İLK FİLMCİLERE ÖDÜL DOPİNGİAltın Portakal 50. yılında en iyi ilk film, en iyi belgesel, en iyi kısa film ödüllerini artırdı. Ulusal uzun metrajda en iyi ilk film ödülü 55 bin TL’den 100 bin TL’ye, geçtiğimiz yıl 15 bin TL olan en iyi belgesel film ödülü 30 bin TL’ye, 10 bin TL olan en iyi kısa film ödülü ise 15 bin TL’ye yükseltildi. Ulusal uzun metraj film yarışmasında birinci gelen film 350 bin TL ile ödüllendirilecek. Uzun metrajda en iyi yönetmen ödülü 55 bin, en iyi senaryo ödülü 35 bin, en iyi görüntü yönetmeni ve en iyi müzik ödülleri 30’ar bin TL olarak belirlendi. En iyi ilk belgesel filme ise 5 bin TL para ödülü ve Altın Portakal heykeli verilecek.
↧
Necip Fazıl’ın bereketli yazı hayatının dökümü
Büyük Doğu Yayınları, Üstad'ın bütün yazı serüvenini ortaya koyan Necip Fazıl Kısakürek Bibliyografyası'nı yayımladı. 500 sayfayı aşkın kitap, basılmış kitapları ve Büyük Doğu dergisi fihristinin yanı sıra Necip Fazıl'ın başka dergi ve gazetelerde yayımlanmış tüm yazı, tercüme ve röportajlarını yayınlandıkları yer ve tarihleriyle tespit ediyor.Necip Fazıl Kısakürek, daha çok bir şair ve fikir adamı olarak bilinse de aslında edebiyatın hemen her türünde eser vermiş üretken kalemlerden biri. Şiirleri dışında roman, hikâye, hatıra, tiyatro, biyografi, hitabet, monografi, inceleme gibi pek çok türde esere imza atan Necip Fazıl, gazete ve dergilerde de binlerce makale ve fıkra kaleme aldı. Büyük Doğu Yayınları şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı “Necip Fazıl Bibliyografyası”nı yayımlayarak, Üstad’ın bu geniş ve zengin yazı coğrafyasının boyutlarını ortaya çıkardı. Suat Ak’ın hazırladığı kitapta Necip Fazıl Kısakürek’in dergi ve gazetelerde yayımlanmış bütün yazıları, tercümeleri, İslam büyüklerinden yapmış olduğu sadeleştirmeler ve kendisiyle yapılan röportajlar, yayınlandıkları yer ve tarihleriyle birlikte yer alıyor. Necip Fazıl Bibliyografyası, 500’ü aşkın sayfadan oluşuyor ve üç ana bölümü içeriyor. İlk bölüm Kısakürek’in Yeni Mecmua, Mihrab, Anadolu Mecmuası, Akbaba, Hayat Mecmuası, Cumhuriyet Gazetesi, Muhit Dergisi, Varlık Dergisi, Türk Tiyatro Dergisi, Bugün Gazetesi, Bâbıâli’de Sabah, Milli Gazete, Tercüman Gazetesi, Sabah Gazetesi ve Türk Edebiyatı Dergisi gibi gazete ve dergilerde yer alan yazılarının indeksini içeriyor. İkinci bölüm, Büyük Doğu Dergisi’nin çıktığı ilk günden son yayım tarihine kadar, yani 1943 ile 1978 yılları arasında yayımlanmış 555 sayının fihristinden oluşuyor. Üçüncü ve son bölümde ise Necip Fazıl’ın röportajları, eser tefrikaları ve basılmış kitaplarının indeksi ile ülkenin birçok yerinde vermiş olduğu hitabe ve konferansların konu, yer ve tarih cetveli bulunuyor.DEDEKTİF X BİR, AKIL HOCASI, ADIDEĞMEZ, PERTAVSIZ...Necip Fazıl’ın hayli uzun ve şaşırtıcı bir yazı hayatı var. İlk şiirlerini yayımladığı 1923’ten vefat tarihi olan 1983’e kadar 60 yıl çok sayıda dergi ve gazetede yazı ve şiir kaleme aldı, Ramazan sayfaları hazırladı. Gazetelerde eserlerinin tefrikası yapıldı. Kendisinin çıkardığı Ağaç (1936), Borazan (1947) ve Büyük Doğu (1943-1978) dergilerinde yüzlerce yazısı yayımlandı. Kendisiyle yapılan röportajlar, mahkeme müdafaaları ve şehir şehir dolaşarak verdiği konferanslar da onun yazı ve fikir hayatının bir başka cephesini ortaya koyuyor. Bu renkli ve verimli yazı hayatında Necip Fazıl’ın birçok müstear isim de kullandığı görülüyor. Suat Ak’ın belirlemesine göre Üstad; Be-De, M.K, İstanbul Çocuğu, Dilci, Tetkikçi, Yazan:?, Dedektif X Bir, Adıdeğmez, Bankacı, Zabıt Kâtibi, İsmini Vermiyen Prof., Akıl Hocası, Kulak Misafiri, İstanbullu, Üçyıldız, Lâedri, Pertavsız, Muhasebeci, Özcü, Gözcü, M. Sarıçizmeli, Muhbir, Gariboğlu, Mürid, Müstensih gibi çok sayıda müstear isim kullanmış. Kitapta onun, yazılarında Neslihan Kısakürek, Ali Rıza Pişkin, Behçet Bağdatlıoğlu, Şakir Üçışık, Ömer Karagül, Zahir Güvemli, Abdurrahim Zapsu, Ahmet Semiz, Salih Güler gibi şahıs isimlerini kullandığı bilgisine de yer veriliyor. Üstad’ın bütün fikri üretiminin serüvenini ve yazı coğrafyasının genişliğini ortaya koyan bibliyografya, adeta düşünceye ve yazıya adanmış bereketli bir ömrün semeresini gözler önüne seriyor. Necip Fazıl Bibliyografyası, Necip Fazıl Kısakürek’in fikir ve yazı dünyası üzerine çalışacak araştırmacılar için önemli bir kılavuz niteliğinde.
↧
Köklerim Granada geleceğim İstanbul
20 yıl önce Müslüman olan İspanyol müzisyen Hamza Castro’nun ney peşinde geçen hayatında İstanbul’un önemli bir yeri var. Kendisiyle ilginç hayatını ve Türkiye macerasını konuştuk.Onu ilk TRT’de yayınlanan ‘Batıya Akan Nehir’ belgeselinde görmüştüm. Sadece 3 dakika kadar kaldı ve sonra kayboldu ekrandan. Bende öylesine bir tat bıraktı ki. Granada’ya vardığımda ilk sorduğum kişi o oldu. Adını bile bilmiyordum. Rehberimize “Buralarda ney üfleyen bir Müslüman gördüm birkaç yıl önce.” dedim. “Bizim Hamza’dan mı bahsediyorsun?” diye sordu. “Bilmiyorum. Ama İspanyol’du.” dedim. “Evet evet.” dedi, “O bizim Hamza’nın ta kendisi.” “Beni ona götürebilir misin?” diye sordum. “İkindiden sonra bir buluşma ayarlayayım.” dedi. Bu kadar çabuk olacağını düşünmüyordum. Hamza’yı aradı ve El Hamra’yı tam karşıdan gören bir tepede buluşmak için sözleşti. Siyah bir takım giymişti Hamza. Çok sıcak, çok içten, çok samimi buldum onu. Sanki 3 dakika önce değil de 40 yıl önce tanışmış gibiydik.Granada’nın dar ve tarihin içinden fırlayıp gelen sokaklarında yürüdük kendisiyle. Bize Kelime-i Şehadet getirdiği bağ evini gösterdi. Ardından sokakların hikâyesini anlattı. Bugün turistlerin büyük ilgisini çeken beyaz evlerin bulunduğu bu bölgenin asırlar önce Granada’nın köylülerinin yaşadığı yerler olduğunu söyledi. Kendisine “Köylüler bu kadar güzel bahçelerin, sofaların olduğu evlerde oturuyorsa, kentliler nerede yaşıyordu?” diye sorduk. “Maalesef Müslümanlardan kalan kent merkezinin neredeyse tamamı yerle bir edildi.” dedi.Kafelerden birinde çayımızı yudumlarken bulduk kendimizi. Soyadı Castro olan Hamza da çoktan başlamıştı hikâyesini anlatmaya. Granada’nın Armia köyündendi. Bütün ecdadı İspanyol’du. 42 yaşındaydı. Pek çok işte çalışmıştı. Pastaneden konfeksiyon dükkanlarına kadar. Sonra kendi işini kurmuş. Hindistan’dan Fas’a kadar geniş bir ticaret ağı oluşturmuştu. Bir dönerci dükkanı açmıştı ismini Konya verdiği. Çünkü Konya’yı çok seviyordu ve elbette sebebini de birazdan bizimle paylaşacaktı.Peki Hamza İslamiyet ile nasıl tanışmış, nasıl Müslüman olmuştu? “30 Ekim 1993’te Müslüman oldum.” diyor ve gözlerinde bir ışık parıldıyor. Tanıdığı ilk Müslüman bir bayanmış. Bir arkadaşının kız arkadaşının kız kardeşi... Sonradan Müslüman olmuş bir İspanyol. “Ben ise Allah’a inanıyordum ama hiçbir arayışta değildim, hiç bir dini de yaşamıyordum.” Devam ediyor Hamza: “Onun çevresinde İspanyol Müslümanlar vardı. Böylece İslamiyet’i tanıdım, sevdim. Bir yıl geçmeden ben de Müslüman oldum.” Kelime-i Şahadet getirdikten bir yıl sonra o bayanla evlenmişler. Evlilikleri 11 yıl sürmüş. Nabil (17) ve Nur (10) adını verdikleri iki çocukları olmuş. Yürütememişler ve boşanmışlar. 5 yıl önce ise Camilla adında Hıristiyan bir bayanla evlenmiş, Hamza. “Elhamdülillah çok mutluyum.” diyor.Onlardaki nuru ben de istedimŞu andaki eşinin onunla tanıştığında İslamiyet hakkında hiç bilgisi yokmuş. Ona göre İslamiyet Arapların diniymiş. “Bizim için değil yani.” diyor Hamza: “İnsanların çoğunun düşüncesi böyle. İnsanlar Hz. Muhammed’i tanımıyorlar.” Ve devam ediyor: “Hz. İsa’yı herkes biliyor. Hatta bazıları onun haşa Allah olduğunu düşünüyor. Bazıları Allah’ın oğlu, bazıları da peygamber... Ama Efendimiz’i tanımıyorlar.” Camilla’ya İslam’dan bahsetmek yerine örnek olmaya çalışıyor. Sorularına da düzgün bir şekilde cevap vermeye… Onun dinini eleştirmiyor, sadece şöyle diyor: “Bence İsa putperestliği istemezdi.” Hepsi o kadar.Hamza’nın en çok dikkatini çeken şey, Müslümanların konuşma şekli ve karakterleri olmuş. “Bir nur vardı yüzlerinde.” diyor. Fiziksel güzellik değildi kastettiği: “Ne olduğunu anlayamadığım bir şey işte.” Fakat o, bu insanlarda var olan ama tanımlayamadığı bu güzelliğin kendisinde de olmasını istiyordu. İslamiyet’i de bu yüzden seçiyor aslında. Önceleri İslam hakkında hiçbir fikri yokmuş. Sonradan öğrenmiş namaz kılmasını, Kur’an okumasını. Müslüman olunca farklı tepkiler olmuş kendisine. Ama hiçbiri fazla olumsuz değil. Çünkü tanıdığı bütün insanlarla zaten çok iyi ilişki içindeymiş.Önceleri spor yapıyordu Hamza. Futbol oynuyordu. Granada kulübünün alt yapısındaydı. Real Madrid’in seçmelerine bile katılmıştı. Müslüman olduktan sonra bu çevresinden koptu. Zira İslam’ı tanımakla meşguldü. Gelecekte evleneceği bayanı tanımakla meşguldü. Bir arkadaşı ona çok kızmıştı, “Müslüman oldun, futbolu bırakacaksın öyle mi?” diye. Peki ya ailesi? Annesi hiç soru sormamış ona. Çünkü korkuyormuş. Acaba oğlunu kayıp mı edecek diye? Hiç soru sormadan beklemiş. Sonra ondaki değişimleri görünce çok mutlu olmuş. Babası ise bu yeni durumu sakin karşılamış. Zira biliyordu ki oğlu bundan sonra içki içmeyecek, kadınlarla beraber olmayacak. 3 kardeşi var. Müslüman olması onların hiç umurunda olmamış. Sadece büyük abisi bir gün omzuna dokunmuş ve “Senin niçin Müslüman olduğunu biliyorum.” demiş eliyle 4 işareti yaparak. “4 kadınla evlenmek için…” diye eklemiş sonradan.Röportajın diğer başlıkları;Ney ile nasıl tanıştı?Karım beni Türkiye’den kıskanıyorArda Turan çok sempatikAKSİYON'daki tam metin için tıklayın
↧
↧
SENARİSTBİR’in başkanı İlker Barış
Senaryo ve Diyalog Yazarı Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin (SENARİSTBİR) 1. Olağan Genel Kurulu geçtiğimiz pazar günü yapıldı.Genel Kurul sonucunda birliğin yeni yönetim, denetim, haysiyet ve bilim-teknik kurulları belirlendi. Buna göre, Senaristbir’in Yönetim Kurulu Başkanı İlker Barış oldu. Ercan Kesal başkan yardımcısı, Nalan Merter de genel sekreter olarak görev yapacak. KÜLTÜR-SANAT
↧
Glover, Saraybosna Film Festivali’nde
‘Ölümcül Silah’, ‘Predator’ ve ‘Testere’ filmleriyle tanınan oyuncu Danny Glover, Saraybosna Film Festivali kapsamında düzenlenen söyleşiye katıldı.Başarıyı öncelikle ailesine borçlu olduğunu belirten oyuncu, “Annem, ABD’nin güneyinde siyahilerin hakları için mücadele ettiği dönemde doğdu. Üniversiteden mezun oldu. Bu, siyahi bir kadın için inanılmaz bir başarıydı. Medeni haklar hareketi çocukluğumda hep mevcut idi. Ben de bundan etkilendim ve sanırım her şey öyle başladı.” dedi. Siyahilerin hakları için mücadele ederken küçük tiyatrolarda roller alan sanatçı, Broadway’e kadar yükseldiğini ve sinema kariyerine bu şekilde başladığını dile getirdi. Ünlü aktör, film fuarının çatışmaların acılarını içlerinde taşıyan Saraybosna halkı için iyileştirici bir etkisi olduğunu da ekledi. Aynı zamanda BM iyi niyet elçisi olarak da görev alan aktör, bu kapsamda Saraybosna’daki çocuklarla da bir araya geldi.SARAYBOSNA CİHAN
↧
Suç öykülerinin yazarı Leonard öldü
ABD’li yazar ve senarist Elmore Leonard, 87 yaşında hayatını kaybetti. Yazdığı roman ve kısa öykülerin neredeyse tamamı sinemaya uyarlanan Leonard, önceki gün evinde hayata gözlerini yumdu.1950’lerde başladığı yazı hayatına önce western romanlarıyla giriş yapan Leonard’ın eserlerinden uyarlanan filmlerde o dönemin ünlü oyuncuları Charles Bronson, Paul Newman, Burt Lancaster, Clint Eastwood ve Glenn Ford gibi isimler rol aldı. Daha sonra suç dünyası ve gerilim romanlarına yönelen yazarın roman ve öyküleri, Quentin Tarantino, Steven Soderbergh ve Barry Sonnenfeld gibi yönetmenler tarafından sinemaya uyarlandı. Geride 50’ye yakın eser bırakan Elmore Leonard’ın sinemaya uyarlanan bazı yapıtları şunlar: Tut Şu Bücürü (Get Shorty), Aşk ve Para (Out of Sight), Jackie Brown (Rum Punch), 3:10 Yuma Treni (3:10 to Yuma), Haydutlar (Bandits).KÜLTÜR-SANAT
↧
Klasik müziğin iki ustası aynı sahnede
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), klasik müziğin iki dev ismi Martha Argerich ve Gidon Kremer’i, İstanbul’da ilk defa birlikte ağırlıyor.Müzikal işbirliklerini 30 yılı aşkın süredir devam ettiren Gidon Kremer ile Martha Argerich; Berrin Erengül ve Eva Barlas eş sponsorluğunda, 26 Kasım Salı akşamı saat 20.00’de Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda aynı sahnede buluşacak. Harika çocuk olarak çok küçük yaşta konser vermeye başlayan Martha Argerich, 1957’de Bolzano ve Cenevre Piyano yarışmalarını, 1965’te de Varşova Uluslararası Chopin Yarışması’nı kazanarak yarım asırdır benzersiz bir kariyere imza attı. Çağımızın en büyük piyanistlerinden Martha Argerich’in repertuvarı Bach’tan Bartok’a, Beethoven’den Messiaen’a çok geniş bir yelpazeye yayılıyor. Avrupa, Amerika ve Japonya’nın önde gelen tüm orkestraları ve şefleriyle konserler veren Argerich bir yandan oda müziği çalışmalarını da sürdürüyor. Gidon Kremer ise 40 yılı aşkın bir süredir dünyanın en ünlü orkestra ve sanatçılarıyla birlikte çalışıyor. İstanbul Müzik Festivali izleyicilerinin yakından tanıdığı Gidon Kremer, ilk kez 1975 yılında 3. İstanbul Festivali’nin konuğu olarak İstanbul’a gelmişti. Kremer’e 2011 yılında 39. İstanbul Müzik Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü verilmişti. Klasik müziğin bu iki ustasını buluşturacak konserin biletleri 7 Eylül’de satışa çıkacak. (biletix)KÜLTÜR-SANAT
↧
↧
Kore kültürü her rengiyle İstanbul’da
31 Ağustos - 22 Eylül arasında Kore kültürünü tanıtmak amacıyla İstanbul’da yapılacak İstanbul Gyeongju - Dünya Kültür EXPO 2013, ‘Yol, Buluşma ve Birlikte İlerleme’ başlığını taşıyor. 22 gün sürecek etkinlik üç büyük sergiye de ev sahipliği yapacak.Güney Kore, nicedir kültürünü dünyaya tanıtmanın peşinde. Bu amaçla pek çok uluslararası toplantı ve sanatsal etkinlik düzenliyor. 2011 yılında Kore Kültür Merkezi'nin Ankara'da bir ofis açmasının ardından Türkiye ile Kore arasındaki kültür alışverişi de hayli arttı. Özellikle televizyonlarda yayınlanan Kore dizileri ve internet yoluyla Türk gençlerine sesini duyuran K-POP sayesinde bu etkileşim oldukça geniş kitlelere ulaştı. Şimdi sırada daha derli toplu bir etkinlik var: İstanbul Gyeongju - Dünya Kültür EXPO 2013. 31 Ağustos - 22 Eylül tarihleri arasında Kore kültürünü yakından tanıtmak amacıyla İstanbul'da yapılacak etkinlik, ‘Yol, Buluşma ve Birlikte İlerleme' başlığı taşıyor. Etkinliğin destekçileri arasında; Kore Gyeongsangbuk-do Eyaleti, Gyeongju Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi yanı sıra iki ülkenin Kültür ve Turizm Bakanlıkları, Kore Dışişleri Bakanlığı ve iki ülkenin UNESCO'su bulunuyor.KORE SAVAŞI DÂHİLİstanbul Grant Hyatt Otel’de dün yapılan basın toplantısında konuşan Kore Cumhuriyeti Büyükelçiliği Müsteşarı Dongwoo Cho, Kore hükümetinin İstanbul programına büyük önem verdiğini ifade etti. 22 gün boyunca İstanbul'un tarihi ve turistik mekânları, meydanları ve konser salonlarını; konserler, performanslar, sergiler, filmler ve uygulamalı deneyimlerle çevreleyecek EXPO; Kore'nin somut ve soyut kültür varlıklarını ileri teknoloji ile nasıl birleştirdiğini herkese gösterecek. 31 Ağustos'ta Ayasofya Meydanı'nda Kore ve Türkiye'yi temsil eden sanatçıların ortak gösterisiyle başlayacak 40'tan fazla etkinliğe Kore'nin geleneksel mimarisini yansıtan bir yapı eşlik edecek. EXPO boyunca Eminönü Meydanı'nda ziyaret edilebilecek yapıda Kore'ye ait ne kadar hikâye varsa anlatılacak. Buna Kore Savaşı dâhil. EXPO kapsamında Koreli sanatçıların katılımı ile gerçekleşecek üç büyük sergi bulunuyor: Tophane Galeri'de Modern Sanat Sergisi, Marmara Sanat Üniversitesi Galerisi'nde Park Daesung Sergisi, Cemal Reşit Rey Sahnesi Galerisi ve Taksim Metro Galerisi'nde Gyeongbuk Sanat Derneği Üyeleri Sergisi. 7 Eylül'de ise Kore'nin pop grupları Super Junior, Miss A, Ftisland, Ailee, Beast ve Mblaq; K-Pop Music Bank Konseri için Ülker Sports Arena’da olacak. Gyeongju'nun tarihi ve kültür varlıklarının değerlerini yeniden aydınlatan gösterilerden yola çıkarak hazırlanan Şilla Krallığı'nın müzikal gösterisi ise 1 Eylül'den 22 Eylül'e kadar Cemal Reşit Rey Sahnesi'nde günde iki kez izleyiciyle buluşacak. EXPO'nun ana etkinliklerinden biri de 13-19 Eylül arasında Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Salonu ve Beyoğlu Cine Majestic Sinemaları’nda yapılacak Türkiye Kore Film Haftası. Etkinlikte 15 Kore, 10 Türk filmi gösterilecek. Haftanın sürprizi ise Koreli yönetmen Kim Ki Duk’un 13 Eylül’de Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Salonu'nda gerçekleştireceği söyleşi. Ünlü yönetmen ‘Filmlerden yola çıkarak iki ülkenin kültürünü geliştirmek için bir tartışma' ve ‘Antik tarihi anlayarak modern filmlerin interaksiyon ilişkisini anlamak' başlıklı iki ayrı sohbet yapacak.
↧
5 yeni film vizyona giriyor
Sinemaseverler bu hafta 5 yeni film ile buluşuyor. Gerilim, animasyon, komedi seçkilerinin yer aldığı 23 Ağustos haftasının haftasının öne çıkan filmi “Geçmişin Sırları”. Robert Redford’un hem oynayıp, hem yönettiği film de FBI’ın 30 yıldır aradığı Avukat Grant’ın hikayesi anlatılıyor.Eşini kaybetmiş olan avukat Grant küçük kızı ile birlikte yaşamaktadır. Grant, geçmişte savaş karşıtı bir militan grubunda aktif olarak görev almıştır. Cinayet ve soygun suçlamasıyla FBI tarafından otuz yılı aşkın süredir aranmakta olan Grant, onlardan saklanmayı başarmıştır. Kimliği ifşa olan Grant, bir kez daha kurtulmayı başarabilecek midir? Robert Redford, Shia LaBeouf, Julie Christie ile Sam Elliot'un oynadığı "Geçmişin Sırları" yine Robert Redford'a ait.BU AŞK FAZLA SÜRMEZNat ve Josh'un evliliğinde cicim ayları çabuk bitmiş, pembe bulutlar dağılmıştır. Evliliklerinde ilk yıl dolarken iyice gün yüzüne çıkan sorunlar, zaten pek uyumlu olmayan çifti birbirinden uzaklaştırır. Resmin içine bir de Josh'ın eski kız arkadaşı Chloe ve çekici bir iş adamı olan Guy'ın da girmesiyle her şey daha da karmaşık bir hal alır. Dan Mazer'in yönettiği ve Rose Byrne, Anna Faris, Rafe Spall ile Simon Baker'in oynadığı "Bu Aşk Fazla Sürmez", İngiltere yapımı.BÜYÜKLER 2Arkadaşları ve onların çocuklarıyla birlikte olmak için ailesiyle birlikte memleketine taşınan Lenny (Adam Sandler); eskisiyle yenisiyle kabadayılar, çılgın otobüs şoförleri, ayyaş polisler ve partiye dalan kostümlü 400 kişi sayesinde deliliğin peşini bırakmadığını anlar. Dennis Dugan'ın yönettiği ve Adam Sandler, Kevin James, Chris Rock, David Spade, Salma Hayek, Maya Rudalph, Maria Bello ile Nick Swardson'un oynadığı "Büyükler 2", komedi türünde.UÇAKLARFilm, hava yarışçısı olarak mücadele etme hayalleri kuran kasaba uçağı Dusty'nin hikâyesini konu alıyor. Ancak Dusty yarış uçağı değildir ve yüksekten korkmaktadır. Dusty, donanma pilotu Skipper'a başvurur ve yarış parkurunun son şampiyonu Ripslinger'la boy ölçüşecek seviyeye gelir. Dusty'nin cesareti büyük bir sınavdan geçer ve izleyenlere uçmak için ilham verir. Klay Hall'ın yönettiği ve Val Kilmer, Julia Louis Dreyfus, Teri Hatcher ile Dane Cook'un seslendirdiği film "Uçaklar", animasyon – macera sevenler için. ŞEYTAN TOHUMUEşinden yeni boşanan Clyde, küçük kızları Em'in bir ahşap kutu almasında endişe edecek bir şey görmez. Ancak ailenin başına tuhaf şeyler gelmeye başlar. Yahudi geleneklerinde sözü geçen Dibbuk Kutusu'nu açmışlardır. Kutunun içine hapsedilmiş bir cin, içine girdiği insanı yiyip bitirmek istemektedir. Ole Bornedal'ın yönettiği ve Jeffrey Dean Morgan, Kyra Sedgwick, Madison Davenport ile Grant Show'un oynadığı "Şeytan Tohumu"nun yönetmen koltuğunda Ole Bornedal oturuyor. (CİHAN)
↧
İstanbul'un tarihi yalıları kitap oldu
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., Boğaz’ın iki yakasına dizilen en ünlü 100 yalıyı bir kitapta topladı.İstanbul Boğazı'nın iki yakasında yer alan 100 yalı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş., tarafından kitaplaştırıldı. 'İstanbul'un 100 Yalısı' Huber Yalısı, Recaizade Mahmut Ekrem Yalısı, Emine Valide Paşa Yalısı gibi yalıların bulunuyor. Kitabın fiyatı ise 20 lira. Kitapla ilgili yapılan açıklamada, "Şehrin kültür envanterini gün yüzüne çıkarmak amacıyla hazırlanan İstanbul'un Yüzleri Serisi kapsamında araştırmacı yazar Mahmut Sami Şimşek tarafından kaleme alınan İstanbul'un 100 Yalısı'nda, yalıların tarihi serüvenleri, mimari özellikleri ve yalı sakinlerine ait birbirinden ilginç hikâyeler okuyucunun dikkatine sunuluyor. Avrupa yakasında Eminönü'nden başlayıp Sarıyer'e uzanan, Anadolu yakasında ise Beykoz-Üsküdar arasında bir rota takip eden kitap, yapı ve tarih meraklılarının yanı sıra, Boğaz gezisi yapan yerli ve yabancı turistler için de rehber niteliği taşıyor." denildi. (CİHAN)
↧