Yeni uzun hikâyesi ‘Sıra Dışı Bir Ödül Töreni’nde ironik bir dille günümüz sanat dünyasını ve ödül anlayışını eleştiren Mustafa Kutlu, “Türkiye’de ve dünyada aydınların ve sanatçıların halka söyleyecek bir sözü kalmamıştır. Ne bir ahlakı savunuyorlar ne de bir fikirleri var. ” diyor.Mustafa Kutlu’nun geçen ay okura ulaşan yeni uzun hikâyesi ‘Sıra Dışı Bir Ödül Töreni’, günümüz kültür ve sanat ortamına sert eleştiriler getiriyor. Kutlu, ironik anlatımıyla, halkın değerlerine yabancılaşmış, sanat ve düşünce üretme yeteneğini kaybetmiş sanatçıların içine düştükleri trajikomik durumu bir ödül töreni çevresinde ortaya koyuyor. Hikâye, kültür ve sanat dünyasında ‘ödül müessesesi’nin geldiği acıklı hali de kıyasıya eleştiriyor. Kitapları hakkında konuşmayan, söyleşi de vermeyen Mustafa Kutlu’nun Aksiyon dergisinden Ülkü Özel Akagündüz’e söylediği cümle, kitaptaki eleştirel bakışın kaynağını oluşturuyor. “Türkiye’de ve dünyada aydınların ve sanatçıların halka söyleyecek bir sözü kalmamıştır.” diyen Mustafa Kutlu, sanatçı ve aydınların agresif tavırlar ve uç eylemlerle kendilerini görünür kılmaya çabaladıklarını ifade ediyor: “Ne bir ahlakı savunuyorlar ne de bir fikirleri var. Bu yüzden giderek agresifleşip uç eylemleri seçiyor ve kendilerini görünür kılmaya çabalıyorlar. Üstelik halkı da aşağılıyorlar. Halk ise kadirşinas bir hoşgörüyle onlara hâlâ ödül veriyor. Bu durumda bize düşen, halkın ödülünü alkışlamak değil, Hakk’ın ödülüne doğru yürümektir.” Bir kıyı kasabasında geçen hikâyede olay, kasabayı tanıtmak amacıyla kurulan Kafadanbacaklılar Derneği’nin düzenlediği, upuzun bir listesi bulunan ödül töreni etrafında kurgulanıyor. Verilen ödüllerin anlamsızlığı, birbiri ardına yaşanan aksilikler, sıra dışı özellikler taşıyan ödül sahiplerinin absürde varan tavırları, her birinin ödüle yükledikleri anlam ve halkı, izleyiciyi hiçe sayan tutumları… Bütün bunlara rağmen halkın, yani izleyenlerin umarsız duruşları ortaya fazlasıyla komik ve bir o kadar da acınası bir tablo çıkarıyor. Eğlenceli bir havada başlayan ödül töreni, bir zaman sonra zıvanadan çıkıyor; tam bir kaos hali… Yazar, okuru bu kaosun ortasında bırakarak, onu bir anlamda günümüz kültür sanat ortamı ve al gülüm–ver gülüm mantığıyla dağıtılan ödüller karşısında maruz kaldığı durumla yüzleştiriyor. Ödül dağıtılan sıra dışı kişiler üzerinden sinema, arkeoloji, tiyatro, edebiyat, özellikle şiir alanında keskin mesajlar veriyor Mustafa Kutlu. Yazarın, bugüne kadar yayımlanan öykü kitapları arasında ironisi ve sert eleştirileriyle farklı bir konuma sahip olan ‘Sıra Dışı Bir Ödül Töreni’, okuru ve edebiyat dünyasını samimiyete, dürüstlüğe ve uyanık olmaya davet ediyor.KÜLTÜR-SANAT
↧
‘Aydınların ve sanatçıların halka söyleyecek bir sözü kalmamıştır’
↧
En kutlu sergi
Uzun zamandır restorasyonda olan Sultanahmet Medresesi’nde 2 Ağustos’ta heyecan verici bir sergi açılıyor. Hepsi özel koleksiyonlardan 99 el yazması mushaf-ı şerif sergilenecek. En eski mushaf örneklerinin Abbasi dönemine ait olduğu sergide 19. yy’ın önemli hattatlarından mushaflar da var.Sultanahmet Medresesi, 2 Ağustos’u heyecanla bekliyor; zira önemli bir sergiye ev sahipliği yapacak. Özel koleksiyonlardan 99 el yazması mushaf-ı şerif sergilenecek. Tarihin birçok dönemine ait el yazması Kur’an-ı Kerim’lerin bulunacağı serginin önemli bir özelliği mushafların farklı coğrafyalara ve hat ekollerine ait olması.Serginin sanat danışmanı Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza ÖzcanKuzey Afrika’dan Çin’e, Hindistan’dan Moğolistan’a bütün İslâm coğrafyasında kaleme alınmış mushafların birçoğu özel koleksiyonlarda olduğu için ilk kez bu sergiyle geniş kitleler tarafından görülebilecek. Serginin sanat danışmanlığını yapan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Özcan, ziyaretçilerin İslâm hat sanatında ekol olarak kabul edilen Şeyh Hamdullah, Cafer-i Baysungurî Tebrizî ve Hafız Mustafa Şevki gibi önemli isimlerin imzalarını görebileceğini söylüyor.Özcan, “Meşhur bir söz vardır, Kur’an Mekke’de indi, İstanbul’da yazıldı, Kahire’de okundu. Ama İstanbul haricinde dünya üzerinde mesela Kuzey Afrika’da, Pakistan’da, İran’da neler oldu? İşte bunları orijinal mushaflar üzerinde bu sergide görme imkânına sahip olacağız.” diyor.Timuri bir mushaf. Afganistan bölgesine ve 15. yüzyıla ait bir el yazması. Timur, dönemin kudretli devlet reisidir. Onun torunu Baysungur, hat ve tezhipte ‘Baysungur akademisi’ni oluşturacak kadar ileriye gitmiştir. O sıralar Osmanlı’da da Fatih Sultan Mehmed tahttadır...Ziyaretçiler bir mucizeye tanıklık edecekÜniversitede hat tarihi dersleri veren Özcan, Kur’an-ı Kerim’in, Nabati kavminin alfabesi kullanılarak yazıldığını, öncelikli amacın kaydetmek olduğunu, zaman içinde harekeleme sisteminin ortaya çıktığını anlatıyor. Kur’an muhafaza altına alındıktan sonra işin estetik boyutu devreye girmeye başlamış. İlk dönem Arap hattatların hakim olduğu yazı stilleri gelişmiş. Sergide bu ilk döneme ait Yakut üslubu mushaf da sergilenecek. Hat tarihinde buna Bağdat ekolü deniyor.Abbasi dönemi Kur’an’ı15. asra kadar Arap hattatların usulleri hakimken, Şeyh Hamdullah’la beraber hat bayrağını Osmanlı Türk hattatlar alıyor. Ama bu süreçte hat farklı coğrafyalara, farklı şekilde yayılıyor. Mesela Kuzey Afrika ve İspanya’ya giden bir kol var ki Mağribi hattı olarak adlandırılıyor. Sergide Mağribi bir mushaf da yer alacak. Kufi yazının doğuya giden kolu, Meşrik Kufi hattı olarak anılıyor. Osmanlı hattının yani Şeyh Hamdullah ekolünün hakim olmasından önce Hindistan, Pakistan, Çin ve İran’da farklı ekollerde yazı stilleri gelişmişti. Sergide tüm bunların aralarındaki farkları görme imkanı bulunacak.Şeyh Hamdullah’ın yazdığı Kur’anEserleri yakından inceleyen Özcan, bir detaya dikkat çekiyor: Farklı stillerde yazılsalar, farklı coğrafya ve zamanlarda olsalar da Kur’an-ı Kerim’in aynı olması. Her biri paha biçilemez sanat eseri olan mushafların daha önemli özelliğiyse böylesi bir mucizenin kanıtı olmaları.2 Eylül’e kadar devam edecek bu sergi Türkiye’nin en büyük Mushaf-ı Şerif sergisi olacak. Başbakanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı himayelerinde organize edilen sergiye Yıldız Holding de katkıda bulundu.Sergide neler olacak?Sergideki en eski Kur’an-ı Kerim sayfaları 9-10. yüzyıllara ait.En yeni tarihli Kur’an,1892 tarihini taşıyor.Sergide kûfî, muhakkak, mağribî, reyhanî, sülüs, nesih ve gubarî yazı çeşitleriyle yazılmış Mushaflar sergilenecek.Abbasî, Memlûk, Osmanlı, Selçuklu, Akkoyunlu-Türkmen, Safevî ve Kaçar dönemlerine ait eserler mevcut.Osmanlı coğrafyasının yanında, İran, Irak, Mısır, Hindistan, Çin, Kuzey Afrika ülkeleri eserlerin derlendiği yerler.16-19 yy’lara ait Osmanlı dönemi eserler serginin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Bunun yanında Abbasî ve Memlûk devri Kur’anlar’dan da hatırı sayılır örnek var.Parşömen, bez ve kâğıt üzerine yazılmış nüshalar, tomar, sancak ve kitap formatıyla sergiyi gezenlerle buluşacak.Önemli hattat imzaları: Şeyh Hamdullah, Mustafa Kütahî, Cafer-i Baysungurî Tebrizî, Mehmed Emin Üsküdarî, İbrahîm Rüşdî, Emrullah Şirazî, Ahmed Neyrizî, Seyyid Mehmed İsfahanî, Es-seyyid Mehmed Galib, Mehmed Şevki ve Hafız Mustafa Şevki sergide görülebilecek imzalar.
↧
↧
Londra’da online hat müzesi
İnternet üzerinden kurulan www.nuqta.com hat müzesi, klasik ve modern üslupta hat fotoğraflarını depolayarak, tüm dünya üzerinden ulaşılabilen bir veritabanı oluşturmuş. Henüz bir aylık geçmişi olan site, akıllı telefon uygulamasından çekilen fotoğraflarla genişliyor.Kur’an-ı Kerim, Mekke’de nazil oldu. İstanbul’da yazıldı ve Mısır’da okundu. Bu meşhur darb-ı meselin hakikatini İstanbul’un dört bir yanına serpiştirilen kitabelerden, kütüphanelerde, koleksiyonlarda muhafaza edilen elyazmalarından anlamak mümkün. Türk sanatkârların aşk ile vücuda getirdiği eserlerin dünyayı dolaştığını ve ehl-i dikkatin sinesine dokunduğunu biliyoruz. Hâkezâ bu mecrada nice kalem erbabı da sanatını Türk hattatlardan meşk etti. Fakat bu nadide sanat, artık İslam coğrafyası dışına taştı. Kitle iletişim araçlarıyla teşvik edilen hat sanatının dünyanın dört bir köşesinden meraklıları, www.nuqta.com’da bir araya geldi.Ödüllü hattat Mukhtar Sanders ve kaligrafi ustası Soraya Syed (Art of the Pen) öncülüğünde kurulan nuqta.com internet sitesi, dünyanın her yerinden katkı yapılabilen bir veri tabanı özelliğini taşıyor. Hat sanatını tanıtmayı hedefleyen site, yeni ekol ve trendlerin paylaşabileceği online bir platform aynı zamanda. Kâr amacı güdülmeden kurulan site, henüz birkaç hafta önce işlemeye başladı. Londra merkezli Inspiral Design Ajansı tarafından üretilen akıllı telefon uygulaması sayesinde, beğendiğiniz hat çalışmalarının fotoğrafını sisteme yüklemeniz mümkün. Bu sayede takipçilerin her zaman ulaşabileceği bir kaynak konumuna gelecek olan Nuqta, yeni paylaşımlarla zenginleşerek hattın wikipedia’sı olmayı bekliyor.Site içinde yayınlanan makalelerle hat sanatının görsel sanat olarak yeri, icra tarzları, farklı ekoller ve bunların gelişim süreci hakkında tarihî bilgi edinebilmek mümkün. Dubai Sanat Haftası’nda büyük beğeni toplayan grup, 22 Haziran ile 6 Temmuz günleri arasında Londra’da düzenlenen Shubak (Arap kültürü üzerine bir bakış) adlı festival kapsamında internet üzerinden kurdukları uygulamayı tanıttı. Nuqta müdavimleri, yaptıkları atölye çalışmaları ve sergilerle hat sanatının tanıtılması ve öğretilmesi için uğraşlarına devam ediyor.Nasıl yükleyeceksiniz?Uygulamaya ulaşabilmek için Apple Store üzerinden nuqta yazarak aratmanız yeterli olacaktır. Karşınıza gelen programı ücretsiz indirebiliyorsunuz. Ardından kullanıcı ismini girip fotoğraf çekebilir, çektiğiniz ilginç hat figürlerini doğrudan veritabanına yükleyebiliyorsunuz. Fotoğraf karesinden sonra uygulama size resmini çektiğiniz hattın ne tür özellikleri olduğunu soruyor. Çektiğiniz fotoğrafları klasik formdaki divani, kufi, nesih, nestalik, rika, sülüs tarzlarının yanı sıra dijital, epigraf, grafiti, grafik tasarım, boyama, imza, tipografi gibi modern biçimlerde yapıldığını da işaretleyebilirsiniz. Bu sayede araştırma yapanlar için bir kolaylık ve yol haritası olacaktır. Site üzerinden hangi ülkeden ne kadar katkı yapıldığını görmek de mümkün. Ayrıca sitedeki fotoğraflara yorum yapabiliyor ve fotoğrafı çekenle irtibata geçebiliyorsunuz. Siteye Türkiye’den henüz yeterli bir sayıda paylaşım mevcut olmadığını da ekleyelim.
↧
Bu filmi izlemeye cesaretin var mı?
Hasan Karacadağ’ın altıncı korku filmi “Dabbe: Cin Çarpması” filmi için vizyon öncesinde ilginç bir uygulama yapılacak.2 Ağustos’ta gösterime girecek filmin Fono Film Stüdyoları’ndaki deneme gösterimini sonuna kadar izleme cesareti gösterenler, yönetmenin bir sonraki filmi El Nazar’ın özel konuğu olacak. Filmin Facebook sayfası https://www.facebook.com/cincarpmasifilmi adresine başvuranlar arasında yapılacak ön seçimi geçenler, filmi dolby digital ses sitemli, ışıklandırması ve bütün kapıları kapalı bir salonda yönetmenin gözetiminde izleyecekler. Son sahnelere kadar koltuklarından ayrılmayan her bir izleyici hem yönetmenle film hakkında konuşma fırsatı yakalayacak, hem de bir sonraki filminin setinde özel konuk olarak katılacak. 200 kopyayla göste-rime girecek filmde, 1986’da Muğla’da yaşanan bir cin vakası anlatılıyor.
↧
Romanların gölge kahramanları
Edebiyat dergisi Karabatak 9. sayısını romanların gölge kahramanlarına ayırdı. Dosya, A. Ali Ural’ın “Herkes Başrolü Oynuyor” yazısıyla başlıyor.Ana karakterin tek kişilik evreninde geri planda görünen bu kahramanlar, Karabatak yazarlarının kalemleriyle başkahraman mevkiine yükseliyor. Naime Erkovan Tatar Çölü’nden Terzi Prosdocimo’ya, Fatih Taşçı Anayurt Oteli’nden Ortalıkçı Kadın’a, Güzide Ertürk Alice Harikalar Diyarı’ndan Cheshire kedisine, Bünyamin Demirci Ağaca Tüneyen Baron’dan Cosimo’nun şövalye amcası Carrega’ya, Şafak Çelik Küçük Ağa’dan Çolak Salih’e, Tuna Lütfü Yukay ise Dorian Gray’in Portresi’nden Hetty Merton’a haklarını teslim ediyor. Karabatak özellikle fantastik edebiyat sevenlerin zevkle okuyacağı bir yazarı konuk ediyor bu sayısında. Genç öykücü Güzide Ertürk’ün sorularını Türk okurları için cevaplayan Ursula K. Le Guin, “Hayal gücü hayatımı dengede tutuyor. O olmadan gerçeği nasıl kavrayabilirim?” diyor.
↧
↧
Hayal Perdesi’nde Zaim sineması
Hayal Perdesi Sinema Dergisi Temmuz-Ağustos 2013 tarihli 35. sayısıyla www.hayalperdesi.net adresinde yayında…Bu sayının kapak konusu, Derviş Zaim'in mayıs ayının sonunda tek salonda gösterime giren ve geleneksel bir çoban yarışmasının konu edildiği yapımı Devir. Zeynep Gemuhluoğlu “Teknoloji ve Şiir Arasında Devir” başlıklı makalesinde, filmdeki insan-doğa ilişkisini tasavvuftaki “devir nazariyyesi” bağlamında değerlendirirken, Hilal Turan'ın yönetmenle yaptığı söyleşide de filmin Zaim sinemasıyla ilişkisi tartışılıyor. Geçen sayıda yer verilen “Türkiye'de Dağıtım Sorunu” isimli dosya, yeni sayıda da yapımcı Türker Korkmaz ve Beyoğlu Sineması'nın müdürü Temel Kerimoğlu söyleşilerinin yanı sıra, yönetmen Hakkı Kurtuluş'un sinema ve seyirci ilişkisini merkezine aldığı makalesiyle devam ediyor. Türk Sineması Araştırmaları bölümünde 2009 yılının ağustos ayında vefat eden Milli Sinema'nın kurucularından Yücel Çakmaklı'yla ilgili bir soruşturma bulunuyor. Neden Film Seyrediyoruz bölümünde ise yazar ve akademisyen Nazan Bekiroğlu sinemayla olan ilişkisini izlediği filmler üzerinden anlatıyor.
↧
Topkapı Sarayı’ndaki el yazmaları çürüyor
İslam tarihinin en değerli eserlerinin yer aldığı Topkapı Sarayı’ndaki ‘El Yazmaları Kütüphanesi’nin durumu içler acısı. Aşağıdaki fotoğraflar 4 Aralık 2009’da çekildi, aradan üç buçuk yıl geçmesine rağmen eserlerle ilgili elle tutulur bir çalışma henüz yapılmadı.Topkapı Sarayı'nın arşivi iki bölümden oluşuyor. İlki; Osmanlı'dan kalan belgelerin yer aldığı belge arşivi, diğeri “El Yazmaları Kütüphanesi.” Toplam 22 bin eserin yer aldığı arşivlerin tamamı çok kıymetli. Minyatürlerle süslenmiş 3 bin civarındaki el yazmaları var ki, onlar daha da değerli. Ama maalesef İslam tarihinin ve coğrafyasının en mutena varlıklarının yer aldığı saraydaki eserlerin durumunun iyi olmadığını gösteren fotoğraflar ortaya çıktı. Yanda gördüğünüz kareler inanılması zor ama Topkapı Sarayı Silahtarağa Ocağı Koğuşu'nda 4 Aralık 2009'da çekildi.8 Aralık 2009'da İl Kültür Müdürlüğü'ne iletilen tutanakta eserlerin bu hale nasıl geldiği şöyle ifade ediliyor: “Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü bünyesindeki Yazma Eser Kütüphanesi restorasyon amacıyla uzun süredir kapalı olup söz konusu kütüphaneye ait eserler müzedeki Hazine Koğuşu adlı bölümde koliler içinde muhafaza edilmektedir. Yazma Eser Kütüphanesi'ne ait bu eserlerden basma niteliğinde olanlar bir süredir müze bünyesindeki Yeni Kütüphane'ye nakledilmektedir. 4 Aralık 2009 Cuma günü saat 11.00 civarında söz konusu nakil işleminin devam ettiği esnada basma eserlerin muhafaza edildiği kolilerden yere temas etmiş olanlarından bazılarının rutubetten etkilendiği ve koli içindeki eserlerin zarar gördüğü Güvenlik Görevlisi Ömer Gür tarafından tespit ve tarafımızca da teyit edilmiştir. Konu ivedilikle Yazma Eser Kütüphanesi zimmetlilerinden ve aynı zamanda vekâleten Müze Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Gülendam Nakipoğlu'na bildirilmiştir. 7 Aralık 2009 Pazartesi günü söz konusu koliler Yazma Eser Kütüphanesi zimmetlilerinden Zeynep Akbaş'ın emriyle müze temizlik görevlileri tarafından bulundukları yerden kaldırılıp zarar gören eserler tamir edilmek için ayrılmıştır. Tamir edilmek üzere ayrılan eserlerin envanter kayıtları tutanak metnine yazılmak amacıyla Zeynep Atbaş'tan istenildiği halde tarafımıza bildirilmemiştir.”Hünkar Mescidi depo olarak kullanılmışSarayın içindeki Revan, Bağdat ve Harem gibi birkaç köşkten toplanan el yazması eserler, kütüphane binası olarak yapılan Enderun'un ortasındaki III. Ahmet Kütüphanesi'ne sığmayınca Hünkar Mescidi'ne yığılıyor. Sarayın içinde 10 mescit var, bunlardan biri merkez camii olarak bilinen Hünkar Mescidi. Padişah burada namaza katıldığı için mimari tarzı diğerlerinden farklı. Uzun yıllar bu mescit kitap deposu olarak kullanılıyor. Daha sonra restorasyon ve iklimlendirme yapılmak üzere tamir ve bakıma alınıyor, eserler de Silahtarağa Ocağı Koğuşu'na taşınıyor. Gördüğünüz fotoğraflar bu esnada çekildi.Sadece 1 restoratör varAdının açıklanmasını istemeyen bir yetkiliden öğrendiğimize göre aradan üç buçuk yıl geçmesine rağmen kitapların durumunda bir değişiklik yok. Sarayın halihazırda zaten bir restoratörü bulunuyor. O da kuruma bir ay önce atandı.Mesele sadece restorasyon, konservasyon değil. Türkiye'nin kültür varlıkları arasında en sembolik anlamı bulunan Topkapı Sarayı'nın arşivlerinin bu durumda olması... Bugüne kadar belgelerin tasnif edilememesi, belgelerle birlikte el yazması kitapların dijitale aktarılamaması ve pek çok akademisyenin her fırsatta dile getirdiği gibi eserlerin araştırmacıların kullanımına açılamaması...Topkapı Sarayı’ndaki el yazması eserleri, Süleymaniye El Yazması Kütüphanesi; Osmanlı belgelerini ise Başbakanlık Osmanlı Devlet Arşivleri, tasnif işlemlerini yapmak ve dijitalleştirmek üzere istemiş, kurumlar arasında protokol de imzalanmış. Fakat bu protokoller, ‘hangi kurum bunların kullanma hakkını elde edecek’ sorusu nedeniyle hayata geçirilemiyor.Arşivlerin durumuyla ilgili iddiaları saray yetkililerine de sorduk, fakat onların anlattıkları da arşivlerde bir şeyin değişmediğini ortaya koyuyor. Sarayın, ilk avlusundaki Darphane-i Amire binasının, kütüphaneyi de içine alan araştırma laboratuarı yapılacağına dair iyi niyetli bir fikir var, fakat ortada somut bir adım yok.
↧
'Taciklerin Ebedi Hazinesi' kitabı Türkçe basıldı
Tacikistan Dışişleri Bakanı Hamrokhon Zarifi'nin "Taciklerin Ebedi Hazinesi" adlı kitabı Türkçe de çıktı. Daha önce; İngilizce, Arapça, Çince, Tacikçe, Rusça, Farsça, Fransızca ve Almanca çıkan kitap, Türkçeye de tercüme edildi. Kitap, Tacikistan'ın zenginliklerini anlatıyor.Kitapta kültürel zenginliklerin yanı sıra bu ülkenin siyasi ve bağımsızlık tarihi, coğrafi konumu, jeopolitik ve stratejik yapısı da anlatılıyor. Kitapta ağırlıklı olarak en sanatları ele alınıyor. Timaş Yayınları tarafından basın kitap, akıcı bir dil ile yazılmış. Kitabın Türkçe baskısına yeni bir bölüm eklenmiştir. Kitapta bol bol görsel malzemelere yer verilmiştir. Kitap 444 sayfadan oluşuyor. (CİHAN)
↧
Belgesel filmler buraya!
Datça Belediyesi’nin bu yıl sekizinci kez düzenlediği Altın Badem Sinema ve Kültür Festivali için hazırlıklar devam ediyor.Festivalde ‘Onur Ödülü’ alacak sanatçılar, geçtiğimiz günlerde açıklandı. Şimdi sırada 3. Ulusal Belgesel Film Yarışması var. Jüri başkanlığını Ertuğrul Karslıoğlu’nun üstlendiği yarışmaya son başvuru tarihi 21 Ağustos. Sonuçlar 5 Eylül’de yapılacak törenle açıklanacak ve birinciye 5.000 TL, ikinciye 3.000 TL, üçüncüye 2.000 TL para ödülü verilecek. Ayrıntılı bilgi ve başvuru için: www.datcafilmfestivali.com KÜLTÜR-SANAT
↧
↧
Bir Burhan Felek vardı...
Basın İlan Kurumu ile Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) birlikte düzenlediği “Matbuat Dünyasından Sanatkâr Çehreler” seri toplantılarının dördüncüsü yarın saat 15.00’te başlayacak.Çemberlitaş’ta, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne bağlı olan Basın Müzesi’nde gerçekleşecek toplantının konuşmacısı, TGC Başkanı Turgay Olcayto. Fatma Ersem Yargıcı’nın sunacağı toplantıda Burhan Felek’in hayatı, bir “fıkra muharriri” olarak gazete yazarlığı, eserleri ve İstanbul’a dâir yazıları üzerinde durulacak. KÜLTÜR-SANAT
↧
Steve Jobs sinemada
Bir dâhi olarak anılan Steve Jobs’un hayatını konu alan ve Apple markasının ortaya çıkışını anlatan “Jobs” filmi 16 Ağustos’ta gösterime giriyor.Joshua Michael Stern tarafından yönetilen filmde Jobs’u genç oyuncu Ashton Kutcher, Jobs’un ortağı Apple’ın kurucularından Steve Wozniak’ı ise Josh Gad canlandırıyor. Steve Jobs henüz hayattayken yazımına başlanan senaryoda Jobs’u dünyaca ünlü yapan hayatındaki önemli anlara, insanlara ve olaylara yer veriliyor. KÜLTÜR-SANAT
↧
‘Bu İşte Bir Yalnızlık Var’ çekime başladı
Tuna Kiremitçi’nin aynı adlı romanından esinlenilen, senaryosunu Burak Göral’ın yazdığı “Bu İşte Bir Yalnızlık Var” filminin çekimleri başladı.Yönetmenlik koltuğuna Ketche’nin oturduğu filmde Engin Altan Düzyatan, Özgü Namal, Emin Gürsoy, Gaye Gürsel, Polat Bilgin, Ümit Erdim, Wilma Elles ve Atiye rol alıyor. Bir eski müzisyenin hayatını anlatan filmin müzik kadrosu da zengin. Filmin müziklerinde İskender Paydaş, Athena, Mor ve Ötesi, Pentagram imzası olacak. Çekimleri İstanbul, İzmir ve Adalar’da yapılacak olan film, 13 Aralık’ta gösterime girecek. KÜLTÜR-SANAT
↧
Kırmızıgül’ün yeni filmi: Mucize
Birbiri ardına Beyaz Melek, Güneşi Gördüm ve New York’ta Beş Minare filmlerine imza atan Mahsun Kırmızıgül, yeni filmi ‘Mucize’nin çekimlerine eylülde başlayacak.Kırmızıgül, iki yıldır hazırlıklarını sürdürdüğü filmin senaryosunu tamamlayarak kast çalışmalarına başladı. Yönetmen koltuğunda Mahsun Kırmızıgül’ün oturacağı filmin çekimleri, Boyut Film yapımcılığında Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde tamamlanacak. Gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazılan Mucize’de bir umut hikâyesi anlatılıyor. KÜLTÜR-SANAT
↧
↧
Türk edebiyatı dışarıda “1000” sınırını aştı
2005’te başlayan Türk edebiyatının dışa açılması projesinde temmuz ayı itibarıyla 1000 esere ulaşıldı. Çevrilen kitaplar arasında günümüz yazarlarının eserleri yanında Dede Korkut Hikâyeleri de bulunuyor. En fazla eser çevrilen dil ise Almanca ve Bulgarca.Türk edebiyatının klasik ve modern eserlerinin dünya dillerine çevrilmesinde önemli bir dönüm noktası geçildi. Projenin başlangıcından bu yana çevrilen kitap sayısı bini aştı. “Türk Kültür, Sanat ve Edebiyatının Dışa Açılması Projesi”nin (TEDA) başlatıldığı 2005 yılından bu yana 1.002 adet kitap, yabancı okuyucunun kütüphanesine girdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yürüttüğü proje kapsamında 2005 yılından 2013’e kadar bin 333 esere destek verildi. Destek verilen eserlerden, temmuz ayı itibarıyla 1.002 tanesi yayımlandı ve okurlarıyla buluştu. TEDA Programı, Türk kültür, sanat ve edebiyatının klasik ve çağdaş eserlerinin ilgili ülkelerin tanınmış yayınevlerince Türkçe dışındaki dillere çevrilmesi, o dilin konuşulduğu ülke veya ülkelerde yayımlanması ve tanıtılması esasına dayalı bir ‘çeviri ve yayım destek programı’ olarak başlatıldı. Programın amacı, ‘Türkçenin yazı dili birikiminin dünyaya tanıtılması hedefiyle uluslararası kurum, kuruluş, şirket, vakıf ve dernek gibi Türk kültür, sanat ve edebiyat eserlerini yayımlayan tüzel kişilere şarta bağlı mali destekte bulunarak, Türk kültür, sanat ve edebiyatının yurtdışındaki saygın ve tanınmış yayımcı kuruluşlarca yerinde gerçekleştirilmesinin sağlanması’ olarak belirlendi. Dünyanın zengin edebi birikimine sahip ülkelerinin uzun yıllardır uyguladığı çeviri desteğini Türkiye, TEDA Programı ile 2005 yılında hayata geçirdi.EN ÇOK ALMANCA VE BULGARCAYA ÇEVRİLDİŞu ana kadar en çok destek verilen ve kitap yayımlanan dillerden başlıcaları Almanca, Bulgarca, Arapça, İngilizce, Fransızca, Rumence, Yunanca, Makedonca, Rusça ve İtalyanca oldu. Proje çerçevesinde Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Elif Şafak ve Hasan Ali Toptaş gibi günümüz yazarlarına ait romanlar, Dede Korkut Hikâyeleri gibi Türk klasikleri, çocuk kitapları farklı dilleri konuşan okuyucu ile buluşturuldu. Çevirisi yapılan eserler genelde yayımlandıkları ülkelerde ilgi görüyor. Son olarak Sema Kaygusuz’un mart ayında İsveç’te yayımlanan “Yere Düşen Dualar” isimli romanı ülkede, önemli eleştirmenler tarafından, “William Blake’in günümüzdeki izdüşümü”, “çağdaş bir Şehrazat”, “alışılmış roman algısını altüst eden büyüleyici bir ses” gibi ifadelerle tanıtıldı.2013 yılında yayımlanan eserlerDürdane Hanım-Ahmet Mithat Efendi-Makedonca, Yıldız Tozu-Mustafa Kutlu-Özbekçe, Leylek Karda Kaldı-Gülten Dayıoğlu-Özbek-çe, Kuş Sofrası-Ali Akbaş-Özbekçe, Geceleri Mızıka Çalan Kedi-Mustafa Ruhi Şirin-Özbekçe, Huzur-Ahmet Hamdi Tanpınar-Bulgarca
↧
Altın Portakal’ın tanıtım tasarımları belli oldu
Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı işbirliğiyle 4 – 11 Ekim 2013 tarihlerinde gerçekleştirilecek 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin tanıtımlarında kullanılacak tasarımlar belli oldu.50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin tasarım sponsoru Bytrion tarafından hazırlanan afişte, herhangi bir ek figürasyona ihtiyaç duyulmadan 50 yılın gücü, anlaşılır, abartısız bir dil, sade, şık bir semiyoloji ve kaygısız, güçlü bir ifadeyle veriliyor. Afişin genel rengi olarak kurumsal yapının ve asaletin rengi lacivert valör (tonlu kullanım) seçildi. Valörlü kullanım festivalin ulusal ve uluslararası yönünü vurgularken statik yapıyı kıran, gelişen, merkeze doğru aydınlık etkisi oluşturan, ufka doğru sonsuzlaşan bir etkinin oluşturduğu ifade ediliyor. Afiş üzerindeki diğer ögelerde, festivalin ismiyle örtüşen, festivale değer katan altın rengi kullanılıyor.50. yıl logosunun merkezine yönelen altın tanecikleri dönemlerini aydınlatan önceki festivalleri sembolize etmekte olduğuna dikkat çekiliyor.Önümüzdeki yıl yüzüncü yaşını kutlayacak Türk sinemasının yarım yüzyılına tanıklık etmiş olan Altın Portakal, 50 yıl anısına özel bir çalışmayı da sinemaseverlere armağan ediyor. 50. Altın Portakal'ın görsel konseptini retro bir tasarıma taşıyan bu çalışma, festivalin mimarlarına, Türk sinemasının ustalarına, Türk sinemasının kayıplarına saygı niteliği taşıyor.Bu çalışmada, 1964'te ilk kez düzenlenen Antalya Film Festivali'nde en iyi film ve yönetmen dalında Altın Portakal alan Halit Refiğ'in 'Gurbet Kuşları' filminin afişi kullanıldı. Yeşilçam'ın ünlü afiş ustalarından İbrahim Enez'in imzasını taşıyan 'Gurbet Kuşları'nın afişi, İbrahim Enez'in ve Horizon International'in izniyle retro edildi.'Gurbet Kuşları'nın ilk afişini çizen İbrahim Enez, elle çizilen afişlerin son ustalarından. Enez, şimdilerde afişleri sinema salonları için değil, 'Horizon International' ve Türker İnanoğlu Müzesi başta olmak üzere özel koleksiyonlar için hazırlıyor. 1975'te afişçiliği bırakıp matbaacılığa başlayana kadar 500 filmin afişine imza atan Enez'in 2 oğlu baba mesleğini bu kez bilgisayar teknolojisi kullanarak sürdürüyor. İbrahim Enez'in yeniden çizdiği yağlı boya film afişleri Altın Portakal kapsamında sinemaseverlerin ilgisine sunulacak.(CİHAN)
↧
Göğe Bakma Durağı’nda yeni performanslar
YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı kapsamında temmuz ayında İstanbul Modern’in bahçesinde başlayan ücretsiz etkinlikler dizisi ağustos ayında da sürüyor.4 Ağustos 2013 Pazar saat 17.00’de performans sanatı ve toplumsal heykel kolektifi Silsila ve Jeffrey Baykal-Rollins, Flux başlıklı bir performans sunacak. 22 Ağustos 2013 Perşembe saat 18.00’de Rob Sweere’in tasarladığı, sanatçının rehberliği ve izleyicilerin işbirliğiyle ortaya çıkan “happening” Sessiz Gökyüzü# gerçekleşecek. 23 Ağustos 2013 Cuma saat 17.30’da Monali Meher, daha önce Çin’in Guangzhou şehrinde tütsülerle geri geri yürüyerek gerçekleştirdiği İnciyi Ziyaret isimli performansını, İstanbul için yeniden yorumlayacak. İstanbul Modern’in bahçesinden başlayan Marmara’yı Ziyaret başlıklı performans, Boğaz’ın sır bir noktasında tamamlanacak. (www.istanbulmodern.org) KÜLTÜR-SANAT
↧
Koro’nun sesi gürleşti
Kahramanmaraş’ta şair ve ressam Bünyamin K.’nin editörlüğünde çıkan Kuyudaki Koro dergisi 7. sayıya ulaştı.İlk sayılarında daha çok genç imzaların göründüğü dergi, giderek çekim alanını genişleterek birçok usta ismin de eserlerini yayımlamaya başladı. Derginin son sayısında Sedat Umran, Hüseyin Atlansoy, Cevdet Karal, Mehmet Aycı, Erdal Çakır, Hayrettin Orhanoğlu ve Bünyamin K. gibi tanınmış isimlerin şiirleri yer alıyor. Bu sayının diğer şairleri Ümit Güçlü, Ali Berkay, İlhan Kayhan, Ertuğrul Demir, Samet Altıntaş ve Ali Çotu... Dergide Ümit Güçlü’nün Hakan Arslanbenzer ile bir söyleşisi, Samet Altıntaş’ın İlk Dergâh Son Vaaz adlı yazısı ve Zeynep Arkan’ın ‘Kısa Bir Tuleytula Rüyası’ başlıklı gezi yazısı okunabilir. Elbette başka yazılar ve öyküler de... (kuyudakikoro2012@gmail.com) KÜLTÜR-SANAT
↧
↧
Öğrenci işleri, Pera Müzesi’nde
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, 6 Ağustos-22 Eylül tarihleri arasında, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi işbirliğiyle, fakültenin haziran ayında gerçekleştirmiş olduğu 6. Uluslararası Öğrenci Trienali’nden seçilen atölye çalışmalarına yer veriyor.Pera Müzesi’nin 3, 4 ve 5. katlarında gerçekleşecek ‘Connecting the Dots, Atölyeler’ başlıklı sergide gençler; kentin biçimlendirdiği yaşamlara odaklanıyor. Kamusal alan, kent, mimari, hayvan hakları, beden, bellek, kimlik ve İstanbul’dan ilham alan çalışmalar toplumun katmanları arasında dolaşıyor. KÜLTÜR-SANAT
↧
Padişahlara gelen mektuplar
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri ve Siyasal Vakfı işbirliğiyle Şehzadebaşı İmarethane-si’nde açılan “Padişaha Mektuplar” adlı sergi devam ediyor.Sergide 1728-1913 yılları arasında, Osmanlı padişahlarına gelen 30 adet mektup yer alıyor. Tahta iniş-çıkışlar, ordu desteğini alma, yardım talepleri, barışı sağlama gibi çeşitli nedenlerle yazılan mektupların bir arada olduğu sergi, 20 Eylül’e kadar açık. KÜLTÜR-SANAT
↧
Küratör olmak isteyen var mı?
Akbank Sanat, güncel sanat alanında yeni projeleri teşvik etmek ve küratöryal çalışmalara ilgiyi artırmak için geçen yıl başlattığı ve Meksikalı genç küratör Alejandra Labastida’nın birinciliği ile sonuçlanan Akbank Sanat Uluslararası Küratör Yarışması’nın bu yıl ikincisini düzenliyor.Başak Şenova tarafından geliştirilen yarışma projesi, 40 yaşını aşmamış tüm genç küratörlerin katılımına açık. Bireysel ya da grup olarak başvuruların kabul edileceği yarışma için son tarih 10 Eylül. Kazanan küratör; taslak olarak önerdiği sergiyi, bir sergi kataloğu ve ek etkinliklerle birlikte 2014’ün ilk yarısında Akbank Sanat’ta gerçekleştirebilecek. Bilgi ve başvuru için: www.akbanksanat.com/icc KÜLTÜR-SANAT
↧