1950'li yıllarda Almanya'da doğan, Japonya'ya kadar tüm dünyayı etkileyen ama Türkiye'yi teğet geçen ZERO sanat akımı, son bir yıldır yeniden yükselişte. New York, Berlin, Amsterdam'dan sonra ZERO sergilerinin dördüncüsü dün Emirgan'daki Sakıp Sabancı Müzesi'nde açıldı. “ZERO: Geleceğe Geri Sayım” adlı sergi, bugüne ve yarına tek bir şey söylüyor: Haydi sıfırdan başlayalım!
Tıpkı bugün olduğu gibi 1950'li yıllarda da insanlar, elbette ki sanatçılar da umuda ihtiyaç duymuş ve bir araya gelip her şeye yeniden, sıfırdan başlamak istemişler. Başarmışlar da... 1950'li yıllarda Almanya'dan dünyaya yayılan ZERO, II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan umutsuzluğa cevap veren bir sanat akımı olarak doğuyor ve adını bir roketin kalkmasından önceki geri sayımdan alıyor. Etkisi sadece 10 yıl devam eden bu akımın son sergisi, 1967 yılında gerçekleşiyor. Fakat ZERO kısa ömrüne rağmen Avrupa çağdaş sanatında iz bırakıyor.
Serginin açılışı için Sakıp Sabancı Müzesi'nde dün yapılan basın toplantısına müze müdürü Nazan Ölçer, ZERO Vakfı Kurucusu Mattijs Visser, Norman Rosenthal, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ve Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil katıldı.
ZERO Vakfı kurucu yöneticisi Mattijs Visser'in dediği gibi Zero bir grup değil, hareket hiç değil. Sadece aynı duyguları paylaşan dostların, arkadaşların bir araya gelmesinden ortaya çıkan bir sinerji. Birlikte yemek, içmek, gezmek, tozmak ve aynı kültürü paylaşmak istiyorlar. Savaşın yıkımlarından o kadar bunalmışlar ki, depresyondan önceki son çıkış gibi herkes ZERO'nun ipine sarılıyor. Aralarındaki bu uhuvvet, o yıllarda ta Japonya'ya kadar yayılıyor; tüm dünyayı etkiliyor.
ZERO, geçen yıldan bu yana tekrar yükselişe geçti. Önce New York'taki Guggenheim Müzesi'nde, bu yılbaşında ise Berlin Martin Gropius Bau Müzesi ve Amsterdam Stedelijk Müzesi'nde ZERO sergileri açıldı. Dördüncü sergi ise dün Sakıp Sabancı Müzesi'nde başladı.
“ZERO: Geleceğe Geri Sayım” sergisi, ZERO'nun kurucuları Heinz Mack, Otto Piene, Günther Uecker'in eserleri ile akımın öncülüğünü üstlenen Yves Klein, Piero Manzoni ve Lucio Fontana'nın farklı tekniklerde ürettiği 100'ün üzerinde eseri bir araya getiriyor. Küratörlüğünü Mattijs Visser'in üstlendiği sergi, ZERO'nun omurgasını oluşturan ışık, zaman, boşluk, renk ve hareket temaları etrafında şekilleniyor. Sergide, ‘çivi çiviyi söker' deyişini hatırlatırcasına, daha çok çivi ile yapılan eserler dikkat çekiyor. Sergide ayrıca, Otto Piene'nin Berliner Neue Nationalgalerie için tasarladığı renkli Şişme Objeler ve Heinz Mack'ın 2014 Venedik Bienali'nde sunduğu Dokuz Sütun Üzerindeki Gökyüzü eserleri de yer alıyor.
BİR UMUT VE HUZUR ARAYIŞI...
2008'de kurulan ZERO Vakfı'nın yöneticisi Mattijs Visser'in söylediğine göre, bugün tüm dünyada araştırma yapan 13 ZERO uzmanı var. Bu sergileri hazırlamak için arşivlere giriyor, müzelerin depolarını karıştırıyorlar. Peki ne oldu da bu akım yeniden hatırlandı? Cevabı, SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer veriyor: “Dünyaya umut vermek, aydınlık bir gelecek sunmak felsefesi, ZERO'nun güncelliğini hâlâ koruyor olmasının da sebebi aslında. Daha fazla özgürlük, daha fazla şeffaflık, daha insancıl bir gelecek, huzur ve umut arayışı... ZERO'nun akımının kısa ömrünü 50 yıl sonra değerlendirirken, taşıdıkları olanca umut, yaydıkları iyimserlik ve coşkuya saygı duyuyoruz.”
5 Eylül'e başlayacak Uluslararası İstanbul Bienali'ne paralel olarak tasarlanan sergi, Akbank işbirliğiyle gerçekleşiyor. Sergi, 10 Ocak 2016'ya kadar görülebilir.
‘Gencay Kasapçı, ZERO sanatçısı değil'
Almanya'da gelişip serpilen ZERO'nun Türkiye'yi teğet geçtiğini söyleyebiliriz. O yıllarda İtalya'da okuyan, nazar boncuklarını Türkiye'de ilk kullanan sanatçı olarak tanınan Mersinli ressam Gencap Kasapçı, ZERO'nun birkaç sergisine katılan tek sanatçı. Sadece ZERO değil, başka sanat akımlarından da etkilenir Kasapçı. Mesela, 1960'lı yıllarda pek çok ressam, Japon sanatçı, düşünür Nobuya Abe'nin çevresinde toplanır. Kasapçı da o ressamlar arasındadır. Nazan Ölçer'e, Kasapçı ile ilgili sergi kapsamında ne yapacaklarını sorduk. Aldığımız cevap şöyle: “Gencay Kasapçı, aslında ZERO sanatçısı değil. O yıllarda İtalya'da okuduğu için akımdan etkileniyor. ZERO sanatçılarıyla ilişkisi, o çevreyle yakınlığı olmuş. Onlardan etkilenerek hareketli eserler de yapmış. Fakat anlaşılan o dönemi çok uzun sürmüyor. Türkiye'ye geldiği zaman bambaşka işler yapıyor. Ama yine de o sergilere katılmış olması bizi çok heyecanlandırdı. Çok hoş bir sürprizdi. Sağlık durumu iyi olmadığı için serginin açılışına gelemedi ama daha sonra sempozyum dizimiz olacak, kendisini orada ağırlayacağız.”