Yazar, şair ve düşünce adamı Mustafa Miyasoğlu, dün Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı. Çok sayıda siyaset adamı, yazar ve şairin katıldığı cenaze namazının ardından Miyasoğlu'nun cenazesi Eyüp Mezarlığı'nda toprağa verildi.Önceki gün İstanbul'da hayata veda eden gazeteci-yazar, şair ve düşünce adamı Mustafa Miyasoğlu dün Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı. Cenazeye AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen, Beşir Ayvazoğlu, Ebubekir Eroğlu, Cemal Aydın, Özcan Ünlü, Ahmet Kot gibi isimlerin de bulunduğu çok sayıda yazar, şair ve akademisyen ile Miyasoğlu'nun öğrencileri, sevenleri ve okurları katıldı. Taziyeleri, Miyasoğlu'nun oğulları Mehmet, Eren ve Emre Miyasoğlu kabul etti. Mehmet Miyasoğlu, "Hastalığın başlarında devlet hastanelerine yöneldik. Şimdi hastaneleri eleştirmenin, ihmalin üzerine gitmenin bir faydası yok ama devlet hastanelerinde biraz oyalandık, tümör başta iyi huyluyken kaybettiğimiz vakitle kötü huyluya dönüştü. Bağcılar'daki özel hastane bizimle inanılmaz ilgilendi. Allah onlardan razı olsun." dedi. Binlerce kişinin katıldığı cenaze namazının ardından Miyasoğlu'nun cenazesi Eyüp Mezarlığı'nda toprağa verildi.HİÇBİR ZAMAN ÖNE ÇIKMAK İSTEMEZDİMehmet Niyazi: Mustafa Miyasoğlu önce bizim kardeşimizdi. Sonra edebiyatımıza hizmet yapmış birisidir. Aynı zamanda İslami şuura sahip olan bir arkadaşımızdı. Üstad Necip Fazıl'a aşırı bağlılığı olan bir kardeşimizdi. Hiçbir yerde öne çıkmak istediğini görmedim. Ama düşüncelerini de hiçbir zaman gizleme gayretinde olduğunu görmedim. Davasına inanıyordu. Bize göre çok erken gitti. Onu ecdadımıza bizden giden bir mektup olarak görüyoruz.BUGÜNÜN AHMET MİTHAT EFENDİ'SİDİRProf. Dr. M. Fatih Andı: Edebiyata dair meseleleri bir delikanlı heyecanıyla ele alır, saatlerce konuşurdu. Hem edebiyatımız içerisinde temsil ettiği hassasiyet damarı, İslami kimliği hem de verdiği eserleri akademik anlamda bilgiyle çerçeveleme çabası açısından dikkate değer bir kişidir. Hocalığı döneminde birçok öğrencisine bu misyonu aktarmıştır. Kendisinin sevdiği ve seminerlerinde konu ettiği Ahmet Mithat Efendi'ye benzer bir şahsiyettir. Bugünün edebiyatının bir Ahmet Mithat Efendi'si olarak kabul edilebileceğini düşünüyorum.40 YILLIK DOSTUMU KAYBETTİMAli Bulaç: 40 yıllık yakın dostumu güzel bir günde, güzel bir ayda kaybettik. 1973 yılında kendisiyle Babıali toplantılarında tanıştık. Ara sıra yaşadığımız polemikler oldu fakat şimdi bunları güzel bir hatıra olarak hatırlıyoruz. İnşallah mekânı cennet olur.EDEBİYAT DÜNYASI ÇOK ŞEY KAYBETTİMesut Uçakan: Mustafa abinin benim için çok özel bir yeri vardır. Edebiyat dünyası bence çok şey kaybetti. Allah gani gani rahmet eylesin.
↧
Güzel bir insanı uğurladık
↧
Beyazıt kitap fuarı bugün kapanıyor
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından İBB Kültür AŞ’nin katkılarıyla Beyazıt Meydanı’nda düzenlenen 32. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı bu akşam saat 21.00’de veda ediyor.Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) desteğiyle gerçekleşen Beyazıt Ramazan Sohbetleri’nin bugünkü son konuğu ise edebiyatçı yazar Sadık Yalsızuçanlar. Saat 18.00’de sohbet çadırında başlayacak programda Ramazan’a özel bir konuşma yapacak olan Yalsızuçanlar, konuşmasının ardından dinleyicilerin sorularını cevaplayacak. KÜLTÜR-SANAT
↧
↧
Hür tefekkürün iki kalesi
Zaman’ın aylık kitap eki Kitap Zamanı’nın ağustos sayısı yarın çıkıyor.Kitap Zamanı, bu ay kapağında, kültürümüzün ‘kendi semasında yıldız’ iki ismini, Cemil Meriç ve Nurettin Topçu’yu ağırlıyor. Dergi, ‘Hür tefekkürün iki kalesi’ başlığıyla okurun dikkatini bu iki büyük münevvere yöneltiyor. Ağustos sayısında Thomas Bernhard, Boris Pasternak, George Orwell gibi dünya yazarları ile Abdullah Aymaz, Tarık Dursun K., Cihan Aktaş, Celil Oker gibi yerli imzaların kitapları üstüne yazılar var. Spor, müzik ve sinema kitapları da meraklıları bekliyor. Kitap Zamanı, yarın Zaman ile birlikte bayilerde. KÜLTÜR-SANAT
↧
Sinemadan geçinen belde
Tütün ve zeytinciliğin bitmek üzere olduğu Muğla’ya bağlı Bozöyük beldesi sakinlerinin yeni geçim kaynağı filmciler oldu. ‘Baba Ocağı’, ‘Dabbe’, ‘Ümmü Gülsüm’, Turkcell Reklam filminin ardından beldenin son ziyaretçisi Sürgün İnek filmi. Figüranlık yapan ve evlerini kiraya veren belde halkı sıcak para görmekten memnun.Akşamın serinliğiyle birlikte bir telaş sarıyor köylüyü. Arnavut kaldırımlı sokaklardan meydana doğru yürüyor insanlar. Meydandaki çınar ağacının altı toplanma yeri. Naftalin kokan elbiseler belli ki uzun zamandır sandıktan çıkmamış. ‘Bak otobüsler gelmiş kız, bizi bekliyor!’ Elinde yıpranmış defteriyle oyuncu koçu Ramazan, gelenlerle defterindeki listeyi karşılaştırıyor. Aman sorun çıkmasın! “Torunlar nerede? Abla, üstündeki, dün giydiğin elbisenin aynısı değil mi? Devamlılığı var da...” Fabrikaya gider gibi disiplinli, düğüne gider gibi neşeliler. Aslında bir düğün var gittikleri, film icabı bir düğün. Muğla’ya bağlı Bozüyük beldesinin meydanından kalkan otobüsler çekimleri aynı belde ve civarında devam eden ‘Sürgün İnek’ filminin setine taşıyor herkesi. Filmin figüran kadrosu Bozüyük’ten karşılanıyor. Pardon! ‘yardımcı oyuncu’ diyecektik. Zira kendilerine figüran denmesinden pek hoşlanmıyorlar: “Yardımcı oyuncuyuz biz evladım!” Kamera, ışıklar, kostüm ve sanat... Bu terimlere çok uzak değiller aslında. ‘Baba Ocağı’ dizisiyle tanıştıkları kameralara, ‘Dabbe’, ‘Ümmü Gülsüm’, Turkcel reklam filmi ve beldede çekim yapan ‘Mavi Elma’ adlı TV programından aşinalar. Zaten tütün ve zeytinciliği bırakmalarındaki en büyük etken de filmciler olmuş. Yapımcıların beldeye olan ilgisiyle de, tarladan bahçeden ellerini eteklerini çekmişler. Haksız da sayılmazlar. Sabahtan akşama kadar tarlada çalışan birinin aldığı yevmiye 35 TL. Sette oturduğun yerde 40 TL veriyorlar. Oyuncu koçu Ramazan, sadece ‘Sürgün İnek’ filmi başladığından bugüne 40 bin TL’ye yakın para dağıtmış. Bu sadece ‘yardımcı oyunculara’ verilen rakam. Bunun yanında mekân kiraları, setin yemekleri ve hatta evlerini oyunculara kiraya verenler var. Ev hanımları bu işten mutlu: “Pazar param çıkıyor çocuğum. Evde uturup duracağıma gelip burada oturuyom. Sırtımızda taş taşımıyoruz ya! ‘Otur’ diyorlar oturuyom, ‘kalk’ diyorlar kalkıyom. Yemek veriyorlar, çay veriyorlar, kahve veriyorlar, üste de para veriyorlar.” Bozüyük Belediye Başkanı Yaşar Gencer, Sürgün İnek’i oynayan Sarıkız’ın menajeri Ali Hani ve köylülerle kahve önünde koyu bir sohbete dalıyoruz. Hani, köye gelen filmcilerin ilk bulduğu isimlerin başında geliyor. Sinema bilgisini epey ilerletmiş. “O kadar içindeyim, her gün yeni şeyler öğreniyorum.” diyor. Sadece Sürgün İnek filmindeki yardımcı oyuncu sayısı bugüne kadar 1000 kişiyi bulmuş. Günlük 100-150 kişi sete gidiyor. Oyuncu koçu Ramazan’ın da kendisine göre kuralları var tabii. Öğrencisi ve hastası olan ailelere öncelik veriyor. Adı listeye girmeyenler gönül koyuyormuş. Dedik ya sadece ihtiyacı olanlar yok sette. Belediye başkanının kuzeni her gün otobüslerin arkasından bakar dururmuş. Bir gün ‘ben de gideceğim arkadaş, neyim eksik!’ diyerek adını yazdırmış Ramazan’a. Devamlılığı olan bir rol yazılınca da bir daha çıkamamış setten. Rol aldıkları dizilerin tekrarlarını televizyondan hâlâ izliyorlar. Sinemaya gitmelerinin mümkün olup olmayacağını, dahası Sürgün İnek’i nasıl izleyeceklerini soruyoruz. Teyzeler, gerekirse Muğla’ya kadar gideceklerini söylüyor, beldenin erkekleri ise Bozöyük’te mini bir gala yapılmasını istiyor.Herkes borcunu ödüyorYaşar Gencer (Bozöyük Belediye Başkanı): “Çekimler başladığından beri vatandaş hem pazar harçlığı yaptı, hem de su ve emlak paraları yatmaya başladı. İnsanların cebi para görünce önce borçlarını ödüyorlar. Benim şahsî beklentim yok. Hatta bana ‘bütün bütün sinemacı oldun’ diyorlar. Sahilimiz, kumsalımız yok. Amacımız, kültür turizmini canlandırmak. ”
↧
Şair Ahmet Erhan hayata veda etti
Bir süredir gırtlak kanseri tedavisi gören şair Ahmet Erhan (55) önceki gece hayatını kaybetti.78 kuşağının önemli isimlerinden olan Erhan, henüz 23 yaşındayken “Alacakaranlıktaki Ülke” adlı şiir kitabıyla Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü kazanmıştı. 1992'de “Deniz, Unutma Adını!” kitabı ile Yunus Nadi Armağanı'nı, 1997'de “Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi” ile Cemal Süreya Şiir Ödülü ve Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü, 2005'te “Şehirde Bir Yılkı Atı” ile Behçet Aysan Şiir Ödülü'nü, 2008'de “Sahibinden Satılık” ile Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü'nü kazanan Erhan, on üç şiir kitabı yayımladı. Erhan, ayrıca Köpek Yılları (1998) adlı bir hikâye ve Ankara-İstanbul Karatreni (2001) adlı deneme kitabı yayımladı. Erhan, Bugün Ölmedim Anne adlı Toplu Şiirleri'nin ilk cildini ise 2001'de yayımlamıştı. 1958 yılında Ankara'da doğan Ahmet Erhan'ın çocukluğu ve ilk gençliği Mersin ve Adana'da geçti. Adana Demirspor'da futbol oynayan Erhan, ağır bir sakatlık geçirince şiir yazmaya başladı. Türk Dili ve Edebiyatı öğrenimi aldı ve uzun yıllar Türkçe öğretmenliği yaptı. Hayatının büyük bölümünü Ankara'da geçiren Ahmet Erhan, daha sonra İstanbul'a yerleşti. Erhan'ın cenazesi dün Maltepe Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı'nda defnedildi. KÜLTÜR-SANAT
↧
↧
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Turgutreis’te
Geçtiğimiz yıl Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde ‘Yılın En İyi Klasik Müzik Etkinliği’ seçilen D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nin programı açıklandı.Bu yıl, 9. kez 24-25 ve 27-28 Ağustos tarihlerinde Bodrum’da düzenlenecek festival; dört gün boyunca toplam yedi konserle sanatseverin karşısında olacak. Kurucu destekçiliğini Doğuş Grubu’nun, Sanat Yönetmenliğini ise Yücel Canyaran’ın üstlendiği festivalin açılış konserini Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) yapacak. İspanyol şef Ramon Tebar yönetimindeki orkestraya önemli sopranolardan Angela Gheorghiu eşlik edecek. KÜLTÜR-SANAT
↧
Çocuklara ücretsiz yaz atölyeleri
Eminönü’ndeki İş Bankası Müzesi, her yıl olduğu gibi bu yaz da düzenlediği ücretsiz atölye çalışmalarında 5–12 yaş grubu çocukları ağırlıyor.“Sandviç Resim”, “Gizli Saklı”, “Sakar Cadı Vini’nin Müze Maceraları”, “Tasarruf Adam”, “Müze Hatıram”, “Meclisini Kur”, “Bilim Gösterisi”, “Yaratıcı Drama ile Okuma” ve “Bütçe Tutum Tasarruf” başlıklı atölyeler ağustos ayı boyunca devam ediyor. Çocukların ücretsiz katılabileceği atölye çalışmalarına muze@isbank.com.tr adresinden ve 0212 511 18 04 numaralı telefondan rezervasyon yapmak yeterli. KÜLTÜR-SANAT
↧
Fotomuhabirliğin 40 yılı
İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Sipa Press Haber Ajansı foto muhabirlerinin geçtiğimiz 40 yıl içinde tanıklık ettiği yakın tarihin önemli olaylarından oluşan bir fotoğraf sergisine ev sahipliği yapacak.Fotoğrafçı Michel Setboun ve gazeteci Sylvie Dauvillier’nin ‘Fotomuhabirliğin 40 yılı, Sipa Kuşağı’ başlıklı ortak kitap çalışmasından yola çıkan sergideki fotoğraflara fotomuhabirlerin yorumları ve dönem hakkındaki bilgiler de eşlik edecek. Sergi vesilesiyle Fransız Kültür Merkezi’nde fotomuhabirlik mesleği etrafında iki söyleşi de gerçekleşecek. KÜLTÜR-SANAT
↧
İzmir’de 210 Akdeniz filmi yarışacak
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 1-9 Kasım tarihleri arasında düzenleyeceği 1. Akdeniz Film Festivali’ne tahminlerin üzerinde başvuru yapıldı.Festivale; Centro Studi Pier Paolo Pasolini di Casarsa, Cineteca di Bologna, Lübnan Film Foundation, Euromed Audiovisual III, Greek Film Center, Cocayannis Film Foundation gibi uluslararası sinema kuruluşlarının da işbirliğiyle 25 ülkeden toplam 210 film başvurdu. 210 eserin 30’u yarışma filmi, 49’u kısa film, 53’ü belgesel, 78’i ise uzun metraj kurmaca kategorilerine müracaat etti. Ön seçici kurulun ağustos sonuna kadar değerlendirmesini tamamlayacağı festival yarışmasında dereceye girecek eser sahiplerine, İzmir’in Akdeniz kültürü ve denizle ilişkisini vurgulayan ‘Uçan Balık’ ödülü verilecek. “En iyi film”, “En iyi yönetmen”, “En iyi kadın oyuncu”, “En iyi erkek oyuncu” ve “Jüri özel” olmak üzere 5 ayrı kategoride verilecek ödüllere para ödülleri de eşlik edecek. Sinema Yazarları Derneği’nin (SİYAD) vereceği ödül ise “En iyi film” dalında olacak.
↧
↧
Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'ne yangın ve deprem işlemeyecek
80 bin elyazması eserin yer aldığı Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nin yeni arşiv sistemi önceki gün basına tanıtıldı. Türk mühendislerinin geliştirdiği ‘Yeni Nesil Depo Sistemi'nin en önemli özelliği, yangın ya da deprem anında elyazmalarının korunduğu paneller 10 saniye içinde otomatik olarak kapanarak çelik bir kafese dönüşüyor.İbni Sina'nın elinden çıkan tıp kitapları, Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye'si, meşhur hattat Şekerzade ve Mehmet Yusuf El Arif'in yazdığı mushaf-ı şerifler, ceylan derisine yazılmış mushaflar, çeşitli minyatürlü eserler, padişah mühürlü kitaplar, eşsiz ciltler, hatlar, tezhipler, ebrular… Vakıf kütüphaneleri bir araya getirilerek 1918 yılında açılan ve Türk-İslam tarihine ait eşsiz eserleri barındıran Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, dünyanın sayılı kütüphaneleri arasında. 80 bin elyazması, 70 bin matbu nadir eser ve 140 koleksiyon olmak üzere toplamda 150 bin esere sahip. Fakat tarihten günümüze emanet gelen bu nadide koleksiyon, zaman içinde uygun koşullarda saklanamadığı için yok olma riski ile karşı karşıya kalmıştı. Eserleri korumak ve tahrip olmasının önüne geçilmesini önlemek amacıyla kurum başkanlığı tarafından 9 ay önce bir proje başlatıldı. Türk mühendislerinin geliştirdiği ‘Yeni Nesil Depo Sistemi', dokuz aylık hazırlığın ardından üç ay gibi kısa bir sürede tamamlandı ve oldukça gelişmiş, modern arşiv sisteminin basına tanıtımı önceki gün Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in katılımıyla kurumun İstanbul Süleymaniye'deki merkezinde yapıldı. Proje kapsamında kütüphanedeki yaklaşık 80 bin cilt yazma eser ile 70 bin eski harfli matbu eser yeni depo alanlarına taşındı. Taşıma sırasında canlı böcek ve larvaları bulunan yaklaşık 40 bin eser, soğuk hava kabininden geçirilerek -40 derecede 1 gün bekletildi, kalanlar ise tek tek elden geçirilerek kuru temizlikleri yapılıp yeni depo alanlarına yerleştirildi. Eserler proje öncesinde 32 ayrı odada, kontrolsüz iklim koşullarında ve açık raflarda depolanıyordu. Üstelik elektrik ve kalorifer tesisatı odaların içinde bulunuyordu ve herhangi bir yangın söndürme sistemi de yoktu. Ayrıca depo alanlarının meşhur Süleymaniye kuru fasulyecilerinin üzerinde olması da büyük riskti. Şimdi ise depo alanlarının altyapı ve yalıtım izolasyonu yapıldı, toplamda yanmaya dayanıklı 15 bin metre kablo döşendi. 9 odada 15 hassas klima ile belirlenen sıcaklık ve nem değerlerinde kontrollü olarak iklimlendirme yapılıyor, 78 sensörle bağıl nem sürekli izleniyor ve odalardaki iklim koşullarında olağan dışı bir durum olursa sistem otomatik olarak yetkilileri bilgilendiriyor. Tüm depolar için argon gazlı yangın söndürme sistemi kuruldu. Bu sistem, herhangi bir yangın çıktığında 10 saniye içinde ortamdaki oksijen seviyesini yüzde 18'in altına düşürüyor. Yangın söndürme sistemi ile uyumlu çalışan elektromekanik depolama panelleri yangın anında 10 saniyede kapanarak çelik bir kafese dönüşüyor. Bu paneller, 1000 derecede 120 dakika yanmaya dayanıklı. Yani iki saat yansa hiçbir şekilde eserler zarar görmüyor. Raf kenarlarına ise 16 kata kadar genişleyen yanmazlık contaları konuldu. Yangın ve sel anında contalar anında şişiyor ve içeriye havanın girmesini engelliyor. Önceden 4 bin 300 metre raf uzunluğunda saklanan eserler, yeni sistemde 2 büyük, 8 küçük odada 5 bin 500 metre raf uzunluğunda depolanıyor. Yüz tanıma ve kartlı geçiş sistemiyle depolara giriş çıkışlar takip ediliyor.Koleksiyon yönetim sistemi: RFID UHFSüleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nde her sene gerçekleştirilen eser sayma işlemi önceden tek tek yapılıyordu ve bu işlem neredeyse bir yıl sürüyordu. RFID Tabanlı Koleksiyon Yönetim Sistemi'yle kitaplara tek tek kimlik kartı verildiği için bu süre 2 güne indi. Arşivdeki her kitabın içine RFID UHF yongalı etiket yani bir çeşit çip yerleştirildi. Buna göre herhangi bir elyazması arandığında ana sensöre kitabın adı yazılıyor ve o eserin hangi ünitede, kaçıncı rafta olduğu otomatik olarak tespit ediliyor. Eserlere doğru ve hızlı erişim kısa zamanda sağlandığı için sayımı da bu kadar kısa sürüyor. Bu projenin hayata geçirilmesinde Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhittin Macit ve ekibi ile 50 kişilik mühendis grubuyla sistemi geliştiren Ankaref Bilişim Teknolojileri'nin genel müdür yardımcısı Mustafa Eder'in emeği büyük.
↧
Simpsonlar ilk kez Türkçede
Tüm dünyada izlenme rekorları kıran kısa animasyon dizisi Simpsonlar’ın ilginç hikâyesi kitap olarak ilk kez Türkçede. Aylak Kitap etiketiyle okura sunulacak serinin ilk kitabı Simpsonlar Makara Kukara 20 Ağustos’ta çıkıyor.Televizyon dizisi kadar, tişörtlerinden oyuncaklarına kadar tüm markaları beğeniyle takip edilen Simpsonlar, Springfield’daki kurgusal bir “Orta Amerika” kasabasında yaşayan tipik bir aile. Matt Groening’ın oluşturduğu aile komik olduğu kadar Amerikan kültürüne ve yaşayışına da eleştiriler getiriyor. Homer, ailenin babası ve Marge ile evli. Üç çocukları ve en büyükleri 10 yaşındaki başbelası Bart. Ortanca 8 yaşındaki Lisa ve en küçükleri emziğiyle gezen Maggie.
↧
‘Zorlu İkili’ zirveye yerleşti
Amerika’nın en beğenilen ve haftanın en çok izlenen filmi, İzlandalı yönetmen Baltasar Kormákur tarafından yönetilen “Zorlu İkili” (2 Guns), Şirinler ve Wolverin gibi filmleri geride bırakarak 27,4 milyon dolar gibi yüksek hasılat elde etti.2 Ağustos’ta gösterime giren ve özellikle gençlerin yoğun ilgisini gören aksiyon komedi türündeki filmin başrol oyuncuları Denzel Washington ve Mark Wahlberg uyumu filmin devamının geleceği yönünde sinyaller veriyor.
↧
Pink Martini 26 Eylül’de ‘Üsküdar’ ile geliyor
Türkiye’de büyük bir hayran kitlesine sahip Pink Martini, grubun 24 Eylül’de tüm dünyada yayınlanacak yeni albümü ‘Get Happy’nin Avrupa turnesinin ilk 2 konseri için Türkiye’ye gelecek.Pink Martini, 26 Eylül’de Congresium Ankara ve 27 Eylül’de İstanbul Kongre Merkezi’nde hayranlarıyla buluşacak. 18 aylık uzun ve maceralı bir kayıt yolculuğuna Phyllis Diller’ın vefat etmeden önce yaptığı son şarkı ‘Smile’ ile başlayan grup, Türk sevenlerine sürpriz yaparak ‘Üsküdar’ şarkısını da ‘Get Happy’ye eklemişti.
↧
↧
Oyuncu Tayfası yeni sezona hazır
Bahçelievler Belediyesi’nin himayesinde sekiz yıldır faaliyet gösteren Oyuncu Tayfası yeni sezona hazır. Sanat yönetmenliğini Kerem Yılmaz’ın yaptığı ekip, bu sezon zengin bir repertuarla seyirci karşısına çıkmayı planlıyor.Tiyatro, yeni sezonda Vahdettin Han’ın hayatının son dönemine ışık tutan “Sürgün Sultan”, Bosna-Hersek’in unutulmaz Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in hayatını konu edinen “Bilge Kral-Aliya”, Necip Fazıl Kısakürek’in oyunlarından derlenen kolaj çalışması “Benim Adım Necip”, 28 Şubat sürecini ve günümüze yansımalarını ele alan “Şubat’ın Sonu” ve komedi oyunu “Çılgın Cenaze” gibi yeni yapımlarla seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Ayrıca ilk kez geçtiğimiz sezon sahnelenen “Baba” ve “Püf Noktası” oyunları bu sezon da sahnelenmeye devam edecek. Ücretsiz hizmet veren ve başvuruları 19 Ağustos’ta başlayan tiyatro ve sinema kurslarına son başvuru tarihi ise 16 Eylül. (www.oyuncutayfasi.com.tr)
↧
Tezhibin büyükannesine vefa
Tezhip sanatkârı Prof. Dr. Fatma Çiçek Derman, on yıl öğrencisi olduğu hocası Rikkat Kunt'un hayatını kaleme aldı. 83 yıllık ömründe bir kez bile sergi açmayan, eserlerinin sayısı bilinmeyen Kunt'un, bugün tezhip deyince akla gelen pek çok isimde emeği bulunuyor.Tezhip sanatını usta-çırak usulüyle Dr. Süheyl Ünver, Muhsin Demironat ve Rikkat Kunt'tan öğrenip 1982 yılında Kunt'tan icâzet alan Prof. Dr. Fatma Çiçek Derman, hocasının hayatını kaleme aldı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı iken yaş haddinden bir buçuk yıl önce emekli olur olmaz ‘Rikkat Kunt Hoca Hanım' kitabının hazırlıklarına başlayan Derman, uzun zamandır bu eseri yazmanın hayalini kuruyordu. Fakat bugüne kadar hakkında, birkaç röportaj dışında yayın olmayan, eserlerinin sayısı bilinmeyen ve sergi açmaktan imtina eden hocasına layık bir eser hazırlayabilmek için epey araştırma yapıp çalışmak mecburiyetinde kaldı. Beyazıt Kitap ve Kültür Fuarı kapsamında 30 Temmuz'da kitaplarını imzalayan Derman ile kitabı yayımlayan Kubbealtı'nın standında buluşup sessiz bir köşeye çekildiğimizde kendisi ilk olarak o ince ve dalga dalga yayılan huzurlu ses tonuyla; tezhip, hat, ebru, minyatür gibi gelenekli sanatlara ilgi gösteren bugünkü öğrencilerin durumunu özetleyen bir hikâye anlattı: “Bir öğrencime ‘Allah feyzini bol etsin' dedim, ‘Feyz nedir?' diye sordu. Allah rızası nedir, diye soran da var. Ama ben onları suçlamıyorum, hiçbir günahları yok. Cemiyet, cemiyet!.. Ne verirseniz onu alıyorlar." Gelenekli sanatların bir yandan yükselişte olduğu, diğer yandan çok tüketildiği, altı ay kursa giden herkesin sergi açtığı günümüzün sanat ortamı, Çiçek Derman'a endişe verici geliyor. Ona göre hep bir koşuşturmaca halindeyiz, tefekkür kalktı. Pek çok genç, arkadaşının ya da etrafının tesirine kapılmış, kısa yoldan para kazanmak istiyor, şan şöhret merakı ise almış başını gidiyor. Demek istediği, sanat edebinin kaybolmuş olması. Oysa Çiçek Hanım, bütün ömrünce sadece iki şahsî sergi açmış. On yıl ders aldığı tezhip hocası Rikkat Kunt (1903-1986) ise 83 yıllık hayatında bir kez olsun sergi açmamış, hatta sergi kelimesinden bile rahatsızlık duyar, bunu bir benlik iddiası olarak görürmüş. Kunt, “Sergi açmak iddialı bir iştir, eteği sökük ortaya çıkmayın.” dermiş. Öğrencisi Derman, “Ama hocam biz üniversite mensubu olduğumuz için, açmak zorundayız.” diyecek olduğunda “Siz de bilirsiniz ki, kâğıt üzerinde tezhip yapmak çok kolaydır, ahlâkınızı tezhip gibi bezeyin.” diye öğütlermiş. Pek çok eserine imza dahi atmamış Kunt Hoca Hanım. Kitapta, Rikkat Kunt'un Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde yaşadıklarını ve sanata bakışını anlatan Çiçek Derman, Kunt'un eserleri arasından en seçkin ve en az görülmüş olanlarına yer verdiğini ve bunu yaparken müzayedeleri takip etmek ve koleksiyonerlerden yayım izni alabilmek için epey uğraştığını söylüyor."Tezhip sanatının müdafaasını yaptı"Prof. Dr. Fatma Çiçek Derman, "Rikkat Kunt, özellikle gelenekli sanatlarımızın en horlandığı, itibar görmediği dönemde tezhip sanatının müdafaasını yapmış bir hanımdır. Sipariş olarak aldığı çalışmalara ağırlık vererek ve öğrencisi olmasa bile misafir öğrencilerle atölyesini kapatmayarak bütün gücüyle bu sanatın devamına çalışır. Onların çektiklerini bizler yaşamadık. 1968'de emekli olduktan sonra da bu sanatı öğrenmek isteyenlere evini açarak hiçbir bedel talep etmeden, sadece Allah rızası için, eli fırça tutamayıncaya kadar bu sanatı öğretmeye çalışan bir hoca idi" diyor ve Rikkat Kunt ile titizlikle süren bir hoca-talebe ilişkisi içinde olduklarını, bugün hâlâ hayatta olsa öğrencisi olmaya devam edeceğini ifade ediyor.Fatih Dîvânı'nın tezhipleriRikkat Kunt, birçok güzel eser bezedi, fakat bunların içinde en önemlisi Cumhuriyet devrinde ilk ve tek örnek olarak yapılan ve nakkaşhane usulü ile hazırlanan yazma Fatih Divanı'ndaki tezhipleridir. 1953 yılında İstanbul'un fethinin 500'üncü yıldönümü münasebetiyle Sultan Mehmet'in gazel tarzındaki şiirleriyle ilgili bir eser hazırlanması kararlaştırılır. Hazırlanan 66 kıt'anın 34 tanesinin tezhibi Rikkat Kunt'un elinden çıkar. Bu eser daha sonra Brüksel Fuarı'nda altın madalyaya layık görülür. Vefatından bir ay sonra 80 eseri, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nde (IRCICA) sergilenmiş ve büyük alaka görmüştür. Kunt'un kabri, Beylerbeyi Küplücü'de babasının yanında bulunuyor.Akademide bir devir Beylerbeyi'nde bir yalıda büyüyen Rikkat Kunt (1903-1986), çocukluğunu çok rahat şartlarda yaşar. Fransız mürebbiyeden aldığı ilk tahsil sebebiyle Fransızcaya hâkimiyeti mükemmel düzeydedir. İngilizce ve Almancayı da anadili gibi konuşan entelektüel yanı ve Türkçeye vukufiyeti üst düzeydedir. Siyaset, ilim, fikir adamı ve Türk Lugati'nin sahibi olan babası Hüseyin Kâzım Kadri Bey, son derece karakter ve haysiyet sahibi bir kişilik olarak bilinir. İki kez evlenen ve iki evliliği de hazin bir şekilde sonuçlanan Rikkat Kunt, 33 yaşındayken bir daha evlenmeme kararı alarak Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne girer ve yaş haddinden emekli olduğu 65 yaşına dek önce öğrenci sonra da hoca olarak Akademi'de bir devre imza atar. Rikkat Hanım'ın Akademi'ye ilk adım atışı, dayısı İsmail Hikmet Ertaylan'ın davetiyle olur. İsmail Hakkı Altunbezer'den ilk gördüğünde çok etkilenir ve kendisinden tezhip dersleri almaya karar verir. Ancak bu dersler yürümez. Desen çizmede ve kaideler konusundaki eksikleri giderilmeyince Feyzullah Dayıgil'den ders almaya başlar. Hocasıyla uyumlu bir çalışma sürdürerek bugünlere tezhip sanatının sağlam kaidelerle gelmesini sağlar.
↧
Malatya Film Festivali 4. kez
Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek Malatya Uluslararası Film Festivali 15-21 Kasım arasında düzenlenecek.Festival, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yine Malatya Kayısı Araştırma-Geliştirme ve Tanıtma Vakfı tarafından T.C. Kültür Bakanlığı, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Malatya Belediyesi ve İnönü Üniversitesi’nin destekleri ile düzenlenecek. Yapımcı Osman Alkan, Hüseyin Hüsnü Kılıç, sinema tarihçisi Burçak Evren, eleştirmenler İhsan Kabil, Esin Küçüktepepınar, Alin Taşçıyan, yönetmenler Nazif Tunç ile Gökhan Yorgancıgil ve akademisyen Hülya Uçansu gibi isimlerden oluşan danışma kurulunun destekleri ile hazırlanan festival kapsamında 130 film izleyiciyle buluşacak. Festivalde, usta yönetmenlerin filmleri, bağımsız sinemanın son örnekleri, Türkiye ve dünyadan kısalar ve belgeseller gibi farklı başlıklar altında oluşturulmuş seçkiler, ulusal ve uluslararası yarışma filmleri sinemaseverlerin beğenisine sunulacak. Gösterimlerin birçoğu yönetmen ve oyuncuların katılımıyla olurken, gösterimler sonrası söyleşiler gerçekleştirilecek. Film gösterimlerinin yanı sıra gerçekleşecek pek çok sergi, seminer, atölye çalışmaları ve söyleşilerle festival ile Malatyalılar ve sinemaseverler bu yıl da sanat dolu bir hafta geçirecek.
↧
Side Kültür ve Sanat Festivali 24 Ağustos’ta
Avrupa Festivaller Birliği (EFA) kapsamında yapılan Side 13. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’nin takvimi belli oldu.Festival, 24 Ağustos’ta Viyana Klasikleri ve Balesi Wienner Classic& Bale’nin Side Antik Tiyatro’da vereceği konserle başlayacak. Festivalin kapanışı ise 14 Eylül’de Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin şef Antonio Pirolli’nin vereceği konserle gerçekleştirilecek. Festivalin Sanat Danışmanı Remzi Buharalı, “EFA kapsamında yapılan festivalimiz dünyanın sayılı festivalleri arasında. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu sene de konuklarıyla özel bir kültür ve sanat festivali hazırladık. 24 Ağustos’ta başlayan festival etkinliği 14 Eylül’de Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin şef Antonio Pirolli, oprano Elvina Fatihova, mezzo soprano Aylin Ateş, bas Tuncay Kyrtoğlu ve tenor Leonardo Caimi’nin vereceği konserle sona erecek.” diye konuştu.
↧
↧
Servet Somuncuoğlu vefat etti
Ömrünü Türk İslâm dünyasına adayan fotoğraf sanatçısı, araştırmacı, yazar ve belge uzmanı Servet Somuncuoğlu, geçirdiği kalp krizi sonucu dün hayatını kaybetti.Sibir-ya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler eseri büyük ilgi gören Somuncuoğlu’nun diğer kitapları arasında Orhun Anıtları, Saymalıtaş Gökyüzü Atları, Don Kazakları da bulunuyor. TRT’de prodüktörlük yaparken Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler kitabı için dört yıl boyunca 6 ülkeyi dolaştı. 150 bin kilomet-re yol kat etti. 138 gün, 65 ayrı alanda saha çalışması yaptı. Moğolistan, Rusya, Kırgızis-tan, Azerbaycan ve Anadolu’da taşları ince- ledi. Amacı yüzlerce yıllık geçmişe sahip olan Türklerin izlerini taşlarda sürmekti. Somun-cuoğlu’nun cenazesi, bugün Bursa Karaca- bey’de öğleden sonra kılınacak cenaze namazının ardından İsmetpaşa köyünde toprağa verilecek.
↧
Üç Kitaplı Kentler sergisi internette
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Google Cultural Institute platformunda Türkiye’den katılan ilk araştırma enstitüsü olarak online sergisini açıyor.Vakfın koleksiyonundaki Sadrazam Kıbrıslı Kamil Paşa’nın fotoğraf albümünden kurgulanan “Üç Kitaplı Kentler: 19. Yüzyıl Fotoğraflarında Kudüs ve Kutsal Topraklar” sergisinin küra-törlüğünü Ekrem Işın, danışmanlığını ise M. Baha Tanman üstleniyor. Sergide 19. yüzyıl sonlarında Kudüs ve Gazze sancaklarında bulunan belli başlı yerleşim birimlerindeki yapıların fotoğrafları yer alıyor. Fotoğraflar, hem Kudüs ve çevresinin ortaçağdan kalma tarihsel yapılarını, hem de 19. yüzyıl modern-leşmesinin bölge mimarisindeki etkilerini yansıtıyor. Bir kısmı Garabed Kirikoryan tarafından çekilen bu görüntülerde “Kutsal Topraklar”ın zaman içinde geçirdiği dönüşü-mü izlemek mümkün. Ayrıca sergide yer alan fotoğraflar aracılığıyla, bölgede yeni bir meslek kolu olarak gelişen yerel fotoğrafçılığın tarihine de bir kapı aralanıyor.
↧
DVD ile ‘Selam’lıyor
Türkiye ve Avrupa’da 2 milyondan fazla kişi tarafından izlenen Selam filminin beklenen DVD’si sinemaseverler için raflardaki yerini aldı.Üç farklı kıtada, dört ayrı ülkede çekilen Selam, dünyada kimsenin gitmek istemeyeceği, savaşların, açlığın ve fakirliğin yaşandığı ülkelere gözlerini kırpmadan giden öğretmenlerin öyküsünü anlatıyor. İdealleri uğruna sevdiklerinden, ailelerinden, evlerinden, yurtlarından ayrılarak farklı kıtalara doğru yola çıkan Harun, Adem ve Zehra öğretmenin hikâyesini konu alan filmin başrollerinde Yunus Emre Yıldırımer, Fatma Karanfil, Hasan Nihat Sütçü, Burçin Abdullah, Emre Karakoç gibi isimler yer alıyor. Sabri Koç (Neyir Film) ve Haluk Örgün’ün yapımcılığını üstlendiği filmin yönetmenliğini Levent Demirkale yaptı, senaryosunu ise Necati Şahin kaleme aldı. Çekimleri Asya, Afrika ve Avrupa’da gerçekleştirilen filmin DVD’si Tiglon etiketiyle satışa çıktı.
↧