![]()
Sadece Güney Afrika’daki siyahiler için değil, dünya genelindeki özgürlük mücadeleleri için de sembol olan Nelson Mandela’nın hayatı, ölümünden kısa bir süre sonra beyazperdede.Kabile adı ‘Madiba’ ile de anılan Mandela’nın otobiyografisinden uyarlanan film, ‘yeni başlayanlar için Mandela’ kıvamında. Justin Chadwick’in yönettiği film, Güney Afrika’nın, özelde ise Mandela’nın özgürlük mücadelesi hakkında detaylı bilgisi olmayan, bu konuda birkaç kitap okumamış sinema seyircisi için Mandela’nın ‘tarihçe-i hayatı’nı resmediyor.141 dakikalık süresine 95 yıllık bir hayatı sığdırmaya çalışan film, haliyle bu konuda biraz yüzeysel kalıyor. Kalburüstü birçok filmde imzası olan senarist William Nicholson, kitabı ölçü aldığından olsa gerek kronolojik bir çizgi takip ediyor. Bu durum, senaryonun güçlü bir karakter tahlili yapmasına engel oluyor. Dolayısıyla ortaya çıkan sonuç, görüntülü tarih dersinden öteye gitmiyor. Fakat senaryonun Mandela gibi ‘efsanevi’ bir lidere yaklaşımı olabildiğince dürüst ve gerçekçi. Onu ulaşılmaz bir konuma yerleştirmediği gibi mümkün olduğunca insanileştiriyor. Mesela, şiddet karşıtı mücadelesiyle bilinen Mandela’nın bir dönem şiddete meyletmesini ama’sız, fakat’sız net bir şekilde gösteriyor. Üstelik, perdede bir ‘derviş’le değil, tam aksine öfkelenince karısını döven bir ‘Madiba’yla karşılaşıyoruz. Başroldeki Idris Elba’nın başarılı performansı da ‘kanlı canlı’ ve gerçekçi bir Mandela portresi çıkmasında önemli bir etken.Bütün tekdüzeliğine rağmen filmin en büyük başarısı, bir taşra kasabasında hayata gözünü açan siyahi bir adamın, haksızlıklarla mücadele ile geçen ömründe nasıl deneye deneye ‘doğru yol’u bulduğunu ve bu yolda sadece bir ulusun değil, dünyanın sembolü haline geldiğini tarafsız bir şekilde ortaya koymasında saklı. Genç bir hukuk öğrencisinin, halkının özgürlük mücadelesinde tercih ettiği yol, 27 yıl hapiste yatmasına neden olsa da 1993 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazandırmıştı. Daha önemlisi, sadece kendisi kazanmamış, ülkesine de barışı ve birlikte yaşama kültürünü kazandırmıştı. Geçtiğimiz aralık ayında düzenlenen cenaze törenine ABD, biri görevde olmak üzere dört devlet başkanı ile katılarak sembolik de olsa Mandela’ya verdiği önemi göstermişti. Türkiye’yi temsilen ise bir başbakan yardımcısı gitmişti. Devlet yönetimimizde Mandela’ya gösterilen bu cılız ilgiyi düşününce filmin ve Mandela’nın özgürlük mücadelesinin sinema seyircisinde nasıl bir ilgiye mazhar olacağını merak ediyor insan...