New Age müziğin yaşayan efsanesi Kitaro, gerçekten uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir konser verdi. Hiç beklemediğimiz bir anda ve mütevazı adımlarla sahneye çıkıverdi. Eline flütünü aldı ve 1999 yılında yayınladığı “Thinking of You” albümünden Mercury adlı bestesiyle açılışı yaptı.Önceki gece İstanbul’daki Haliç Kongre Merkezi’ne gelenler, bir rüyanın gerçek oluşuna tanıklık etti. Müzikseverlerin uzun yıllardır merakla yolunu gözlediği Kitaro, nihayet ülkemizdeki ilk konserini verdi. Bir rüya diyorum, çünkü 80’li yıllarda TRT’de yayınlanan İpek Yolu Belgeseli’nde Silk Road (İpek Yolu) adlı bestesini duyduğumuz andan itibaren onu sahnede görmek en büyük hayalimizdi. Öğrendik ki, bu konser onun da hayaliymiş. Dinleyicisine veda ederken söylediği “İstanbul’da olduğumuz için çok şanslıyız. Bu bizim rüyamızdı.” sözleri onun da bizimle buluşmayı ne kadar çok istediğinin kanıtıydı. Ülkemize gelmeden önce yaptığımız söyleşide de yıllardır İstanbul’da konser vermeyi çok arzuladığını, birçok teklif aldığını söylemiş, ancak bir türlü gelemediğinden yakınmıştı. Konser sonunda söylediği “Artık daha sık gelmek istiyorum.” sözleri önümüzdeki yıllar için iyi bir haberdi. Umarız bu istek gerçek olur ve onu bir daha bu kadar beklemeyiz. Gelelim Senfonik Dünya Turu kapsamında verdiği konsere. New Age müziğin yaşayan efsanesi Kitaro, gerçekten uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir konser verdi. Hiç beklemediğimiz bir anda ve mütevazı adımlarla sahneye çıkıverdi. Eline flütünü aldı ve 1999 yılında yayınladığı “Thinking of You” albümünden Mercury adlı bestesiyle açılışı yaptı. Mutadı olduğu üzere, yine flütüyle dört yöne nefesini ve müziğini üfleyerek dünyayı selamladı Japon müzisyen. Selamlama faslının ardından, adeta başka bir aleme dalıp gittiği synthesizerlarının başına oturdu. Ve müzikseverleri çok iyi bildiği “İpek Yolu” adlı bestesini çalmaya başladı. Büyük bir alkış tufanının ardından, “Kervansaray” ve “Aqua”yı seslendirdi. Dinleyicileri adeta zaman zaman kervansaraylarda mola verilen bir İpek Yolu seyahatine çıkardı. Müzik eleştirmenleri Kitaro’nun müziği için ‘ses resimleri’ ya da ‘zihin müziği’ tanımını uygun görüyor. Albümlerini dinlerken pek farkına varılmayan bu ayrıntı, onu sahnede dinlerken ve ardından resimler akıp giderken ayan beyan ortaya çıkıyor.Hem elektronik hem senfonikHiç konuşmadan konseri bitirecek sanırken mikrofonun başına geldi Kitaro. “Çok uzun zamandır İstanbul’a gelmeyi düşünüyordum İpek Yolu’ndan bu yana. Biz, aslında elektronik müzik yapıyoruz. Şimdi senfoni orkestrasıyla çalışmak gibi bir fırsatımız var çünkü orkestranın tamamı akustik ve bir sürü şarkımız var.” dedikten sonra 36 kişilik senfoni orkestrası sahnedeki yerini aldı. Bu, aslında Kitaro sevenler için çok ilginç bir deneyim olacaktı. Benim gibi pekçok hayranı da eminim nasıl bir müzikle karşılaşacağını merak ediyordu. Çünkü elektronik ile akustiğin buluşması her zaman iyi sonuçlar vermiyordu. Zaten o da bunun kendisi için bir meydan okuma olduğunu söyledi. Ancak Kitaro ve Santa Rosa Senfoni Orkestrası endişeleri ilk eserde yok etti. Ben özellikle çok sevdiğim “Heaven and Earth”ün senfonik haline bayıldım. Merak ettiğim diğer bir eser de “Matsuri” idi. Kitaro’nun bu şarkıda yerinden fırlayıp geleneksel Japon davulu olan ‘Wadaika’yı çalmasına şahit olmayı çok arzuluyordum. Bu arzum gerçekleşmedi belki ama bu şarkının senfonik yorumuna canlı şahit olmak heyecan vericiydi. Koi, Hajimari, Orochi, Thin king of You ve Reimeri... Elektronik müzikle akustik müziğin nasıl bir arada sırıtmadan durabileceğinin adeta dersi gibiydi. Konser bitiminde ayakta alkışlanan büyük sanatçı, bis yaparak bir Kokoro’yu seslendirdi ve veda etti. Sonra da, bütün yorgunluğuna rağmen hayranlarını kırmayarak dakikalarca albümlerini imzaladı.Onu bilmeyen nesle aşina değilizAltın Küre ve Grammy ödülü sahibi Kitaro, müziğinin tadını damaklarımızda bırakarak ayrıldı aramızdan. Salondan çıkarken, içimde bir rüyanın gerçekleşmiş olmasından ötürü duyduğum sevinç vardı. Ancak yine de kalbim biraz buruktu. İki şeye çok üzüldüm. İlki, onu dinlemeye gelenler arasında gençlerin sayısının azlığı. Özellikle müziğe gönül vermiş ve hayatını böyle devam ettirmeyi düşünen gençlerin onu canlı izlemelerini isterdim. Eminim ki konseri izlemek isteyen fakat bilet fiyatlarının yüksekliği nedeniyle gelemeyen gençler vardı. Lakin benim üzüntüm bu fırsatlara sahip olup da gelmeyenler için... İkincisi de popüler ve magazinsel konserlere çoğu kez kameraya görünme arzusuyla akın akın gelen “büyük sanatçı”larımızın bu güzellikten nasiplenememesiydi. Zira izlediğimiz sadece bir konser değildi. Hayatını müziğe adamış, kendi tarzında zirveyi yakalamış ve ünü dünyaya yayılmış bir insanın ne kadar mütevazı ve samimi olduğunu, sanatçılarımızın gözleriyle görmelerini arzulardım. Sahnede müziği ile devleşirken kendini nasıl da sıfırlayabildiği görülmeye değerdi. Ezcümle, umarım onun müziğini hâlâ keşfetmemiş olanlar bir an önce dinlemeye başlar. Ve yine umarım ki Kitaro bizi bir daha bu kadar bekletmez.
↧