‘Ânı yaşa!’ ifadesi, sadece bir reklam cümlesi değil, aynı zamanda bir hayat felsefesi. Ömer Hayyam bir reklamcı olsaydı, o meşhur rubaisini bu iki kelimeyle ifade ederdi!Ne var ki, geçmiş ve gelecek, insanın öyle kolayca yakasını kurtarabileceği kavramlar sınıfına girmiyor. Doğası gereği insan, geçmişin elem ve pişmanlıklarından, geleceğin endişe ve belirsizliklerinden azâde değil.‘2046’nın ana karakteri Chow’u hatırlayalım. Wong Kar-wai’nin 2004 tarihli filminde, geçmişini unutmak için mekân değiştiren, hatta geleceğe giden bir adamın romanını yazarak zamanı da değiştirmeye çalışan kahramanımız, geçmişiyle hesaplaşmasını yapamadığı için zamansız ve mekânsız bir hayat sürer. Bugün gösterime giren ‘Şimdiki Zaman’ filminde yönetmen Belmin Söylemez, aynı yoğunlukta olmasa da, bu duyguyu seyircisine hissettiriyor. İlk filminde Belmin Söylemez, Mina ile tanıştırıyor izleyiciyi. Güvensiz biri Mina, elindekiler için savaşmaktan uzak, ‘zamanının çocuğu’ olmayı kabullenmek istemeyen bir zamane insanı! Üniversite mezunu, uzun zamandır da işsiz. Üstelik kocasından ve ailesinden ayrılmış, İstanbul’da bir başına yaşıyor. Gördüğü bir ilan üzerine kafede ‘falcı’ olmak için başvurur. Mekânın diğer falcısı Fazi, Mina’nın bu işten pek anlamadığını fark etse de onu idare eder. Bir süre sonra da arkadaş olurlar. Mina’nın asıl amacı, geçmişini geride bırakıp bulunduğu zamandan ve mekândan sıyrılarak yeni bir hayata başlamak. Çıkış yolu olarak, Amerika’ya gitmeyi kafasına koyar. Her kazandığı kuruşla gider dolar alır, bir yandan da İngilizce çalışır. Fakat hiçbir fal, Mina için geleceğin bilinmezliğini ortadan kaldırmaz. Her baktığı falda, kendi geçmişini ‘okur’ karşısındakine. Ve zaman geçer, ama beklenen gelecek bir türlü gelmez. Hayalindeki geleceğe kavuşmak isteyen herkes gibi Mina’nın da biraz daha zamana ihtiyacı vardır.TELVEYE TAKILAN GELECEK‘Şimdiki Zaman’ın Mina’sı, tıpkı ismi gibi, seyirciye farklı çağrışımlar yaptırmaya elverişli bir karakter. Kahve telvesinde geleceği değil geçmişi okuyan biri Mina. Onun fallarında ‘üç vakte kadar bir kısmet’ görünmez. Hep geçmişin pişmanlıklarından ve kalp kırıklıklarından dem vurur ama yine de el üstünde tutulur. Kendi hikâyesini anlatsa da gelenlere, aynı dertlerle dönmektedir dünya. Hele ki, söz konusu kadınlar olunca. Müşterisi kadınlardır Mina’nın. (Gerçi, erkeklerin fal baktırdığı birkaç sahne, montajda makası yemiş. Kesin bilgi; isteyen yayabilir!) Geçmiş gibi, gelecek de kadınları daha çok meşgul ediyor ‘Şimdiki Zaman’da. Baştaki ‘ânı yaşa’mak mottosuna dönersek; oradaki ‘hesapsız yaşama’ vurgusunun belirli bir zemine oturması için tasavvufun ‘mazi, hâl, istikbal’ yaklaşımına ihtiyaç var. Kısaca; geçmişin elemiyle dertlenmenin faydasızlığı ve henüz gelmemiş bir ‘gelecek’ endişesinin yersizliğinden dolayı insanın her ânını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışması diyebiliriz. Filmin senaryosunu Haşmet Topaloğlu ile birlikte yazan Belmin Söylemez, esasında bu anlayışa vurgu yapıyor. Tabii ki tasavvufi bir okuma ile değil. Ama modern zamanların hesapsızlığa uzanan ‘ânı yaşa’ anlayışını da referans almadan. ‘Şimdiki Zaman’, zahiren aynı görünen fakat ‘ayrı dünyalara’ ait bu iki zıt anlayıştan herhangi birini tercih etmeden, insanın içinde bulunduğu bu ‘kadim’ durumu sadece resmediyor. ‘Şimdiki Zaman’ı bir ilk film olarak izlemek, ona karşı daha şefkatli olmayı gerektiriyor. Dolayısıyla senaryosundaki karakter sıkıntısı hoş görülebilir. Ciddi bir zaaf değil, ama Mina da dâhil olmak üzere karakterlerin inandırıcı dokunuşlara ihtiyacı var. Neyse ki Sanem Öge, doğal oyunculuğu ile bu açığı kapatıyor. Geçtiğimiz yıl Adana ve İstanbul film festivallerinden ödüller kazanan ‘Şimdiki Zaman’ın en önemli özelliği ise iki yetenekli ismi, Belmin Söylemez ile Sanem Öge’yi sinemamıza armağan etmesi.ŞİMDİKİ ZAMANYÖNETMEN: BELMİN SÖYLEMEZOYUNCULAR: SANEM ÖGE, ŞENAY AYDINER
↧