Kerkük’ün Anadolu’nun doğal bir uzantısı olduğunu anlatmak için yıllardır uğraşan Prof. Dr. Suphi Saatçi, Çamlıca’da yapılacak caminin İstanbul’a bir silüet kazandırmayacağını söylüyor ve ekliyor: “Orada bir camiye ihtiyaç var mı, varsa bu cami 30 bin kişilik mi olmalı?”Geçtiğimiz aylarda yaptığı “Sinan olmasaydı Ayasofya günümüze gelemezdi.” açıklamasıyla dikkatleri üzerine çeken mimar Prof. Dr. Suphi Saatçi, uluslararası bir ödüle layık görüldü. Saatçi’nin ‘Kent Dokusu ve Geleneksel Evleriyle Kerkük’ başlıklı kitabı, İslam Başkentleri ve Kentleri Teşkilatı tarafından 3 yılda bir verilen Mimarlık Ödülü’nü almaya hak kazandı. Saatçi’ye ödülü, 1-3 Eylül tarihlerinde Mekke’de yapılacak törende verilecek. Halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde rektör yardımcılığı yapan Saatçi’yle kitabını, memleketi Kerkük’ü ve ülkemizin mimari gündemini konuştuk.Kerkük sizin zamanınızda nasıldı?Ben liseyi Kerkük’te bitirdim. O zamanlar bu kadar karışık değildi. Sonra üniversite için Türkiye’ye geldim. Mezun olunca geri dönmek istedim ama ailem ‘dönme, durum burada çok kötü, biraz oyala kendini’ deyince kaldım ve doktora yaptım. O da bitince yine dönmek istedim ama abim, ‘şimdi daha kötü, sen orada devam et’ dedi. Bekledim, Saddam gider belki diye... 1978’den 2003’e kadar tam 25 yıl hiç gidemedim.Onca yıl hiç gitmeden Kerkük Evleri’yle ilgili araştırmanızı nasıl yaptınız?Akademi’de mimarlıkta okurken, tatillerde gittiğimde evlerin malzemelerini toplardım. Demek ki bu konuda bir şeyler yapmak kafamdaydı hep. Sonra doktora yapmak için Doğan Kuban’a gittim. Konumun Kerkük olduğunu söyleyince ‘Olmaz, ben Kerkük’ü bilmiyorum.’ dedi önce. Dedim ki, hocam sizin Kerkük’ü bilmeniz gerekmez. Orayı ben biliyorum. Siz bana bilimsel yöntemleri gösterin yeter. Sonra ‘kimse böyle derin bir çalışma yapmamıştı’ diyerek tebrik etti beni. Ben ömrümü verdim bu işe, inanın. Kerkük’ün Anadolu’nun doğal bir uzantısı olduğunu herkese anlatmak istedim.Şimdi nasıl oralar?Her gün daha kötüye gidiyor. Sadece Kerkük değil, bütün Irak… Kerkük bir Türkmen kenti; rengiyle, insanıyla, musikisiyle… Ama şimdi… Propagandalara bakmayın. Diyarbakır Kürt şehri mi? Değil. Yani… Kerkük de öyle. İstanbul gibi o da işgal altında. Nereden geliyorlar bilmiyorum; kardeşlerimiz onlar... Tamam ama… Bir sessiz işgal var. Nereye gidecek bu iş bilmiyorum.Barış sürecine inanmıyor musunuz bu durumda?İki taraf da iyi niyetli olmalı. Bizim iyi niyetimizden şüphem yok ama… Bu memleket benimdir diyen insan otobüs yakmaz. Aptal yerine koymasın kimse bizi. Herkes sessiz sessiz seyrediyor ama herkesin içinde bir hınç var. Dolayısıyla bu işin yürüyeceğini zannetmiyorum.ÇAMLICA CAMİİ’NDEN SİLÜET ÇIKMAZ!Bir Mimar Sinan uzmanı olarak çağdaş Türk mimarisini nasıl değerlendiriyorsunuz?Çok iyi mimarlarımız var. Fakat özellikle cami mimarisinde bir sefalet dönemi yaşıyoruz. Neden seçilen eserler halk tarafından beğenilmiyor, bunu bir soruşturmak lazım. Sinan günümüzde yaşasaydı, bu betonarme imkânı elinde olsaydı ne yapardı? Akıllı ve yetenekli mimarlar böyle düşünmeli. Mimari nedir, boşluğu biçimlendirme sanatı. Rahmetli Turgut Cansever’in dediği gibi mimarın görevi dünyayı güzelleştirmek olmalı. Şu anda İstanbul, Menderes döneminin yüz misli tahrip edilmiş durumda. Delik deşik.Siz aslında geçtiğimiz günlerde temeli atılan Çamlıca’daki caminin jürisindeydiniz…Başbakanlık talepte bulunmuş, rektörümüz bizi önermiş. Görevimizi yerine getirdik. Toplantılara katıldık. Jürinin çoğu TOKİ’dendi, hepsi bir arada el kaldırıyor, indiriyor. Baktım olmayacak. Kardeşim dedim, bu seçmeye çalıştığınız şey ilkel bir plandır. Ayrıca araştırma yapıldı mı, orada bir camiye ihtiyaç var mı, varsa 30 bin kişilik bir camiye ihtiyaç var mı? Osmanlı’da önce bakarlardı, cemaate yetmiyorsa ikinci bir camiye başlarlardı. Mesela Taksim’de camiye ihtiyaç var. Ortada. Ben namaz kılarken sıkıntı yaşadım orada. Ben yani, yaşadım. Belki mimarlar namaz kılmaya camiye gitmezler ama ben giderim.Projeye tam olarak neden karşı çıktınız?Çamlıca bir seyir tepesidir. Çamlıca’dan İstanbul çok güzel görünür. Ama İstanbul’dan Çamlıca güzel görünmez. Aksini iddia etmek bir mimara yakışmaz. İnanmayan çıkıp baksın. Oraya üç misli Selimiye kubbesi koysanız, yani 32 metre değil, 93 metre koysanız yine de silüet oluşturmaz. Sinek gibi durur. Ben bunları toplantılarda da anlattım. Oylarını çekenler oldu. Hatta jüri başkanı, ‘benim oyum sizindir’ dedi. En son iş Başbakan’a brifing vermeye geldi.Başbakan’a da anlattınız mı bunları?Allah’a tevekkül ettim, dedim ki, ‘Sayın Başbakan’ım hoşa gidecek şeyler mi söyleyelim, yoksa doğruları mı?’ Dedi ki: ‘Biz bilim insanlarından doğruları duymak isteriz.’ Cümleleri seçe seçe anlattım: Bir kere biz camiye karşı değiliz. Ama belki oraya bir ulusal park ve içine daha küçük bir mescit yapılabilir. Büyük bir cami orada silüet vermez. Bu mümkün değil. Görmek istersek gidelim o çapta bir balon şişirip buradan bakalım. Ayrıca orada o kapasitede bir camiye ihtiyaç var mı, emin değilim. Ben cuma namazlarını kaçırmam. Sultanahmet’e gidiyorum, en merkezi yer olmasına rağmen cuma namazında bile dolmuyor, dedim. ‘Nasıl olur, ben gidiyorum, hep dolu.’ dedi. Sayın Başbakan’ım o kalabalık sizin için dedim. Özetle bu önünüzdeki iptidai bir plandır, çok geridir, Türkiye’nin çağdaş imajına hiç uygun olmayan bir plastiğe sahiptir dedim. İkna olmadı ama ben hâlâ o iş yapılmaz diye düşünüyorum açıkçası.Yapılırsa… Sizce boş mu kalır?Ataşehir’deki Mimar Sinan Camii bile zorla doluyor. Belediyeler cuma günleri otobüslerle insanları götürüyorlar, biraz kalabalık görünsün diye. O da Selimiye’nin kopyası. Tek başına güzel ama gökdelenlerin arasında, çevresiyle hiç uyumlu değil.
↧