![]()
Bayburt 1. Öğrenci Sanat Şenliği'nden ‘Baksı'nın gelecek projesi’ olarak bahseden HüsamettinKoçan, “Yetenekli çocuklara burs vereceğiz. Sanat ve tasarım alanında çalışmaya devam ettikleri müddetçe, üniversite bitene dek…” diyor ve ekliyor: “Bir Akademi bile kurabiliriz. 5 yıl sonra üniversiteyle ilgili çalışmalara da başlayacağız. Hayalimiz büyük.”Bayburt'un ‘bakılası' köyü Baksı'ya bir kilometre uzaklıktaki Baksı Müzesi'ndeyiz. Etrafımızda gevenlerle kaplı uçsuz bucaksız tepeler, kulağımızda çocuk sesi. Bayburt 1. Öğrenci Sanat Şenliği'nin tam ortasındayız. Şenlik aslında haftalar önce, Bayburt'taki okullara, üzerlerinde “Dede Korkut Masalları, Bayburt Efsaneleri ve Sokak Oyunlarını anlatan resimlerinizi bekliyoruz.” yazan afişlerin asılmasıyla başladı. Bine yakın resim geldi. Aralarından 150'si seçildi ve sergilenmeye başladı. Ama bitmedi. 30 öğrenci, Baksı Müzesi sanat ve tasarım atölyelerinde bir haftalık eğitime başladı. Eğitimin konusu doğal malzemeyle oyun ve oyuncaklar yapmaktı. Çocuklar araziye salındı ve onlara ‘ister kesin, ister çakın, ister biçin, ister boyayın' dendi. Sonuç inanılmazdı; atlar, yılanlar, tırtıllar, kamyonetler, otobüsler, beşikler, uçaklar… Biz yetiştiğimizde eğitimin son günüydü ve çocuklar atölye çalışmaları bitecek diye dertliydi. Bir yandan da kararlı… Neredeyse hepsi 13 yaşındaki Esmanur gibi konuşuyordu: “Ya resim öğretmeni olacağım ya da ressam…” Zaten her şey tam da bu cümlenin hayata geçmesi içindi. Baksı Kültür ve Sanat Vakfı Kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan; “Yetenekli çocukları bulmak, desteklemek ve bu bölgedeki potansiyel sanatçı ve tasarımcıları geleceğe hazırlamak istiyoruz.” diyor ve ekliyordu: “Bu şenlik Baksı'nın gelecek projesi. Yetenekli çocuklara burs vereceğiz. Ama bu sadece tek bir seneyle sınırlı kalmayacak. O çocuklarla her yıl iki defa toplanıp gelişme gösterip göstermediklerine bakacağız. Sonuç olumluysa bursları devam edecek. Sanat ve tasarım alanında çalışmaya devam ettikleri müddetçe, üniversite bitene dek bu böyle sürüp gidecek. Buna ister yetenek avcılığı deyin, ister çocukla yapılmış bir hayat protokolü… Belki bir Akademi bile kurabiliriz burada. 5 yıl sonra üniversiteyle ilgili çalışmalara da başlayacağız. Hayalimiz büyük.”BİR MÜZE SADECE BİR MÜZE DEĞİLDİR Baksı'da hayali küçük tutmak ne mümkün! Çocukların bir hafta içinde ürettiklerine bakıyoruz; tahta, çivi ve yünden yapılmış bir at arabasının önünde duruyor ve hayranlıkla konuşmaya başlıyor Koçan: “Bence bir numara bu. Burada çocuk her şeyi o kadar yalın bir biçimde çözümlemiş ki… Şu ata bakın, ayakları çividen. İnisiyatif, hayal gücü, el becerisi; hepsi bir arada. Bunun gibi birkaç çocuk daha var, olağanüstü. Hayatımda hiç bu kadar parlak insan görmedim. Üniversitede bile… Bu buluşma büyük şans. Benim, hayattaki en büyük şansım bu köyde doğup büyümek ve üretime katılmaktır. Burası bana bir tohumun nasıl mısıra dönüştüğünü görme şansı verdi. Bu müze de buradaki çocukların şansı olsun.”Atölye çalışmalarını tamamlayan 30 çocuktan en başarılı 15'i bir yıl boyunca burs almaya hak kazandı. O çocukların isimleri önceki gün Baksı Müzesi'nde düzenlenen şenlik ve herfenede açıklandı. Bayburt Belediye başkanı, Bayburt valisi ve Bayburt Üniversitesi rektörünün katıldığı şenlikte; gün boyunca çeşitli oyunlar oynandı, gösteri ve yarışmalar yapıldı. Günün sonunda herkes bu yarışmanın sadece bir yarışma olmadığını, bu müzenin de sadece bir müze olmadığını bizzat anladı. İkisi de bir cesaret, bir bahane, bir vesileydi. Pek çok şey için… Mesela… Öğrencilerin bir kısmının bursunu karşılayan işadamı Kamil Aktaş, müze vesilesiyle neredeyse 30 yıl sonra köyüne geri dönmüştü. Evleri çoktan terk edilmiş ve harabeye dönmüştü ama uzak akrabaları da anıları da tazecikti. Kızı Sada'yla birlikte köyleri, yaylaları, tarlaları dolaşıp; bir bir hatırladılar, andılar her şeyi. Bu, 2010 Temmuz'unda açılan Baksı Müzesi'nin amaçlarından biriydi; gurbete gidenleri yerleşmek için değilse bile zihnen geri döndürmek… Gurbete gidecekleri de yeni istihdam olanakları oluşturarak durdurmak. Tüm bunları da sanat ve tasarım yoluyla yapmak.