2009’da başlayan ‘Felekten Bir Gece’ serisinin ilk filmi, tuvalet ve libidolu gençlik komedileri ile Ben Stiller ve Adam Sandler’ın kalibresi düşük mizahı arasında salınan Hollywood komedilerine nispeten taze bir soluk getirmişti.Hikâye hayli maço olsa da basit bir formüle dayanıyordu. Bir grup erkek eğlencenin dozunu fazla kaçırır. Uyandıklarında ise bir gece öncesine dair hiçbir şey hatırlamazlar. Ayrıca ‘ekipten’ biri de kaybolmuştur. Arkadaşlarını bulmak için iz süren bu ‘ergen’ erkekler, eksik parçaları birleştirmeye başlar. Filmin orijinal adında (The Hangover) da belirtildiği gibi bütün espri, ‘akşamdan kalma’ bir halde birbirinden karmaşık olaylara karışan adamların düştüğü komik hallere dayanıyor. Kendilerine ‘Kurt Sürüsü’ diyen bu ekibin karakterleri de nokta atışı seçilmişti: Kurtarılması gereken bir masum, inek (nerd) tipli bir korkak, diğerlerine göre aklı başında bir yakışıklı ve yarımakıllı bir çılgın... Özellikle ‘çocuksu çılgın’ halleriyle Zach Galifianakis, Alan rolünde serinin en dikkat çeken oyuncusuydu. Her aşamada ‘kayıp gece’ye dair eksik bir parçayı hatırlayan ekibin tam olarak ne yaptığı ise finaldeki fotoğraflarda anlaşılıyordu. Serinin son filminde Kurt Sürüsü’nün belalısı Bay Chow, ekibin başına yine dert açıyor ve onun yüzünden acımasız bir mafya patronunun eline düşüyorlar. Bu kez düğün ya da parti olmadığından işlerin ters gitmesi için görünürde hiçbir neden yoktur. Ekip, babasını kaybeden Alan’ın iyice dengesizleşmesi üzerine onu tedavi merkezine yatırmak için yollara düşer. Yolda onları bir sürpriz beklemektedir. Öykünün bütün gücünü aldığı ‘hangover’ esprisi üçüncü adımda yok. Onun yerine bir mafya hesaplaşmasının içine düşen sıradan insanların hikâyesine dönüşüyor film; ki bu türde bol miktarda örnek mevcut. Dolayısıyla seri, alamet-i farikasını kaybediyor. Gerçi final jeneriğine yine bir sahne saklanmış fakat filmin öyküsü ile alakası olmadığı için bir hayli etkisiz. Bir diğer düşüş de filmin mizahında. Mizah konusunda bir şey üretemeyen senaryo sadece Alan’ın çocuksu aşırılıklarına bel bağlıyor; bu da hem karakterin hem de filmin mizah boyutunu zayıflatıyor. Ayrıca, filmdeki zürafa ve horoz öldürme sahneleri fazlasıyla rahatsız edici. Bu iki sahne, iyice tadı kaçan öykünün komedi üretmedeki sıkıntısını net biçimde ortaya koyuyor. Kısacası, ‘Felekten Bir Gece 3’, ne kendi öyküsüne ne de türe bir şey kazandırmayan, tümüyle ‘gereksiz’ bir adım olarak kayda geçiyor.
↧