5. Uluslararası Sinop Bienali Sinopale kapsamındaki ana sergi, tarihi Postane binasında önceki gün açıldı. Bienale katılan 27 yerli ve yabancı sanatçı, “Kümeler ve Kristaller: Sıfır Noktasında Gözlem” başlıklı tema çerçevesinde Sinoplularla birlikte, imece usulü işler ortaya çıkardı. Açılış gününün en dikkat çeken işi, Tarzan Kemal’in geri dönüşüydü. Melih Görgün, Dimitrine Sevova, Emre Zeytinoğlu, Aslı Çetinkaya, Işın Önol ve Elke Falat’ın küratörlüğünü yaptığı bienal, yerele ait bilgiye odaklanıyor ve marjinalleştirilmiş, dışlanmış, unutulmuş bilgiyi yeniden gündeme getiriyor.Gerçek adı, Kemal Koca ancak Sinop’ta herkes onu Tarzan Kemal olarak tanıyor. Tarzan Kemal, Sinop’un Erfelek’e bağlı Karacaköy köyünde doğup büyümüş, sonra ziraat mühendisliği okumuş, ama sevdiği kızı alamayınca Sinop’un delisi olarak ünlenmiş. Tam bir doğa ve hayvan sevdalısı Tarzan Kemal. Hayvanların öldürülmesine, yeşilin ve ağaçların katledilmesine şiddetle karşı çıkar, nerde bir çeşme veya boş duvar görse oraya anlamlı güzel sözler yazarmış: Kuzu melektir yenmez, hayvanları öldürmeyin, ağaç kesen katildir, yeşili sevin… Ayrıca ziraat mühendisi olması hasebiyle gittiği her yol güzergahındaki meyveleri, çiçekleri budar, bakımlarını yaparmış. Temizlik ise en hassas noktası. Sokaklarda gördüğü çöpleri mutlaka alır, hiçbir arabaya binmez, yayan dolaşırmış. Deli değil, adeta veli… 2004 yılında, 79 yaşındayken ölen Tarzan Kemal’i şehrin sakinleri hiç unutmadılar ama 5. Uluslararası Sinop Bienali Sinopale kapsamında, onu hatırlatan sokak ve video işleriyle yeniden yâd ettiler.Kavramsal çerçevesi “Kümeler ve Kristaller: Sıfır Noktasında Gözlem” olan 5. Uluslararası Sinop Bienali Sinopale 12 Temmuz’da başladı. Yerli ve yabancı 27 sanatçının katıldığı ana sergi ise, 19 Temmuz Cumartesi günü beş farklı mekanda birden açıldı. Önceki yıllarda tarihi Sinop Cezaevi’ni ana merkez olarak kullanan bienal, bu yıl şehrin merkezindeki; Hal Binası, eski Postane, Fikret Övet’in Ofisi, Eski İstanbul Oteli, Mehmet Yüksek Evi’nde gerçekleştiriliyor ve yine ilk günden bu yana vurgulanan ‘imece usulü işler’ ön plana çıkıyor. İsviçreli Benjamin Egger’in Sinopluların çok sevdiği Tarzan Kemal’i anlattığı eseri böyle bir imecenin ürünü. Egger, önce Sinopluların Tarzan Kemal ile ilgili anılarını kaydetmiş, bu hikayelerden ilham alarak şiir yazmış. Şiirden alıntılar, bienal kapsamında çeşitli dükkanların vitrinlerinde slogan olarak sergileniyor. Elinde davuluyla şehirde yarı çıplak gezen Tarzan Kemal’li yıllar ve hatıralar ise video yerleştirmesiyle anlatılıyor. Egger’in çalışmasına, Sinoplu sanatçı Eşref Baş’ın, kucağında kuzu, sırtında heybe, yanında köpek ve elinde orak ile Tarzan Kemal’i sembolize eden heykeli eşlik ediyor.Serginin küratörlerinden Melih Görgün, bienalde yerel bilgiye odaklandıklarını ve bu nedenle birlikte üretimleri Sinop’un geleceği açısından önemsediklerini söylüyor. Portekizli Teresa Henriques, ülkesinin şairlerinden Fernando Pesoa’nın şiirinden etkilenerek “Bütün Pencereleri Açın, Daha Fazla Pencere Açın”, çalışmasında Sinopluların pencerelerini açma sahnelerini videoya kaydetmiş. İsviçreli sanatçılar Daniel Hauser ve Marie-Antoinette Chiarenza’nın yaptığı ‘Kelime Siliciler’ çalışmasının başlangıç noktası, Türkiye’de Twitter’ın yasaklanması. İki sanatçı on beş gün boyunca Sinop halkına, “Türkçeden hangi kelimenin yok olmasını istersiniz?” diye sormuş. Savaş, bombardıman, hırs, kibir, hırsızlık, nükleer, para, ayrımcılık, önyargı gibi yaklaşık 30 kelime, 31 Ağustos’a kadar her gün birer birer kurulan düzenek sayesinde duvardan silinecek. Bienalin en etkili işlerinden biri Avusturyalı Olivier Holzl’ün yaptığı duvar resmi. Aile, gelenek ve görenekler üzerine bir çalışma gerçekleştiren sanatçı, önce eski Hal Binası’nda çalışan esnafları topluca fotoğraflamış, sonra fotoğrafın kalıbını çıkarıp sprey boyama yöntemiyle binanın arka giriş duvarına işliyor. KÜÇÜK SUÇLAR HAPİSHANESİ VE SABAHATTİN ALİ’NİN RÜZGAR’I“Hanımefendiler, beyefendiler müjde! Fırsat ayağınıza geldi. Uykusuzluğa, erken yaşlanmaya, vicdan azabına, iç sıkıntısına son! Üstelik bedava! Burası Küçük Suçlar Hapishanesi. Yalan mı söylediniz, kalp mi kırdınız, yüzüne gülüp arkasından mı sövdünüz, milli menfaatlere aykırı düşüncelere mi daldınız, peki pişman mısınız? Çözüm ayağınıza geldi. Küçük Suçlar Hapishanesi çok pratik. Gelin, yatın, çıkın. Küçük Suçlar Hapishanesi.” Yaklaşık on beş gündür Sinop sokaklarında, el arabası şeklinde tasarlanan küçük ve seyyar hapishaneden böyle bir anons yankılanıyor. Günlük hayattaki, küçük ama cezalandırılamayan suçlar için yapılan hapishane de bienalin işlerden biri. Postanedeki hapishaneye, isteyen gönüllü giriyor, itiraf edemediği suçlarını kağıda yazıyor ve kendi belirlediği süre içinde orada kalıp çıkıyor. Sanatçı Eşref Yıldırım, eserinde suçların alışkanlığa dönüşmesine karşı bir duruş sergiliyor. Evrim Kavcar ise, Sabahattin Ali’nin Rüzgar şiiriyle bienalde. Şehri tepeden gören Şahintepesi’ne yerleştirilen rüzgârgülü döndükçe, esnaftan Serdar Akliman’ın sesiyle kaydedilen Sabahattin Ali’nin Rüzgar şiiri okunuyor. (www.sinopale.org)
↧