Kadı Muhammed Semerkandi’ye göre, “kalp bir ayna gibidir ve karşısına gelen şeyleri gösterir.Kalpten maddi âleme ait şeyler silinip atıldığı zaman kalp tamamen Allah’a (cc) yönelebilir.” Böyle bir yöneliş ve uzlet halinin en duru şekillerinden biri de itikâf. Allah Resulü’nün (sas) en önemli sünnetlerinden bir olan itikâf, kelime olarak ‘kişinin kendini bir yerde bekletmesi, engellemesi ve biri şeye yönelip ona devam etmesi’ anlamlarına geliyor. Dinî bir terim olarak ise ‘bir camide veya cami hükmünde olan (namaz kılınan mescitler, evlerin belirli bölümleri) bir yerde itikâf niyetiyle bir müddet kalmak’ demek. Üç aylık dinî ilim ve kültür dergisi Yeni Ümit, kapsamlı iki yazı ile modern hayatın boğucu meşgaleleri arasında mü’minlere itikâfı hatırlatıyor.Derginin itikâf hakkındaki ilk yazısı Prof. Dr. İlhan Yargıç imzasını taşıyor. “İçimizdeki Derinliklere Yolculuk: İtikâf” başlıklı yazısında Yargıç, baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknoloji ve rahat yaşama arzusu neticesinde insanın yüzünü daha çok maddi hayata döndüğü günümüzde itikâfın önemini vurguluyor. Yargıç, modern hayatın boğucu uğraşları arasında kaybolup gitme ve böylece kendi iç âleminden hızla uzaklaşma tehlikesiyle yüz yüze bulunan günümüz insanının imdadına itikâfın bir kurtarıcı gibi yetişeceğini söylüyor. İtikâf sayesinde bütün benliği ile Allah’a yönelen insanın, dünyaya ait işlerden soyutlanıp kendini zikir, ibadet ve tefekküre vererek ruhunun derinliklerine doğru manevi bir yolculuğa çıkabileceğini de belirtiyor. Yargıç, akademik bir araştırmaya atıfla, itikâfa girenlerin toplumun geneline kıyasla psikolojik olarak daha güçlü ve dengeli fertler olduğunu söylüyor.Yeni Ümit’in sayfalarında yer verdiği diğer itikâf yazısında Peygamber Efendimiz’in (sas) hayatında itikâfın yeri anlatılıyor. Doç. Dr. Kadir Paksoy’un kalem aldığı yazıda pek çok ilgi çekici ayrıntı var. İtikâfın ne olduğu, Kur’an’da ve hadiste itikâfın yeri, hangi zamanlarda yapılacağı ve çeşitleri özüyle anlatıldıktan sonra Efendimiz’in hayatında itikâf ele alınıyor. Hicret’in ikinci yılında orucun farz olmasının ardından ömrünün sonuna kadar Ramazan ayının son on günü itikâfa giren Efendimiz (sas), bu geleneğini sadece vefatından bir yıl önce seferde olduğu için terk eder. Enes b. Malik’in (ra) belirttiğine göre vefat ettiği yıl yirmi gün itikâf yapmak suretiyle bir önceki yılın kazasını eda etmiştir. Paksoy, yazısında önemli bir soruya da cevap veriyor. İtikâf sadece Ramazan’da yapılan bir ibadet midir? Elbette hayır. Ramazan’dan başka zaman dilimlerinde de itikâf yapmak mümkün. Vacip olan bir günlük oruçlu adak itikâf ile Efendimiz’in sünneti olan itikâfın dışında bir de nafile itikâf olduğunu hatırlatan Paksoy’a göre kişinin mescide namaz ve ibadet için girerken bile itikâfa niyet etmesi, ona itikâf sevabı kazandırıyor.Bir Ramazan’ın da sonuna yaklaştık. Bugünden itibaren son on güne girdik. Yeni Ümit’in temmuz, ağustos, eylül sayısının ‘Kendimizi Dinleme Zamanı’ başlıklı başyazısından mülhem, “Gelin son bir kere daha, ufukların İlâhi teveccühlerle nurlandığı, ruhlarımızı ötelerden gelen ışıkların sardığı ve her yanda Cibril’in soluklarının duyulmaya başlandığı şu mübarek günlerde el ele tutuşalım, gönüllerimizle konuşalım ve avaz avaz sinelerimizin seslerini ta yıldızlara duyurmaya çalışalım.”
↧