Bazı klasiklerin ‘yüksek edebiyat’a dahil oluşundan mı yoksa okuru zora sokan yanlarından mı bilinmez James Joyce’un başyapıtı Ulysses, bu türden kitapların başında gelir.Enis Batur’un deyişiyle: “Ulysses’i tanımak için kırk fırın gerektiği bilinen bir gerçek”. Joyce’un modern romanın başlangıcı kabul edilen Ulysses’in, zor okunurluğu konusunda söylediği şu sözü ile devam edersek: “İçine o kadar çok bilmece, bulmaca ve zekâ oyunu koydum ki, profesörler yüzyıllarca ne demek istediğimi tartışacaklar; insanın ölümsüzlüğü garantilemesinin tek yolu da budur.”Pop art’ın Britanya’daki ‘babası’ Richard Hamilton’ın (1922-2011) kırk yıl boyunca üzerinde çalıştığı Ulysses’in kara kalem ve suluboya illüstrasyonları, British Museum’da sergileniyor. Hamilton’ın ölümünün ardından müzeye bağışlanan çizimler, 2002’de açılan küçük çaplı serginin ardından, farklı çalışmalar eklenerek yeniden sanatseverlerle buluştu. Sanatçının yüzden fazla illüstrasyon içeren Ulysses serisinden yaklaşık otuz eser sergileniyor. Ulysses’in geçtiği gün (16 Haziran 1904) romanın kahramanı Leopold Bloom’un soyadından hareketle, dünyada Bloomsday olarak anılıyor. 1954’ten beri, her yıl coşkuyla kutlanan Bloomsday’de, Joyce tutkunları Dublin’de toplanarak Bloom’un izinden gidiyor ve kahramanın Ulysses’te uğradığı mekânları ziyaret ederek, kostümler giyiyor. British Museum’daki sergi bu etkinliğe bir katkı niteliğinde.Ulysses’in Paris’te yayımlandığı yıl olan 1922’de Londra’da dünyaya gelen Hamilton, 1950 ve 60’lı yıllarda İngiliz resminde yaşanan köklü değişimin öncülerinden kabul edilirken, senelerini verdiği bu illüstrasyonlar büyük önem taşıyor. Hamilton’ın illüstrasyonları, bir yandan 20. yüzyılın önemli bir sanatçısının Ulysses tutkusunu gösterirken, öte yandan bu ölümsüz ve zorlu eserin görsel bir dil ile nasıl anlatılabileceğini gözler önüne seriyor. Hamilton 2002’de açılan sergide, ölümünden önce tüm kitabı bitirebileceğine ihtimal vermediğini söylemişti, zira on sekiz bölüm olan romanın sadece sekizini bitirebildi. Kendi deyişiyle “yalnızca bu bile tam kırk yılımı aldı”. Hamilton, illüstrasyonlarının orijinal metinle yan yana yayımlanması fikrine hiç sıcak bakmadı.Ulysses’te asıl ağırlık dildedirHamilton’ı zorlayan kitabın hiçbir tasvir içermemesi: “Kitabı mükemmel bulmuştum, çok eğlenceliydi, büyüleyici bir dili vardı. Fakat resimlemeyi düşündüğümde, birden hiçbir şeyin tasvir edilmediğini ve kitabın görsellik taşımadığını fark ettim. Yine de kafamda bir imge vardı. Joyce, bu imgeyi alışılagelen metinsel araçların hiçbirini kullanmadan yaratabilmeyi başarmıştı. Kitapta hiç tasvir edilmese de, Leopold Bloom herkesin kafasında aynı şekilde canlanır mesela.” Sanatçının en çok etkilendiği ve ilham aldığı kısım ise romanın 14. bölümü. Ulysses’in başka dillere aktarılması da epey zahmetli iken romanı, tıpkı Hamilton gibi, kırk yıllık bir uğraşla 1996’da YKY’den dilimize kazandıran Nevzat Erkmen’in ardından, 2012’de Armağan Ekici’nin bir Ulysses (Norgunk) çevirisi okurla buluşmuştu. Kawa Nemir ise geçtiğimiz yıl, Ulysses’inin Kürtçe çevirisi üzerinde çalıştığını söylemişti. Hamilton’ın dikkat çektiği romanın görsel olarak biraz ‘cimri’ olması İlhan Berk’in, Michel Butor’dan ödünçle Ulysses’in konusunun dil olduğu sözlerini akla getiriyor. Berk şöyle diyor: “Gerçekten de Joyce’ın büyük yapıtında konudan çok, asıl ağırlık derinlemesine dildedir. O vurur ilkin. Kimi yerde hiçbir şey üretmiyor gibidir, kendinden başka. Hep o egemen öğedir.” British Museum’da 31 Ağustos’a kadar sergilenecek illüstrasyonların, dünya edebiyatının en zorlu eserlerinden birinin görsel bir dile, yarım da olsa, Joyce tutkunları için bir hayli değerli bir tecrübe.
↧