“Festivaller İstanbul’da” projesinin konuğu olarak İstanbul’a gelen Venedik Film Festivali ana yarışma seçicilerinden Paolo Bertolin, dün Türk sinemasından sektör temsilcileriyle, Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği’nin Harbiye’deki merkezinde buluştu. Bertolin, Venedik’e filmlerin nasıl seçildiğini ve sinemamız hakkındaki düşüncülerini anlattı.Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği’nin (SE-YAP) yürüttüğü “Festivaller İstanbul’da” projesinin üçüncü ayağında Venedik Film Festivali ana yarışma seçicilerinden Paolo Bertolin, dün İstanbul’daydı. Üç hafta önce Eleştirmenler Haftası bölümünün yetkilileriyle başlayan Türk sineması ile Venedik Film Festivali temsilcilerinin buluşmasında, geçen hafta Venedik Günleri bölümü yetkilileri ile devam etmişti. 2008’den bu yana Venedik Film Festivali’nde görev yapan Paolo Bertolin, Türk sinemasından yeni filmleri festivale seçmek için birkaç gün İstanbul’da olacak. Bertolin, yaklaşık 20 film izleyip bunlar içinden beğendiklerini Venedik Film Festivali’nin ana yarışma bölümü için seçici kurula tavsiye edecek.2008 ve 2009 yıllarında Venedik Film Festivali’nin ana seçici kurulunda görev yapan Bertolin, son dört yıldır festival adına Güneydoğu Asya (özellikle Kore ve Filipinler) ve Avustralya sinemasının yanı sıra Türk sinemasını da takip ediyor. Bu ülkelerde izlediği filmlerden seçtiklerini festivale taşıyor. Paolo için Türk sinemasının Venedik’teki ‘gönüllü elçisi’ denilebilir. Ancak uyarmayı da ihmal etmiyor: “Sizinle tanışabilir, iyi arkadaş olabilirim; ama filminiz iyi değilse onu asla tavsiye etmem!” Türkiye’deki çoğu genç ve hatta yaşlı yönetmen için ‘gizemli’ bir kutu olan Venedik gibi A sınıfı festivallere seçilmenin kriterleri konusuna Paolo açıklık getirdi. Biliyoruz ki, kendini kanıtlamış, dünyada isim yapmış yönetmenler, doğrudan festivalin sanat yönetmeni ve direktörüyle iletişime geçip filmini izletebiliyor. Peki ya yolun başındaki yönetmenler?3 bin 500 film başvuruyorPaolo, bu ‘süreç’in zannedildiği kadar gizemli olmadığını düşünüyor. Ondan dinleyelim: “Venedik’te filmlerin seçimi için üç yol var. Birincisi; ben ve benim gibi ana seçici kurula film tavsiye eden kişiler, değişik ülkelere gider ve orada izledikleri filmler hakkında bir rapor hazırlayıp bunların yarışmaya ya da başka bölümlere tavsiye eder. İkinci yol; bana yapılan doğrudan başvurular, yani bağlantılar yoluyla ulaşan filmler içinden seçim yaparız. Üçüncü yolda ise seçici kurul ile birlikte benim teklif ettiğim film izlenir. Orada filmi neden seçtiğimi anlatır ve filmi savunurum. Ancak seçici kurul filmi ilk 5-10 dakika içinde sevmezse sizin güçlü argümanlarınız olması gerekir.”Venedik Film Festivali’ne uzun ve kısa metraj olmak üzere ortalama 3 bin 500 film başvuru yapıyor. Bunların 1000 tanesi uzun metraj olduğuna göre, acaba başvuru yapan filmler gerçekten izleniyor mu? Paolo, filmlerin kesinlikle izlendiğini, davet ya da reddin ondan sonra gönderildiğini belirtiyor ve ekliyor: “Takdir edersiniz ki biz de insanız! 1000 filmi, 5-6 kişilik seçici kurulun bir-iki ayda izlemesi imkânsız. Bir örnek vereyim; 2008’de seçici kuruldayken listede 6 saatlik bir İtalyan filmi vardı. Bir teknede bir adam var ve net olmayan görüntüler… Deneysel bir film. İleri sardırarak izledik ve hiçbir şey değişmedi. Bütün film böyle gidiyor. Şimdi, bunu oturup 6 saat boyunca izlememizi bekleyemezsiniz! Benim de yönetmen ve yapımcı arkadaşlarım var, film çekmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ama bizi de anlamanız gerekir, zamanı iyi kullanmalıyız ve iyi filmlere şans vermeliyiz.”‘KIŞ UYKUSU, KADINLARIN FİLMİDİR!’Paolo, bir eleştirmen ve festivallere film seçen biri olarak Türk sinemasının güçlü ve zayıf yönlerini de çekinmeden söyledi. Heyecan verici bir genç yönetmen kuşağı ile kadın sinemacıların ağırlığını önemsiyor Paolo. “Mesela” diyor, “Altın Palmiye alan Kış Uykusu’nun yönetmeni Nuri Bilge Ceylan. Ama yapımcı ve senaristi kadın. Bir filmin üç ana ayağından (yönetmen, senarist ve yapımcı) ikisi kadın, öyleyse bu film kadınların filmidir!” Sinemamızın zayıf tarafını ise şöyle açıklıyor: “Ciddi bir senaryo sorunu var. Umut verici bir fikir ve potansiyele sahip bir proje ile başlıyor; ancak daha sonra çeşitli sebeplerle o potansiyel kayboluyor. Film çok yönlü ve katmanlı olabilecekken tek bir yöne doğru ilerliyor. Kötü değil, ama daha iyi olabileceğini hissettiren senaryolar var.”Dünyada sanat sineması ile anaakım (gişe) sineması arasındaki makasın giderek açılmasını ve bu uçurumda festivallere düşen misyonu da sorduk Paolo Bertolin’e. Bu makasın her zaman olduğunu ve muhtemelen bundan sonra da olacağını söyleyen Paolo, bunun yerel ve dünya pazarı paylarındaki dengeleme ile bir nebze aşılabileceğini düşünüyor: “Gişe filmlerinin yerel pazardaki gücüne karşın, sanat sinemasının dünya pazarında daha fazla yer alması gerekir, bunun için de festivallerin önemli işlevi var. Festivaller, anaakım sinema ile sanat sineması arasında köprü görevi üstlenip bir tarafı daha fazla seyirciye ve dünya pazarına sunarken, diğer tarafı da sanata yaklaştırma görevini yerine getirebilir.”20 film izleyip Venedik’e önerecek“Festivaller İstanbul'da” projesi kapsamında, başvuruda bulunan uzun metraj filmler, Venedik, Cannes ve Berlin film festivallerinin yetkilileri tarafından İstanbul'da izlenecek. Bu kapsamda Paolo Bertolin, yapımı bitmiş 20 filmi izleyip karar verecek. Proje kapsamında başvuru yapan filmlerden de herhangi bir festival başvuru ücreti alınmıyor. Türk sinemasının uluslararası önemli festival ve film marketlerindeki görünürlüğünü artırmayı hedefleyen proje kapsamında, ekim ayında Berlin Film Festivali, aralık ayında ise Cannes Film Festivali program yetkilileri, aynı şekilde yapımı tamamlanan yeni filmleri izlemek üzere İstanbul'a gelecekler.
↧