“Eloğlu yapıyor, biz niye yapamayalım?” refleksi bir önerme olmadığı gibi, başlı başına özgüvene vurgu yapan bir cümle de değil.Ne var ki bu çıkış, her daim ‘kendine has şartları’ olan ülkemizde ‘büyük işler’ yapmaya çalışanların yegane motivasyonu durumunda. Siyasetten futbola, iş hayatından sanat dünyasına kadar her alanda kendini gösteriyor. Nihayetinde, özgüvenin en büyük alamet-i farikası kabul edilen bu talihsiz cümle, kendinden kaçmanın ve eksiklikleriyle yüzleşememenin en önemli nedenlerinden biri haline geliyor. Tabii ki bunun tam tersi de aynı kategoride değerlendirilebilir: “Bizden adam olmaz!” Bu ikinci anlayış, nispeten eskilerde kaldı. ‘Yeni Türkiye’de yaygın olanı, “Ne var canım, biz de yaparız, hatta daha iyisini yaparız!”Tıpkı, tel tel dökülen futbolumuzun ‘dünya kulübü’ söylemleriyle kendini ve taraftarlarını motive eden ‘büyük’ takımları ya da model ülke, ‘dünya lideri’ türküleriyle ülkeyi yalnızlaştıran siyaset anlayışında gördüğümüz gibi sinemamızda da bu tür ‘atılımların’ izini sürmek mümkün. Bugün gösterime giren ‘Panzehir’ filmi bunun en güzel örneği. “Biz de aksiyon filmi çekebiliriz” özentisiyle kotarılmış filmin, -her şey bir yana- istenilen neticeyi elde etmesi de hayli uzak bir ihtimal. Yapım yetersizliğinden dağıtım ağına, devletin ‘rüsum’ yaklaşımından seyirciye kadar bir dünya sorunla cebelleşen sinemamızda, çizgi roman estetiğine yaslanan, stilize kaygılarla ikinci sınıf Amerikan ve -biraz da- şiddet dolu Uzakdoğu intikam sinemasına özenen bir filmin saman alevinden başka bir işlev üstlenmesi zor. Zira en temel sorunu ‘sektörleşememe’ olan sinemamızda tür filmi yapmaya çalışmak iğneyle kuyu kazmak kadar zahmetli.‘Panzehir’ filminin yapımcılarını ve yönetmenini bu zahmete gönül verdikleri için takdir etmemek elde değil. Fakat hepsi bu kadar. Teknik, estetik ve grafik açıdan Hollywood ve Uzakdoğu intikam sinemasını, Yeşilçam ve son dönem TV dizilerinin kabadayı temalı öykü şablonuna yamama çabası ciddi bir kan uyuşmazlığına yol açıyor. Grafik şiddete prim veren yapısıyla Tarantino’ya değil, Zack Snyder’ın çizgi roman estetiğine yakın duran ‘Panzehir’, şiddet ve intikamı temellendiren Sam Peckinpah’tan ise habersizmiş gibi davranıyor. Atmosfer oluşturmada nispeten başarılı olan film, İstanbul’un göbeğinde kovboy gibi dolaşan modern gangsterleriyle insanı western türünden soğutmakla kalmayıp inanılmaz derecede ‘kitsch’leşmeyi de başarıyor. Parodi amacıyla yapılsa bir nebze sineye çekilecek işler, ciddi ve kasıntı bir edayla yapılınca gülünç oluyor.
↧