Son dönemlerde saygın edebiyat ödüllerine öykücülerin layık görülmesi ve öykü kitaplarının satışındaki artış, öykü türündeki eserlerin yeni bir altın çağa girdiğinin göstergesi olarak yorumlanıyor. Her şeyin gittikçe hızlandığı bir çağda öykünün kolay okunabilir bir tür olarak görülmesi de türe artan bu ilginin nedenleri arasında.Kanadalı öykücü Alice Munro’nun 2013 Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasının ardından, İngiltere’nin saygın edebiyat ödülü Man Booker’a alternatif olarak bu yıl ilk defa düzenlenen Folio Edebiyat Ödülü’ne, geçtiğimiz haftalarda yine bir öykücü, Amerikalı yazar George Saunders layık görüldü. Öykücülerin ardı ardına önemli edebiyat ödülleri alması, öykünün yükselişi olarak yorumlanırken, okurların da bu türe ilgisinde ciddi bir artış var. Öykünün hem basılı hem de e-kitap olarak çok satanlar listelerinde görünür bir yer edinmesi de bu yorumları doğrular nitelikte. Bu gelişmelere ek olarak Twitter’ın bu yıl mart ayında ilk kez düzenlediği 140 karakterlik edebiyat festivali de eklenince öykünün kabuğunu kırdığını söylemek mümkün. Her şeyin gittikçe hızlandığı bir çağda, kolay okunabilir olması öykünün avantajı sayılırken, kısa öykü türünde gözle görülür bir üretim artışı da söz konusu. George Saunders’ın 10 Mart’ta ödüle layık görülen “Tenth of December” adlı kitabı 2013’te en çok satanlar listesinde yer almıştı. Munro’nun Nobel Edebiyat Ödülü’nden sonra kendisinin Folio Edebiyat Ödülü’ne değer görülmesini öykü türünün gelişmesine büyük bir destek olarak gören Saunders, kısa öykü için güzel bir dönem yaşandığını dile getiriyor. Ödül gecesinde kurmacanın başkalarını daha iyi anlamak için iyi bir yol olduğuna değinen yazar, kendisi ve başkaları arasındaki sınırların da bu sayede inceldiğini dile getirmişti. Amerikan öykücülüğünün günümüz ustalarından biri olarak değerlendirilen Saunders’ın Türkçede yalnızca 2007’de yayımlanan ve baskısı tükenen Pastoralya (+ 1 Kitap) adlı eseri bulunuyor. Alice Munro ve George Saunders gibi öykücülerin saygın edebiyat ödülleriyle onurlandırılması, okurların, yayınevlerinin ve yazarların bu türde yazılmış kitaplara daha fazla ilgi gösterdiği şeklinde yorumlanıyor. Öykü türünün kendi başına diğer türlerden ayrıldığı önemli noktalar var. Truman Capote bir söyleşinde buna değinerek şöyle diyordu: “Dikkatlice incelendiğinde kısa öykü en zor ve en disiplin gerektiren düzyazı türüdür.” Yazarlar için bu derece disiplinli olan bu türe günümüzün dar vakitli okurlarının rağbet göstermesinin ardında ise pek çok neden sıralamak mümkün. Usta öykücü Rasim Özdenören’in, Kitap Zamanı’nda Murat Tokay’ın “İnternet çağındaki hız öyküye nasıl yansıyor? Öykü tam bu çağın formu sanki…” sorusuna cevabı bu ilgiyi açıklar nitelikte: “Doğru bir teşhis. Kısa öykü, modern zamanların bir ürünüdür. Uzun metinler okumaya vakti olmayan insanlara bir şeyler okutabilmek için icat edilmiştir kısa öykü.” Uzun metinler okumaya vakit ayıramayan okurların farkına varan yayıncılar ve kitap satış siteleri, bu konuda çeşitli yollara çoktan başvurmuş durumda. Dünyaca ünlü online kitap devi Amazon, 2011’de Kindle Single adlı yalnızca kısa öykü ve novella e-kitap satışı yaparak yeni bir alan oluşturmuş ve bu uygulama, hem edebiyat dünyasında hem de okur yakasında ciddi ilgi görmüştü. Kindle Single başlığı altında her gün yeni e-kitaplar yayımlanıyor. Yayın dünyasında öykü, novella ve roman arasında kelime sayısına göre bir ayrım yapıldığını belirtelim. Kısaca değinirsek öykü, en fazla 20 bin kelime; roman, en az 50 bin kelime ve novella ise bu ikisi arasında bir yerde duran bir tür olarak görülmekte. Julian Barnes’ın 2011’de Booker Ödülü’ne değer görülen kitabı “The Sense of an Ending”, 176 sayfalık bir novellaydı ve bu ödül, kitabın türüne dair pek çok tartışmayı beraberinde getirmişti. 2012’de ise Amerikan yayınevi Melville House’un “Art of the Novella” başlığı altında Tolstoy, Puşkin, James Joyce, Herman Melville, Turgenyev, Maupassant, Proust, Conrad gibi 47 yazarın yeni çevirilerle yayımlanan eserlerinden oluşan bir novella serisi basması da bu kısa türe olan ilgiyi erken fark eden bir hamle olarak yorumlanabilir. Bunun yanı sıra sadece kısa öykü ve novella yayımlayan Peirene Press gibi yeni butik yayınevlerini de eklersek, bu ilgiyi biraz daha açıklamış oluruz. Günlük koşturmacaya kendini bırakmış okurun, kısa türe olan ilgisi daha da yükselecek gibi. Kimi yazarlar okurların değişen bu alışkanlıkları doğrultusunda metinler üretirken kimileri de okurun ilgisine göre yazarın kendisini sınırlamaması gerektiği kanaatinde. Fakat öykünün son yıllarda kabuğunu kırmış olması, yazarından okuruna, yayıncısından kitabevine herkesi memnun edecek bir gelişme.
↧