Jim Jarmusch’un bir gün ‘vampir filmi’yle karşımıza çıkacağını, üstelik o filmin 14 Şubat vesilesiyle vizyona gireceğini herhalde hiç kimse tahmin edemezdi.Ne var ki, âhir zamanlarda yaşıyoruz; her gün şaşıracak o kadar şey oluyor ki insan hayret etme duygusuna bile yabancılaşıyor. Diğer taraftan, bağımsız sinemanın usta ismi Jim Jarmusch’un ‘vampir filmi’ çektiğini göz önüne alırsak ‘vampir sineması’nın yükselişinden endişe duyabiliriz! Jarmusch, ülkemizdeki festivalleri dolaşan, ancak vizyon için ‘manidar bir zamanlama’ ile bugünü bekleyen ‘Sadece Âşıklar Hayatta Kalır / Only Lovers Left Alive’ filminde, modern zamanlardaki yozlaşmaya ancak ve ancak ‘vampir asaleti’, müzik ve aşk ile direnebileceğimizi fısıldıyor. Garip bir şekilde, bizim de içinde bulunduğumuz Doğu kültüründe aşk, ölüm ile birlikte anılır. Eğer kadim bir edebî geleneği göz ardı edip bazı televizyon dizilerindeki “Ölüm dediğin nedir, ben senin için yaşamayı göze almışım” gibi aforizmaları dikkate almıyorsanız tabii ki! Şairin ifadesiyle “Ölüm bir aşirettir Doğu’da” ve bu aşiret, her daim aşk ile kol kola yürür. Aşk yükselirse muhtemelen ölüm de gelecektir. Peki Jarmusch’un vampirlerinde gördüğümüz gibi, ya âşıklar ölümsüz ise, yani karşılarında bir ‘ölüm’ faktörü yok ise? Jarmusch, ölüme eşdeğer bir şey koyuyor âşıklarının önüne: Modern zamanlar! Öyle ki, Tilda Swinton ile Tom Hiddleston’ın müthiş bir zarafet ve uyum ile perdeye yansıttığı vampir âşıklar, “Bütün değerlerin değersizleştiği bu yoz zamanları göreceğimize ölümlü olsaydık keşke!” düşüncesiyle yaşıyorlar. Onları yaşatan şey, birbirlerine duyduğu aşk kadar, acıyarak ve tiksinerek baktıkları modern toplum. Vampir âşıkların ismi de onların ne kadar yalnız ve mâziye ait olduğunu gösteriyor. Adam ile Eve (Âdem ile Havva), -Hıristiyan inancında olduğu gibi- modern toplumların içine atılmış (dünyaya sürgün edilmiş), bir başına kalmış, kendilerinden başka kimseleri olmayan iki insan. Eve’in kızkardeşi Ava’nın (Mia Wasikowska) ise zamane gençlerinden bir farkı yoktur. Ava’ya göre Adam ile Eve’in durumu, eski âşıklar ile modern zaman âşıklarının farkına vurgu yapıyor. Eskiler, birbirleri için ve birbirleriyle yaşarken; yeniler bireysel, kendileri için ve birbirlerine rağmen yaşıyor aşkı. Hâsıl-ı kelam, Jim Jarmusch, aşkın önündeki ‘ölüm’ engelini kaldırarak yerine aşılması daha zor olan ‘modern zamanlar’ı koyuyor ve soruyor: Aşk mümkün müdür hâlâ?
↧