Rachid Bouchareb, ABD-Meksika sınırında çektiği yeni filmi ‘Şehirde İki Adam / Two Men in Town’ ile Berlin’de Altın Ayı için yarışıyor. Cezayir asıllı Fransız yönetmen, göçmenliğin bütün dünyada yaşanan bir sorun olduğunu ve Müslümanları da etkilediğini söylüyor.Cezayir asıllı Fransız yönetmen Rachid Bouchareb (Raşid Buşareb), bu yıl dördüncü kez Berlin Film Festivali'nde. 2009'da ‘Londra Nehri / London River' ile Ekümenik Jüri Ödülü kazanan yönetmen, yeni filmi ‘Şehirde İki Adam / Two Men in Town' ile Altın Ayı için yarışıyor. Bouchareb'in ABD-Meksika sınırında çektiği filmde Oscar ödüllü Forest Whitaker, Harvey Keitel, Ellen Burstyn, Luis Guzman ve Brenda Blethyn rol alıyor. Cinayetten tutuklanan ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılan William Garnett (Forest Whitaker), 18 yıl sonra şartlı tahliyeden yararlanarak hapisten çıkar. Hapiste Müslüman olan, içindeki şiddet duygusu ve öfke ile mücadele eden Garnett, ‘iyi halden' dolayı şartlı tahliyeye kavuşur, ancak ‘normal hayata' ayak uydurması o kadar kolay değildir. Bir taraftan, yıllar önce çocuğunu öldürdüğü kasabanın şerifi, diğer taraftan da eski ‘karanlık' dostları onu rahat bırakmaz. 55 yaşındaki Rachid Bouchareb, Cezayir göçmeni bir ailenin Fransa'da doğup büyümüş bir çocuğu. Dolayısıyla Fransız televizyonuna çektiği ilk filmlerinden bu yana göçmenlerin ve Müslümanların yaşadığı sorunlar bir şekilde filmlerine sızıyor. Öyle ki, 2. Dünya Savaşı'nda Fransa için savaşan Cezayir asıllı askerlerin öyküsünü anlattığı 2006 yapımı ‘İsimsiz Kahramanlar / Days of Glory', Fransa'da küçük çaplı bir sansasyona sebep olmuş, ataları Fransa için savaşıp kahramanlık madalyası alan göçmenlerin günümüzde 3. sınıf vatandaş olarak dışlanması ciddi tartışmaları beraberinde getirmişti. Son filmi ‘Şehirdeki Adam'ın Berlinale'deki gösteriminden sonra Rachid Bouchareb ile bir araya geldik. “Yıllar sonra hapisten çıkan bir insanın hayata alışması ve içindeki suçluluk duygusuyla mücadelesini nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Bir taraftan da Amerika'da geçen politik bir film yapmak istiyordum.” sözleriyle filmin ortaya çıkış öyküsünü anlatan yönetmen, Forest Whitaker ile tanıştıktan sonra filmi çekmeye karar vermiş. Ancak “Elimizde hikâye yoktu” diyen Bouchareb, Alain Dellon'un başrolü oynadığı, Jose Giovanni imzalı 1973 yapımı ‘Two Men in Town' filminin kafasındaki hikâyeye uygun olduğunu fark ederek onu uyarlamaya karar verir. Kendi filminin farklılığını ise esprili bir yaklaşımla anlatıyor: “Tabii ki o filmde Alain Delon Müslüman olmuyordu!” Orijinal filmden esinlendiğini ancak onu bir kenara bırakarak tamamen yeni ve farklı bir öykü yazdığını söylüyor Bouchareb, “Yeni hikâyede Amerika'da İslam'ın yaşadığı sorunlarla ilgili olarak İslam'ı seçen bir Amerikalıyı merkeze aldım ve göçmenlik sorunlarıyla ilgilendim. Dolayısıyla farklı bileşenler dâhil oldu hikâyemize.” dedi.GÖÇMENLİK, ENTEGRASYONU ZORLAŞTIRIYORBouchareb, İslam'ın ABD'de ve Fransa'daki yansımaları ve karşılaştığı sorunlar üzerine politik cevaplar vermek yerine iki noktaya vurgu yaptı: Medyanın rolü ve göçmenlik. Fransa ve ABD'nin farklı ülkeler olduğu için sorunların da farklı olacağını söyleyen yönetmen, Fransa'daki Kuzey Afrika göçmenlerine dikkat çekti: “Fransa genelinde 5 milyon Müslüman yaşıyor. Avrupa'nın başka ülkelerinde de Müslüman nüfus var. Fransa'da Müslüman topluluğun medyada gündeme gelmesi ve oralarda yer alması gayet normal. Ancak Amerika'ya her gittiğimde Müslümanlar medyada çok kötü bir şekilde yer alıyor.” Son filmi de dâhil olmak üzere filmlerinde genellikle dış dünyaya uyum sağlamakta zorlanan ‘Müslüman' karakterlerin öyküsünü ele alan Bouchareb, Müslümanların Batı dünyasına uyum konusunda göçmenliğin önemli bir sorun olduğunu düşünüyor. Bu uyum sorununun sadece Fransa'da değil, Avrupa'nın diğer ülkelerinde ve Amerika'da da olduğunu vurgulayan yönetmen esas problemin Müslümanların uyumundan ziyade göçmenlikle ilgili olduğunu söylüyor: “Ben Fransa'da doğdum ama biliyorsunuz ailem Cezayir göçmeni. Benim gibi, ailesi göçmen olan çocuklarla birlikte büyüdüm. İçlerinde İtalyan ve Portekiz göçmenleri de bulunuyordu. Çocuklar olarak aramızda çok iyi bir uyum vardı. Aslında Kuzey Afrikalıların göçmenlik sorunu dinî sorunlarının daha önünde. Göçmenlik daha önemli bir sorun.” Peki çözümü nedir bunun sorusuna ise “Tek dünya tek millet!” cevabını vererek gülümsüyor.
↧