Disney’in 1964 yapımı ‘Mary Poppins’ filminin yapım hikâyesini anlatan ‘Saving Mr. Banks’, derinlikli bir yaklaşımla ana karakterinin ‘çocukluğuna iniyor’. Emma Thompson’un üst düzey bir oyunculuk sergilediği film, Oscar ödüllerinde gözden kaçsa da seyirciyle güçlü bir bağ kuruyor.86. Oscar Ödülleri’nde en iyi film dalında yarışan ‘büyük’ yapımlar arasında kaybolup giden ‘küçük’ bir film ‘Saving Mr. Banks’. Kaybolup gidiyor, çünkü yirmi küsur dalda verilen Oscar’a sadece şarkı dalında aday gösterildi. Dolayısıyla ödülleri dağıtan Akademi’nin de küçümsediği bir film. Muhtemelen, hikâyenin dramatik ‘ağırlığı’ az bulunmuş veya ana karakter makbul miktarda ‘arızalı’ görülmemiştir. ‘Saving Mr. Banks’, Disney’in klasik filmi ‘Mary Poppins’in (1964) beyazperdeye taşınma hikâyesini anlatıyor. Kızlarının en sevdiği kitap olan Mary Poppins’in filmini yapmak isteyen Walt Disney, onlara verdiği sözü yerine getirmek için kitabın yazarı P.L. Travers’ın kapısını aşındırır. Ancak çocukluğundan esinlenerek yazdığı Mary Poppins’teki Banks ailesini gözü gibi sakınan Travers, uzun süre bu teklifi kabul etmez. Nihayet, avukatının zorlaması ve maddi durumunun da kötüye gitmesiyle 20 yıl sonra Disney’in teklifini kabul eder. Ancak P.L. Travers, Hollywood stüdyolarının hiç de alışık olmadığı şartlar öne sürer: Oyunculardan kostümlere, mekândaki perdelerden diyaloglardaki kelimelere kadar filme müdahale eder. Dahası, film ekibiyle yaptığı bütün konuşmaların bant kaydına alınmasını ister.‘KADIN DÜŞMANI’NA KARŞI KADIN YAZAR!‘Saving Mr. Banks’, geçtiğimiz ay ABD sinema çevrelerinde Meryl Streep’in yaptığı bir konuşma vesilesiyle gündeme gelmişti. National Board of Review’ün ödül töreninde, bu filmdeki rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülü alan Emma Thompson’u takdim etmek için kürsüye gelen Streep, tarihe geçecek bir konuşma yaptı. Yaklaşık 10 dakika süren bu ‘takdim’de Emma Thompson’un oyunculuğuna hayranlığını dile getirirken Walt Disney’i ağır bir şekilde eleştirdi. Ünlü yapımcıyı ‘Geri kafalı bir cinsiyetçi’ ve ‘Yahudi karşıtı bir ırkçı’ olarak tanımlayan Streep, Disney’i ‘kadın düşmanı’ ilan etti. Gerçi, Disney’in kadınlara karşı negatif ayrımcılık yaptığı Hollywood çevrelerinin malumuydu ancak ilk defa Meryl Streep seviyesinde A sınıfı bir oyuncu tarafından bu iddialar yüksek sesle dile getirilmişti. ‘Saving Mr. Banks’, Disney yapımı olduğu için P.L. Travers’a odaklanarak, Walt Disney’in bu yönünü gündeme getirmiyor. Travers’ın inatçı ve uzlaşmaz yapısını altı kalın çizgilerle vurgulamayı ise ihmal etmiyor. Gerçi, sağlığındayken Travers, Disney’e gereken cevabı net bir şekilde vermiş. Bazı uyarılarının dikkate alınmadığını gören ve çekilen filmi beğenmeyen Travers, toplamda sekiz kitaptan oluşan serinin sonraki kitaplarının filme uyarlanmasına izin vermemiş. Nitekim filmde bu konuya da değinilmediği gibi Travers’ın filmi beğendiği şeklinde yorumlanabilecek bir sahneye yer veriliyor.‘KUSURSUZ DÜNYA’ VAR MIDIR?İşin yönetim kısmına gelirsek, John Lee Hancock, 1993 yapımı ‘Kusursuz Dünya’ filminin senaristi olarak duyurmuştu adını. Clint Eastwood’un yönettiği filmde Kevin Costner başroldeydi. ‘Kusursuz’ bir aile ortamından kötü bir karakterin eline düşen bir çocuğun ‘gerçek dünyayı’ öğrenmesini anlatan filmden yıllar sonra John Lee Hancock, bu kez yönetmen koltuğuna oturarak kusurlu bir kadının ‘çocukluğuna iniyor’. P.L. Travers, kusurlu dünyadan hayallerin kusursuz dünyasına kaçarak hayatını yaşar. Mary Poppins adlı dadı da haddizatında (Filmin Türkiye’de gösterilen adıyla) ‘Gökten İnen Melek’tir. Banks ailesine huzur getiren Mary Poppins, aslında yazarın bütün çocukluğu boyunca beklediği fakat bir türlü çıkıp gelmeyen ‘iyilik meleği’dir. Dolayısıyla Banks ailesinin ve Mary Poppins’in filmini yaparken bu denli titizlenmesi boşuna değil. Zira kendi çocukluğu, bir başka deyişle geçmişi söz konusudur. ‘Saving Mr. Banks’, alabildiğine Freudyen bir yaklaşımla P.L. Travers’ı psikanalitik çözümlemeye tabi tutuyor. Senaryo, Travers’ı incelerken takındığı titiz tavrı Walt Disney’den esirgiyor. Tom Hanks’in de katkılarıyla Disney, sevimli ama yüzeysel bir karakter olarak çıkıyor karşımıza. ‘Saving Mr. Banks’, bir kitabın sinemaya uyarlanmasını konu alırken, hikâyenin merkezine baba-kız ilişkisini koyuyor ve bütün bir insan ömrünü etkileyebilme potansiyeliyle çocukluğun ne kıymetli bir ‘hazine’ olduğunu üstüne basa basa söylüyor. Komedi ve dram özelliğini başarıyla harmanlayan yapım, takıntılı bir İngiliz yazar ile her istediğini elde etmesiyle meşhur ‘hırslı’ Amerikalı yapımcı üzerinden de klasik İngiliz-Amerikan zıtlığı, zihniyet ve iş disiplini farklılığı üzerine eğlencelik detaylar da sunuyor. Filmin başkaraktere yaklaşımı Sezai Karakoç’un dizesiyle örtüşüyor: “Bir insanı al onu çöz çöz çocuk olsun”. Genel yaklaşım böyle olsa da, bir bakıma ‘çocukluğunu satan’ P.L. Travers’ın durumu Cahit Sıtkı’nın dizelerine daha uygun: Artık ne yaşım var, ne adım...
↧