![]()
Peter Jackson, üç filmlik ‘Hobbit’ serisinin ikincisinde Orta Dünya’ya olan sevgisini bir kez daha gösteriyor. Ancak ilk filmde olduğu gibi yine ‘zamana oynayan’ hamlelerden kaçamıyor. Oyunu ‘kanatlara yayan’ Jackson, bütün beklentileri üçüncü filme havale ediyor.Yönetmen Peter Jackson, ‘Hobbit’ serisinin ikinci filminde ‘Orta Dünya’yı ne kadar çok sevdiğini bir kez daha gösteriyor. Öyle ki, Yeni Zelandalı yönetmenin bu karanlık dünyadan çıkmaya hiç niyeti yok gibi. Hakkını tekrar teslim edelim: J.R.R. Tolkien’ın kaleme aldığı Orta Dünya’yı Peter Jackson’dan başka hiç kimse böylesi bir görsellik ve etkileyicilikle sinemaya taşıyamazdı. Ancak, insanoğlunun ‘altın yumurtlayan tavuk’a yaklaşımı hiç değişmiyor; Orta Dünya’da bile! Geçtiğimiz yıl bu zamanlar ilkini izlediğimiz ‘Hobbit’ serisi, ikinci adımında da ‘arkası yarın’ mantığıyla ilerliyor. Dolayısıyla, ‘önceki bölümün’ özetinden başlayalım. Bir yıl önce Bilbo Baggins, Gandalf’ın bir gece ansızın kapıda belirmesiyle ‘beklenmedik bir yolculuğa’ çıkmıştı. Amaç, Erebor Krallığı’nın son prensi Thorin ve yanındaki cücelerin vatan hasretini dindirmekti. Türlü maceralardan sonra krallığın bulunduğu Yalnız Dağ ufukta göründüğünde ise ‘seneye görüşürüz’ diyerek perdede kaybolmuşlardı. ‘Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları’nda Thorin liderliğindeki ekip, yolculuğa kaldığı yerden devam ediyor. Ork saldırısından kurtulan yolcularımız, önce Elf’ler’in eline düşer; sonrasında Göl Kasabası’na gelirler ve nihayet Yalnız Dağ’da, Erebor harabeleri içinde yatmakta olan ejderha Smaug’un karşısına çıkarlar. Yeri gelmişken, Thorin önderliğinde yapılan bu yolculuğun, Yahudilerin ilk sürgünü olan ‘Babil Sürgünü’ ile benzerliğine dair tezleri Tolkien vakti zamanında reddetmiş. Metnin de bunu birebir karşılamadığını, ancak güçlü bir şekilde çağrıştırdığını söyleyip geçelim. ‘Hobbit: Beklenmedik Yolculuk’ eleştirisinde ‘zamana oynama’ taktiğinden bahsetmiştik. Futbol deyimiyle söylersek, topu korner direğine götüren yönetmen, orada zaman geçirmeye yönelik hamleleriyle seyir zevki vermeyen bir ‘oyun’ sunmuştu. İlk filmden, Gollum’un göründüğü bilmeceli bölümden başka damakta bırakan bir tat hatırlamak zor. Serinin ikinci filminde Jackson, ‘oyunu kanatlara yayarak’ atakları biraz olgunlaştırıyor; ancak yine de tam anlamıyla bir ‘hücum futbolu’ndan söz etmek zor. Belli ki, Hobbit’in bütün hücum varyasyonları 17 Aralık 2014’te vizyona girecek üçüncü filme saklanmış. Öncelikle, çeviride kaybolan ‘harabeler’den bahsedelim. Orijinal isimdeki ‘desolation’ kelimesini ‘çorak topraklar’ diye çevirmek pek parlak bir fikir değil. Zira ‘harabe’ ya da ‘virane’ sözcükleri, aslına ve Orta Dünya’nın ruhuna daha uygun. Anlaşılan, şairin ‘Harabat ehlini hor görme’ düsturu çeviri yapılırken es geçilmiş! Artık alıştığımız üzere ‘Smaug’un Çorak Toprakları’nda teknik alanlarda ve sanat yönetimi cephesinde herhangi bir gedik görünmüyor. Sadece iki sahnede biraz açık veriyor, ki bu seviyede bir Hollywood yapımına yakıştıramasak da ‘kadı kızı’ meselini hatırlayıp üzerinde durmuyoruz. Peter Jackson, Orta Dünya’nın patikalarında, derelerinde ve dağlarında çok rahat dolaştırıyor kamerasını. Tolkien’in karanlık dünyasıyla kurduğu aşinalığı burada da devam ettiriyor. Orta Dünya ve Hobbit’lerin hayranları için bulunmaz bir fantastik atmosfer, buna şüphe yok. Ancak –ilk Hobbit’ten daha iyi olmasına rağmen– Peter Jackson’un önümüze koyduğu esaslı bir meseleden, felsefi bir bakış açısından veya edebî zevkten söz etmek zor. Bir tek, Göl Kasabası’nın yöneticisinin –altyazı çevirmeninin de zorlamasıyla– ülke gündemine dair göndermelerini saymaz isek… Oyunculuk bahsinde öne çıkan bir isimden söz etmek mümkün görünmüyor. Peter Jackson’un Orta Dünyası’nda oyunculuk performanslarının öne çıkması zaten beklenemez. Ancak ejderha Smaug’a ses veren Benedict Cumberbatch, bu CGI efekti yaratığı âdeta insanlaştırıyor. Sözün özü; üç defa değil, 100 defa da sinemaya uyarlansa Orta Dünya’dan bıkmam diyenlere, yaklaşık üç saatliğine de olsa yaşadığı dünyadan kaçmak isteyenlere, beklentilerini yüksek tutmamak kaydıyla tavsiye edilir.Yalnız kalpler durağı‘Ketche’ namıyla bilinen Hakan Kırvavaç’ın yönettiği film, Tuna Kiremitçi’nin eserinden, sinema yazarı Burak Göral’ın senaryosuyla beyazperdeye geliyor. Eski bir müzisyen olan Mehmet, eşinden boşandıktan sonra müzikten uzaklaşır. Geçimini özel ders vererek sağlayan Mehmet’i hayata bağlayan ise haftada bir gün görüşebildiği 9 yaşındaki kızı Ezgi’den başkası değildir. Günler böyle geçerken Mehmet’in ailece görüştüğü Ayşe’nin eşinden ayrılması üzerine olaylar ilginç bir hal almaya başlar.Kars’ta soğuk bir öyküUğur Yücel’in, hâlen vizyonda olan ‘Benim Dünyam’ filminden bir yıl önce çektiği ‘Soğuk’, nihayet gösterime giriyor. Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ‘Soğuk’, Türkiye’nin sınır şehri Kars’tan hazmı zor bir öykü anlatıyor. Aynı pavyonda çalışan üç kızkardeş ile hayatında karısından başka bir kadın bilmeyen bir tren yolu işçisinin yolu kesişir. İşçinin erkek kardeşi şehrin belâlılarından biridir. O da kız kardeşlerin etrafında dolaşmaktadır. Ancak olaylar, kimsenin beklemediği şekilde gelişir.Anormal işler bunlar‘Anormal Aktivite’, son dönemde moda bir akım olan ‘sahte belgesel’ türünün en bilinen örneği ‘Paranormal Aktivite’yi ti’ye alıyor. Tıpkı bir mizah malzemesine çevirmeye çalıştığı ‘asıl’ film gibi pek de eğlenceli olmayan bu komedi denemesi, kalitenin bir hayli uzağında kalıyor. Kisha ve Malcolm sonunda hayallerindeki eve kavuşur fakat evde yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Uçuşan mobilyalar, etraftan gelen garip sesler, onları yataktan çeken görünmez güçler. Çift, bu durumu çözmek için her yolu dener.