![]()
4 dalda Oscar alan Pi’nin Yaşamı romanının yazarı Kanadalı Yann Martel Türkiye’deydi. MCT Danışmanlık tarafından düzenlenen etkinlikte okurlarıyla buluşan Martel ile Pi’nin felsefesini ve yaklaşık on yıl önce kitap hakkında çıkan çalıntı iddialarını konuştuk.Pi’nin Yaşamı tüm dünyada hem çok izlendi hem de çok okundu. İnsanları Pi’nin hikâyesine çeken felsefe, onların hayatındaki hangi boşluğa işaret ediyor? Neden bu kadar sevildi?Pi’nin Yaşamı’nın üslubundan dolayı bu kadar sevildiğini düşünüyorum. İyiliğe inanılmayan bir dünyada yaşıyoruz. Hiçbir şeye inanmamak çok kolay. İnsanların, dinin ya da yönetimlerin iyiliğine inanmamak kolay. Pi’nin Yaşamı’nda hikâye bu ironiyle akmıyor, din’i örnek verelim: pozitif! Demek istediğim din’i çok kolay eleştirebilirsiniz. Pek çok dindar cinsiyetçi, Yahudi aleyhtarı, ataerkil; böyle kesin dini örnekler bulmak kolay, ama Pi kader ve din konusunda oldukça olumlu. Ve yeni olan da bence bu. Özellikle Batı’da yayımlanan, dinle ilgili kitaplar konuya çok negatif yaklaşıyorlar. Pi’nin Yaşamı, başlangıçta büyük sorular soruyor ve bir çocuk ve kaplanın maceralı hikâyesi üzerine kuruluyor. Yüzeyi yakalıyor. Kitabın gerçeği ise neye inanmak istediğini sorgulamasında, rastgele birine ya da bir şeye mi inanmak istiyorsun yoksa bir şekilde anlamı olan bir şeye mi? Bunlar herkesin mutlaka hayatında bir kere bile olsa kendine sorduğu sorular.Pi bütün dinlere inanıyordu. Oysa geçmişte din savaşları yaşandı. Pi, insanlığa ne öğütlüyor?Aslında bu, dinler arası bir savaş değil, din için savaştığını söyleyen insanların savaşı. Hıristiyanlıkta ya da İslam’da Allah kendi adına öldürmeyi emretmez. İnsanlar birbirlerini öldürmek için dini alet ediyorlar. Mesela İslam’ın Batı’da kötü bir imajı var. Çünkü insanlar Allah’ın adını kullanarak birilerini öldürüyorlar. Bu Kur’an’da yazmaz, istediğin için birini din adına öldüremezsin. Bunu hepimiz biliyoruz. Dinlerin ana mesajı sürtüşmeleri, farklılıkları yargılamamak. Yargılama! Yargıladığın sürece yalnız kalırsın. Tabii ki eleştirel ol ama kendini birilerini öldürecek kadar yargı sahibi görme. Bütün dinler bunu öğütler. Her dinin kendine özgü karakteristiği var. Kültürler farklı ama bu onların kavga etmesi gerektiği anlamına gelmez.“Dünya göründüğü gibi değildir. Onu anladığımız gibidir, öyle değil mi?” diyorsunuz. Siz dünyayı nasıl anlıyorsunuz? Ona neler kattınız?Bu büyük bir soru. Kitapta dediğim gibi, kendime hangisi daha iyi hikâye diye sorduğumda, daha iyi olan hikâyeye inanmayı tercih ediyorum. Burada hayalperest olmaktan bahsetmiyorum. Yani bir binanın tepesinden atlayıp kanatlarınla yere konmayacağın kesindir, atladığında ölürsün. Demek istediğim, gerçekleri ele alıp iyi hikâyeyi seçerim, çünkü böyle yapmazsam eğer o hikâyeye inanması hayli güçleşir. Ve bu insanı kesinlikle çözüme götürmez. Hayatın belalarından uzak kalmak için en iyi yol, açık fikirli ve açık kalpli olmak, tek çözüm bu.2002’de Man Booker ödülünü aldıktan sonra, kitabın kurgusu Moacyr Scliar’ın “Max and the Cats” kitabıyla aynı olduğu için çalıntı / intihal ile suçlanmıştınız. Bu konuda ne söylersiniz?Bu çok saçmaydı çünkü o kitabı hiç okumamıştım. Kitabı skandaldan sonra okudum. Yıllar önce bir gazetede Scliar’a ait kitabın bir incelemesini okumuştum. Unutmuştum, sonra birden aklıma geldi, aaa evet, bir adam, vahşi bir hayvanla bir sandalda mahsur kalıyor. Benim hatam kitapta ona teşekkür etmek oldu. Ondan ilham aldığım için ona da değindim teşekkür yazısında. Ama değinmesem bunu kendisi bile anlayamazdı. Eleştirisini okuduğum için dürüst davranmak adına teşekkür etmem gerekeceğini düşündüm, çalacak olsam bunu yapmazdım. Peki, size göre bir kitabın kurgusu mu yoksa onun dil, üslup ve anlatımı mı daha fazla önem taşıyor?İkisi de. Hikâyesi güçlü olup da üslubu yetersiz olan kitaplar hızlıca okunup unutuluyor. Popüler, kötü yazılmış kitaplar gibi, iyi hikâyeleri var ama korkunç yazılmışlar. Öte yandan, hikâyesi olmayan, harika yazılmış kitapları da okuması güç. Doğru ayar, kitabın hem iyi bir kurguya hem de iyi bir dile sahip olması. Yazmaya yeni başlayanların yaptığı en büyük hata üslup üzerine çok fazla çalışmaları. Uzun, okunması zor cümleler...