Katalan ressam Joan Miró’nun şiirli dünyasından 60 baskı resim 19 Ocak’a kadar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Mer-kezi’nde olacak. ‘Miró İstanbul’da’ başlıklı sergiye ressamın diğer çalışmalarının görülebildiği bir de video eşlik ediyor.İstanbul ikinci, Türkiye üçüncü kez Katalan ressam Joan Miró'yu ağırlıyor. 2008 yılında Pera Müzesi'ne baskı, resim ve heykellerden oluşan 120 eserlik bir seçkiyle konuk olan Miró; 2013 başında başyapıtlarından örneklerin yanı sıra kişisel eşyalarının da bulunduğu kapsamlı bir sergiyle Sakıp Sabancı Müzesi'ne gelecekti ama olmadı; o sergi başka bir bahara kaldı. Bize de Miró'yu daha küçük projelerle tanımak düştü. Geçtiğimiz aylarda İzmir'de sanatçının 40 baskısının bulunduğu ‘Düşlerimin Rengi' isimli bir sergi açıldı ve İzmirliler ücretsiz gezilebilen bu sergiden epey hoşlandı. Şimdi de sırada Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Kült işbirliğiyle Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi'nde açılan ‘Miró İstanbul'da' sergisi var. Mourlot ve Maeght koleksiyonlarında yer alan 60 baskı resimden oluşan sergi, ressamın hayatını kronolojik biçimde anlatan geniş bir panoyla başlıyor.İÇİNDEN HEP ŞİİRLER GEÇEN RESSAM1893 yılında Katalonya'nın kalbi Barcelona'da doğan Joan Miró, uzun kariyeri boyunca yalnızca İstanbul'da şu anda sergilenenler gibi baskı resimler değil; yağlıboyalar, kitap resimleri, seramikler, heykeller ve duvar resimleri yapıyor. 1920'lerde Paris nasıl bir mıknatıs gibi bütün sanatçıları çektiyse Miró'yu da öyle içine çekiyor. İlk Paris ziyaretinde Picasso'yla vakit geçiren Miró'yu sürrealizmle tanıştırıp onu şehirdeki gerçeküstücü gruba sokan ise Salvador Dalí oluyor. 1924'te Andre Breton ‘Sürrealist Manifesto'yu yayımladığında Andre Masson, Max Ernst, Louis Aragon ve Paul Elouard ile birlikte akıma ilk katılanlar arasında Miró da bulunuyor. En mühimiyse ressamın sürrealist şairlerden ve şiirlerden epey etkilenmesi. Şiirle doğrudan bir bağ kurmayı amaçlayan ilk yapıtlarındaki harf dizinleri ve kısa pasajlar yıllar geçtikçe artıyor. Zaten sergideki videoda bunu kendisi de vurguluyor: “Ressam, bir şair gibi çalışır, önce kelime sonra düşünce; ben ilk şoka çok önem veririm. Tablolarıma oldukça şiirsel isimler veriyorum çünkü bu dünyadan bana kalan sadece şiirler…” Belli ki o da içinden hep şiirler geçen ama onları bir türlü yazıya dökemeyen ressamlardan. “Resim mağara adamlarının çizimlerinden beri çöküş içerisindedir.” diyen Miró, hep o ilkel ve saf çizgilere ulaşmak ister ama bunu yaparken de önümüze neşeli, aydınlık ve hiç bilmediğimiz bir evren koyar. Bu yolda gerçekliği sadece bir başlangıç noktası olarak görür ve durağanlığa bayılır. Yani bir şişe, bir bardak ya da bir küçük çakıl taşı onu etrafta amaçsızca dolaşan insanlardan daha çok etkiler. Nesneleri birkaç küçük çizgiye indirgemeye bayılır. Bu evrende ay ya da balık ya da göz seçilebilir belki ama kalanlar sadece birer çizgidir. Resimleri basit birer kırmızı, mavi, yeşil, sarı ve siyahtan ibaretmiş gibi görünür ama onları bir araya getirmek o kadar da kolay değildir. Kendisi de der zaten: “…Uzun zamanımı aldı. Boyaması değil, düşünmesi. İstediğime ulaşmak için büyük bir içsel hazırlıktan geçtim.”NEŞEYLE KARAMSARLIK BİR ARADANe olursa olsun dünyada yaşamış biri için öyle her şey güllük gülistanlık olmaz; bir ressam için de renkler kimi zaman kararabilir. Çünkü sanatçı duyarlıdır; her şeyin başı da bu değil midir zaten? Bu sebeple 1930'larda İspanya'daki iç savaşa dönüşen siyaset nedeniyle Miró'nun Katalan kimliği ve yaşadığı çelişkiler ürettiği eserlere yansır. O balıklı evren yerini eğilip bükülmüş, biçimi bozulmuş figürlere; canlı kırmızılar, maviler de yerini siyahlara bırakır. Hele II. Dünya Savaşı yıllarında neşeli çizgileri yerini derin gölgelere; tuvaller de yerini malzeme kıtlığı sebebiyle kâğıda bırakır. Ama sonra, tabii ki tekrar güneş doğar. Sanat hayatı boyunca sayısız tuval, 2000'e yakın baskı resim ve 400'e yakın heykel üreten Juan Miró, 25 Aralık 1983'te İspanya'nın Palma-Mayorka şehrinde hayatla vedalaşır. Bize de çoğunlukla sevimli, nükteli, neşeli, coşkulu, çocuksu, yalın ve yoğun eserleri kalır. Onların küçük bir kısmı 19 Ocak'a kadar İstanbul'da. Bilgi ve bilet için: mirosergisi.com
↧