![]()
Önceki gün hayata veda eden usta tiyatro ve sinema sanatçısı Nejat Uygur’un (86) cenazesi, Teşvikiye Camii’nde bugün öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek.Sahnenin ustaları birer birer ayrılıyor aramızdan. Haldun Taner'in Sersem Kocanın Kurnaz Karısı oyununda Tomas Fasulyeciyan'a söylettiği gibi; “Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider…” Aslında uzunca bir süre, rahatsızlığı nedeniyle kendisini unutturmayı deneyen Nejat Uygur, bir gülümsemeyi yüzümüze emanet bırakarak ayrıldı aramızdan. Yaklaşık bir hafta önce, oğlu Süha Uygur ile bir aradaydık. Söz Nejat Uygur'dan açıldı. Sağlığını sorduğumda, “Durumu iyi değil, hastaneye kaldırdık.” demişti. Sonra bir anısını anlattı Süha: “Babamın dizinin dibine oturdum, bana bir şey söyle, sizin için onu yapayım, dedim. Bana, çocuk tiyatrosu yap, dedi. Şimdi bir vasiyet olarak, onun dediğini yapıyorum.” Ardından vefat haberini aldık Nejat Baba”nın… Nejat Uygur, bir halk komiğiydi, İbiş'ti… Nejat Baba'ydı… Kel Hasan, Kavuklu Hamdi, Naşit Özcan, İsmail Dümbüllü gibi kendinden önceki kuşağın belki de son temsilcisiydi. “Ölüyü bile güldürür” denilen İsmail Dümbüllü'den el almış, onun keşfiyle sahneye çıkmıştı. Tiyatroya başlamasını kendisi şöyle ifade ediyor: “Giderek insanların yüzünü güldürmek bende tutku oldu. Sonra da tiyatro başladı zaten…” Tiyatroyu hayatın içinde demleyen, yazılı tekstlerle soğutmadan, sıcağı sıcağına sahneden servis eden bir bilge ve nüktedan oyuncu tipini temsil ediyordu. Mizahın toplumu bir tutkal gibi bir arada tuttuğu zamanların hoşgörüsünden geliyordu. Geleneksel tiyatromuzun “güldüren” ve “güldürürken düşündüren” özelliğini her oyununda sahnede bir kez daha ispat etti. Fransız, Amerikan ya da İngiliz güldürülerinin gölgesine sığınmadan, öz be öz “mizah”ı devşirdi Nejat Uygur. Öyle ki, on bin kişilik kalabalıkları da en yakınındaki insanları da aynı ustalıkla güldürmesini bildi. Bir dönem “Bizde Batılı anlamda tiyatro yok” diye çıktığımız yolculuğun gölgesinde filiz veren bu ustalar, “kurumsal” ve “ödenekli” tiyatrolarımızın “Fransız” ve “Alman” ekolüne sığındığı zamanlarda, “yerli malı” arayışını ömrüne yayarak, sahnede bir ömür geçirdi. Nejat Uygur'un izini sürenler, İsmail Dümbüllü'yü, Kavuklu Hamdi'yi, Kel Hasan'ı, geleneksel Türk temaşasını, orta oyununu, meddahı, Karagöz'ü keşfedebilir. Lüküs Hayat'ta, “Zihni Göktay”ın varlığının karşılığını arayanlar, yine bu silsileden giderek, bir netice elde edebilir. Normal bir ülkede adına üniversitelerde kürsüler kurulması gereken ustalar, Erol Günaydın, Zihni Göktay, Münir Özkul, Nejat Uygur gibi ustalar, konservatuarlarda “müfredat”a bile dâhil olamadan bir başka “yalnızlığın” içinde kalıyorlar. Unutamam... Bir Alman kültür araştırmacısı, bir orta oyunu resminin peşi sıra yolunu bana düşürdüğünde, geleneksel Türk tiyatrosunu, meydan sahnesini konuşurken, “Bu daha modern!” deyivermişti. Modernlik algımızı kıran Yuri Lubimov'un “Benim tiyatromu merak ediyorsunuz. Sizin Karagöz'ünüz Hacivat'ınız…” çıkışını unutamam… Ne acı ki, ustalardan geriye sadece bir “hoş seda” kalıyor. Gülse Birsel'in keşfettiği “tip”leri görmekten uzakta “kimlik arayışı”na giden tiyatromuz, “karakter”ini oluştururken ne yazık ki bu ustaları çoğu zaman ıskalıyor. Sinemamızın temel eserleri arasında yerini alan filmlerin, Münir Özkul'lu, Şener Şen'li, Kemal Sunal'lı, Adile Naşit'li, İlyas Salman'lı filmlerin bu zemin üzerinde, yıllar yılı sağlam bir şekilde bugüne kalabildiğini de gözden uzak tutmamamız gerekir. Nejat Uygur da artık aramızda yok!.. Güldüren, güldürmek için ant içen adam, “pilot” olmak sevdasıyla başlayıp sahnede soluklandığı hayatına bir virgül koydu ve aramızdan ayrıldı. Tarık Buğra'nın “İbiş'in Rüyası”nda yazdığı gibi, uzun ve meşakkatli bir tiyatro yolculuğunda perde kapandı. Nejat Baba'nın bir belgeselinin yapılmış olması, tek tesellimiz olabilir. Bir de belki daha çok kendisinde Nejat Baba'yı gördüğüm, Süheyl Uygur'un bundan sonraki adımları… Gül'e güle Nejat Baba! Sen bizi güldürdün, Allah da seni güldürsün!..