Nicedir televizyon mantığının ve estetiğinin esiri olan sinemamızda bu ‘eğilimin’ en yeni örneği Özcan Deniz’in yazıp yönettiği ‘Su ve Ateş’ filmi. Geçen yıl gösterime giren ‘Evim Sensin’ ile Yeşilçam melodram geleneğine uygun bir iş ortaya koyan Deniz, bu kez ‘köklerine’ dönerek, kendisini televizyon dünyasında parlatan ağa dizilerini Londra’ya taşıyor.Yolları Londra’da kesişen Yağmur ile Kemal’den erkek olanı ‘ağır abi’, kadın olanı ise hayat doludur. Aralarında filizlenen aşka rağmen, Kemal’in Yağmur’dan sakladığı şeyler vardır.Yağmur, bu durumdan şüphelense de Kemal’e bir şey sormaz; zaten Kemal’in de anlatmaya niyeti yoktur. İkilinin Londra günleri rüya gibi geçerken İstanbul’dan gelen haber, bu romantik günleri sona erdirir.AĞA DİZİLERİ ROMAN OLURSA…Özcan Deniz’in yazıp yönetip oynadığı ‘Su ve Ateş’, hikâyesini çok satan romanlar ile özdeşleştiriyor. Bütün bir film, evleneceği adamın yeni romanını okuyan genç kadının hayalinde canlanıyor. Kadının okuduğu romanı seyirci izliyor. Hatta nerede duygulanacağınızı bitmek bilmeyen müziklerden değil, kadının zaman zaman devreye giren ağlamalarından anlıyorsunuz! İzlediğiniz ‘romanın’ okuyucusu kadın, ‘Hayır, oraya gitme!’, ‘Dur, yapma’ gibi tepkilere ilave olarak ağlamalarıyla da seyirciye ‘yol yordam’ gösteriyor. Film, çoksatan romanların anlatı yapısına uygun ilerlese de ana karakteri Kemal gibi ‘ağır’ laflar etmekten geri durmuyor. Töre ile aşk arasına sıkışan iki insanın tipik öyküsünde seyircinin önermesi hazır: “Ah şu gelenekler olmasaydı; ne güzel yaşardık hayatımızı…” Geleneklere başkaldıran Kemal’in ağa tarafı ise her fırsatta kendini gösteriyor. Kemal’in kadın-erkek ilişkilerine getirdiği yeni kriterler, bir dönemin ‘Miroğlu Yasaları’ kadar ilgi çekici: Bundan böyle ilişkilerde ‘Lahmacun yeme seviyesine gelmek’ diye kritik bir eşik var. Ya da evlenme tekliflerinde kullanılagelen ‘Benimle evlenir misin?’ gibi ‘light’ ifadeler, ‘Karım olur musun?’ gibi ‘sahici’ sorular ile değiştirilebilir. Bir taraftan da ‘Anama kendini beğendirebilecek misin?’ ve ‘Sana çocuk vermek istiyorum’ replikleriyle Yeşilçam geleneğine göz kırpmayı ihmal etmiyor Kemal Ağa! ‘Su ve Ateş’in kadın-erkek ilişkilerine yaklaşımındaki ‘orijinallikler’ daha da uzatılabilir. Hatta Yeşim Ustaoğlu’nun ‘Araf’ filminde Özcan Deniz’in oynadığı az konuşan kamyoncu ile Kemal arasında benzerlikler de kurulabilir. Fakat özetle söyleyecek olursak; Özcan Deniz, ‘Su ve Ateş’ ile kendini televizyon dünyasına ve dolayısıyla sinemaya taşıyan ağa dizilerine vefasını gösteriyor. Bu vefalı tavrın sinema adına parlak bir sonuç verdiğini söylemek zor. Ele aldığı töre/gelenek ve aşk çatışmasında ise yıllanmış ağa dizilerinden farklı bir cümle sarf etmiyor.
↧