Sakıp Sabancı Müzesi, dünyaca ünlü sanatçı Anish Kapoor'un Türkiye'deki ilk kapsamlı sergisine ev sahipliği yapıyor. Akbank'ın 65. yılı kapsamında sponsor olduğu sergide, Kapoor'un eserleri 10 Eylül 2013–5 Ocak 2014 tarihleri arasında SSM'de ziyaret edilebilecek. Sir Norman Rosenthal'in küratörlüğünü yaptığı sergi, sanatçının çoğu daha önce sergilenmemiş taş eserlerinden oluşuyor.İnsan neden sanat yapar? Cevabı her dönemde müphem ve değişken olan en eski sorularından biridir bu. Sevdiğiniz, sizde gerçekten iz bırakan bir resmi, şiiri, filmi, hikâyeyi, oyunu düşünün. Hiç ummadığınız bir anda sizi en kuytu, loş yerinizdeki bir hatıraya, duygu kırıntılarına sürükleyebilir. Kısacık bir anda o eserin çağrıştırdıkları kendi içinde bir bütünlüğe kavuşur, akıl ve duygu arasında kurulan o görünmez, ipeksi sicimlerle sanattan aldığınız hazzı daha derinden hissetmeye başlarsınız. Kalıcı olabilen eserlerin mekan ve zaman dışılık duygusunun bu bütünlüğe borçlu olduğunu düşünüyorum.Kendi kuşağının en önemli temsilcilerinden, çağdaş sanatın önemli temsilcilerinden Anish Kapoor'un soyut taş heykellerine bakarken bu türden bir ‘zamansızlıkla' kuşatılmıştım sanki. Bu his sadece eserlerin derinliğiyle, formuyla, estetik duruşuyla ya da sergilenmesiyle ilgili değildi. Bütün bu unsurların yanı sıra sanatçıya bugün ve gelecek arasındaki bağı kurduran o tılsımlı bakışın izleyicideki yansımasıydı. Resim sanatının en çarpıcı örneklerinden biri sayılan Altamira mağaralarında bulunan 35 bin yıllık duvar resimlerden bugüne değişmeyen yegane ölçü, zamanın eskitemediği sanat eserlerinin insanın içsel bütünlüğünü koruyabilmesi sanırım. Psikolog Harry Bloom, “Sanattan aldığımız hazzın kaynağı, onun yaratılışı altında yatan insani geçmişe duyulan takdirdir.” diyor. Kapoor'un gösterişli ve aynı zamanda mütevazı tasarım fikri süreç içerisinde kendiliğinden oluşmuş, hiçliğin karşısına ‘sonsuzluğu' koyan eserlerinde de insani geçmişin silik ama güçlü izlerini taşıyor.Kapoor'un üzerlerinde uzun yıllar çalışmasına rağmen sergilemediği taş eserleri, İstanbul'da Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki (SSM) serginin bel kemiğini oluşturuyor. Dünyanın farklı coğrafyalarından gelen, binlerce yıllık yer kabuğu katmanlarının parçası olan bu taşlar, hayatın derin boşluklarında 'kaybolan' insanın kendisini keşfetmesinin hikâyesini değişik formlarda anlatıyor. Mermerlerin damarlı yüzeyinde, ön ve arka cephelerin birbirini tamamlayan zıtlıklarında, pigmentlerle elde ettiği parlak renklerde, kimi eserlerinde iç içe geçen eril ve dişil formlarda dolaştırdığı izleyicinin sadece bilinçaltına değil, daha önce farkına varamadığı bir ‘sonsuzluk' duygusuna da dokunuyor.Kapoor, daha önceki söyleşilerin birinde “Taşın biçim alması sanki taş ocağında gerçekleşmiş gibi olmalı, bir el o taşa hiç dokunmamış gibi olmalı.” demiş. Onun heykelle kurduğu bu ilişki, anladığım kadarıyla hayat algısının da bir parçası olmuş. Dün Sabancı Müzesi'nde gerçekleşen basın toplantısında sorulanlara verdiği ‘ekonomik' cevaplar da sade ama çarpıcı heykellerinin uzantısı gibiydi. Serginin küratörü Norman Rosenthal'e mermere, taşı istediği formlara kavuşturmak için uyguladığı tekniği ve süreci sorduğumda beklediğim cevabı verdi aslında: “Genellikle önceden tasarlamaz. Eskiz yapmaz. Taşın diline, yapısına, yolculuğuna kendi duygularıyla eşlik eder. Heykellerinden yansıyanları, taşın milyonlarca yıllık tarihiyle izleyiciye aktarmayı, onları kendi yorumlarıyla baş başa bırakmayı seviyor.” Onun ‘yönlendirmekten' hoşlanmayan, söylediği gibi ‘anlamın sınırına' yerleştirilmiş heykellerini izleyecekler eminim onun diğer eserlerini de merak edecek. Toplantıda sanatın siyasi olduğunu net bir şekilde söyleyen Kapoor'a veda ederken, Çinli sanatçı Ai Weiwei'nin ifade özgürlüğüne destek vermek için ‘Gangnam Style' videosunda oynadığını hatırlatıp böyle popüler bir yöntemin sanatına zarar vermesinden endişe edip etmediğini sordum. “Hayır, düşünmedim bile, böyle durumlardan çekinerek sanat yapamazsınız. Neysem oyum ben, eserlerimde umarım bunu fark edebilmişsinizdir.” dedi.Toplam 1000 tonu bulan eserlerin arasında yer alan ve daha evvel Guggenheim Kraliyet Sanat Akademisi'nde de sergilenen Sarı (Yellow) derin, bulunduğu salondan dünyaya açılan dev bir güneş gibi parıldıyordu. Bu kadar sade ve basit bir eserde, insanın özündeki o bütünlüklü felsefi derinliği nasıl yakaladığını düşündüm uzun uzun. Sonra sadece bu sergi için yıkılıp yeniden yapılan salondaki heykellerin yumuşak kıvrımlarına, sonu görünmeyen karanlık deliklere, gizli tünellere, taşların toprak rengi damarlarına, büyük boşluklara, bakışları yanıltan illüzyonlara, pigmentle giydirilmiş kireçtaşlarına baktım. İsmi ‘Kaçınılmaz' olan heykel, asırlardır doğurmaktan yorulmamış, bereketli bir kadına benziyordu. Anish Kapoor'un sanatı tabiatı, insan bedenini, duygularını, benliğini taşın milyon yıllık tarihiyle sessizce selamlıyordu. Ve galiba sır, tam da oradaydı. O eserleriyle esas olanın gördüklerimizle sınırlı olmadığını, onu tasavvur etme biçimimizin bizi ‘sonsuz' kıldığını söylüyordu.Serginin hazırlık sürecine dair hazırlanan belgesel www.anishkapooristanbulda.com'dan izlenebilir.Boğaz’ın kıyısındaki bahçede...Dün yapılan tanıtım toplantısına sanatçı Anish Kapoor (soldan ikinci) ile serginin küratörü Sir Norman Rosenthal, SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ve Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil katıldı. Kapoor, "Mermer ve kaymaktaşından yapılan bazı eserlerimin ilk kez müzede ve Boğaz'ın kıyısındaki bahçede izlenebilecek, Türkiye'deki ilk kapsamlı sergimi sunmaktan büyük mutluluk duyuyorum." dedi.
↧