20 yıl önce Müslüman olan İspanyol müzisyen Hamza Castro’nun ney peşinde geçen hayatında İstanbul’un önemli bir yeri var. Kendisiyle ilginç hayatını ve Türkiye macerasını konuştuk.Onu ilk TRT’de yayınlanan ‘Batıya Akan Nehir’ belgeselinde görmüştüm. Sadece 3 dakika kadar kaldı ve sonra kayboldu ekrandan. Bende öylesine bir tat bıraktı ki. Granada’ya vardığımda ilk sorduğum kişi o oldu. Adını bile bilmiyordum. Rehberimize “Buralarda ney üfleyen bir Müslüman gördüm birkaç yıl önce.” dedim. “Bizim Hamza’dan mı bahsediyorsun?” diye sordu. “Bilmiyorum. Ama İspanyol’du.” dedim. “Evet evet.” dedi, “O bizim Hamza’nın ta kendisi.” “Beni ona götürebilir misin?” diye sordum. “İkindiden sonra bir buluşma ayarlayayım.” dedi. Bu kadar çabuk olacağını düşünmüyordum. Hamza’yı aradı ve El Hamra’yı tam karşıdan gören bir tepede buluşmak için sözleşti. Siyah bir takım giymişti Hamza. Çok sıcak, çok içten, çok samimi buldum onu. Sanki 3 dakika önce değil de 40 yıl önce tanışmış gibiydik.Granada’nın dar ve tarihin içinden fırlayıp gelen sokaklarında yürüdük kendisiyle. Bize Kelime-i Şehadet getirdiği bağ evini gösterdi. Ardından sokakların hikâyesini anlattı. Bugün turistlerin büyük ilgisini çeken beyaz evlerin bulunduğu bu bölgenin asırlar önce Granada’nın köylülerinin yaşadığı yerler olduğunu söyledi. Kendisine “Köylüler bu kadar güzel bahçelerin, sofaların olduğu evlerde oturuyorsa, kentliler nerede yaşıyordu?” diye sorduk. “Maalesef Müslümanlardan kalan kent merkezinin neredeyse tamamı yerle bir edildi.” dedi.Kafelerden birinde çayımızı yudumlarken bulduk kendimizi. Soyadı Castro olan Hamza da çoktan başlamıştı hikâyesini anlatmaya. Granada’nın Armia köyündendi. Bütün ecdadı İspanyol’du. 42 yaşındaydı. Pek çok işte çalışmıştı. Pastaneden konfeksiyon dükkanlarına kadar. Sonra kendi işini kurmuş. Hindistan’dan Fas’a kadar geniş bir ticaret ağı oluşturmuştu. Bir dönerci dükkanı açmıştı ismini Konya verdiği. Çünkü Konya’yı çok seviyordu ve elbette sebebini de birazdan bizimle paylaşacaktı.Peki Hamza İslamiyet ile nasıl tanışmış, nasıl Müslüman olmuştu? “30 Ekim 1993’te Müslüman oldum.” diyor ve gözlerinde bir ışık parıldıyor. Tanıdığı ilk Müslüman bir bayanmış. Bir arkadaşının kız arkadaşının kız kardeşi... Sonradan Müslüman olmuş bir İspanyol. “Ben ise Allah’a inanıyordum ama hiçbir arayışta değildim, hiç bir dini de yaşamıyordum.” Devam ediyor Hamza: “Onun çevresinde İspanyol Müslümanlar vardı. Böylece İslamiyet’i tanıdım, sevdim. Bir yıl geçmeden ben de Müslüman oldum.” Kelime-i Şahadet getirdikten bir yıl sonra o bayanla evlenmişler. Evlilikleri 11 yıl sürmüş. Nabil (17) ve Nur (10) adını verdikleri iki çocukları olmuş. Yürütememişler ve boşanmışlar. 5 yıl önce ise Camilla adında Hıristiyan bir bayanla evlenmiş, Hamza. “Elhamdülillah çok mutluyum.” diyor.Onlardaki nuru ben de istedimŞu andaki eşinin onunla tanıştığında İslamiyet hakkında hiç bilgisi yokmuş. Ona göre İslamiyet Arapların diniymiş. “Bizim için değil yani.” diyor Hamza: “İnsanların çoğunun düşüncesi böyle. İnsanlar Hz. Muhammed’i tanımıyorlar.” Ve devam ediyor: “Hz. İsa’yı herkes biliyor. Hatta bazıları onun haşa Allah olduğunu düşünüyor. Bazıları Allah’ın oğlu, bazıları da peygamber... Ama Efendimiz’i tanımıyorlar.” Camilla’ya İslam’dan bahsetmek yerine örnek olmaya çalışıyor. Sorularına da düzgün bir şekilde cevap vermeye… Onun dinini eleştirmiyor, sadece şöyle diyor: “Bence İsa putperestliği istemezdi.” Hepsi o kadar.Hamza’nın en çok dikkatini çeken şey, Müslümanların konuşma şekli ve karakterleri olmuş. “Bir nur vardı yüzlerinde.” diyor. Fiziksel güzellik değildi kastettiği: “Ne olduğunu anlayamadığım bir şey işte.” Fakat o, bu insanlarda var olan ama tanımlayamadığı bu güzelliğin kendisinde de olmasını istiyordu. İslamiyet’i de bu yüzden seçiyor aslında. Önceleri İslam hakkında hiçbir fikri yokmuş. Sonradan öğrenmiş namaz kılmasını, Kur’an okumasını. Müslüman olunca farklı tepkiler olmuş kendisine. Ama hiçbiri fazla olumsuz değil. Çünkü tanıdığı bütün insanlarla zaten çok iyi ilişki içindeymiş.Önceleri spor yapıyordu Hamza. Futbol oynuyordu. Granada kulübünün alt yapısındaydı. Real Madrid’in seçmelerine bile katılmıştı. Müslüman olduktan sonra bu çevresinden koptu. Zira İslam’ı tanımakla meşguldü. Gelecekte evleneceği bayanı tanımakla meşguldü. Bir arkadaşı ona çok kızmıştı, “Müslüman oldun, futbolu bırakacaksın öyle mi?” diye. Peki ya ailesi? Annesi hiç soru sormamış ona. Çünkü korkuyormuş. Acaba oğlunu kayıp mı edecek diye? Hiç soru sormadan beklemiş. Sonra ondaki değişimleri görünce çok mutlu olmuş. Babası ise bu yeni durumu sakin karşılamış. Zira biliyordu ki oğlu bundan sonra içki içmeyecek, kadınlarla beraber olmayacak. 3 kardeşi var. Müslüman olması onların hiç umurunda olmamış. Sadece büyük abisi bir gün omzuna dokunmuş ve “Senin niçin Müslüman olduğunu biliyorum.” demiş eliyle 4 işareti yaparak. “4 kadınla evlenmek için…” diye eklemiş sonradan.Röportajın diğer başlıkları;Ney ile nasıl tanıştı?Karım beni Türkiye’den kıskanıyorArda Turan çok sempatikAKSİYON'daki tam metin için tıklayın
↧