Tezhip sanatkârı Prof. Dr. Fatma Çiçek Derman, on yıl öğrencisi olduğu hocası Rikkat Kunt'un hayatını kaleme aldı. 83 yıllık ömründe bir kez bile sergi açmayan, eserlerinin sayısı bilinmeyen Kunt'un, bugün tezhip deyince akla gelen pek çok isimde emeği bulunuyor.Tezhip sanatını usta-çırak usulüyle Dr. Süheyl Ünver, Muhsin Demironat ve Rikkat Kunt'tan öğrenip 1982 yılında Kunt'tan icâzet alan Prof. Dr. Fatma Çiçek Derman, hocasının hayatını kaleme aldı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı iken yaş haddinden bir buçuk yıl önce emekli olur olmaz ‘Rikkat Kunt Hoca Hanım' kitabının hazırlıklarına başlayan Derman, uzun zamandır bu eseri yazmanın hayalini kuruyordu. Fakat bugüne kadar hakkında, birkaç röportaj dışında yayın olmayan, eserlerinin sayısı bilinmeyen ve sergi açmaktan imtina eden hocasına layık bir eser hazırlayabilmek için epey araştırma yapıp çalışmak mecburiyetinde kaldı. Beyazıt Kitap ve Kültür Fuarı kapsamında 30 Temmuz'da kitaplarını imzalayan Derman ile kitabı yayımlayan Kubbealtı'nın standında buluşup sessiz bir köşeye çekildiğimizde kendisi ilk olarak o ince ve dalga dalga yayılan huzurlu ses tonuyla; tezhip, hat, ebru, minyatür gibi gelenekli sanatlara ilgi gösteren bugünkü öğrencilerin durumunu özetleyen bir hikâye anlattı: “Bir öğrencime ‘Allah feyzini bol etsin' dedim, ‘Feyz nedir?' diye sordu. Allah rızası nedir, diye soran da var. Ama ben onları suçlamıyorum, hiçbir günahları yok. Cemiyet, cemiyet!.. Ne verirseniz onu alıyorlar." Gelenekli sanatların bir yandan yükselişte olduğu, diğer yandan çok tüketildiği, altı ay kursa giden herkesin sergi açtığı günümüzün sanat ortamı, Çiçek Derman'a endişe verici geliyor. Ona göre hep bir koşuşturmaca halindeyiz, tefekkür kalktı. Pek çok genç, arkadaşının ya da etrafının tesirine kapılmış, kısa yoldan para kazanmak istiyor, şan şöhret merakı ise almış başını gidiyor. Demek istediği, sanat edebinin kaybolmuş olması. Oysa Çiçek Hanım, bütün ömrünce sadece iki şahsî sergi açmış. On yıl ders aldığı tezhip hocası Rikkat Kunt (1903-1986) ise 83 yıllık hayatında bir kez olsun sergi açmamış, hatta sergi kelimesinden bile rahatsızlık duyar, bunu bir benlik iddiası olarak görürmüş. Kunt, “Sergi açmak iddialı bir iştir, eteği sökük ortaya çıkmayın.” dermiş. Öğrencisi Derman, “Ama hocam biz üniversite mensubu olduğumuz için, açmak zorundayız.” diyecek olduğunda “Siz de bilirsiniz ki, kâğıt üzerinde tezhip yapmak çok kolaydır, ahlâkınızı tezhip gibi bezeyin.” diye öğütlermiş. Pek çok eserine imza dahi atmamış Kunt Hoca Hanım. Kitapta, Rikkat Kunt'un Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde yaşadıklarını ve sanata bakışını anlatan Çiçek Derman, Kunt'un eserleri arasından en seçkin ve en az görülmüş olanlarına yer verdiğini ve bunu yaparken müzayedeleri takip etmek ve koleksiyonerlerden yayım izni alabilmek için epey uğraştığını söylüyor."Tezhip sanatının müdafaasını yaptı"Prof. Dr. Fatma Çiçek Derman, "Rikkat Kunt, özellikle gelenekli sanatlarımızın en horlandığı, itibar görmediği dönemde tezhip sanatının müdafaasını yapmış bir hanımdır. Sipariş olarak aldığı çalışmalara ağırlık vererek ve öğrencisi olmasa bile misafir öğrencilerle atölyesini kapatmayarak bütün gücüyle bu sanatın devamına çalışır. Onların çektiklerini bizler yaşamadık. 1968'de emekli olduktan sonra da bu sanatı öğrenmek isteyenlere evini açarak hiçbir bedel talep etmeden, sadece Allah rızası için, eli fırça tutamayıncaya kadar bu sanatı öğretmeye çalışan bir hoca idi" diyor ve Rikkat Kunt ile titizlikle süren bir hoca-talebe ilişkisi içinde olduklarını, bugün hâlâ hayatta olsa öğrencisi olmaya devam edeceğini ifade ediyor.Fatih Dîvânı'nın tezhipleriRikkat Kunt, birçok güzel eser bezedi, fakat bunların içinde en önemlisi Cumhuriyet devrinde ilk ve tek örnek olarak yapılan ve nakkaşhane usulü ile hazırlanan yazma Fatih Divanı'ndaki tezhipleridir. 1953 yılında İstanbul'un fethinin 500'üncü yıldönümü münasebetiyle Sultan Mehmet'in gazel tarzındaki şiirleriyle ilgili bir eser hazırlanması kararlaştırılır. Hazırlanan 66 kıt'anın 34 tanesinin tezhibi Rikkat Kunt'un elinden çıkar. Bu eser daha sonra Brüksel Fuarı'nda altın madalyaya layık görülür. Vefatından bir ay sonra 80 eseri, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nde (IRCICA) sergilenmiş ve büyük alaka görmüştür. Kunt'un kabri, Beylerbeyi Küplücü'de babasının yanında bulunuyor.Akademide bir devir Beylerbeyi'nde bir yalıda büyüyen Rikkat Kunt (1903-1986), çocukluğunu çok rahat şartlarda yaşar. Fransız mürebbiyeden aldığı ilk tahsil sebebiyle Fransızcaya hâkimiyeti mükemmel düzeydedir. İngilizce ve Almancayı da anadili gibi konuşan entelektüel yanı ve Türkçeye vukufiyeti üst düzeydedir. Siyaset, ilim, fikir adamı ve Türk Lugati'nin sahibi olan babası Hüseyin Kâzım Kadri Bey, son derece karakter ve haysiyet sahibi bir kişilik olarak bilinir. İki kez evlenen ve iki evliliği de hazin bir şekilde sonuçlanan Rikkat Kunt, 33 yaşındayken bir daha evlenmeme kararı alarak Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne girer ve yaş haddinden emekli olduğu 65 yaşına dek önce öğrenci sonra da hoca olarak Akademi'de bir devre imza atar. Rikkat Hanım'ın Akademi'ye ilk adım atışı, dayısı İsmail Hikmet Ertaylan'ın davetiyle olur. İsmail Hakkı Altunbezer'den ilk gördüğünde çok etkilenir ve kendisinden tezhip dersleri almaya karar verir. Ancak bu dersler yürümez. Desen çizmede ve kaideler konusundaki eksikleri giderilmeyince Feyzullah Dayıgil'den ders almaya başlar. Hocasıyla uyumlu bir çalışma sürdürerek bugünlere tezhip sanatının sağlam kaidelerle gelmesini sağlar.
↧