Anish Kapoor’un Londra Farmers Sokak’taki atölyesinden ayrılıp tren raylarının üstünden geçtiği köprü altındaki ‘saklı’ mekâna geliyor sıra.Buraya vardığımızda asistanlardan biri “Çok şanslısınız, Kapoor ile senelerdir çalışıyoruz, buraya biz bile gelmedik.” diyor. Londra’nın göbeğinde atölye bulmanın zor olduğunu söyleyen Kapoor, buraya ayda bir-iki kez uğrayabiliyor. Bu saklı mekândaki kimi tamamlanmış kimi yarım kalmış eserlerin pek çoğu sergilenmemiş. Bazıları ise İstanbul’a gelecek. Kapoor, burada, “İstanbul’a birkaç kez geldim ve Kapadokya’yı iyi biliyorum. Kimi eserlerimde oradan esintiler var.” diyor ve ardından, Ayasofya’daki özellikle turistlerin dilek tutmak için parmaklarını soktuğu mermer direği andırdığını söylediği eserini gösteriyor. Küratör Norman Rosenthal, serginin içeriğine dair biraz ipuçları veriyor: “İstanbul, Roma ve Osmanlı’nın taş mimarisinde önemli yer tutan eserlerin olduğu bir şehir. Bu yüzden sergide, Kapoor’un daha önce hiçbir yerde görülmemiş taş heykellerine de yer vereceğiz. Umarım müze bu ağır işlerden çökmez!” Kapoor, telaşla dünyasına dönmek için bizden ayrılıyor. Akbank’ın desteğiyle eylülde açılacak Anish Kapoor sergisinde, Sakıp Sabancı Müzesi’nin yanı sıra Akbank Sanat’ta da eserler yer alacak. Nazan Ölçer’in deyişiyle 13. İstanbul Bienali’ne armağan olacak bu serginin, Enis Batur’un “dünyamıza yepyeni oylumlar katan” diye tanımladığı Kapoor’un büyülü ve sahih dünyasını İstanbul’a taşıyacağı bir gerçek.
↧