Kürtlerin sözlü geleneğinde Mem û Zîn ve Sîyabend û Xecê destanları kadar önemli bir yeri olan Kürt destanı Derwesh Avdi (Derviş Avdi), beyazperde için gün sayıyor.Çekimleri geçtiğimiz yaz Iğdır ve Kars'ta gerçekleştirilen filmin yönetmeni Sabahattin Toprak. Müslüman Kürt aşiretine mensup Derwesh Avdi ile Yezidi Kürt aşiretinden Adul'un aşkları etrafında şekillenen destan, Dengbejler aracılığıyla dilden dile aktarılarak bugüne ulaşan bir kültür varlığı. 18. yüzyıl Osmanlı sınırları içinde geçen destan, Derwesh Avdi ile Adul'un aşkını anlatırken aynı zamanda bölgedeki aşiretlerin günlük hayatı, yaşayışları, kültürleri; aşiret yapısı, ilişkileri, töreler, yerel çatışmalar, coğrafya, göçerlik konularında da önemli veriler ortaya koyuyor.Geçtiğimiz yıl 1 Temmuz ile 5 Ağustos arasında yapılan çekimler, tahmin edilebileceği gibi zor şartlarda gerçekleştirilmiş. Ağrı Dağı eteklerinde bulunan, İran-Ermenistan ve Nahçıvan sınırının kesişim noktası olduğu için stratejik bir konuma sahip Korhan Yaylası, filmin mekânlarından biri. Sabahattin Toprak, aynı zamanda ‘operasyon bölgesi' olan yaylada ‘kelle koltukta' çekim yaptıklarını söylüyor: “Jimmy jeep kurarken, bunu füze ya da uzun menzilli bir silah zannedip üstümüze ateş açılır mı diye endişelendik. Bölgede bizden bir hafta önce 10 mühendis rehin alındı. Yaylaya her çıkışta, yakılan araçların izlerini gördükçe korku, hafızalarımızda tazeleniyordu. Çekimlerin son haftasında yanı başımızda mayın patladı, iki çoban hayatını kaybetti. Oyuncu ve teknik arkadaşlarımızın psikolojileri bozulmaya başladı. Bu yüzden Korhan Yaylası'ndaki çekimlerimizi erken bitirdik." Derwesh Avdi, hem bir ilk film hem de içinde bulunduğumuz ‘çözüm süreci'nde bir Kürt destanını anlatması itibarıyla ayrı bir ilgiyi hak ediyor. Ancak bütçe ve sponsor desteği konusunda işler beklendiği gibi gitmemiş. “Yerel yönetimler bile yardım etmedi.” diyor yönetmen Sabahattin Toprak. Bir sinema filmi için hayli düşük bir rakam olan 300 bin TL'lik bir bütçeye sahip filmin paradan ziyade projeye gönül veren ekibin ve aralarında Muhammed Akkuş, Celal Suvari, Sibel Kalço, Erdal Hedef ve Alican Turan'ın da yer aldığı oyuncu kadrosunun fedakârlıklarıyla tamamlanabildiğini tahmin etmek zor değil. Çekimler ve hikâye ile ilgili detayların ardından can alıcı soruya geliyoruz: Gösterim tarihi ne zaman? Malum, bu tür ilk filmlerin hele de bağımsız filmlerin mevcut gösterim ağı içinde yer alabilme şansları giderek azalıyor. Sabahattin Toprak, vizyona girmek için birkaç dağıtım şirketiyle görüştüklerini ancak ‘işin yokuşa sürüldüğünü' ifade ediyor. Firma ismi vermese de ‘en insaflı' teklif şu olmuş: “Belki sezon sonunda Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bazı cep sinemalarında…” En acısı da bazı dağıtım şirketi yetkililerinin “Yazık etmişsin parana” demesi olmuş. Sabahattin Toprak, sinematografik veya teknik kusurlarının olabileceğini fakat Derwesh Avdi gibi bir destanın sinemaya aktarılmasının önemli olduğunu düşünüyor: “Bana ‘Sakın ha Kürtçe film çekmeyesin, kimse izlemez' diyen çok dostlarım var. Kaygılarını anlıyorum, lakin maddiyattan çok, bizi bir araya getiren gerçeklerin her ne pahasına olursa olsun, anlatılması ve işlenmesi gerekir. Yani sinemayı sadece popüler kültürün ya da kültür endüstrisinin tüketilen bir eğlencesi olduğunu düşünmüyorum, aksine derdimizi anlatabileceğimiz bir mecra olarak görüyorum.”
↧