Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 7489

Anılardaki Erol Akyavaş

$
0
0
Yazar Beşir Ayvazoğlu, albümünden seçtiği fotoğraflarla ressam Erol Akyavaş'la nasıl tanıştığını, 1996 yılında hem Rusya'da hem İstanbul'da açmaya çalıştığı ‘Utanıyorum, Öyleyse Varım' adlı sergi fikrinin hangi yolculukta şekillendiğini, Rusya'da sergiye uygulanan ilginç sansürü, Rusya ve Türkiye gümrüklerinde eserini geçirmek için karşılaştığı kara mizah tadındaki hikâyeleri yazdı.Anıların tamamını Türk Edebiyatı dergisinin dün çıkan temmuz sayısında okuyabilirsiniz. Türk resminin önemli ismi Erol Akyavaş'ın ikinci retrospektif sergisini ise İstanbul Modern'de 25 Ağustos'a kadar görebilirsiniz.Çiftehavuzlar’daki evinde… “Hem Batın hem zahir”i tamamlamak üzereydiBeni en çok şaşırtan ‘Aşk Estetiği’ kitabımı okumuş olmasıydı“Beni en çok şaşırtan ve sevindiren, Aşk Estetiği adlı kitabımı okumuş olmasıydı. Bu kitapta, resimde yapmaya çalıştığı şeyi temellendirebileceği ipuçları yakaladığını söylüyordu. Hatta değerli bir sanat tarihçisi tarafından yazılan ve Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle Enlem 80 tarafından yayımlanan Erol Akyavaş (1995) kitabına konulmak üzere benden bir yazı istemişti. Bunun doğru olmadığını söylemiş fakat ısrar edince istediği yazıyı yazmıştım. Ben olsaydım, kitabıma başka birinin yazısını koymazdım; nitekim söz konusu kitabın yazarı da kabul etmedi. Bunun üzerine Erol Akyavaş, “Bir İkonoklast Olarak Erol Akyavaş” başlığını taşıyan bu yazıyı İngilizce tercümesiyle birlikte dört sayfa olarak ayrıca bastırttı ve kitabı bazı dostlarına bu ekle birlikte hediye etti...Erol Akyavaş, ışığın Doğu’dan geldiğini Amerika’da fark etmişti. Türk-İslam kültürünün muhteşem birikimiyle sağlıklı ilişkiler kurmak için gösterdiği gayret, eserleri kronolojik olarak gözden geçirilirse açıkça görülür. Akyavaş, bu olağanüstü birikimin arkasındaki temel ilkeyi keşfettikten sonra, yani 1980’lerde “Kerbela”, “Kimya-yı Saadet”, “Hallac-ı Mansur” ve “Gazali” gibi dizilerle başlayıp “Miraçname” dizisiyle devam eden süreçte geleneğe ruh üflemeyi başarmıştı.”4 Ekim 1989Tanıştığım gün, Tercüman’da“1989 yılının 4 Ekim’inde gazetede telefonum çaldı; Rauf Tamer, Erol Akyavaş’ın yanında olduğunu, istersem kendisiyle röportaj yapabileceğimi söyledi. Hemen yukarıya, Rauf Bey’in odasına koştum; baktım, ufak tefek, zayıf ve fotoğraftakinin aksine sakallı bir adam, yüzünde tatlı bir tebessümle oturuyor… Rauf Tamer’in yanında bir müddet sohbet ettikten sonra birlikte Kültür Sanat Servisi’ne indik, oturduk. Tabii kendisine “Miraçname”yi ve Türkiye’de sanatçıların hiç itibar etmedikleri, hatta hiç bilmedikleri böyle konuları niçin tercih ettiğini sordum, uzun uzun anlattı…”18 Ağustos 1995…Bosna yolunda Akyavaş’la“Dostluğumuz, 1995 yılında savaş devam ederken Bosna’ya yaptığımız sekiz günlük meşakkatli seyahat sırasında bir ağabey-kardeş ilişkisine dönüşmüştü... Erol Bey’in kafasında o gezi sırasında bir sergi projesi şekillenmeye başlamış, hatta adını bile bulmuştu: “Utanıyorum, o halde varım!” Akyavaş, kışları New York’ta, yazları ise İstanbul ve Girne’de yaşardı. 1996 Nisan’ının sonlarına doğru İstanbul’a geldiğinde sesinde her zamankinden fazla heyecan vardı; Rusya’dan Europa Festivali çerçevesinde bir sergi açmak üzere davet aldığını, pek hazırlıklı olmadığı için nasıl olsa kabul etmezler diye düşünerek Bosna dramıyla ilgili projesini teklif ettiğini ve –olacak iş değil- kabul ettiklerini söylüyordu. Hemen işe koyulan Akyavaş, kafasında bir yıldır şekillendirdiği enstalasyonu hazırladı ve mayıs ayı ortalarında St. Petersburg’a uçtu. 24 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasında Beloselsky Sarayı’nda, 7-21 Haziran tarihleri arasında da İstanbul’da Metro Kültür Merkezi’nde sergilenecek olan eser, Avrupa’nın önemli merkezlerini dolaşacak, sonra da Savaş Suçları Mahkemesi’ne hediye edilecekti. İki panodan oluşan bu fotoğraflı enstalasyonun en önemli özelliği, panoların ortalarında isteyen herkesin Bosna’da yaşanan insanlık dramı hakkındaki düşüncelerini yazabilecekleri şeffaf kâğıtların bulunmasıydı. “Utanıyorum, O Halde Varım” sergisi, St. Petesburg’da 24 Mayıs’ta açıldı, fakat açılışla kaldı. Çünkü ertesi gün saraya giden sanatçı, kapalı kapılarla karşılaşmıştı. Gerekçe komik: Yeterli eleman yok! Yani aslında sergi açıktır, ama görmek isteyenler Kültür Bakanlığı’na dilekçeyle müracaat etmek zorundadır vs. Kısacası, Ruslar, Bosna dramının işlendiği bir sanat eserine iki saat tahammül edebilmişlerdir. Eserini teslim alıp ülkesine dönebilmek için serginin kapanış tarihi olan 5 Haziran’a kadar St. Petersburg’da beklemek zorunda kalan Erol Akyavaş’ın Rusya ve Türkiye gümrüklerinde yaşadıkları ise kelimenin tam manasıyla bir kara mizahtır. Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanı’nın özel ilgisi ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda çalışan tecrübeli elemanların dört gün süren çabasıyla Türk gümrüğünden çıkarılabilen eser, Metro Kültür Merkezi’nde dört gün gecikmeyle ziyarete açılabilmişti.”

Viewing all articles
Browse latest Browse all 7489

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue