İspanyol besteci ve keman sanatçısı Jordi Savall, Hesperion XXI grubuyla 41. İstanbul Müzik Festivali kapsamında 11 Haziran Salı akşamı Aya İrini’de bir konser verecek. “Balkan Halkları Mozaiğinde Hayatın Evreleri” ismini taşıyan konser saat 20.00’de başlayacak. Şu anda İngiltere’de olan Savall’ ile İstanbul’a gelmeden telefonla görüştük.Hayatın Evreleri, Jordi Savall’ın soprano eşi Montserrat Figueras’nın tasarladığı bir proje. Doğum ile ölüm arasında geçen evrelerin anlatıldığı “Hayatın Evreleri”, Figueras’ın vefatından sonra Savall tarafından yeniden uyarlandı ve Balkan müziğiyle birleştirildi. Evrenin yaratılışı, doğum, bebeklik ve bahar, gençlik, ergenlik, aşk, karşılaşma, evlilik, aile, iş, olgunlaşma, sürgün, tecrübe, bilgelik, maneviyat ve ölümün evre evre anlatıldığı projede Yurdal Tokcan, Hakan Güngör, Fahrettin Yarkın gibi müzisyenler de bulunuyor.Eşiniz Montserrat Figueras’nın tasarladığı Hayatın Evreleri projenin hikâyesi nedir?Montserrat, hayatın evrelerini konu alan bir proje tasarlamıştı. Bu projede kâinatın yaratılışından itibaren hayatın bütün aşamaları vardı; bahar, gençlik, yaz, sevgi, evlilik, sonbahar, ölüm, kış, bilgelik gibi konular, aşama aşama şarkıların ruhunu oluşturuyordu. Kendisi şarkıları İspanyolca söylüyordu. Montserrat artık hayatta olmadığı için şarkı söyleyemez. Bu sebeple Balkanlar’dan aldığım müziği onun projesiyle birleştirdim. Balkan müziği çok önemli, çünkü çok zengin ve müzikal bir geleneği var. Üstelik Avrupa kültürünün de büyük bir kısmını oluşturuyor. Bu sebeple Bulgaristan’dan, Norveç’ten, Yunanistan’dan, Türkiye’den, İsrail’den, Fransa’dan ve Macaristan’dan müzisyenleri davet ettim. Böylece ‘Hayatın Evreleri’ güzel bir proje oldu.İspanyol müziğinin de çok zengin bir yapısı var ama siz projeyi Balkan müziğiyle gerçekleştiriyorsunuz. Sizi, müzikal zenginliğinin dışında Balkan müziğine çeken sebepler neler?Öncelikle söylemem gerekir ki ana sebep Balkan müziğinde keşfedilecek çok fazla güzelliğin olması. İkincisi, Balkanlar, birçok trajedinin, yanlış anlamaların ve dramatik zıtlaşmaların yaşandığı bir yer. Müzikle Bulgar, Roman, Yunan, Ermeni, Türk, bütün bu insanlara barış içinde müzik yapılabileceğini, saygılı bir diyalog kurulabileceğini göstereceğimi düşünüyorum. Temel düşüncem buydu. Bence müziği tarihsel ve siyasi bağlamında ele almak, müziğin şimdiki durumunu anlamada yardımcı olacaktır.5. evrede geçen ‘sürgün’ kelimesi dikkatimi çekti. Bunu biraz anlatabilir misiniz?Sürgün yanlış anlamanın bir sonucu. Balkanlar sürgün edilmiş insanlarla dolu. Yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmış, hoş karşılanmadıkları yerlere sığınmak zorunda bırakılmış birçok insan… Osmanlı’nın gelişiyle birlikte insanlar barış içinde yaşadılar ama sonrasında yeniden savaşlar ve anlaşmazlıklar sonucu birçok insan evlerinden ve ülkelerinden sürgün edildi. Ermeniler, İspanyollar, Çingeneler de yaşadı bunu 19. yüzyılın başlarında. Burada bahsedilen sürgün bu: Anlaşılamama…Ekibinizde Yurdal Tokcan, Gürsoy Dinçer, Hakan Güngör, Fahrettin Yarkın gibi Türk müzisyenler de var. Nasıl bir araya geldiniz? Projede birlikte çalıştığım bu arkadaşlarımla yıllar öncesine dayanan bir arkadaşlığımız var. İstanbul’da yaptığım ilk projede tanışmıştık ve sonrasında dostluğumuz gelişti. Tanıştıktan sonra birlikte başka işler de yaptık. Proje söz konusu olunca onlarla yeniden bir araya geldik.“Zaman ve Değişim” teması için özel tasarlanmış bu konsepti sürdürecek misiniz? İstanbul’dan sonra nerelerde çalacaksınız?Önümüzdeki günlerde Almanya’da ve Paris’te olacağız proje için. Kasımda New York’ta ve yine önümüzdeki yıl birçok yerde sahneleyeceğiz. Ayrıca bu projeyi iki CD olarak da yayınlayacağız.İlk ve son dilimiz müzikİnsan, hayvan ve eşya evrelerini tamamlıyor ama müzik devam ediyor. Müziğin evrelerinden bahsetmek mümkün mü? Mümkünse o evreler neler?Müziğin kendisinde evreler olduğunu düşünmüyorum. Müzik, insan yaşamıyla ilgili bir şey. Daha gözümüzü dünyaya açar açmaz karşılaştığımız kâinatın müziğinin matematikle bir ilişkisi var. Her şeyin tenasüpü müziğe dayalı. Bence kâinatın konseptiyle müziğin konsepti de birbirine çok yakın. Müzik, insanlığın ilk dili. Dünyaya geldiğimiz ilk andan itibaren anne ve babamızın sesini duysak bile onları anlamıyoruz ama müziği, ninnileri anlıyoruz. Müzik aynı zamanda ruhsal boyuttaki son dilimiz.
↧