Venedik Bienali 55. Uluslararası Sanat Sergisi bugün ziyarete açılıyor. 24 Kasım’a kadar devam edecek bienalde Massimiliano Gioni küratörlüğünde “Ansiklopedik Saray” başlıklı ana serginin yanı sıra 88 ülke pavyonu yer alıyor. Türkiye de bunlardan biri.Türkiye pavyonu önceki gün küratör Emre Baykal ve sanatçı Ali Kazma’nın katılımıyla sanat dünyasına tanıtıldı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve TOFAŞ CEO’su Kamil Başaran’ın yanı sıra pek çok sanat profesyoneli, küratör, müze ve galeri yöneticisinin dahil olduğu kalabalıkta Orhan Pamuk da vardı. Uzun uzun sergiyi gezen Pamuk, küratör ve sanatçıyı tebrik ettikten sonra mekândan ayrıldı. Arsenale’nin Artigliere binasında bulunan Türkiye pavyonunda Ali Kazma’nın “Resistance” başlıklı beş kanallı video yerleştirmesi var. İnsan bedenine dair kapsamlı bir araştırma yapan Kazma, bedeni üç ayrı katmanda incelemeye almış; bunların birincisi yüzey yani deri, ikincisi derinin altındaki et, üçüncüsü ise bedeni kuşatıp kontrol altında tutan mimari kabuk. İnsanın kendi bedeninin toplumsal, kültürel, fiziksel ve genetik kodlarını kırmaya çalışıp onu kusursuzlaştırma çabasını araştıran Kazma, projenin çekimlerini dünyanın çeşitli yerlerinde yapmış. Paris’te bir film seti, Sakarya’da bir hapishane, İstanbul’da bir okul, bir ameliyathane ve bir hattat atölyesi, Amerika’da bir ‘cryonics’ merkezi, Berlin’de robot üretim ve deneylerinin yapıldığı bir üniversite, Lozan’da bir genetik araştırma laboratuvarı ve Londra’da bir dövme stüdyosu, bunlardan bazıları. 1971 İstanbul doğumlu Kazma, bienalin ana sergisi ‘Ansiklopedik Saray’ın dünyevi her türlü bilgiyi içinde barındıran dev bir kütüphane oluşturma düşünü bir ucundan tutmuş ve bedene dair bilinmeyenleri derlemiş. Bunun için 15 ayrı yerde çekim yapmış. Neden beden ve neden rezistans sorusuna pek çok edebi esere gönderme yaptıktan sonra şöyle cevap veriyor Kazma: “Aydınlanmacı felsefede hâlâ bireyin toplam bir bilgi bütününe, bir anlam bütününe erişmesi gibi bir amaç var. Şu anda dünyanın karanlığa tahammülü yok. Sanki her şeyin deşifre olması gerekli, sanki her şeyi bilmemiz gerekli… Karanlıkta bir şey kalmamalı, ilerlemeliyiz, teknoloji her şeyi çözecek... Böyle mış gibi yapan bir kültürden bahsediyoruz. Karanlığın kabul görmediği ve ölüm yokmuş gibi davranılan bir dünyadayız. Ama her şeyi yaptığımız araç, yani bedenimiz bütün bu bilinmezliği, karanlığı, ölümü kendi içinde zaten taşıyor. En kötüsü… Bu da yokmuş gibi yapıyoruz. Benim, cevabını belki bulamayacağım ama ilgimi çeken soru; bu süreç içinde, proje içinde, bu beden acaba bir direnç noktası mı? Neden bazı kültürler karanlıktan bu kadar korkuyor? Kontrol edilemeyen bir şeyler, gözümüzden kaçan bir şeyler, direnç noktaları olabilir. Acaba beden bu direnç noktalarından biri mi? Bedenin kendi bilinmezliği, kendi esrarı, kendi derinliğine doğru bir adım atmak istedim. Geri çekilmek yani…” Koordinasyonu İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından yürütülen, Fiat ve Vehbi Koç Vakfı sponsorluğundaki Venedik Bienali Türkiye Pavyonu 24 Kasım’a kadar ziyarete açık kalacak.VENEDİK’TE KALICI OLMANIN ZAMANI GELDİVenedik’te kalıcı bir Türkiye pavyonu için çalışmalar devam ediyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’nın verdiği bilgiye göre, Türkiye’den 20 büyük şirket bir araya gelerek kapsamlı ve uzun süreli bir sponsorluk işine girişti. Bu birleşmenin amacı Venedik’te merkezi bir yerde bulunan, önü açık ve tabii büyük bir eski binayı restore ettirmek ve 20 yıllığına Türkiye’ye tahsis edilmesini sağlamak. Bu yolda bütün resmi anlaşmalar yapılmış. Yakında bir basın toplantısı ile sponsorların kimler olduğu açıklanacak. Böylece Venedik Bienali’nde kalıcı bir Türkiye pavyonuna kavuşulacak. Geçmiş yıllarda bize hiç yakışmayan yerlerde sergiler açmak durumunda kaldığımızı hatırlatan Eczacıbaşı, geçtiğimiz üç bienalde Türkiye pavyonunun aynı yerde olmasının iyi ilişkiler sayesinde mümkün olduğunu ama sağlam adımlar atmanın da şart olduğunu söyledi.
↧