Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 7489

Yılda 400 bin TL işgaliye parası ödeyen sanat kurumu

$
0
0
İstiklal Gazetesi başmuharriri İsmail Müştak, 4 Şubat 1925 tarihli haberine şöyle yazmış: “Darülelhan (bugünkü adıyla Kadıköy'deki İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı), muavenet ve muzaharata muhtaçtır, her şeyden evvel bu sanat müessesesine ihtiyacıyla mütenasip bir bina bulunması lazımdır.” 87 yıl önce yazılan bu haber, hâlâ geçerliliğini koruyor. Konservatuarın makus talihi düzelmiş değil. Osmanlı döneminde, İstanbul'da kurulan (1917-1927) ilk müzik okulu Darülelhan'ın, uzun yıllardır konuşulan, hatta öğrenciler ve hocalar arasında artık efsaneleşen trajikomik bir mekân bulamama hikâyesi var. Bu hikâye son 6 yıldır da çetrefilli bir duruma dönüşmüş. Kadıköy İskele Meydanı'ndaki konservatuar binası, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) ait olduğu için 2007 yılında alınan mahkeme kararıyla kurumun buradan taşınması istenmiş. Fakat yer bulunamadığı için üniversite rektörlüğü o gün bugündür İBB'ye ‘ecrimisil' adı verilen, yıllık 400 bin TL işgaliye parası ödüyor. Yani 40 yıldan beri aynı mekânda sanatçı yetiştiren, ülkemizin en köklü sanat kurumlarından biri, belediye binasını işgal ettiği için her yıl tazminata mahkûm. Bir çeşit ceza çekiyorlar. 'KONSERVATUAR, ŞEHRİN MERKEZİNDE OLMALI' Cağaloğlu, Çemberlitaş, Taksim ve son olarak da Beşiktaş'ta olan kurumun merkezi 40 yıl önce Kadıköy'e taşınmış. Haldun Taner Tiyatrosu'yla sırt sırta olan bina, eskiden sebze hali imiş. Tiyatronun olduğu yer ise itfaiye. İBB, ‘burası artık çok eskidi, restore edeceğiz' diyerek binanın boşaltılmasını istiyor. Konservatuar yönetimi de buradan çıkmak istiyor. Birinci sınıftan doktoraya kadar her yıl 1.000'i aşkın öğrencinin eğitim gördüğü, 5 bin metrekarelik alana sahip bina, onlara da küçük geliyor. İçi de hayli bakımsız ve kötü durumda. Küçücük dar koridorlar, her yanı dökülen duvarlar, derslikler köklü bir sanat kurumuna yakışır bir görüntü vermiyor. Ancak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müdürü Prof. Dr. Sıddık Yarman, her ne kadar buradan taşınmayı isteseler de şehrin merkezinden uzaklaşmaktan yana olmadıklarını ifade ediyor. Yarman, “İstanbul gibi büyük kültür sanat merkezinde, 30 senedir, birçok sözler verilmesine rağmen konservatuara layık bir yer bulanamadı. Bahsettiğimiz rakamlar da öyle çok büyük değil. 10 milyon dolarlık bir yatırım yeterli. 10 bin metrekare kapalı bir alan istiyoruz.” diyor ve isteklerini anlatıyor.'HAYDARPAŞA GARI'NDAN YER İSTİYORUZ' Maltepe ve Sultangazi belediyesi, konservatuara bir yer tahsis etmiş. Yakın zamanda Maltepe Belediyesi ile resmi olarak mutabakata varılmış. Fakat Yarman, konservatuar merkezinin şehrin merkezinde olmasını, belediyelerin destekleriyle Maltepe ve Sultangazi'de şubeler açmak istediklerini söylüyor. Son düşünceleri şöyle: “Biz aslında binamızı seviyoruz. Keşke tamamen bize verseler burayı. Tiyatrolar madem özelleştiriliyor, Haldun Taner Tiyatrosu'nun da bize bağlanması kadar doğal bir şey olamaz. Hem tiyatro, hem konser salonu, hem derslik olarak kullanacağımız alan artar. Burasını vermezlerse, biliyorsunuz şimdi Haydarpaşa projesi yapılıyor. Marmaray'ın tamamlanmasıyla beraber Haydarpaşa artık tren garı olarak kullanılmayacak. Restore edecekler ve içinde kongre merkezi, otel, üniversite, kültür merkezi olacak bir proje düşünülüyor sanırım. Biz o projenin bir parçası olmak istiyoruz. Kadıköy, konservatuar merkezli bir kültür sanat bölgesi olmalı. Garın arkasındaki Et Balık Kurumu da şu anda boş ve büyük bir bina. 10 bin metrekarelik bir alanı var. Et Balık Kurumu'nda çalışmak için istedik fakat vermediler. Yine aynı civardaki Dikimevi olabilir.” Dünyanın neresine giderseniz gidin, her şehrin konservatuarı o şehrin en güzel sarayının içinde. Almanya'da, Amerika'da, Macaristan'da ve daha pek çok ülkede durum böyle. Yarman, “Konservatuarın yeri Dolmabahçe, Beylerbeyi, Küçüksu Kasrı olmalıydı. Avrupa'da olup da sarayda olmayan hiçbir konservatuar görmedim. Bu anlayış Osmanlı zamanında varmış da şimdi neden yok? Okulumuzda birçok olay özveriyle yürüyor. Ben dostlarımdan maddi destek alarak birçok etkinliği yürütmek zorunda kalıyorum. Bunlar çok ciddi sorunlar. Kimseye yakışmayan bir şey.” diye feryat ediyor. Konservatuarın sadece yer problemi yok. Koskoca devlet konservatuarında Steinway konser piyanosu dahi bulunmuyor. Arp yeni alınacak. Diğer eksikleri varın sizin düşünün."KİMSEYE YAKIŞMAYAN, CİDDİ SORUNLAR VAR"İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müdürü Prof. Dr. Sıddık Yarman: “Konservatuarın yeriyle ilgili haber yapmak için beni aradığınız için öncelikle çok memnun oldum. Hem mühendis hem de piyano sanatçısı olduğum için herkes benim magazin yanımla ilgileniyor. Birçok işimin yanında İ. Ü. Devlet Konservatuarı Müdürlüğü de yapıyorum. Asıl 1960'tan beri bu kurumla iç içeyim. Hem kendim hem aile fertlerimden; yeğenim, oğlum, dayılarım hepsi müzikle ilgili. 20 yaşında elektronik mühendisi oldum ama 3 yaşında piyanonun başına oturdum. 57 senedir piyano başındayım. Mühendisliğim ona göre çok daha yeni. Konservatuar müdürlüğüne birkaç ay önce atandım. Konservatuarımızda görev yapan Meral Yapalı, Ova Sünder ikisi de piyanisttir. İkisi de Balkan göçmendir, çok dirayetli insanlardır ve çok uzun zamandır konservatuarı yönetmişlerdir. Meral Yapalı, 67 yaşında emekli olunca beni yönetici yaptılar.OSMANLI, SANATA DEĞER VERMİŞSanat, toplumun bilimden önce sahip çıkması gereken en temel unsurlarından biridir. Sanatçılar öncüdür. Toplumu yönlendirir. Öncüler olmazsa toplum bir yere varamaz, naylonlaşır, plastikleşir. Sanat bunun için gereklidir. Hedef koyan, ufkumuzu açan sanatçılar lazım. Üretmeyen bir toplumun sanatçıya ihtiyacı olmaz. Sanatçının aşağılandığı toplumlar geri toplumlardır. Sanatçılar gelişmiş toplumlarda ön alırlar. Kültürün, üretimin, düşünce hayatının, bilimsel araştırmaların, uygulamanın olduğu yerde sanatçılar ön alırlar. Sanatçılarla, üreticiler ve araştırmacılarla yani toplumun hizmet kesimiyle birlikte hareket ederler. İşte Osmanlı bunu görmüş ve Darülelhan'ı kurmuş.Osmanlı sanata önem verip Darülelhan'ı kuruyor, Cumhuriyet döneminde İstanbul, Ankara konservatuarları açılıyor, daha sonra bu konservatuarlar üniversitelere bağlanıyor. Fakat ne hikmetse ülkemizin öncü sanatçılarını yetiştiren, bütün klasik müzik orkestralarına, Türk halk ve klasik müzik korolarına, senfoni orkestralarına, operalara, tiyatrolara, dizi filmlere eleman yetiştiren sanat kurumuna bir türlü yer bulunamıyor. Ben buna akıl erdiremiyorum. Benim bildiğim 30-40 senedir bu mesele konuşulur. Osmanlı, sanata, müziğe, güzel sanatlara çok ehemmiyet vermiştir. İlk Türk müzisyenleri burada yetişti. Klasik Türk müziği korosu, Türk halk müziği korusu burada kuruldu. Şu anda tanıdığınız birçok isim buradan mezun.Gerek üniversite yönetiminin bir parçası olarak, gerek bir İstanbullu olarak, gerek sanatın içinden gelen, bilim ve sanata önem veren ailede büyüyen biri olarak bunları sorguluyorum. Biz aile olarak bilim sanatı kendi imkânlarımızla çok desteklemişizdir. İstanbul'da sanatseverler vardır. Sanayiden gelen ailelerin kurduğu kültür sanat vakıfları vardır ama bu aileler konservatuarın altyapısından sonuna kadar yararlanıp kayda değer bir katkıda bulunmamışlardır, bunu da sorguluyorum. Sonuç itibarıyla siz kütür sanatı destekliyor, bu alana yatırım yapıyorsunuz ama Türkiye'nin sanatçılarını yetiştiren, önünü açan bu nadide kurumun sürekliliğini temin etmiyorsunuz.DÜNYADAKİ BÜTÜN KONSERVATUARLAR SARAYLARIN İÇİNDEBahsettiğimiz rakamlarda öyle çok büyük değil. Düzgün bir konservatuar için 10 milyon dolarlık bir yatırım yeterli. 10 bin metrekare kapalı bir alan istiyoruz. Son 30 yılı kastederek söylüyorum, sanata inanmışlık yok. Bu kadar zengin bir kültüre sahip imparatorluktan geliyoruz, bu topraklar mümbit topraklar… Peki böylesine zengin bir kültürü inşa eden bu insanların torunları nerede diye sorduğumda cevabını net bir şekilde alamıyorum. Cevabını bilseydik İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nın yeri Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ya da Küçüksu Kasrı olurdu. Bugün, Almanya'ya, Amerika'ya, Macaristan'a gidin. Her şehrin konservatuarı o şehrin en güzel sarayının içindedir. Avrupa'da olup da sarayda olmayan hiçbir konservatuar görmedim. Kültür sanat binaları bulundukları şehrin en güzel yeriydi. Bu anlayış Osmanlı'da varmış da şimdi neden yok?“YURTDIŞINDAN ORKESTRALAR GETİRİYORUM, VAKIFLAR KURUYORUM DİYEN İNSANLAR SANAT KURUMLARIMIZIN SORUNLARINA BİGANE KALIYOR!”Maltepe Belediyesi, Küçükyalı civarında, eski Ulusoy'un çıkışında bize bir yer tahsis etti. Metroya yakın bir yer. Resmi anlaşmalarını imzaladık. Fakat Maltepe, merkeze uzak. Konservatuar, aslında belediyelerin de desteğini alarak şubeler açmalıdır. Aynı teklifi Sultangazi Belediyesi'nden de aldık. Orayla görüşmelerimiz devam ediyor. Sanatı halka indirgemek zorundayız. Ama yine de köklü eğitimimiz şehir merkezinde olmalı. Maltepe ve Sultangazi'de şubemizi açabiliriz. Merkezden ayrılmak istemiyoruz. Belediye ‘bu bina benim, eski bina restore edeceğiz, çıkın' diyorlar. Bize de küçük geliyor. 5 bin metrekareden daha az bir yer burası. Her yıl 1.000'i aşkın öğrenci eğitim görüyor mekânda. Birinci sınıftan başlıyoruz, doktoraya kadar öğrenci var. Ben düşünürüm, memleketimi seviyorum, İstanbulluyum diyenlerin buraya bigane kalmasını ciddi eksiklik olarak görüyorum. Türk sanatını çok seviyorum, yurtdışından orkestralar getiriyorum, vakıflar kuruyorum diyen insanların bu kurumun sorunlarına bigane kalmasını kabul edemiyorum. Okulumuzda birçok olay özveriyle yürüyor. Ben dostlarımdan maddi destek alarak birçok etkinliği yürütmek zorunda kalıyorum. Bunlar çok ciddi sorunlar. Kimseye yakışmayan şeyler.“SINAVLARI ODAMDAKİ PİYANODA YAPIYORUZ”Üniversitenin arp ve piyanoları daha yeni alınıyor. Müzik kitaplarımız eksikti, tamamladık. 10 piyano, 2 arp aldık. Alpların tanesi 100 milyar. Piyanolara 10 bin lira mertebesinde, kuyruklu piyanolarda 20 bin lira civarında. Koskoca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda Steinway konser piyanosu hâlâ yok. En çok tutulan, en kaliteli piyanodur. İki tane Bösendorfe piyanomuz var. Biri benim odamda, öğrenciler orada çalışır, bütün sınavlar benim odamda yapılır. İkinci Bösendorfe piyanomuz İÜ Fen Fakültesi Cemil Birsel Konser Salonu'nda, konserlerde kullanıyoruz. Sınavların bizim odada yapılmasından durumu anlayın. Yurtdışındaki sadece konservatuarlarda değil, diğer fakültelerde her amfide bir piyano vardır.”“SANAT PROJELERİNE YENİ PARA AYIRIYORUZ”Benim İstanbul Üniversitesi çatısı altında bir iki görevim var. Biri de İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birim Koordinatörü'yüm. İstanbul Üniversitesi'nin tüm proje fonlarını yönlendiriyorum. Yıllık 50 milyon dolar paramız var. TÜBİTAK'tan sonra ülkemizin en büyük bilim fonudur. Bütün üniversitelere yayarak değerlendiriyoruz bu parayı. Bugüne kadar ilahiyat fakültesinin projelerine para ayrılmamış, biz ayırdık. Sanat projelerine de destek vermeye başladık. Birçok konservatuar hocası artık destekleniyor. Şu anda yürüttüğümüz 10 küsur projemiz var. Stüdyolar kurduk, hocalarımızın elektronik müzikle beste yapmasını sağlayacak altyapılar oluşturduk. İstanbul Üniversitesi Senfoni Orkestrası'na bir kayıt stüdyosu kurduk. Bütün konser kayıtlarını orada kaydediyoruz.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 7489

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue