Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Bir zamanların Ramazan geleneği; semai kahvehaneleri

$
0
0

Osmanlı döneminin Ramazan eğlence anlayışı bugüne göre farklıydı. Ramazan eğlenceleri, kültür ve sanatla harmanlanır, halka öyle sunulurdu. Son zamanlarda her ne kadar Ramazan ayı konserlerle anılır olsa da geçmişte kahvehanelerde iftar sonrası maniler okunur ve karşılıklı beyit atışmaları yapılırdı. 19. yüzyılda başlayan bu gelenek, Osmanlı Devleti'yle birlikte son buldu. 1. Dünya Savaşı'nın ardından tarihin tozlu sayfalarına kaldırıldı.

Türk kültürünün vazgeçilmezlerinden biri olan kahve, sadece içecek olarak kalmayıp başka geleneklerin de doğuşuna da vesile olmuştur. Osmanlı döneminde kahve kültürü öyle yerleşmişti ki buna özel ‘kahvehane'ler de zamanla oluştu. Şimdilerde kahvehanelerin yerini her ne kadar kafeler almış olsa da kahvehane geleneği hiçbir zaman unutulmadı.

İlk kahvehanelerin açılması İstanbul'un fethinden yüz yıl sonrasına dayanıyor. Kahvehaneler, Osmanlı Devleti'nin önemli bir ticaret merkezi olan Tahtakale'de açıldı. Tarihçi Peçevi ilk kahvehanenin 1554 yılında açıldığını belirterek şöyle anlatıyor: “Dokuz yüz altmış iki tarihine gelinceye kadar başkent İstanbul'da ve kesinlikle bütün Rum ilinde kahvehane yok idi. Söylenen yılın başlarında Halep'ten ‘Hakem' adında esnaftan bir adam ile Şam'dan Şems adlı kibar bir kişi gelip Tahtakale'de açtıkları birer büyük dükkânda kahve satmaya başladılar. Keyiflerine düşkün bazı kişiler, özellikle okuryazar takımından birçok büyük kimse bir araya gelmeye ve yirmişer, otuzar kişilik toplantılar düzenlemeye başladılar. Kimisi kitap ve güzel yazılar okur, kimisi tavla ve satranç oynardı. Bazen yeni yazılmış gazeller getirip şiir ve edebiyattan söz edilirdi. Ahbap toplantıları yapmak için büyük paralar harcayarak ziyafet çeken kimseler artık bu masraftan kurtulup bir iki akçe kahve parası vermekle toplantı safhası sürmeye başladılar.”

Geleneğiyle devam eden kahvehanelerin Osmanlı Devleti'nde birçok çeşidi bulunuyor. Tabii kahvehaneler gelen topluluklara göre adlandırılıyor ve her vatandaş kendi zevkine göre kahvehaneye gidiyor. Mahalle kahvehaneleri, esnaf kahvehaneleri, yeniçeri kahvehaneleri, tulumbacı kahvehaneleri, âşık kahvehaneleri, semai kahvehaneleri, meddah kahvehaneleri bunlardan bazıları.

SEMAİ KAHVEHANELERİ RAMAZAN AYINDA AÇILIRDI

Osmanlı medeniyetinde Ramazan, manevi buuduyla yaşanırken, aynı zamanda Ramazan eğlenceleri de kültür ve sanatla harmanlanmıştı. O günün tulumbacı kahvehanelerinde Ramazan ayına özel semailer okunduğu için, bu kahvehaneler semai kahvehaneleri olarak anılırdı. Bu kahvehanelerde mani, koşma, semai, destan, kalenderiler okunurken bunlara saz, davul, klarnet, darbuka gibi çalgılar eşlik eder, Ramazan'ın neşvesi bu şekilde tadılırdı.

Semai kahvehanelerinin özelliği, Ramazan ayına has olmaları. Osmanlı toplumunun protokole verdiği önem semai kahvehanelerine de yansımıştı. O dönemde teravihten sonra gecelik entari ve hırkayla mahalle kahvehanesine gitmek yaygın bir alışkanlık iken semai kahvehanesine bu şekilde girmek imkânsızdı. Girişin paralı olduğu kahvehanelerde sadece giriş parasını vermek ayıp sayılır, bir de bahşiş vermek icap ederdi.

Teravih namazından sahura kadar süren program geleneksel bir merasimle açılır, ilk olarak mani havasında başlayan program, karşılıklı atışmalarla devam ederdi. Külhanbeyi tarzı, irticalen mani söylemek gerçekten ustalık isteyen bir işti. Taraflardan biri, ortaya bir beyit, bir kıt'a okur, yahut bir tekerleme, cinas, şaşırtmaca atar; semailere, manilere ağır ağır refakat eden klarnetin sesi durdu mu, bu defa karşı tarafın irticalen cevap vermesi, altta kalmaması, susup küçük düşmemesi lazım gelirdi.

Mani faslının ardından semailere başlanırken “Efendim bu, nasibim şu, tecelli taksirat yahu,

Ciğer yandı kebab oldu, aman saki bana bir su” beytini okumak ve semaiden önce bir aranağme çalmak genel bir kuraldı. Semailer okunduktan sonra sıra destan anlatımına gelir, kabadayılar gerek kendi hayatlarından, gerek İstanbul'un gündelik hayatını etkilemiş olaylar ve kişilerin hayatlarından kesitler sunarlardı.

Semai kahvehanelerinin programındaki bir diğer eğlence de muamma çözmekti. Bir çeşit bilmece olan muammalar manzum olarak süslü bir levhaya yazılır ve kahvehanenin duvarına asılırdı. Çözülene kadar orada kalan muammalar eğer Ramazan sonuna kadar çözülemezse, asan âşık tarafından cevaplandırılırdı. Muammalar cevaplanırken de ya yeni bir soru sorulur yahut bir söz oyunu yapılır yalın bir şekilde cevaplanmazdı.

19. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan ve 2. Abdülhamid döneminde en görkemli dönemini yaşayan bu güzel gelenek, 2. Meşrutiyet'ten sonra etkisini kaybetti. Kesin kapanış tarihlerinin bilinmediği bu kahvehaneler, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitti.


Mis kokulu festival

$
0
0

İzmir Seferihisar'da ilki düzenlenen “Lavanta Hasat Şenliği” coşkuyla kutlandı.

Seferihisarlı üreticilere alternatif ürün olarak sunulmak üzere Turgut köyünde Haziran 2015'te ekimi gerçekleşen etkinliğe eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel ve binlerce kişi katıldı. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Başka tarım mümkün diyerek yola çıkmıştık. Karakılçık buğdayı yetiştirmek, yerel tohum geliştirmek, mandalina kurutmak, iyi tarım uygulamaları sertifikaları vermek ve lavanta yetiştirmek. Onlarca iş yaparak başka tarım mümkün söyleminin içini doldurmaya çalışıyoruz.” dedi. Soyer, şöyle devam etti: “Lavantayı Isparta'dan getirerek diktik Sabırla bekledik ve baktık ki, yılda 2 kez hasat yapabiliyoruz. Lavantayı Seferihisarlılara yeni alternatif tarım ürünü olarak sunmaya hazırız. Başka tarımın mümkün olduğunu herkese göstereceğiz.”

38 isim 38 hayat

$
0
0

Yazar Sezai Şengönül, yayımladığı eserlerine bir yenisini daha ekledi: Derin Röportajlar. Yazar yeni kitabında birbirinden renkli 38 kişiyle yaptığı söyleşilerini bir araya getirdi.

Kitabın içeriğinde gazeteciden işadamına, sporcudan müzisyene kadar pek çok alandaki değerli isimlerle yapılan samimi bir o kadar insani söyleşiler yer alıyor. Derin Röportajlar'ın iki önemli özelliğini ise yazar Şengönül şöyle ifade ediyor: “Bu kitapta yerelden evrensele doğru bir kanat çırpış var. Çünkü bu kitabın içinde Bosna-Hersek'ten, Japonya'dan, Amerika'dan İsveç'ten, Romanya'dan, Azerbaycan'dan tanınmış kişiler var. Diğer bir özelliği ise röportaj yoluyla Çerkez, Uygur, Megrel, Kazak, Kürt, vb. toplumsal-kültürel altyapılarına dair birikimlerinden de faydalandım.”

Röportajların bazıları internet haber sitelerinde yayınlanmış olsa da ‘Zihin Kontrol Operasyonu' ve ‘Tıbbi İdamlar' konusunda Ertuğ Taşdemir röportajı, Almanya'da Türk casusu iddiasıyla yakalanan ve 1 yıla yakın hapis yatan, 15 kez oralarda mahkemelere çıkan M. Taha Gergerlioğlu'nun hiçbir yerde yayınlanmayan özel beyanları, Pelin Batu'nun babası merhum İnal Batu hakkında yapılan ve hiçbir yerde yayımlanmamış olan özel röportajı ve yine Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı ile yapılan röportajların Çerkezlere ait bölümü de ilgilileri için hazine değerinde.

4 yıllık bir emeğin neticesinde ortaya çıkan eserde istihbarat analizcisi Mahir Kaynak, akademisyen Muhammed Nur Doğan, sinema yönetmeni Derviş Zaim, yazar Selim İleri, piyanist ve besteci Anjelika Akbar, fotoğraf sanatçısı Alberto Modiano, müzisyen Kıraç (Tufan Kıraç), flamenko müzik sanatçısı Öykü Gürman ve udi bestekâr Ara Dinkjian gibi dikkat çeken isimler yer alıyor.

Hazreti İbrahim'in makamı yenileniyor

$
0
0

Şanlıurfa'da, inanç turizmi kapsamında en çok ziyaret edilen yerlerin başında gelen Hazreti İbrahim'in doğduğu rivayet edilen makam, restore ediliyor.

Şanlıurfa'da, inanç turizmi kapsamında en çok ziyaret edilen yerlerin başında gelen Hazreti İbrahim'in doğduğu rivayet edilen makam, restore ediliyor.

Kentin simgesi konumundaki Balıklıgöl Yerleşkesi'nde yer alan Hazreti İbrahim'in dünyaya geldiği rivayet edilen makamın tadilatı için Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından proje hazırlandı.

Bu çerçevede ziyarete kapatılan makamın havalandırma sistemi, su ve elektrik tesisatı ile şifalı olduğuna inanılan suyun bulunduğu bölümün izlendiği alan yenileniyor.

Çalışmayla makamdaki su ve aydınlatma tesisatı yer altına alınacak. Günde binlerce kişinin ziyaret ettiği makam sert mermerle döşenerek daha sağlam hale getirilecek.

''Rutubet ve nem önlenecek''

Şanlıurfa Çevre Koruma Vakfı Müdürü Siracettin İlhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, makamın daha da güzelleştirilmesi için çaba gösterdiklerini belirtti.

Mekanın daha nezih bir ortama kavuşturulmasının hedeflendiğini vurgulayan İlhan, "Zemindeki rutubet ve nem nedeniyle misafirlerin nezih bir ortamda ziyaretlerini sağlayabilmeleri için kurul kararıyla makamın altını mermerle döşüyoruz. Tadilat çalışması 25 Haziran'da tamamlanacak. Yaklaşık 174 metrekarelik alanda çalışma yapıyoruz." diye konuştu.

Diyarbakır mermeri ile makamın altını sağlamlaştırdıklarını belirten İlhan, "Diyarbakır mermeri ile döşeme çalışmasını yapıyoruz tarihi Urfa taşına yakın ve beyaz olduğu için onu tercih ettik. Bu mermer biraz daha sert ve dayanıklı olduğu için döşüyoruz. Döşemenin 3'te 2'si tamamlandı." dedi.

Turkcell'le Yıldızlı Geceler başlıyor

$
0
0

Heyecanla beklenen yaz etkinliği Turkcell Yıldızlı Geceler, 5 Temmuz'da Çeşme Açıkhava Tiyatrosu'nda başlayacak.

Yıldızlı Geceler'de bu yıl 32 konser gerçekleşecek. Çeşme ve Bodrum konserlerinde, Ajda Pekkan ve Sertab Erener'in yanı sıra Murat Dalkılıç, Funda Arar, Murat Boz, Volkan Konak ve Şebnem Ferah gibi dev isimler sahne alacak. Konser maratonu, ağustos ayı itibarıyla İstanbul Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'na taşınacak.

13 ülkeden 80 sanatçı Meşk Sergisi'nde

$
0
0

Bu yıl 7. kez düzenlenen Meşk Sergisi, sanatseverlerin yoğun katılımıyla Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde açıldı. Ramazan ayı dolayısıyla Türk İslam sanatlarının en güzel örneklerinin hazırlandığı serginin açılış törenine Küçükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Besim Müftüoğlu'nun yanı sıra çok sayıda sanatçı ve sanatsever katıldı.

Sergiye bu yıl 13 ülkeden 80 sanatçı farklı dallarda yaptıkları yaklaşık 100 eserini sanatseverlerin beğenisine sundu. Meşk Sergisi'nin açılışının ardından açıklamalarda bulunan Küçükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Besim Müftüoğlu, “Ramazan ayının bu güzel akşamında dostlarımızla beraber açtığımız, hat, tezhip gibi sanat dallarında eserlerin bulunduğu sergimizi 30 Ağustos'a kadar yürüteceğiz. Amacımız bu geleneksel hale gelen sergilerimizi sürdürmek ve ilçemizde yapılan sanat faaliyetlerini daha çok kitleye duyurmak istiyoruz.” dedi. HABER MERKEZİ

Osmanlı eserleri yok oluyor

$
0
0

Osmanlı'nın mimari inşalarının bulunduğu Makedonya'daki birçok tarihi eserin harabeye dönüşmesi konusunda Kalkandelen Müftüsü Prof. Dr. Kani Nesimi hassasiyet gösterdi. Makedonya'daki Türk-Osmanlı eserlerinin bakımsızlıktan yok olmaya yüz tuttuğunu söyleyerek, Müslümanlara ve tarihi eserlere ilgi gösterilmesini beklediklerini dile getirdi.

Makedonya'nın Kalkandelen Müftüsü Prof. Dr. Kani Nesimi, bölgelerindeki tarihi ve dini öneme sahip Osmanlı miraslarının hızla yok olmaya başladığını söyledi. Nesimi, Türkiye ile Makedonya'nın işbirliği yaparak bu eserlerin yaşaması adına gerekli çalışmaları sağlamalarını istedi. İstanbul Eyüp Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Balkan İftarları' etkinlikleri çerçevesinde Kalkandelen'de ünlü Harabati Tekkesi'nde Zaman muhabirinin sorularını yanıtlayan Nesimi, Balkanlar'daki Osmanlı eserlerinin korunması ve onarımı konusunda Türkiye'nin ciddi yardımları bulunduğunun altını çizerken yine de birçok olumsuzluk yaşandığını ve geçen süreçte eserlerin yok olmaya devam ettiğini aktardı.

‘MÜSLÜMANCA YAŞAMAK ZORDUR'

Müslümanların gündelik hayatlarında inançlarından dolayı bazı bölgelerde ciddi sorun yaşadıklarına dikkat çeken Nesimi, Müslümanların yoğun olduğu Üsküp ve Gostivar'da sorun olmadığını ancak Manastır, İştip ve Ustrumca'da sıkıntı yaşandığını anlattı. Makedonya devletinin bu bölgelerdeki Müslümanlarla ilgilenmesini isteyerek şunları söyledi: “Bölgelerdeki kardeşlerimizin ekonomik anlamda ve eğitim konusunda gelişimleri diğerlerine göre daha zayıf. Müslümanların inanç, eğitim ve ekonomik açıdan yer yer engellendiğine tanık oluyoruz. Devlet bu tutumlara izin vermemeli. Ayrıca yeni camilere geçilmesi ve eskilerin restore edilmesi ile ilgili sorun yaşıyoruz. Makedonya bizim de devletimiz.”

‘FATİH'İN KÖPRÜSÜ GÖLGELENDİ'

Nesimi, Makedonya'nın bazı bölgelerinde Osmanlı köprülerini gölgelemek için heykellere ve camilere yönelik kilise ile minarelere karşı haç dikildiğini belirtti. Makedonya Müslümanlarının değerlerine ve tarihine saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak Fatih Sultan Mehmet'in 1451'de Üsküp'te Vardar Nehri'nin üzerinde yaptırdığı tarihi köprünün çevresine birçok heykel konulduğunu söyledi. Nesimi, “Makedonya'da kimi yöneticiler komünizm zihniyeti ile hareket ediyor. Genelde kiliselerin desteği ile hükümet olan bir parti var. Anlayışı ise buradaki insanları Ortodokslaştırmak. Bu nedenle birçok yerde kilise ve haç görüyoruz. Camileri de inşa etmeye müsaade etmiyorlar. Pirlepe'de 2000'de yakılan caminin onarımına tüm başvurulara rağmen izin çıkmadı. Mücadelemiz de karşılık bulmuyor. Türkiye'nin güçlü siyasetle çözüme katkı sağlamasını bekliyoruz.”

‘BEKTAŞİLER BİZİM İNSANIMIZDIR'

Makedonlarda Helenizm korkusu bulunduğuna değinen Nesimi, “Burada Helenizm diye korku ve endişe yok. Helenizm, politika malzemesi edilen bir şey. Biz bunu burada görmüyor ve hissetmiyoruz. Bektaşi topluluğu bizim insanımızdır. Müslüman olarak dinen ve milleten birlikte yaşamak zorundayız.” dedi.

TÜRKİYE'DEN İLGİ BÜYÜK!

Türkiye'nin bölgeye ilgisini överek ciddi destek gördüklerini belirten Nesimi, “TİKA ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce birçok çalışma yapılıyor. Makedonya'nın bazı noktalarında çürümeye yüz tutmuş camilerle kimi yapıların restorasyonu konusunda Türkiye'nin ciddi gayreti var. Bu bizi heyecanlandırıyor. Kalkandelen'deki Alaca Camii'nden tutun da Üsküp, Tetova, Gostivar, Manastır'da çok yoğun onarım gerçekleşiyor. Harabati Tekkesi ile ilgili de restorasyon bekleniyor. Ancak tekkenin İslam Birliği'ne tam olarak geçmesi için resmi süreç uzadı ve henüz tamamlanmadı.” ifadelerini kullandı.

'Frekans' 8 Temmuz'da vizyonda

$
0
0

Stephen King'in çok satan "Cell" adlı korku romanından uyarlanan "Frekans", 8 Temmuz'da vizyona girecek.

Stephen King'in çok satan "Cell" adlı korku romanından uyarlanan "Frekans", 8 Temmuz'da vizyona girecek.

Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, yapımcılığını Richard Saperstein ve Michael Benaroya'nın üstlendiği, Tod Williams'ın yönetmenliğini yaptığı filmde, başrolleri John Cusack, Samuel L. Jackson ve Isabelle Fuhrman paylaşıyor.

Günümüz digital çağında çekilen zombi türünün yeni bir örneği olan filmde, bilinmeyen bir frekansın, cep telefonu kullanıcılarını vahşi yırtıcılara dönüştürmesinin ardından Boston'dan kaçmaya çalışan üç felaketzedenin hikayesi ele alınıyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Tod Williams, dünyada kayıtlı 6 milyar cep telefonu kullanıcısı olduğunu ve bu rakamın, dünya nüfusunun yüzde 80'ine yakın olduğunu belirtti.

Frekans'ın, bilimkurgu, gerilim ve korku türünü sevenleri sinema salonlarına çekmesi bekleniyor.


Mehteran Bölüğünden Dolmabahçe Sarayında konser

$
0
0

Genelkurmay Başkanlığı Harbiye Askeri Müze Mehteran Bölüğü, Dolmabahçe Sarayında konser verdi. Bilinen birçok eserin seslendirildiği konsere, yerli ve yabancı turistler yoğun ilgi gösterdi.

Genelkurmay Başkanlığı Harbiye Askeri Müze Mehteran Bölüğü, Dolmabahçe Sarayında konser verdi.

Sarayın ana kapısından giriş yapan mehteran bölüğü, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisiyle kendileri için ayrılan alana gelerek, "Çırpınırdı Karadeniz", "Mehter Marşı", "Genç Osman", "Hücum Marşı" gibi birçok eseri seslendirdi.

Özellikle yabancı turistlerin ilgi gösterdiği 40 dakikalık konser boyunca birçok ziyaretçi hatıra fotoğrafı çektirdi.

Kıyafetleriyle döneminin özelliklerini taşıyan mehteran bölüğü, ziyaretçilere tarihi bir atmosfer sunarak, sarayın şahitlik ettiği dönem hakkında ilgi uyandırmayı amaçlıyor.

Genelkurmay Başkanlığı Harbiye Askeri Müze Mehteran Bölüğünün yaz boyunca her hafta salı günü saat 11.00'de dinleyicilerin ilgisine sunulacak konserleri ücretsiz takip edebilecek.

Sanatını 'taştan' çıkarıyor

$
0
0

Denizli'de emekli öğretmen Hüseyin Çoban, havanda dövdüğü renkli taşları sabırla işleyerek ilginç manzara ve portreler yapıyor.

Denizli'de emekli öğretmen Hüseyin Çoban, havanda dövdüğü renkli taşları sabırla işleyerek ilginç manzara ve portreler yapıyor.

Fen Bilgisi öğretmeni Hüseyin Çoban, emekliliğinin ardından 10 yıl önce Tavas ilçesine yerleşerek atölyeye dönüştürdüğü evinin bodrum katında sanatsal çalışmalara başladı.

Resim sanatına yağlı boya tablo denemeleriyle başlayan Çoban, farklı tarzları da araştırmaya başladı. Öğretmenliği sırasında derste konu anlatımı için bulduğu bir taşın rengini tabloya yansıtma denemeleri yapan Çoban, ufalanmış doğal taşları manzara ve portre resimlerinde kullanmaya başladı.

Çoban, Tavas Belediye Başkanı Turhan Veli Akyol (solda) aracılığıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tablosunu 3 aylık bir çalışma sonucu yaparak, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'ye verdi.

AA muhabirine açıklama yapan Çoban, resim sanatıyla daha önce hiç ilgilenmediğini, emekliliği sonrası kendisine uğraş yaratmak için arayış içine girdiği dönemde renkli taşlarla farklı bir tarz geliştirdiğini anlattı.

Resimlerinde boya kullanmadığını, ortaya çıkan tabloların boyalardan daha canlı renklere sahip olması ve parlaması nedeniyle beğeni kazandığını dile getiren Çoban, farklı denemeler yaptığı bu tekniğe "doğal taş resmi" adını verdiğini dile getirdi.

Tablolarını çalışmanın zorluğuna ve boyutlara göre 250 lira ile bin 500 lira arasında değişen fiyatlarda sattığını dile getiren Çoban, "Bu işi kazancı için değil hobi olarak yapıyorum. Ben kahveye gitmek yerine atölyemde sanatla resimle uğraşmaya tercih ediyorum. Bundan sonra tek amacım bu sanatın yaygınlaşmasıdır" diye konuştu.

Gölgelerin İçinde' yarın vizyona girecek

$
0
0

Megan Fox, Stephen Amell, Will Arnett, Laura Linney, Pete Ploszek, Alan Ritchson ile Alessandra Ambrosio'nun oynadığı "Ninja Kaplumbağalar: Gölgelerin İçinden" yarın izleyici ile buluşacak.

Dave Green'in yönettiği ve Megan Fox, Stephen Amell, Will Arnett, Laura Linney, Pete Ploszek, Alan Ritchson ile Alessandra Ambrosio'nun oynadığı "Ninja Kaplumbağalar: Gölgelerin İçinden" yarın izleyici ile buluşacak.

Daha önceki filmde güçlerini birleştirerek ezeli düşmanları "Shedderi" yok eden 4 kaplumbağa kardeş Michelangelo, Donatello, Leonardo ve Raphael, filmin yeni serisinde Megan Fox'un canlandırdığı "April O'Neil" ve hokey maskeli yeni kahraman "Casey Jones" karakterleri ile birlikte daha kötü ve çok daha güçlü düşmanlarla savaşmak üzere sinemalara geri dönüyor.

Senaryosu ve grafiksel performansıyla hayranlarının beğenisini toplamaya aday olan Ninja Kaplumbağalar serisinin son filminde, kendilerini geliştiren ve yenileyen kaplumbağalar bu defa daha deneyimli bir biçimde izleyicilerinin karşısına çıkacak.

Animasyon meraklıları sinemaya doyacak

$
0
0

Teknolojinin gelişmesiyle sayıları her geçen gün artan animasyon yapımlar, yaz boyunca hem küçük hem de büyük sinemaseverleri salonlara çekecek.Teknolojinin gelişmesiyle sayıları her geçen gün artan animasyon yapımlar, yaz boyunca hem küçük hem de büyük sinemaseverleri salonlara çekecek.

Teknolojinin gelişmesiyle sayıları her geçen gün artan animasyon yapımlar, yaz boyunca hem küçük hem de büyük sinemaseverleri salonlara çekecek.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, sevilen bilgisayar oyunundan sinemaya uyarlanan 3 boyutlu "Angry Birds" (Kızgın Kuşlar), 13 Mayıs'ta seyirciyle buluştu. Yaz boyunca izleyicinin karşısına çıkacak yapım bugüne kadar 450 bine yakın izleyici tarafından görüldü.

Clay Kaytis ve Fergak Reilly ikilisinin ilk yönetmenlik deneyimi olan filmin senaryosuna Simpsonlar başta olmak üzere pek çok animasyon projesinde adı geçen Jon Vitti imza attı. Yapımda, uçma yetileri olmayan kuşların barış içinde yaşadıkları adada öfke problemini bir türlü yenemeyen Red, arkadaşları Bomba ve Chuck'ın hikayeleri konu ediliyor.

"Blinky Bill: Kahraman Koala"

Genç ve maceraperest koala Bill'in hikayesinin sinemaya taşındığı animasyonda, Bill'in Avustralya'nın gün görmemiş vahşi doğasında babasını bulmak için çıktığı yolculuk konu ediliyor. Bill'in en büyük hayali, küçük bir kasaba olan Green Patch'den ayrılıp kaşif babasının izinden gitmektir. Bill, yolda tanıştığı Nutsy ve kertenkele Jacko ile çabucak kader arkadaşı olur. Fakat Bill, macerasında yol aldıkça beklemediği yeni hikayelerle karşılaşacaktır.

Yönetmenliğini Deane Taylor'ın üstlendiği filmin orijinal seslendirme kadrosunda ise Ryan Kwanten, Toni Collette, David Wenham ve Rufus Sewell gibi isimler bulunuyor. Türkçe seslendirmesinde Yekta Kopan, Elif Acehan ve Ziya Kürküt yer alıyor. 27 Mayıs'tan bu yana gösterimde olan yapımı, yaklaşık 46 bin kişi seyretti.

Hayvanlar Şehri "Zootropolis"

"Karmakarışık" ve "Bolt" gibi animasyon filmlerinin yönetmeni Byron Howard'ın perdeye taşıdığı Zootropolis, 10 Haziran'da başladığı beyaz perde serüvenine yaz boyunca da devam edecek.

Filmde, medenileşmiş ve teknoloji kullanabilen hayvanların birlikte yaşadığı şehirdeki ilginç polisiye öyküsünü konu alıyor. Alışıldık Disney havasının solunacağı filmde; konuşkan tilki Nick'in üzerine yıkılmaya çalışılan bir suçtan sıyrılma çabası anlatılıyor.

Vizyona girdiği günden itibaren 180 bin kişinin izlediği filmin orijinal seslendirme kadrosunda Ginnifer Goodwin, Jason Bateman, Idris Elba, Octavia Spencer yer alırken, Türkiye'deki versiyonunda ise Aysun Topar, Cem Yılmaz ve Fatih Özacun gibi isimler bulunuyor.

"Robinson Crusoe"un maceraları

Daniel Defoe'ya ait ve ilk kez üç boyutlu olarak sinema perdesine taşınan yapım, kahraman kaşif "Robinson Crusoe"un hayatını anlatıyor. 17 Haziran'da vizyona giren animasyon, bugüne kadar 23 bin kişi tarafından izlendi. Filmde, gemisi batınca tek başına bir adaya düşen Robinson'un yeni bir hayat kurarken yaşadıkları anlatılıyor. Filmin Türkçe seslendirmesini Yekta Kopan ve Buğra Gülsoy gibi tanınmış sanatçılar yapıyor.

''Süper Papağan"

Aile sirkindeki işlere yardım eden Meksikalı papağan Cuco'nun konu edildiği, 24 Haziran'da beyaz perdeye taşınacak animasyonun hikayesi şöyle:

"Papağan Cuco'nun tek bir hayali vardır; o da televizyonda gördüğü süper kahraman papağan El Americano'nun çılgın numaralarını layıkıyla taklit edebilmektir. Ancak sirk yöneticisi olan babası bir grup kabadayı kuş tarafından tehdit edilip sirkin denetimini kaybeder. Bunun üzerine genç Cuco, zorbalara karşı vereceği mücadeleye El Americano'yu da dahil etmek için Hollywood'a doğru eğlenceli ve bir o kadar da tehlikeli yolculuğa çıkar. Bu yolculukta alacağı en büyük ders ise aradığı kahramanın kendi içinde olduğudur."

"Buz Devri 5: Büyük Çarpışma"

Fox Animation Studios ve Blue Sky Studios firmalarının yapımcılığında sinemaya taşınan serinin yeni filmi çok sevilen animasyonun serisinin 5. filmi olacak. Serinin bu bölümünde, meşe palamudu delisi firavun faresi Scrat'ın karnını doyurmaya çalışırken birtakım kozmik olayları tetiklemesi anlatılıyor. Yönetmenliğini Mike Thurmeier ve Galen Chu'nun üstlendiği ABD yapımı animasyon 15 Temmuz'da beyaz perdeye taşınacak. Serinin 2003'de vizyona giren ilk filmi yaklaşık 350 bin kişi tarafından izlenirken, 2006'daki "Buz Devri 2: Erime Başlıyor"u 950 bin kişi, 2009'daki "Buz Devri 3: Dinazorların Şafağı"nı 1 milyon 450 bine yakın kişi, 2012'deki "Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor"u yaklaşık 1 milyon 900 bin seyirci izlemişti.

"Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı"

"Her gün işe giderken evde bırakılan evcil hayvanlar, sahipleri eve dönene kadar geçen süreç içerisinde ne yapar?" sorusundan yola çıkılarak beyaz perdeye taşınan animasyonunun yönetmenliğini "Çılgın Hırsız" ve "Minyonlar"a imza atan Chris Renaud ve Yarrow Cheney ikilisi üstleniyor. Film, 5 Ağustos'ta vizyona girecek.

"Kayıp Balık Dori"

"Kayıp Balık Dori"de, Kayıp Balık Nemo'nun arkadaşı Dori başrolde seyirciyle buluşmak için gün sayıyor. Oğlunu aramak amacıyla okyanusu bir uçtan diğer uca yüzen Marlin'in, "balık hafızalı" yoldaşı Dori, bu filmde kendi hikayesini yaşayacak. 2 Eylül'de gösterime girecek filmin orijinal seslendirmesini Albert Brooks ve Ellen DeGeneres yapıyor.

'Yürüyen Büyük Doğu Sempozyumu' 24 Haziran'da

$
0
0

Şair Necip Fazıl Kısakürek'in yayımladığı Büyük Doğu dergisi, "Yürüyen Büyük Doğu Sempozyumu"nda konuşulacak.

Şair Necip Fazıl Kısakürek'in yayımladığı Büyük Doğu dergisi, "Yürüyen Büyük Doğu Sempozyumu"nda konuşulacak.

Üsküdar Belediyesince düzenlenen sempozyum, 24-25 Haziran'da Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleşecek.

Sempozyumda, Kısakürek'in 1943-1978 yılları arasında yayımladığı Büyük Doğu dergisi, "Temel Tezler", "Tarih Muhasebesi", "Derinliğine ve Genişliğine İslam", "Fert-Cemiyet-Devlet", "Fikir-İlim-Sanat", "Kültür-Medeniyet-Dünya" başlıklı oturumlarla ele alınacak.

İki gün sürecek sempozyumda sinevizyon gösterimi ve müzikli şiir dinletisinin yanı sıra, Üsküdar sahilinde açık hava iftarı da yapılacak.

Semyozyum, 24 Haziran Cuma günü saat 12.00'de Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezinde başlayacak.

İslam medeniyetine ışık tutan ‘1001 İcat Sergisi' İstanbul'da

$
0
0

Dünyamızdaki İslam mirasının keşfedilmesini ve İslam medeniyetinin bin yıllık Orta Çağ'da bilimsel ve kültürel başarılarına dair farkındalığı artırmayı amaçlayan Uluslararası 1001 İcat Sergisi, Türkiye'ye getirildi. Halka açık olan sergi, 15 Ağustos tarihine kadar ücretsiz gezilebilecek.

Biruni Üniversitesi ve Fatih Belediyesi işbirliği ile açılan, Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun desteklediği “1001 İcat Sergisi”nde, 7'nci yüzyıl ile 17'nci yüzyıl arasındaki bin yıllık dönemde Türkiye dahil olmak üzere İslam medeniyetinin hüküm sürdüğü coğrafyalarda bilim, teknoloji, güzel sanatlar gibi birçok alanda yeni buluşlar yapan bilim insanlarının eser ve çalışmaları sergileniyor. Uluslararası akademik arenadan isimlerin küratörlüğünü üstlendiği sergide, bir bölümü günümüzde hâlâ kullanılan, bir bölümü ise astronomi, mimari, mühendislik, tıp ve sanatta bugün kullandığımız teknik ve aletlerin atası olan İslam medeniyetinin icatları, keşifleri ve onların mucitleri yer alıyor.

Biruni Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel “Bu sergiyi getirmemizin nedeni öğrencilerin bilim insanı olma yolunda ilerlemesini teşvik etmek ve bin yıl sonra bile 21'inci yüzyılın Biruni'lerinin yetiştirilmesine katkı sağlamaktır. İslam medeniyetinin bilim ve teknolojiye yaptığı katkıyı kuşaklara aktarmak için sergi büyük önem taşıyor. Gelecek nesillere örnek şahsiyetler sunarak onların da bilim ve teknoloji alanındaki yeni çalışmalara imza atmalarına ilham ve destek olmayı hedefliyoruz.” dedi. 1001 İcat Sergisi'nin Türkiye'deki üst temsilcisi ve TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Talip Alp, “İslam medeniyetinin yetiştirdiği dahi bilim insanları ve eserleri hakkında özgün bilgiler aldık. 1001 İcat Sergisi'ni ülkemiz insanlarına sunduğu için Biruni Üniversitesi'ni tebrik eder, geleceğin bilim insanlarını yetiştirmesinde üstün başarılar dilerim.” diye konuştu. Dünya çapında 1001'den fazla, Biruni Üniversitesi'nde ise 50'den fazla icat, keşif ve fikrin olduğu sergi pikometre, mekanik usturlap ve bazı harita projeksiyonları gibi ölçme araçlarını geliştiren ve aynı zamanda çok iyi bir ansiklopedi yazarı olan bilim adamı Ebu Reyhan El Biruni ile açılıyor.

Biruni'nin yanı sıra 17'nci yüzyılda dünyanın ilk roketli uçuşunu İstanbul Boğazı üzerinde gerçekleştiren Lâgarî; Hasan Çelebi, iki kıta arasında planörle uçmayı başaran ilk insan olan Hezarfen Ahmed Çelebi, eserleri ile Avrupalı birçok mimara ilham kaynağı olan önemli başyapıtların mimarı Mimar Sinan'a ait buluşlar sergilenecek. Sergide ayrıca, tarım endüstrisi ve bitkiler konusunda çok önemli makineleri ve mekanizmaları geliştiren mühendislik dehaları El-Cezerî; ve Takî;yüddin ile, günümüzde hâlâ kullanılan birçok cerrahi aletin mucidi olan El-Zahravi ve bu alandaki ilk resimli kılavuzun yazarı Amasyalı Şerefeddin Sabuncuoğlu gibi daha birçok İslam alimine ait buluşlar da yer alıyor.

DOĞU'NUN KADIN MUCİTLERİ

Diğer yandan sergide Avrupa'nın karanlık çağı Ortaçağ'da İslam medeniyetinde kadın mucitlerin sayısı ve rolünün hiç de azımsanacak gibi olmadığı da görülebiliyor. 9'uncu yüzyılda yaşayan, babası Tunus'tan Fas'a göç eden Fatima al-Fihri ve kız kardeşinin inşa ettirdiği ensititü ve cami bugün muhtemelen dünyanın en eski üniversitesi olma özelliği taşıyor. Al-Ijliya Al-Astrulabi, 10'uncu yüzyılda Usturlab'ı geliştiriyor. Usturlab bugün bildiğimiz adıyla icat edilen ilk pusula ve GPS aleti. Yön ve yer bulmanın dışında Ay'ın hareketleri ve gökyüzündeki yıldızların hareketlerini de gösteriyor. Aynı zamanda bugün bilinen haliyle astroloji ve astronominin de temellerini yine Halepli kadın mucit Astrulabi atıyor.

İlk olarak Londra Bilim Müzesi'nde rekor ziyaretçi sayısıyla izlenen sergi, akabinde “Avrupa Kültür Başkenti” etkinliklerinin bir parçası olarak 2010 yılında İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nda sergilendi. Tüm dünyada “çok sayıda, sayısız” anlamına gelen ve sergiye de ismini veren 1001 sayısı, aynı zamanda serginin dolaştığı sayısız şehri de simgeliyor. Sergi bugüne dek ABD, Los Angeles, Abu Dabi, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Mısır, Malezya, Hollanda, İsveç, Çin ve Brezilya gibi ülkelerde gösterildi. Bilim ve teknolojinin bin yıllık serüveni olarak açılan sergi, Biruni Üniversitesi'nin Topkapı, Zeytinburnu'ndaki Merkez Kampüsü'nde 10.00-21.00 saatleri arası ücretsiz gezilebiliyor. Sergi, 15 Ağustos'a kadar açık kalacak. İSTANBUL CİHAN

Hak-İş'ten ‘emek' temalı kısa film projesi

$
0
0

Hak-İş tarafından “Kısa Film Uzun İş” sloganıyla 2012 yılında başlatılan ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilecek olan “emek” temalı uluslararası kısa film yarışmasının tanıtımı yapıldı.

Festivale 115 ülkeden 2 bin 800 yönetmen 3 bin 346 film ile katılım sağlayacak. Festivalle ilgili konuşan Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Aslan, festivali ulusal ve uluslararası alanda yürüten iki ayrı ekipleri bulunduğunu belirtti. Aslan, 115 ülkeden 2 bin 800 yönetmenin 3 bin 346 film başvurusu yaptığını belirterek, başvuruların sürdüğünü vurguladı. Festivale Amerika'dan 321, Hindistan'dan 241, İran'dan 231, İngiltere ve Fransa'dan 150'şer, İspanya'dan 121, İtalya'dan 129, Türkiye'den 89, Rusya'dan 84, Brezilya'dan 85, Kanada'dan 83, Almanya'dan 82 ve diğer ülkelerden toplam bin 581 film başvurusu yapıldı. Kısa Film Yarışması kapsamında, birinci olan filme 10 bin, ikinciye 5 bin, üçüncüye ise 2 bin 500 lira ödül verilecek.


Masal gibi ama gerçek

$
0
0

Güney Amerika'da olan Titicaca gölü, en eski kabilelerden birine ev sahipliği yapıyor.

Gölün içinde içinde Güneş ve Ay adı verilen adalar var. Ama, halk çoğunlukla sazdan yapılmış yüzer adalarda yaşıyor.

Böyle 40 kadar yapay ada var gölde..

Uros kabilesi, İnka imparatorluğu zamanından beri gölün üstüne sazlıklardan oluşan yüzer adalarda yaşıyor. Uros halkı günümüzde yaşam şekillerini devam ettiriyor.

Karayaya yerleşmeyi reddettikeleri için de yaşamlarını halen bu adalarda sürdürüyorlar.

Önce gölün sazlarını kesip kurutuyorlar. 50 santimetre uzunluğunda kesip birleştiriyorlar, sazdan küpler oluşturuyorlar. Küpleri sazlarla birbirine bağlayıp ada kuruyorlar.

Masal gibi ama gerçek

Adalar arasında ulaşım, yine sazdan ejderha başlı teknelerle sağlanıyor. National Geographic bölgeyi incelendikten sonra adaları ziyaret eden binlerce insan oldu. Hatta günümüzde bu adalarda konaklama imkanı dahi vardır.

Bu hafta 5 film vizyona girecek

$
0
0

Türkiye'deki sinema salonlarında bu hafta 1'i yerli 5 film vizyona girecek.

ürkiye'deki sinema salonlarında bu hafta 1'i yerli 5 film vizyona girecek.

Serdar Gözelekli'nin yönettiği ve Leyla Göksun, Turgay Aydın, Kaan Çakır, Suzan Genç, Erkan Taşdöğen ile Pınar Balkış'ın oynadığı "Muna" izleyici ile buluşacak.

"Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit"

İlk "Kurtuluş Günü" filminin vizyona girmesinden 20 yıl sonra "Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit" adıyla beyazperdede yer alacak olan film, yeni bir hikaye ile seyircinin karşısına çıkacak. konu ediliyor.

İlk filmin başrolünde yer alan Jeff Goldblum, Vivica A.Fox, Bill Pullman'a yeni seride Liam Hemsworth, Maika Monroe ve William Fichtner eşlik ediyor.

"Bekleyiş"

Piero Messina'nın yönettiği filmin başrollerinde Juliette Binoche, Lou de Laage, Giorgio Colangeli ile Domenico Diele oynuyor.

"Kördüğüm"

Greta Gerwig, Ethan Hawke, Bill Hader ve Julianne Moore gibi isimlerin başrollerinde yer aldığı yapımın yönetmenliğini "Kanıt" filmi ile tanınan Rebecca Miller yaptı.

"Süper Papağan Filmi"

Aile sirkinde çalışan yaramaz bir papağının sirki kurtarmak için yaşadığı maceralı serüvenin anlatıldığı filmin yönetmenliğini Ricardo Arnaiz üstlendi.

'Hepimizin en popüler şairi Rumi'ydi'

$
0
0

ABD'li müzisyen, besteci, şair ve yazar Smith, "Ben gençken, hepimizin en popüler şairi Mevlana Celaleddin-i Rumi'ydi. Sık sık onun şiirlerini şarkı yapıyorduk." dedi.

ABD'li müzisyen, besteci, şair ve yazar Patti Smith, gençliğinde Mevlana'nın şiirlerini şarkı yaptıklarını söyleyerek, "Ben gençken, hepimizin en popüler şairi Rumi'ydi." dedi.

Zorlu Performans Sanatları Merkezinde düzenlenen ve çok sayıda gazetecinin katıldığı basın toplantısında konuşan sanatçı, "İstanbul'da olduğum için çok mutluyum. Bu kadar çok gazeteci geldiği ve yaptığım işe bu kadar ilgi gösterilmesinden de çok keyif duydum." dedi.

"40 yıl önce o genç kızın yaptığı iş olarak bakıyorum"

İlk albümü Horses'ı 1975'te yayımlayan sanatçı, bugüne kadar yaptığı işlerden hiçbirini değiştirmek istemeyeceğini aktararak, şöyle konuştu:

"Bugüne kadar yaptığım işlerin hiçbiri umduğum kadar iyi olmasa bile değiştirmem ama yenisini yaparım. Horses albümünü 26-27 yaşındayken yaptım. O zaman yapabileceğimin en iyisiydi. Daha iyisini yapamazdım. O işe baktığımda, 40 yıl önce o genç kızın yaptığı iş olarak bakıyorum. Daha geliştirebileceğimi düşünürsem, farklı bir şekilde yaparım. O albümün, görevini yaptığını düşünüyorum. İnsanlar hala onu seviyor ve bu da beni mutlu ediyor. Mükemmel olduğunu söylemiyorum. Hayatımın o döneminde yapabildiğimin en iyisiydi. Hala kusursuz olanı yapmadım ve bunun üzerinde çalışmaya devam ediyorum."

"Çok çalışın, yaptığınız şeye inanın"

Tek başına müziğin dünyayı değiştiremeyeceğini dile getiren başarılı sanatçı, "Ben insanların dünyayı değiştirebileceğini düşünüyorum. Gazeteciler, anneler, insanlar dünyayı değiştirebilir. Müzik dünyayı değiştirebilmek konusunda ya da birleştirici olmak anlamında ilham verebilir. Fakat değişim insanlar tarafından olabilir ve ben insanların gücüne inanıyorum." değerlendirmesini yaptı.

Smith, kendisine verilen tavsiyeyi, genç müzisyenlere de vererek, şunları söyledi:

"Çok çalışsınlar ve yaptıkları şeye inansınlar. Ben 1971'de başladım. 1975'te ise kontrat yaptım. Fakat bu çok da umurumda değildi. Benim umursadığım şey, bir şeyleri değiştirmek, ilgi uyandırmak, bariyerleri kırmak anlamında iyi bir iş yapmaktı. İş ya da yayıncılar umurumda değildi. Bizde bilgisayar, cep telefonu, facebook ve twitter yoktu. Bizim hiçbir şeyimiz yoktu. Sadece işimizi yaptık."

"Suriye konusu herkes gibi benim için de çok kahredici bir şey"

Patti Smith Suriye'de yaşanan dram nedeniyle çok üzgün olduğuna vurgu yaparak, şöyle konuştu:

"Bu çok karmaşık bir durum. Buna bir cevap verebilmek imkansız. İnsanlık trajedisi. Gerçekçi olmak gerekirse, herkes gibi benim için de çok kahredici bir şey. Basit bir cevabı yok. Bundan daha da kötü olanı ise bir anne olarak, çocukları düşünüyorum. Gidecek bir yeri olmayan, kendilerini kabul edecek birileri olmayan ve ülkelerinden uzaklaşmak durumunda kalan anneleri, babaları ve çocuklarını düşünüyorum ve her gün bunu hissediyorum. Onlar için dua ediyor ve küçük şeyler yapabiliyorum ama ben de sizler gibi bir vatandaşım. Bu tür şeyler için gerçek bir cevabım yok."

"Mevlana'nın şiirlerini şarkı yapıyorduk ya da birbirimize okuyorduk"

Ünlü sanatçı, Türkiye'ye birkaç kez geldiğini ve son olarak 1999'daki depremin ardından İstanbul'a geldiğini söyleyerek, şöyle devam etti:

"Özellikle gençken şiir ve mimari konularında Türkiye üzerine çok araştırma yaptım. Ben gençken, hepimizin en popüler şairi (Mevlana Celaleddin-i) Rumi'ydi. Sık sık onun şiirlerini şarkı yapıyorduk ya da bir birimize şiirlerini okuyorduk. Mimari de çok güzel. Fakat ben hala öğreniyorum. Buradaki insanların çok açık olduğunu gördüm. En son buraya geldiğimde fotoğrafçılar, yazarlar ve sanatçılarla tanıştım. Hepsi çok zekiydi. Enerjisi yüksek kültürel bir güç var İstanbul'da."

Dünyanın 2. en büyük ahşap yapısı yıkılmak üzere

$
0
0

İstanbul Büyükada'da bulunan dünyanın en büyük 2. ahşap binası Rum Yetimhanesi, yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. 1898'de yapılan ve 26 bin metrekare alanı kaplayan devasa yapıya Sultan II. Abdülhamit 180 altın bağışlamış.

İstanbul Büyükada'da bulunan eski Rum Yetimhanesi, devasa görüntüsüyle herkesi etkiliyor. Tamamı ahşaptan yapılma 5 katlı yapı, yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Çökme tehlikesi yüzünden yetimhanenin kapısına şimdilerde kilit vurulup giriş yasaklandı. Avrupa'nın en büyük, dünyanın ikinci büyük ahşap yapısı unvanına sahip tarihi bina, tam 26 bin metrekare alanı kaplıyor. Yapımına 1898'de başlanıp 1903'te bitirilen yetimhanenin ilginç bir öyküsü var. Bugünlerde bazı yerlerinden tahtalar düşen, çatırtılar yükselen Rum Yetimhanesi Alman ve Rus muhacirlerine de ev sahipliği yapmış. Sultan 2. Abdülhamid, buranın bin 180 altın tutarındaki vergisini almayıp bağışlamış. Büyükada'nın İsa Tepesi'nde bulunan Rum Yetimhanesi, aslında zamanına göre çok lüks bir otel olarak planlanıp, 1898'de Fransız Büyük Avrupa Oteli zinciri tarafından yapılmaya başlanır. Avrupa'nın bütün büyük otelleri gibi geniş salonları, çok sayıda odası ve göz alıcı sanat eserleriyle 1903'te hizmete giren otelde, 206 süper lüks oda bulunuyordu. İki yemek salonu, toplantı salonları, konser ve balo salonları, geniş bir bodrumuyla hizmet vermeye hazır hale getirilen binanın otel olarak çalıştırılmayacağına karar verilerek, bir süre sonra satılığa çıkartılır.

Yetim çocuklara birer altın hediye

Yapımı yaklaşık 50 bin altına mal olan bina, bir hayırsever Rum tarafından yetimhane olarak kullanılması için 3 bin 700 altına satın alınır. Sultan Abdülhamid, devir vergisi olan bin 180 altını almayacağını açıklayınca, Rumlar bunu sevinçle karşılar. Abdülhamid bununla da kalmayıp, yetimhaneye 180 altın da bağışta bulunur. Yetimhane olarak yeniden düzenlenen binanın açılışına katılamayan Osmanlı Sultanı, Patriğe gönderdiği telgrafta, açılışta şahsı için sarf edilen temennilerden, minnet ve sadakat hislerinden duyduğu memnuniyeti dile getirir. Tekrar bir bağış yaparak, yetimhanede kalan her yetim çocuğa birer altın lira dağıtılması için 140 altın lira gönderir. Rum yetim çocuklar için tahsis edilen bina, Ada'nın yeşil çamları ve mis kokan çam ağaçlarının içinde çocuklara hizmet verir. 1. Dünya Savaşı'nın başlamasından sonra, 1915'te binaya Osmanlı hükümeti tarafından el konulur. Savaş boyunca yaklaşık üç yıl Kuleli Askeri Lisesi olarak kullanılır. Yetim Rum çocuklarsa, önce Heybeliada'daki Ticaret Okulu'na, daha sonra 1918'e kadar kalacakları Heybeliada'daki Ruhban Okulu'na yerleştirilir.

Rus muhacirler döşemeleri söküp yaktı

Umumi Harp'te Alman askerlerine tahsis edilen Rum Yetimhanesi, aradan bir yıl geçmeden, müttefikler tarafından Rus Menşevik muhacirlere tahsis edilir. Ada'nın tepesinde bulunan ve rüzgârın sert estiği binadaki Rus muhacirler, çareyi döşemeleri yakmakta bulurlar. Menşeviklerin ayrılmasından sonra yetim Rum çocuklar tekrar binaya getirilir. Rusların binaya o zamanki parayla 50 bin lira zarar verdiği, onarımın da imkânsız olduğu hesap edilir.

Heybeliada'daki yetim kızlar da 5 Eylül 1942'de, Büyükada'daki Rum Yetim Okulu'na gönderilir. Yetimhanede toplam 5 bin 744 çocuk koruma altına alınır. Çocukların bin 741'i, 1922'de Anadolu'da, anne ve babasını kaybeden çocuklardır. Burada koruma altına alınan çocuklara ilkokul müfredatı, din eğitimi ve başka meslek dallarıyla ilgili bilgi ve ders de verilir. Kıbrıs nedeniyle Türk-Yunan ilişkilerinin çok gerildiği bir zamanda, 21 Nisan 1964'te Türk hükümeti binayı boşaltarak el koyar. Bu arada yetimhane olarak kullanılan binada bulunan 117 erkek çocuk Aya Nikola Manastırı'na, 6 kız da Hristos Manastırı'na gönderilir. Her odası bir öykü, her yılı macera barındıran Rum Yetimhanesi, son yıllarda adeta bir devin ölümünü andırır şekilde sona doğru yaklaşıyor.

Bu hafta 5 film vizyona girecek

$
0
0

Türkiye'deki sinema salonlarında bu hafta 1'i yerli 5 film vizyona girecek.

Türkiye'deki sinema salonlarında bu hafta 1'i yerli 5 film vizyona girecek.

Serdar Gözelekli'nin yönettiği ve Leyla Göksun, Turgay Aydın, Kaan Çakır, Suzan Genç, Erkan Taşdöğen ile Pınar Balkış'ın oynadığı "Muna" izleyici ile buluşacak.

"Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit"

İlk "Kurtuluş Günü" filminin vizyona girmesinden 20 yıl sonra "Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit" adıyla beyazperdede yer alacak olan film, yeni bir hikaye ile seyircinin karşısına çıkacak. konu ediliyor.

İlk filmin başrolünde yer alan Jeff Goldblum, Vivica A.Fox, Bill Pullman'a yeni seride Liam Hemsworth, Maika Monroe ve William Fichtner eşlik ediyor.

"Bekleyiş"

Piero Messina'nın yönettiği filmin başrollerinde Juliette Binoche, Lou de Laage, Giorgio Colangeli ile Domenico Diele oynuyor.

"Kördüğüm"

Greta Gerwig, Ethan Hawke, Bill Hader ve Julianne Moore gibi isimlerin başrollerinde yer aldığı yapımın yönetmenliğini "Kanıt" filmi ile tanınan Rebecca Miller yaptı.

"Süper Papağan Filmi"

Aile sirkinde çalışan yaramaz bir papağının sirki kurtarmak için yaşadığı maceralı serüvenin anlatıldığı filmin yönetmenliğini Ricardo Arnaiz üstlendi.

Viewing all 7489 articles
Browse latest View live