Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Klasik gitarın 12 yaşındaki 'yıldızı'

$
0
0

Dünyanın en saygın klasik gitar yarışmalarından biri olarak gösterilen 13. Uluslararası Enrico Mercatali Klasik Gitar Yarışması'nda birinci olan Aylin Çelik, başarısını uluslararası yarışmalar ve dünya çapındaki konserlerle sürdürmeyi istiyor.

İtalya'da düzenlenen 13. Uluslararası Enrico Mercatali Klasik Gitar Yarışması'nda birinci olarak büyük bir başarıya imza atan 12 yaşındaki gitarist Aylin Çelik, dünya çapında konserler verip, uluslararası yarışmalarda yine Türkiye'yi başarıyla temsil etmeyi hedefliyor.

Pop müziğe duyduğu ilgi sayesinde 6 yaşında gitara başlayan Aylin Çelik'in hayatı, ailesiyle birlikte gittiği Rusya'da klasik gitarla tanışmasıyla değişti.

Türkiye'ye döndüklerinde Tokat'a yerleşen Çelik ailesi, kızlarının 9 yaşında Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarını kazanmasıyla, onun hayallerini gerçekleştirmek için Mersin'e geldi.

Aylin Çelik, yerel ölçekli başarılarını, uluslararası boyuta taşımak için İtalya'da bu yıl 13. kez düzenlenen ve en saygın klasik gitar yarışmalarından biri olarak gösterilen Uluslararası Enrico Mercatali Klasik Gitar Yarışması'na katılmaya karar verdi.

Dünyanın çeşitli yerlerinden 30'a yakın yetenekli gitaristin katılımıyla Gorizia kentinde geçen günlerde düzenlenen yarışmanın, 11-13 yaş kategorisinde yer alan Çelik, Domenico Scarlatti'nın "Sonata in e-moll" ile Nikita Koshkin'in "Usher Waltz" eserlerini çaldı.

Hem jürinin hem katılımcıların dikkatini çeken Çelik, başarılı performansını "93" puanla taçlandırarak yarışmada birinci oldu ve kendisine güvenenleri yanıltmadı.

"Türkiye'den tek katılan olduğum için heyecanlıydım"

Çelik, AA muhabirine, önemli bir yarışmaya katılacak olmasından dolayı disiplinli bir şekilde çalışması gerektiğine karar vererek, gününün 4-5 saatini konservatuvarda prova yaparak geçirdiğini anlattı.

Oraya gittiğinde, beklediğinden daha büyük bir organizasyonla karşılaştığını ifade eden Çelik, "Bu kadar çok gitaristin olduğu bir yarışmada olmak benim için biraz stresliydi. Türkiye'den sadece ben gitmiştim. O yüzden çok heyecanlıydım. Tabii ki jürinin önünde normalde çaldığımdan daha düşük bir performans sergiledim çünkü çok heyecanlıydım. Çalarken etrafımdaki insanlara değil de daha çok kendi yaptığım müziğime konsantre oldum ve biraz daha güzel bir şey ortaya çıktı." dedi.

Henüz yolun başında olduğunu bildiğini belirten Çelik, "Gelecekte dünya çapında bir gitarist olup, uluslararası konserler vermeyi amaçlıyorum. Çeşitli yarışmalarda yine Türkiye'yi temsil etmek istiyorum." diye konuştu.


Asırlık tahta tezgahta 'rengarenk keşan' dokuyorlar

$
0
0

Karadeniz Bölgesi'nde yüz yıllardır sarı, kırmızı, siyah ve beyaz ipliklerle üretilen keşan, bu ürünü dokumak için kullanılan makinelerin yaygınlaşmasına rağmen Trabzon'un Çarşıbaşı ilçesinde halen geleneksel tahta tezgahlarda dokunuyor.

Özellikle Rize, Giresun ve Trabzon'un bazı ilçelerinde kadınların örtünme amacıyla tercih ettiği keşan bezi, günümüzde ev mefruşatından kıyafete kadar birçok alanda kullanılıyor.

Masa örtüsünden yeleğe, çantadan elbise ve şapkaya kadar tasarımcının hayal gücüne bağlı olarak yüzlerce ürünün hazırlanabildiği keşan, Trabzon'da sadece Çarşıbaşı ilçesine bağlı Kavaklı Mahallesi'nde üretiliyor.

Geçmiş yıllara oranla mahalledeki tahta tezgah sayısının azalmasına rağmen yaklaşık 20 kişi, keşanı geleneksel yöntemle üreterek aile ekonomisine katkı sağlamaya çalışıyor.

"Tahta tezgahlarda dokunan ipliğin kalitesi yüksek"

Keşan dokumayı çocukluk döneminde anne ve babasından öğrendiğini belirten Fatma Saka (45), AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kavaklı'daki hemen hemen her çocuğun boyu tezgah koluna yetiştiği andan itibaren keşan dokumayı öğrenmeye başladığını söyledi.

İki çocuk annesi Saka, keşanın, dolayısıyla da tahta tezgahın hayatında hep var olduğunu ifade ederek, "Kendimi bildim bileli evimizde tahta tezgahta keşan dokunuyor. Babam bizi, dokuduğu keşan bezini satarak geçindirdi. 8 kardeşiz, babam bizi bu şekilde okuttu ve baktı." dedi.

Fatma Saka, geçmiş yıllarda keşan bezinin örtünme amacıyla kullanıldığını, ancak teknolojik gelişmelere bağlı olarak hemen hemen her türlü ürünün hazırlanabildiğini anlattı.

Kendisinin de dokuduğu keşan bezini satarak geçimlerini sağladığını ifade eden Saka, "Bu işi yapmasam başka mesleğim yok. Keşan, makinede dokunmaya başlamadan önce beyimle beraber çalışırdık ve rahat geçinirdik. Şimdi ise parası kalmadı. 3,5 ay çalışıyorum elime geçen para yaklaşık bin 500 lira." diye konuştu.

Fatma Saka, geçmiş yıllarda dokuduğu keşanı kendisinin sattığını, ancak artık yeterli gelir elde edemediği için anlaştığı bir iş yeri için üretim yaptığını söyledi.

Günde ortalama 6-7 saat keşan dokuduğunu dile getiren Saka, günde yaklaşık 20 metre keşan bezi dokuyabildiğini belirtti.

Ayvaz Dede Şenlikleri sona erdi

$
0
0

Boşnakların Müslüman olmasının en önemli simgelerinden Akhisarlı Ayvaz Dede anısına 506 yıldır düzenlenen şenlikler, Bosna Hersek'in Prusac kasabasındaki programı kılınan namaz ve dualarla sona erdi.

Boşnakların Müslüman olmasının en önemli simgelerinden Akhisarlı Ayvaz Dede anısına 506 yıldır düzenlenen şenlikler, Bosna Hersek'in orta kesimindeki Prusac kasabasındaki programın ardından kılınan namaz ve edilen dualarla sona erdi.

Bosna Hersek'teki en uzun soluklu etkinlik olan Ayvaz Dede Şenlikleri'ne katılmak üzere günler öncesinden farklı şehirlerden ellerinde sancaklarıyla yola çıkan atlı birlikler, sabah saatlerinde programın yapıldığı Prusac'a geldi.

Şenliklere, başta Türkiye olmak üzere ülke içi ve dışından binlerce insan katıldı.

Etkinliğe katılanlar, atlı birliklerin öncülüğünde, rivayete göre 506 yıl önce yaşanan kuraklık sırasında Ayvaz Dede'nin 40 gün 40 gece dua etmesinin ardından suyun çıktığı kayalık alana yürüdü. Yaklaşık sekiz kilometre uzunluğundaki yürüyüşün ardından binlerce kişi, kayanın yarılıp suyun çıktığına inanılan yerde namaz kıldı, dua etti.

Bosna Hersek İslam Birliği Başkanı Huseyin Kavazovic, burada yaptığı konuşmada, bugün Ayvaz Dede'yi anmak için toplandıklarını belirterek, Ayvaz Dede'nin 500 yıldan daha uzun bir zaman önce ettiği dua ile Prusac'a su getirdiğini söyledi.

Şenliklerin devam ettirilmesi önemli

Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçisi Cihad Erginay da bu yılki şenliğe Saraybosna'da temsil edilen tüm Türk kurum ve kuruluşlarının temsilcileriyle katıldıklarını belirterek, şenliklere aynı zamanda Türkiye'den de çok sayıda belediyenin iştirak ettiğini ve organizasyona katkı sunduğunu söyledi.

Güzel bir faaliyet gerçekleştirildiğini anlatan Erginay, "Öyle sanıyorum ki her zamankinden daha büyük bir kalabalıkla buradaydık. Türkiye İzcilik Federasyonu, Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye'den birçok kuruluş ve gönüllü olarak gelen vatandaşımız vardı. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Buranın o güzel havasına katkıda bulunmuş oldular, aynı zamanda bu havayı solumuş oldular." diye konuştu.

Ayvaz Dede'nin İslam'ı Bosna Hersek'e getiren alperenlerden olduğunu aktaran Büyükelçi Erginay, 506. yılında Ayvaz Dede'yi anmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Etkinliğe katılan mehter takımının performansı, Türkiye ve Bosna Hersek'ten ilahi gruplarının söylediği ilahiler ve semazenlerin gösterisi katılımcılardan yoğun ilgi gördü.

Şenlikler, kılınan öğle namazı ve duaların ardından sona erdi.

Ayvaz Dede Şenlikleri

Sarı Saltuk gibi irşad maksadıyla Anadolu'dan bölgeye gelen Horasan erenlerinden Manisa Akhisarlı Ayvaz Dede, inanışa göre 506 yıl önce, kuraklığın yaşandığı ve bugün şenliklere ev sahipliği yapan Donji Vakuf'un Prusac kasabasındaki dağa geldi.

Halkın kıtlık çektiği, hayvanların susuzluktan telef olduğu bölgeye suyu getirmek için 40 gün 40 gece burada ibadet eden Ayvaz Dede, bir gece uykusunda iki koçun birbiriyle çarpıştığını gördü. Boynuz sesiyle uykusundan uyanan Ayvaz Dede, bir anda karşısında yarılan dağı ve gürül gürül akan ırmağı buldu. Böylece bölge suya kavuştu, kuraklık sona erdi. Bu olayı duyan çok sayıda kişi de İslam'a geçti. Şenliklerin, bölgedeki insanların İslam'a geçmesi dolayısıyla da düzenlendiği biliniyor.

Eski Yugoslavya döneminde, 1947 yılından itibaren düzenlenmesi yasaklanan Ayvaz Dede Şenlikleri, 1990 yılından itibaren yeniden yapılmaya başlandı.

'Orhun Anıtlarındaki üslup Ahlat'ta da görülüyor'

$
0
0

Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arslan, Orhun Anıtlarındaki üslubun Ahlat'taki eserlerde de görüldüğünü söyledi.

Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Celil Arslan, Orhun Anıtlarındaki üslubun Ahlat'taki eserlerde de görüldüğünü belirterek, "Biz Orhun Anıtları'ndaki mantığı İslami bir üslupla Ahlat'ta görüyoruz. Mezar taşları ve kümbetler bunun en güzel örnekleridir. Buradaki eserler bizim kültürümüzün Anadolu'daki dönüm noktası, kesintisizliğini ve sürekliliğini göstermesi açısından çok değerli" dedi.

Uluslararası 38'inci Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu için Edirne'ye gelen ve Ahlat üzerine çalışmaları bulunan Doç. Dr. Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ahlat'ın Türk kültürü şehir anlayışını ortaya koyması ve Ortaçağ İslam dünyasının ilim ve kültür merkezlerinden biri olması nedeniyle çok önemli olduğunu söyledi.

Doç. Dr. Arslan, Ahlat'ın şehir profilinin kazı çalışmalarında ortaya konması gerektiğinin altını çizerek, "Parlak bir maziye sahip, yüksek seviyede birçok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmış olan Ahlat şehri, bugün de birçok eser ve kitabeyi barındırdığından önemini kaybetmeyen tarihi şehirlerimizdendir. Şehri çevreleyen surun tespiti, sur içinde kalan yapı türleri, kazıları başlatılıp tamamlanamayan bölgelerde bulunması muhtemel eserlerin ortaya çıkarılması gerekir. Daha doğrusu Ortaçağ Ahlat şehrinin ortaya konması gerekir. Şehir anlayışımızın derinliklerini Ortaçağ Ahlat şehir dokusunu ortaya koymamızla daha net göreceğiz" diye konuştu.

Arslan, Ortaçağ Ahlat şehrinde yetişen sanatkar, taş ustaları ve mimarların İslam dünyasına önemli katkılar yaptığını, Anadolu'nun birçok yapılarında Ahlat sanatının görüldüğünü, Ahlat çini fırınlarının İslam dünyasının önemli çini üretim merkezlerinden biri olduğunu ifade etti.

Ahlat için sadece belli bir dönemden söz edilemediğini kaydeden Arslan, mezar taşlarına bakıldığında Ahlatşahlar, Eyyübiler, Safeviler ve son olarak Osmanlılar'a ait mezar taşlarını görüldüğünü söyledi.

Türk kültüründeki sürekliliği ve kesintisizliği göstermesi açısından önemli olan Ahlat mezar taşlarının, Orhun Anıtlarının İslami döneme aktarılmış örnekleri olduğunu belirten Arslan, "Biz Orhun Anıtlarındaki mantığı İslami bir üslupla Ahlat'ta görüyoruz. Mezar taşları ve kümbetler bunun en güzel örnekleridir. Buradaki eserler bizim kültürümüzün Anadolu'daki dönüm noktası, kesintisizliğini ve sürekliliğini göstermesi açısından çok değerli" görüşünü dile getirdi.

Değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Arslan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Birkaç hususun üzerinde durmak gerekir. Kamuoyunu bu konuda bilgilendirmemiz lazım. Sadece Kültür Bakanlığı bütçesiyle değil, tarihine duyarlı sponsorlar bulmamız gerekir. İnsanımızın zengin tarihimiz hakkında daha hassas olması ve bu yapıların sorumluluğunu kendisinde hisseden vatandaşlar olmamız gerekir."

En uzun resim sergisiyle rekor kırdılar

$
0
0

Osmaniye'de Türkiye ve 12 ülkeden çocuk ve gençlerin yaptığı 130 bin 289 resimle, 60 kilometre 889 metre uzunluğunda sergi açılarak, Dünya Çocuk Rekorları kapsamındaki "En büyük açık hava sergisi rekoru" kırıldı.

Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde, görsel sanatlar ve teknoloji tasarım öğretmenleri tarafından hazırlanan "Rekora Gidiyoruz Projesi" kapsamında, Türkiye ve 12 ülkeden çocuk ve gençlerin yaptığı 130 bin 289 resimle, 60 kilometre 889 metre uzunluğunda sergi açılarak, Dünya Çocuk Rekorları kapsamındaki "En büyük açık hava sergisi rekoru" kırıldı.

Kadirli Öğretmenevi yanında, Kaymakamlık, Belediye ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen etkinlikte, 4 kıta, 13 ülke ve 323 okuldan 0-18 yaş arası 40 bin çocuk ve gencin yaptığı 130 bin 289 resimle sergi açıldı.

Dünya Çocuk Rekorları Rekor Tescil ve Hakem Heyeti Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural ve rekor danışmanı Aydın Türkgücü'nün de hazır bulunduğu serginin uzunluğu, 60 kilometre 889 metre olarak ölçüldü.

Son ölçümü yaparak rekoru tescilleyen Kural, Kaymakam Muhittin Pamuk, İlçe Milli Eğitim Müdürü Sami Cömert ve Ticaret Odası Başkanı Hasan Kastal'a da belgeyi imzalattı.

Orhan Kural, yaptığı konuşmada, Dünya Çocuk Rekorları kapsamında, "En büyük açık hava sergisi rekorunun" kırıldığını söyledi.

Türkiye'nin yanı sıra 12 ülkeden 40 bin çocuğun resim gönderdiğini belirten Proje koordinatörü ve görsel sanatlar öğretmeni Mustafa Önem, şöyle konuştu:

"Rekor denememize Türkiye, ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, İsveç, Avusturya, Senegal, Fransa, Belarus, Nijerya, KKTC ve Libya'dan sergimize resim geldi. Eserler 60 görsel sanatlar ve teknoloji tasarım öğretmenlerinin yoğun çalışmalarıyla sergilemeye hazır hale getirildi. Dünya Çocuk Rekorları kapsamında gerçekleştirdiğimiz rekorumuzla çok mutluyuz."

Madame Tussauds'nun 21. merkezi İstanbul'da açılacak

$
0
0

Balmumu heykel müzesi markası Madame Tussauds'nun 21. merkezi, Aralık'ta İstanbul'da açılacak

Balmumu heykel müzesi markası Madame Tussauds'nun 21. merkezi, Aralık'ta İstanbul'da açılacak.

Tanıtım toplantısı, LEGOLAND Discovery Centre ve Madame Tussauds İstanbul Grup Genel Müdürü Sarper Hilmi Suner ve markanın bağlı olduğu Merlin Entertainments'in Yeni Açılışlar Direktörü Marcel Kloos'un katılımıyla Pera Palace Hotel'de yapıldı.

Toplantıda konuşan Suner, Madame Tussauds'nun 21. merkezi "Madame Tussauds İstanbul"u, Aralık'ta Beyoğlu'nda Grand Pera'da hizmete açmayı planladıklarını söyledi.

Müzede dünyadan ve Türkiye'den tarih, kültür, sanat, spor ve siyaset dünyasından yaklaşık 60 ünlü ismin yer alacağını belirten Suner, Doğu ile Batı'nın birleştiği nokta İstanbul'da bu müzeyi açmanın gurur verici olduğunu dile getirdi.

Messi ve Madonna'nın balmumu heykelleri tanıtıldı

Müzede Hz. Mevlana'nın figürünün de yer alacağını anlatan Suner, "Minyatürler dışında Hz. Mevlana'nın belirli bir resmi olmadığı için, Hz. Mevlana'nın heykeli, 22. kuşaktan torunu Faruk Çelebi'nin vücut hatları kullanılarak oluşturuldu." dedi.

Toplantı sonunda, Barcelona'da forma giyen Arjantinli futbolcu Lionel Messi ve ünlü pop şarkıcısı Madonna'nın balmumu heykelleri basın mensuplarına açıldı.

2 bin metrekarelik alan

Madame Tussauds İstanbul, İstiklal Caddesi üzerindeki Grand Pera binasının ilk iki katında, 2 bin metrekarelik alanda konumlanacak.

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde tarihi bir gezintinin yapılabileceği müzede, Türkiye'den birçok ismin yanı sıra çok sayıda uluslararası müzik, spor ve film yıldızı da görülebilecek.

Mustafa Kemal Atatürk, Zeki Müren, Steve Jobs, Mazhar Fuat Özkan (MFÖ), Barış Manço ve Mimar Sinan gibi isimlerin yer alacağı müzenin tam listesi ise figürleri yapılacak isimlerle gizlilik sözleşmesi olduğu için ilerleyen zamanlarda açıklanacak.Balmumu heykel müzesi markası Madame Tussauds'nun 21. merkezi, Aralık'ta İstanbul'da açılacak.

Tanıtım toplantısı, LEGOLAND Discovery Centre ve Madame Tussauds İstanbul Grup Genel Müdürü Sarper Hilmi Suner ve markanın bağlı olduğu Merlin Entertainments'in Yeni Açılışlar Direktörü Marcel Kloos'un katılımıyla Pera Palace Hotel'de yapıldı.

Toplantıda konuşan Suner, Madame Tussauds'nun 21. merkezi "Madame Tussauds İstanbul"u, Aralık'ta Beyoğlu'nda Grand Pera'da hizmete açmayı planladıklarını söyledi.

Müzede dünyadan ve Türkiye'den tarih, kültür, sanat, spor ve siyaset dünyasından yaklaşık 60 ünlü ismin yer alacağını belirten Suner, Doğu ile Batı'nın birleştiği nokta İstanbul'da bu müzeyi açmanın gurur verici olduğunu dile getirdi.

Messi ve Madonna'nın balmumu heykelleri tanıtıldı

Müzede Hz. Mevlana'nın figürünün de yer alacağını anlatan Suner, "Minyatürler dışında Hz. Mevlana'nın belirli bir resmi olmadığı için, Hz. Mevlana'nın heykeli, 22. kuşaktan torunu Faruk Çelebi'nin vücut hatları kullanılarak oluşturuldu." dedi.

Toplantı sonunda, Barcelona'da forma giyen Arjantinli futbolcu Lionel Messi ve ünlü pop şarkıcısı Madonna'nın balmumu heykelleri basın mensuplarına açıldı.

2 bin metrekarelik alan

Madame Tussauds İstanbul, İstiklal Caddesi üzerindeki Grand Pera binasının ilk iki katında, 2 bin metrekarelik alanda konumlanacak.

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde tarihi bir gezintinin yapılabileceği müzede, Türkiye'den birçok ismin yanı sıra çok sayıda uluslararası müzik, spor ve film yıldızı da görülebilecek.

Mustafa Kemal Atatürk, Zeki Müren, Steve Jobs, Mazhar Fuat Özkan (MFÖ), Barış Manço ve Mimar Sinan gibi isimlerin yer alacağı müzenin tam listesi ise figürleri yapılacak isimlerle gizlilik sözleşmesi olduğu için ilerleyen zamanlarda açıklanacak.

Sultan 2. Abdülhamid'in arşivinden fotoğraflar sergilenecek

$
0
0

Sultan 2. Abdülhamid'in 'Yıldız Albümleri' arşivindeki fotoğraflardan oluşan "Resimli Dünya Tarihi" isimli sergi, Akıllı Şehirler Fuarı kapsamında yarın ziyarete sunulacak.

Sultan 2. Abdülhamid'in "Yıldız Albümleri" arşivindeki fotoğraflardan oluşan "Resimli Dünya Tarihi" isimli sergi, Akıllı Şehirler Fuarı kapsamında yarın ziyarete sunulacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ'den yapılan açıklamaya göre sergi, yarın Haliç Kongre Merkezi'nde başlayacak fuar kapsamında ziyarete açılacak.

Sultan 2. Abdülhamid'in dünya vizyonunu ve teknoloji merakını anlatmak amacıyla düzenlenen sergide, sadece İstanbul değil, dünya için de önemli bir kültür mirası niteliğinde olan Sultan 2. Abdülhamid'in "Yıldız Albümleri" arşivinden 80 eser sergilenecek.

Sergide dünyanın çeşitli coğrafyalarının ve dünya liderlerinin fotoğrafları yer alacak.

Sergi, 3 Haziran'a kadar görülebilecek.

Safranbolu'ya Avrupa Şeref Plaketi

$
0
0

UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi'nde yer alan ve en iyi korunan 20 kent arasında bulunan Karabük'ün Safranbolu ilçesi, Avrupa Şeref Plaketi'ni almaya hak kazandı.

UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi'nde yer alan ve en iyi korunan 20 kent arasında bulunan Karabük'ün Safranbolu ilçesi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) tarafından verilen Avrupa Diploması ve Avrupa Şeref Bayrağı'nın ardından Avrupa Şeref Plaketi'ni de almaya hak kazandı.

Safranbolu Belediye Başkanı Necdet Aksoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, AKPM tarafından her yıl üye ve aday ülke belediyeler için düzenlenen çalışmaya 2011 yılından beri katıldıklarını söyledi.

AKPM'den 2012'de Avrupa Diploması aldıklarını ifade eden Aksoy, Avrupa Birliği karar ve yönetim organı olan Avrupa Konseyi tarafından üye ve aday ülkelerin şehirleri arasında Avrupa değerlerini benimsemek, Avrupa sistem ve kalitesi üzerine yapılan çalışmaları teşvik etmek, yerel yönetimleri daha kaliteli hizmet sunmaya birbirlerini destekleyen, birbirleriyle ilişki kurmalarını sağlayan bir düzeye getirme hususunda yarışma düzenlendiğini bildirdi.

Aksoy, Avrupa Diploması'nı almaya hak kazanırken, yaklaşık 60 madde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"İlişkilerin yürütülmesi, Avrupa değerlerinin benimsetilmesi, çalışmaların uluslararası standartlara ulaştırılması, dışa açıklık, dış dünyayla bağlantı kurma hususunda kriterler var. Bu kriterleri sağladığımız için ilk aşamada diploma ödülü veriliyor. İkinci aşamaya 2013'de başvurduk. 2013 yılında Avrupa Şeref Bayrağı aldık. Avrupa Şeref Bayrağı'nı alırken de bir kat daha fazla kriterler var. Bu kriterlerin yerine getirilmesiyle ilgili çalışmalar yaptık. Sonrasında Avrupa Şeref Bayrağı'nı Avrupa Birliği'nden gelen temsilciden aldık."

Ödül temmuz ayında verilecek

Bu sene Avrupa Şeref Plaketi'ne layık görüldüklerini anlatan Aksoy, katılan birkaç şehir olduğunu, onların arasında başarıya ulaştıklarını belirtti.

AK Parti Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal'ın da AKPM üyesi olduğunu ve büyük destek verdiğini belirten Aksoy, "Safranbolu'da temmuz ayı içerisinde yapacağımız organizasyonla ödülü Avrupa Konseyi bize teslim edecek. Bundan sonra hedefimiz Avrupa Ödülü'nü kazanmak. Avrupa Şeref Plaketi her yıl 3 ya da 4 şehre verilebiliyor ama Avrupa Ödülü, Avrupa genelinde sadece bir şehre veriliyor. Bunun için epey bir uğraşmamız gerekiyor. Amacımız 2018 ya da 2019 yılında Avrupa Ödülü'nü alacak performansı yakalamak." diye konuştu.

Safranbolu'ya, daha önce 2012 yılında Avrupa Diploması ve 2013 yılında Avrupa Şeref Bayrağı verilmişti. Türkiye'de daha önce Avrupa Şeref Plaketi'ni Ankara ve Kocaeli almıştı.


'Resim yaptıkça yaşam enerjim değişti'

$
0
0

Ressam Özer, "Üretemediğim zamanlarda kendimi daha mutsuz hissettim. Resim yaptıkça yaşam enerjim değişti çünkü üretmek canlılığın ifadesi." dedi.

Çeşitli koleksiyonlarda eserleri bulunan ve halen görsel sanatlar öğretmenliği yapan ressam Pelin Özer'in 11. kişisel sergisi, Vakıfbank Sanat Galerisi'nde açıldı.

Pelin Özer, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Uludağ Üniversitesi Resim Ana Sanat Dalı'ndan mezun olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü'nde yüksek lisans yapmaya başladığını dile getirdi.

Eğitimine ara vererek İngiltere'ye gittiğini ve Türkiye'ye döndükten sonra öğretmenlik yapmaya başladığını anlatan Özer, Üsküdar Sultantepe Ortaokulu'nda görsel sanatlar öğretmenliği yaptığını belirtti.

"Sanat derslerinin saatleri artırılmalı"

Pelin Özer, sanatla yaşamın iç içe olması gerektiğini vurgulayarak, "Üretemediğim zamanlarda kendimi daha mutsuz hissettim. Resim yapamadığım dönemlerde mutsuz bir insandım. Resim yaptıkça yaşam enerjim değişti çünkü üretmek canlılığın ifadesi. İyi, kötü bir şey ürettiğinizde kendi varlığınızı ortaya koyuyorsunuz." dedi.

Gençlere sanatla uğraşmalarını tavsiye eden Özer, yeteneği ve ilgisi olan çocukların öğretmen ve aile tarafından yönlendirilmesi gerektiğini, çocukların seçeceği mesleğinin yanında mutlaka sanatçılık yönü bulunması gerektiğine dikkati çekti.

Özer, "Çocuklar sınavlara, yarışa koşullandıkları için yaşamlarında sanatla oluşturacakları sevgi ön plana çıkmıyor. Bu büyük bir eksiklik. Eğitim sisteminde sanat derslerinin saatlerinin artırılması, her okulun resim, müzik atölyesine sahip olması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Necip Fazıl'ın son röportajı

$
0
0

Necip Fazıl Kısakürek'in vefatından yaklaşık yirmi gün önce Ahmet Kabaklı'nın Tercüman Gazetesi'ndeki köşesinde yayımlanacak olan son röportajı yapmaya Erenköy'deki köşke giden yazar Belkıs İbrahimhakkıoğlu, “Teybimiz o son röportajı kaydetmediği için Necip Fazıl Kısakürek'ten ertesi günler epey bir papara yedik ama o günün anısı olarak güzel bir fotoğraf karesi kaldı.” diyor.

Yazar Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Tercüman gazetesine röportaj yapmak için son kez Necip Fazıl Kısakürek'in köşküne gidip nasıl röportaj yapamadan geri döndüklerini anlatıyor. O günün şahidi ise siyah beyaz tek bir fotoğraf karesi. 1983 Mayıs tarihli fotoğraf karesindeki simalar: “Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Ayla Ağabegüm, çok eski yıllardan Üstad ile tanışıklıkları olan Hakkı İbrahimhakkıoğlu, Ahmet Kabaklı ve Necip Fazıl Kısakürek” Fotoğrafı o gün röportaja gelen vakıftaki gençlerden Sevgi Kılıç çekmiş. Bu fotoğrafı çekildikten 20 gün kadar sonra ise Üstad vefat eder.

Teyp var pil yok

Bir fotoğraf karesine sığan o unutulmaz günde kayıtlara geçmeyen ‘röportaj kazasını' ise İbrahimhakkıoğlu şöyle anlatıyor: “Hep birlikte Necip Fazıl'ın Erenköy'deki köşküne röportaj yapmak için yola çıktık. Vakıfta ses kaydı için kullandığımız küçük bir teybimiz vardı onu yanımıza almayı unutmuşuz. Ayla abla Almanya'dan getirilen evdeki teybi almış. Ama teybin ne elektrik kablosu var ne de pilleri. Pilimiz olmadığını utançtan Kabaklı hocamıza söyleyemiyoruz. Sessiz ve sıkıntılı bir şekilde köşke vardık.”

Necip Fazıl'dan utana sıkıla teybe pil almak istediklerini söyleyip genç arkadaşlarını dışarıya yolladıklarını söyleyen İbrahimhakkıoğlu, “Necip Fazıl çok titiz bir adamdı. Pilsiz teyple gittiğimizi duyunca bize hazırlıksız geldiğimiz için önce kızdı ama yapacak bir şey yoktu. Sevgi biraz sonra elinde pillerle geldi ve teybe takıp heyecandan ses kontrolü bile yapmadan röportaja başladık. Kabaklı Türkiye'nin geleceği üzerine sorular soruyor, Üstad ise uzun uzun anlatıyordu. Ben ve Ayla abla ise karşılarında boş durmayalım diyerek çantamızdan defter kalem çıkardık. Arada notlar alıp sessizce sohbeti dinlemeye başladık.” diyor.

Güzel geçen röportajın anısı bu fotoğraf karesinde ölümsüzleşir. Fakat Belkıs İbrahimhakkıoğlu eve geldiğinde kasete röportajı kaydetmediğini fark eder ve büyük bir paniğe kapılır. Bunu hocası Ahmet Kabaklı'ya ve Necip Fazıl Kısakürek'e nasıl söyleyecektir? O gece üzüntüsünden sabaha kadar uyuyamadığını ifade eden İbrahimhakkıoğlu, ertesi gün vakfa giderek durumu utana sıkıla Kabaklı'ya anlatır. Kabaklı da çok üzülür fakat yapacak bir şey yoktur. Yazdıkları notları temize çekip verirler sadece. O da köşesinde bu notları yayınlar. Fakat Necip Fazıl anlattıklarıyla yazılanlar arasındaki farkı görünce hemen Ahmet Kabaklı'yı arar, öğrenir.

Telefonda esip gürledi

Öfkeyle Necip Fazıl, vakfı arar. Belkıs İbrahimhakkıoğlu yaptıkları telefon görüşmesini şöyle anlatıyor: “Telefon o kadar öfkeli çalıyordu ki ‘eyvah Üstad arıyor' diyerek korkuyla telefonun ahizesini kaldırdım. Evet yanılmamıştım. Telefonun diğer ucunda Üstad vardı. ‘Efendim?' dediğimi duyunca sesimi tanıdı. Öfkeyle, ‘Yaptığınızı beğendiniz mi?' diye bağırdı. Ben de ‘Beğenmedik Efendim.' dedim. ‘Sizin zaten gelişinizden belliydi.' diye başlayıp beni bir güzel telefonda paparaladı. Sessizce kendisini dinledim ve dedim ki: ‘Efendim siz ne kadar kızarsanız kızın hiçbir şey benim dün gece yaşadığım üzüntü kadar büyük olamaz.' Bunu duyunca birden sustu ve şefkatli bir sesle, ‘Yavrum ne oldu dün gece?' dedi. Ben de teybin röportajı kaydetmediğini evde fark ettiğimde üzüntüden sabaha kadar uyuyamadığımı anlattım. Bu duruma kendi de çok üzüldü, ‘Evladım her şeyin çaresi vardır, olur böyle şeyler.' diye bu defa beni teselli etti. Vakıfta hepimiz bizi affettiği için çok sevindik. Teşekkür ve hürmetle telefonu kapattım.”

Ayşe Olgun'un Yeni Şafak'ta ki haberine göre yazar Belkıs İbrahimhakkıoğlu eve geldiğinde kasete röportajı kaydetmediğini fark edince üzüntüden sabaha kadar uyuyamaz.

Almanya'daki Türklerden Ermeni tasarısına tepki

$
0
0

Almanya'daki Türk sivil toplum örgütlerinin temsilcileri Federal Meclis'in gündeminde bulunan ve yarın oylanacak olan 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını içeren karar tasarısına tepki gösterdi.

Almanya'daki Türk sivil toplum örgütlerinin temsilcileri Federal Meclis'in (Bundestag) gündeminde bulunan ve yarın oylanacak olan 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını içeren karar tasarısına tepki gösterdi.

Sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri kararının hukuki olmaktan ziyade siyasi bir karar olduğuna dikkati çekti.

Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) Genel Başkan Yardımcısı Asiye Bilgin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ermeni iddialarına ilişkin tasarının Federal Meclis gündemine taşınmasını büyük bir siyasi hata olarak değerlendirdi.

Bilgin, söz konusu tasarının Federal Meclis'ten geçmesi durumunda iki ülke arasındaki ilişkilerin olumsuz yönde etkileneceğini vurgulayarak, tasarının meclisten geçmemesini diledi.

''Makine mühendisinin kalp ameliyatı yapmasına benziyor''

Avrupa Türk-İslam Birliği Başkanı İhsan Öner de parlamentoların bu konuda yetkili olmadığını vurgulayarak, "Bir parlamento eğer tarihi olaylarla ilgili mahkemenin vereceği kararlar ortada olmadan bir karar vermeye kalkıyorsa bu, makina mühendisi bir adama kalp ameliyat yaptırmaya benzer." şeklinde konuştu.

"Gereksiz ve zamansız"

Almanya Türk Toplumu (TGD) Başkanı Gökay Sofuoğlu da, 1915 olaylarına ilişkin tasarının meclis gündemine getirilmesini gereksiz ve zamansız şeklinde niteleyerek, söz konusu tasarının meclis gündemine gelmesinin Türkiye-Almanya, Türkiye-Avrupa Birliği ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerine de yansıyacağını söyledi.

Berlin Türk Cemaati Başkanı (TGB) Bekir Yılmaz, karar tasarısının kabul edilmesi durumunda özellikle Almanya'da yaşayan Türkler arasında bu ülkeye karşı duygusal bir kopuş meydana gelebileceğine işaret ederek, ''Almanya'da Türklerin 700 bin oy potansiyeli var. Bundan sonra kime oy vereceğiz diye düşünecek Türkler. Çünkü bu tasarı tüm partilerin ortak bir tasarısı. Çok talihsiz buluyorum.'' ifadelerini kullandı.

CHP Berlin Birliği Başkanı Sonay Ataç da Ermeni iddialarına ilişkin tasarının Alman Meclisi'ne getirilmesini endişeyle takip ettiklerini ifade etti.

Ataç, bu tasarıyı birilerini üstün kılma çabası olarak gördüklerini dile getirerek, tasarının barışa hizmet etmediğini, tam aksine iki ülke arasındaki sorunları derinleştirebileceğini söyledi.

Berlin Alperen Ocakları Başkanı Ünsal Tokuç da Alman Meclisi'nin, burada yaşayan 3 milyon Türk nüfusuna rağmen tasarıyı gündeme getirmesini eleştirerek, "Alman Meclisi'nin böyle bir kararı oylamaya kalkışmasını kınıyoruz. Alman hükümetinden, parlamentosundan ve siyasetinden bu safsataya ön ayak olmamasını ve Türklerin duyarlılığına kulak vermelerini istiyoruz." şeklinde konuştu.

Mimar Sinan'ın 'ustalık eseri' ramazana hazır

$
0
0

Mimar Sinan'ın "ustalık eseri" Selimiye Camisi, bakım ve temizlik çalışmalarıyla ramazan ayına hazırlandı.

Mimar Sinan'ın "ustalık eseri" Selimiye Camisi, bakım ve temizlik çalışmalarıyla ramazan ayına hazırlandı.

Edirne Müftüsü Emrullah Üzüm, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Selimiye Camisi'nin her ramazan ayında ziyaretçi akınına uğradığını söyledi.

Her ramazan olduğu gibi bu yıl da Selimiye Camisi'nde özel hazırlık yaptıklarını yaptıklarını belirten Üzüm, "Camimizin bütün avizeleri temizlendi. Halıların tamamı yıkandı. İç mekan yeniden elden geçirildi. Yanmayan ampullerin yerine yenileri takıldı. Şamdanlar ve lambalar temizlendi. Tertemiz pırıl pırıl bir cami olarak ziyaretçilerini bekliyor. Bizler de büyük bir heyecanla ramazanı bekliyoruz. Ramazan ayı çok bereketli bir ay. Bu bereket camiyi ziyaret eden kişilerde de hissediliyor. Gönüller ramazana hazırlandı, binlerce insan teravih namazını Selimiye'de kılmak için hazırlık yapıyor.''diye konuştu.

Üzüm, hijyen ve temizliğine büyük önem verdiklerini camide bir yandan temizlik çalışmaları yapıldığını, diğer yandan da vaaz programları hazırlandığını aktardı.

Selimiye Camisi'nin fiziki ve manevi yapısıyla Müslümanların gönül dünyasında çok büyük anlam ifade ettiğini vurgulayan Üzüm, caminin yılın her mevsimi ziyaretçilerin yoğun ilgisini çektiğini dile getirdi.

Üzüm, camiyi her yıl yaklaşık 5 milyon kişinin ziyaret ettiğini ve bu sayının özellikle ramazanda yoğunlaştığını kaydetti.

Ramazanda günde ortalama 10 bin kişinin geldiği Selimiye Camisi'nin Kadir Gecesi'nde yaklaşık 30 bin kişiyi ağırladığını anlatan Üzüm, "Selimiye'yi ziyarete gelen vatandaşların, özellikle çocuklarını da yanında getirmesini tavsiye ediyoruz. Çocukluk döneminde Selimiye ile buluşan kişilerin ilerleyen yaşlarda bunun faydalarını göreceğini düşünüyoruz." diye konuştu.

Madame Tussauds'nun 21. merkezi İstanbul'da açılacak

$
0
0

Balmumu heykel müzesi markası Madame Tussauds'nun 21. merkezi, Aralık'ta İstanbul'da açılacak.

Tanıtım toplantısı, LEGOLAND Discovery Centre ve Madame Tussauds İstanbul Grup Genel Müdürü Sarper Hilmi Suner ve markanın bağlı olduğu Merlin Entertainments'in Yeni Açılışlar Direktörü Marcel Kloos'un katılımıyla Pera Palace Hotel'de yapıldı.

Toplantıda konuşan Suner, Madame Tussauds'nun 21. merkezi "Madame Tussauds İstanbul"u, Aralık'ta Beyoğlu'nda Grand Pera'da hizmete açmayı planladıklarını söyledi.

Müzede dünyadan ve Türkiye'den tarih, kültür, sanat, spor ve siyaset dünyasından yaklaşık 60 ünlü ismin yer alacağını belirten Suner, Doğu ile Batı'nın birleştiği nokta İstanbul'da bu müzeyi açmanın gurur verici olduğunu dile getirdi.

Messi ve Madonna'nın balmumu heykelleri tanıtıldı

Müzede Hz. Mevlana'nın figürünün de yer alacağını anlatan Suner, "Minyatürler dışında Hz. Mevlana'nın belirli bir resmi olmadığı için, Hz. Mevlana'nın heykeli, 22. kuşaktan torunu Faruk Çelebi'nin vücut hatları kullanılarak oluşturuldu." dedi.

Toplantı sonunda, Barcelona'da forma giyen Arjantinli futbolcu Lionel Messi ve ünlü pop şarkıcısı Madonna'nın balmumu heykelleri basın mensuplarına açıldı.

2 bin metrekarelik alan

Madame Tussauds İstanbul, İstiklal Caddesi üzerindeki Grand Pera binasının ilk iki katında, 2 bin metrekarelik alanda konumlanacak.

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde tarihi bir gezintinin yapılabileceği müzede, Türkiye'den birçok ismin yanı sıra çok sayıda uluslararası müzik, spor ve film yıldızı da görülebilecek.

Mustafa Kemal Atatürk, Zeki Müren, Steve Jobs, Mazhar Fuat Özkan (MFÖ), Barış Manço ve Mimar Sinan gibi isimlerin yer alacağı müzenin tam listesi ise figürleri yapılacak isimlerle gizlilik sözleşmesi olduğu için ilerleyen zamanlarda açıklanacak.

Kazakistan 'Türk Filmleri Haftası' sona erdi

$
0
0

Kazakistan'ın Almatı kentinde bu yıl ilki düzenlenen "Türk Filmleri Haftası" sona erdi. Etkinliğin son gününde Osman Sınav'ın "Uzun Hikaye" filmi sanatseverlerle buluştu.

Kazakistan'ın Almatı kentinde bu yıl ilki düzenlenen "Türk Filmleri Haftası" sona erdi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ana sponsorluğunda, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatının (TÜRKSOY) destekleriyle Kazakistan'da düzenlenen etkinliğin son gününde, yönetmenliğini Osman Sınav'ın üstlendiği "Uzun Hikaye" filmi sanatseverlerle buluştu.

Kapanış programında Türkiye'nin Almatı Başkonsolosu Rıza Kağan Yılmaz, Kazak halkının etkinliğe gösterdiği memnuniyeti dile getirerek, Türk Filmleri Haftası'na ilişkin bilgi verdi.

Topçu: Bizim meselemiz, dilde, fikirde ve işte bir olmanın yollarını çoğaltmaktır

"Kazakistan'a Anadolu'dan 80 milyon selam getirdim." diyen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu ise Türk ve Kazak halklarının “Bir atanın çocukları” olduğunu belirtti. Topçu, sinemanın toplumlar arasında çok ciddi bir bağ kurduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Bizim asıl meselemiz, dilde, fikirde ve işte bir olmanın yollarını çoğaltmaktır. Allah inşallah bize dilde, fikirde ve işte bir olacağımız günleri tez elden gösterir. Allah inşallah ataları bir olan bütün kardeşlerimize o günleri gösterir. Yaşasın Türkiye, yaşasın Kazakistan, yaşasın büyük Türk dünyası, yaşasın Balkanlardan Çin Seddi'ne dilde, fikirde işte bir olmuş Türk İslam birliği."

İnsanların birbirini tanımasının önemli yollarından birinin sinema olduğunun altını çizen Topçu, “Kazakistan ve Türkiye'yi sinema ile buluşturdukları için etkinliğin koordinatörü Öner Kılıç'a, TİKA, TÜRKSOY ve Karagöz Ajansı ile Almatı Başkonsolosluğu ve Anadolu Ajansı İstanbul Haberleri Editörü Hüseyin Altınalan'a Türk devleti ve Türk dünyası adına teşekkür ederim.”

Kılıç: Ortak kültürümüzü yansıtan filmler yapacağız

Etkinliğin koordinatörü Öner Kılıç da Türk sinemasının son 10 yılda büyük gelişme gösterdiğini dile getirerek şunları kaydetti:

"Kazakistan'da daha önce Türk filmleriyle ilgili bir şey yapılmamış, ilkini yaptık ve beklediğimizin kat kat üzerinde ilgi gördük. Kazak halkı Türk filmlerine susamış, bunu gördük ve mutlu olduk. Ortak kültür ve değerlerimizi sinemacılarımızla yapmalıyız. Burada Kazak yönetmenlerimizle görüştük ve kültürel değerler üzerine ön çalışmalarımızı yaptık. İnşallah kurumlarımızın desteği ile bu projelerin devamını getiririz."

En uzun resim sergisiyle rekor kırdılar

$
0
0

Osmaniye'de Türkiye ve 12 ülkeden çocuk ve gençlerin yaptığı 130 bin 289 resimle, 60 kilometre 889 metre uzunluğunda sergi açılarak, Dünya Çocuk Rekorları kapsamındaki "En büyük açık hava sergisi rekoru" kırıldı.

Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde, görsel sanatlar ve teknoloji tasarım öğretmenleri tarafından hazırlanan "Rekora Gidiyoruz Projesi" kapsamında, Türkiye ve 12 ülkeden çocuk ve gençlerin yaptığı 130 bin 289 resimle, 60 kilometre 889 metre uzunluğunda sergi açılarak, Dünya Çocuk Rekorları kapsamındaki "En büyük açık hava sergisi rekoru" kırıldı.

Kadirli Öğretmenevi yanında, Kaymakamlık, Belediye ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen etkinlikte, 4 kıta, 13 ülke ve 323 okuldan 0-18 yaş arası 40 bin çocuk ve gencin yaptığı 130 bin 289 resimle sergi açıldı.

Dünya Çocuk Rekorları Rekor Tescil ve Hakem Heyeti Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural ve rekor danışmanı Aydın Türkgücü'nün de hazır bulunduğu serginin uzunluğu, 60 kilometre 889 metre olarak ölçüldü.

Son ölçümü yaparak rekoru tescilleyen Kural, Kaymakam Muhittin Pamuk, İlçe Milli Eğitim Müdürü Sami Cömert ve Ticaret Odası Başkanı Hasan Kastal'a da belgeyi imzalattı.

Orhan Kural, yaptığı konuşmada, Dünya Çocuk Rekorları kapsamında, "En büyük açık hava sergisi rekorunun" kırıldığını söyledi.

Türkiye'nin yanı sıra 12 ülkeden 40 bin çocuğun resim gönderdiğini belirten Proje koordinatörü ve görsel sanatlar öğretmeni Mustafa Önem, şöyle konuştu:

"Rekor denememize Türkiye, ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, İsveç, Avusturya, Senegal, Fransa, Belarus, Nijerya, KKTC ve Libya'dan sergimize resim geldi. Eserler 60 görsel sanatlar ve teknoloji tasarım öğretmenlerinin yoğun çalışmalarıyla sergilemeye hazır hale getirildi. Dünya Çocuk Rekorları kapsamında gerçekleştirdiğimiz rekorumuzla çok mutluyuz."


"Istanbul Photo Awards 2016" fotoğraf severlerle buluşuyor

$
0
0

Anadolu Ajansının bu yıl ikincisini düzenlediği "Istanbul Photo Awards 2016" yarışmasının ikinci sergisi, İstanbullu fotoğraf severlerle buluşuyor.

Anadolu Ajansının (AA) bu yıl ikincisini düzenlediği "Istanbul Photo Awards 2016" yarışmasının ikinci sergisi, İstanbullu fotoğrafseverlerle buluşuyor.

Istanbul Photo Awards 2016 yarışmasında ödül alan ve finale kalan fotoğrafların yer alacağı sergide ziyaretçilere, 2015'te dünya kamuoyunda ses getiren olayların görsel bir özeti sunulacak.

İstanbul Fotoğraf Müzesi'nde 2 Haziran Perşembe günü saat 19.30'da açılacak sergi, 26 Haziran'a kadar gezilebilecek.

Yarışma ve sergide yer alan fotoğraflar

Istanbul Photo Awards 2016 yarışmasında, Suriyeli fotoğrafçı Abd Doumany'nin "Suriyeli Çocukların Yardım Çığlığı" başlıklı fotoğrafı, uluslararası jüri tarafından "Yılın Fotoğrafı" ödülüne layık görülmüştü.

Sergey Ponomarev, New York Times için çektiği "Sığınmacılar" adlı fotoğrafı ile "Tekil Haber", Santi Palacios, Getty Images için çektiği "Avrupa'ya Ulaşmak İçin Riske Atılan Hayatlar" başlıklı fotoğrafı ile "Seri Haber" kategorilerinde birincilik ödülünün sahibi olmuştu.

Ian MacNicol "Kalp Şeklinde" başlıklı fotoğrafı ile "Tekil Spor" ve Valery Sharifulin "Savaşçının Tarzı" başlıklı fotoğrafı ile "Seri Spor" dalında birincilik ödülü almıştı. Minzayar Oo ise "Onur Ödülü" kazanmıştı.

Pulitzer ödülleri

Suriye'deki savaştan kaçan ve Avrupa'ya gitmeye çalışan mültecilerin Ege Denizi'nde karşılaştıkları dramı anlatan "Sığınmacılar” adlı fotoğrafı ile Istanbul Photo Awards'ta "Tekil Haber" dalında birincilik ödülünün sahibi olan New York Times'ın serbest fotoğrafçısı Sergey Ponomarev, aynı fotoğrafla Pulitzer ödülünü de kazanarak yıla damgasını vurmuştu.

AA'nın ilk olarak geçen yıl düzenlediği yarışmada "Yılın Fotoğrafı" seçilen haber fotoğrafı da akabinde Pulitzer ödülünü kazanmıştı. Avustralyalı fotoğrafçı Daniel Berehulak, Ebola salgınıyla ilgili Liberya'da çektiği dramatik fotoğrafı ile Pulitzer'e layık görülmüştü.

Istanbul Photo Awards 2016 yarışmasına 13 bin başvuru olmuştu. Yılın fotoğrafının yanı sıra dört kategoride 9 ülkeden 11 fotoğrafçıya ödül verilen yarışmanın finansal destek ve sponsorluğunu ise Başbakanlık Tanıtma Fonu, Türk Hava Yolları (THY) ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) üstlenmişti.

İşte bu hafta vizyona girecek filmler

$
0
0

Türkiye'deki sinema salonlarında bu hafta 3'ü yerli 9 film vizyona girecek.

Yönetmenler Alex Brewer ile Benjamin Brewer'ın imzasını taşıyan "Vurgun"un başrollerinde Nicolas Cage ve Elijah Wood yer alıyor.

Jerry Lewis, Steven Williams ve Sky Ferreira'nın oynadığı film, iki polisin yaşadıklarını konu alıyor.

"Warcraft"

Yönetmenliğini Duncan Jones'un yaptığı, Travis Fimmel, Paula Patton, Ben Foster, Dominic Cooper, Toby Kebbell, Ben Schnetzer, Rob Kazinsky ve Daniel Wo'nun rol aldığı "Warcraft: İki Dünyanın İlk Karşılaşması", fantastik-aksiyon meraklılarının ilgisini çekmeye aday.

Senaryosu Charles Leavitt ve Duncan Jones tarafından yazılan film, izleyicilere dünyaların çatıştığı destansı bir macera sunacak.

"Evrim"

Max Brebant, Roxane Duran, Julie Marie Parmentier ile Mathieu Goldfeld'in oynadığı "Evrim"in yönetmenliğini Lucile Hadzihalilovic yaptı.

Korku ve gerilim türündeki Fransız yapımı film, 10 yaşındaki Nicolas'ın kabusunu konu alıyor.

"Yaz Kampı"

Başrollerinde Diego Boneta, Jocelin Donahue ve Maiara Walsh'un bulunduğu korku gerilim türündeki "Yaz Kampı"nın yönetmen koltuğunda çok satan "İyi uykular" kitabının yazarı Alberto Marini oturuyor.

Film, eğlence ve yeni deneyimler arayan Amerikalı dört gencin, yurt dışında geçirecekleri ilk yaz kampı için Avrupa'yı seçmeleri sonrasında başlarına gelen tuhaf olayları ve kaynağının ne olduğunu bilmedikleri bir enfeksiyona karşı hayatta kalma mücadelesini beyazperdeye taşıyor.

"Sen Benimsin"

Dakota Johnson, Ralph Fiennes, Tilda Swinton, Matthias Schoenaerts'ın başrollerini paylaştığı "Sen Benimsin" filminin yönetmenliğini "Benim Adım Aşk" filmiyle tanınan Luca Guadagnino üstlendi.

Film, yönetmen sevgilisiyle Sicilya'nın güneyinde sakin bir yaşam süren tanınmış bir rock yıldızının, huzurlu ortamlarının eski arkadaşları ile genç kızının adaya gelişiyle bozulmasını ve kıskançlık ile tutku dolu bir ilişki sarmalının herkes için tehlikeli sonuçlar doğurmasını sinema perdelerine taşıyacak.

"Benim Çılgın Düğünüm 2"

Kirk Jones'in yönetmenliğini yaptığı "Benim Çılgın Düğünüm" filmde Nia Vardalos, John Corbett, Elena Kampouris, Michael Constantine ve Lainie Kazan rol aldı.

Senaryosunu Nia Vardalos'un kaleme aldığı devam filminde maceralarıyla bilinen Portokalos ailesi bir kez daha bir Yunan düğünü için seyirciyle buluşacak.

"Arama Motoru"

Atalay Taşdiken'in yönettiği "Arama Motoru" adlı filmde Mehmet Çiğdem, Mahmut Uyanık, Rahim Yalçın ile Musa Çınar kamera karşısına geçti.

Oyuncularının tamamı amatör olan film, bir Anadolu kasabasında çoğunlukla doğaçlama çekildi. Her biri kendileri için yaşamsal değerdeki bir şeyleri arayan bir avuç insanla bu arayışları paraya dönüştüren girişimci ruhlu bir gencin öyküsünü anlatıyor.

"Şeytanın Çocukları-El Ebyaz"

Oya Köksal ve Vedat Dikmetaş'ın yönetmenliğini yaptığı korku türündeki "Şeytanın Çocukları-El Ebyaz"ın başrollerinde Merve Sevi, Fırat Çöloğlu ve Balamir Emren yer aldı.

Senaryosu Alper Kıvılcım tarafından kaleme alınan film, arkeoloji çalışmaları yapan bir ekibin yaşadıklarını anlatıyor.

"Sokak Köpekleri: Bal ile Betty"

Fedai Çakır'ın yönettiği "Sokak Köpekleri: Bal ve Betty" filminde Toygun Ateş, Fedai Çakır, Sinem Göz, Yiğit Türken ve Esila Sönmez oynuyor.

Sokağa bırakılan iki köpeğin öncelikle üç kardeş, daha sonra mahalledeki çocuklarla ilişkilerini ve yetişkinlerin köpeklere bakış açılarını anlatan film, sokak köpeklerinin kendilerinden beklenmeyen şeyleri başarmalarını izleyicinin beğenisine sunuyor.

Sultan 2. Abdülhamid'in arşivinden fotoğraflar

$
0
0

Sultan 2. Abdülhamid'in "Yıldız Albümleri" arşivindeki fotoğraflardan oluşan "Resimli Dünya Tarihi" isimli sergi, Akıllı Şehirler Fuarı kapsamında yarın ziyarete sunulacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ'den yapılan açıklamaya göre sergi, yarın Haliç Kongre Merkezi'nde başlayacak fuar kapsamında ziyarete açılacak.

'Türk sinemasında bir ilk'

$
0
0

Yönetmen Taşdiken, "Arama Moturu"nun kamera arkası görüntülerinden ikinci film yapmaya başladıklarını belirterek, "Bir filmden ikinci bir film çıkarmak sanıyorum Türk sinemasında bir ilk." dedi.

Yönetmen Atalay Taşdiken, bugün vizyona giren son filmi "Arama Moturu"nun kamera arkası görüntülerinden ikinci film yapmaya başladıklarını belirterek, "Bir filmden ikinci bir film çıkarmak sanıyorum Türk sinemasında bir ilk." dedi.

Senaryosunu da Atalay Taşdiken'in yazdığı, Konya'da çekilen ve profesyonel oyuncular yerine köylülerin rol aldığı "Arama Moturu", sinema severlerle buluştu.

Taşdiken, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Arama Moturu"nun kamera arkasında yapılan çekimlerden hazırladığı "Bir Filmi Aramak" filminin de çok yakında sinemaseverlerle buluşacağını bildirdi.

Oyunculukla ilk kez tanışan köy halkıyla film çekmenin kendisi için de yeni bir deneyim olduğunu aktaran Taşdiken, "Arama Moturu"nu hikaye ekseninde köylülerin doğaçlamalarına müsaade ederek çektiğini kaydetti.

"Sadece kamera arkası değil, hikayesi de var"

Taşdiken, çekimlerde kamera arkasını da kayda aldıklarını tamamen unuttuklarını belirterek, şunları aktardı:

"Filme odaklandığımız için diğer kamerayı unuttuk. Bazen mahrem şeylerimizi bile çekti o kamera açıkçası. 'Arama Moturu'nun kurgusunu bitirdikten sonra da kamera arkası görüntülerinden ikinci filmi yapmaya başladık. 'Bunu sadece bir kamera arkası gibi kurgulamayalım, başlıbaşına bir süreci anlatan, bir yönetmeni anlatan, hikayesi olan bir film yapalım' dedik."

Dünyada amatörlerle festivaller için çekilmiş filmler olduğunu hatırlatan Taşdiken, "Bir filmden ikinci bir film çıkarmak sanıyorum Türk sinemasında bir ilk." diye konuştu.

"'Bir Filmi Aramak' filmimiz vizyonda olacak"

Taşdiken, ikinci filmde kendisinin de oynadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Yapmaya çalıştığımız şeyin zaruri bir sonucu olarak ikinci filmin aynı zamanda bir oyuncusu gibiyim doğal olarak. 'Arama Moturu'nun seyirciden geri dönüşlerine göre, ikinci ya da üçüncü hafta 'Bir Filmi Aramak' filmimiz vizyonda olacak. Bütün salonlarda mümkün olmayabilir ama bazı salonlarda film kuşağı yapıp, tek bilete önce birinci filmi, sonra sahne arkasının hikayesini göstermeyi düşünüyorum."

'La Traviata'da prömiyer akşamı

$
0
0

Giuseppe Verdi'nin bestelediği Francesco Maria Piave'nin librettosunu yazdığı "La Traviata" operası, yarın Ankara Opera Sahnesi'nde sanatseverler ile buluşacak.

Giuseppe Verdi'nin bestelediği Francesco Maria Piave'nin librettosunu yazdığı "La Traviata" operası, yarın Ankara Opera Sahnesi'nde sanatseverler ile buluşacak.

Alexandre Dumas'ın 1848'de yazdığı "Kamelyalı Kadın" romanını temel alan ve Paris'te geçen eseri Recep Ayyılmaz sahneye koydu.

Orkestra yönetmenliğini Nezih Seçkin ve Alessandro Cedrone'nin yaptığı operada, Violetta ve Alfredo arasındaki umutsuz aşk anlatılıyor.

Dünya opera repertuvarının en popüler yapıtları arasında yer alan eserin dekoru Çağda Çitkaya, kostümleri Gazal Erten, koreografisi Kürşat Kılıç ve ışığı ise Müfit Özbek imzası taşıyor.

Yarın akşam prömiyeri gerçekleştirilecek La Traviata, pazar günü ise sezonun son temsilinde Başkentli sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

Viewing all 7489 articles
Browse latest View live