Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Gri Şarkılar ilk kez garajistanbul'da

$
0
0

Gülay, yeni albümü "Gri Şarkılar"ın müzikseverlerle buluşmasının ardından 25 Mayıs'ta ilk kez garajistanbul sahnesinde dinleyicisine seslenecek.

Farklı türlerde başarı kazanmış “Cesaretin Var mı?”, “Damlalar 1-2-3” ve “Aşkhane” gibi albümlere imza atan Gülay, dinleyicisinin karşısına bu defa değerli söz yazarı, şair ve bestecilerin unutulmaz eserlerini bir araya getirdiği yepyeni albümü “Gri Şarkılar” ile çıktı.

Gülay'ın yeniden yorumladığı 11 şarkıdan oluşan albüm Pasaj Müzik etiketiyle 5 Nisan Salı günü yayınlandı.


İmam-ı Şafii ve Tahirê Uryan'ın şiirleri Zazacaya çevrildi

$
0
0

İslam fıkhı alanında çalışmalar yapan yazar Bilal Durgun, Şafii mezhebinin kurucusu İmam-ı Şafii'nin ve İran'ın rubaileriyle meşhur şairi Baba Tahirê Uryan'ın şiirlerini iki ayrı kitap olarak Zazacaya çevirdi.

İslam fıkhı alanında çalışmalar yapan yazar Bilal Durgun, Şafii mezhebinin kurucusu İmam-ı Şafii'nin ve İran'ın rubaileriyle meşhur şairi Baba Tahirê Uryan'ın şiirlerini iki ayrı kitap olarak Zazacaya çevirdi.

Yurt içi ve yurt dışında eğitim alan, ana dal olarak usulü'l-fıkıh üzerine çalışan Durgun, AA muhabirine Zazacaya çevirdiği eserler hakkında bilgi verdi.

Zazaca üzerine daha önce de çeşitli çalışmalar yaptığını Durgun, "Çocukluğumdan beri çalışmalarım var. Ama eserleri kitap olarak basmaya başlamam 7 yıl oldu. İlk çalışmam Hz. Muhammed'in hayatını anlatan mevlidi çocuklar için Zazacaya çevirmek. Ondan sonra Kuran-ı Kerim'in mealini Zazaca yayınlamıştık. O da 5 yıllık bir çalışmadır. Yine çocuklar için Peygamberlerin hikayeleri diye bir kitap Zazacaya çevirmiştim." ifadelerini kullandı.

Çevirdiği eserlerde "Feqi Çolî;g" mahlasını kullanan Durgun, Baba Tahirê Uryan'ın rubailerini ve İmam-ı Şafii'nin şiirlerini 5 yıllık bir çalışmanın ardından iki ayrı kitap olarak Zazacaya kazandırdığını belirtti.

Payitahtlığın bakiyesini geleceğe taşıyan vakıf kenti: Edirne

$
0
0

Edirne'deki pek çok abide eser, asırlar öncesinin vakıf duygusunu heybetiyle günümüze taşıyor.

Yardımlaşma ve dayanışma duygusu ile Allah'ın rızasını kazanma isteğiyle güçlenen vakıf anlayışının en çok hissedildiği kentlerin başında eski payitaht Edirne geliyor.

Edirne'nin ve Osmanlı'nın simgesi, "Taş dehaya ulaştı, deha taş kesildi" dedirtecek kadar bilim ve teknoloji kıtlığında mimari zirveyi yansıtan Selimiye Camisi, Osmanlı'da revaklı avlunun ilk kez denendiği Üç Şerefeli Camii, hat yazılarıyla büyüleyen Eski Camii, çinileriyle meşhur Edirne'deki Mevlevi ruhunu yaşatan Muradiye Camii, akıl hastalarının su ve müzikle tedavi edildiği Şifahane, Mimar Sinan tarafından inşa edilen Sokullu Hamamı ve geçmişin alışveriş merkezleri kapalı çarşılar, kentteki bir çırpıda sayılabilecek onlarca vakıf eserinden en bilinenleri arasında yer alıyor.

Edirne Vakıflar Bölge Müdürü Osman Güneren, AA muhabirine yaptığı açıklamada, vakıf eserlerinin yaşatılması, gelecek nesillere aktarılması için büyük gayret gösterdiklerini söyledi.

Güneren, kentteki birçok tarihi eserin restorasyonunu gerçekleştirdiklerini, bir kısmındaki çalışmaların da devam ettiğini ifade etti.

Türk kısa filmleri Cannes Festivali'nde

$
0
0

Türkiye'den 9 kısa film, 69. Cannes Film Festivali boyunca "Hezarfen Film Galeri - Türkiye'den Kısalar Özel Seçkisi" başlığıyla sinema profesyonelleriyle buluşacak.

Türkiye'den 9 kısa film, 69. Cannes Film Festivali boyunca "Hezarfen Film Galeri - Türkiye'den Kısalar Özel Seçkisi" başlığıyla sinema profesyonelleriyle buluşacak.

Seçkiyi hazırlayan Antalya Altın Portakal Film Festivali Uluslararası Program Direktörü Nesim Bencoya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, festivalin uzun metraj bölümünün yanında çok zengin kısa metrajlı film bölümünün de bulunduğunu söyledi.

"Short Film Corner" adı verilen bu bölümün büyük bir pazar olduğunu ve dünyanın her tarafından binlerce kısa filmin başvurduğunu anlatan Bencoya, "Tabii bunların bir kısmı kabul edilip bir kısmı reddediliyor. Cannes Film Festivali'nin 'Short Film Corner' organizasyonu bu yıl bize başvurdu ve Türkiye seçkisi yapmamızı istedi. Biz de 'Hezarfen Film Galeri - Türkiye'den Kısalar Özel Seçkisi'' adıyla toplam 120 dakikalık bir program oluşturduk. Filmler festival kapsamında 16-22 Mayıs tarihleri arasında gösterime sunulacak." dedi.

Cannes'da bir hafta boyunca gösterilecek filmler ve yönetmenleri şöyle:

Mehmet Bahattin Mermut'un "Aşkın Boyutları", Mehmet Mahsum Akyel'in "Zilan", Metehan Şereflioğlu'nun "7 Santimetre", Vedat Oyan'ın "Faili Meçhul", Ezgi Kaplan'ın "Balık Havuzu", Gözde Yetişkin ve Emre Sert'in "Rodi", Mehmet Emrah Erkani'nin "Tuhaf Zamanlar", Doğuş Minsin'in "Kuzgun", Emre Kayış'ın "Çevirmen".

Bu hafta 7 film vizyona girecek

$
0
0

Türkiye'deki sinema salonlarında bu hafta 3'ü yerli 7 film vizyona girecek.

Türkiye'deki sinema salonlarında bu hafta 3'ü yerli 7 film vizyona girecek.

Adem Kılıç'ın yönettiği ve Çetin Altay, Ahmet Varlı, Köksal Engür ile Başak Daşman'ın başrollerinde oynadığı "Oflu Hoca'nın Şifresi 2" izleyici ile buluşacak.

Bir önceki filmin devamı niteliğindeki yapım, kulüp başkanlığını kaptırdığı Oflu Hoca'ya öfkeli olan bir adamın tekrar başkan olmanın yollarını ararken yaşadığı komik olayları anlatıyor.

"Dadaş"

Selim Kemal Dağlı'nın yönettiği filmin başrollerinde Murat Yıldırım, Ümit Acar, Yılmaz Şerif ile Halit Karaata gibi isimler yer alıyor.

Aksiyon türündeki film, devletin önemli bir kademesinde memur olan ve ailesini bir saldırıda kaybeden, kendisi de yaralanan "Dadaş" lakaplı bir adamın bu olaydan dolayı hırslanıp giriştiği mücadeleyi konu alıyor.

"Ana Yurdu"

Senem Tüzen'in ilk uzun metrajlı filminin başrollerinde Esra Bezen ve Bilgin Nihal Koldaş bulunuyor.

İkinci kez vizyona girecek olan ve daha önce vizyonda kaldığı 2 hafta boyunca sadece 180 kişi tarafından izlenen dram türündeki filmin konusu şöyle:

"Sancılı bir boşanma sürecinin ardından yeni yeni toparlanmaya başlayan Nesrin, ofisteki işinden ayrılır ve İstanbul'daki evini terk edip artık hayatta olmayan babaannesinden kalan Anadolu'daki boş köy evinin yolunu tutar. Çocukluğundan beri yazar olmanın hayallerini kuran Nesrin, bu evde ilk romanını tamamlamaya karar verir ancak uzun zamandır görüşmediği ve anlaşamadığı annesinin çat kapı evde belirmesiyle planları yarıda kalır. Anne-kız birbirlerinin karanlık yanlarıyla yüzleşmeye başlar."

"Dehşet Treni"

Ed Speleers, Shauna MacDonald, Elliot Cowan ile Holly Weston'un oynadığı filmin yönetmen koltuğunda Paul Hyett bulunuyor.

Korku türündeki film, gecenin son treninde görevli kaptanın, ne olduğu belli olmayan bir cisme çarpıp ormanın ortasında kalması sonrasında trenin yolcularının gece boyuncu yaşadıkları gizemli olayları konu ediniyor.

"Kötü Komşular 2"

Nicholas Stoller'in yönettiği komedi türündeki devam filmi "Kötü Komşular 2"de, bir önceki serinin başrol oyuncuları Seth Rogen, Zac Efron ve Rose Byrne ekibine Chloe Grace Moretz de katılıyor.

Selena Gomez, Lisa Kudrow ve David Franco'nun da rol aldığı film, ikinci bebeklerini beklerken taşınmaya karar veren bir çiftin, komşu kız kardeşlerle karşı karşıya geldiğinde meydana gelen komik olayları konu alıyor.

"Hitchcock / Truffaut"

Alfred Hitchcock, François Truffaut, Martin Scorsese ile Wes Anderson'un oynadığı belgesel film "Hitchcock / Truffaut"un yönetmenliğini Kent Jones üstlendi.

Hitchcock ve Truffaut'nun buluşmasını konu edinen belgesel film, Hitchcock'un bakış açışından sinemasına odaklanırken, izleyicisine her iki yönetmenin ortak özelliklerini yansıtan filmlerinden özel sahneler sunacak.

"Angry Birds Film"

Fergal Reilly ile Clay Kaytis'in yönettiği haftanın animasyon türündeki filminin Türkçe seslendirmelerini Yekta Kopan, Arda Aydın, Boğaçhan Sözmen ile Sinan Divrik yaptı.

Kuşların neden öfkelendiğini anlatmaya çalışan film, izleyicilerini nüfusu tamamen mutlu, fakat uçamayan kuşlardan oluşan bir adaya götürüyor.

Sultan Abdülaziz sergisi Londra'da

$
0
0

Uluslararası Kültür ve Sanat Derneği düzenlenen "Eskizlerden Tablolara Sultan Abdülaziz Resim Sergisi", 18 Mayıs'ta Londra Yunus Emre Enstitüsü Türk Kültür Merkezi'nde ziyarete açılacak.

Uluslararası Kültür ve Sanat Derneğinden (UKSD) yapılan açıklamaya göre, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz'in eskizleri ve bu eskizler temel alınarak oluşturulan yağlı boya tablolarından oluşan "Eskizlerden Tablolara Sultan Abdülaziz Resim Sergisi", Londra Yunus Emre Enstitüsü Türk Kültür Merkezi'nde sergilenecek.

Bir süre saray ressamı olarak Dolmabahçe Sarayı'nda çalışan Polonyalı ressam Stanislaw Chlebowski'nin padişahı at üzerinde tasvir ettiği portresi de sergide görülebilecek.

Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun katkıları ve Yunus Emre Enstitüsü'nün destekleriyle hazırlanan sergi, Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Abdurrahman Bilgiç'in katılımıyla 18 Mayıs'ta ziyarete açılacak.

Serginin açılışında ayrıca, Aslıhan Eruzun Özel, Özer Özel ve Kemal Karaöz, Sultan Abdülaziz'in Türk müziği formunda bestelediği eserlerden örnekleri icra edecek.

Sergi, 31 Mayıs'a kadar gezilebilecek.

50 bin öğrenci kitapla buluşuyor

$
0
0

Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesinde, "Kayapınar Okuyor Projesi" kapsamında 50 bin ilkokul ve ortaokul öğrencisine kitap dağıtımına başlandı.

Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesinde, "Kayapınar Okuyor Projesi" kapsamında 50 bin ilkokul ve ortaokul öğrencisine kitap dağıtımına başlandı.

Kayapınar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce hazırlanan ve Kalkınma Bakanlığınca Sosyal Destek Projesi (SODES) kapsamında finanse edilen projeye göre, Türk ve dünya klasiklerinden oluşan 100 Temel Eser'in de içinde yer aldığı kitaplar, ilk ve ortaokulda okuyan yaklaşık 50 bin öğrenciye ulaştırılıyor. Okunan kitaplar öğrenciler arasında değiştirilecek. Her öğrencinin 3 yılda yaklaşık 300 kitap okuması planlanırken, bu kitaplarla hem dezavantajlı okullarda kütüphane kurulması hem de mevcut kütüphanelerin zenginleştirilmesi hedefleniyor.

Proje ile öğrencilere kitap okumayı sevdirme, velileri kitapla tanıştırma ve kitabı ailenin vazgeçilmezi haline getirme amaçlanıyor.

Bu kapsamda kitaplar belirlenen okulların öğrencilerine ulaştırılmaya başlandı. İlçe merkezindeki depodan İlçe Milli Eğitim Müdürü Faruk Erdaş ve şube müdürlerince araçlara yüklenen kitaplar, Cumhuriyet Mahallesi'ndeki Süleyman ve Muazzez Sümer İlköğretim Okulu ile ilçe merkezindeki TOBB İlkokulu öğrencilerine dağıtıldı.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Erdaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kitap alım gücü bulunmayan, kırsalda yaşayan dezavantajlı öğrencilere öncelik verileceğini ifade ederek, ilk etapta 10 bin 920 öğrenciye ulaşıldığını belirtti. Erdaş, proje süresince 50 bin öğrencinin kitapla buluşacağını söyledi.

'Engelsiz Maket Sergisi', Miniatürk'te açıldı

$
0
0

Engelli Suat Yüksel'in ilk kişisel minyatür maket sergisi, Engelliler Haftası kapsamında Miniatürk'te 22 Mayıs'a kadar görülebilecek.

Engelli Suat Yüksel'in ilk kişisel minyatür maket sergisi, Miniatürk'te açıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ'den yapılan açıklamaya göre, Miniatürk'teki sergi salonu, Engelliler Haftası kapsamında bedensel engelli Yüksel'in ilk kişisel minyatür maket sergisine ev sahipliği yapıyor.

Suat Yüksel'in 2 yıllık çalışması sonucunda hazırladığı sergide, Kız Kulesi, Kariye Müzesi, Yedikule Zindanları ve Balat gibi İstanbul'dan tarihi ve mimari eserlerin aralarında bulunduğu 45 minyatür maket bulunuyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Yüksel, maket çalışmaları hakkında,"Eserlerimi, ahşap, Amerikan servisi, kontrplak gibi malzemelerle yapıyorum. Fazla malzemeye ihtiyacım olmuyor. Önce yapacağım çalışmanın fotoğraflarını çekiyorum ve sonra hangi malzeme ile yapacaksam bunu hazırlıyorum. Elim, el sanatlarına her zaman yatkındır. Evimizin mutfak dolabını 10 yıl önce el testeresi kullanarak yaptım. Son derece güzel ve sağlam oldu. Evde herhangi bir tadilat olduğunda ben yaparım. Evimize hiç tamirci girmez. Bir haftada biten maket de 6 ayda biten de var. Aslında bu hiç belli olmuyor. Maketin ince işçiliğine göre yapım süresi değişiyor."şeklinde konuştu.


Psikoloğa gitsin

$
0
0

Oyuncu Orhan Kılıç, "Bazı oyuncular kötü rolleri canlandırdığında rolün etkisinden çıkamadıklarını söylüyorlar. Rolünün etkisinden çıkamadığını söyleyen insan psikoloğa gitsin, kendini tedavi ettirsin." dedi.

Oyuncu Orhan Kılıç, "Bazı oyuncular kötü rolleri canlandırdığında rolün etkisinden çıkamadıklarını söylüyorlar. Rolünün etkisinden çıkamadığını söyleyen insan psikoloğa gitsin, kendini tedavi ettirsin." dedi.

Tiyatro Keyfi'nin sahnelediği "Ted Bundy" oyunu hakkında AA muhabirine açıklamada bulunan oyuncu Orhan Kılıç, Kosta Kortidis'in gerçek bir seri katilin hikayesinden yola çıkarak yazdığı ve dünyada ilk kez tiyatro sahnesine Türkiye'de taşınan oyunun dünya prömiyerinin 12 Nisan'da gerçekleştiğini anlattı.

Kılıç, şöyle konuştu:

"Oyunumuzun yazarı Kosta Kortidis bence gelecekte Türkiye'nin mihenk taşlarından olacak birisi. Kendisi sıra dışı işler yazmak istiyor ve ülkemizde de yaşanan kadın cinayetlerine takılmış, sonra insanlar karşı cinse nasıl bu kadar kötü davranabiliyor diye araştırırken seri katil Ted Bundy ile karşılaşıyor."

"Ted Bundy"nin daha önce üçüncü sınıf oyuncularla filminin çekildiği ve ilgi görmediği bilgisini aktaran Kılıç, oyunun dünyada ilk kez Türk yazar Kortidis tarafından yazılmasından gurur duyduğunu belirtti.

Kılıç, oyunda seri katil "Ted Bundy" karakterini canlandırdığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Canlandırdığım rol çok kötü bir karakter. Bazı oyuncular kötü rolleri canlandırdığında rolün etkisinden çıkamadıklarını söylüyorlar. Rolünün etkisinden çıkamadığını söyleyen insan psikoloğa gitsin, kendini tedavi ettirsin. Bu bizim işimiz, hatta sahneye çıkmadan önce gırgır, şamata yapıyoruz. Sahnede bir oyun oynadığımızı biliyoruz. Rolün etkisinden çıkamadığını söyleyen oyunculara inanmıyorum, bu magazinsel bir söz, ben profesyonel bir oyuncuyum. Rolümü yapar, ceketimi giyer evime giderim."

Kılıç, "Oyunculuk demek kontrol demek." düşüncesini paylaşarak, "Ne oynarsan oyna, Ted Bundy'den daha sapık bir adamı oyna istersen, hep kontrol altında olacaksın. Kendini sahnede kaybetmek diye bir şey olamaz, bu amatörlük olur." açıklamasında bulundu.

Oyun, 19 Mayıs'ta Borusan Oto Dolmabahçe Sahne'de, 20 Mayıs'ta Ankara Cepa AVM içinde yer alan Campus Kültür Merkezi'nde izleyiciyle buluşacak.

Ted Bundy hakkında

Oyun, hepsi annesine ve eski sevgilisine benzeyen kurbanlarını öldürdükten sonra tecavüz eden Ted Bundy'nin celladıyla geçirdiği son bir saati gözler önüne seriyor. Metnini Kosta Kortidis yazdığı oyunun dekor ve kostümü Murat Gülmez, ışık tasarımı Yüksel Aymaz'a ait. Oyunda sahneye yansıtılan filmlerin yönetmeni ise Tayfun Dinçer. Oyunun yönetmenliğini Nesimi Kaygusuz üstleniyor.

4 bin 500 fotoğrafla Filiz Akın'ın başarı hikayesi

$
0
0

Ünlü sinema oyuncusu Filiz Akın'ın 4 bin 500 fotoğrafının yer aldığı ‘Geçmişten Geleceğe Başarı Hikayesi' adlı fotoğraf sergisi Kale Outlet Center'da açılıyor.

15 Mayıs Pazar günü saat 15.00'te sanatseverlerle buluşacak serginin açılışına Filiz Akın da katılacak. Daha önce Türkan Şoray, Emel Sayın, Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik için yapılan fotoğraf sergilerine ev sahipliği yapan Kale Outlet Center, bu kez Yeşilçam'ın zarafet kraliçesi Filiz Akın sergisine kapılarını açacak. Setlerden galalara, gazete kupürlerinden film afişlerine en özel karelerinin yer aldığı sergi bir ay boyunca ziyaretçilere açık olacak. 30 kişilik ekip 3 ay, boyunca sanatçıların fotoğraflarını tarayarak, özel tarama ve baskılarının yapılması için çaba gösterdi. Bu arada Filiz Akın'ın hayranları, 10 günde bin 265 adet fotoğrafı sergi için bağışladı. Filiz Akın sergisi toplamda 4 bin 500 adet fotoğraf ile bu zamana kadar yapılan en büyük ‘Geçmişten Geleceğe Başarı Hikayesi Fotoğraf Sergisi' olacak. Sergi 26 bin m2'lik alanda sanatseverlerle buluşacak. Filiz Akın fotoğraf sergisinden elde edilecek gelir ‘'Lösemili Çocukları Yaşatma ve Bir Umut Derneği”ne bağışlanacak.

Kahlo'nun tablosu rekor fiyata satıldı

$
0
0

New York'taki açık artırmada 8 milyon dolara alıcı bulan tablo, Frida Kahlo'nun şimdiye kadar en yüksek fiyata satılan eseri oldu.

Meksikalı ünlü ressam Frida Kahlo'nun "Two Nudes in the Forest (Ormanda İki Çıplak)" adlı eseri, New York'taki açık artırmada 8 milyon dolara alıcı buldu.

Christie's Müzayede Evi'nin "İzlenimci ve Çağdaş Sanat" açık artırmasında satışa çıkarılan eser, Kahlo'nun şimdiye kadar en yüksek fiyata satılan eseri oldu. Kahlo'nun bir otoportresi, 2006'da 5,6 milyon dolara satılmıştı.

Kahlo, "Ormanda İki Çıplak" adlı eserini kanvas üzerine 1939'da tamamlamış ve yakın arkadaşı film yıldızı Dolores del Rio'ya armağan etmişti.

Geçen yıl New York'taki Botanik Bahçe'de sergilenen esere 8 ila 12 milyon dolar değer biçilmişti.

Monet'nin nilüferlerine 27 milyon dolar

Açık artırmada Fransız izlenimci Claude Monet'nin nilüfer çiçeklerinin olduğu bir gölü betimleyen tablosu da 27 milyon dolara alıcı buldu. "Pond with Water Lilies (Nilüferli Göl)", Monet'nin 1918-1919 yılları arasında boyadığı 14 manzara resminden biriydi ve 20 yıldır bir hayırseverin koleksiyonunda yer alıyordu. Monet'nin bir başka nilüfer tablosu, 2008'de 80,4 milyon dolara satılarak izlenimci eserler

Jamala Eurovision'da finale kaldı

$
0
0

Eurovision Şarkı Yarışmasında, Ukrayna'yı temsil eden Kırımlı Tatar sanatçı Jamala, cumartesi günü yapılacak büyük finale adını yazdırdı.

İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'nın ikinci yarı finalinde Ukrayna'yı "1944" adlı şarkıyla temsil eden Kırımlı Tatar sanatçı Jamala, finale kalan sanatçılar arasında yer aldı.

Final sonrası basın toplantısına katılan Jamala, finale kaldığı için mutlu olduğunu belirtirken, şarkının büyük annesi ile Kırım Tatarları'nın yaşadığı trajediyi anlattığını kaydetti.

“Bu kadar yakın olduğunu buraya gelmeden bilmiyordum”

$
0
0

“Akasya Mevsimi” filmi için Kaş'ta bulunan yapımcı Deniz Şafak ve proje danışmanı Latif Akgedik ile buluşarak hem keyifli bir Kaş gezisi yaptık hem de projeyi konuştuk.

Sayın Akgedik, Kaş'ı nasıl buldunuz?

Uzun zamandır görmek istediğim yegane yerlerden biriydi. En önemli özelliği, baktığımda sanki bir adımda ulaşılacak kadar yakın olan Meis Adası Kaş'tan ellerimi uzattığımda avucumun içindeymiş gibi hissettirdi. Bu kadar yakın olduğunu buraya gelmeden bilmiyordum. Buraya her baktığımda tek düşündüğüm problem, vize sorunun bu güzelliğin ulaşımını güçleştirmesiydi ama bu yola birlikte çıktığım yapımcımız Deniz Şafak'ın bu soruna değinip bir senaryo düşünmesi beni büyüledi.

Tam burada araya girelim. Proje hakkında bizi biraz daha bilgilendirir misiniz?

Şöyle söyleyeyim. Bu iki yakın mekana ket vuran vize sorunun iki gencin aşk hikayesi üzerinden anlatılması, projemizin ana teması. Bundan sonrasını artık filmi seyrettiğimizde beraber görelim.

Projenin türü hakkında bilgi alabilir miyiz?

Tabiki. Projenin bütünlüğü dram üzerine kurulu aşkı anlatacak.

Projeye ne zaman başlayacaksınız?

Aslında buraya gelerek mekan çalışmalarımız ile başlamış bulunuyoruz. Filmin çekim tarihini soruyorsanız, tüm hazırlıklarımızı Eylül ayı gibi bitirmeyi hedefliyor ve Ekim ayının ilk haftasında çekmeyi planlıyoruz.

Projede kimler yer alacak? İsim alabilir miyiz?

Şuanda görüşmelerimiz başlamış bulunmaktadır. Oyuncuların isimlerini ise en yakın zamanda açıklayacağız.

Çekimler nerelerde yapılacak?

Kalkan, Kaş ve Meis Adası'nda çekimleri gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Sayın Şafak, bu filmi yapma amacınız nedir?

Tabi ki burda filmin teması "aşk" üzerine kurulu bunun yanı sıra Türk vatandaşları için genel bir sorun olan Avrupa ülkelerine girişi sağlayan schengen vizesinin biz Türkler için büyük bir sorun olduğunu biliyoruz. Biz burada bu soruna da dikkat çeken "aşk" temasıyla Türk vatandaşlarının sorununu duyurmak istiyoruz.

Filmin yönetmeni kim olacak? Bilgi alabilir miyiz? Asıl sürpriz burada olacak. Benim hayal dünyasına güvendiğim bir isim. Henüz onu ikna edemedik ama anlaşmaya çok yakınız. Anlaştığımızda hemen bu ismi paylaşıyor oluruz.

Başyapıt açık artırmada satıldı

$
0
0

Osman Hamdi Bey'in, "Yeşil Cami Önü" isimli eseri 13 milyon 509 bin liraya alıcı buldu.

Antik AŞ Müzayede Evi'nde Turgay Artam'ın yönetiminde gerçekleşen müzayedede, Osman Hamdi Bey'in, "Kaplumbağa Terbiyecisi" adlı tablosundan sonra bilinen en büyük eseri olan eseri "Yeşil Cami Önü", 10 milyon liradan açık arttırmaya sunuldu. Eser, 13 milyon 509 bin liraya satıldı.

Türk resminin öncülerinden Osman Hamdi Bey'in Osmanlı mimarisinin süslemeleri ve ince işçiliğindeki detayları sergilediği "Yeşil Cami Önü" eserinde, 16 insan figürü de yer alıyor.

Tuval üzerine yağlıboya olan, 185X100 santimetre ebadındaki eser, sanat tarihçileri, müze direktörleri ve sanat uzmanları tarafından "başyapıt" olarak nitelendiriliyor. Eserin, Osman Hamdi Bey'in bugünkü adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane'yi kurduğu yıl olan 1882'de tamamladığı biliniyor.

"Diriliş Ertuğrul" Selçuklu figürlerine olan ilgiyi artırdı

$
0
0

Bitlis'in Ahlat ilçesinde Selçuklu motifleriyle işlenen el sanatları, "Diriliş Ertuğrul" dizisiyle birlikte daha çok rağbet görmeye başladı.

TRT'de yayınlanan "Diriliş Ertuğrul" dizisi, Selçuklu figürlerine olan ilgiyi artırdı.

Başta Büyük Selçuklu Devleti olmak üzere tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, bastonu ve diğer el sanatları ile ünlü Ahlat'ta sanatkarların yaptığı Selçuklu figürlü eserler, dizi sayesinde popüler hale geldi.

Baston ustalarından Refa Gökbulak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilçenin hemen her yerinde ağırlıklı olarak bulunan Selçuklu eserlerinden esinlenerek bastonlara bu figürleri işlediklerini söyledi.

"Diriliş Ertuğrul dizisinin etkisiyle Selçuklu motiflerine ilgi arttı"

Diziden sonra Selçuklu figürlerinin popüler hale geldiğini belirten Gökbulak, şunları ifade etti:

"Bastonlarımızda ağırlıklı olarak ilçemizde bulunan Selçuklu dönemine ait tarihi eserlerin üzerindeki motifleri işlemekteyiz. Bunlar Selçuklu kartalı, Selçuklu kilim deseni ve bunun gibi figürlerden oluşuyor. Son zamanlarda TRT'de yayınlanan 'Diriliş Ertuğrul' dizisinin etkisiyle Selçuklu motiflerine talep ve ilgi gittikçe arttı. Daha önce ayda 5-10 adet satış yaparken, dizi sonrası satışımız 100'ün üzerine çıktı. Diriliş dizisi çok kaliteli ve tarihimizi çok güzel şekilde anlatmaktadır. Oyuncuların giyim kuşamları ve dekoratif olarak kullandıkları eşyalara da insanların diziye olan ilgisini artırmakta. Dolayısıyla bastonlarımızda kullandığımız motiflere de ilgi gittikçe artmaktadır. Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında Selçuklu motifli bastonlarımız oldukça ilgi görüyor."


8,5 milyon yıllık fosiller adres değiştiriyor

$
0
0

Çankırı'da İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü binasındaki müzede sergilenen 8,5 milyon yıllık fosiller, yeni Çankırı Müzesi'ne taşınıyor.

Çankırı Kültür ve Turizm Müdürlüğü binasındaki müzede sergilenen 8,5 milyon yıllık fosiller, artık yeni Çankırı Müzesi'nde sergilenecek.

İkinci Abdülhamid tarafından 20. yüzyıl başlarında hükümet konağı olarak yaptırılan ve uzun yıllar Çankırı Adliyesi olarak hizmet veren tarihi yapının, adliyenin yeni yerine taşınmasının ardından 2014 yılında müze yapılmasına karar verildi.

Tarihi yapı, kısa süre sonra restorasyonunun tamamlanmasının ardından da paleontoloji, etnografya ve arkeoloji müzesi olarak hizmet verecek.

Binanın önemli bölümü "Çorakyerler Omurgalı Fosil Lokalitesi'nden" çıkartılan 8,5 milyon yıllık fosillere ayrılacak.

aşlarımızın hem de tüm Türkiye'deki vatandaşlarımızın müzemizi görerek tarihe bir yolculuk yapmalarını, geçmişin izlerini görmelerini bekliyoruz." dedi.

Helvaya yeni tarif gerek

$
0
0

“Gezi Parkı, Atatürk Kültür Merkezi ve Emek, meşru iktidarı bir türlü içine sindiremeyen sanat çevrelerinin, elindeki son oyuncağı bırakmak istemeyen 2 yaş ergeni çocuklar ruhuyla sarıldığı helvadan putlar idi. Gezi'de yaşananlar malum…”

Türkiye'de iktidar ile mücadelenin ya da daha doğru ifadesiyle AK Parti'ye temelsiz çakabilmenin simge mekânlarından biriydi… Eski, köhnemiş, soğuk, tedavi isteyen haline karşın yenilenme adımları hep itiraz ile karşılanıp fazlasıyla tepkisel manzaralara sebep olmuştu. Geldiğimiz noktadaysa Emek Sineması yenilendi ve protestolar zamanında işçilerle arbedeye girip sonrasında Sabah Gazetesi'ndeki köşesini bırakacak derecede refleksif tutum gösteren Atilla Dorsay, yeni Emek'i beğendiğini açıkladı. Bununla da kalmadı, “Artık eski Emek için bitmeyen ağıtlar yakmaktansa, yenisine sempatiyle baktım.” diyerek, ‘anarşizm romantiği dostlar alışverişte görsün solcuları'nın elinden bir oyuncağını almış oldu.

Gezi Parkı, Atatürk Kültür Merkezi ve Emek, meşru iktidarı bir türlü içine sindiremeyen sanat çevrelerinin, elindeki son oyuncağı bırakmak istemeyen 2 yaş ergeni çocuklar ruhuyla sarıldığı helvadan putlar idi. Gezi'de yaşananlar malum. En çok orada yaklaştılar ve fakat halk adına halksızlık ve haksızlık yapmanın karşılığını yalnız kalarak ödediler.

Atatürk Kültür Merkezi, kimsenin anlamadığı bir şekilde ibadetsiz mabet nazarından, -hac farizasını yerine getiren müntesipler misali- karşısına geçip duran ve ağlayan tekil şahısların çoğalamayan varlıkları ile soğuk ev somurtkan şekilde eski Türkiye'yi temsilen yerinde duruyor. Bana sorsanız AKM, The Marmara Otel ve Gezi Parkı, Vodafone Arena'ya da katılarak ağaçlandırılıp eşsiz bir manzaraya malzeme olabilir. Ütopya mı, evet. En başta çevreci solcu romantik yeşiller karşı durur. Zira AKM, inançlarının irreel dolum istasyonu.

Ve geriye bir tek Emek kalmıştı. Eskiyi muhafaza etmek için gösterilen onca emek boşuna mı gidecekti? SİYAD açılama yaparak Emek'teki hiçbir organizasyona katılmayacaklarını duyurdu. Çünkü Emek, AVM konseptine hapsedilen bir sinema olmuştu. Saygı duyuyorum. Eğer bütün sinemaların AVM konseptinden çıkarılmasına dair bir çalışma başlatılacaksa destek vereceğimi de ilan ediyorum. Fakat bir sorun var. Ve evet, bir de sorum var! Şu an katıldığınız sinema organizasyonları (basın gösterimleri, galalar, vs.) AVM sinemalarında değil mi? El cevap; neredeyse hepsi AVM'de. Peki, sinemamızın önündeki en önemli engel dağıtım tekeli iken, “Bu tekeli kırmak için artık bu sinemalarda film izlemeyeceğiz” dediniz mi? Elbette hayır! Ne yaptınız? Mümkünse ücretsiz gösterim kartı aldınız. Hakkınızdır, sinema yazarı adam filmi ücretsiz izlemeli. Mesele yok. Ama biraz tutarlılık gerekmez mi?

Emek'in eski halinin muhafazasındaki duygusallığı da anlıyorum. Ve katılıyorum. Keşke mümkün olsa da sinemalar, mahalleler, evler eskisi gibi kalsa. Rezidansta ikamet edip, AVM'de yiyip içip, kafelerinden çıkmayarak Emek sömürüsü yapmanın tutarsızlığı karşısında bütün empati (hatta pek anlayamayacağınız diğergamlık) çabamı toprağa gömüyorsunuz.

Evet, üzgünüm. Size yeni putlar gerekecek. Zira Dorsay'ın son yazısında bahsettiği “bitmeyen ağıt”, Alin Taşçıyan'ın daha önce dillendirmek zorunda kaldığı “Pardon, kumpaslar hep onlara karşı kurulurdu değil mi? Onlar hep mağdur ve mağrur idi” ruh hali, helva için kavuracağınız unu değiştirmeniz ya da ‘putografya'nızı güncellemeniz gerektiğini gösteriyor.

Hep söyledim, söylüyorum; sanatçı politikadan berî; değildir. Olamaz. Olmamalı. Zira politika hayatı kendisi… Fakat sanatçı politika yapmamalı. Politikanın değil, sanatının dilini konuşturmalı. Tarafsızlık yalanına düşecek en son kitle de sanatçılar olmalı. Dürüst olup sanat dairesi içinde kaldıktan sonra mesele yok. İdeolojik gocuntusuna sağlanmış sinemacının arsızlığını bulantılı ve korlu örneklerde gördüğümüz gibi Emek meselesi de birilerine ders olmalı.

Eğer bu iktidardan memnun değilseniz artık sokağı düşünmeyin. Zira sokak sizden yana değil. Sanat yapmayı deneyin. Hoş, sanat da size ahududu vererek ödüllendirme merhalesine geldi ya. Yine de şansınızı deneyin.

Son olarak…

Emek'e gideceğim.

Şiddet eğiliminin ilacı kitap

$
0
0

Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kartal, doğdukları andan itibaren olumlu eserler ve anlatımlarla desteklenen çocukların, bir sorunun çözümünde hiçbir şekilde şiddetin yer almadığını öğreneceği söyledi.

Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hülya Kartal, doğdukları andan itibaren olumlu eserler ve anlatımlarla desteklenen çocukların, bir sorunun çözümünde hiçbir şekilde şiddetin yer almadığını öğreneceği söyledi.

Doç. Dr. Kartal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, anne, baba ve öğretmenlerin çocukları erken yaşlarda uygun çocuk kitaplarıyla buluşturması gerektiğini belirtti.

Çocuğun yetişmesinde ailesinin ve öğretmenlerinin önemli bir konumda olduğunu ifade eden Kartal, "Çocuğa okunacak eserlerde şiddet unsurundan söz etmek söz konusu bile olamaz. Yetişkinler çocuğuna kitap okuyarak her zaman yanında olduğunu ve güç verdiğini göstermektedir. Doğdukları andan itibaren olumlu eserler ve anlatımlarla desteklenen çocuklar, bir sorunun çözümünde hiçbir şekilde şiddetin yer almadığına tanık olur ve şiddet onların yaşamında yer almaz." dedi.

Kartal, çocukların kitaplardan hayata dair pek çok şey öğrendiğini dile getirerek, "Çocuklar, kitaplardan koşulsuz sevgi ve hayal gücünün önemini öğrenir. Günümüzde dünyada, ilköğretim programlarındaki eğitim anlayışında yaratıcılık ve hayal gücü ayrılmaz iki bileşen." diye konuştu.

Cemil Meriç'in talebesinden 'Osmanlıca' çağrısı

$
0
0

Türk mütefekkir Cemil Meriç'in "ebedi talebesi" ve yazar Ekrem Tahir, Osmanlıcanın ilkokuldan itibaren okutulması gerektiğini söyledi.

Türk mütefekkir Cemil Meriç'in "ebedi talebesi" ve yazar Ekrem Tahir, Osmanlıcanın ilkokuldan itibaren okutulması gerektiğini söyledi.

Tahir, Meriç'in doğumunun 100. yılına ithaf ettiği "Düşüncenin Vücudu&Yarı Türk" adlı kitabını Viyana'da düzenlediği konferansta tanıttı. Daha önce "Babil'deki Türkiye" ve "Varlık ve Hece" adlı iki kitabı yayımlanan Tahir, 34 yıldır Avusturya'nın başkenti Viyana'da yaşıyor.

"Bizim zihniyetimiz maalesef değiştirildi"

Meriç'in "ebedi talebesi" olduğunu söyleyen Tahir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Düşüncenin Vücudu" kavramını "insanları düşünmeye sevk etmek" amacıyla kullandığını belirterek, insanların aldığı gıda ve okuduğu kitap ve düşüncelerin "eseri ve esiri" olduğunu söyledi. Tahir, kitabında 2 asırdır topluma enjekte edilen "Batı düşüncesi mikrobuna" dikkati çekmek istediğini aktardı.

"Toprak kaybedebilirsiniz ama ruhu kaybederseniz her şey biter" diyen Tahir, "Biz İslam-vahiy medeniyetinin çocuğuyuz. O medeniyetin ruhunu taşıyoruz. Ama bizim zihniyetimiz maalesef değiştirildi. Yani vücudumuzun derisi değiştirildi." ifadelerini kullandı.

"Üniversitedeki profesörler bile Osmanlıca metni okuyamıyor"

İlkokuldan itibaren Latin alfabesiyle Osmanlıcanın paralel olarak öğretilmesi gerektiğini vurgulayan Tahir, şunları kaydetti:

"Okullarda Latin alfabesi ile Osmanlıca paralel olarak verilmelidir. Osmanlıcayı sadece lisede değil, ilkokul ve ortaokulda da okutacaksınız. Dedelerimizin yakılan kömürleşen ve çoğu talan edilen eserlerine erişme imkanımız olur. Koymazsanız ne olur? Metinleri okuyacak insan bulamayız. Mesela üniversitedeki koca koca profesörler bile Osmanlıca metni okuyamıyor. Bilenler de öldü zaten. Mesela Cemil Meriç, Necip Fazıl gibi Osmanlı döneminde eğitim görenler biliyorlardı. Gittikçe kayboluyor. Bu çok önemli. Dönersek aslımıza rücu ederiz. Bugün başlarsak en geç 50 sene sonra sarsılmaz bir nesil gelir."

'Metrodaki Kemancı' İstanbul'da konser verdi

$
0
0

"Metrodaki Kemancı" olarak tanınan Grammy ödüllü keman virtüözü Joshua Bell, İstanbullu hayranlarıyla buluştu.

"Metrodaki Kemancı" olarak tanınan Grammy ödüllü keman virtüözü Joshua Bell, hayranlarıyla buluştu.

Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde konser veren ABD'li sanatçı, yoğun ilgi gösteren hayranlarına teşekkür ederek, "Tekrar burada, İstanbul'da olmak çok güzel." dedi.

73 Organizasyon ve Piu Entertainment iş birliğiyle sahne alan Bell, konsere Antonio Stradivarius imzalı, 4 milyon dolar değerindeki 303 yıllık kemanıyla çıktı.

Tomaso Antonio Vitali'nin "Chaconne (şakon) keman ve piyano için sol minör", Ludvig van Beethoven'ın "Keman ve piyano için sonat No. 9 La Majör, Op. 47", Gabriel Faure'nin "Keman ve Piyano için Sonat No. 1 La Majör, Op. 13" eserlerini yorumlayan sanatçı, 2 saat sahnede kaldı.

Konser sonunda uzun süre ayakta alkışlanan sanatçıya piyanoda Sam Haywood eşlik etti.

Metro istasyonunda 45 dakika keman çaldı kimse tanımadı

Washington Post gazetesince 2007'de yapılan sosyal deneyle dikkatleri üzerine çeken Bell, bir metro istasyonunda 45 dakika boyunca Bach eserleri çalmış, bu süre içinde önünden geçen ve çoğu işe yetişme telaşında olan binden fazla kişi Joshua Bell'i tanıyamamıştı.

Ünlü sanatçı, yarın da Congresium Ankara'da hayranlarıyla buluşacak.

Viewing all 7489 articles
Browse latest View live