Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Tülay Bilginer'den Roman Tadında Bir Müzik Sohbeti!

0
0

8 Mayıs Anneler Günü'nde, 'Düz Yazının Ozanı' Tülay Bilginer İle Klasik Tatlar...

Babıali'de üç kuşak gazeteci bir aileden gelen duayen gazeteci, yazar ve eğitimci Tülay Bilginer, yazarken dinlediği ve yaratıcılığını borçlu olduğu müziklerin, ilham verici fısıltılarını, Klasik Tatlar stüdyosuna taşıyor.

Araştırmacı gazeteci kimliğiyle tanınan ve romanlarındaki üslubu ile eleştirmenlerin 'düz yazının ozanı' dedikleri usta gazeteci Tülay Bilginer, 8 Mayıs Anneler Günü'nde Klasik Tatlar'a konuk oluyor.

9 Yaşında okul gazetesi çıkararak başlayan baba mesleği gazetecilik, öğrencilik yıllarında serbest gazetecilik, tam 42 yılı fiili gazetecilik yapan Tülay Bilginer, Hürriyet gazetesinin ilk kadın köşe yazarı. Çok sayıda dizi senaryosu ve kitaplarını yaratırken, makale ve röportajlarını yazarken, müzik onun için müthiş bir ilham kaynağı… Müzikle yazıyor, müzikle okuyor, müzikle yaşıyor…

8 Mayıs Pazar günü saat 10.00'da Tülay Bilginer ile Klasik Tatlar'a davetlisiniz.

Programın tekrarını saat 22.00'de dinleyebilirsiniz.

Borusan Klasik ve Karnaval uygulamalarında...

Tülay Bilginer Kimdir

Tülay Bilginer, gazeteci ve tiyatro yazarı rahmetli Recep Bilginer'in kızı ve yine gazeteci, yazar ve çevirmen rahmetli Engin Bilginer'in kız kardeşidir.

Gazeteciliğe öğrencilik yıllarında, Ses - Hayat dergileri ile Cumhuriyet ve Politika gazetelerinde serbest röportaj yazarı olarak başladı.

Almanya'yada İktisat ve İşletme öğrenimi gören Tülay Bilginer, Çetin Emeç'in isteğiyle 1974 yılında, Hayat Yayınları Ankara Temsilciliği'nde çalıştı. 1976 yılında, İstanbul'da Türk Haberler Ajansı'nda sanat ve magazin editörü olarak çalışan Bilginer, kırk yılı aşan gazetecilik yaşamında, Hürriyet, Kelebek, Tercüman, İnci, Sabah, Bugün, Hürgün, Gazete, Akşam, Cumhuriyet ve Politika gazeteleri ve Ses, Hayat, TV'de 7 Gün, Hürriyet Pazar, Elele, Gezinti, Tempo, Nokta, Rapsodi in Blue, Go, Trend, Panoroma ve Haber Extra dergilerinde; muhabir, istihbarat şefi, editör, yazı işleri yönetmeni, genel yayın yönetmeni, araştırmacı gazeteci, haberci, röportaj, izlenim ve köşe yazarı olarak çalıştı.

1987 yılında, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından, “ Yaşayan Yalılar” adlı dizisiyle, Seri Röportaj Dalında Yılın Gazetecisi seçildi.

1988 yılında, Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından, “Kelepçeli Günler” adlı 27 Mayıs, 12 Eylül ve 12 Mart politikacı ve sanatçı tutuklularıyla, “Hapiste Bir Başbakan” adıyla Bülent Ecevit'in hapishane hayatını anlatan dizisiyle, İnceleme Dalında Yılın Gazetecisi ödülünü aldı ve çeşitli ödüller kazandı.

Bilginer, “Alınyazısı Değil Kadınyazısı” adlı kitabını 1989 yılında yayımladı. 1990 yılında yayımlanan, “Aşkın Romansı / Seni Bir Anıt Bıraktım Kendine” adlı eserindeki şiirsel diliyle, eleştirmenlerin “düz yazının ozanı” olarak övgüyle bahsettikleri Bilginer, 1991 yılında, “Hayatın Günlüğü / Öyleyse İndirin Umutları Günlerin Darağacından” adlı kitabını yayımladı. “İnsan Atatürk / Bir Yalnız Adam” adlı incelemesi, İntermedya yayını Haber Extra dergisi tarafından kitap olarak yayınlandı ve bir kültür hizmeti olarak okurlara dağıtıldı.

1995 yılında, Star Televizyonu'nda genel yayın yönetmen Danışmanı ve senaryo grubu başkanı olarak görev yaptı. THK adına, Sabiha Gökçen'in Manevi Babası Atatürk'le olan hayatını anlatan, “Mavi Tango” adlı Televizyon dizisi senaryosunu yazdı. Ayrıca “Mavi Tango” belgeselinin metin yazarlığını ve yönetmenliğini yaptı. Türk Hava Kurumu'na, belgesel ve tanıtım filmleri hazırladı. Kanal D'de çeşitli sanat ve belgesel programlarında editör olarak çalışan Bilginer, “Alkışlar” adlı kültür-sanat programının, genel yönetmeni olarak görev aldı.

Çok sayıda televizyon drama dizisi senaryosuna da imza atan Bilginer, babası Recep Bilginer'le birlikte, TRT için, Türkiye'deki Ermeni sorununun dramatize edildiği, 6 bölümlük Kör Öfke adlı bir belgesel-drama dizisinin senaryosunu yazdı. Çeşitli reklam ajanslarında genel yönetmenlik yapan Bilginer, ANS Production'da senaryo editörü, proje tasarımcısı; belgesel yönetmeni ve senarist olarak çalıştı. Abdullah Oğuz'la birlikte hazırladıkları “Sarı Paşa – İnsan Atatürk”adlı dizi belgeselin senaryo yazarlığını ve yönetmenliğini yaptı.

Tülay Bilginer, iletişim, basınla ilişkiler, gazetecilik, reklam, yazım tekniği, senaryo ve metin yazarlığı ve güzel konuşma dersleri veriyor. Akademisyen eğitimci ve Borusan Klasik Radyosu'nda Echo ile Bodoslama Programı'nı hazırlayan Ekin Kopkiman'ın da annesi. Dilara Mâna – Alara Râna adlı ikiz torun sahibidir

"Fakat Filmin Sonu Böyle Bitmedi / Aşkın romansı" adlı romanı. Nisan 2014'te yayınlandı. "İçimde Yırtılan romanlar" adlı roman üçlemesi "Üşüyorsan Yalnızlığını Giy", “Yaraya Sus Basmak” “Bana Jötem Dedi” adlı romanları, yayınlanma aşamasında.


Esma Redzepova İstanbul'da konser verdi

0
0

Balkan müziğinin divası Esma Redzepova konserde sevilen şarkılarını seslendirdi.

Balkan müziğinin divası Esma Redzepova, İstanbullu müzikseverlerle buluştu.

Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezinde sahne alan "Çingenelerin Kraliçesi" unvanlı Makedon şarkıcı Redzepova'ya, vokalde Ibush İbraimovski, akordiyonda Simeon Atanasov, davulda Safet Demirov, gitarda Aleksander Stamenkovski, elektronik gitarda Nikola Mitrovikj, saksafonda Filip ve Rade Nunevski eşlik etti.

Sahnede sempatik tavırları ve danslarıyla ilgi çeken sanatçı, dinleyicilere "Djelem Djelem", "Caje Sukarije", "Zaidi Zaidi" gibi sevilen şarkılarını seslendirdi.

Esma Redzepova, dünyada savaşlarda hayatını kaybedenler için bir ağıt da okudu.

Bir İstanbul Efsanesi belgeselinin Almanya galası yapıldı

0
0

Fotoğraf sanatçısı Ara Güler'in gözünden İstanbul'u anlatan “Ara Güler-Bir İstanbul Efsanesi” belgeselinin Almanya galası yapıldı.

''Ara Güler - Bir İstanbul Efsanesi'' belgeselinin Almanya galası Essen'de yapıldı.

Ruhr Kitap Fuarı kapsamında Grillo Tiyatrosu'nda gerçekleştirilen galaya Ara Güler, belgeselin yönetmeni Osman Okkan, Türkiye'nin Essen Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ve çok sayıda davetli katıldı.

Yönetmen Okkan, Ara Güler'in Essen'de kendileriyle beraber olmasından dolayı duyduğu mutluluğu belirterek, ''Bugün 4 saat diyalize girdi çıktı ve oradan aramıza katıldı.'' dedi.

Filmin tamamlanmasının 3 yılı bulduğunu anlatan Okkan, ''Ara Güler'i ben çektim ama oda bana çektirdi'' ifadesini kullandı.

"Picasso beni etkilemiştir"

Ara Güler de ''Benim için fotoğraf yaşamdan koparılan karar anının görsel kaydıdır.'' diye konuştu.

Kendisinin foto muhabiri ve gazeteci olduğunu dile getiren Güler, 20 yıl Alman Stern dergisinin muhabirliğini yaptığını ve o dönemde Almanya'ya sık geldiğini anlattı.

Almanya'nın Essen kenti çevresinde geçmiş yıllarda büyük bir grev yapıldığını ve gazeteci Mehmet Barlas ile buraya gelerek 1,5 ay kaldığını anlatan Güler, o nedenle Almanya'nın pek de yabancısı olmadığını kaydetti.

Ara Güler kendisini hangi sanatçının etkilediğinin sorulması üzerine de ''Picasso beni etkilemiştir. Ancak ben onların hepsini tanıyorum onlar benim arkadaşlarımdı. Telefon eder yanlarına giderdim. Dali de öyleydi.'' dedi.

10 bin yıllık anıt taşa bakın ne yazdılar

0
0

Erzurum'da Oltu 25 Mart Gençlik Parkı'nda bulunan 10 bin yıllık dikili taşın üzerine boya ile 'Devrimci Sol' yazdılar.

Erzurum'un Oltu ilçesinde 25 Mart Gençlik Parkı'nda bulunan 5 metre uzunluğunda 2.7 metre kalınlığındaki dikili taşın üzerine sprey boya ile 'Devrimci Sol' diye yazdılar. Kendini bilmez kişi ya da kişilerce 10 bin yıllık taşa boya ile yazılan yazıyı çıkarmak için spiral kullanılması şaşkınlık yaşattı.

Anıt taşın üzerindeki yazıyı spiral ile silmeye çalışan belediye personeli, taşa ikinci ve kalıcı bir hasar vereceğini düşünmeden aldığı talimatı yerine getirdi. Elindeki spiral ile taşın üzerindeki yazıyı silmeye çalışan görevli, silme işleminin sonunda hasar gören kısmı çamurla kapatarak yapılan işlemin kamufle edileceğini belirtti.

Tarihi taşa bu şekilde zarar verilmesi ise vatandaşların tepkisini çekti. Oltu'da bulunan tarihi eserlerin korunamadığından yakınan vatandaşlar, 10 bin yıllık bir tarihi eser olan 'Dikilitaş'ın da diğer tarihi eserler gibi korunamamasına dikkati çekti. Oltulu vatandaşlar, "Her şeyde olduğu bu anıt taşı da koruyamıyoruz. Türk tarihinde Ata Kültürü'nü tüm canlılığıyla yansıtan bu dikili taşın yazılması üzücü bir durum. Kendini bilmez kişilerin yaptıkları bu rezaleti görmezden gelmek elbette mümkün değil. Başta belediye olmak üzere yetkililerin bu konuda yeterli önlemi almaları gerekiyor. Bilinçsiz insanlar yüzünden tarihi ve kültürel miraslarımız büyük hasar görüyor, heba oluyor. Bu duruma seyirci kalınmamalı" diye konuştu.

Taşa hasar vermeden çıkarılması gereken boyayı, spiral ile kazıyarak çıkarma işlemine de tepki gösteren vatandaşlar, "Zaten duyarsız kişilerce bu eserler zarar görüyor. Aksine bu tarihi eserleri koruması gereken yerlerde esere zarar vereceğini düşünmeden kendilerince önlem almışlar. Halbuki spiral ile taşı kazımak bu Dikilitaş'a daha fazla ve kalıcı zarar verir. Hangi akılla böylesine bir çözüm bulunmuş. Yazık, günahtır" dedi.

Likya Yolu masallarla tanıtılacak

0
0

Kültür ve Turizm Bakanlığı her yıl yaklaşık 30 bin yürüyüş tutkununun geçtiği Türkiye'nin ilk uzun mesafeli yürüyüş yolu olan "Likya Yolu"nu, masallarla tanıtacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığı her yıl yaklaşık 30 bin yürüyüş tutkununun geçtiği Türkiye'nin ilk uzun mesafeli yürüyüş yolu olan "Likya Yolu"nu, masallarla tanıtacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, dünya genelinde Likya Yolu'na, ilginin artırılması ve diğer yürüyüş yolları arasında gösterdiği farklılıklara dikkat çekilmesi amacıyla 9-14 Mayıs'ta "Likya Yolunda Masallar" (Tales on the Liycian Way) projesini hayata geçirecek.

Proje kapsamında, ABD, Almanya, Çin, Fransa, Finlandiya, İngiltere, İsviçre, İsveç, İspanya, İtalya, Sırbistan ve Yunanistan'dan 16 yabancı gazeteci ile seyahat üzerine blog yazanlar ve Instagram kullanıcıları, Likya Yolu'nu deneyimlemek üzere Türkiye'ye davet edildi.

Masal anlatıcısı Judith Liberman'ın mitoloji ve geleneksel halk masallarından oluşturduğu seçki, 5 günlük program boyunca konuklara, yolda verilecek hikaye molalarında anlatılacak

Bu hikayelerle, Türkiye'nin tanıtımına ait videolar içeren "Turkey.Home" sosyal medya kanalları için de kısa videolar oluşturulacak. Videolar, "#TalesOnTheLycianWay #AnatolianTales" etiketleri ile sosyal medya üzerinden takipçilere ulaştırılacak.

Eminönü-Bahçekapı, iki bin yıldır ticaret dünyasının merkezidir

0
0

Eminönü bölgesi, çevresiyle beraber iki bin yılı aşkın süredir Akdeniz-Karadeniz arasında iki kıtanın geçiş güzergahı içerisinde bir ticaret, ulaşım, depolama ve ticari-sosyal hayatın yönetim fonksiyonlarının merkezi olmuştur. Bu bölgenin çevresi eski Haliç Surları ile de çevrili idi.

İstanbul şehrinin ticari hayatının kökleri oldukça eskilere dayanmaktadır. İçerisinde yaşamakta olduğumuz bu şehrin, dokuz bin yıla uzanan bir tarihi içerisinde, iktisadi ve ticari serüveni bugün dahi yeniden yazılabilinmektedir. Sahip olunan zengin ticaret tarihinin köklü yapısını bugün, sürdürülmekte olan Yenikapı Marmaray kazılarından çıkarılan arkeolojik bulgularla da görebilmekteyiz.

Bahçekapı'dan Unkapanı semtlerine doğru Haliç kıyıları boyunca uzanmakta olan iki bin yılı aşkın ticaretin tarihi ile ilgili, her gün yeni arkeolojik veri, arşiv belgesi ve seyahatname notları ile karşılaşmak şaşırtıcı olmamaktadır.

Doğal, kadim bir liman olarak Haliç'in kıyıları ve gerisinde kurulmuş olan, üç imparatorluğun bu merkezi şehr-i İstanbul'un toplumsal ve ekonomik yapısıyla, Avrupa ve Yakındoğu'da metropol özelliğine sahip en önemli şehirdi.

İstanbul, yalnızca imparatorlukların yönetildiği bir başkent olmasının yanında, Karadeniz, Akdeniz ve Ortadoğu coğrafyaları arasında uzanan iktisadi yapının ve bununla ilgili protokollerin de dizayn edildiği bir merkez idi.

Mısır ve Ege adalarıyla ticaret yapan gemilerin bağlandıkları Sarayburnu'yla Eminönü Meydanı arasında toplanmış bu iskeleler bütünü, Bahçekapı iskeleleri adıyla bilinmekteydi.

Eminönü'nden itibaren diğer Haliç iskeleleri de başlamaktaydı. Teknelerin hareketi ve ithal veya ihraç edilen malların değeri açısından en önemlisi bugün yerinde İstanbul Ticaret Odası'nın da bulunduğu iskeleydi.

Eminönü ile Sirkeci arasında, Yeni Cami'nin hemen arkasındaki alanı da kapsayan Bahçekapı semti, adını İstanbul'un deniz surlarının Haliç ağzına açılan ve bugün mevcut olmayan kapılarından biri olan “Bahçe Kapısı”ndan almaktaydı.

Şehr-i İstanbul'un ilk kuruluş dönemlerinden itibaren her daim hareketli ve canlı bir ticari ve sosyal hayatın bölgesel merkezi olan burası hiç değişmeden ama her daim gelişerek İstanbul'un en yoğun merkezlerinden biridir.

Osmanlı İmparatorluğu'ndan olduğu kadar, dışarıdan da her yönden gemilerin gelişine tanık olmaktadır; burası aynı zamanda Anadolu'nun bazı bölgelerine ve bu bölgelerin limanlarına -Edremit, Ayvalık, Bandırma, İzmir- yönelik teknelerin de iskelesiydi.

Eminönü'nde çok miktarda değerli mal boşaltılmaktaydı. Pahalı kumaşlar, demir, kurşun, kalay, değerli taşlar, boyalar, deriler, pamuk, kenevir ve ayrıca Don ve Tuna boylarından getirilen bal ve zeytinyağı bu iskelelerin temel mallarıydı. Bu iskelelerin de gerisinde getirilen her türlü malın alışveriş ve depo merkezleri olan çok sayıda ambarlar, hanlar, dükkânlar ve pazar yerleri bulunmaktaydı. Bu da beraberinde şehrin en hareketli sosyo-iktisadi bölgesini gözler önüne sermekteydi.

Eski Venedik yerleşimi olan Eminönü'nden Unkapanı'na kadar uzanan bu ticari kuşak üzerinde her mal grubu için farklı bir iskele ayrılmış ve ekonomik hayatı düzenleyen lonca teşkilatı, temsil ettiği orta tabaka kültür geleneğiyle bölgeye kendine özgü bir kişilik kazandırmıştı. Bahçekapı bölgesi de sosyal-iktisadi ve ticari müesseseleri ile bunun tam merkezi noktasında yer almaktaydı. Ve kolluk görevini yürüten yeniçerilerle orta tabaka esnaf değerlerinin kaynaşması sonucu şekillenen mistik hareketlerin çıkış noktası da çoğunlukla burası olmuştu.

Bu niteliği yanında diğer iktisadi önem yanı, Osmanlı kültürünün başlıca üretim merkezi oluşuyla da sürdürmüştür. Bu açıdan bakıldığında Cumhuriyet döneminde de bu özelliğini korumaktadır. İstanbul'un kozmopolit yapısı, farklı kültür, din ve etnisitelerin hepsinden önemlisi uygarlıkların mirasının izleri, iktisadi ve ticari yapının gelişim ve devamının sonucudur.

19. yüzyıla doğru geldikçe, birçok sektörde ve alanda önemli iktisadi değişiklikler olduğu görülecektir. Bu da beraberinde demografik yapının değişimi, kültür etkileşimi ve de medeniyeti besleyen bütün etkenlerin yeni bir boyut kazanmasıydı. İşte bu yaşananların adım adım izlenebildiği güçlü yerlerden biri de bugün, Bahçekapı ve çevresidir. Sosyo-iktisadi yapının mimarisinde, esnafın ve ticari emtianın değişiminde vs. görebilmek mümkündür.

Bugün, İstanbul Ticaret Odası'nın merkez binasının bulunduğu Bahçekapı ve onun çevresi, İstanbul'un iki bin yılı aşkın sosyo-iktisadi yapısıyla şehrin en hareketli bölgesiydi.

Melekler bu sokağa girmezdi!

Osmanlı İstanbul'unun önemli bir gümrük yeri olan Bahçekapı bölgesi, yeniçerilerin Otuz Birinci Bölüğü'nün sorumluluğunda idi. Yeniçeri Ocağı'nın bozulup önüne geçilemez hale geldiği dönemde, kötü şöhreti ile bilinir olmuştur.

Ahmed Rasim'in Fuhş-i Atik adlı eserinde; “Yeniçeriliğin son yıllarında, bu asker ocağı bir haşarat haline gelmiş ve kayıkçı, mavnacı, hammal gibi berâk uşakları yeniçeri yazılıp, Bahçekapı iskelesi ve civarını türlü fuhuş ve rezaletin sokaklara taşdığı bir semt haline getirmişlerdi. Kayıkhaneler ve kahvehanelerin üzerinde bekâr odaları bulunurdu. Buraya 'Melek Girmez Sokağı' denmişti. Veba salgını çıkınca buralara baskın yapıldı ve kapatıldı.” diye sokağın sahip olduğu kötü ününün bütün vahametini ortaya koymaktadır.

Sultan II. Mahmud tarafından Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ile bu sokaktaki binalar yıktırılacaktır. Bu kötü unvanlı sokağın yerine bir de cami inşa ettirilecektir. Yaptırılan bu camiye, bu dönemin anısına istinaden “Hidayet Camii” adı verilir.

Şiirin Atlıları, bu yılın son programını yaptı

0
0

İstanbul'un, ağırladığı şiir ustalarıyla ilgi gören etkinliklerinden ‘Şiirin Atlıları' söyleşileri bu yılki son programını yaptı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı'nın katkılarıyla 3 yıldır düzenlenen ‘Şiirin Atlıları', Ali Emirî; Efendi Kültür Merkezi'ndeki son programında Türk şiirinin önemli isimlerinden şair, gazeteci ve yazar Ali Sali'yi ağırladı.

Şair Özcan Ünlü ve Adem Turan'ın birlikte hazırlayıp sunduğu programın konuşmacısı Ali Sali, mart ayında okurlarıyla buluşan şiir kitabı ‘Re Mektupları'nın yazılış hikâyesini anlattı. Ayrıca kitabındaki şiirlerden bazılarını dinleyicilere seslendirdi.

Şiire başlamasını, güzergâhlarını, ustalarını, şiir anlayışını dinleyicileriyle paylaşan Sali, şiir severlerin sorularını da cevaplandırdı. En çok Re Mektupları'ndaki ‘Re'yi merak eden izleyicilerin sorularına şu yanıtı verdi: “Re Mektupları kitabındaki ‘Re' kelimesi Rabb'imizi, Resulullah'ı ve eşimin isminin baş harflerini belirttiği içindir. Bu kitaba aldığım şiirler, eşimle 5 yıllık nişanlılık sürecinde ona yazdığım mektuplardan oluşmaktadır. Kitaptaki şiirlerde Allah aşkı, Resulullah aşkı ve eşime duyduğum aşk işlenmiş ve bunlar mezcedilmiştir.”

10 Bin Siirt'li çocukla film izleyecek

0
0

Ertuğrul 1890 hayatında ilk kez sinema filmi izleyecek 10 bin öğrenci için yeniden gösterimde

Türkiye ile Japonya'nın, yakın tarihimizdeki büyük dostluğunun gerçek hikâyesinin anlatıldığı,“Ertuğrul 1890” Siirt'te maddi durumu iyi olmayan çocukların, sinema ile tanışması amacıyla yeniden beyaz perde de olacak.

Siirt Anderapark Avm'de bu yıl 12-14 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek olan 2. Siirt Sinema Şenliği bu yıl, Ertuğrul 1890 filmi ve başrol oyuncusu Kenan Ece'nin de katılımıyla gerçekleşecek.

Türk sinemasının en yüksek bütçeli filmi olarak da bilinen Ertuğrul 1890; bu şenlik de hayatında ilk kez film izleyecek olan 10.000 öğrenci ile buluşacak.


17.2 milyon dolara alıcı buldu

0
0

İtalyan heykeltraş Cattelan'ın diz çökmüş Hitler heykeli, ABD'nin New York kentinde düzenlenen açık artırmada 17 milyon 189 bin dolara alıcı buldu.

Christie's Müzayede Evi'nin Rockefeller Plaza'daki New York ofisinde gerçekleştirilen "Savaş Sonrası Dönem ve Çağdaş Sanat" konulu açık artırmada 78 milyon dolarlık eser satışı gerçekleştirildi.

Küratörlüğünü Savaş Sonrası Dönem ve Çağdaş Sanat Başkan Yardımcısı Loic Gouzer'in yaptığı "Başarısızlığa Mahkum'' adlı açık artırmada, İtalyan heykeltraş Maurizio Cattelan'ın insan saçı, balmumu ve polyester reçine malzemesi kullanarak 2001 yılında yaptığı, küçük çocuk boyutlarında takım elbiseli diz çökmüş Hitler heykeli 17.2 milyon dolara alıcı buldu. Esere 10-15 milyon dolar aralığında fiyat konmuştu.

Hiciv tarzda heykelleriyle tanınan Cattelan, bu fiyatla kendi müzayede rekorunu kırarken, sanatçının daha önceki rekoru 7.9 milyon dolar olarak gerçekleşmişti.

Bursa müzeler şehri oluyor

0
0

Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, okulun 148 yıllık tarihini en güzel şekilde gözler önüne seren müzenin 15'inci müze olarak açıldığını, bıçakçılık müzesi, hamam müzesi, tarım müzesi, vakıf eserleri müzesi ve büyük tarih müzesinin de sırasıyla şehre kazandırılacağını kaydetti.

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından aslına uygun olarak restore edilen yaklaşık 560 yıllık Çandarlı İbrahim Paşa Hamamı, Tophane Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müzesi olarak ziyarete açıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, okulun 148 yıllık tarihini en güzel şekilde gözler önüne seren müzenin 15'inci müze olarak açıldığını, bıçakçılık müzesi, hamam müzesi, tarım müzesi, vakıf eserleri müzesi ve büyük tarih müzesinin de sırasıyla şehre kazandırılacağını kaydetti.

Tarih başkenti Bursa'nın bu alandaki değerlerini gün güzüne çıkarmak maksadıyla 8500 yıllık arkeolojik bölgelerden 2300 Bitinya surlarına, 700 yıllık Osmanlı eserlerinden Cumhuriyet dönemi sivil mimarlık örneği yapıların ayağa kaldırılmasına kadar her alanda çalışma yürüten Büyükşehir Belediyesi, bir müze daha açtı. Merinos Tekstil Sanayi Müzesi, Enerji Müzesi, Göç Tarihi Müzesi, Arkeopark ve Cumalıkızık Köy Müzesi ile müzecilikte referans alınan bir kurum haline gelen Büyükşehir Belediyesi, bir müze de Tophane Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'ne kazandırdı. Vali İzzet Paşa tarafından 1868 yılında yoksul ve kimsesiz çocukları korumak amacıyla ıslahhane olarak açılan, 1899 yılında Hamidiye Sanayi Mektebi, 1952 yılında Bursa Erkek Sanat Enstitüsü, 1974 yılında Bursa Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi ve son olarak 2014 yılında “Tophane Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi adını alan okulun bahçesindeki 560 yıllık Çandarlı İbrahim Paşa Hamamı Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edildi. Restore edilen tüm tarihi yapıları yaşayan mekanlar haline getiren Büyükşehir Belediyesi, bu tarihi hamamı da okulun 148 yıllık tarihine ışık tutan bir müzeye dönüştürdü. Müzenin açılışı Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe'nin yanı sıra okuldan mezun olan iş adamları ve önemli isimlerin katıldığı törenle yapıldı.

YENİ MÜZELER YOLDA

Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, kendisinin de mezun olduğu Bursa'nın en köklü okulu olan Tophane Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'ne böyle bir eser kazandırmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Türkiye'nin sanayideki lokomotif kenti olan Bursa'nın böyle bir mesleki eğitim altyapısı sayesinde önemli mesafeler kat ettiğini belirten Başkan Altepe, “Bugün bu okuldan mezun olan mühendislerle Türkiye'nin ilk yerli tramvayını ve metro vagonlarını ürettik. Yine arıtma tesislerinin çamurlarını yakıp, elektrik enerjisi üreten tesisleri yine Bursa'da üretiyorum. Hava araçları, savunma sanayi yatırımları hep bu güçlü altyapı sayesinde oluyor. Bursa'nın böylesi büyük önem taşıyan okulumuzun tarihi geçmişini artık restore ettiğimiz müzede sergileyeceğiz. Okulun kurulduğu günden buna kullanılan alet, makineler, evraklar, yazışmalar, kısaca 148 yıllık tarih bu mekanda geleceğe ışık tutacak. Biz göreve geldiğimizde Büyükşehir uhdesinde 4 tane müze vardı. Bugün 15'inci müzeyi açmış oluyoruz. Çalışmalarını hızla sürdürdüğümüz bıçakçılık müzesi, hamam müzesi, tarım müzesi, vakıf eserleri müzesi ve büyük tarih müzesini de en kısa zamanda kentimize kazandırmış olacağız” diye konuştu.

Tophane Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Yusuf Ay da 10 mesleki alanda 3 bin öğrencisi ve 280 personeli bulunan okullarına böyle bir eser kazandırılması nedeniyle Başkan Altepe'ye teşekkür etti.

Konuşmaların ardından kurdele keserek müzenin açılışını yapan Başkan Altepe ve protokol üyeleri daha sonra içinde 5 sergi salonu bulunan müzeyi gezdi.

'Gölgenin Tasarımı' sergisi 13 Mayıs'ta açılacak

0
0

UNESCO'nun, "Yaşayan İnsan Hazinesi" seçtiği Orhan Kurt'un Karagöz tasvirlerinin yer aldığı "Gölgenin Tasarımı" sergisi, 13 Mayıs'ta İstanbul'da açılacak.

UNESCO'nun "Yaşayan İnsan Hazinesi" seçtiği, "Karagöz kültürünün yaşayan efsanesi" Orhan Kurt'un Karagöz tasvirlerinin yer aldığı "Gölgenin Tasarımı" sergisi İstanbullu sanatseverlerle buluşacak.

Zeytinburnu Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, belediyenin Mehmet Lütfi Şen'in küratörlüğünde düzenlediği etkinlik kapsamında, 86 yaşındaki Karagöz ustası Kurt'un Karagöz tasvirleri, 13-27 Mayıs'ta Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde sergilenecek.

Açıklamada görüşlerine yer verilen sergi küratörü Şen, üstat Orhan Kurt'un büyük bir Karagöz oynatıcısı, hayali olmanın yanında Karagöz tasvirlerinin son dönem şaheserlerini yapan büyük bir sanatçı olduğunu belirtti.

Hocası Ragıp Tuğtekin'den el almasından bugüne yirmi binden fazla Karagöz tasvirinin üzerinde "Orhan" imzasının yer aldığını aktaran Şen, "Orhan Kurt 1980 yılından itibaren yaptığı bütün tasvirleri kaydetti. Bu tarihten günümüze hepsi kayıtlı tasvir sayısı 15 bin 760 adet. Elbette bu tasvirler, insanlık var oldukça dünyanın birçok müzesinde yerli ve yabancı önemli koleksiyonlarda Türk gölge sanatı Karagöz'ü temsil etmeye devam edecek." ifadelerini kullandı.

UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında, 2008 yılında Türkiye ulusal envanteri seçimlerinde "Yaşayan İnsan Hazinesi" seçilen Kurt'un eserlerinin yer aldığı sergi, 13 Mayıs Cuma günü 19.30'da açılacak. Açılışın ardından ise Eda ve Metin Özülkü konser verecek.

69. Cannes Film Festivali yoğun güvenlik önlemleri altında başladı

0
0

Bu yıl 69'uncusu düzenlenen Cannes Film Festivali, yönetmen Woody Allen'in "Cafe Society" filmiyle açıldı. Festival boyunca, polisin yanı sıra 400 asker ve jandarma da görev yapacak.

Bu yıl 69'uncusu düzenlenen Cannes Film Festivali başladı.

Yönetmen Woody Allen'in yarışma dışı kategoride yer alan "Cafe Society" filminin eleştirmenler için gösterimi ve film kadrosunun fotoğraf çekimiyle açılan festival, 22 Mayıs'a kadar devam edecek.

Fransa'nın Cannes şehrindeki festivalde, Altın Palmiye için yarışacak filmleri değerlendirecek jürinin başkanlığını "Mad Max" serisi filmlerin yönetmeni George Miller yapacak.

Festival jürisi, Macar yönetmen Laszlo Nemes, Fransız yönetmen Arnaud Desplechin, İtalyan yönetmen Valeria Golino, ABD'li aktris Kirsten Dunst, Danimarkalı aktör Mads Mikkelsen, Kanadalı aktör Donald Sutherland, Fransız aktris Vanessa Paradis ve İranlı yapımcı Katayoon Shahabi'den oluşuyor.

21 film Altın Palmiye için yarışacak

Festivalde, yönetmenler Pedro Almodovar, Ken Loach, Sean Penn, Xavier Dolan, Paul Verhoeven ve Dardenne kardeşlerin filmlerinin de aralarında bulunduğu 21 yapım ana kategoride Altın Palmiye için yarışacak. Festival yönetimi tarafından daha önce 17 olarak açıklanan filmlerin sayısı festival başlamadan 21'e tamamlandı.

Festivalde, Steven Spielberg'in "The BFG" ve Jodie Foster'ın "Money Monster" filmleri de yarışma dışı filmler bölümünde gösterilecek.

Bu yıl Altın Palmiye Onur Ödülü'nü Fransız aktör Jean-Pierre Leaud alacak. Leaud, Fransız Yeni Dalga akımının kurucularından François Truffaut'un filmlerindeki Antoine Doinel karakterini canlandırmış ve pek çok filmde rol almıştı.

Festival yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleşecek

Festival alanını önceki gün ziyaret eden Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve hiç karşılaşmadıkları kadar yüksek bir risk faktörünün önlerinde olduğunu belirterek, polisin yanı sıra toplamda 400 asker ve jandarmanın da festival alanı ve çevresinde görev yapacağını duyurmuştu.

Festival dolayısıyla Cannes şehir merkezinin nüfusunun üç katına çıkarak 200 bin olduğu tahmin ediliyor.

Basquiat'ın portresi 57,3 milyon dolara satıldı

0
0

Christie's Müzayede Evi'nin New York'ta yaptığı açık artırmada, ünlü Amerikalı ressam Jean-Michel Basquiat'ın "İsimsiz" portresi, 57,3 milyon dolara satılarak sanatçının müzayede rekoru kırıldı.

Christie's Müzayede Evi'nin New York'ta yaptığı açık artırmada, ünlü Amerikalı ressam Jean-Michel Basquiat'ın "İsimsiz" portresi, 57,3 milyon dolara satılarak sanatçının müzayede rekoru kırıldı.

Christie's'in New York ofisinde yapılan "Savaş Sonrası ve Çağdaş Sanat" satışlarında toplam 318,4 milyon dolarlık eser satılırken, müzayedede Asyalı alıcılar öne çıktı. Telefonla bağlanan ve ismi açıklanmayan bir Japon koleksiyoncunun açık artırmada 74,5 milyon dolarlık alış yapması dikkati çekti.

Eserlerin yüzde 87'sinin alıcı bulduğu açık artırmaya, 27 yaşında uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybeden 1960 doğumlu siyahi sanatçı Basquiat'ın 1982 yapımı eseri damgasını vurdu. Sanatçının 238,7x500,4 santimetre ebatlarındaki tuval üzerine akrilik boya eseri 57,3 milyon dolara alıcı buldu. Basquiat'ın daha önceki müzayede rekoru 48,8 milyon dolar olarak gerçekleşmişti.

Çin'de Evrensel Sihir Dünyası

0
0

Çin'in Guangzhou şehrinde 16000 metrekarelik bir alana kurulan 'MAG Evrensel Sihir Dünyası' ülkenin ilk ve en geniş kapalı alan eğlence parkı olma özelliğini taşıyor.

Çin'in Guangzhou şehrinde 16000 metrekarelik bir alana kurulan 'MAG Evrensel Sihir Dünyası' ülkenin ilk ve en geniş kapalı alan eğlence parkı olma özelliğini taşıyor.

Birçok yüksek teknoloji interaktif eğlenceyi barındıran eğlence parkı ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

4 bin 500 fotoğraflık Filiz Akın sergisi

0
0

Ünlü sinema oyuncusu Filiz Akın'ın 4 bin 500 fotoğrafının yer aldığı "Geçmişten Geleceğe Başarı Hikayesi Fotoğraf Sergisi" İstanbullu sanatseverlerle buluşacak.

Ünlü sinema oyuncusu Filiz Akın'ın 4 bin 500 fotoğrafının yer aldığı "Geçmişten Geleceğe Başarı Hikayesi Fotoğraf Sergisi" İstanbullu sanatseverlerle buluşacak.

Konuya ilişkin Kale Outlet Center'dan yapılan açıklamaya göre daha önce Türkan Şoray, Emel Sayın, Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik için gerçekleştirilen "Geçmişten Geleceğe Başarı Hikayesi Fotoğraf Sergisi" bu kez Yeşilçam'ın "Zarafet Kraliçesi" Filiz Akın için düzenlenecek.

Hazırlığı 30 kişilik bir ekip tarafından 3 ayda tamamlanan sergide, Akın'ın Türk sinemasındaki filmlerinden, gazetelerden, film afişlerinden ve özel yaşamından seçilmiş, bin 265 adedi hayranları tarafından bağışlanmış toplam 4 bin 500 adet fotoğraf yer alacak. Serginin gelirleri "Lösemili Çocukları Yaşatma ve Bir Umut Derneği"ne bağışlanacak.

Sergi, sanatçının da katılımıyla, 15 Mayıs Pazar günü saat 15.00'te Kale Outlet Center'da açılacak.


Türkiye Eurovision'da benimle sahnede olacak'

0
0

Eurovision Şarkı Yarışması'nda San Marino'yu temsil edecek Türk asıllı Serhat Hacıpaşalıoğlu, ''Türkiye, Eurovision Şarkı Yarışmasında resmi olarak yok ama benimle sahnede olacak.'' dedi.

Eurovision Şarkı Yarışması'nda San Marino'yu temsil edecek Türk asıllı Serhat Hacıpaşalıoğlu, ''Türkiye, Eurovision Şarkı Yarışmasında resmi olarak yok ama benimle sahnede olacak.'' dedi.

Stockholm Globen Arena'da düzenlenecek yarışmada San Marino'yu 'I didn't know' şarkısıyla temsil edecek Hacıpaşalıoğlu, yarı final öncesi AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.Hacıpaşalıoğlu, ''61. Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye resmi olarak yok ama benimle birlikte sahnede olacak'' şeklinde konuştu.

Eurovision Şarkı Yarışması'nda ilk kez bir Türk şarkıcının başka bir ülkeyi temsil edeceğini anlatan Hacıpaşalıoğlu, "Bu çok önemli bir sorumluluk. Her zaman altını çiziyorum bir bayrak bir ülkenin onurudur ve San Marino bu bayrağı bir Türk'e emanet ederek bize farklı bir onur yaşattı. Ben de son 10 gündür yaptığım çalışmalarda, bu sorumluluğun ağırlığını bilerek ona göre hareket ettim. Çok güzel bir şarkımız var. Çok beğenilen bir şarkı. Eminim ki farklı Avrupa ülkelerinde yaşayan gurbetçi kardeşlerimin oyları ile de başarıya ulaşacağız.'' ifadelerine yer verdi.

"İsveç basını ilk beşte gösterdi''

Dün jüri karşısına çıkarak ilk performanslarını sergilediklerini dile getiren Hacıpaşalıoğlu, "Özellikle dün akşam, jüri için yaptığım gösteri çok muhteşem geçti. Sahne performansı ile ilgili çok olumlu yorumlar aldık, bunlar bizi çok mutlu etti. Bütün ülkelerden gelen yorumlarda dün geceki kostümlü sahne gösterisinde en başarılı ülkeler arasında gösterildi. Bu gün İsveç gazetelerinde çıkan haberlerde San Marino ilk beşte gösterilmiş, bu da bizi son derece ümitlendirdi" dedi.

Bu akşam yapılacak yarı finalde 18 ülke yarışacak. Halk ve jüri oylamasında ilk 10'a giren ülke temsilcileri, cumartesi akşamı yapılacak büyük finale katılma hakkını kazanacak.

Vize sorunu beyazperdede!

0
0

Son günlerin önemli konusu olan “vize sorunu”nu bir aşk hikayesi üzerinden sinemaya uyarlayan filmin yapımcısı Deniz Şafak ile çekecekleri “Akasya Mevsimi” filmi hakkında konuştuk.

Nasıl çıktı bu “Akasya mevsimi”?

- Son 2 senedir üzerinde çalıştığımız bir projeydi. Bu projedeki sloganımız “Aşk Engel Tanımaz, sınırları insanlar çizer”. Bu anlayışından yola çıkarak, filmi izleyecek insanları zaman zaman eğlendirmey,, zaman zaman da hüzünlendirmeyi amaçlıyoruz. Günlük hayatta insanların “vize sorunu” yüzünden karşılaştıkları mağduriyet bir nevi ozgürlüklerinin kısıtlanması anlamına geliyor. Bu ülkeler arasındaki geçiş hakkını sağlayan vize olayını, iki karakter üzerinden aşk temasını işleyerek “yaşayamadıklarını” anlatan bir film yapmaya karar verdik.

Sizin aşk hikayeniz diğer aşk hikayelerinden nasıl ayrılıyor?

- Bizim aşk hikayemiz yaşanan toplumsal olaylar ve insanların yaşadığı toplumsal sorunlar üzerinden anlatılarak, gerçeğe uyarlanıyor.

Neden vize sorunu üzerinden giden bir aşk filmi yapmaya karar verdiniz?

- Türkiye'nin çevresinde, tabiri caizse dokunsak uzanacağımız yakınlıkta adalar bulunuyor. Bu adalardakilerle kültürel bir bağımız olduğu halde aramıza vize duvarı örülüyor. Hepsinde yaşanmış veya yaşanmakta olan aşk hikayeleri mevcut. Ve hepsi filmde göreceğimiz sorunların en azından bir kısmı ile mücadele ediyor. Biz bir yandan bu isimsiz kahramanların sorunlarına tercüman olurken bir yandan da güzel bir hikaye ortaya koyalım dedik.

Projede kimler olacak? İsimleri alabilir miyiz?

- Film için bir çok sinema sanatçısı ile görüşmelerimiz devam ediyor. Fakat şuan için isim vermemiz pek uygun olmaz. Sadece şunu söyleyebiliriz; ortaya çıkacak cast herkes tarafından onaylanacak kalitede olacak.

Proje şuan hangi aşamada?

- Şuan filmin cast çalışmaları devam ediyor. 2 ay içinde castı tamamlayıp Ekim ayı içinde de çekimleri başlatmak istiyoruz.

Çekimleri nerelerde yapmayı planlıyorsunuz?

- Çekimleri Antalya Kaş ve Yunanistan'ın Meis (Kastellorizo) Adası'nda gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Filmde geçen karakterler hakkında bilgi alabilir miyiz?

- Kısaca bahsetmek gerekirse filmde “Rüzgar” adında delidolu basına buyruk ve kontrolü zor olan bir karakterimiz var. Rüzgarın genç yaşta babası vefat etmiş ve annesi ile Kaş'ta yaşıyor.

- Bir deniz çocuğu olan Rüzgar'ın tüm yaşamı denizle geçiyor. Meis Adası'nda ise, “Akasya” adında genç, güzel bir kızımız var. Kızımızın da annesi vefat etmiş, babası ve bir de köpekleri "kömür" ile yaşıyor. Bu karakterlerin buluşması ve birbirlerine aşık olması ise tamamen tasadüfi olaylar üzerine kurulu. İzleyenler karakterlerimizden çok etkilenecek. Buna emin olabilirsiniz...

Bu aşk hikayesinde mutlu son mu yoksa bir sürpriz mi bizi bekliyor?

-Bu soruyu geçiştirmek zorundayım çünkü finali izliyicilerin merak etmesini istiyoruz.

Her ne kadar aşk hikayesi olsa da temelde vize sorunu ve insanların önüne örülen engeller konu alınıyor? Vize meselesi de gündemdeyken filmin bu konuda ne gibi bir farkındalık oluşturacağını düşünüyorsunuz?

-Biz bu filmi yapma istememizin ana nedeni bu sorun üzerinden konunun muhataplarının dikkatini çekmek. Aslında bu işi çözmedikleri sürece insanların hayallerini zincire vurduklarının farkına varmaları. Ve günümüzün Global köy'e dönüşen dünyasında vize benzeri engeller anlamını yitirmiştir.

Filmde yüzyıllar boyu ortak bir tarihi paylaştğimiz iki toplumun arasındaki suni sorunlara bir çözüm aranıyor mu?

-Aslında ben sorun olduğuna inanmıyorum. Ben hiçbir yurt dışı seyahatimde insanların birbirleriyle sorunları varmış gibi iletişim kurduğuna sahit olmadım. Bilakis herkes birbirine hümanist ve güler yüzlü yaklaşıyor. Yani sorunları ve bu soylemleri siyasetçilerin ürettiğini düşünüyorum.

Projeye başlarken temelde amacınız ve sizi bu soruna yönelten nokta neydi?

-Ülkemizin sorunları arasında yeralan ve şuanda da hepimizin yakından müjdeli haberi beklediği bir dönemi yaşıyoruz. Vizelerin kalkması ve Avrupa'da Türk vatandaşlarının serbest dolaşım hakkına kavuşmalarına hiç olmadığımız kadar yakınız.

-Biz de böyle bir sorunu Aşk üzerinden seneryolaştırarak sinema sahnesine taşımak istedik .

İki toplum arasında kırılması çok güç gibi görülen bir önyargı var. Bunu aşmanın yolu sizce nedir?

-Sanat ve sinema, evrensel kalıcı ve ortak buluşma noktaları. Bu yüzden insanlar hala daha Charlie Chaplin izlediklerinde gülebiliyor ve aynı hisleri paylaşabiliyorlar. Bu bile sinemanın evrensel diline başlı başına bir örnek.

-Bundan yola çıkarak filmimizde ortak bir dilde buluşmayı ümit ediyoruz.

NASA bin 284 gezegen buldu

0
0

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin Kepler Uzay Teleskobu'nun uzayda bin 284 gezegen bulduğu bildirildi.

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) Kepler Uzay Teleskobu'nun uzayda bin 284 gezegen bulduğu bildirildi.

NASA'dan yapılan açıklamada görevlerinden biri olan dünyaya benzer gezegenleri araştırmak olan Kepler Teleskobu'nun 2015'te güneş sistemi dışında bulduğu gezegenlerin bin 284'ünün teyid edildiği belirtildi.

Gezegenlerin 9'u yaşanabilir bölge

Ayrıca, bugüne kadar toplam yaklaşık 5 bin gezegenin keşfedildiği ve bunların 3 bin 200'nün teyid edildiği bildirilirken, Kepler'in keşfettiği gezegenlerin toplamının 2 bin 325 olduğu açıklandı.

Açıklamada ayrıca bulunan gezegenlerden yaklaşık 550'nin küçük ve dünya gibi kayalık olduğu belirtildi. Bulunan gezegenlerden 9'unun ise yaşanabilir bölge olduğu kaydedildi.

Kepler'in ilk görevi 5 bin güneş sistemi dışı gezegeni inceledikten sonra 2012'de sona ererken, yeni görevi K2 ise 2014'te başlamıştı. NASA'nın uzayda binlerce yıldızı ve hareketi inceleyen ve birçok önemli keşfe imza atan Kepler Teleskobu 2009'da uzaya fırlatılmıştı.

Bursa'da 2 bin yıllık köprü bulundu

0
0

Bursa'nın Orhangazi ilçesinde bir tarih araştırmacısı tarafından bulunan ve en az 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen köprünün turizme kazandırılması için çalışma başlatılacak.

Bursa'nın Orhangazi ilçesinde bir tarih araştırmacısı tarafından bulunan ve en az 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen köprünün turizme kazandırılması için çalışma başlatılacak.

Alınan bilgiye göre, Gemlik ilçesinden tarih araştırmacısı Naci Pehlivan, bazı yaşlı vatandaşların Orhangazi'ye bağlı Karsak Mahallesi civarında yerini bilmedikleri tarihi bir köprüden bahsetmeleri üzerine araştırma yaptı. Pehlivan'ın uzun süren araştırmaları sonucu Karsak yakınında yerini tespit ettiği köprünün en az 2 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor.

Orhangazi Belediye Başkanı Neşet Çağlayan ve Gemlik Belediye Başkanı Refik Yılmaz, durumdan haberdar olmalarının ardından Pehlivan ile köprüyü inceledi.

Çağlayan, gazetecilere yaptığı açıklamada, antik köprünün görkemiyle adeta zamana meydan okuduğunu belirtti.

Bu yapının turizme kazandırılması için ilgili kurumların yetkilileriyle temasa geçeceklerini aktaran Çağlayan, köprünün tarihi dokusunun bozulmadan ortaya çıkartılmasının bölge tarihi ve turizmi bakımından önemli olduğunu ifade etti.

Sinemanın Prensini unutmadılar

0
0

2005 yılının 12 Mayıs'ın da yitirdiğimiz Türk Sinemasının usta yönetmeni Ömer Kavur'un sevenleri ve sinema emekçileri ölüm yıldönümünde mezarı başında buluştu.

Bugün büyük usta Ömer Kavur'un 11. Ölüm yıldönümü. Sinema emekçileri ve mesai arkadaşları büyük ustayı Zincirlikuyu'daki mezarı başında andı. Kavur, sinemanın prensi olarak kabul ediliyordu.

Ömer Kavur Kimdir?

1944'te Ankara'da orta üst sınıf bir ailenin çocuğu olarak doğan Ömer Kavur, ilkokulu İstanbul Kızıltoprak'ta bitirdi. Orta okulu Robert Kolej'de, liseyi Kabataş Erkek Lisesi'nde okuduktan sonra üniversite eğitimi için Paris'e gitti. Conservatoire Libre du Cinéma Français'de sinema, Sorbonne Haute …cole du Journalisme'de gazetecilik okudu. Teknik-pratik sinema eğitimini Sorbonne Üniversitesi'nde gerçekleştirdiği sinema tarihi yüksek lisansıyla bütünleyen Kavur, bu dönemde çektiği kısa filmlerle ilgi çekti ve çeşitli ödüller kazandı. Fransa yıllarında Alain Robbe-Grillet'ye yönetmen asistanlığı yapan Kavur yurda dönüşünde Boğaziçi Köprüsü ile ilgili bir belgesel çekti.

1974'te, bir teklifle Refik Halit Karay'ın aynı adlı eserinden uyarlama Yatık Emine'yi Necla Nazır'la filme çekti. Sansür baskısından kaçamamış, farklı ve başarılı bu ilk film, Kavur'un Türk sinemasındaki kendine özgü kariyerinin habercisi olduysa da sanatçı ikinci filmini çekebilmek için beş yıl beklemek durumunda kaldı.

1979'da çektiği Yusuf ile Kenan dönemin standart "toplumcu-gerçekçi" filmlerine alternatif oluşturan bir eserdi. Onat Kutlar ve Kavur'un etkileyici senaryosu uzerine kurulu, Kavur'un toplumun itilmişleri arasından çekip çıkardığı iki çocuğun hikâyesini yalın ve etkili bir sinema diliyle anlattığı bu eser uluslararası arenada da kabul gördü (Milan Film Festivali büyük ödülü). Kavur'un üçüncü filmi Ah Güzel İstanbul, bir yıl sonra Atıf Yılmaz'ın Mine adlı filmiyle kendisinin koyduğu kanunları yıkarak sinema gündemine oturacak Türkân Şoray'ın yerine, fahişe rolünü kabul eden Müjde Ar'ı gündeme taşıyacak ve onun seksenlerde sürdüreceği parlak kariyerini başlatacaktı. Kavur, Göl filmiyle, daha sonra sıklıkla ele alacağı türden psikolojik motiflere eğilmeye başladı.

1985'te çektiği Amansız Yol Kavur'un sinemasının ana motiflerinden "yolculuk" temasının en belirgin olduğu ilk dönem filmidir. Körebe ise, Göl'e benzer psikolojik bir gerilimi ele alır.

1987'de ise Kavur'un ilk başyapıtı Venedik Film Festivali'nde ses getirdi: Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli'ni Macit Koper ve Serra Yılmaz'ın da yer aldığı bir kadroyla sinemaya aktaran Kavur, Türk sinema tarihinin kimilerine göre en derinlikli "boğuntu" filmine imzasını atıyordu.

Bir yıl sonra çektiği ve "yolculuk" temasına bu kez hem içsel hem de dışsal anlamda geri döndüğü Gece Yolculuğu, Cannes Film Festivali'nde gösterilmiş ve beğenilmişti.

1991'de Orhan Pamuk'un "Kara Kitap" romanındaki öykülerden birinden hareketle çekilen Gizli Yüz Kavur'un ve Türk sinemasının başyapıtlarından biri kabul edilir. Kavur'un esrarlı, içe dönen yolculuk arayışının, yolculuğunun doruğu olan bu filmi, 1996'da Kavur'un "kendini tekrarladığı" eleştirilerini aldığı Akrebin Yolculuğu izledi. Bu film de Cannes Film Festivali'nin "Un certain regard" adlı bölümüne kabul edilmiştir. Kavur'un sinemasal kariyeri bu filmden sonra duraklamıştır.

2000'deki Melekler Evi'nin başarısızlığının ardından 2003'te gelen Karşılaşma Kavur'un eski gücünü yitirdiğinin göstergesi sayılabilir.

Kavur genellikle uluslararası prodüksiyonlar gerçekleştiren Alfa Film'in kurucusu ve sahibiydi. Uzun süre lenf kanseri sebebiyle tedavi gören Ömer Kavur, 12 Mayıs 2005'te Teşvikiye'deki evinde öldü.

Viewing all 7489 articles
Browse latest View live