‘Gülün Adı' ve ‘Foucault Sarkacı' adlı romanlarıyla geniş okur kitlelerine ulaşan İtalyan yazar, bilimadamı ve düşünür Umberto Eco, önceki akşam Milano'daki evinde 84 yaşında hayata veda etti. Aynı zamanda Ortaçağ estetiği ve göstergebilim uzmanı olan Eco, bir süredir kanser tedavisi görüyordu.
Geçtiğimiz yılın kasım ayında son romanı Sıfır Sayı'nın tanıtımı için Londra'ya giden Umberto Eco, Guardian'ın söyleşi etkinliğinde (Guardian Live) romancı olmak ile düşünür olmak arasındaki tercihini şöyle açıklamıştı: “Ben filozofum, sadece haftasonları roman yazarım. Bir filozof olarak, hakikatle ilgileniyorum.”
İtalyanların ‘Professore' demekten hoşlandığı, James Joyce'tan mülhem ‘Dedalus' lakabıyla anılan Umberto Eco 84 yaşında bu dünyadan ayrıldı. Birçok okurun Gülün Adı ve Foucault Sarkacı romanlarıyla tanıdığı İtalyan yazar, bilim adamı ve düşünür, önceki akşam hayatını kaybetti. Bir süredir kanser tedavisi gören yazar, Milano'daki evinde hayata gözlerini yumdu. Romanlarıyla dünya genelinde geniş bir okur kitlesi edinen Eco, aynı zamanda Ortaçağ estetiği ve göstergebilim uzmanıydı.
GERÇEK EDEBİYAT, KAYBEDENLERİ ANLATIR
Torino ve Floransa'da devam eden akademik yolculuğu 1971'de adım attığı Bolonya Üniversitesi'nde Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nde nihayet buldu. Alanının sayılı akademisyenlerinden olsa da 48 yaşından sonra başladığı roman yazarlığı geniş okur kitleleri ile buluşmasını sağladı. Gerçek edebiyatın kaybedenleri anlattığını düşünüyordu Eco. Londra'daki söyleşisinde, “Kazananlar hakkında konuşmak son derece sıkıcı. Gerçek edebiyat, daima, kaybedenlere dairdir. Kaybedenler daha büyüleyici. Kazananlar aptaldır… Çünkü şans eseri kazanırlar.” diyecekti.
Herkesin, her karakterin öyküsünü yazabilirdi Eco. Harvard Üniversitesi'nde verdiği altı konferansın metinlerinden oluşan Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti adlı kitapta bu özelliğini şöyle ifade eder: “Bana, ıssız bir adaya düşmüş olsam yanıma hangi kitabı alacağımı soranlara şu yanıtı veriyorum: Telefon rehberi; rehberdeki bütün o karakterlerle sonsuz öyküler yaratabilirim.”
‘PARANOYALARLA SAVAŞMAYI SEÇTİM'
Umberto Eco, roman anlayışını Wittgenstein'ın “Üzerinde konuşamadığımız şeyleri, susarak geçmeliyiz.” sözünün etrafında şekillendirir bir bakıma. Eco'nun ağzından söylersek, “Kuramsallaştıramadığımız şeyleri, anlatmalıyız.” Her romanında karşılaştığımız metinlerarası ilişki kadar, polisiye bir damar da akar durur Eco'da. Paranoyak ve düzenbaz karakterler etrafında örgülenir romanları. Gizemli olaylar, edebiyat-bilim-dinler tarihine göndermeler, esrarlı semboller, şifreli mesajlar, tarihi anekdotlar ve en önemlisi komplo teorileri... Ona göre, en güçlü komplolar, var olmayanlardır. Geçtiğimiz yıl Marco Belpoliti'ye verdiği röportajda bunu şöyle açıklar: “Hepimiz hayatta bir misyon seçeriz. Ben de sık sık etrafımızı saran paranoyalardan tiksiniyorum. Bu yüzden onlarla savaşmayı seçtim.”
Senarist ve dramaturg Jean-Claude Carriere ile yaptığı söyleşileri içeren Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın, papirüsten elektronik kitaba, kitabın tarihine bir övgü niteliğindedir. E-kitabın uzun ömürlü olmadığını savunan Eco, basılı kitabın hiçbir zaman ölmeyeceğine inananlardandı. Kütüphanenin okuru ‘her halükarda' koruyacağını düşünüyordu: “Kütüphanenizin kucağında hiç üşümeyeceksinizdir. Her halükarda, cahilliğin dondurucu tehlikelerinden korunmuş haldesinizdir.”
KİTAPLAR İÇİN YAŞIYORUZ...
Umberto Eco'yu, en çok bilinen eseri Gülün Adı'ndan bir alıntı ile uğurlayabiliriz. Araştırmacı rahip William (filmde Sean Connery oynamıştı), manastır rahiplerinden Upsala'lı Benno ile kitaplar üzerine konuşurken, Benno şöyle der: “Bizler kitaplar için yaşıyoruz. Kargaşa ve yozlaşmanın egemen olduğu bir dünyada hoş bir görev bu...”
Romancı, tarihçi, antropolog, filozof...
5 Ocak 1932'de İtalya'nın Alessandria şehrinde doğan Umberto Eco, akademik alanda yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanındı. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Tarihçi, filozof, antropolog, Ortaçağ uzmanı olan ve James Joyce üzerine araştırmalarıyla bilinen Eco'nun ilk romanı ‘Gülün Adı' 1980'de yayımlandı. 1962'de Torino Üniversitesi'nde doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971'de Bologna Üniversitesi'ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi. ‘Baudolino', ‘Prag Mezarlığı' ve ‘Sıfır Sayı' adlı kitapları ile onun editörlüğünde hazırlanan Ortaçağ dizisi birçok dile çevrildi.