Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Virtüözlerden türküler

$
0
0

Kontrbas sanatçısı Fora Baltacıgil, klarnet sanatçısı Hüsnü Şenlendirici, Kubat ve piyanist Hüseyin Sermet, yarın akşam İş Sanat'ta özel bir türkü gecesinde bir araya geliyor.

‘Virtü-Öz Türküler' adlı konserde, Sarı Gelin, Ah Bir Ataş Ver, Uzun İnce Bir Yoldayım, Beyaz Giyme Söz Olur gibi sevilen türküler Batı ezgileriyle harmanlanacak. Konserin başlama saati 20.30. (www.issanat.com.tr)


Mazeretim var amatörüm ben!

$
0
0

Yoldan Çıkan Oyun, polisiye bir hikâyeyi sahnelemeye çalışan amatör bir kumpanyanın başına gelen terslikleri konu ediniyor. Oyun içinde oyun mantığıyla kurgulanan yapım, geçen yıl İngiltere'nin prestijli tiyatro ödülü Olivier Ödülleri'nde en iyi komedi dalında birinci olmuştu.

Açılmayan kapılar, yanlış söylenen replikler, düşüp bayılan adamlar ve kadınlar… Siz de benim gibi bütün bunların bu asrın insanını güldürmeye yetmeyeceğini düşünenlerdenseniz hemen peşin hükümlü olmayın derim. En azından sezonun yenilerinden ‘Yoldan Çıkan Oyun'u izlemek fikrinizi değiştirebilir. Baştan söyleyelim: ‘Yoldan Çıkan Oyun' bir yanlışlıklar komedyası ve yaklaşık 2 saat boyunca tek bir konu üzerinden mizah üretiyor. Başarısı da ‘becerisizlik' olarak tanımlayacağımız bu konu etrafında dönüp duran mizahın seyirciyi oyun boyunca güldürmeye devam etmesinden geliyor.

İlk olarak geçen sene Londra'daki West End Duchess Theater'da, Mischief Theater tarafından sahnelenen ‘The Play That Goes Wrong'u' Türk izleyicisi ile buluşturan topluluk Talimhane Tiyatrosu. Mehmet Ergen'in Türkçeye çevirdiği, Lerzan Pamir'in yönettiği Yoldan Çıkan Oyun'un iskeletini bir polisiye hikâye oluştursa da ‘katil kim?' sorusu kimsenin umurunda değil. Gülmekten öykünün gidişatına kafa yormaya sıra gelmiyor zira. Aslında gerek de yok. Çünkü öykü teferruat. 110 dakikalık performans bir ‘oyun içinde oyun' ve işin polisiye kısmı içerideki oyun. Klişe tabirle söyleyecek olursak büyük resim bambaşka bir şeyi anlatıyor. ‘Malikanede Cinayet' adlı oyunu sahneye koyan amatör bir tiyatro kumpanyasının başına gelen terslikleri… Eldeki imkanların darlığına kötü oyunculuk da eklenince her şeyi eline yüzüne bulaştıran amatör grup, bütün aksiliklere rağmen oyunu tamamlamaya inat ediyor.

Bu kadar bahsi geçtikten sonra ‘Henry Lewis, Jonathan Sayer ve Henry Shields'in sakarlıklar üzerine bina ettikleri oyunu kaba güldürüden ayıran şey nedir?' sorusu sorulabilir. Eskilerde kaldığı düşünülen bir konunun şekil değiştirerek aslında hâlâ insanları en çok güldüren malzeme olduğu gerçeği makul bir cevap gibi. Zira bu çağın insanları olarak beceriksizliklere, talihsizliklere gülmeye devam ediyoruz. Özellikle de beceriksizliğin ona sahip olan kişi tarafından itiraf edilmesi halinde… ‘Kendisiyle dalga geçen adamın' samimiyeti de diyebiliriz pekala…

Kötüymüş gibi oyna!

Yoldan Çıkan Oyun bir ‘becerisizlik komedisi' olduğu için ne kadar kötü oyunculuk olursa o kadar iyi' gibi bir durum arz ediyor. Hatta kötüden ziyade kötüymüş gibi oynama hali, asıl istenen. Aralarında Sarp Apak ve Bartu Küçükçağlayan gibi popüler isimlerin de bulunduğu kadro bu zorluğun altından kalkmış görünüyor. Yer yer zaten olduğu haliyle yeterince komik olan bir durumda zorlama pozisyonlara giren birkaç kişiyi saymazsak…

İngiltere'de geçtiğimiz yıl en prestijli tiyatro ödülü olan Olivier Ödülleri'nde ‘en iyi komedi oyunu' ödülünü kazanan ‘The Play That Goes On'un Yoldan Çıkan Oyun versiyonunun dekordan kostüme kadar orijinaline çok yakın bir şekilde sahnelendiğini söylemekte de fayda var.

Doğançay'ın dünya turu

$
0
0

2013'te hayatını kaybeden çağdaş Türk resminin önemli isimlerinden Burhan Doğançay'ın eserleri Ocak 2016'dan itibaren Avrupa ve Amerika'daki üç müzede sergilenecek.

Sanatçının “Koniler” serisinden "Guru" tablosu, Cenevre'deki sanat ve tarih müzesi Musée d'art et'te sergilenecek. Los Angeles'in en önemli müzelerinden LACMA'da 24 Ocak 2016 tarihinde açılacak “Islamic Art Now, Part 2” sergisinde, Doğançay'ın kurdele serisinden iki eser ile koniler serisinden olan “Versace Man”i yer alacak. İstanbul'a da gelen ZERO sergisinde (Sakıp Sabancı Müzesi) yer alan eserlerin önemli bir kısmına sahip olan Almanya Leverkusen'deki Morsbroich Müzesi'nde, sanatçının “Eddie Murphy and Welfare Scums” ve “Detour” eserleri, Şubat 2016 sonuna kadar görülebilecek. Dördüncü sergi, Ankara Cern Modern'de. Fotoğrafçılığıyla da tanınan Doğançay'ın kareleri 13 Ocak-13 Mart 2016 Ankara'da sergilendikten sonra dünya turuna Tayvan'dan başlayacak. Ayrıca 15 Ocak 2016 tarihinde, Doğançay Müzesi, daha önce görülmemiş Burhan Doğançay seçkisinin yanı sıra babası Adil Doğançay'a adanmış ilk sergi ile ziyaretçilere kapılarını açacak.

DETOUR

EDDY MURPHY AND WELFARE SCUMS

RIBBON

VERSACE MAN

Neşet Ertaş, ‘Ah Yalan Dünyada'

$
0
0

Hayattayken UNESCO tarafından ‘yaşayan insan hazinesi' ilan edilen söz, ses ve saz ustası Neşet Ertaş'ın hayatını anlatan “Ah Yalan Dünyada” adlı belgesel film, Beyoğlu Yeşilçam Sineması'nda gösterime girdi.

2012'de kaybettiğimiz Ertaş'ın bilinmeyen yanlarını konu alan filmde, ozanın hayat felsefesinin derinlikleri özel görüntüler ve anılar eşliğinde anlatılıyor. İlk gösterimi 52. Antalya Uluslararası Film Festivali'nde yapılan filmde, Hasan Saltık, Bayram Bilge Tokel, Erol Parlak, Uğur Yücel, Can Dündar, Cengiz Özkan, Erdal Erzincan, Erkan Mumcu, Feryal Öney, Vedat Yıldırım, Reis Çelik gibi isimlerin Neşet Ertaş hakkında anılarına da yer veriliyor.

Neşet Ertaş Almanya'ya neden gitmişti? 30 yıllık gurbet hayatında nerede ve nasıl yaşamıştı? Yaşarken “Neşet Ertaş öldü” diyenlere nasıl bir şiirle cevap vermişti? Türkiye'ye dönmeye kimler ve nasıl ikna etmişti? Yıllar yılı talan edilen türkülerinden ilk defa nasıl telif alabilmişti? 2000 yılındaki Harbiye Açık Hava konserine çıkarken neden endişe ediyordu? Ürgüp konserinden dönerken konserden kazandığı bütün parayı yolda kime dağıtmıştı? Heykelini yapmak isteyen Kültür Bakanı'na, kendisine devlet sanatçılığını teklif eden heyete ne demişti? Ölüm döşeğinde, dostlarından son isteği, yazdığı son şiiri neydi? Ah Yalan Dünyada bestesini niçin yapmıştı? Tüm sorulara belgeselde cevap veren yönetmenler Atalay Taşdiken ve Hacı Mehmet Duranoğlu, filmi iki yılda hazırladıklarını söylüyor. Sinema Genel Müdürlüğü ve Kalan Müzik desteğiyle çekilen Ah Yalan Dünyada, İstanbul'dan sonra diğer illeri dolaşacak.

Cep telefonu olan herkesin festivali

$
0
0

Son dönemde sayısı her geçen gün artan film festivallerine bir yenisi daha eklendi.

Diğerlerinden farkı ise herkesin katılabileceği bir festival olması. Cep telefonunuzla katılabileceğiniz bir festival Mobil Film Festivali. Bilgi Üniversitesi ile Yedirenk Sanat Vakfı'nın birlikte düzenlediği festival, günlük hayatta neredeyse her gün tanık olduğumuz çeşitli olumsuzluklara dikkat çekmek ya da güzellikleri göstererek yapıcı bir etkide bulunmak ve bunları herkesin görmesini sağlayarak bir duyarlılık oluşturmak amacında. Festivale katılmak isteyenler, cep telefonu veya tablet ile çektikleri filmleri #YedirenkSanat etiketi ile 15 Aralık–15 Şubat tarihleri arasında YouTube'a yükleyebilir. Ayrıca bu filmin linkini info@mobilfilmfestivali.com adresine gönderip yarışmaya kaydını yaptırabilir. Mobil Film Festivali'nin YouTube'a yüklenen filmler arasından yapılacak halk oylamasının tarihleri 16 Şubat–16 Mart. Ödüllerin sahibini bulacağı gala gecesi ise 26 Mart'ta yapılacak. (www.mobilfilmfestivali.com)

Sokağa çıkamayan çocukların hikâyesini çekti

$
0
0

Dünya sinemasından çok sayıda bağımsız filmi bir araya getiren !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, bu yıl bir ilke imza attı. 18 Şubat'ta başlayacak festivale günler kala programda yer alan ‘Azad' adlı kısa film, geçtiğimiz perşembe günü internet üzerinden paylaşıldı. Gündemdeki sokağa çıkma yasaklarına bir çocuğun gözünden bakan ‘Azad' adlı kısa filmi üç günde 83 bin kişi izledi.

Harabeye dönen evler, öğretmensiz okullar ve kepenk kapatmış dükkânlar arasında ne kadar süreceği bilinmeyen bir bekleyiş devam ediyor. Çatışma seslerine her gün sokağa çıkma yasakları da ekleniyor. Giderek artan bu sıkıntılar farklı bir coğrafyada değil, Türkiye'nin doğu illerinde yaşanıyor. Yönetmen Yakup Tekintangaç'ın çektiği ‘Azad' adlı kısa film de bu sorunlara bir çocuğun gözüyle bakıyor. 18 Şubat'ta başlayacak 15. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, bölgede yaşanan sokağa çıkma yasakları gündemdeyken programına aldığı Azad'ı geçtiğimiz hafta internetten yayınlama kararı aldı. Seçkisindeki filmi günler önce internetten paylaşan festival ekibi, böylece bir ilke imza attı. 16 dakikalık filmin yayını üç günde 83 bin izleyiciye ulaştı.

Annesiyle birlikte İstanbul'a göç etmek zorunda kalan Azad'ın hikâyesi sokağa çıkma yasaklarıyla eve hapsolan insanların yaşadıklarını anlamaya odaklanıyor. Annesi, her gün işe gittiği için kapıyı Azad'ın üzerine kilitler. Tek başına kalan Azad, dört duvar arasında zaman geçirmenin yollarını aramaya başlar. Senaryonun yaşanmış bir hikâyeyle ortaya çıktığını söyleyen Yakup Tekintangaç, “İstanbul'a göç eden bir arkadaşım vardı. Çalışmak zorunda olduğu için çocuğu evde yalnız kalıyordu. Çocuğunun çok sevdiği ve tek eğlencesi olan bir enstrümanı vardı. Ama onu da komşulardan dolayı çalamadığını söylemişti. Anlatılanlar bana çok dokundu. Bir çocuğun oyuncağı yerine koyduğu enstrümanını çalamaması ve o dört duvar arasına sıkışması nasıl bir duygu olabilir diye çok düşündüm.” diyor.

‘AZAD', BASKIYA KARŞI BİR UMUT

Çekim sürecinde yasakların gündemde olmadığını dile getiren yönetmen, filmi geçen yıl çekmiş: “Filmi çekerken, bugün yaşanan sokağa çıkma yasakları söz konusu değildi. Filme denk gelmesi bize konunun ne kadar evrensel olabileceğini gösteriyor. Her an başımıza gelebileceğini de görmüş olduk. Açıkçası ‘Azad' ismini özellikle seçtim çünkü Azad, özgürlük demek. Çevremizde bu kadar özgürlük sorunu varken isimle yaşadıklarımızı ironik bir metaforla anlatmak istedim. Nice Azad'ları kaybediyoruz bu memlekette. İnsanları fiziksel olarak kısıtlayabilirsiniz ancak zihinsel olarak kısıtlayamazsınız. Azad, ülke olarak yaşadığımız baskıya karşı bir umut.”

Yakup Tekintangaç, filmi yaparken Kürtçe bilen bir çocuk bulmakta zorlandığını söylüyor. En son, arkadaşının yeğenine bakmak için bir gün Esenyurt'a gider. Sokakta etrafını çocuklar sarınca onları deneme çekimine almaya karar verir. Sonrasını yönetmenden dinliyoruz: “O sırada uzaktan Fenerbahçe forması giymiş bir çocuk geldi. Kameranın önüne geçti ve birden şarkı söyleyip halay çekmeye başladı. Filmde müzik çok önemliydi. Onu seçtim ve Azad'la hiç prova almadım. Öğretmen olmamın verdiği bir avantaj da vardı. Seti onun için oyuna çevirdim.”

Araba parasını filme yatırdı

Daha önce ‘Qapsûl' ve ‘Polistan' adlı iki kısa film çeken 1980 doğumlu Yakup Tekintangaç, aslında kimya öğretmeni. Yaz tatillerinde film çeken yönetmen, sinemaya İstanbul'da devam etmek için Van'dan tayinini istediğini dile getiriyor. Tekintangaç, Azad'ı öğretmen maaşıyla çekmiş. Genç yönetmen, çekim sürecini şöyle anlatıyor: “Projeyi tamamladıktan sonra Kültür Bakanlığı'ndan destek aldım. O yaz bir buçuk ayım mekân bakmakla geçti. Bir gün Kasımpaşa'da satılığa çıkarılmış boş bir ev buldum. Sahibini ikna ettim ve birkaç aylığına evi kiraladım. Bakanlıktan aldığım destekle ancak ekipmanları ayarlayabilmiştim. Ev bomboştu ve içini eşyalarla döşemek için para gerekiyordu. Ben de araba almak için biriktirdiğim parayı kullandım.”

Oğuz Atay'ın tek oyunu sahnede

$
0
0

Oğuz Atay'ın yazdığı tek oyun olan ‘Oyunlarla Yaşayanlar'ı, Arkadaşlar ve Gerçekler Tiyatrosu sahneye taşıdı.

Bu akşam saat 20.30'da Beyoğlu'ndaki D22'de izlenebilecek oyun, emekli öğretmen Coşkun Ermiş'in hayatından kesitler sunarak, bir aydının kendisiyle, yaşadığı kültürle ve Türkiye'nin modernleşme çabalarıyla yüzleşmesini konu alıyor. Prof. Dr. Erhan Tuna'nın yönetmenliğini üstlendiği oyunda Süleyman Atanısev, Handan Bayındır Tuna, Esin Karakaya, Atahan İsmail Keskin, Ali Savaşçı, Erhan Tuna, Mine Özyavuz, Hafize Balkan ve Şefket Çemç rol alıyor. (www.tiyatrod22.com)

Dünya Kitap Ödülleri açıklandı

$
0
0

Dünya Kitap Dergisi tarafından yirmi üç yıldır verilen “Yılın En İyileri Ödülleri”nin 2015 yılı sahipleri açıklandı.

Yılın Telif ve Çeviri Kitapları, Yılın Polisiye Kitabı ve En İyi Gastronomi Kitabı dallarında verilen ödüller bu sene Ahmet Büke, Yasemin Aydın, Alakarga Sanat Yayınları, Sennur Sezer, Gülce Başer, Sevil Atasoy, Meri Çevik Simyonidis ve Marianna Yerasimos'a gitti. Başar Başarır, Faruk Şüyün, Doğan Hızlan, İlknur Özdemir, Selim İleri, Yekta Kopan ve Dünya Temsilcisi'nden oluşan seçici kurul, “Yılın Telif Kitabı” ödülünü Ahmet Büke'nin “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi: İnsan Kendine de İyi Gelir”e (on8 Yayınları), “Yılın Çeviri Kitabı” ödülünü Aleksandros Papadiamantis'in “Hadula: Bir Ada Öyküsü” (Jaguar Kitap) kitabının çevirmeni Yasemin Aydın'a verdi. “Yılın Yayınevi ise Alakarga Sanat Yayınları.


Müze ve ören yeri biletlerine rekor zam

$
0
0

Bu yıl müze ve ören yerlerini ziyaret eden sayısında düşüş yaşanmasına rağmen 2016 fiyatlarında yüzde 400'e varan zam yapıldı.

Efes, Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi giriş fiyatları 30 TL'den 40 TL'ye, Olympos ve Side ören yerleri ziyaret ücreti 5 TL'den 20 TL'ye yükseltildi. Antalya'daki müze ve ören yerlerini 11 ayda ziyaret eden sayısında, geçen yıla göre yüzde 29'luk düşüş yaşandı. Tarihi mekanların ziyaretçi sayısında 354 bin azalma meydana geldi. En büyük düşüş, Antalya Demre'deki Noel Baba'da gerçekleşti. Noel Baba Kilisesi'ni geçen yıl 375 bin yabancı turist ziyaret ederken, bu yıl 152 bin düşüşle 223 bine geriledi.

Geçen yıl 313 bin ziyaretçiye ulaşan Myra Antik Kenti, bu yıl 176 bin ziyaretçide kaldı. En yüksek düşüşün gerçekleştiği üçüncü tarihi değer ise Perge Antik Kenti oldu. Perge'yi 2014'ün Ocak-Ekim döneminde 103 bin kişi ziyaret ederken, bu yıl aynı dönemde ziyaretçi sayısı 44 binde kaldı. Alanya Kalesi'ni ziyaretçi sayısı 105 binden 75 bine düşerken, Antalya Müzesi'ndeki ziyaretçi sayısı 35 binden 22 bine geriledi. Side Tiyatrosu'ndaki ziyaretçi sayısı 22 binden 17 bine, Side Antik Kenti'nde ise 1900'den 846'ya düştü. Aspendos ve Phaselis'in ziyaretçisi ise arttı. Restorasyonu büyük tartışmalara yol açan Aspendos Antik Tiyatrosu'nun ziyaretçi sayısı 106 binden 146 bine, Phaselis'in ziyaretçisi 33 binden 35 bine yükseldi.

Sanat kitapları Kürtçeye çevrildi

$
0
0

Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği, 11 sanat kitabını orijinal dillerinden Kürtçenin Kurmanci ve Zazaki lehçesine çevirdi.

AB destekli, “Anadili ve Kültürel Çalışmalar” projesi kapsamında çevrilen kitaplar arasında Özdemir Nutku'nun Dram Sanatı (Hunera Dram- Hunerê Dramî;), Sevda Şener'in Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi (Ji Duh Heta î;ro Ramana Şanoyê), Sezer Tansuğ'un Resim Sanatının Tarihi (Dî;roka Hunera Wêneyê), Nilgün Abisel'in Sessiz Sinema (Sî;nemaya Bedeng-Sî;nemaya Bevenge), Paul Thompson The Voice of The Past (Denge Paşeroje), John Berger'in Görme Biçimleri (Şêweyên Dî;tine), Blain Brown'ın Cinematography (Sî;nematografî;), Eric Barnauw'ın Documentary (Belgefî;lm), Konstantin Stanislavski'nin Bir Karakter Yaratmak'ı (Afiriandina Karakterekê) yer alıyor. Koordinatörlüğünü Coşkun Doğan'ın yaptığı proje 22 ayda tamamlandı. (0412 238 16 91)

Türkiye'nin ilk kadın illüstratörünün arşivi açıldı

$
0
0

Nezihe Araz, Cahit Uçuk ve Refii Cevad Ulunay gibi yazarların eserleri için çizimler yapan, Türkiye'nin ilk kadın illüstratörlerinden ressam Sabiha Rüştü Bozcalı'nın arşivi dün SALT Galata'da açıldı. Yassıada duruşmalarında da çizim yapan Bozcalı'nın sanat birikimine ışık tutmayı amaçlayan sergide, sanatçının resimlerinin yanı sıra günlükleri, mektupları, kartpostalları ve fotoğrafları da yer alıyor.

Osmanlı İmparatorluğu'ndan Cumhuriyet'e geçiş döneminde yetişen ressam Sabiha Rüştü Bozcalı'nın (1904-1998) az bilinen eserleri gün yüzüne çıkartıldı. Sergi, 2014'te Bozcalı'nın yeğeninin SALT Araştırma'ya bağışladığı belge ve çizimler ile İstanbul Şehir Üniversitesi Taha Toros Arşivi'nin bir araya getirilmesiyle oluşturuldu. SALT Galata'da 28 Şubat'a kadar devam edecek sergide sanatçıya ait karakalem, pastel, suluboya ile yağlıboya resimlerinin yanında kişisel notları ve illüstrasyonları da yer alıyor.

Sanat eğitimi çocukluk döneminde başlayan ressam Bozcalı, hayatının hiçbir anında fırçasını elinden düşürmez. Serginin duvarlarını süsleyen röportajlarından birini okuduğumuzda öğreniyoruz ki resme küçük yaşta başlamasının sebebi annesi, Handan Rüştü Bozcalı. Türkiye'de ilk defa posta pulu kullanarak kolaj usulü resim yapan annesi, Sabiha Rüştü'ye oyuncak yerine hep boya kalemleri almayı seçmiş. Bozcalı, bu ilgisini ilk profesyonel eğitimini ressam Ali Sami Bovyar'dan alarak sürdürüyor. İlk eseri de İhtiyar Hekimin portresi olur. 15 yaşına geldiğinde ise eğitim almak için yurtdışına çıkar. Berlin, Münih, Paris ve Roma derken dönemin en tanınmış ressamlarından Lovis Corinth, Moritz Heymann, Karl Caspar ve Paul Signac'ın atölyelerinde çalışma fırsatı bulur. Sergide Sabiha Rüştü'nün o atölyelerdeki çizimleriyle birlikte hocaları ile olan mektuplaşmalarını da görmek mümkün. Hatta Neo-Empresyonist ressam Paul Signac'ın Bozcalı'yı “kabiliyetli, resim sanatının gerektirdiği hassasiyete sahip ve kendini tamamen bu mesleğin zorlu çalışmasına adayan biri” olarak tanımladığını bu mektuplardan okuyoruz.

Sabiha Rüştü Bozcalı'nın arşivi, yeğeni tarafından geçen yıl SALT Araştırma'ya bağışlanmıştı. Sabiha Rüştü, annesi Handan Hanım ve kardeşi Ali Nur ile Monako'da, 1910'lar.

Çalışmalarında ailesine yer vermeyi seven ressamın sadece babasını resmettiği eserler, sergide ayrı bir bölümde sunuluyor. Sanatçının özel yaşamına dair yazı ve fotoğraflar haricinde sergide aile koleksiyonundan sulu boya ve yağlıboya tabloları da göze çarpıyor. Bugüne kadar yaptığı eserlerin sayısı tam olarak bilinmeyen sanatçının kendi deyimiyle en güzel eserleri yurtdışında kalmış. Paris, Roma ve Kahire'deki özel koleksiyonlar ile müzelerde imzasını taşıyan birçok tablo olduğunu, o yıllarda verdiği bir röportajdan öğreniyoruz.

Sabiha Rüştü'nün illüstrasyon ile adını duyurması ise 1949 yılında Milliyet Gazetesi'nde işe başlamasıyla gerçekleşir. Serginin seçkin örnekleri arasında o dönem Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'nin yanı sıra Cumhuriyet, Ulus ve Tercüman gazetelerinde de yayımlanan illüstrasyonları var. Bozcalı'nın illüstrasyon hazırladığı Orhan Veli'nin Türkçeye çevirdiği ‘La Fontaine Masallar', Osmanlı Padişahları, Nezihe Araz'ın ‘Anadolu Evliyaları ve Yunus Emre' ve daha birçok eser de sergide yer alıyor.

Bir ressamın elinden Yassıada duruşmaları

Ressam Sabiha Rüştü Bozcalı'nın eserlerinin bulunduğu serginin en dikkat çeken bölümlerinden biri Yassıada Mahkeme'sindeki çizimlere ayrılmış. 1960 darbesinden sonra Adnan Menderes ile birlikte mahkemede yargılanan isimlerden biri de Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Nazlı Tlabar'dır. Sabiha Rüştü'nün kuzeni olan Tlabar, kendisinden yargılama sürecini izlemesini isteyince, o da mahkeme çizimlerini gerçekleştiriyor.

Çocuklar için ‘dijital hat'

$
0
0

SÜ Sakıp Sabancı Müzesi sürekli sergisi “Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu”, teknoloji kullanılarak çocuklar ve gençler için daha eğlenceli hale getirdi.

2016 Ocak'tan itibaren her çarşamba günü yapılacak eğitimlerle çocuklar, koleksiyondan ilham alınarak hazırlanan animasyon ve videolarla, kitap sanatlarının inceliklerini öğrenecek, dijital masada yazıyla oluşturulan figürlere dokunabilecek, tablet bilgisayarlarda kendilerine sorulan bilmecelerin cevaplarını hareketli minyatürlerde bulabilecek. Saat 10.30-12.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek atölyeler, ‘Ben ve Çizgiler', ‘Karalama Sayfası', ‘Kitap Sanatının Dijital Hikâyeleri' adını taşıyor. (www.sakipsabancimuzesi.org)

Edebiyatın dışında bırakılanlar

$
0
0

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Kadın Hakları ve Sorunları Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (DEKAUM), 3-4 Kasım 2016'da Kadın Araştırmaları Sempozyumu düzenliyor.

“Edebiyat ve Sanatta Tarih Dışında Bırakılanlar” başlığını taşıyan sempozyumda, edebiyat ve sanatın dışında bırakılan kadınları, bunun nedenleri ve sonuçları tartışılacak. Sempozyuma bildiri özeti göndermek için son tarih 1 Nisan 2016. Ayrıntılı bilgi www.dekaumsempozyumu2016.deu.edu.tr'de.

Bu bir aşk şarkısı değil

$
0
0

Pera Müzesi kuruluşunun 10. yılında, video sanatı ve pop müzik ilişkisini ele alan “Bu Bir Aşk Şarkısı Değil” başlıklı sergiyi sanatseverlerle buluşturuyor.

25 Kasım'da açılan sergide aralarında Nam June Paik, Andy Warhol, Yayoi Kusama, Vito Acconci ve John Baldessari gibi öncü video sanatçılarının da bulunduğu 28 sanatçının eseri yer alıyor. 7 Şubat'a kadar Pera Müzesi'nde görülebilecek “Bu Bir Aşk Şarkısı Değil: Video Sanatı ve Pop Müzik İlişkisi” adlı sergide, 1960'lardan günümüze pop müzik ile video sanatı arasındaki ilişkilerin izi sürülüyor. Küratörlüğünü Javier Panera'nın üstlendiği sergi “Pop İçinde Sanat/Sanat İçinde Pop”, “Histeri ve Din”, “Rock ve Kavramsal Sanat/‘Müzisyen olmayanlar' ile ‘sanatçı olmayanlar' karşı karşıya”, “Rock ve İkizi/Bir ‘alet çantası' olarak pop müzik” ve “Dans Müziği Politikaları” başlıklı beş bölümden oluşuyor.

Metrodaki kemancı Joshua Bell geliyor

$
0
0

Geçen yıl ilk kez İstanbul'da konser veren, Grammy ödüllü keman sanatçısı Joshua Bell, iki konser için yeniden Türkiye'ye geliyor.

15 Mayıs 2016'da Zorlu PSM'de, 16 Mayıs'ta Congresium Ankara'da gerçekleştirilecek konserlere sanatçı, Antonio Stradivarius'un 4 milyon dolar değerindeki 1713 yılına ait 300 yıllık Stradivarius kemanıyla çıkacak. Bell, 2007'de Washington'da bir metro istasyonunda 45 dakika boyunca Bach eserleri çalmış, bu süre içinde önünden geçen ve çoğu işe yetişme telaşında olan yaklaşık bin kişi onu tanıyamamıştı. Washington Post gazetesince yapılan bu sosyal deney oldukça ses getirmişti.


2015 Kültür-Sanat yıllığı

$
0
0

Son yıllarda yaptığı yeniliklerle adından söz ettiren Can Yayınları, kültür-sanat dünyasını yakından takip etmek isteyenler için özel bir çalışmaya imza attı: “Can Almanak 2015”.

Yıllıkta, bir yıl boyunca gerçekleşen kültür-sanat etkinlikleri, festivaller, ödüller, konserler, sergiler, kitaplar, hayatını kaybedenler ve daha pek çok olay tarih sıralamasıyla veriliyor.

Almanağı benzerlerinden ayıran yanı seçilen kültür-sanat olaylarına ilk kez yayımlanan fotoğrafların ve Pınar Kür, Ahmet Ümit, Metin Akpınar, Arif Keskiner, Seçkin Selvi, Kerem Görsev, Karin Karakaşlı, Metin Üstündağ, Sırma Köksal, Cem Erciyes gibi isimlerin kaleme aldığı yazıların eşlik ediyor oluşu. 2014 Aralık ayı ile başlayan yıllık, Kasım 2015 tarihi ile sona eriyor.

“Sansürsüz Kültür-Sanat Yıllığı” alt başlığıyla yayımlanan “Can Almanak 2015” Yekta Kopan'ın bir projesi. Yayına hazırlayan ekipte ise Yekta Kopan'ın dışında Zeynep Miraç, Sibel Oral ve Emre Taylan yer alıyor. Almanağın görsel editörlüğünü Muhsin Akgün, tasarımını Hüseyin Sandık, tasarım uygulamasını ise Aret Bedik Şahumyan yapmış.

Hayat mutfakta pişer

$
0
0

Onlar için sahne bir sirk alanından farksız. ‘Mutfak' dekorunun içinde sirk gösterisi yaptıklarını söylüyorlar.

Masanın üstüne çıkıp seyirciye doğru parende atıyor, avizeye ayağını dolayıp sağa sola savruluyorlar. Dolayısıyla ilk başta müzikli bir sirk gösterisi izediğinizi düşünmeniz gayet normal. Fakat Kanadalı topluluk Les 7 Doigts de la Main'in (Yedi Parmak) ‘Mutfak ve İtiraflar' adlı gösterisi, birçok sanat dalını sentezleyen çok disiplinli (multidisipliner) bir sahne şovu. Tiyatro, dans, bale, müzik, sirk...

İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) İntema Mutfak desteğiyle Türkiye'ye getirdiği Yedi Parmak'ın ‘Mutfak ve İtiraflar' oyunu, İstanbul'dan önce Almanya, İsveç, Fransa, İtalya, Avusturya, İspanya gibi ülkelerde de sahnelendi ve geçtiğimiz yıl Montreal'de CINARS Bienali'nin açılış gösterisi oldu. Önceki gün Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde (PSM) basının karşısına çıkan Yedi Parmak üyesi Anna Kichtchenko ve Matias Plaul'un söylediğine göre, halihazırda dünya genelinde dört oyunlarının turnesi devam ediyor.

BÜYÜKANNESİNİN YEMEK TARİFLERİNİ KULLANDI

Kuruluşundan bu yana 11 oyun sahneleyen Yedi Parmak'ın Mutfak ve İtiraflar'ını bu kadar meşhur eden, sahneyi evimizin bir odasına çevirip günlük hayatı sahneye taşıması değil sadece. Farklı ülkelerde sahneledikleri oyunu o kültüre göre dönüştürdüklerini söyleyen Matias Plaul, “Aslında mutfakta sirk gösterisi yapıyoruz. Fakat bu sirkte yemek hikâyeleri, yemek tarifleri, günlük hayatımız, insani ilişkilerimiz, dans, müzik ve tiyatro da var.” sözleriyle tarif ediyor gösterilerini. Mutfak ve İtiraflar, kendilerini bir ‘aile' gibi gören topluluğun yemek masasındaki sohbetlerinden ortaya çıkmış. Koreografisi ise topluluğun sanat yönetmenleri ve aynı zamanda kurucuları Shana Carroll ile Sébastian Soldevila'ya ait. Gösterinin esin kaynağı, yemek tariflerinin de yer aldığı, Soldevila'nın eşinin büyükannesinin ‘Genç ve Aç' adlı otobiyografik kitabı.

İyi bir yemeğin tarifini dinlemek ile onu tatmak arasındaki fark, oyunun provası başlayınca ortaya çıkıyor. Anna Kichtchenko ve Matias Plaul'un yaklaşık 20 dakika boyunca tarif etmeye çalıştıkları gösteri, ancak izlenince gerçek lezzetini veriyor. Başlangıçtan itibaren seyirciyle diyaloğa giren oyuncular, yaptıkları yemekleri seyirciye ikram ediyor. 90 dakika süren oyunda 9 akrobat/dansçı, evinizin mutfağını ve gündelik hayatınızdaki ilişkiler ağını sahneye taşıyor. Oyuncular, akrobatik hareketler ve müzikler eşliğinde çocukluk anıları, ikili ilişkiler ve aile hikâyelerini anlatıyor. Gösterinin sonunda ise seyirciyi ‘tatlı' bir sürpriz bekliyor.

Dün akşam İstanbul seyircisiyle ilk kez buluşan Mutfak ve İtiraflar, bugün ve yarın akşam 20.30'da, cumartesi günü 15.00 ve 20.30'da iki ayrı seansta, 27 Aralık Pazar günü ise saat 15.00'te Zorlu PSM'de sahnelenecek. (biletix)

12 yılda 40 ülke gezdi

Adını 7 kurucusundan alan Les 7 Doigts de la Main (Yedi Parmak) 2002 yılında kuruldu. Topluluk, 12 yılda 11 farklı gösteriyi, 40 ülke ve 350 şehirde seyirciyle buluşturdu. Topluluğun yedi kurucusu Isabelle Chassé, Shana Carroll, Patrick Léonard, Faon Shane, Gypsy Snider, Sébastien Soldevila ve Samuel Tétreault da birbirinden farklı yetenek, deneyim ve özelliklerini ortak sanatsal hedefleri doğrultusunda bir araya getiriyor. Sahneledikleri akrobatik performanslarla dikkat çeken ekip, 2008 yılında ‘Governer General's Performing Arts Awards', 2012 yılında ise Off Broadway Alliance ödüllerini aldı.

İstanbul'un bilinmeyen ‘habitatları'

$
0
0

İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi'nde dün açılan “Habitat” sergisi, Türkiye güncel fotoğraf alanının önde gelen 13 sanatçısının yaşam alanları üzerine farklı yaklaşımlarını bir araya getiriyor.

Kürşat Bayhan'ın beş yılda ortaya çıkan, Eminönü'ndeki bekar odalarını çektiği ‘Evden Uzakta' projesi, Kerem Ozan Bayraktar'ın “Klimalar” (2015) serisi, Barbaros Kayan'ın, kentsel dönüşüm alanlarından İstanbul'un Ayazma bölgesinde yaşayan 15 ailenin hikâyesine odaklandığı “Ayazma” fotoğrafları, gece şehirde yaşamaya çalışan insanları çeken Desislava Şenay Martinova, “Gecenin Varlıkları”, Ali Taptık'ın 2010'dan beri devam ettiği “Bir Bitki Örtüsüne Doğru” adlı projesi için çektiği kareler sergide görülebilir. Zeynep Beler, Görkem Ergün, Beril Gür, Çağlar Kanzık, Oğuz Karakütük, Gündüz Kayra, Neslihan Koyuncu, Serkan Taycan sergide yer alan diğer sanatçılar. Merih Akoğul, Orhan Cem Çetin, Murat Germen ve Sıtkı Kösemen'in danışmanlığında, küratörlüğünü Sena Çakırkaya'nın üstlendiği Habitat, 22 Mayıs 2016'da sona erecek.

2015 yılında polis yayınevi bastı

$
0
0

Nefret ve intikam operasyonlarında sıra yayınevlerine geldi. Polis, yayın dünyasında saygın bir yeri olan Ufuk Yayınları'na dün baskın yaptı.

Yayınevinin Kaynak Holding çatısı altında faaliyet gösterdiği iddiasıyla yapılan aramaya tepki gösteren Ufuk Yayınları Genel Müdürü Bülent Kaynaroğlu, “Ben şirketin sahibiyim, burası tek ortaklı bir limitet şirket.” dedi. İstanbul Anadolu Adliyesi'ndeki 3. Sulh Ceza hakiminin kararıyla Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne bağlı 15 kişilik bir polis grubunun arama yapmak için şirkete geldiği ve bilgisayarların imajlarını aldıkları öğrenildi.

Yayınevine kayyım atayabilirler

Genel Müdür Bülent Kaynaroğlu, şirketine hukuksuzca bir kayyım atanabileceğini belirterek şöyle konuştu: “Polis baskınının buna zemin hazırlamak olduğunu düşünüyoruz. Ben şirketin sahibiyim, burası tek ortaklı bir limitet şirket. Kaynak'la sadece tedarik açısından bir irtibatımız var. Dün alınan imajlar üzerinden aradan 24 saat geçmeden nasıl Kaynak Holding ile irtibat kuruldu bilemiyorum. Göstermelik bir inceleme yaptılar. Çünkü, bu kadar kısa sürede sonuca ulaşmaları mümkün değil. İtirazımızı yapacağız ama henüz elimize ulaşan resmî; bir belge yok. Hakkımızı sonuna kadar savunacağız.” diye konuştu. Ufuk Yayınevi çatısı altında farklı kesimlerden birçok yazar bulunduğunu da kaydeden Kaynaroğlu, ”Tayyar Altıkulaç Bey'in hatıralarından tutun da Etyen Mahçupyan, Mustafa Erdoğan, Yıldıray Oğur, Sedat Laçiner, Ümit Kardaş gibi yazarlarımız var.” diye konuştu.

Köstebek içimizde

$
0
0

Bildik bir polisiye öykü anlatan Point Break (Kırılma Noktası), Edgar Ramirez ve Ray Winstone gibi oyuncularıyla zevahiri kurtarmaya çalışıyor.

Genç FBI ajanı Johnny Utah, karizmatik lider Bodhi tarafından idare edilen ve elit sporculardan oluşturulmuş hırsızlık çetesine sızar. Bu sporcuların, son derece sıra dışı yöntemlerle birçok suç işlediklerinden şüphelenilmektedir. Utah, gizli kimliği ile hayatını tehlikeye atarak çetenin gözüne girmeye çalışır...

Viewing all 7489 articles
Browse latest View live