Klasik trompetin başarılı isimlerinden, Grammy ödüllü sanatçı Tine Thing Helseth, klasik müziği enerjik icralara dönüştüren Staatskapelle Dresden Solistleri ile 1 Aralık Salı saat 20.30'da İş Sanat sahnesinde konser verecek. Sanatçı ile tamamı kadınlardan oluşan Tine Thing grubunu, sosyal medyayı ve müzikte yakınlaşmaları konuştuk.
Klasik müzik konserlerinde piyano, keman gibi çalgıların ön planda olmasına alışığız. Peki, trompet ön planda olduğunda eserlere ne katıyor? O eserde hangi duyguların öne çıkmasına sebep oluyor?
Çaldığı enstrümanın tınısı, yetiştiği kültür ya da o günkü modu bir müzisyenin ifadesini ve yorumunu elbette etkiliyor. Ama bence en önemlisi müzik yaparken kendi yorumunu, sesini yaratıp çaldığın müziği gerçekten hissetmek… Dünya giderek küçülüyor ve farklılık artık çok kişisel bir hissiyat. O an ne hissediyorsam onu çalıyorum, izleyiciye de bu yansıyor. Bu eseri iki ay sonra farklı bir ortamda çaldığımda farklı bir yorumum olur.
Farklı dallarda eserler icra ediyorsunuz. Türlerin birbirine yaklaşması, iç içe geçmesi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Türlerden ziyade önemli olanın ‘iyi' müzik olduğunu düşünüyorum. Önemli olan kendi sesinizi, tonunuzu yaratabilmek, yeniliklere açık olmak ve farklılıklardan beslenebilmek…
Müzikte bu saydamlık yeni bir dinleyici yaratır mı? Kendine yeni bir alan açar mı?
Müziğin ve sanatçının ulaşılabilirliğini ve günlük hayatımızdaki varlığını artırmak bizim görevimiz. Sanatçılar izleyicileriyle buluşup kendi özel zevklerini de paylaşarak müziğin anlaşılır olmasını sağlayabilirler.
Kadın enstrümancılardan oluşan Ten Thing'in hikâyesi nedir?
Okuldan birkaç arkadaşımla hep bir grubumuz olsun istiyorduk. Birlikte müzik yapmaktan keyif alıyorduk ve bunu insanlarla da paylaşalım istiyorduk. Bu fikirle yola çıktık. Sanırım dinleyicilere de dokunabildik ki Tine Thing dünyanın en saygın festivallerinden Proms'ta sahne alan bir topluluğa dönüştü.
Neden sadece kadınlar var bu toplulukta?
Bu başlangıçta tesadüfi oldu. Kadınlardan oluşan bir üflemeli topluluğun hem daha çekici hem de ilginç karşılandığını zaman içinde anladık. Hatta bu, Tine Thing'i, Tine Thing yapan bir özelliğe dönüştü.
Peki, birlikte neler çalıyorsunuz?
Bizim bu konuda tek bir kriterimiz var; sevdiğimiz müziği çalmak! Konserlerimizde Brubeck, Bach da duyabilirsiniz, Piazzolla Joni Mitchell de… İrlanda ezgilerinden ilham alan Balkan müziklerini dahi duyabilirsiniz.
Sosyal medyayı aktif kullanıyorsunuz. Sanatçıların özel hayatlarına dair fotoğrafları, samimi paylaşımlarını fazla görmeyiz. Siz bu anlamda da hayatın içinde misiniz?
Farklı işler yapan, göz önündeki insanların günlük hayatlarında neler yaptığını bilmek bana ilginç ve eğlenceli geliyor. Ben de dinleyicilerime sahne dışında neler yaptığımla ilgili, gittiğim ülkelerde neler olduğu ile ilgili paylaşımlar yapmayı seviyorum. Tabii ki kendime ayırdığım tümüyle özel alanlarım var ama sosyal medyadaki paylaşımı eğlenceli bulduğumu söyleyebilirim. Üstelik genç kitlelere klasik müziği ulaştırmak anlamında sosyal medyanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
İzleyiciniz için ulaşılabilir olmak, iletişimde kalmak sizin için ne anlama geliyor?
Seyirci, dinleyici bizim işimizin olmazsa olmazı. Benim sesim, yorumum onlara ulaştığında anlam buluyor. Konserlerimde onlarla iletişimde olmak beni mutlu ediyor. Repertuvardaki eserlerle ilgili bilgi veriyorum, onlarla konuşuyorum. Böylece aramızdaki bariyerler de kalkmış oluyor. Birbirimize daha yakından dokunabiliyoruz.
İstanbul konserinde neler olacak?
İstanbul'a ilk kez geleceğim için çok heyecanlıyım. Daha önce gelen müzisyen arkadaşlarımdan Türkiye ile ilgili çok güzel şeyler duydum. Üstelik Staatskapelle Dresden Solistleri ile çalacağım için ayrıca sabırsızlanıyorum. Keyifli bir repertuvar da hazırladık. Torelli, Albinoni, Bach ve Telemann'dan eserler seslendireceğiz.