Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Araf, Danimarka'da sahnelenecek

$
0
0

Tiyatro Avesta yapımı Aydın Orak'ın yönetip oynadığı Araf, 6 Kasım'da Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da sahnelenecek.

1992'de öldürülen Kürt aydın Musa Anter'in hayatını anlatan oyun, daha önce Türkiye'nin birçok ilinin yanı sıra Avustralya, Avusturya, Almanya, İsveç, İsviçre gibi birçok ülkede sahnelenmişti. Musa Anter'in kendi ses ve videolarının da yer aldığı oyunda, Yaşar Kemal de Anter'le olan tanışma anını anlatıyor.


Harika çocuk İdil Biret

$
0
0

Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Klasik Müzik Günleri kapsamında dünyaca ünlü Türk piyanist İdil Biret'in, “İdil Biret: Bir Harika Çocuğun Portresi” belgeseli klasik müzikseverlerle buluşacak.

Müzik kariyerine henüz 5 yaşındayken İsmet İnönü'ye verdiği konserle başlayan piyano sanatçısı İdil Biret'in hayatını ve müzik yolculuğunu anlatan belgesel, 10 Kasım Salı günü Albert Long Hall'de gösterilecek. Belgesel gösterimi sonrasında da Albert Long Hall'a konuk olacak İdil Biret ile bir söyleşi gerçekleşecek.

56 dakikalık film sanatçının 5 yaşındayken İsmet İnönü'nün huzuruna çıkarıldığı o ilk günü, kendi adına çıkarılan Harika Çocuk Yasası ile Paris'e gönderilişini, Nadia Boulanger'in anaç ama katı disiplinini, Wilhelm Kempff'in baba şefkatini, 11 yaşındayken Kempff ile İdil'in birlikte verdikleri konseri, Alfred Cortot'nun verimli eğitim anlayışını, Biret'in istenilenden hep daha fazlasını yaptığı için sıkıntı yaşadığı asi konservatuvar yıllarını, para biriktirip Tibet'e kaçmak istediği günleri, içinde hep koruduğu doktor olma arzusunu ve bu arzusunu müziğine tıpkı bir şaman gibi yansıtışını, kendi mütevazı, izole ve dengeli dünyasını, sanatçının kendi arşivinden çocukluk fotoğrafları, çocukken yazdığı mektuplar, çizdiği resimler, beş yaşındayken yaptığı bestelerin orijinalleri, doğaçlama kayıtları ve pek çok ünlü müzisyen ve sanatçının sözlü ifadeleriyle aktarıyor.

İdil Biret, TBMM'nin özel yasasıyla 7 yaşında Fransa'ya gönderildikten sonra Alfred Cortot ve Wilhelm Kempff gibi hocalarla çalışmış, 15 yaşında Paris Ulusal Konservatuvarı'nı birincilikle bitirmişti. Uluslararası festivallerde ve konserlerde ünlü orkestralar ve şeflerle çalan Biret, Chopin, Brahms ve Rachmaninoff'un tüm piyano yapıtlarını kaydederek romantik piyano literatürüne geçmişti. Birçok uluslararası piyano yarışmasında jüri üyeliği yapan piyanist, 1971'de T.C. Devlet Sanatçısı olmuştu. Boğaziçi Üniversitesi'nin “Onursal Doktora” unvanına sahip olan Biret'in 70'i aşkın LP/CD'si bulunuyor.

Shrek'in müzikali geliyor

$
0
0

Oscar ödüllü animasyon filmi Shrek'ten yola çıkılarak hazırlanan Shrek Müzikali, 22 Ocak-7 Şubat tarihleri arasında Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde sahnelenecek.

Hikâyesi ve sözleri David Lindsay-Abaire tarafından kaleme alınan; müziği Jeanine Tesori'e ait olan müzikalde, altüst olmuş uzak bir diyarda, çirkin bir dev, bir prensesi kurtarmaya çalışıyor. Bu maceraya bir de susmak bilmeyen bir eşek, asabi kötü bir adam, huysuz kurabiye ve bir düzineden fazla masal kahramanı ekleniyor. Uluslararası turne kapsamında ilk kez Türkiye'ye gelecek müzikalin avantajlı biletleri www.zorlucenterpsm.com'da satışa çıktı. Müzikali ailece izlemek isteyenler için 4 al 3 öde kampanyası var.

2015'in İtalyan filmleri geliyor

$
0
0

İstanbullu sinemaseverin ajandasında kendine hatırı sayılır bir yer bulan İtalyan Sinemasıyla Buluşma, dördüncü yılında da ilgi çekici bir seçki sunuyor.

En yeni filmlerden oluşan seçki, gazeteci ve sinema eleştirmeni Giorgio Gosetti tarafından belirlendi. İstanbul İtalyan Kültür Merkezi ile Istituto Luce Cinecittà tarafından İtalya Büyükelçiliği ve İstanbul İtalya Başkonsolosluğu'nun destekleriyle düzenlenen İtalyan Sinemasıyla Buluşma, 27 Kasım–2 Aralık arasında düzenlenecek. Etkinlik boyunca, İtalya'nın önde gelen eleştirmenlerinden Courmayeur Noir Festivali'nin direktörü Giorgio Gosetti tarafından oluşturulan film seçkisi sinemaseverlerle buluşacak. Beyoğlu Sineması'nda yapılacak gösterimlerde Yaşasın Gelin / Viva La Sposa (Ascanio Celesti), Arianna (Carlo Lavagna), Anna (Giuseppe Gaudino), Klor / Cloro (Lamberto Sanfelice), Huysuzluğu Bırak / Non Essere Cattivo (Claudio Caligari), Efsanevi Giulia ve Diğer Mucizeler / No e La Giulia (Edoardo Leo) ve Latin Sevgili / Latin Lover (Cristina Comencini) filmleri gösterilecek. (0212 251 04 87)

Antalya'nın onur konuğu Catherine Deneuve

$
0
0

52. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Fransız oyuncu Catherine Deneuve'e verilecek.

Deneuve, ödülünü festivalin 29 Kasım'daki açılış töreninde alacak. Festival kapsamında Yeni Ahit/ The Brand New Testament, Şerburg Şemsiyeleri / Les Parapluies de Cherbourg ve Hindiçin/ Indochine filmlerinden oluşan toplu gösterimi düzenlenecek Deneuve, festivalin onur konuğu olacak. Tiyatrocu bir aileden gelen Catherine Deneuve, henüz 14 yaşında başladığı kariyerinde 58 yılı geride bıraktı. 1957 yılında oynadığı Kolejli Kızlar / Les Collegiennes'ten bu yana 130 civarında filmde rol aldı. Jacques Demy'nin unutulmaz müzikali Şerburg Şemsiyeleri ile yıldızlaşan Deneuve, kısa sürede Fransız ve Avrupa sinemasının yıldızı haline geldi. Catherine Deneuve'ün 60'lı yıllardan bugüne damgasını vurduğu filmler arasında Tiksinti/ Repulsion (Roman Polanski), Son Metro / Le Dernier Metro (François Truffaut), Açlık (Tony Scott), Saklı Hayat / O Convento (Manoel de Oliveira) ve Karanlıkta Dans / Dancer in the Dark (Lars von Trier) yer alıyor.

Deliliğe meyyalim ‘abluka'dan

$
0
0

İlk filmi Tepenin Ardı (2012) ile politik sinemada iyi bir çıkış yapan Emin Alper, ikinci filminde de çizgisini koruyor.

Abluka, sadece 90'larda değil, geçtiğimiz birkaç ay boyunca da tanık olduğumuz politik şiddet ortamını konu alıyor. İki kardeş üzerinden ilerleyen hikâye, toplumsal ve kişisel paranoya olmak üzere iki koldan yol alıyor.

20 yıldır hapiste olan Kadir (Mehmet Özgür), şartlı tahliye ile çıkar. Tahliye şartı, polis adına gecekondularda muhbirlik yapmaktır. Çöp toplayıcısı olarak işe başlayan Kadir, çöplerde bomba yapımında kullanılan kimyasallar başta olmak üzere polisin işine yarayabilecek her şeyin izini sürer. Bu işe kendini iyice kaptıran Kadir, kendisinden istenmemesine rağmen, mahalle halkının ‘şüpheli' hareketlerini kayda geçirir, rapor halinde ‘amir'e sunar. Kadir'in küçük kardeşi Ahmet (Berkay Ateş) ise karısının evi terk etmesinden sonra iyice içine kapanır. Belediye bünyesinde sokak köpekleri itlafında çalışan Ahmet, yıllardır görmediği ağabeyi Kadir'in yeniden iletişim kurma çabalarını karşılıksız bırakır. Ahmet'in mesafeli tutumu, Kadir'i çeşitli komplo teorileri üretmeye yöneltir...

Filmin ilk bölümünde, 90'ları hedef alan ama Türkiye'nin ‘hallerinden' dolayı bugünü de işaret eden abluka ve beraberindeki şiddet ortamı, yönetmenin en çok hâkim olduğu alan olarak öne çıkıyor. Filmin genelinde de başarılı olan görüntü yönetimi, özellikle ilk bölümde sallantılı kamera kullanımı ile ablukanın etkisini başarılı bir şekilde hissettiriyor. Bu tedirgin edici anlatım dili, ikinci bölümde filmin aleyhine işliyor. Kişisel paranoyalara ağırlık veren ikinci yarıda yönetmenden beklenmedik kamera hareketleri görüyoruz. Karakterlerin ruh hallerinin yakın planlarla, biçimsiz kadrajlarla veya hikâyenin izleğine zarar veren birtakım kamera hareketleriyle perdeye yansıtma çabası geri tepiyor. Sona doğru senaryonun ve hikâyenin de iyice muğlaklaşması, içe kapanması sonucu ilk bölümün kafa karıştıran, merak duygusunu tetikleyen hamleleri bir yüke dönüşüyor.

Yönetmenlik açısından, Tepenin Ardı Emin Alper'in ikinci filmi, Abluka da birinci filmi gibi duruyor. İlk filmdeki olgun, sakin, tutarlı anlatım, kamera kullanımı ve yönetim, Abluka'nın özellikle ikinci yarısında yerini biçimsel arayışlara bırakıyor. Hikâyenin iyice içine kapanmasıyla, karakterlerin motivasyonlarına dair -muğlaklığın da ötesinde- büyük soru işaretleri oluşuyor.

Abluka, güçlü bir yönetmen olarak kendini gösteren Emin Alper için anlatım dili, üslup ve biçim yönüyle taşların tam olarak yerine oturmadığını gösterse de politik sinemamız açısından önemli bir kazanç.

Başa dönelim Bond, en başa [VİZYONDAKİLER]

$
0
0

Serinin bir önceki filmi Skyfall ile başlayan James Bond'un köklerine yolculuk meselesi Spectre'de daha da derinleşiyor. 007'nin geçmişinin deşilmesinin yanı sıra Skyfall'da sorulan, ‘Bond gibi klasik bir ajanın dijital çağda, yeni dünya düzenindeki yeri nedir?' sorusu bir adım ileriye taşınıyor.

Sinema tarihinin en ünlü ajanını ‘yeni dünya düzeni'ne ayak uydurmaya çalışırken bırakmıştık Skyfall'da. Öyle ya, Edward Snowden'ların, Julian Assange'ların zamanında, yetenekli ama çapkın bir ‘salon erkeği' kıvamındaki saha ajanı ne yapabilirdi. Dünya üzerindeki her türlü elektronik cihazın takip edildiği bir istihbarat çağında ‘insan' faktörü ne ifade ediyordu? ‘Majestelerinin ajanı' bu soruya “Ne varsa eskilerde var” nostaljisiyle cevap vermişti. Demode olsam da benden iyisini bulamazsınız mesajını üstlerine ileten James Bond, Skyfall ile başladığı köklere yolculuk meselesini daha da derinleştiriyor.

Geçmişinden gelen şifreli bir mesajın izini süren ‘007', kolları MI6'nın üst düzey yöneticilerine kadar uzanan bir organizasyonu fark eder. Bond'un şefi M, gizli servisi ayakta tutmak için politik alanda mücadele verirken, James Bond da Spectre adlı bu örgütün sırlarını açığa çıkarmak için savaşır.

YAŞAYAN ÖLÜLER GEÇİDİ

Skyfall'da James Bond'un büyüdüğü eve kadar giden hikâye, karakterin kökenine yaptığı yolculuğu sürdürüyor. Bununla da kalmıyor, 007'nin bir numaralı düşmanı Ernst Stavro Blofeld küllerinden doğuyor. Ian Fleming'in ilk Bond romanı Dr. No'da yazdığı Blofeld, ikinci Bond filmi Rusya'dan Sevgilerle (1963) ile perdeye taşınmıştı. Blofeld, Spectre'de iki Oscar'lı Christoph Waltz'ın oyunculuğuyla seriye dönüyor.

Spectre, Meksika'nın başkenti Mexico City'deki Ölüler Günü festivali ile açılıyor. Hikâyenin tamamına yayılan ölülerin yaşayanların hayatını belirlediği teması, Bond'un geçmişiyle de doğrudan ilgili. Her şey, bir önceki M'in (Judi Dench) ölmeden önce Bond'a bıraktığı bir mesaj ile tetikleniyor. 007'nin birlikte büyüdüğü ve yıllar önce bir çığ faciasında öldüğü kayıtlara geçen Franz Oberhauser'ın da dönüşü ile Bond'un hayatındaki ‘ölüler' bir festival geçidi gibi kendilerini hatırlatıyor. Bir bakıma, Skyfall'da iyice ayyuka çıkan kasvetli Bond'un acılarının kaynağı ile yüzleşmesinin öyküsü var hikâyenin ana damarında.

SEN BEN YOK, MI6 VAR

Faal ve eski istihbarat ajanlarından oluşan Spectre örgütü, bir nevi kontrgerilla yapılanması. Ülkemizde hayli tanıdık olan bu tür organizasyonların ‘kumpas' söylemiyle mahkemelerde beraat ettirilişini izledik, izlemeye devam ediyoruz. Ne var ki MI6'da olaylar böyle gelişmiyor. James Bond ile gerilimli bir başlangıç yapan yeni şefi M (Ralph Fiennes), Spectre örgütünü fark edince 007 ile arasındaki sorunları rafa kaldırıyor. ‘Sen ben yok, MI6 var' diyerek Bond, M, Q ve Moneypenny güçlerini birleştiriyor.

Yüzeydeki kanalda ise istihbarat örgütlerinin dijital dünyaya ayak uydurma çabası var. Eski usul yöntemlerle bu işin sürdürülemeyeceğini öngören ve bunu hükümete kabul ettiren C (Andrew Scott) ile M (Ralph Fiennes) arasındaki kişiselleşen yeni-eski atışmasında zekice ve zarif espriler ortaya çıkıyor. Nihayetinde istihbarat dünyasındaki ‘insan' faktörünün yazılımlara terk edilemeyeceğini savunuyor Spectre.

ÖNÜMÜZDEKİ BOND'LARA BAKACAĞIZ

Amerikan Güzeli (1999) ile Oscar kazanan Sam Mendes'in yönetimindeki ikinci Bond filmi olan Spectre, Daniel Craig'in dördüncü Bond filmi. Sam Mendes ile birlikte bir filmlik daha sözleşmesi olsa da Craig, geçtiğimiz günlerde daha fazla Bond filminde oynamak istemediğini açıklamıştı. Doğrusu, giderek daha kasvetli bir havaya bürünen Bond serisinde bir değişiklik vakti geldiği uzun süredir konuşuluyor. Dolayısıyla Daniel Craig'in ‘dinlendirilmesi' ve yeni bir yüzle yola devam edilmesi, seriye de yeni bir hareketlilik ve heyecan getirebilir. Sam Mendes'in yönetmenlik performansının ise Skyfall'un gerisinde kaldığı söylenebilir. Léa Seydox filmin ışıldayan yüzü iken, senaryoda bir hayli ihmal edildiği anlaşılan Blofeld karakterini Christoph Waltz bile kurtaramıyor. Önümüzdeki Bond'lara bakacağız artık...

Yağmur Hikâye Yarışması için son bir hafta

$
0
0

Yağmur dergisi tarafından her yıl düzenlenen hikâye yarışmasının yedincisi için başvurular sona ermek üzere.

Edebiyat dünyasına yeni ve kalıcı isimler kazandırmak amacıyla düzenlenen yarışmaya hikâye göndermek için son tarih 13 Kasım 2015. Konu sınırlamasının olmadığı yarışmanın bu yılki jürisinde Ali Şanverdi, Sezai Coşkun, Şemsettin Yapar, Yılmaz Yılmaz, Zekeriya Başkal ve Zekeriya Kantaş yer alıyor. Yarışma sonucunda birinci olacak hikâye 2.500, ikinci 1.500, üçüncü 1.000 TL ile ödüllendirilecek. Üç adet 500 TL'lik mansiyon ödülünün verileceği yarışmanın sonuçları 11 Aralık 2015'ten sonra açıklanacak.


SineBU'da ödüllü filmler

$
0
0

Boğaziçi Üniversitesi'nin yeni sinema salonu SineBU, kasımda sinemaseverlerin ajandasında yer bulabilecek filmleri gösterecek.

Bu ayın programında aralarında Emin Alper'in Venedik Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü kazanan filmi Abluka'nın da yer aldığı altı film yer alıyor. Üç yabancı, üç yerli filmden oluşan gösterimler, AVM'lere sıkışan sinemalara yeni bir alternatif olmayı amaçlıyor. Abluka'nın yanı sıra programda, Emine Emel Balcı'nın dünya prömiyerini şubat ayında 65. Berlin Film Festivali'nde yapan filmi Nefesim Kesilene Kadar ve Cannes Film Festivali'nde gösterilen, Fransa'nın Oscar adayı Mustang var. Programın ‘yabancı' konukları ise Sundance Film Festivali'nden ödülle dönen Sakin Batı / Slow West, İtalyan yönetmen Nanni Moretti'nin son filmi Annem / Mia Madre ve Yugoslav iç savaşının kuşaklar üzerindeki etkilerini anlatan, Hırvatistan'ın bu yılki Oscar adayı Güneş Tepedeyken / Zvizdan. Sadece Boğaziçi Üniversitesi mensupları ve öğrencilerine değil tüm İstanbul halkına açık olan SineBU'daki gösterimler tam 12 TL, personel 8 TL, öğrenci 3 TL karşılığında izlenebilir. (0212 359 48 90)

Antalya'nın kısa ve belgeselleri açıklandı

$
0
0

Bu yıl 29 Kasım – 6 Aralık tarihleri arasında 52. kez düzenlenecek Uluslararası Antalya Film Festivali kapsamında, 10 filmden oluşan Kısa Film Seçkisi ve 12 filmden oluşan Belgesel Film Seçkisi'nde gösterilecek filmler belli oldu.

Kısa Film Seçkisi'nde 10 kısa film yer alacak. Seçkide Onur Saylak'ın ilk yönetmenlik denemesi Orman da bulunuyor. Bu yıl Uluslararası Yarışma filmleri öncesinde 800 kişilik Aspendos salonunda, ulusal ve uluslararası film profesyonelleri ile sinemaseverlerin katılımıyla gerçekleştirilecek gösterimlerde seyirciyle buluşacak olan filmlerden biri, halkın oylarıyla belirlenecek Kısa Film İzleyici Ödülü'nün de sahibi olacak.Geçen yıl yaşanan sansür krizinin ardından yarışmalı belgesel bölümünü iptal eden festivalin Belgesel Film Seçkisi'nde ise 12 film gösterilecek. Seçkide, Meryem filmiyle Antalya'dan ödül alan yönetmen Atalay Taşdiken'in Neşet Ertaş belgeseli Ah Yalan Dünya da var. Bu bölümdeki eserlerden biri, halkın oylarıyla belirlenecek Belgesel Film İzleyici Ödülü'nün sahibi olacak.

Akbank Sanat Piyano Günleri, ustaları ağırlıyor

$
0
0

Dünyaca ünlü besteci ve virtüözün konuk olacağı Akbank Sanat Piyano Günleri dün başladı.

Piyano Günleri, etnik folktan caza, 1970'lerin saykodelik tınılarından çağdaş klasik müziğe uzanan bir serbestlikteki özgün besteleri icra eden Quartet Diminished'in dün akşam verdiği konser ile başladı. Etkinliğin ağır konuğu ise 18 Kasım Çarşamba günü müzikseverlerle buluşacak dünyaca ünlü piyanistimiz Aydın Esen. Usta piyanist 19 Kasım Perşembe günü saat 14.00'te atölye çalışması, 15.00'te ise ustalık sınıfı dersi verecek. Piyano Günleri kapsamında; 24 Kasım Salı günü Norveç'in en önemli caz müzisyenlerinden piyanist Ketil Bjørnstad, 26 Kasım Perşembe günü Avrupa'nın en iyi İtalyan müzisyeni ödülü ve İtalya'nın en iyi caz piyanisti ödülü sahibi Danilo Rea'nın konserleri var. Akbank Sanat Piyano Günleri, 28 Kasım Cumartesi günü, müzik otoriteleri tarafından geleceğin virtüözü olarak gösterilen genç yetenek Utku Asan'ın vereceği konser ile sona erecek. Akbank Sanat'ta saat 20.00'de gerçekleşecek konserlerin biletleri tam 20 TL, indirimli 10 TL. (0212 252 35 00)

Sergi gezip Leyla Erbil okuyoruz

$
0
0

Geçtiğimiz eylül ayında Borusan Contemporary'de açılan ‘Tutku' sergisi kapsamında özel bir kitap okuma etkinliği düzenleniyor.

Sergiye esin kaynağı olan Leyla Erbil'in “Üç Başlı Ejderha” adlı öyküsü, 14 ve 15 Kasım'da Borusan Contemporary'de okunacak. Küratör Dr. Necmi Sönmez'le birlikte yapılacak sergi turundan sonra yapılacak ‘Leyla Erbil Kitap Okumaları' programı 14 Kasım'da saat 15.00'te, 15 Kasım'da saat 11.00'de başlayacak. Etkinliğe katılanlara, Leyla Erbil'in daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olan metinleri, yazarın kızı Fatoş Erbil tarafından hediye edilecek. 2013 yılında kaybettiğimiz yazar Leyla Erbil kitaplarının esin kaynağı olduğu sergi, 21 Şubat 2016'ya kadar görülebilir.

İstanbul Kitap Fuarı bugün açılıyor

$
0
0

34. İstanbul Kitap Fuarı bugün kapılarını açıyor. 15 Kasım'da sona erecek fuarın bu yılki teması “Mizah: Hayata Gülümseyerek Bakmak”, onur çizeri ise Tan Oral. Büyükçekmece TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleşecek fuara 750 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılacak.

Fuarda paneller, söyleşiler, çocuk programları gibi 300 etkinlik gerçekleşecek. Ayrıca fuar süresince onur çizeri Tan Oral'ın katılımıyla pek çok panel ve etkinlik düzenlenecek. Küratörlüğünü Sadık Karamustafa'nın üstlendiği Tan Oral Sergisi de fuar süresince ziyarete açık olacak.

Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nda bu yılın onur konuğu ülkesi Romanya. Etkinliğin ilk dört günü (7-10 Kasım) Uluslararası Salon'da gerçekleşecek programda Romanya yayın dünyasından yayınevleri ve yazarlar ile söyleşi, panel, şiir ve müzik dinletileri, yayınevleriyle profesyonel buluşmalar ve çocuk etkinlikleri yer alıyor.

ARTİST 2015 ‘GEÇMİŞE TANIKLIK' EDECEK

İstanbul Kitap Fuarı ile eşzamanlı yapılan 25. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı (ARTİST 2015) yaklaşık 1000 sanatçının işleri sergilendiği galeriler, bağımsız grup ve inisiyatifler ile birlikte 150'ye yakın genç sanatçıyı ağırlayacak. ARTİST 2015'in bu yılki ana teması ‘Geçmişe Tanıklık'. Bu kapsamda, Karşı Sanat tarafından ‘60. Yıldönümünde 6-7 Eylül' sergisi düzenlenecek. Ayrıca, Yapı Kredi Yayınları tarafından düzenlenen ‘Dostlukla…Seçme Mektuplarda Sanat' adlı sergide, Van Gogh'un mektuplarını ve etkilendiği sanatçıların eserleri yer alıyor. Sanat Fuarı'nın onur ödülü yakın zamanda kaybettiğimiz Fikret Otyam'a, Eleştirmen Onur Ödülü Prof. Kemal İskender'e, Sanatsever Kurum Onur Ödülü Çanakkale Bienali'ni düzenleyen CABININ'e ve Koleksiyoner Onur Ödülü ise Max Maçoro'ya verilecek.

34. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı ve 25. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı hafta içi 10.00-19.00, hafta sonu ise 10.00-20.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Kapılar fuarın son günü 15 Kasım Pazar akşamı ise 19.00'da kapanacak. Öğrenci, öğretmen, emekli ve engelliler için ücretsiz olan fuara giriş bedeli 5 TL.

Gülten Akın, kadınların omzunda uğurlandı

$
0
0

Çağdaş Türk şiirinin ustalarından Gülten Akın, son yolculuğuna Kocatepe Camii'nden uğurlandı. Cenazesine çok sayıda şair, yazar, sendikacı, insan hakları savunucusu, siyasetçi ve okur katıldı. Akın'ın cenazesini kadınlar omuzlayarak cenaze arabasına yerleştirdi.

“Başka yol bilmiyordum, yazdım.” diyen şair Gülten Akın, Ankara'da tedavi gördüğü hastanede çarşamba günü hayatını kaybetmişti. Şairin cenaze namazı, cuma namazı sonrası Kocatepe Camii'nde kılındı. Cenaze töreninde şairin çocukları Aksu Bora, Deniz ve Murat Cankoçak taziyeleri kabul etti. Cenaze namazı kılındıktan sonra şairin cenazesini kadınlar sırtladı. Tabutu cenaze aracına kadar taşıyan kadınlar, hep bir ağızdan şairin, “Selam olsun bizden önce geçene/ Selam olsun dosta, hasa, çile çekene/ Selam olsun dayanana, düşene/ Yüreğim yürektir bakma gözüm yaşına” dizelerini okudu. Akın'ın cenazesi Karşıyaka Mezarlığı'na götürülerek burada defnedildi.

‘GÜLTEN ABLA'YI YALNIZ BIRAKMADILAR

Unutulmaz şiirlere, kitaplara imza atan Gülten Akın'ı son yolculuğuna şair ve yazar dostları, birlikte mücadele verdiği insan hakları savunucuları, siyasetçiler ve binlerce okuru uğurladı. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, CHP milletvekilleri Aylin Nazlıaka ve Şenal Sarıhan, eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu cenaze namazına katılan isimler arasındaydı. Yazar Hasan Ali Toptaş, “Hepimizin Gülten anası, ablası göçtü” diyerek duygularını ifade etti. Şairin bestelenen şiiri ‘Deli Kızın Türküsü' şarkısını seslendiren sanatçı Sezen Aksu'nun gönderdiği çiçek, şairin tabutunun başına bırakıldı.

“HEPİMİZİN ‘ANA'SIYDI”

Cenazeye katılan isimler Gülten Akın'ın vefatını ‘modern şiir için büyük kayıp' olarak niteledi.

Hasan Ali Toptaş:“Gülten ablamızı kaybettik. O hepimizin, tüm yazarların, şairlerin ablasıydı, anasıydı. Büyük bir şairimizdi, maalesef kaybettik. Çok üzgünüm. Gülten Akın'sız bir Türk şiiri düşünemiyorum. Şiirde yerinden oynatılamayacak bir köşe taşıdır.”

Ahmet Telli:“Gülten Akın şiirleri kadar, bize miras olarak bir düşünceyi de bıraktı. O düşünce, vicdandır. Bu ülkenin ileri bir ülke olması gerektiğini savunuyordu, herkesin demokrasi ve barış içinde yaşadığı bir ülke hayal ediyordu. Bütün şiirleri hep bundan bahseder. Onun şiirlerini yeniden okursak, göreceğiz ki vicdanımız titriyor. Sanıyorum ülkenin bu günlerdeki haline daha fazla dayanamadı, durmadan incelen vücudu.”

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan:“Gülten Akın, darbe sonrası dönemde 1986'da İnsan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yer aldı. Bir insan hakları aktivisti olarak her zaman doğrulardan yana oldu, hak mücadelesi yürüttü. Biz onu öyle tanıyoruz, hep öyle hatırlayacağız. Kendisini sevgiyle, minnetle anacağız.”

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ:“Türkiye edebiyatı ve mücadele tarihi bakımından önemli bir kayıp. Biz onu şiirleriyle tanıdık ve şiirleriyle yaşama dair söylediği sözlerle tanıdık. Özellikle bir kadın olarak şiiri ve yaşam karşısındaki duruşu her zaman bize örnek oldu. Bizler toplumsal mücadelede ve siyasette, her zorlukla karşı karşıya kaldığımızda şiirlerden ilham aldık, şiirlerden güç aldık. Bize şiirlerle dolu bir miras bıraktı. O şiirlerdeki direnci, pırıltıyı, umudu, yaşama ve mücadeleye tutunma inadını biz ondan öğrenmeye devam edeceğiz. Hepimizin başı sağ olsun.”

Kitapların umudu mizahın neşesi...

$
0
0

Kitapseverlere 34. kez kapısını açan İstanbul Kitap Fuarı'nın bu yılki teması ‘Mizah: Hayata Gülümseyerek Bakmak'. Onur çizeri ise Tan Oral. Açılışta konuşan Oral, bu yılki sloganın çok güzel bir söyleyiş olduğunu belirtti.

“Karamsarlığın çok yaygınlaştığı ülkemde, kitap gibi umudu, mizah gibi neşeyi çağrıştıran güzel olguların gündeme oturması çok değerli bir sonuç.” dedi. Büyükçekmece TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde 15 Kasım'a kadar sürecek fuarda 300 etkinlik düzenlenecek, 2 bin yazar okurlarıyla buluşacak. Dün kitapseverlere kapısını açan 34. İstanbul Kitap Fuarı'nın bu yılki teması ‘Mizah: Hayata Gülümseyerek Bakmak', onur çizeri ise Tan Oral. Açılışta konuşan Oral, fuarın ‘Hayata Gülümseyerek Bakmak' sloganının çok güzel bir söyleyiş olduğunu belirterek, “Zaman zaman karamsarlığın çok yaygınlaştığı ülkemde, kitap gibi umudu, mizah gibi neşeyi çağrıştıran güzel olguların gündeme oturmasını çok değerli bir sonuç olarak görüyorum.” dedi. Türkiye'de kitap yazana, satana, basana ve okuyana iyi gözle bakılmadığı günlerden sonra, gençlerin coşkuyla kitaplara koştuğu günleri gördüğü için umutlu olduğunu dile getiren Oral, böyle bir dönemde onur sanatçısı seçildiği için mutlu ve gururlu olduğunu ifade etti.

TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen fuarda panel, söyleşi ve çocuk programlarından oluşan 300 etkinlik gerçekleştirilecek. Büyükçekmece TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleşecek fuarda ayrıca, 2000 yazar okurlarıyla buluşacak. Fuarın onur konuğu ülkesi Romanya'nın önde gelen yazarları da okurlarıyla bir araya geliyor. 25. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı, bu yıl da Kitap Fuarı'yla aynı mekânı paylaşıyor.

USTA KALEMLERİN 100. YAŞ KUTLAMASI

Bu yıl 100 yaşına basan Aziz Nesin, Haldun Taner, Melih Cevdet Anday, Mehmet Kaplan gibi usta isimler de fuarda unutulmadı. Haldun Taner, ‘Bir Güçlü Yazar, Bir Güzel İnsan Haldun Taner 100 Yaşında' paneliyle; Melih Cevdet Anday, ‘20. Yüzyılı Yaşadım' paneliyle; Mehmet Kaplan ise ‘Mehmet Kaplan 100 Yaşında' söyleşisiyle anılacak. Aziz Nesin Vakfı tarafından hazırlanan ‘Ömrüne Sığmayan Adam: Aziz Nesin 1915-2015' sergisi de misafirlerin ziyaretine açıldı.

İstanbul Kitap Fuarı ile eşzamanlı gerçekleştirilen 25. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı (ARTİST 2015) bu yıl ‘Geçmişe Tanıklık' başlığıyla sanatseverlerle buluştu. Sanat Fuarı'nda yaklaşık 1000 sanatçının işlerinin sergilendiği galeriler, bağımsız grup ve inisiyatifler ile birlikte 150'ye yakın genç sanatçı ağırlanacak.

Metin Altıok ödülü sahibini buldu

Kitap Fuarı'nın ilk günü, 8. Metin Altıok Şiir Ödülü de sahibine verildi. Kırmızı Kedi Yayınları ve şair Metin Altıok'un kızı Zeynep Altıok'un birlikte düzenlediği törende, ‘Atların Uykusu' adlı kitabıyla ödüle değer görülen şair Salih Bolat ödülünü Doğan Hızlan'ın elinden aldı. Metin Altıok Şiir Ödülü'nün ilk sahibi Haydar Ergülen'in de katıldığı Marmara Salonu'ndaki törende Metin Altıok ve geçtiğimiz yıl bu ödüle layık görülen Gülten Akın anıldı.

Fuarda bugün

Interexpo Salonu

13.30-14.10 / Söyleşi: Türklerin Tarihi / İlber Ortaylı (Timaş Yayınları)

18.00-19.15 / Söyleşi: Ehl-i Beyt Duaları / Mustafa Yılmaz (Kaynak Kültür Yayınları)

Marmara Salonu

13.00-14.00 / Söyleşi: Edebiyat ve Dil ile Savaşa Direnmek / Karin Karakaşlı, Ahmet Tulgar, Seray Şahiner (Can Yayınları)

Karadeniz Salonu

14.30-15.30 / Söyleşi: Elveda Güzel Vatanım / Ahmet Ümit (Everest Yayınları)

Büyükada Salonu

14.15-15.15 / Söyleşi: Melih Cevdet Anday 100 Yaşında / Mehmet Said Aydın, Yalçın Armağan, Berkun Oya (Everest Yayınları)

Kınalıada Salonu

12.00-12.45 / Söyleşi: Tan Oral (TÜYAP)

18.00-19.15 / Panel: Yaşar Kemal: Sözün Büyücüsü / Ahmet Bozkurt, Adnan Binyazar, Feridun Andaç (İnkılap Kitabevi)


TÜYAP Kitap Fuarı'nda bugün

$
0
0

Uluslararası Salon (I. Hol, Romanya Ülke standı)

14.00-15.00 / Söyleşi: Modern Romanya Romanı/ Corina Sabau, Doina Ruşti, Octavian Soviany

Karadeniz Salonu

17.30-18.30 / Söyleşi: Günümüz Edebiyatında Yeni Arayışlar/Aydın Şimşek, Özge Kocatürk, İlknur Kubaşık (Kanguru Yayınları)

Heybeliada Salonu

14.15-15.30 / Panel: Türkiye'de Dijital Yayıncılık Serüveni/ Figen Ger (Simplicissimus Book Farm), Mehmet Ali Çalışkan (Libronet-Babil.com), Cavit Nacitarcan (Evrensel Basım Yayın)

‘Çiftçi Ailesi' 415 bine satıldı

$
0
0

Antik AŞ'nin sonbahar müzayedesi önceki gün Maçka'daki Antik Palace'ta gerçekleştirildi.

Müzayedede öne çıkan eser, geçtiğimiz yıl yine Antik AŞ tarafından 1,8 milyon TL'ye satılan ‘İstanbul' ile kendi müzayede rekorunu kıran Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun 1950 tarihli ‘Çiftçi Ailesi' adlı tablosu oldu. 250 bin TL açılış fiyatıyla satışa sunulan yağlıboya tablo, 14 Eylül 1953 tarihli Time dergisinde Bedri Rahmi Eyüboğlu hakkında bir yazı ile birlikte yayımlanmış, 1958 Brüksel Sergisi'nde altın madalya almıştı. İlk kez müzayedeye çıkan eser, 415 bin TL'ye satıldı. Müzayedede ayrıca Erol Akyavaş'ın ‘Zaman Her Şeyi Siler' eseri 380 bin, Orhan Peker'in ‘Kırmızılı Köpek' eseri 200 bin, Ömer Uluç'un bir çalışması da 190 bin TL'ye alıcı buldu. Adnan Çoker (215 bin), Ferruh Başağa ve Ömer Uluç (190 bin), Mehmet Güleryüz (180 bin), Ergin İnan (145 bine), Canan Tolon (215 bin), Kemal Önsoy (170 bin), Gülay Semercioğlu (125 bin) eserleriyle müzayedenin ilgi gören sanatçılarıydı.

7 bin çocuk, çağdaş sanat için bir araya geliyor

$
0
0

İki yılda bir düzenlenen ve dördüncüsü Nisan 2016'da gerçekleştirilecek olan İstanbul Çocuk ve Gençlik Sanat Bienali tanıtım toplantısı 5 Kasım'da Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'nde yapıldı.

İstanbul Çocuk ve Gençlik Sanat Bienali Kurucusu ve Direktörü PALETDER Yönetim Kurulu Başkanı Gazi Selçuk, bienal küratörlerinden Seçil Yaylalı'nın konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, Sulukulelili çocuklar hip-hop dans gösterisi, İzmit Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri ise dans performansı gerçekleştirerek Bienal'de sergilenecek eserler ve etkinlikler hakkında ilk ipuçları verdi.

İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduğu dönemde ilk kez düzenlenen bienalin 2016'daki teması ‘Uyandırma Servisi Günaydın'. ‘Ana sergi, atölye çalışmaları, beden etkinlikleri, vapurda müzik, sözlü etkinlikler, rehberli turlar ve çocuk hakları' başlıklarından oluşan bienalde Türkiye'den ve dünyadan toplam 7 bin çocuk, proje, iş ve performans üretecek.

Çocuklarla, komşular ve mahalleli üzerine çalışan Almanya Kreuzberg'den sanatçı kolektifi Superfuture, üç yıldır tüm dünyayı dolaşarak yaratma süreciyle ilgili atölye araştırması yapan Fransa Bretagne'den Barth&Fanch ikilisi ve Hanneke van der Hoeven bienale katılacak sanatçılar arasında.

İstanbul'un vapurları, meydanları, garları, antrepo, galeri ve müzeleri gibi farklı mekanlarda düzenlenen daha önceki bienalleri toplam 160 bin kişi ziyaret etmişti, 2016'da ise 65 bin ziyaretçi bekleniyor. (www.cocukgenclikbienal.org)

Cyrano'nun burnu bir tek aşkından küçük!

$
0
0

Tiyatro izleyicisinin en son 15 yıl önce İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda Bülent Emin Yarar'ın performansı ile hatırladığı Cyrano de Bergerac bir kez daha sahnede. İstanbul Şehir Tiyatroları'nın yeni sezon oyunlarından olan eserde fedakâr âşık rolünde bu kez Yiğit Sertdemir var. Üstelik Yarar'ı aratmayan bir performansla…

Şiir kalbin müsveddesi olsaydı Cyrano'nun kalbinde tek bir boşluk kalmazdı. ‘Cyrano'yu hâlâ tanımayanlar varsa şimdilik ‘bir garip âşık' diyelim, geçsin. Yazımız zaten onun üzerine. ‘Şiir kalbin müsveddesidir' sözü ise suyu çıkarılan ünlü edebi sözler dışında kalmayı başarmış bir eserden: Fransız yazar Edmond Rostand'ın defalarca sinemaya da uyarlanan oyunu Cyrano de Bergerac'tan. O yüzden epeyce kıymetli. Bunun gibi onlarca söz, onlarca diyalog var. Hepsi umutsuz bir âşığın kalbinden, muhatabının kalbine gitmesi gerekirken yolda kalmış sözcükler… Sonra başka bir yoldan geçerek muhatabının kalbine gidecektir, o ayrı…

İstanbul Şehir Tiyatroları'nın yeni sezon oyunlarından Cyrano de Bergerac, tiyatro severlere bir çeşit müjde olsun. Çünkü bilenler bilir, Cyrano de Bergerac ‘bütün oyunlar bir yana, bazı oyunlar bir yana' kabilinden bir eser. Galasını bile beklemeden gidilecek bir oyun. Tıpkı bu satırların sahibinin yaptığı gibi. “Bu kez nasıl sahnelendi? Cyrano'yu kim oynuyor? Başarılı bir performans olmuş mu?” sorularının cevabı behemehal alınmalı.

Bir değil iki Cyrano temsili

Bu arada belirtelim bu sezon bir değil iki Cyrano de Bergerac temsili oynanıyor. Meraklıları için diğerinin Tiyatro Ak'la Kara tarafından sahnelendiğini belirtip oyunun konusuna geçelim.

Parisli şair, oyun yazarı ve silahşor Cyrano de Bergerac'ın gerçek hayat öyküsünden esinlenilerek yazılan eser neresinden bakarsanız bakın bir fedakarlık öyküsü. Kahramanımız şiiri sadece kâğıt üstünde bırakmayıp kalbine ve diline de geçirebilmiş usta bir hatip. Ağzından çıkan her söz altın kıymetinde. Kalabalıkları etrafında toplayan bir söz ustalığı onunki… Onun ise kalabalıklarla işi yok. Ah, bütün o kalabalık dağılsa da tek bir kişi dinlese ağzından çıkanları. O ‘tek bir kişi' büyük aşkı Roxane. Aynı zamanda kuzeni… Cyrano'nun Roxane'a içini açmasının önündeki en büyük engeli burnu. Kahramanın “Yana yatmaz mı? Senden önce davranıp kadehine batmaz mı?” diyeceği kadar büyük burnu. Bir de yetmezmiş gibi Roxane, sevdiği genç Christian'a kavuşmak için kuzeni Cyrano'dan yardım ister. Christian ise yakışıklı bir silahşor olduğu kadar ağzı hiç laf yapmayan biri. ‘Seni seviyorum'un dışında söyleyeceği tek sevgi ifadesi ‘seni çok seviyorum' olur. Roxane ise fazlasını ister. Cyrano, Christian'ın suflörü olarak devreye girer. Onun ağzından mektuplar yazar, Christian'a Roxane'a söylemesi için sözler hazırlar. Gerisi, ‘gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız' dedirten bir son.

Mehmet Birkiye ve Yiğit Sertdemir etkisi

Gelelim kendi kedimize sorduğumuz soruya. Cyrano de Bergerac başlı başına şaheser. Peki bu temsili, tiyatroyla arası bir küs bir barışık olanlara ateşkes imzalatır mı? Kuşkusuz evet. Hem elini değdirdiği her yere başarı getiren Mehmet Birkiye yönetmen koltuğunda oturuyor hem de Cyrano'yu bence Türk tiyatrosunun son dönemdeki en büyük kazanımlarından biri olan Yiğit Sertdemir canlandırıyor. Bir tiyatrosever daha başka ne ister ki! Oyunun tek kusuru var; o da ses sistemi. Meşhur burun tiratını bile yarım yamalak duymamıza sebep olan ses sıkıntısı, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin arka koltuklarını neredeyse işlevsiz bırakmış durumda. Arka sıralarda oturanların aranın ardından önlerde boş koltuk avcılığına soyunması boşuna değil. ‘Sevgi neydi sahiden?' sorusuna kafa yormaktan çekinmeyenler İstanbul Şehir Tiyatroları için ajandasına not düşebilir.

Akbank Caz'ı 25 bin kişi izledi

$
0
0

Bu yıl 25. yaşını kutlayan Akbank Caz Festivali, 21 Ekim-1 Kasım tarihleri arasında usta müzisyenlerin yanı sıra genç yıldızların da katılımıyla gerçekleştirildi.

Festival boyunca aralarında Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Akbank Sanat, Babylon Bomonti, Volkswagen Arena, The Seed, Caddebostan Kültür Merkezi, Moda Sahnesi, Summart, Nardis ve Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nin de bulunduğu 16 ayrı mekanda 55 konser, 4 panel, 13 atölye gerçekleştirildi ve yaklaşık 200 müzisyen ağırlandı. Festival kapsamındaki konser ve etkinliklere 11 gün boyunca toplam 25.000 cazsever katılım gösterdi.

Belle & Sebastian

Bill Friesel

Dave Douglas Quintet

David Murray

David Sunborn

John Scofield

Lizz Wright

Manu Katche

Viewing all 7489 articles
Browse latest View live