Türkiye’de herkesin teselliye ihtiyacı olduğunu düşünen Ali Cabbar, “Teselli İlacı / Placebo Effect” isimli sergisiyle İstanbul’da. Placebo, tesellinin tıptaki karşılığı.
Farmakolojik açıdan hiçbir etkisi yok ama tıpkı gerçek ilaçlar gibi ciddi iyileşmeler sağlayabiliyor. İnsanı kendine öyle bir inandırıyor ki, vücut bu inanca sadık kalarak iyileşmeye başlıyor. Placebo bir tıp mucizesi değil, tamamen insan iradesi. Yeryüzündeki tek hazinemiz belki de: Özgür irade.
“İHTİYACIMIZ OLAN ŞEY, DİNLEMEK”
Politikadan sanata, tarihin çıkmaz sokaklarından futbolun keskin sınırlarına gündemi meşgul eden konuları ameliyat masasına yatıran sergiye gelince… Cabbar, elbette ki gerçek bir çözüm peşinde değil. Sebebi, kendi deyimiyle “Türkiye’de insanlar o kadar kutuplaşmış ki çözüm üretmeyi bırakın; kimse kimseyle aynı masaya oturmuyor bile…” Sanatçıya göre herkes yanlış anlamaya müsait ve provokasyon denen şeyin de kölesi. Yani alt komşunun üst komşunun boğazına çökmesi an meselesi. Hâlbuki daha düne kadar birbirlerinin külüne muhtaçtılar. İhtiyacımız olan şeyse birbirimizi duymak, dinlemek, senaryolarımızı bir kenara koymak.
“MEĞER HER ŞEY BİR GÖZ BOYAMAYMIŞ”
Saydığımız olumsuzluklar öyle boyutlarda ki… Sanatçı, kendini zihinsel olarak bir kapanda hissediyor. Misal… Cabbar’ın nur yüzlü annesi tesbih çekiyor. Ne güzel bir teselli, hatta placebo! İşe yarıyor da üstelik. Tesbih zaten şekil itibarıyla ilaca benziyor, boncuk boncuk. Sayısı var, vakti var. Cabbar, ilaç kapsüllerinden bir tesbih yapıp sergiye dâhil etmek istiyor ama bunca hoşgörüsüzlük içinde… Sorun yaşamaktan çekiniyor ve evet otosansür uyguluyor.
Hiç mi umutlu değil? “Türkiye’de hep bir hayal kırıklığı…” diyor ve ‘keşke’leri sıralıyor. Şimdi dış devlette yaşıyor ama zamanında ülkenin tam ortasındaymış. Hapsini de yatmış, işkencesini de görmüş. O zamanları düşününce hak yemek istemiyor ve “Aslında demokrasinin düzeyi arttı.” diyor. Arkadansa kocaman bir ‘ama’ geliyor: “Üç beş yıl öncesine göre çok geriledik. Güzel açıklamalar vardı ama hep bir yan çizme... Meğer her şey bir göz boyamaymış. Türkiye iyi bir yere gidiyor gibi bir izlenim vardı herkeste ama her şeyin/herkesin gerçek yüzü görüldü. Batı’da yüksek bir endişe var şimdi; yoksa Türkiye, Rusya tipi bir diktatörlüğe doğru mu gidiyor diye…
Çok konuşmaya lüzum da yok aslında. Pek çok şeyi Cabbar’ın ‘Sistem Hatası’ isimli işi özetliyor: “Üzgünüm! Bir sistem hatası oluştu. Daha fazla demokrasi yükleyin ve yeniden başlatın.” Sanatçının Teselli İlacı / Placebo Effect isimli sergisi 10 Mayıs’a kadar Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi Operation Room’da görülebilir.
Ömer Koç 10 işini birden alınca...
İstanbul doğumlu Ali Cabbar, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Sanatları Bölümü’nden mezun. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Avustralya’ya siyasi mülteci olarak göç etmiş ve ardından Brüksel’e demirlemiş. Uzun yıllar kırgınlık duyduğu ülkesiyle 2005’te AKM’de açtığı Sürgünsel Varoluş isimli sergisi sayesinde hesaplaşmış. O sergiyle adeta uzun bir terapi seansını başarıyla atlatarak Türkiye sanat ortamıyla bağ kurmuş. Hatta Ömer Koç birdenbire 10 tane işini alınca bu bağ bayağı da bir kuvvetli olmuş. Bir hesaplaşma ile çıktığı yola şimdi yeni sergilerle devam ediyor ve edecek Cabbar.