Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Pera Fest, mevsim değiştirdi

0
0
21 Mart Dünya Şiir Günü'nde başlayacak olan 13. PERA FEST, “Şiddete Karşı Sanat” temasıyla düzenleniyor. Kültürlerarası İletişim Disiplinlerarası Sanat Derneği ve PPR işbirliğiyle, nisanda son etkinliğini gerçekleştirecek olan festivalin programı tiyatro ağırlıklı... 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nün bir hafta öncesinden başlayıp, bir hafta sonrasına kadar devam edecek olan festival süresince şiddet temasını işleyen oyunlardan bir seçki sunulacak. Toplumsal/siyasal şiddet ve kadına yönelik şiddet üzerinde odaklanan oyunların ardından; yazar, yönetmen ve oyuncuların katılımıyla söyleşiler düzenlenecek. Festivalin son haftasında ise Salt Beyoğlu'nda şiddet temalı filmler gösterilecek.  

    Festival, 21 Mart Cumartesi günü saat 14.00'te Tiyatro Pera'nın “Şiirinle Gel!” başlıklı Dünya Şiir Günü etkinliği ile başlayacak. Etkinlikte oyuncular, seçtikleri şiirleri bir kutuda toplayacak ve kutudan çektikleri şiirleri doğaçlama okuyacaklar. Girişi ücretsiz olan etkinlikte izleyiciler de seçtikleri bir şiiri kutuya atarak oyunculardan birinin bu şiiri okumasını bekleyecekler. Dünya Şiir Günü etkinliğinin konuk şairi ise Bejan Matur olacak. Aynı gün saat 16.30'da Şermola Performans'ta Destar Tiyatro'nun yeni oyunu “Çenadengızi (Deniz Kızı)” sahnelenecek. Galisyalı yazar Secho Sende'nin oyununu sahneye koyan Aslı Öngören ve oyuncular, oyun sonrası yapılacak söyleşiye katılacaklar.

    22 Mart Pazar günü, Kumbaracı yokuşundaki BiSahne'de Bi Tiyatro'nun yeni oyunu, Edward Bond'un “Kırmızı, Siyah ve Cahil” sahnelenecek. Oyun sonrası gerçekleştirilecek “Şiddet Kültürü ve Edward Bond” başlıklı tartışmaya Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işıl Baş, Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Eradam ve BiTiyatro'nun kurucuları Laçin Ceylan ve Nihat İleri katılacak.

    Festival kapsamında 23 Mart Pazartesi akşamı Küçük Sahne'de İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun “Sevgili Hayat” adlı yeni oyunu, PERA FEST için ücretsiz olarak izlenebilir. Oyun sonrası yapılacak söyleşiye yazar Funda Özşener, yönetmen Metin Belgin, müzisyen Stelyo Berber ve oyuncular Ebru Aytürk Evren ile Yeşim Gül katılacak.

    24 Mart Salı günü saat 18.00'de Beyoğlu'ndaki Maya Cüneyt Türel Sahnesi'nde, “Yitirilen Kültür Mirasımız: Beyoğlu'nun Tiyatro Yapıları” adlı bir söyleşi gerçekleşecek. AKM, Taksim Sahnesi, Muammer Karaca Tiyatrosu gibi tarihsel değeri olan mekanların yok olduğu, kent merkezinin tiyatrosuz kaldığı bir ortamda yaşamsal önem taşıyan bu konuyu; Devlet Tiyatroları eski Genel Müdürü Yücel Erten, İstanbul Şehir Tiyatroları eski Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya, tasarımcı Metin Deniz ve mimar Prof. Hasan Kuruyazıcı tartışacaklar. Aynı akşam, Tiyatro Pol, aile içi şiddeti konu alan “Teklif” adlı oyunu Harbiye'de bir apartman dairesinde sahneleyecekler.

    Festival kapsamında Tiyatro Pera etkinliklerinin ikincisi ise 25 Mart Çarşamba günü gerçekleşecek. “Seyirci Gözüyle: Tiyatroya Disiplinlerarası Yaklaşımlar” başlıklı söyleşiye, mimar-şair Cengiz Bektaş, hukukçu-psikolog Miyese Kendirci, doktor-yazar-oyuncu Ercan Kesal, tiyatro yönetmeni Yeşim Özsoy Gülan, oyuncu Zeynep Özden ve PERA FEST Sanat Yönetmeni Vecdi Sayar katılacak.

    26 Mart Perşembe günü Beyoğlu Aznavur Pasajı'ndaki Sekizinci Kat adlı tiyatroda düzenlenecek “Kadına Karşı Şiddet ve Tiyatro” başlıklı söyleşi Ebru Nihan Celkan, Jale Karabekir, Zeynep Özyağcılar, Merve Engin, Tilbe Saran ve Sündüz Haşar'ın katılımı ile gerçekleşirken; söyleşinin ardından Tiyatro Neki'nin “Kesit” adlı oyunu oynanacak.

    27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nde Tiyatro Rampa'da gerçekleşecek söyleşide Orhan Aydın, Metin Boran, Cuma Boynukara, Ayşe Lebriz Berkem, Kemal Oruç, Ragıp Yavuz ve Üstün Akmen “Tiyatroya Yönelen Şiddet: Sansür ve Baskılar”ı tartışacak. Söyleşinin ardından, Matei Visniec'in “İlerleme Kelimesi Annemin Ağzında Feci Yanlış Tınlıyordu” oyunu sergilenecek.

    PERA FEST'in ikinci yarısında ise; D 22 “Bent”, Büyülü Sahne “Kadın Oyunları”, İkinci Kat “Üst Kattaki Terörist”, Galata Perform “Aşk ve Faşizm”, Altıdan Sonra Tiyatro “Hak”, Tiyatro Hal “Kırmızı” ve Tiyatro Martı “Uçlar” adlı oyunlarını sahneleyecekler. Festival kapsamındaki etkinliklerin geliri topluluklara aktarılırken; biletler, oyunların sahneleneceği tiyatrolardan ve internet üzerinden temin edilebilecek.

13. PERA FEST kapsamında, 28 Mart-1 Nisan tarihleri arasında Salt Beyoğlu'nda şiddet temasına ilginç yaklaşımlar içeren “Sivas” ve “Beyaz Tanrı” adlı kurmaca filmler ve Antalya Film Festivali'nde sansür tartışmasının odağındaki “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgesel gösterilecek. Katılımın ücretsiz olduğu bu gösterimlerin yanı sıra 1 Nisan'da yine Salt Beyoğlu'nda, Yaşar Kemal'in anısına bir etkinlik düzenlenecek. Arif Keskiner'in “Binbir Renk-Binbir Çiçek-Yaşar Kemal” başlıklı söyleşisinin ardından Türkan Şoray'ın “Yılanı Öldürseler” adlı filmi gösterilecek. (Bilgi için: 0530 580 13 03 facebook /PERA FEST 2015)

]]

Mimarlık ve kent filmleri yarışacak

0
0
Yarışmaya belgesel ve canlandırma türünde, mimarlık ve kent konularını işleyen, son 5 yıl içinde üretilmiş ve daha önce bu festivale katılmamış filmler kabul ediliyor. Seçici kurulunda Süheyla Acar (senarist-yazar), Ayşe Ak (Y. mimar), Behiç Ak (mimar-sanatçı), İsmail Doğanyılmaz (Y. mimar), Hilmi Etikan (belgesel film yönetmeni-İstanbul Kısa Film Festivali yöneticisi), Esin Köymen (Y. mimar), Hasan Özgen (belgesel film yönetmeni), Fikret Terzi (yönetmen-yazar), Zeynep Ünal (Boğaziçi Üniversitesi MAFM yöneticisi) ve Ali Aga’nın (film editörü) yer aldığı festivalle ilgili ayrıntılı bilgi: 0(212) 251 49 00, www.archfilmfest.org]]

Nitelikli romanlar ıskalanıyor mu?

0
0
Williams'ın 1960'ta kaleme aldığı ve "ilk ustalık eserim" dediği Butcher's Crossing adlı romanı ise Stoner'ın gördüğü ilgiden sonra Türkçede, yakın zamanda yayımlandı. Yayıncıların ve eleştirmenlerin beklemediği bu geç gelen şöhreti çeşitli nedenlere bağlamak mümkün elbette, fakat edebiyatta fark edilmenin bir kuralı olduğunu söylemek zor. Kimileri bunu biraz talihli olmaya bağlasa da günümüz okurunun beklentilerini tam kestirememenin zorluğu, bir kitabın başarısını görmeyi engelliyor. 

     Williams'ın yaşadığı geç keşfedilme bir yana, bir başka ‘nitelikli roman' vakası yakın zamanda yaşandı. İngiliz yazar Samantha Harvey'nin Dear Thief adlı romanı geçtiğimiz eylül ayında yayımlandı. Ardında Penguin Random House gibi dünyanın önemli yayıncılarından birinin reklam ve pazarlama gücü vardı. Kitabın editörü ise Julian Barnes, Martin Amis, Ian McEwan gibi yazarların ardındaki isim, Britanya'nın en maharetli editörü olarak anılan Dan Franklin'di. Günümüzün Virginia Woolf'u olarak anılan Samantha Harvey'nin romanı, eleştirmenlerden de iyi not aldı fakat geçtiğimiz ay itibarıyla bin adet satan kitap, pek çok kitapçının stokunda bile yer almamakta. İlk iki romanı pek çok ödüle layık görülüp iyi bir satış rakamına ulaşsa da son romanında Harvey'nin yaşadığı bu talihsizlik, edebiyat dünyasında ‘Nitelikli romanların kolayca ıskalandığı bir çağda mıyız?' sorusunu gündeme getirdi.

Okur, nitelikli romanlara mesafeli

Harvey'nin yaşadığı sıkıntı, edebi niteliği olan romanlar kaleme alması. Zira günümüz okurunun basit ve hemen okunmaya müsait, sorunsuz kitaplara yöneldiğini söylemek zor olmaz. Yazarın editörü Franklin, 'Edebî niteliği olan kitaplar kaleme alan yazarların bir kariyer yapabilmelerini nasıl bekleyebiliriz?' sorusunu gündeme getirdiğinde haksız değildir. Nitelikli edebiyat ödülleri iyi bir romana dikkat çekmede elbette yardımcı bir etken fakat Franklin'in dediği gibi bu tür sıkı romanlar tamamen keşfedilmeyi bekliyor. Öte tarafta, her çağın okuma, yorumlama anlayışının farklı olduğu da kesin. Selim İleri'nin deyişiyle “Dün önemsenenler, yere göğe sığdırılamayanlar, bakıyorsunuz bugün sönüp gitmiş. Bazen tam tersi: Dünün gözden ırak tuttukları, görmezden geldikleri (belki sadece göremediği) yarına açılabiliyor.” Özellikle günümüzde nitelikli edebiyat ürünlerinin yokluğundan dem vurulurken, okur cephesinde bu kitaplara olan ilgisizlik de hem yazarın, hem yayıncının şevkini kırabiliyor. Penguin Random House'un yöneticilerinden Tom Weldon, "Yayıncılık dünyasında asıl zorlu iş dijital teknolojiler değil, yayımlayacağınız iyi bir kitabın fark edilmesini sağlamaktır.” derken, bu konudaki endişelerini dile getiriyor.

     Nitelikli bir edebiyat eserinin her ne şekilde olursa olsun okurunu bulacağından şüphe yok. Yakın zamanda emekli olacak ‘efsane editör' Dan Franklin “Yapılacak tek şey, iyi olduğuna inandığınız bir eseri yayımlayıp ardından dua etmek. Eğer bir roman nitelikliyse, en nihayetinde keşfedilir. Bunun mutlaka kitabın yazarının yaşarken olacağını da düşünmüyorum.” diyor. Williams ve Harvey gibi ıskalanan yazarlar bu ilgisizlik karşısında ya suskunluğa çekiliyor ya da yazmaya devam ediyor. Gaby Wood'a konuşan Harvey, yazmaya devam edeceğini söylese de edebî kariyerinin edebiyat dünyasının bu ilgisizliği karşısında biraz zorlu bir döneme girdiği kesin.

     Nitelikli romanların günümüzde yaşadığı en büyük problemlerden biri olan bu ilgisizlik sadece Williams ve Harvey gibi ıskalanan yazarlar ile ilgili değil, epey derinlerde olan bir mesele olarak edebiyat dünyasında kendine yer ediniyor. Cemil Kavukçu, şu sözlerinde haklı galiba: “Değeri bilinmemiş, unutulmuş romanlar, öyküler vardır.  Bunlar, zamana karşı direnemeyip yenik düştükleri için gözlerden ırak kalmış ürünler değildir; tuhaf yazgıları nedeniyle geçici olarak okurdan kopmuşlardır. Yapıt, gün gelecek değerini bulacak, okuruyla buluşacaktır ama ne yazık ki yazarının bundan haberi olmayacaktır. İşin trajik yanı da budur işte. Yazar, anlatmak istediklerini, kurguladığı dünyayı çekmecesinde saklamak için değil, okurlarla paylaşmak için yazar.”

]]

İsmail Dümbüllü ödülü Yavuz Şeker’in

0
0
 Tören, 27 Mart Cuma günü saat 13.00’te Müjdat  Gezen Tiyatrosu’nda yapılacak. İsmail Dümbüllü Ödülü’nü daha önceki yıllarda sırasıyla Münir  Özkul, Gazanfer Özcan, Altan  Erbulak, Nejat  Uygur, Münir  Caner, Suna  Pekuysal, Ayton  Sert, Savaş  Dinçel, Ali  Sürmeli, Ferhan  Şensoy, Nejat  Uygur, Levent  Kırca, Feridun  Karakaya, Ferhan  Şensoy, Demet  Akbağ, Metin  Serezli, Genco  Erkal, Rasim  Öztekin, Necdet Mahfi  Ayral, Yılmaz  Erdoğan, Bülent  Kayabaş, Zihni  Göktay, Altan  Erkekli, Hümeyra, Erol  Günaydın, Demet  Akbağ,  Bülent  Emin  Yarar, Vahide  Gördüm,  Fırat  Tanış, Naşit  Özcan, Zafer  Algöz,   Serkan Keskin, Erkan Can, Ali Poyrazoğlu aldı. Müjdat  Gezen  Tiyatrosu: Osmanağa Mah. Kırtasiyeci Sok. No: 46 Kadıköy/İstanbul KÜLTÜR SANAT ]]

Yüzlerce yıllık Kur’an-ı Kerimleri görmek için son 10 gün

0
0
Endülüs, Safevi, Osmanlı ve İran’dan yüzlerce yıllık Kur’an-ı Kerim’leri ve ilk kez sergilenen Osmanlı padişahlarının fermanlarını görmek için on gün var. 99 eserin yer aldığı sergide, 9. 16. ve 19. yüzyıllara ait Keşmir, İran, Safevi, Kacâr, Endülüs, Osmanlı menşeli elyazması Kur’an-ı Kerim’ler ve padişah fermanları, Osmanlı Hilye-i Şerifeleri sergileniyor. 9. asırda ceylan derisi üzerine yazılmış bir Kur’an-ı Kerim ve tamamı altın olarak 10 metrelik ruloya yazılmış Esma-ül Hüsna dikkat çeken eserler arasında. Bunların yanı sıra 1300’lü tarihlerden günümüze kalan Mehmed Aziz Rıfai, Ahmet Faris Rızk, Aydın Kızılyar, Hafız Osman Rüşdi, Hattat Ahmet Sa’di gibi usta sanatkârların Hilye-i Şerife’leri de görülebilir. Fermanları sergilenen padişahlar ise Kanuni Sultan Süleyman, II. Abdülhamid, IV. Mehmed, II. Ahmed, II. Mustafa, III. Ahmed, III. Osman, III. Mustafa, I. Abdülhamid, III. Selim (6 ferman), IV. Mustafa, II. Mahmud, Abdülmecid ve Mehmed Reşad. ]]

Haldun Taner ile bir asır...

0
0

Bundan tam bir asır önce, takvimler 16 Mart Salı’yı gösterirken İstanbul Çemberlitaş’ta gözlerini dünyaya açtı. Devletler hukuku profesörü Ahmet Selahattin Bey ve Seza Hanım’ın biricik oğlu… Henüz beş yaşındayken babasını kalp krizinden kaybetti. Devlet ona kollarını açtı ve Galatasaray Lisesi’nde parasız yatılı okudu. 1935 yılında mezun olduktan sonra burslu olarak Almanya’nın Heidelberg Üniversitesi’nde ekonomi ve siyaset bilimi öğrenimi görmeye gitti. Burada vereme yakalandı. Üç yıl sonra, eğitimini yarım bırakarak yurda döndü. Bu, Haldun Taner’in hikâyesi…

     Haldun Taner, Türk öyküsünün ve tiyatrosunun yapıtaşlarından biri. Öyle ki daha 60’lı yıllarda eserleri yabancı ülkelerde okunup sahnelenmeye başladı; Rusya, Almanya, İngiltere… Geçtiğimiz salı günü ise Taner’in 100. doğum günüydü. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ve Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi (CKM) bu özel gün için bir sergi hazırladı: “Bir Güçlü Yazar, Bir Güzel İnsan: Haldun Taner 100 Yaşında”. Küçük yaşlarından, vefat ettiği 1986 yılına kadar yüzüne yerleşen muzipliğin yansıdığı fotoğraflar, daktilosu, eldiveni, şapkası, ödülleri, diplomaları, öğrenci belgesi, kimlik kartları ve kitaplarının farklı yayınevlerinden çıkan baskıları… Taner’in yazıyla şekillenmiş, öyküye, oyuna adanmış ömrü bu vesileyle yeniden gözler önüne seriliyor. Serginin açılışının yapıldığı pazartesi akşamı, Haldun Taner’in büyük bir sevgiyle bağlandığı eşi Demet Taner de oradaydı. Haldun Taner’in eserlerinin ve bu sergiyle birlikte hayatının topluma mal olmasından duyduğu mutluluğu paylaştı Demet Taner. Yaklaşık otuz yıldır Feneryolu’ndaki evlerinde hiçbir eşyanın yeri değişmediği için sergilenecek eşyalarını seçmek de hiç zor olmamış.

Dört yıllık bir tedavi sürecine girmişti Taner. Yazıya da bu zorlu süreçte başladı. “Yazı yazmayı ilk kez uzun bir hastalık süresinde dört duvar arasında mahkûm olduğum zaman aklettim. Güzel bir avuntu olabilirdi.” demiş, sonraları yazarlık nedir sorusuna ise şöyle bir cevap vermişti: “Bir hüsranın avuntusu. Bütün hüsranların avuntusu.” İlk skeçlerini işte bu süreçte 1938 ile 1942 yılları arasında Ankara Radyosu için yazar. Yayımlanan ilk öyküsü “Töhmet” ise 1946 yılında Haldun Yağcıoğlu imzasıyla Yedigün Dergisi’nde çıkar. Yazdığı hikâyelerin, oyunların kabul ve değer gördüğünü fark ettiğinde de artık Haldun Hasırcıoğlu, Can Enişte gibi takma isimlerini kullanmaz. 1945’ten 1983 yılına kadar süren hikâyeciliğinin ilk yılları oldukça verimli geçer. İlk hikâye kitabı “Yaşasın Demokrasi” 1949’da, 1951 yılında okurla buluşan “Tuş”, iki yıl sonra “Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu” ile 1954’te yayımlanan “Ayışığında Çalışkur” ve “Onikiye Bir Var”dan sonra 15 yıl yeni bir öykü kitabı yayımlamaz. Tiyatro yazarlığından çok daha fazla sevdiği öykücülük hayatına 7 kitap, 56 hikâye sığdırır. Orhan Kemal, Ahmet Kutsi Tecer, Aziz Nesin, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Arthur Miller ve Pablo Neruda dostları arasındadır. Yakın dostlarından Behçet Necatigil, Haldun Taner için şöyle diyecektir: “Taner, gücünü gözlem, mizah ve yergiden alan; konuları büyük şehrin tipik ve türedi yaşamlarından gelme hikâyeleriyle tanındı.”

EN ÇOK OYNANAN OYUNLARIN YAZARI

Kendisi her ne kadar hikâyeyi bütün türlerin önüne koysa da Haldun Taner yaşarken de şimdi de en fazla tiyatro eserleriyle tanınıyor. Türkiye’de ilk epik tiyatro örneği kabul edilen Keşanlı Ali Destanı, gerçekçi yaklaşımla kaleme aldığı Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Zilli Zarife, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı en fazla oynanan oyunları olur. Bu süreçte Aristophanes’ten devraldığı ‘düşünce güldürüsü’ onun bütün eserlerinde kendini gösterir. Daha sonra Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan ile birlikte 1967 yılında, Türkiye’nin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nu kurdu. On yıllık birliktelik Taner’in gişe kaygısının eserlerin özelliğine yansıdığı düşüncesiyle sona erer. Buradan ayrılır ve Münir Özkul’la birlikte “Bizim Tiyatro’yu kurar. Taner’in öyküye ve tiyatroya adanmış, güzel dostluklarla gönenmiş, ödüllerle süslenmiş ömrü, 71 yaşında, kaldırıldığı Haydarpaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde son bulur.

     Haldun Taner’in ölümünün üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen eserlerinde dert edindiği konular bugün de tazeliğini koruyor. Bugün onun eserlerini okuyanlar, temiz bir toplum ve insan sevgisi idealinde birleşecektir. Sergisi ise nefes alıp veren anılar arasında, ‘bütün hüsranların avuntusu’ yazının vazgeçilmezliğini bir kez daha hatırlatıyor.

]]

Dünyanın en eğlenceli ordusu

0
0
Ekip, 13 Haziran Cumartesi akşamı saat 21.00’de, Zorlu PSM’de sahneye çıkacak. Konserlerinde, Rus halk şarkılarından klasik eserlere, Mozart ve Verdi gibi sanatçıların opera aryalarından pop klasiklerine pek çok şarkı söyleyen ekibin, en sevilen parçaları arasında “Katyuşa”, “Kalinka”, “Kernina” ve “Ave Maria” gibi eserler yer alıyor. Topluluk, İstanbul sahnesinde sürpriz Türkçe şarkılar da söylemeye hazırlanıyor.

20 milyondan fazla hayran kitlesi var

1939 yılında, özellikle savaş koşullarında askerlere ve halka moral vermek amacıyla gösterilerine başlayan Kızıl Ordu Korosu, Rus kültürünün ruhunu tüm dünyaya taşıyan en büyük canlı aile şovu olarak biliniyor. Devasa enerjisi ve neşe dolu sahne şovlarıyla dünya çapında 50’den fazla ülkede 20 milyondan fazla kişi tarafından seyredilen ve izlenme rekorları kıran topluluk, Rusya’nın sanat eğitimi almış en büyük yetenekleri arasından seçilen sanatçılarından oluşuyor. Yaklaşık 120 koro, orkestra ve bale sanatçısını bir araya getiren koronun çalıştığı ünlü müzisyenler arasında David Foster, Roger Waters, Jean-Jacques Goldman ve Steve Barakatt gibi birçok popüler sanatçı ve yapımcı yer alıyor.

]]

Metin Altıok Şiir Ödülü’ne başvurular başladı

0
0
Adayların 24 Nisan’a kadar 2014 yılı içerisinde yayımlanmış şiir kitaplarıyla (8 kopya olarak) Kırmızı Kedi Yayınları’na başvurmaları gerekiyor. Seçici kurulunda Doğan Hızlan, Hilmi Yavuz, Güven Turan, Ahmet Telli, Ali Cengizkan, Haydar Ergülen, Eray Canberk’in yer aldığı ödülün veriliş tarihi ve yeri daha sonra açıklanacak. (0212) 244 89 82 KÜLTÜR SANAT

]]

Bursa Kitap Fuarı’nı bir haftada 185 bin kişi gezdi

0
0
20 MART 2015 CUMA/Çekirge Salonu/12.00-13.00

Söyleşi: “Geleceği Okuyan Kalemler”

Konuşmacılar: Serkan Duru, Engin Yazar, Nalân Çelik, Arzu Kuzgun, Deniz Öztürk

Düzenleyen: Bursa Büyükşehir Belediyesi-Nuri Erbak Ortaokulu

13.15-14.00

Söyleşi: “Çocuklar İçin Sanal Bir Labirent: Postayla Gelen Deniz Kabuğu”

Konuşmacı: Behiç Ak

Düzenleyen: Günışığı Kitaplığı

14.15-15.15

Söyleşi: “Yazarken Ben”

Konuşmacı: Gülten Dayıoğlu

Düzenleyen: Altın Kitaplar

15.30-16.30

Söyleşi: “Halime Yıldız’ın Çocuk Kitaplarındaki Anahtar Sözcükler”

Konuşmacı: Halime Yıldız

Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın-Nuri Erbak Ortaokulu

16.45-17.45

Söyleşi: “Nazım Hikmet’in Şiir ve Mektuplarında Bursa”

Konuşmacılar: Güney Özkılınç, Halime Yıldız, Hacı Tonak

Düzenleyen: Türkiye Yazarlar Sendikası

18.00-19.00

Panel: “Sait Maden’i Anıyoruz”

Yöneten: Aydan Ay

Konuşmacılar: Güney Özkılınç, Seyyit Nezir, Dilruba Nuray Erenler

Düzenleyen: Sis Çanı-Broy Yayınları-Çekirdek Yayınları

20 MART 2015 CUMA/Uludağ Salonu/11.00-12.00

Söyleşi: “Çocuklar için Anlayarak Hızlı Okuma*”

Konuşmacı: Öznur Karaeloğlu

Düzenleyen: FOM Kitap

*İlköğretim 3.4.5. ve 6. Sınıflar için

13.00-14.00

Söyleşi: “Soma'ya Selam”

Konuşmacılar:  Yaşar Miraç, Abâ Müslim Çelik

Düzenleyen: BESAM-Ezgi Kitabevi

14.15-15.15

Söyleşi: “Kolonya Kokulu Mendil”

Konuşmacı: Şaban Akbaba

Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın-Şehit Kara Pilot Yüzbaşı Hakan Tan İlk ve Orta Okulu-Çağdaş Eğitim Kooperatifi 3 Mart Azizoğlu İlk ve Ortaokulu

15.30-16.45

Söyleşi: “Öyküde Dilin İmkânları ve Avcısını Taşıyan Ceylan”

Sorular: Pelin Yılmaz

Konuşmacı: Erkan Aslan

Düzenleyen: TÜYAP

17.00-18.15

Panel: “Modernizmin Mutluluk Dayatması ve Edebiyatın İşlevi”

Yöneten: Hakan Akdoğan

Konuşmacılar: Gökhan Yavuz Demir, Kaya Tokmakçıoğlu, Nil Sakman, Sedat Demir

Düzenleyen: Aylak Adam Yayınları

18.30-19.30

Söyleşi: “Yunus Emre ve Hayatın Gerçeği”

Konuşmacı: Faruk Dilaver

Düzenleyen: Emre Bilişim

21 MART 2015 CUMARTESİ/Uludağ Salonu/12.00-13.00

Söyleşi: “Çıkış Yolu”

Konuşmacı: Metin Feyzioğlu

Düzenleyen: Bilgi Yayınevi

13.15-14.15

Söyleşi: “İpekli Mendil’den Taşan Öyküler”

Konuşmacı: Yekta Kopan

Düzenleyen: Can Yayınları

14.30-15.45

Haldun Taner 100 Yaşında

Panel: “Her Yönüyle Haldun Taner”

Yöneten: Zeynep Oral

Konuşmacılar: Demet Taner, Ömer Naci Topçu, Kazım Güçlü

Düzenleyen: Uluslararası PEN Türkiye Merkezi-TÜYAP

18.30-19.30

Dinleti: “21 Mart Dünya Şiir Günü”

Yönetenler: Aydan Ay, İlyas Orak

Katılımcı Şairler: Dilruba Nuray Erenler, İbrahim Hacıbektaşoğlu, Niyazi Yaşar, Seyyit Nezir, Dağhan Sönmez, Elif Sorgun, Engin Turgut, Melahat Babalık, İkbal Kaynar, Mustafa Işık, Zafer Yalçınpınar

Düzenleyen: Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği

21 MART 2015 CUMARTESİ/Çekirge Salonu/11.00-11.45

Söyleşi: “O Güzel İnsan Aziz Nesin”

Konuşmacılar: Zeynep Oral, Şafak Pala

Düzenleyen: Nilüfer Belediyesi

12.00-12.45

Söyleşi: “Sağlıklı Yaşamak İçin Doğru Beslenme”

Konuşmacılar: Canan Karatay, Yavuz Dizdar

Düzenleyen: Hayy Kitap

13.00-14.00

Söyleşi: Kayı Söyleşileri “Osmanlı’yı Anlamak”

Konuşmacı: Ahmet Şimşirgil

Düzenleyen: Timaş Yayınları

14.15-15.15

Söyleşi: “Öteki Bahçe ve Hayata Dair”

Konuşmacı: Ali Kırca

Düzenleyen: Doğan Kitap

15.30-16.30

Söyleşi: “Atatürk’ün Akıllı Projeleri”

Konuşmacı: Sinan Meydan

Düzenleyen: İnkılap Kitabevi

16.45-17.45

Söyleşi: “Kafka’nın Böceği 100 Yaşında”

Düzenleyen: Nilüfer Kent Konseyi Okuma Grubu

18.00-19.00

Söyleşi: “İletişimin ABC’si”

Konuşmacı: Binnur Yeşilyaprak

Düzenleyen: Pegem Akademi

22 MART 2015 PAZAR/Uludağ Salonu/12.00-13.00

Söyleşi: “Romandan Gerçeğe, Gerçekten Romana…”

Konuşmacı: Üstün Dökmen

Düzenleyen: Ezgi Kitabevi-Remzi Kitabevi

13.15-14.00

Söyleşi: “Allah De Ötesini Bırak”

Konuşmacı: Uğur Koşar

Düzenleyen: Destek Yayınları

14.15-15.15

Söyleşi: “Deniz Gezmiş”

Konuşmacılar: Can Dündar, Hamdi Gezmiş

Düzenleyen: Can Yayınları

15.30-16.30

Söyleşi: “Sinemanın Güney’i: Bir Efsanenin Anatomisi Yılmaz Güney”

Konuşmacı: Güney Özkılınç

Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın

16.45-17.45

Söyleşi: “Şehir ve Medeniyet”

Konuşmacı: Sadettin Ökten

Düzenleyen: Tuti Kitap-Nefes Yayınları

22 MART 2015 PAZAR/Çekirge Salonu/13.00-14.00

Söyleşi: “Zemzem’in Annesi Hz. Hacer”

Konuşmacı: Sibel Eraslan

Düzenleyen: Timaş Yayınları

14.15-15.15

Söyleşi: “Kendi Everestinize Tırmanın”

Konuşmacı: Nasuh Mahruki

Düzenleyen: Alfa Yayınları

15.30-16.30

Söyleşi: “Demokratik Özgürlükçü İslam”

Konuşmacı: İhsan Eliaçık

Düzenleyen: Tekin Yayınevi

16.45-17.45

Panel: “Çanakkale Zaferi ve Tayipgiller”

Yöneten: Gülistan Akyürek

Konuşmacı: Halil Ağırgöl

Düzenleyen: Derleniş Yayınları

]]

Sundance Senaryo Lab’e başvuru için son üç gün

0
0
Bugüne dek Mavi Dalga’dan Kumun Tadı’na pek çok filme senaryo desteği sağlayan atölyeye başvurular 23 Mart’ta sona eriyor.

!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin dünyanın önde gelen bağımsız sinema kurumu Sundance Enstitüsü ile 2011’den beri ortaklaşa yürüttüğü Senaryo Lab, bu yıl 8-11 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da yapılacak. Atölye için başvurular ise 23 Mart’ta sona eriyor. Ünlü oyuncu ve yönetmen Robert Redford tarafından kurulan Sundance Senaryo Lab, yeni yeteneklerin orijinal film projeleri geliştirebilecekleri ve önde gelen yazarlar ve yönetmenlerle çalışabilecekleri bir ortam yaratmak amacıyla 1981 yılında başladı. Quentin Tarantino’dan Darren Aronofsky’ye, Steven Soderbergh’den Shirin Neshat ve Paul Thomas Anderson’a günümüzün önce gelen yönetmen ve senaristlerinin sinema tarihine geçen projelerinin ilk adımlarını attıkları Sundance Senaryo Lab, 2011’den beri !f İstanbul kapsamında Türkiyeli üç projeye senaryo danışmanlığı imkânı sunuyor.

İstanbul çalışmasına katılan danışmanlar arasında bugüne kadar senarist ve yazar Etgar Keret, I Am Slave/Ben Köleyim, Death of a President/Bir Başkanın Ölümü filmlerinin yönetmeni Gabriel Range, Attenberg’in yönetmeni Athina Rachel Tsangiri, Amreeka/Amrika’nın yönetmeni Cherien Dabis, Hayat Var, Kosmos filmlerinin yönetmeni Reha Erdem ve 9, Ara, Gölgesizler, Ses ve Nar filmlerinin yönetmeni Ümit Ünal, “Güneşe Yolculuk”, “Bulutları Beklerken”, “Pandora’nın Kutusu” ve “Araf” filmlerinin yönetmeni Yeşim Ustaoğlu gibi isimler yer aldı.

Sundance Senaryo Lab’in bugüne dek destek verdiği projelerden; Aysim Türkmen’in Çekmeköy Underground, Zeynep Dadak ve Merve Kayan’ın Mavi Dalga, Zeynel Doğan ve Orhan Eskiköy’ün Babamın Sesi, Aslı Özge’nin Hayatboyu, Melisa Önel’in Kumun Tadı ve Erol Mintaş’ın Annemin Şarkısı filme çekildi ve festivallerden ödüllerle döndü. Atölyenin son iki yıldır destek verdiği projelerden, Barış Sarhan’ın Cemil Şov, Ülkü Oktay’ın Kendi Aramızda ve Ceylan Özgün Özcelik’in Kaygı’sı ise bu yıl Kültür Bakanlığı tarafından ilk film desteği aldı. Sundance Senaryo Lab’le ilgili ayrıntılı bilgi için: Dereboyu Cad. Ambarlıdere Yolu No:4 Kat:1 Ortaköy – Beşiktaş, İstanbul / Turkey lab@ifistanbul.com

 

]]

Metin Altıok Şiir Ödülü’ne başvurular başladı

0
0

Bu yıl 8'incisi verilecek olan Metin Altıok Şiir Ödülü için yapılacak başvurular başladı.

Adayların 24 Nisan’a kadar 2014 yılı içerisinde yayımlanmış şiir kitaplarıyla (8 kopya olarak) Kırmızı Kedi Yayınları’na başvurmaları gerekiyor. Seçici kurulunda Doğan Hızlan, Hilmi Yavuz, Güven Turan, Ahmet Telli, Ali Cengizkan, Haydar Ergülen, Eray Canberk’in yer aldığı ödülün veriliş tarihi ve yeri daha sonra açıklanacak. (0212) 244 89 82 KÜLTÜR SANAT

Bursa Kitap Fuarı’nı bir haftada 185 bin kişi gezdi

0
0

Geçtiğimiz hafta cumartesi günü başlayan 13. Bursa Kitap Fuarı’nı altı günde 185 bin kişi ziyaret etti. Fuarın son üç gününde aralarında Gülten Dayıoğlu, Behiç Ak, Yekta Kopan, Metin Feyzioğlu, Zeynep Oral, Can Dündar, Üstün Dökmen, Canan Karatay, İhsan Eliaçık, Sinan Meydan ve Ali Kırca’nın da bulunduğu pek çok yazar, şair ve araştırmacılar okurlarıyla buluşacak. Son üç etkinlikleri şöyle:

20 MART 2015 CUMA/Çekirge Salonu/12.00-13.00

Söyleşi: “Geleceği Okuyan Kalemler”

Konuşmacılar: Serkan Duru, Engin Yazar, Nalân Çelik, Arzu Kuzgun, Deniz Öztürk

Düzenleyen: Bursa Büyükşehir Belediyesi-Nuri Erbak Ortaokulu

13.15-14.00

Söyleşi: “Çocuklar İçin Sanal Bir Labirent: Postayla Gelen Deniz Kabuğu”

Konuşmacı: Behiç Ak

Düzenleyen: Günışığı Kitaplığı

14.15-15.15

Söyleşi: “Yazarken Ben”

Konuşmacı: Gülten Dayıoğlu

Düzenleyen: Altın Kitaplar

15.30-16.30

Söyleşi: “Halime Yıldız’ın Çocuk Kitaplarındaki Anahtar Sözcükler”

Konuşmacı: Halime Yıldız

Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın-Nuri Erbak Ortaokulu

16.45-17.45

Söyleşi: “Nazım Hikmet’in Şiir ve Mektuplarında Bursa”

Konuşmacılar: Güney Özkılınç, Halime Yıldız, Hacı Tonak

Düzenleyen: Türkiye Yazarlar Sendikası

18.00-19.00

Panel: “Sait Maden’i Anıyoruz”

Yöneten: Aydan Ay

Konuşmacılar: Güney Özkılınç, Seyyit Nezir, Dilruba Nuray Erenler

Düzenleyen: Sis Çanı-Broy Yayınları-Çekirdek Yayınları

20 MART 2015 CUMA/Uludağ Salonu/11.00-12.00

Söyleşi: “Çocuklar için Anlayarak Hızlı Okuma*”

Konuşmacı: Öznur Karaeloğlu

Düzenleyen: FOM Kitap

*İlköğretim 3.4.5. ve 6. Sınıflar için

13.00-14.00

Söyleşi: “Soma'ya Selam”

Konuşmacılar: Yaşar Miraç, Abâ Müslim Çelik

Düzenleyen: BESAM-Ezgi Kitabevi

14.15-15.15

Söyleşi: “Kolonya Kokulu Mendil”

Konuşmacı: Şaban Akbaba

Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın-Şehit Kara Pilot Yüzbaşı Hakan Tan İlk ve Orta Okulu-Çağdaş Eğitim Kooperatifi 3 Mart Azizoğlu İlk ve Ortaokulu

15.30-16.45

Söyleşi: “Öyküde Dilin İmkânları ve Avcısını Taşıyan Ceylan”

Sorular: Pelin Yılmaz

Konuşmacı: Erkan Aslan

Düzenleyen: TÜYAP

17.00-18.15

Panel: “Modernizmin Mutluluk Dayatması ve Edebiyatın İşlevi”

Yöneten: Hakan Akdoğan

Konuşmacılar: Gökhan Yavuz Demir, Kaya Tokmakçıoğlu, Nil Sakman, Sedat Demir

Düzenleyen: Aylak Adam Yayınları

18.30-19.30

Söyleşi: “Yunus Emre ve Hayatın Gerçeği”

Konuşmacı: Faruk Dilaver

Düzenleyen: Emre Bilişim

21 MART 2015 CUMARTESİ/Uludağ Salonu/12.00-13.00

Söyleşi: “Çıkış Yolu”

Konuşmacı: Metin Feyzioğlu

Düzenleyen: Bilgi Yayınevi

13.15-14.15

Söyleşi: “İpekli Mendil’den Taşan Öyküler”

Konuşmacı: Yekta Kopan

Düzenleyen: Can Yayınları

14.30-15.45

Haldun Taner 100 Yaşında

Panel: “Her Yönüyle Haldun Taner”

Yöneten: Zeynep Oral

Konuşmacılar: Demet Taner, Ömer Naci Topçu, Kazım Güçlü

Düzenleyen: Uluslararası PEN Türkiye Merkezi-TÜYAP

18.30-19.30

Dinleti: “21 Mart Dünya Şiir Günü”

Yönetenler: Aydan Ay, İlyas Orak

Katılımcı Şairler: Dilruba Nuray Erenler, İbrahim Hacıbektaşoğlu, Niyazi Yaşar, Seyyit Nezir, Dağhan Sönmez, Elif Sorgun, Engin Turgut, Melahat Babalık, İkbal Kaynar, Mustafa Işık, Zafer Yalçınpınar

Düzenleyen: Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği

21 MART 2015 CUMARTESİ/Çekirge Salonu/11.00-11.45

Söyleşi: “O Güzel İnsan Aziz Nesin”

Konuşmacılar: Zeynep Oral, Şafak Pala

Düzenleyen: Nilüfer Belediyesi

12.00-12.45

Söyleşi: “Sağlıklı Yaşamak İçin Doğru Beslenme”

Konuşmacılar: Canan Karatay, Yavuz Dizdar

Düzenleyen: Hayy Kitap

13.00-14.00

Söyleşi: Kayı Söyleşileri “Osmanlı’yı Anlamak”

Konuşmacı: Ahmet Şimşirgil

Düzenleyen: Timaş Yayınları

14.15-15.15

Söyleşi: “Öteki Bahçe ve Hayata Dair”

Konuşmacı: Ali Kırca

Düzenleyen: Doğan Kitap

15.30-16.30

Söyleşi: “Atatürk’ün Akıllı Projeleri”

Konuşmacı: Sinan Meydan

Düzenleyen: İnkılap Kitabevi

16.45-17.45

Söyleşi: “Kafka’nın Böceği 100 Yaşında”

Düzenleyen: Nilüfer Kent Konseyi Okuma Grubu

18.00-19.00

Söyleşi: “İletişimin ABC’si”

Konuşmacı: Binnur Yeşilyaprak

Düzenleyen: Pegem Akademi

22 MART 2015 PAZAR/Uludağ Salonu/12.00-13.00

Söyleşi: “Romandan Gerçeğe, Gerçekten Romana…”

Konuşmacı: Üstün Dökmen

Düzenleyen: Ezgi Kitabevi-Remzi Kitabevi

13.15-14.00

Söyleşi: “Allah De Ötesini Bırak”

Konuşmacı: Uğur Koşar

Düzenleyen: Destek Yayınları

14.15-15.15

Söyleşi: “Deniz Gezmiş”

Konuşmacılar: Can Dündar, Hamdi Gezmiş

Düzenleyen: Can Yayınları

15.30-16.30

Söyleşi: “Sinemanın Güney’i: Bir Efsanenin Anatomisi Yılmaz Güney”

Konuşmacı: Güney Özkılınç

Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın

16.45-17.45

Söyleşi: “Şehir ve Medeniyet”

Konuşmacı: Sadettin Ökten

Düzenleyen: Tuti Kitap-Nefes Yayınları

22 MART 2015 PAZAR/Çekirge Salonu/13.00-14.00

Söyleşi: “Zemzem’in Annesi Hz. Hacer”

Konuşmacı: Sibel Eraslan

Düzenleyen: Timaş Yayınları

14.15-15.15

Söyleşi: “Kendi Everestinize Tırmanın”

Konuşmacı: Nasuh Mahruki

Düzenleyen: Alfa Yayınları

15.30-16.30

Söyleşi: “Demokratik Özgürlükçü İslam”

Konuşmacı: İhsan Eliaçık

Düzenleyen: Tekin Yayınevi

16.45-17.45

Panel: “Çanakkale Zaferi ve Tayipgiller”

Yöneten: Gülistan Akyürek

Konuşmacı: Halil Ağırgöl

Düzenleyen: Derleniş Yayınları

Sundance Senaryo Lab’e başvuru için son üç gün

0
0

!f İstanbul’un Sundance Enstütüsü’yle ortaklaşa yürüttüğü ve 8-11 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da yapılacak Sundance Senaryo Lab’e başvuru için son günler...

Bugüne dek Mavi Dalga’dan Kumun Tadı’na pek çok filme senaryo desteği sağlayan atölyeye başvurular 23 Mart’ta sona eriyor.

!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin dünyanın önde gelen bağımsız sinema kurumu Sundance Enstitüsü ile 2011’den beri ortaklaşa yürüttüğü Senaryo Lab, bu yıl 8-11 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da yapılacak. Atölye için başvurular ise 23 Mart’ta sona eriyor. Ünlü oyuncu ve yönetmen Robert Redford tarafından kurulan Sundance Senaryo Lab, yeni yeteneklerin orijinal film projeleri geliştirebilecekleri ve önde gelen yazarlar ve yönetmenlerle çalışabilecekleri bir ortam yaratmak amacıyla 1981 yılında başladı. Quentin Tarantino’dan Darren Aronofsky’ye, Steven Soderbergh’den Shirin Neshat ve Paul Thomas Anderson’a günümüzün önce gelen yönetmen ve senaristlerinin sinema tarihine geçen projelerinin ilk adımlarını attıkları Sundance Senaryo Lab, 2011’den beri !f İstanbul kapsamında Türkiyeli üç projeye senaryo danışmanlığı imkânı sunuyor.

İstanbul çalışmasına katılan danışmanlar arasında bugüne kadar senarist ve yazar Etgar Keret, I Am Slave/Ben Köleyim, Death of a President/Bir Başkanın Ölümü filmlerinin yönetmeni Gabriel Range, Attenberg’in yönetmeni Athina Rachel Tsangiri, Amreeka/Amrika’nın yönetmeni Cherien Dabis, Hayat Var, Kosmos filmlerinin yönetmeni Reha Erdem ve 9, Ara, Gölgesizler, Ses ve Nar filmlerinin yönetmeni Ümit Ünal, “Güneşe Yolculuk”, “Bulutları Beklerken”, “Pandora’nın Kutusu” ve “Araf” filmlerinin yönetmeni Yeşim Ustaoğlu gibi isimler yer aldı.

Sundance Senaryo Lab’in bugüne dek destek verdiği projelerden; Aysim Türkmen’in Çekmeköy Underground, Zeynep Dadak ve Merve Kayan’ın Mavi Dalga, Zeynel Doğan ve Orhan Eskiköy’ün Babamın Sesi, Aslı Özge’nin Hayatboyu, Melisa Önel’in Kumun Tadı ve Erol Mintaş’ın Annemin Şarkısı filme çekildi ve festivallerden ödüllerle döndü. Atölyenin son iki yıldır destek verdiği projelerden, Barış Sarhan’ın Cemil Şov, Ülkü Oktay’ın Kendi Aramızda ve Ceylan Özgün Özcelik’in Kaygı’sı ise bu yıl Kültür Bakanlığı tarafından ilk film desteği aldı. Sundance Senaryo Lab’le ilgili ayrıntılı bilgi için: Dereboyu Cad. Ambarlıdere Yolu No:4 Kat:1 Ortaköy – Beşiktaş, İstanbul / Turkey lab@ifistanbul.com

Ah şu evlilik meselesi

0
0

Kıvanç Baruönü'nün yönettiği, Ezgi Mola, Murat Yıldırım, Nevra Serezli, Gülenay Kalkan, Ebru Cündübeyoğlu, Eda Ece, Begüm Öner, Gül Arıcı, Muhammet Uzuner, İsmail İncekara, Emine Gülsüm Göznümer, Ayten Mısırlıoğlu, Şebnem Sönmez, Bora Akkaş, Cem Kılıç ile Enis Arıkan'ın oynadığı Kocan Kadar Konuş, bu haftanın merakla beklenen Türk filmlerinden.

Film, otuz yaşına gelmiş Efsun'un yıllar sonra lise aşkıyla karşılaşmasını ve aile üyelerinin verdiği direktiflerle onu evlenmeye ikna etme çabası sırasında başına gelen olayları konu alıyor.

Kural tanımayan Kuralsız

0
0

Jeanine, beş köşeli ve her yanında bir topluluğun mührü olan kilitli bir kutu keşfeder.

Kutunun, gelecek için bir mesaj taşıdığına ve ancak beş topluluğun özelliğini taşıyan bir Uyumsuz tarafından açılacağına inanan Jeanine, Uyumsuzları avlamaya başlar ve onları kutuyu açmaları için bir dizi teste tabi tutar. Robert Schwentke'nin yönettiği Kuralsız'da (The Divergent Series: Insurgent) Shailene Woodley, Theo James, Octavia Spencer ile Jai Courtney rol alıyor.


Sean Pean ve Javier Bardem başrolde

0
0

Aksiyon-gerilim filmi The Gunman'de Oscar ödüllü Sean Penn başrolde. Sean Penn'e filmde Javier Bardem, Idris Elba, Ray Winstone, Mark Rylance ve Jasmine Trinca eşlik ediyor.

Çok satan The Prone Gunman kitabından uyarlanan filmde, Jim Terrier (Sean Penn), devletin anlaşmalarını yapan eski bir ajandır. Çalıştığı organizasyon tarafından ihanete uğramıştır. Bu olay onu saklanmaya, Avrupa ve Afrika'da kedi fare oyunu oynamaya zorlamıştır.

Çanakkale’de yeni Türkiye hayali

0
0

Son Mektup, 'eski' Türkiye'nin Çanakkale tarihini kendince dönüştürmeye, mevcut iktidarın söylemlerine eklemlemeye çalışan, bunu yaparken de Mustafa Kemal'i tasfiye etmeyi düşünen bir tarih yazıcılığına soyunuyor. Çanakkale Savaşı'nın sebebini İstanbul'un fethine bağlayacak kadar yüzeysel tarihselcilik anlayışıyla savaşa dair cılız sorgulamasında ilkokul seviyesini bile tutturamıyor.

Kültür Bakanlığı'ndan en yüksek para desteğini (1 milyon 750 bin TL) alan iki filmden biri olan Son Mektup, Çanakkale Savaşı'nın 100. yıldönümünde gösterime girdi. Özhan Eren'in yönettiği film, Pilot Yüzbaşı Salih Ekrem karakteri üzerinden anlatıyor Çanakkale'yi. Cephedeki tek Osmanlı tayyaresinin pilotu Salih Ekrem (Tansel Öngel), düşman kuvvetlerin cephe gerisindeki hazırlığıyla ilgili bilgi toplamakla görevlidir. Gönüllü olarak cepheye gelen Hemşire Nihal (Nesrin Cavadzade) ile tanışırlar ve aralarında duygusal bir yakınlaşma olur. Salih Ekrem, Çanakkale cephesinden ayrılıp Şam'a gittiğinde kızına yazdığı mektubu Nihal'e emanet eder; bu mektup ancak 40 yıl sonra sahibine ulaşır.

Çanakkale Savaşı üzerine çekilmiş 'yerli' filmlerin en büyük sorunu o döneme, savaşa ve karakterlere içeriden bakamaması. Sinemacılarımız, gerçek anlamda bir kahramanlık örneği olan Çanakkale Savaşı'na bugünün dar ve belirli koşullanmalara hapsolmuş algı dünyasından baktı ve bu tarihî; olayı, ruhsuz bir hamaset ile perdeye aktardı. Dolayısıyla, ilköğretim kitaplarında gördüğümüze benzer, kötü bir tarih yazıcılığına tanık olduk.

ESKİSİNDEN YENİSİNE RESMÎ TARİH YAZICILIĞI

Bu türden tarih yazıcılığının en yeni örneği Son Mektup, arızalı dışarıdan bakışı bir adım daha ileri götürüyor ve mevcut iktidarın ‘Yeni Türkiye' söylemini ve onun ardındaki zihniyeti Çanakkale'ye yamamaya çalışıyor. Savaş meydanındaki hitabetlerde bir Osmanlı subayını değil de, televizyonların günlük akışını aniden bölen sürpriz canlı yayınlardaki günümüz devlet adamlarını dinler gibiyiz. Çanakkale'de bir Osmanlı subayının "Bugün biz Bedr'in arslanlarıyız." demesi ürpertici. Mehmet Âkif'in bugün bile tartışmalı olan o mısrasını Çanakkale subayının cephede söylemiş olma ihtimali bile korkutucu. Dahası, "Bugün burası Bosna, Bakü, Mekke, Medine... Bugün biz Şeyh Şamil'iz, Selahaddin'iz" replikleri, bugünün siyasî; dilinin kötü bir taklidi.

Son Mektup'un tarihselciliği ve savaşa dair sorgulaması ayrı bir garabet. İlkokul seviyesini bile tutturamayan bir tarih anlayışı var filmin. Yüzbaşı Salih Ekrem ile bir asker arasında Çanakkale Savaşı'nın sebebine dair diyalog şöyle:

"- Neden geldiler Çanakkale'ye?

- İstanbul!

- Nasıl yani?

- 1453. İstanbul'un fethi.

- Beş asırlık mesele için mi buradalar?

- Onlar için daha dün gibi, hiç vazgeçmeyecekler."

Almanya'da eğitim görmüş bir Osmanlı subayının Çanakkale Savaşı'nı İstanbul'un fethine dayandırması, bunun da filmde ciddi bir tarihselci anlayış olarak yer alması, ilkokul seviyesinin bile altında kalır.

MUSTAFA KEMAL'SİZ ÇANAKKALE

Filmin tartışmalara konu olacak bir yanı da Mustafa Kemal'siz Çanakkale tasavvuru. Aslında, Pilot Yüzbaşı Salih Ekrem karakteri ve Nusrat mayın gemisi üzerinden Çanakkale'nin deniz savaşlarını anlatan Son Mektup'un kara savaşlarının aktörlerinden Mustafa Kemal'e odaklanmaması teorik olarak makul. Evet, Çanakkale Savaşı Mustafa Kemal'siz de anlatılabilir. Ancak Türkçe konuşan Alman komutanların, İngiliz ve Fransız gazetecilerin, her şeyin Osmanlıca yazıldığı bir yerde Latin harfleriyle yazılmış Ziraat Bankası şubesinin olduğu bir Çanakkale filminde Mustafa Kemal'in sadece bir cümle içinde geçiştirilmesi elbette tartışılır. Malum, Cumhuriyet'in kurucu ideolojisinin şekillendirdiği tarih anlayışına göre Çanakkale, Mustafa Kemal ile anılır. Son Mektup, 'eski' Türkiye'nin resmî; tarihini yok sayarak onun yerine 'yeni' Türkiye'nin söylemlerini inşa etmeye çalışıyor ve Mustafa Kemal'siz bir Çanakkale anlatıyor. Üstelik ana karakterini, bugünün başbakanının hamasi söylevleriyle konuşturuyor. Dolayısıyla sorunlu bir resmî; tarihten kaçınırken başka arızalarla malul 'yeni' resmî; tarihin sözcülüğüne soyunuyor.

Sinema anlamında ise başarılı uçak sahnelerini hariç tutarsak Son Mektup, "2 patlama, 15 dk dram" formülüyle ilerlemeye çalışan bir yapım. Karakterler arası bağlantı, motivasyon ve çatışma unsurları yok denecek kadar zayıf. "Nasıl olsa hepsi kahraman" anlayışıyla senaryo dinamikleri ihmal edilmiş. Zayıf bir aşk öyküsü üzerinden parça parça hikâyeler izliyoruz. Uçak sahneleri iyi olsa da Beyazıt Meydanı gibi bazı efektler sırıtıyor. Ağdalı bir Çanakkale dersi kıvamında olan film, finaldeki şarkısı ve jeneriği ile bu özelliğinin altını çiziyor; sinema özelliğini kaybederek ilk ve ortaöğretim kurumları için yeni döneme uygun tarih yazıcılığına göz kırpıyor.

En iyi filmler Ankara’da

0
0

26. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde yarışacak ulusal uzun metrajlı filmler açıklandı. Festivale başvuran ve ön jüri tarafından kabul gören Nesimi Yetik’in Toz Ruhu ise yarışmadan çekildi.

Bu yıl, 23 Nisan-3 Mayıs tarihleri arasında yapılacak 26. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin ulusal uzun film kategorisinde yarışacak filmleri açıklandı. Erol Mintaş’ın Annemin Şarkısı, Aysim Türkmen’in Çekmeköy Underground, Murat Düzgünoğlu’nun Neden Tarkovski Olamıyorum, Hüseyin Karabey’in Sesime Gel, Derviş Zaim’in Balık, Erden Kıral’ın Gece, Halil Özer’in Firak, Aydın Orak’ın Asasız Musa, Caner Canerik’in Dağ Çiçeği, Aydın Sayman’ın İçimdeki İnsan ve Kutluğ Ataman’ın Kuzu filmi festival süresince seyirciyle buluşacak. Finale kalan dokuz film, yönetmen Onur Ünlü’nün başkanlığında, Demet Evgar, Çiçek Kahraman, Emrah Serbes ve Serkan Keskin’in yer aldığı seçici kurul tarafından değerlendirilecek. ‘SİYAD En İyi Film’ ödülü için Sinema Yazarları Derneği jürisi de belirlendi. Değerlendirmeyi Sevin Okyay, Övgü Gökçe ve Kerem Akça gerçekleştirecek.

Toz Ruhu, festivalden çekildi

Festivale başvuru yapan ve ön jüri tarafından kabul gören Nesimi Yetik’in Toz Ruhu filmi ise yarışma jürisinin belirlenmesinin ardından festivalden çekildi. Jüri başkanı Onur Ünlü’nün Toz Ruhu’nun tamamlanmasına destek vermiş olması nedeniyle filmin yarışmada yer almasının etik olmayacağını düşünen yönetmen Nesimi Yetik, festival yönetimini arayarak filmi yarışmadan çekmek istediklerini belirtti. Yarışmaya başvuran filmler En İyi Film, Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü ve En İyi Yönetmen Ödülleri dahil olmak üzere 18 ayrı ödül kategorisi için yarışacak. 26. Ankara Uluslararası Film Festivali programında yarışma filmleri dışında ulusal uzun filmlere de yer veriliyor. Gece (Erden Kıral), Beni Sen Anlat (Mahinur Özmen) ve Kuzu (Kutluğ Ataman) özel gösterimlerle seyirciyle buluşacak. Yarışma ödülleri 2 Mayıs’ta Ankara Üniversitesi DTCF’de düzenlenecek tören ile sahiplerine verilecek. (www.filmfestankara.org.tr)


Türkiye’nin ilk komedi festivali

Türkiye'nin ilk komedi festivali de nisan ayında Ankara'da gerçekleştirilecek. 1 Nisan Dünya Şaka Günü'nde başlayacak ve 12 Nisan'a kadar sürecek olan 1. Ankara Uluslararası Komedi Festivali'nde Ayşen Gruda, Ferhan Şensoy, Bülent Kayabaş, Ece Ercan, Levent Tülek, Erkan Taşdöğen, Vedat Özdemiroğlu, Erkan Can, Cem Davran, Zeki Kayahan Coşkun, Serdar Gökalp, Nihat Sırdar, Alpay Erdem, Muhsin Omurca gibi isimlerin yanı sıra Mahşer-i Cümbüş ve Tiyatro Kılçık, Ankaralılarla buluşacak. Festivalde ayrıca, Kemal Sunal da unutulmayacak. Kemal Sunal'ın anısına düzenlenen sergide, Sunal'ın film kostümleri, özel eşyaları, film afişleri ve mektupları yer alacak. (www.ankarakomedifestivali.com)

Ahmet Altan, Zaman'a konuştu: Darbenin de hırsızlığın da olduğunu biliyorlar ama yalan söylüyorlar

0
0

Ahmet Altan’la son romanı ‘Ölmek Kolaydır Sevmekten’i konuşmak için buluştuk. Siyasî; kavgaların ortasında, aslında romancı olan cesur bir gazeteciyle konuşmak hem güzel hem de zordu. Okuyacaklarınız ne yazık ki uzun bir sohbetin özeti.

Dil kullanımını önemsediğinizi ve edebiyatınızda öne çıktığını biliyorum. Öncelikle bunu konuşmak isterim...

Kelimeler, yazarın elindeki tek alet. Hayatı, insanları, çelişkileri, her türlü duyguyu kelimelerle anlatıyorsun. Anlattığın her olaya, duyguya, iklime uygun düşecek bir kelime seçimin olması gerekir. Yazarın kelimelerle ilişkisi okur tarafından tam görülemez ama okurken belli bir melodiyi o kelimelerin içinde hisseder. Bence hissetmeli de, bu yazının lezzetini artırır, okuyana ulaşmasını ve yazının birçok kanaldan hafızaya yerleşmesini sağlar. Kelime seçimini önemserim. Okuduğun yazarlardan, kelimeleri kullanış biçiminden sana bir şeyler kalır.

“Her romanın kendi sesini beklerim demişsiniz”. Ya o ses gelmezse veya yanlış gelirse?

O ses gelmeden yazmaya başlamam. Gençliğimde şartlardan dolayı daha parçalı çalışırdım, zamana yayardım. ‘Kılıç Yarası’ndan sonra bir daha öyle olmadı. O ses belli bir istekle geliyor zaten, o vakit dayanılmaz bir yazma arzusu hissediyorum. Yeryüzünde ondan daha önemli hiçbir şey kalmıyor ve yazmaya başlıyorum.

Bu tarihi romanları yazmayı tercih etmeniz, bu tarzın klasik roman anlatımına imkân vermesiyle ilgili olabilir mi?

Evet, insanı merkeze alan, ilişkilerini, duygularını, hayatın görünmez kaosunu anlatan romanlara çocukken de hayrandım. Yazarken de mümkün olduğunca hayatın genişliğini kucaklayan bu anlatımı seviyorum. Bu kitap, bu klasik anlatıma imkân veriyor, Osmanlı’nın çökmeye başladığı, çok hareketli, çelişkili, acı, keskin bir dönemi içeriyor ve insan ilişkileri de çağa uygun bir biçimde keskinleşiyor. Romancı için zengin bir malzeme, dil itibarıyla da geniş bir yol açıyor, hayatın bütün kuytularına sızabiliyorsun.

Romanın anlatıcısı, kaderin tohumlarının serpilişini ve bunun kahramanlarının geleceğini nasıl belirlediğini de gösteriyor. Bu açıdan okurla ilişki kuran bir anlatı, öyle değil mi?

Kader, gelecek ve belirsizlik gibi temalar çok ilgimi çekiyor. İnsanların düşünceleri ve hayalleriyle hayatın örgüsü arasındaki çelişkiler çarpıcıdır. Bazen bir şeyin çok iyi olduğunu düşünüyorsun ama o senin felaketin oluyor.

Her şeye rağmen edebiyata güvenmek zorundayız

Romanın en önemli kahramanlarından biri olan Şeyh Efendi, hayatı daha geniş kucaklayan, tevekkül sahibi olgun bir kahraman. Onu bu romanda daha yoğun kullanmanız tesadüf değil...

Büyük dedem şeyh. Bu romandaki kahramanları yaratırken ailemden esinlendim zaten. İnançlı bir insan değilim ama din ilgimi çekiyor çocukluğumdan beri. Benim bir Müslümanlık anlayışım var ve bunu seviyorum. Belki bu yüzden bugün pek çok Müslüman’ın yaptığına kızıyorum. İnançsız bir adamın bunlardan bahsetmesini bağışlasınlar ama ben dinin Tanrı’dan bir şeyler talep etmeye dayanan kısmının din adına biraz utanç verici olduğunu düşünüyorum. Şeyh Efendi aslında bunu anlatan bir karakter, şuna inanıyor: “O beni yarattı ve ben beni yaratanı memnun etmeli, onu utandırmamalıyım.” Şeyh Efendi’nin beklentisi cennete gitmek değil, onun tek düşüncesi kendisini yaratanı utandırmamak. Fakat onun da zaafları var, bunun farkına vardığında büyük bir acı çekiyor. Bana kalırsa dinin temeli bu. İnsan yaratılırken çelişkilerle ve zaaflarla yaratılıyor. Ve hayatı, bu zaaflarla mücadele etmekle geçiyor. Şeyh Efendi, tüm zaaflarından arınacak bir noktaya varmak istiyor, bu neredeyse imkânsızdır. Bir dindar bence şunu bilmek zorunda; mutlak bir iyilik yok, kötülük de içinde var ve seni yaratan tarafından oraya kondu. Şeyh Efendi’nin dediği gibi dışarıdan gelen bir şeytana ihtiyaç yok, o senin içinde. İçindeki zaafları görmek ve yenmek zorundasın. Bu zaafları inkâr etmek din açısından eksiklik gibi görünüyor bana. Zaafları kabul etmek ve o zaaflardan kurtulmak için mücadele etmek sanırım asıl imtihan.

Kahramanlardan Hikmet Bey, “Abdülhamit dini nasıl istismar ettiyse, İttihat ve Terakki de ‘medeniyeti’ öyle istismar etti.” diyor. Neden bu toplum hâlâ yüz sene sonra aynı çıkmazda?

Birkaç nedeni var; bu toplum hak eden bir toplum değil. Dürüst olmak için bir iş yapacaksın, hak edeceksin ve hakkını isteyeceksin. Yaratıcılık, özgürlük hep tehlikeli görünmüş burada. Hep baskı altında kalmış toplum. Yaratamamış, üretememiş, hak edememiş, dolayısıyla hak etmenin dışında bir kavga başlamış. ‘Devleti ele geçirelim ve onu paylaşalım’ fikri, çeteleşmeye dönmüş. Şimdi bir kez daha görüyoruz aynı kavgayı. Bu seferki din motifinin etrafında oluyor. Halbuki dinin temel kuralı, hak ettiğinden fazlasını istememektir. Yanılıyor olabilirim ama şunu Müslümanların tartışmasını isterim: Müslümanlık kendi ahlakını yaratabildi mi? Eğer yaratabilmiş olsaydı bugün Türkiye’de bu kadar çok hırsız Müslüman olabilir miydi? Hırsız Müslümanlar var karşımızda ve bu ahlak tartışılmıyor. Tam tersine hırsızlık için fetva verenler var.

Bu romanda Balkan Savaşı’nın ve Bâb-ı Âli baskınının pek bilinmeyen yönleri de var. Edebiyatın bu anlamda somut bir işlevi yok belki ama toplumsal bakışa faydası olabilir mi?

Edebiyat esas itibarıyla tarihten daha dürüsttür. Tarih daima galipler tarafından kendi bakış açılarıyla yazılır. Herhangi birine Cumhuriyet’i kim kurdu diye sorsam, herkes Atatürk, der. Peki tek bir adamın cumhuriyet kurması mümkün müdür? Başka kimse yok muydu? Cumhuriyet kurulurken Mustafa Kemal’in Anadolu’da örgütlenmesini kim sağladı. İttihatçılar sağladı, sonra onlara ne oldu? Mustafa Kemal hepsini temizledi. Hapse attı, idam etti, korkuttu, dahası birlikte yola çıktığı bütün arkadaşlarını siyasetin dışına sürdü. Hepsini cezalandırdı ve sonunda bir soru ve bir cevapla kaldık: “Cumhuriyet’i kim kurdu? -Atatürk!”. Kazım Karabekir 3. Ordu’nun komutanıydı ve Milli Mücadele sırasında tek ciddi ordu onun emrindeydi. Eğer Mustafa Kemal’le birlikte savaşmasaydı, başarı ihtimali düşüktü. Karabekir hayatının son döneminde o zamanki istihbarat örgütünün yirmi dört saat takip ettiği, sürekli rapor edilen, kurulmasına yardım ettiği devlet tarafından izlenen ve evine hapsedilen bir adam haline geldi. İnsanlar bunları sadece tarihten değil, edebiyattan da öğreniyor. Gerçekler tarih kalabalığının ardında saklıdır; edebiyat, o gerçekleri nerede araman gerektiğini söyler.

Daha önceki romanınıza dair 31 Mart eleştirileri vardı. Muhtemelen buna da siyasi düşüncelerle itiraz edenler olacaktır. Kutuplaşma yüzünden kitaplarınızın okunmaması sizi üzer mi?

Her şeye rağmen edebiyata güvenmek zorundayız. Türkiye çok siyasallaşmış bir yer, kavgalar bugün edebiyatın önüne geçmiş gibi görünüyor. Her zaman yaşadığın anın bir toz dumanı vardır, sonra o toz duman dağılır ve edebiyat ait olduğu yerde durur. Ne olursa olsun iyi edebiyatı kimse yok edemez. Buna kimsenin gücü yetmez.

Bu romanda ‘yarını’ önemseyen bir münevver tarifi var. Bu aydınlık bakış genellikle bütün romanlarınıza yansıyor. Peki yüz yıl evvel yaşadığımız baskının ve sıkıntıların benzerini hâlâ yaşıyorken sizi bu kadar iyimser kılan nedir?

Kötümser insandan iyi bir mücadeleci çıkmaz. Mücadeleci bir adam acısını çeker, yenilenebileceğini de kabul eder ama bir yarın olduğunu da hep bilir. Ben iyimser bir adamım, mücadeleden hiç kaçmadım, en güçlü dayanağım da iyimserliğimdir. Ümit ve güven beni en çok koruyan özelliklerim, edebiyata da siyasetten çok inanırım.

Kişisel hınçla yazılanlar bir yana, eleştiriden etkilenir misiniz?

Burada iyi eleştiri çok azdır, romancıların çoğu büyük siyasi kavgaların içindedir aynı zamanda. Türkiye siyasi kavgaları aşıp estetik lezzete kavuşan bir noktaya pek gelemedi ama her şeye rağmen edebiyatı gerçekten sevenler var. Allah’tan var, varlığımızı böyle sürdürebiliyoruz. Siyasi kavga edebiyatın üzerini örttüğünden, edebi eleştiri kılıfında siyasi öfkelerin ortaya çıktığı yazılar oluyor. Yazarlık bizim mesleğimiz, bir yazıya baktığımda onu yazanın niyetini ilk satırdan görürüm. Ben çok aldırmam. Yazarların kendi etrafına ördükleri ve insanları kızdıran bir dokunulmazlık zırhı vardır, ben bunu kendi iyimserliğimle ve güvenimle örüyorum.

Bu romanı okurken kahramanların duygularını büyüteçle gösteren yazarın, zaaflarını pek göstermekten hoşlanmadığını hatırladım. Yazarlar biraz da kuytularındakini gizlemek için mi yazar?

Yazarken elindeki bütün enerjiyi, gücü, dikkati yazdıklarına verirsin. Ne yaptığını gözetleyemezsin. Zweig diyor ki: “Bir yazara daha sonra sorsan o an ne yaptığını anlatamaz.” Haklı... Anlatamaz, çünkü bilmiyor. Kendini gözetleyemiyor. Başka biri oluyor. Gördüğün hiçbir yazar, o yazıları yazan adam değildir, onun hayat içindeki dublörüdür.

Yazı olmasaydı hayatınızda nasıl biri olurdunuz diye düşünüyorum, siz coşkuyla yazı, edebiyat anlatırken…

Bir hiç olurdum. Yazabilmenin dışında hiçbir özelliğim yok. Sıradan bir adamım ben. Sadece bazen roman yazıyorum.


‘Hata yaptığıma inandığımda söylerim’

Bugün size yapılan saldırılara ve boykot girişimlerine bakınca gazeteciliğin romancılığınıza zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

Evet, o anlamda verdi, doğal okurum olacak pek çok insan, gazeteci olarak düşüncelerimden ve yaptıklarımdan dolayı düşman oldu.

Bu düşmanlığın arkasında “Ahmet Altan hata yaptığını kabul etsin” dayatması var galiba. Hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?

Hata yaptığımı düşünmüş olsaydım özür dilerdim. Taraf Gazetesi’nde hatalar da yaptık ve derhal özür diledik. Ama hırsızlarla darbeciler el ele vererek gerçekleri saptırmaya kalktıklarında, yalancılar sürüsüne katılmam. Ben hayatım boyunca doğru olduğuna inandığımı söylemekten vazgeçmedim, bu yaşıma geldikten sonra hiç vazgeçmem. Onlar yalan söylüyorlar. Darbe olduğunu da, hırsızlık olduğunu da biliyorlar ama zorbalıkla bu gerçeğin inkâr edilmesi için insanlara baskı yapmaya uğraşıyorlar. Bunu bilmek beni daha da öfkelendiriyor. Baransu’yu haksız yere tutuklamaları da öfkemi daha artırıyor.

Sanki toplumu askeri vesayet mücadelesinin boşuna olduğuna dair bir ikna çabası da var. Başa mı döndük?

17-25 Aralık’ta hırsızlar yakalanınca AKP kendine yeni bir ittifak aradı ve darbecileri buldu. Onlarla ittifak yapabilmek için kendi geçmişini inkâr etti. Hırsızlık cezasından kurtulmak için bu yola saptı ve iktidardaki muhafazakârların büyük bir kısmıyla, darbeciler bir araya gelince askeri vesayetle ilgili ‘her şey yalandı’ algısı yaratılmaya başlandı. Biz, Ergenekon diye 17 bin kişiyi öldürene diyoruz. Ergenekon yok diyenler binlerce faili meçhul cinayeti kimin işlediğini anlatsınlar da dinleyelim.

Peki yargı aşamasında hiç haksızlık olmadı mı?

Türkiye’de herhangi bir siyasi davada haksızlık yoktur diye baştan hüküm vermek yanlış olur. Yargılanma aşamasında çok büyük bir ihtimalle haksızlıklar oldu. Buradaki sahtekârlık iki ayrı gerçeği bir paket içine koymaları. Yargılamadaki hataları, darbeciliğin ve binlerce insanı faili meçhullere kurban eden Ergenekon’un varlığını saklamak için kullanıyorlar. Balyozcuların yaptıkları o korkunç konuşmaları, Ergenekon’un öldürdüğü binlerce insanı yok sayıyorlar. Balyoz darbelerinin ordunun kozmik odalarından çıktığından söz etmiyorlar. Orduya, “Bu belgeler sahteyse neden içindeki sahtekârları yakalamıyorsun?” diye sormuyorlar. “Balyoz da yoktu, Ergenekon da yoktu” diye bağırarak askeri vesayeti ve bugünkü iktidarın hırsızlığını aklamaya çalışıyorlar. “Balyoz da vardı, Ergenekon da vardı ama yargılamalar sırasında bazı insanlar haksızlığa uğradı.” dediklerinde aramızda bir tartışma kalmaz. O zaman sadece şu soruyu sorarım: “Neden bu ahlaksız hukuk sistemini değiştirmek için parmağınızı kımıldatmıyorsunuz? Neden hukuk sistemini daha da korkunç hale getiriyorsunuz?”


‘Kirli bir isim çabuk ölür’

Romanda Balkan Savaşı’nı izlemek için gelen Lausanne isminde bir gazeteci var. Onun kendi gazetesine geçtiği haberler sayesinde Osmanlı’da sansürlenen gerçekleri öğreniyoruz. Bugün de gerçeklerin üstü örtülüyor. Medyadaki bu kirlilik neden hiç değişmiyor?

Bu da tercihle ilgili. Eğer fani bedenini iyi yaşatmak istiyorsan bazen adının kirlenmesine razı olman gerekir ve kirli bir ad çabuk ölür. O ismi temiz tutmak istiyorsan ve senden sonra gelenlere, yok olduğunda bile temiz bir isim bırakmak istiyorsan bazen bedeninden vazgeçersin. Bu biraz nasıl yetiştiğinle, eğitiminle de ilgili. Edebiyat da din gibi ahlakı besler, orada gördüğün dürüst, cesur, güçlü insanlara benzemek istersin. Türkiye’de ahlakın böyle çürümesinin bir nedeni de edebiyatın kahramanlarını güçlü bir şekilde sunamaması.

İstanbul Tiyatro Festivali’ne başvurular başlıyor

0
0

İki yılda bir yapılan ve 2016’da yirmincisi gerçekleştirilecek İstanbul Tiyatro Festivali’nin programında yer almak isteyen yerli projeler için başvurular 30 Mart Pazartesi günü başlıyor.

Başvurular için festivalin web sayfasında (tiyatro.iksv.org) bulunan başvuru formunu en geç 28 Ağustos 2015 tarihine kadar İstanbul Tiyatro Festivali Merkezi’ne (Sadi Konuralp Cad. No: 5 Nejat Eczacıbaşı Binası, Şişhane) teslim etmek gerekiyor. Festivale başvuracak yerli yapımların daha önce İstanbul’da sahnelenmemiş olması gerekiyor. 20. İstanbul Tiyatro Festivali’ne seçilecek projeler iki aşamalı değerlendirme sonucunda belirlenecek. Değerlendirmeler, danışma kurulu ile birlikte başvuruların sona erdiği 28 Ağustos 2015 tarihinden sonra yapılacak.

Viewing all 7489 articles
Browse latest View live